Press "Enter" to skip to content

Günlük 4h haziran’18

***Kızım tatili erken başlattı, nasrettin hocanın karısının moduna geçtik birlikte, o yüzden uğrayamadım birkaç gün, şimdi de çok kalamayacağım, evde iş birikmiş, beni bekliyor hepsi, ilk gün kızılay turu attık, ikinci gün 3 ay önceden randvusu alınmış tiroit ultrasonunu çektirdik, üçüncü gün rutin muayneye gittik, sabah kan alındı, öğleden sonra sonuç bakıldı, sonuçlar iyi, bir önceki ultrasonda 13 mm olan bilmem ne kalınlığı 8  mm ye düşmüş, bu iyi demek oluyor yani, kan sonuçları da iyi ki günde bir buçuk adet aldığı ilaç bire düşürüldü, yeme içmeye dikkate devam.
 
Vücuttaki şeker oranını, diğer bir deyişle aptallık oranını, gösteren ALT testi sonucu 14 çıkmış, son 6 aydır o civardaydı zaten, bir yıl önce ise 85’ti, burada aptallık derken nazire olsun, letafet olsun anlamında söylemiyorum bunu, gerçek anlamda bir aptallıktan bahsediyorum, bünyesel bir geri zekalılık durumundan, o durumdaydı kızım o zaman, şimdikinden çok farklı olarak,  bir çocuğun, veya imsanın bilinmesi gereken en önemli test sonucu ALT, karne marne hikaye, asıl karne o işte, çocuğunuzun, ve kendinizin, herkesin ALT sonucu.

İkinci ve üçüncü gün hastane sonrası mta tabiat müzesine gittik, epey olmuş gitmeyeli, on yıl falan, çok uzakmış gibi, çok güzel bir müze, kızım bayıldı, o da ben de doğal taşları çok seviyoruz za ten, mest olduk, satın da aldık, taş satış yeri var, 1330 yılında yeşeren, borçkada, ve 1969 da kesilen bir ladin ağacının gövdesi var, çapı 1.70 civarı, görülmeye değer, müze tüm gün saat 5’e kadar açık, öğlen tatili yok, ve giriş ücretsiz, mta nın alanı zaten doğal bir cennet, ağaçlar içinde kocaman bir alan, bizim gibi odunlaşmış mumyalar anca gider eskişehirde odun müzesini, mumya müzesini gezer, gözünün önündekini görmez de, çok yakınına, evrensel kolejin sağ tarafından girişi var, uğur mumcu parkı açılmış, çok güzel bir park, midilli ve atlar var, yeme içme yerleri var, fıskiyeli havuzu var, güzel bir park olmuş, güzel gezdik kızımla anlayacağınız iki üç gün, şimdi evde acısı çıkacak, işler beni bekler.

Yollarda, kızılayda, her yerde orhan gencebayın resmi var, fısıldayarak duş yetmez rexona kullan diyor, alta da burunların selameti yazıyor, batsın bu dünyanın orhan babasından rexonacı orhan babaya, kimse ne oldum demeyecek demek ki hayatta, hayat bitti demeden bitmiyor hiçbir şey, kızılaydan dönüşte metroda genç bir çocuk şimdinin gücü adlı kitabı okuyordu, hayat şimdi de yaşanıyor, ne geçmiş ne de gelecekte, şimdi de, çocuk ısrarla tavsiye etti, ben de okuyacağım, yeni akım bu, şimdi, orhan babanın şimdi’si bu mesela, veya şimdiki ben bu, kızımla olan, çocuklarımla olan, hayat şimdi de yaşanıyor, çıkıyor adamın biri, bir dolu zırva yazıyor ve zırvalar bir bakıyorsun dünyayı sarmış, sık sık oluyor bu, şimdinin gücünde olduğu gibi, ilginç geliyor bana, ben kitabı fark edene kadar türkiş takltleri yayılmış bile, kitabın bir bölümünün adını koymuş kitabına ad olarak bir tanesi mesela, düşündüğün gibi değil.

Aklımdayken yazayım, atlanmaması gereken bir mesele var, emin çölaşan 2015’te solun hdp ye destek çıkarak hdp oylarını akp ye kaptırmadıklarını yazmış, bu defa esen rüzgarlar değişti bana kalırsa, rüzgar chp den, muharrem inceden yana esiyor, chp liler eğer hdp ye oy verecek olurlarsa büyük bir tuzağın içine çekilmiş olacaklar, iki türlü de kaybet-kaybet olacak, bu sebeple böyle bir uygulamaya gitmeye veya onu teşvik eder şeyler yazmaya gerek yok kanaatimce, bir teknik hata olmuş, umarım kısa sürede düzeltir bu yazısını ve düşüncesini, hem hala şehit haberleri gelmeye devam ederken hdp nin kıçını daha fazla kaldırmanın bir gereği olduğunu da düşünmüyorum ben, yollarının doğru değil eğri olduğunu telkin etmek, göstermek gerek onlara, ve bunun yolu onlara daha çok oy vermekle olmaz, hem yine bence mecliste hdp çokluğu olacağına akp çokluğunu tercih ederim kendi adıma, birinci derceden vatan haini ile ikinci dereceden vatan haini ayırımı bağlamında. Teknik hatadır, diye düşünüyorum, matematik hatası olmuştur diye düşünüyorum, ayak oyunu değilse eğer. kim ne ayak belli değil bu zamanda, o anlamda, aman dikkat, oyuna düşmeyelim.
 
***Kadın, anne, evinde yemek yapan kadına yemeğe yeşil biberleri katmasını söyler, erişkin üç kızından biri, o biberleri ablam aldı, katmasın der, anne de o biberlerin parasını baban verdi diyince iş çığrından çıkar, baba o hengamede kalp krizi geçirip ölür, dünkü haberden, kanal d nin meşhur 3. sayfa haberlerinden biri, hepimiz kendimizi sağlam, aklıselim tutmaya çalışıyoruz da bunu mümkün olmadığı zamanlar oluyor işte, sabah on gibi hastaneye gidiyoruz kızımla, geçen gün, lösantenin, maya okullarının önünden geçen yolu geçtim, migros kavşağından sola döneceğim, ahlatlıbel yönüne, yeşil yandı, kafamı çevirmemle arkamda bir korna sesi, la havle dedim, yürüdüm, bir ışık ilerledik, yine korna sesi, ışığın yanmasıyla beraber, anında, aynı araç mı bilmiyorum, ama bende ip koptu, var gücümle ve durmaksızın bastım kormaya, bir milim ilerlemedim, geçsin geçebiliyorsa, arkamdan sola kırdı, yanımdan geçti, bir kadın ve kızı, söylenerek geçtiler, ben de onlara tabi, o geçti ben de yürüdüm, ama kan beynime sıçradı yani, kendi sinirimden kendim korktum, o derecede sinirlendim, Allah vermesin her şey olabilir o sinirle, hayat bazen bir anlık demek ki, hiç yoktan sebepten üstelik, ben ona bakmıyorum ama o bana bakıyor demek ki, görüyor kadın olduğumu, arkadan, bas kornaya, her kadın diye gördüğün kadın gibi olmayabilir sonuçta, bir daha olur olmaz kornaya basarken aklına gelirim herhalde, canı isterse gelmesin ayrıca, yine çatar benim gibi bir deliye, görür gününü.
 
Bu böyle bir anlık yaşanan bir şey benim için, yoksa onun dışında oldukça huzurlu ve mutluyum, hatta o kadar ki şimdiye kadar belkide hiç olmadığı kadar, şimdinin gücü benim için ve şu an için çok çok olumlu, hiç bu kadar mutlu ve dengede olduğum bir dönemim olmadı, şimdimi seviyorum, bunda çocuklarımın payı büyük, şu dünyada bir dost bulamayacağımı anlayınca 3 dost büyütmüşüm kendime, iyi ki de büyütmüşüm, her derdime ortaklar benimle, içlerinde hainlikleri yok, iki yüzlülükleri yok, en azından bana karşı, dürüst ve sağlam kişilikliler, aynı benim gibi, her üç evladım da öyle, Allahıma şükürler olsun, o küçük yaşlarından beri benim arkamda durdular, hala da öyle, o küçük yaşlarında bile büyük bir sınav verip paranın değil benim yanımda yer aldılar, her çocuğun yapabileceği bir şey değil bu, demek ki o alt yapıyı verebilmişim onlara, paraya kıvırtan, çark döndüren çocuklar da var etrafımda, gördüğüm, bildiğim, benim çocuklarım gibi olmayı başaramayan.
 
Geçen gün, mta müzesi çıkışı oğlumu aradım bizi alması için, karşıdan oğlumdan daha boğuk bir ses geldi, tam oturtamadım kafamda, kimdir, nedir, ne yapmalıyım, iyi bilir insanı gafil avlamayı, az avı olmadım, iyi bilirim, üç senedir sesini bile duymamışım, silmiş atmış beynim bir yerlere, ne mutlu bana, afalladım, yan odada oğlum, telefonu vereyim mi dedi, gerek yok deyişimle kapatışım bir oldu, gerek yok, o ne anlama geldiğini biliyordur gerek yokun, bilmiyorsa açıp sözlüğe baksın, hiç mi hiç gereği yok, arsız, açmış telefonuma bakıyor, ama sonrası daha ilginç, oğlum bana hesap sordu resmen onunla niye konuştun diye, kendini değil onu aradığımı sanmış, ben zaten eyvallah etmem, görünen o ki oğlum da bir daha buna izin vermez, benim kadar o da biliyor yaşananları sonuçta.
 
7 yıl aynı evin içinde tek kelime konuşmamışız, dönüp nedir sorun diye sormamış, aklınca benimle inatlaşıyor, 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl değil, tamı tamına 7 yıl, günler böyle burada söylendiği gibi su gibi akıp geçmiyor o gibi bir durumda, ama onun keyfi yerindeymiş anlaşılan, şimdi 3 yıl sonra onu aramadığım telefonuma bakıyor, gör bak bakalım inat nasıl oluyormuş, eh, bu da bir ilerleme, onun adına, benim değil. Kirli çamaşırlarının kokusu burnumda tütüyor, afyonum olmuş yıllarca, onlarsız yapamıyorum, geri gel dememi bekliyor herhalde, daha çok bekler onu, ağız yoklayacak aklınca, ancak kurtuldum, keyfim sonunda yerinde, Allah etmesin, yazdıysa bozsun, umarım bu teraneyi daha ileriye götürmez, götürürse benden alacağı tek cevap var, seni tanıdığım güne lanet olsun, aaa, yooo, düşündüğünüz gibi değil, bu onu etkilemez, ağır bir laf değil yani, yani onun klasmanında, yüzsüzce yaşamaya devam eder, siz meraklanmayın onun için, el mi yaman bel mi yaman, büyüsün de yesinler, biz seninle ne paylaşıyoruz diyene bu laf ıskalar geçer sadece, belki hiç ıskalamaz bile, o laf ancak insan olana dokunur, insan olmayana, bir hayvana değil, hayvana insan diyecek halim yok, hayvan hayvandır, insan da insan.
 
Bu işten, ayrılık işinden, kimin karda kimin zararda olduğuna dair jetonu yeni düşmeye başladı galiba, hayatta atlar ve o atların kahrını çeken eşekler var ancak bunlar zaman içinde birbirleriyle yer değiştirebilirler pekala, şimdi bizim durumumuzda olduğu gibi, ben hala eski hayatımı sürdürüyorum, bir farkla, o da hayatını sürdürüyor ama tümden farkla, üstelik bana aynı hayatımı yaşatarak, dinsizin hakkından imansız gelirmiş, burada imansız ben oluyorum, ne mutlu bana.
 
***Birine bahsettim bu emin çölaşanın söylediği şeyi, aklına önem verdiğim birine tabi, kafamda daha iyi oturtmak için, ben böyle düşünüyorum da başkaları nasıl düşünüyor bunu diye, ona fetöcü diyorlar zaten dedi bana, kısa ve net, bilemem, diyenin yalancısıyım, hala kafamda oturtmaya çalışıyorum, biraz konuşalım bunu, varsayımlar üzerinden tabi, chp nin yüzde 4 oyu hdp ye giderse o yüzde 4’le belki chp birinci parti olma şansını kaçıracak, bunun olup olmayacağının garntisi var mı, yok, hdp için kendimizi ateşlere mi atacağız, bu ne ilgi alaka hdp ye.
 
doğu ve güneydoğuda hdp ve akp dışında örgütlü bir parti yok, bu yüzden oylar yine akp ye gider diyorlar, belki orada da değişimin zamanı gelmiştir, olamaz mı, gelecek seçimin ne göstereceğini bilmiyoruz henüz, kaldı ki büyükşehir oyları da önemli, büyükşehir oylarını boştan yere vermiş olmayacağız mı hdp ye, hdp bizim babamızın oğlu mu, yüzde 10 barajı ne kadar adil değilse havadan yüzde 4 armağan etmek te o kadar adil değil, değil mi, veya bunu pompalamak ta öyle, hülle ile, kandırarak, veya kafa karıştırarak, adaletsiz bir seçim sistemi var diye adaletsiz bir sonuç mu almak hak olan, adaletsizliği adaletsizlikle mi düzelteceğiz, aynı şeyi diğer partiler için de yapalım o zaman, sp, vp gibi, seçim seçimlikten çıksın, hdp nin özelliği ne, vatan hainlerinin partisi olması sebebiyle mi vereceğiz yüzde 4 oyumuzu hdp ye, nereden geliyor chp ile hdp arasındaki bu samimiyet, biz de mi vatan hainleri partisi olduk yoksa, yasa bu ve bu yasaya göre herkes alması gerektiği kadarını alsın, hakkına riayet etsin, chp nin oyu chp de kalsın, kimse bizim oylarımızla bozuk paraymışçasına oynamasın, ona buna, hele ki hdp ye peşkeş  çekmesin.
 
***Bugün yine fetöcü mektuplarına yer vermiş emin çölaşan, her zamanki gibi, bu yazıyı görünce düştü benim jeton, arkadaşımınn niye böyle söylediği, anlamamıştım, unutmuştum, aklıma gelmemişti o fetö mektupzedelerinesık sıkyer verdiği, ta en başından beri, bu insanların haklarını kim koruyacak demiş bugünkü yazısının başlığında, tabi ki emin çölaşan koruyacak, kim olabilir başka.
 
emin çölaşanın ardından başlamış bu tip paylaşımlar, dün facebookta rastladım, ve kimsenin ağzını açıp bir şey söylediği yok, gören geçiyor, aman rengim belli olmasın, benim rengim belli zaten, koyu kızıl, kıpkırmızı, eski deyimle kızıl kominist, benim deyimimle vatanperver, vatan aşkı ile yanıp tutuşan bir veli, koydum rengimi tabi ki ortaya, burada ne yazdıysam aynısını yazdım. zaten önce orada yazdım, dün gece, ardımdan baktım silmişler paylaşımı, beklediklerini bulamayınca, ben bu ses çıkaramama meselesini de anlamıyorum, bende var biraz kıtlık sanırım, kafa  kıtlığı, biri hdp şakşakçılığı yaparken kimse ses çıkaramıyor, güneydoğuda asker ölümleri devam ediyor üstelik, durduğu da yok, bu korku nerelerine kadar yerleşmiş acaba. Bu paylaşımın dolaştığı yer de elitist bir grup, yemişim elitistliklerini onların.
 
muharrem ince ilk hamlesini ilk iş olarak selahattin demirtaşla görüşmekle yaptı, eğer bu tarzda gelişmeler devam ederse o abdullah gülün karısının bir türlü başlatamadığı intifadayı ben başlatıp gidip oyumu vatan partisine, doğu perinçeke vereceğim, bir adam niye bu kadar kötülenir, hor görülür, bunu da merak etmekteyim doğrusu, her gerçek görünen gerçek değildir, olmayabilir, adam bugün ne diyor, hdp nin karşısındayım diyor, bu da benim için yeterli, eğer bir fotoğrafla tukaka yapılsaydı insanlar şimdi kimsenin yerinde olmaması gerekirdi, fetöyle fotoğraf çekinenler şimdi nerede biliyoruz hepimiz, vatan partisinden başka var mı hdp nin, pkk nın karşısındayım diyen, chp diyor mu, demiyor, o intifada yakın zamanda başlayacak bende sanırsam, sinyallerini alıyor gibiyim kendimde.
 
Yani, velhasılı kelam bu oylar hdp ye fetö işi, ardında fetö var, oylarınzı hdp ye verip çar çur ettirmeyin.
 
***Sebze yemeği yapmak, yemek gibi güzeli yok, hele ki yazın, doğranmış domates, yeşil, kırmızı biber ve yağı pişirip bu sosa istediğiniz sebzeyi koyduğunuzda oluyor yaz yemeği, barbunya, kabak, (içi alınmış olarak, kabuğu soyulmadan) bezelye, (pişmeye yakın havuç ve patatesle) ve akla gelen her sebze, yalnız yeşil fasulye yaparken o sosa soğan da koyuyorum, önce hepsi birlikte pişiyor, ekmeklerin buzdolabına konma vakti geldi, dışarıda çok durmaya gelmez, yemekler de öyle, artık sebze yemeklerime bulgur da eklemiyorum. yoksa çabuk bozuluyor, illa isteniyorsa, mesela kabakta, bir kısmını ayırıp dolaba atıyor, öyle koyuyorum bulguru, risk yarıya iniyor böylece, ekmekte de yenisi alınınca eskisini yesen yenisi bayatlıyor eskisi bitene kadar, bir karmaşa yaşanıyor, artık yenisi gelince eskisini dolaba atıp ertesi gün bıçakla kenarlaını kesip atıp doğrayıp soğansız olan sosta pişiriyorum, benden başka taliplisi olmuyor yemek için gerçi ama bekletip bekletip çöpe atmaktan iyi, üstüne de kaşar konabilir, oldu size pizza, türkiş pizza, pizza dediğiniz şey ne, aynı şey işte. Taze fasulyenin sarıkız cinsi çok güzel, boncuktan daha güzel, yumuşak ve kılçıksız.
 
***Ufak tefek cinayetler ne sezon finali yaptı öyle, kendilerini aşmışlar, banyodaki kavga sahnesi acaipti, ağzım açık izledim, 3 ay boyunca haftada 6 saat daha fazla zamanım olacak artık, ufak tefek cinayetler ve yasak elmadan bana kalan, bu yaz burada geçecek gibi görünüyor, oğullarımın yaz okulu başladı bile, ikisi de gidiyor yaz okuluna, onların yaz okulu bitince, ağustosta, kızımın dersanesi başlayacak, nöbetteyim, okul nöbeti, tay at olana kadar sahibi mat olurmuş, yapacak bir şey yok, bu bayramda da havanın ne olduğu belli değil, bir yağıyor, bir güneş açıyor, ne uranüsmüş, telef etti hepimizi, o yağmura yakalndığım günü hayatım boyunca unutamam herhalde, korkunçtu, önüme sudan bir perde çekilmişti sanki, sanki bir şelale vardı camda ve görmemi engelliyordu, hayal bile edemezsiniz nasıl bir şey olduğunu görmeden, uranüs deyip geçiyoruz da, mta müzesinde gördüm, dünyanın kaç katı büyüklükte bir gezegen, on katı falan olmalı, bayağı büyük, jüpiter ve satürn çok çok büyük, devasa bir şeyler, uranüsün bunca etkilemesi normal yani dünyayı, ben küçük olduğunu düşünüyordum, nedense, geç bulunmuş ya, ondan olmalı.
 
***Kızılaya gittiğimde, kızımla, arkadaşımla, veya yalnız, güven parkın olduğu yerdeki çağdaşın yanındaki bonellide gider otururum, otururuz, çay ve karbonhidrat eşliğinde, orada kimse sormaz ne yiyip içtiğini, yiyip içmediğini, istersen yemeden otur, geçen gdişimde, 1-2 ay önce arkadaşımı beklerken oranın müdavimi bir kadın bana yabancı mısın diye sordu, değilim dedim ama merak ta etim, bana niye böyle bir şey sorduğunu, buraya çok geliyorlar, özellikle hafta sonları, evlerde çalışan kadınlar, onların tatil günlerinde burada buluşuyorlar dedi, çok anlamadım, bugün pazardı ve sabah 11 de kızılaydaydım, yalnız, gama işhanının önünde genelini uzak doğulu kadınların ve diğer yabancı kadınların oluşturduğu bir kalabalık gördüm, kapının açılışıyla içeri doluştuklarını görünce merak ettim, peşlerinden gittim, alt kata indiler direkt, orada yurtdışına para transferi yapan bir yer varmış, orada kuyruk oldular, gezdim, dolaştım, yorulunca kendimi yine bonelli ye attım, içeri girince anladım o kadının ne demek istediğimi, gürcistandan gelen kadınlar çoğu, her yaştan, baksanız ayıramazsınız türkten, ama birbirleriyle kendi dillerinde konuştukları için fark edebiliyorsunuz, arada ho, ho diyorlar birbirlerine, ve çok düzgün de türkçe konuşuyorlar, gelen çayı bir güzel reddettiler türkçe olarak, birazdan kalkacağız dediler ama kalkmadılar, beleşe oturmanın derdindeler yani, bir kuruş harcamadan, karınlarını da çalıştıkları evlerde doyurarak kazandıkları bütün parayı ülkelerindeki yakınlarına yoluyor olmalılar, bütün o çevreye yayılmışlar, etrafta, dışarda da gördüm, çıkışta, zaten kızılayda türk kalmamış, vekaleten yabancılara devretmişiz gibi kızılayı, ne çok değişti çehremiz son yıllarda.
 
***soner polat, yılmaz özdilin tek adam tek kollu adama karşı adlı yazısını eleştirmiş, sübliminal mesajla hdp nin olduğundan farklı gösterilmeye çalışıldığını söylemiş, aynen katılıyorum, ama ekleyeceklerim de var, ama bu sözcüdeki hdp sempatizanlığının da altını bir çizmek lazım, fetö kaynaklı mı bu hdp severliği belli değil, galiba öyle gibi, taşları üstüste oturtunca öyle görünüyor uzaktan, gölge adam lakaplı sıradan bir gazeteci olan, siyasi bir fikri olmayan anlamında, ve maddi anlamda, ertuğrul akbayın fetö okullarından mezun oğlunun sözcü gazetesini hangi parasal kaynaklarla kurduğu meçhul, fetö kaynaklı olabilir pekala, tam tutuklanacağı zaman amerikada oluşu da çok tesadüf değildir sanırım, hala orada, şu sözcü fetöcü lafının arkasında bir gerçeklik payı var demek ki, yazarları sıklıkla fetö ve hdp koşkışçılığı yaptıklarına göre, araya bir iki tane de saftirik solcu yazar koymuşlar ki anlaşımasın ne yaptıkları, benim anladığım bu, bu meseleden, şu gittiğim chp kongresinde, pm seçimi, tanımadığım ama yardımcı olduğum sıradan delege o tek kollu adam ile sıkı irtibat içindeydi, telefon trafiğiyle, seçim için, o adam pm ye tabi ki seçilemedi, tek kollu adam da baktı ki chp de dikiş tutturamadı, etkisi yok, hdp ye kaymış, devir teşebbüs devri, teşebbüsü bilene, krizi fırsata çevirmeyi bilene kriz bile fırsattır, hiç öyle ilahlaştırmaya falan gerek yok yani.
 
***akp bir reklam yapmış tv de, 2001 krizinden görüntüler var, geçmişten örnek al bize oy ver diyor, şimdi geldiğimiz nokta ondan çok farklıymış gibi, doları suni olarak durdular nasıl olsa, benzine de fren taktılar, göreceğiz seçimden sonra krizi, benim aklım hala yatışmış değil kk ve muharrem ince arasındaki ilişkide, niye birbirlerine uzak ve soğuklar, niye kk ekonomi bilen adaydan vaz geçti, kk nın üstündeki güç kim, ona muharrem ince yi dayatan, orada bir bit yeniği var, fetö mü amerika mı, ikisinden biri, başka kim olacak, muharrem ince üstüne olan kuşkularımı daha önce de yazmıştım zaten, hep joker olmasını, chp de hiç arkası, çevresi yokken öğretmenlikten oraya nasıl olup ta geldiğini falan filan, onun da arkasındaki güç kim, var elbette, hiç içim rahat değil bu konuda,, muharrem ince niye diyor hdpkk konusunda kırmızı çizgilerim yok diye, niye diyor okullarda kürtçe, anadil öğreteceğiz diye, bu ülkenin bir anadili var zaten, yok mu, hdp ile bu sıkıfıkılık niye, diyarbakır mitinginde alanda niye hdp bayrakları sallıyor insanlar, kimin adamı o, amerikanın mı.
 
Sanki ihtiyaç mı var okullarda kürtçe öğretilmesine, evlerinde konuşuyorlar zaten doğar doğmaz kürtçeyi, nesini öğretecekler, maksat mide bulandırmak, pislik yapmak, çamur bulaştırmak, sanki çok önemli, gelişkin bir dilleri varmış gibi dersi işlenecek, sanırsın ingiliz edebiyatı mübarek, maksat boyun eğdirmek, pes ettirmek, çok umurlarında değil o dil öğrenilmiş öğrenilmemiş, maksat dediğinde diretmek ve bunu gerçekleştirmek, buna derler kürt inadı, puştlar.
 
Bayram molası, tatildeyim, belki yazarım, belli olmaz, iyi bayramlar.
 
***Tabletimi yanıma almamıştım, ama kafamdakiler birikti, kirlilik yapıyor, boşaltmam lazım, eve gidince aktarırım, burada, antalyada bir otelde konaklayanlar da çalışanlar da hep yabancı, ve hepsi ayrı milletlerden, tenleri, bedenleri farklı farklı, kim kimdir bilemiyorsunuz, ama müşterilerin çoğunluğu rus, davay davay deyip duruyorlar, dün sabah kızımla kahvaltı ederken bir garson kız geldi, boşalan tabakları alacak, el kol hareketleri ile anlatmaya çalıştı ne yapmak istediğini, biz de olayı riske atmayarak aynı şekilde cevap verdik, neden sonra türk olduğumuzu anlayınca karşılıklı gülüştük, o gidince kızım türk görmenin mutluluğunu yaşıyor dedi, o bizden daha uzun süredir yoksun türk görmekten, sonradan sordum, adanalıymış, benim için fark eder miydi diyarbakırli veya mardinli olsa, sevincime, bu ortak sevincimize gölge düşürür müydü, asla, ki orada güneydoğudan gelenler çoğunlukta her zaman, antalya yakın olduğu için, o kızın adı zeynepti, zeyneple bizi orada birleştiren ortak noktamız ne, aynı dili konuşuyor olmamız, aynı milletten oluşumuz, bu ana dil ayrımı kürt vatandaşlarımıza ne kazandırır, ne kaybettirir iyice düşünülmeli bence, kaybeden biz değil daha çok onlar olur.
 
Deniz kenarında bir kızla konuştum, azerbaycanlı, iki devlet bir millet dedi bana, onunla beni biraraya getiren etmen ne, az çok ortak olan dilimiz, dünya bizimle birlik olmak isterken kürtler neden bizden kopmak istesin, üç beş uçuk fantazili yüzünden, hayalci yani, bu fantaziyi alkışlayanlar, çanak tutanlar tarihe nasıl verecekler hesaplarını acaba, bu sabah yine ettik kızimla kahvaltı, elimizde tabaklar, tam masaya oturacağız, gözüme ilişti, çekik gözlü erişkin kız ve annenin masasında tepeleme iki tabak poaça çeşitleri duruyordu, kızıma gösterdim, iki kişi o kadar poaçayı yiyemez, kızım çaylarımızı almaya gidince kız yanımdan geçerek karşı yönümdeki masaya konmuş bütün peçeteleri toplayıp masasına yığdı, masaları kızımın karşısında, garsondan da istemişler bir deste peçete, garsonla türkçe konuştular, bir ara türk sandık, değillermiş, iyi derecede türkçe biliyorlar, biz bile aldandık, bizi burada yanıltan ne oldu, anadilimizi anadilleri gibi bilmeleri, işte dil bu kadar önemli, kendi aralarında kendi dillerinde konuştular, demek ki dil önemli bir gosterge, bir ara dönüp göz attım, belli edecek şekilde, yaptıklarından rahatsız olsunlar diye, tınlamadılar bile, kadın koca bir tabak sucuğu doldurmakla meşguldü, koca çantalarıyla gittiler, ucuz bir otel değil, beş yıldızlı otel, beş yıldızlı otele verecek paraları var ama masalardan peçeteleri topluyorlar, bize nefretleri bu kadar büyük demek ki, her şey gani gani ancak gözleri doymuyor demek.ki, hadi yiyeceğe de eyvallah, gidiyorlarsa yolda yiyeceklerdir belki, veya gittikleri yere gotüreceklerdir, kalacaklarsa öğlen, akşam yine var o yemek zaten, peçete toplamak, garsondan istemek nedir, kıssadan hisse, bizim içerde düşmana ihtiyacımız yok ki, dışarda yeterince varlar, anlayana.
 
Amerika türkü sevmiyor da kürdü mü seviyor, amerikanın kendinden başkasını sevdiği görülmüş şey mi, amerika her zaman amerikadan yanadır, bunu nasıl anlayıp göremiyor kürt vatamdaşlarımız, o tırlar dolusu silahları kürtlerin hayrı için mi yolluyor  amerika, solcular, eski solcular ve kürtler şimdinin amerikan işbirlikçileri mi, hayat nereden nereye, komedi gibi, daya sırtını amerikaya, bu mu solculuk, kürtçülük, bunun sonunun herkesin bataği olduğu belli deģil mi, aklınızı hangi bataklıkta kaybettiniz.
 
Bu ülke savaştan kaçan ermeniyi, yahudiyi bağrına basmışken, dunya türklerine kucak açmışken, bulgar göçmeni, vs. en son suriyelileri bile aģirlamışken kürtler mi fazla geldi bu ülkeye, bizim kadar birbirini seven, kendi ülkesinde kendinden birini görünce bile gözleri parlayan bir millet daha var mıdır yeryüzünde, hiç sanmıyorum, burada bir yanlışlık, bir mantık hatası var, bu ülke kürtleri dışlamadı ve dışlamaz, kendileri kendilerini dışlamayı seçmedikleri sürece.
 
Benim bu söylediklerim yeterince tatmin edici gelmediyse eğer banu avarın bayram paylaşımını paylaşayım sizinle, “Gerçek bayramlarda buluşmak dileğiyle…  Son 1 ayda 17 şehit verdik. Aileleri kan ağlıyor…. Vatan kanıyor.. Bu bayram sabahında şehitliklerde gözü kan çanağı anneler göreceğiz. Bayramları milletçe kutlamak için, Allah hepimize bölgemize ve ülkemize kast eden iç ve dış ‘bedhahlardan’ kurtulma azmi versin!”
 
eğer bu da yeterli gelmediyse yine banu avarın, avukat emin değerin vefatı nedeniyle kitabından paylaştığı bir bölümü paylaşayım, belki bu defa ikna edici olur,”ABD işini sağlama alır. ClA Gizli Hizmetler Direktörü Richard BİSSEL bir raporunda azgelişmiş ülkelerdeki devinimlerim şöyle anlatır: “Birleşik Amerika doktrinine inandırılan ve eğitilen o ülkenin yurttaşlarından daha fazla yararlanılmalıdır… Yabana ülkelerin yurttaşlarına ideallerimiz anlatılarak, eğitilerek ve devamlı iş önerilerek, casusluğa atılmaları için özendirilmelidir… Ancak bunlar ülkelerinin çıkarına ters işlerde kullanılmamalıdır (Çünkü hainlikleri ortaya çıkar ve yararlanılamazlar/notumuz) Amerika’ya sadık kalmaları sağlanmalıdır.
 
Bir ülkenin insanını, kendi ülkesinde casus olarak kullanmak… İşte yeni emperyalizmin çirkin suratı. Sevr’i, Lozan’a yeğleyenler, İkinci Cumhuriyetçiler, Kemalizm öldü diyenler, Resmi Tarih ve Resmi İdeolojiye karşı çıkma savının ardında Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı çıkanlar; sivil toplum tartışması gibi sosyal ve bilimsel bir doğruya ve gerçeğe bürünerek giriştikleri tartışmada, kime ve neye hizmet ettiklerinin ayırdında mıdırlar? Eğer öyleyse yazık!.. Elbet Türkiye sivil toplum yapısına geçmek zorunda. Ancak bunun için var oluş, kurtuluş ve kuruluş felsefesinden kopması mı gerekir? O temelden kopunca toplumun boşlukta kalacağının bilincinde olanların oyunudur bu tartışmalar. Bu gerçeği, görebilecek yerde olanların görmemeleri, ya da görmezden gelmelerinin anlamı BİSSEL RAPORU’nda saklıdır.”
 
***Antalyada 50-100 metre arayla devasa akp bilboardları var, sanırım var olan otel reklamlarının üzerine akp reklamı brandası geçirilmiş, geçici süreyle, üstünde yaparsa yine akp yapar ve antalya bize biz antalyaya emanet yazıyor ve tabi ki hazretlerinin fotosu var, her üst geçitte cumhurbaşkanım antalyaya hoş geldiniz yazıyor, yüzlerce erdoğan reklamına karşılık bir tane muharrem ince, bir tane de meral akşener gördüm geçtiğim yolda, belek, burdur yolu arasında, eski yolda, yeni yol yapılmış, antalya,burdur, ankara yolu üstüne, antalyaya yarım saat, kırkbeş dakika mesafede, döşemealtının da üstünde, antalya girişindeki inişin çok çok üstünde bir yerde, bir yanı kemere diğer yanı havaalanına, alanya yönüne uzanıyor, gidiş dönüş üçer şeritten altı şeritli muazzam bir yol, gidişte oradan gittik, dönüşte girişini kaçırdık, tatilcilere yarım saat kazandırıyordur mutlaka, belediyeyi ele geçirince akp basmış parayı antalyaya, ondan diyor antalya bize biz antalyaya emanet diye, aldığınızın karşılığını verin diyor yani.
 
otelden ayrılacağımız gün, bayramın ikinci günü yeşil kılıklı adamlar gördüm etrafta, daha doğrusu yemekte, öğlen yemeğinde, sivil giyimli ama hepsi aynı giyinmiş, yeşil renkte, 20-25 kişi, genç ve iri yarı, bir kaçı da kadın, yemek yediler, biz çıkarken lobide muhabbetteydiler, kahkahalar eşliğinde, yolda giderken anladık ki o günmüş erdoğanın antalya mitingi, yeşil elbiseliler korumaları olmalı, o kadar değildir korumalarının sayısı, diğerleri de diğer otellere dağıtılmış olmalılar, cb forsundan korumalara beş yıldızlı konfor sağlanıyorsa daha neler oluyordur kim bilir, bir haksız rekabet yaşanıyor bu seçimde, bellerinde tabanca da varmış, oğlum söyledi, ben dikkat etmedim, çoğunluğu yabancı deniz giysili insanların yanında beli tabancalı yemek yiyen aynı giyimli 20-30 kişi, ne düşündüler acaba, ben olsam onların yerinde korkarım, bilmediğim bir ülkede aynı giyimli ve tabancalı adamlar görmekten, üstelik tatil yaptığım otelde, otellere gidip gelirken, havaalanından, yabancılar erdoğanın fotosunu her yerde gördüklerinde ne düşünüyorlardır acaba, buranın bir despot, bir diktatör ülkesi olduğunu mu, muhtemelen öyle, ben de olsam öyle düşünürdüm, onun, kendinin üç gün için ödediği paranın bir aylık maaş, asgari ücret olarak verildiğini bilse herhalde daha çok böyle düşünürdü.
 
yol boyu yağmurla geldik, orada başlamıştı zaten, bir saat kadar yağdı, baktık duracağı yok yola çıktık, burdur yakınında benim yağmura benzer yağmura dönüştü bir ara, uranüs yağmuru, beş dakika bir benzinlikte bekledik, gidiş 5, dönüş 6 saat sürdü, şoförlerim hızlı, gidişte bıdurda çok çevirme vardı, dönüşte de yağmur, yoksa o yolun hakkı 4 saatti aslına bakılırsa, kaçla gittiğimizi tabi ki yazmayacağım, çarşamba gittik cumartesi döndük, 3 gece kaldık, yetti, yeter o kadar hengame, sıkıldık bile, çin işkenceai, azap, ızdırap orası, yemek mahkumu, sabah ye, öğlen ye, akşam ye, tıksırıncaya kadar, öyle hayat mı olur, ibre iki kilo yukarıda yine, ben ne yapayım, bakıp geçeyim mi, benim suçum günahım ne bunda.
 
***Bir hdp mv ve aynı zamanda mv adayı, bir chp mv adayı ve sözümona bir gazeteci çsm de, çağdaş sanatlar merkezinde söyleşi mi, panel mi ne yapacaklarmış, çankaya belediyesini takip ediyorum facebookta , o paylaşmış, çsm zaten çankaya belediyesinin yönetiminde, yani chp nin, pkk şehitlere aralık vermeksizin eylemlerini sürdürürken pkk nın meclisteki uzantısı olan hdp nin chp tarafından desteklenmesini, pohpohlanmasını kınıyorum, ve chp ye, muharrem ince ye oy vermeyeceğim, bu son kararım, ve değişmeyecek, kime vereceğim çok belli değil ama chp ye vermeyeceğim, o oyumu kirletmelerine izin vermeyeceğim, adı chp diye bir partiye oy vermek zorunda değilim, chp chp olmaktan çıkmış görüldüğü gibi, ne idüğü belirsiz bir parti olmuş, bir yandan akp ile kıvırtırken diğer yandan hdp yle kucak kucağa, oyumu bu pis işlere alet ettirmeyeceğim, benim oyum bana ait ve her kime istersem ona veririm, doğu perinçeke verir miyim, olabilir, denilenler  ne diye değil gördüğüm ne diye bakarım ben, pkk lı diyorlar, değilim diyor, amerikan ajanı diyorlar, bütün eski komutanlar onun yanında, partisinde yer aldı, ben onlardan daha iyi bilecek değilim herhalde onun ne olup olmadığını, öyle olsa, pkk lı veya amerikan ajanı eski komutanlar yanında yer almazdı. diye düşünüyorum.
 
***O korumaların maaşlarını üç aşağı beş yukarı biliyoruz, biliriz, de devlete maliyetleri ne acaba, hiç az olmamalı, beş yıldızlı oteller, uçaklar, uçaklar çünkü antalyanın ertesi günü istanbuldaydı miting, mecburen uçakla gidecek, başka türlü yetişemez zaten, devletin malı deniz, yiyenler domuz, maaşının yüzlerce katı maliyetleri olmalı, sen millete dirhemle ver parayı, eşrafına bol keseden dağıt, geliyor hesap günü.İçsel olarak destekliyorum muharrem inceyi, iyi konuşuyor, iyi sıkıştırıyor, ama oyumu vermeyeceğim, sırf bu hdp meselesi yüzünden, madara ediyor erdoğanı, baş edemez oldu muharremle, köprülerin fiyatını düşürürüz belki demeye bile başladı, bunlar, yani dediğinden dönmek, geri adım atmak ondan pek duymadığımız şeyler, yavaştan yola gelmeye başladı, hak verilmez alınır,mış, şaşkına dönmüş durumda muharremden, ne dese beş misli karşılığını alıyor, kk ile işler iyiydi, muharrem ortalığı toza dumana kattı, epey gülüyorum onları izlerken, hoş oluyor eşek tepmişe dönüşü erdoğanın, bunca yıldan sonra biraz da biz eğlenelim değil mi.
 
***O manyak yine paylaşmış o grupta hdp kazanmazsa akp kazanır diye, görünce cinlerim tepeme çıktı, bedava oyun yolunu bulmuşlar dilenciler, hak verilmez, soyulur, oy soyguncuları, oy horsızları. bunu yapan hdpkk nın yanısıra fetö, fetö bizi oyuna getirmeye çalışıyor, inanmayın, kanmayın, fetö akp yi örselemek için icat ediyor bu oyunları, fetönün derdi akp den daha büyük tabi, bizi bitirmek, ilk etapta akp, yoksa fetönün hedefleri çok daha büyük bildiğimiz gibi, bunu paylaşanlar da büyük olasılıkla hdpkk lı da olabilir ama fetöcü olmaları daha büyük ihtimal, ben de aynen şöyle yorum yaptım, “burası bir “hdp aklama paklama platformu” değil, siz öyle sanıyorsunuz galiba, hdp ile ilgili bir düşünceniz varsa kendinize saklayın, geçen gün yazdım, sildiniz, hala devam ediyprsunuz, o şehitlerin nasıl azalacağının bir formülünü de verirseniz yanında çok makbule geçer, ben her akşam görüyorum, sizin gözünüz mü kör?
 
Veya o mecliste hdp daha da güçlendiğinde şehit sayısının daha ne kadar artacağını da yazsanıza. Ben şahsen hdp sayısının artmasındansa akp sayısının artmasından yanayım mesela, en azından akp şehit sayısı ile doğru orantılı değil, buna ne dersiniz, bu paylaşımızı da silersiniz artık herhalde, bunu okuyunca.”
 
emin çölaşandan sonra bu hdp ye oy verin kervanına bekir coşkun da katılmış, soner yalçın gönlünüzden kim geçiyorsa ona verin demiş, bu yolla ayıklayabiliriz demek ki sözcüde kim fetöcü kim değil, ikisi garanti, enin çölaşan ve bekir coşkun, soner yalçın fetöcü değil, ikiyekarşı bir, sonrasını göreceğiz, eskiden pkk lı olduklarını sanıyordum, değillermiş, fetöcüymüşler, emin çölaşan ve bekir coşkun.
 
***Dün akşam ntv de doğu perinçeki izledim, hani biz entivi diyoruz ya, ntv ye, doğu perinçek neteve dedi. bilerek ve kasıtlı olarak sanırım, türkçe olarak, çok akıcı ve akılcı konuşuyor, ve var olan hepsinden çok daha bilgili bir adam, kültür ve bilgi akıyor adamdan, millet ittitafakı için bir amerikan projesidir ve kazansa bile çok geçmeden patlar, ben arkada bekliyor olacağım dedi, ben de onun yanında yer alıp onunla bekliyor olacağım, kırmızı çizgileri olmayan bir muharrem inceye, alttan alta hdp ye sözler veren bir chp ye oy falan vermeyeceğim, liboşların yanında yer almayacağım yani, ben ortaya karışık değilim, hiç olmadım, olmayacağım, bugün de ortaya karışıklara yılmaz özdil eklenmiş, fetöcülere yani, yine alttan hava basmış hdp lilere, o bastığınız havanın altında boğulursunuz inşallah.
 
chp nin başkan adayı abdullah gül olsun diyen, yetmedi bunda ısrar eden mehmet bekaroğlunun, abdüllatif şenerin, sezgin tanrıkulunun, ve artı kk nun içinde olduğu chp ye ben oy falan vermem.
 
***Nerede okuduğumu unuttum, erdoğanın devri bitti gibi bir başlık atmış the times, erdoğan amerikanın a planı, muharrem ince b planı, doğu perinçek c planı olabikir mi, olabilir, neden olmasın, yıllarca stepnede bekleyenler piyasaya sürüldüğüne göre bu boşlukta, muharrem ince de öyle doğu perinçek te, adam yıllarca hapis yattı, doğu perinçek, en ufak bir deformasyon yok gibi, sapasağlam çıkmış, demek ki iyi bakılmış orada, ay, ne biliyim, kafam çok karıştı, bu işler beni aşıyor artık, ben bir başıma burada amerikayla, cia ile nasıl baş edeyim, ama benim gönlüm içinde amerikanın olmadığı bir türkiyeden yana, bu da gerçekleşir belki, bir gün, ama bu oluşumda amerikaya, amerikan sistemlerine karşı oluşumu vurgulamak için yinede doğu perinçeke vereceğim, hiç değilse amerika karşıtı olduğunu söylüyor, gerçek veya değil, bir gün gerçekleşmesi umuduyla, çünkü millet ittifakı amerika kokuyor, amerika kokuları geliyor oradan bana buram buram, muharrem ince kırmızı çizgilerim yok diyor pkk konusunda, şeçim bildirgesinde özerklik maddesi var, hdp li başkan yarımcısı olacakmış muharrem incenin, yani aşama aşama kıvama getiriliyoruz gibi bir durum var, alttan alttan satılıyoruz yani, satışa getiriliyoruz, bu da amerikanın teşviki ile tabi, pkk nın kıçını kollayan kim, amerika, yani millet ittifakı doğu perinçek in de dediği gibi bir amerkan senaryosu, tabi erdoğan beterin beteri, msü konservatuarını boşattırıyormuş şimdi de, dolmabahçede başbakanlık binasının yanındaymış, orayı da iç edecek kendine, hiç gitmeyecekmiş gibi kendine hazırlıklarına tam gaz devam ediyor, üstelik seçim öncesi, korkusu yok ki, nasıl olsa oyunu aldığı yer aptallar familyası, kıçının kılları, beterin beterinden elbette kurtulmak lazım ancak beterin eline düştüğümüzde neler olacağı korkutuyor beni, yani bu önce saydıklarım, Allah yardımcımız olsun, cümlemizin. Ben de isterim  sevinmek, o coşkuya, o sele kapılmak, ama kafamdakiler buna engel, amerika o zokayı yutmayanların da olduğunu bilmeli bu memlekette, doğu perinçek doğru veya yanlış isim, orasını bilemem, ama şu an için bu düşüncenin temsili o ve ben ona vereceğim oyumu.
 
***Dün markete gittim, baktım manav kısmında fiyatlar üç gün öncesine göre uçmuş, hani yaz geldikçe ürün artar, düşer fiyat, diye biliriz, öyle olur, manav çalışanına ne oldu dedim, demez olaydım, açtı ağzını yumdu gözünü, seradan tarlaya geçiş dönemi olduğu içinmiş bu artış, geçici yani, ama gerisi daha ilginç, adamın 4 çocuğu varmış, kırk yaşında, bayramda çocuklarına on beşer liradan ayakkabı almış, etmiş 60 lira, (15 liraya ayakkabı varmış demek ki) biri diyor pantolon isterim, diğeri başka bir şey, ne yapacağımı şaşırdım, Allah adamı kötü kadına düşürmesin, kötü kadına düşenin hali bu, bir daha dünyaya gelirsem evlenmeyeceğim, bak saçlarına, bembeyaz, 40 yaşındayım, karımı görsen sanırsın 20 yaşında, benim ayağımdaki ayakkabı iki yıllık, görüyorsun işte, beni örnek alın biraz diyorum çocuklarıma, halimiz hiç iyi değil, tarlalarda işler iyi yürümüyor, gidişat kötü, bedeviler gibi yollara düşeceğiz, ya da hacı bayrama gidip el açacağız bu gidişle, konuştu, konuştu, konuştu, bir sorudan neler döküldü neler, millet fıttırmanın son noktasında, herkes kendi yorganına göre bir girdapta, kurtul kurtulabilirsen.
 
***Büyük kitleler oluşuyor şimdilerde muharrem ince için, izmir ve ankara mitingleri çok kalabalıktı, erdoğanın da öyle, belki o kadar çok olmamakla birlikte, yalnız bana göre şu an siyasette var olan herkes, doğu perinçeki soru işaretiyle ayrı tutuyorum, hiçbiri o kitlelerin, kendi kitlelerinin layığı değil, geç baştaki siyasetçileri bütün meclis o kıvamda, bu millet o meclisin kat kat üstünde kalitede insanlarla dolu, muharrem incenin mesela, dün oğlum gitmiş muharrem ince mitingine, çok doluymuş gerçekten, ve gelenlerin genelinin kırk yaş üstü olduğunu söyledi, o kırk yaş üstülerin çocuklarının umuru değil ne olup olmayacağımız, oğlumun da aynı, ayrı tutmuyorum yani, laf olsun beri gelsin gitmiş işte, arkadaşına uyarak, hepsi bilgisayarın, içkinin, sigaranın, şaşaanın kölesi, çocuklarımızı elimine etmeyi başardı amerika, doğal yoldan olmayan seleksiyon, ama doğal yoldanmış gibi görünüyor dışarıdan bakınca,  birde biz ölsek işler tamamdır, amerikanın yani, o kırk yaş üstü caminın en az yüzde onunun bilgi, birikim, görgü ve siyaset, açısından muharrem incenin çok çok üstünde olduğuna her bahse girerim, ispatı yok tabi bunun, bir öngörü, seziş olarak kalır, ama bence öyle, ne muharrem ince ne diğerleri kitlelerinin ve bu milletin layığı değiller, kitleler sevinçli muharrem ince, eyvallah, buna bir dediğim yok, denize düşen yılana sarılıyor, olabilir yani, hani kötülemeyeyim de benim bakış açım bu, ne yiğitler var sırada bana kalırsa muharrem inceye sıra gelene kadar o meydanlarda, gönülleri, günleri bol olsun, kadınlı erkekli, bir silkinirsek ne amerika ne başka bir şey duramaz karşımızda, bugününe şükretsin amerika, yarının neler getireceği hiç belli olmaz, bir kasırgaya bakar, hem uranüs te bizimle, bizden yana, yedi yıl boyunca, yağmur bile anlara mitinginin bitmesini bekledi, yine akşam fena yağdı, bütün ankarada, akşam saat dokuzda incekten yüzüncüyıla geçtim, bütün yol boyunca şiddetli yağış vardı, ama miting saatinde yağmadı, bu da bir hayra alamet, bazen kocakarı gibi konuşuyorum, eh, o yolda ilerliyoruz zaten;) ama yıldızlara inancım sonsuz, kocakarılawr gibi;)
 
Her koşulda mutlaka bir adımdır muharrem ince nin kazanması, şu şartlar altında büyük sayılabilecek bir adım, ama benim gözüm çokdaha büyük bir adımın peşinde ve ben bu nedenle, doğru veya yanlış bir seçim olduğunu bilmememe rağmen, doğu perinçek in peşinden gideceğim, biz de varız demek için, ben kendimi anlatıyorum sadece, herkesin durumu kendini ilgilendirir, kendi bakış açısını, herkes kendi bakış açısı ile bulsun yolunu, hdp kandırmacasına denk gelmeden, o mesele bize hayır değil şer, herkes gönlünde olana oy versin yeter, doğru sonuca ulaşırız zaten.
 
***Bugün, sanırım, bir devir kapanıyor ve yeni bir devre geçiş yapıyoruz, ama muharrem ince de düşündüğümüz anlamda temiz bir adam değil, arkasında kirli bir güç var, büyük olasılıkla amerika, yoksa karabatak gibi bir inip bir çıkışının bir nedeni olmalı, yine de hayırlı olur inşallah, umalım da benim yüzüm kara çıksın, onunki değil, 28’inde, perşembe günü kirli dolunay var, şimdiden etkilemeye başladı, astrolojik olarak, nasıl olsa 2. tura uzayacak bu iş,  2. turda veririm oy muharrem ince ye, hatırı kalmasın, buradan sözüm olsun, bekir coşkun da bugün yine köpekleri yazmış, oy vermeye giderken arkamızdan mı, önümüzden mi ne havlayacaklarmış, onu duyan da köpekler için seçime gittiğimizi sanır.
 
***Oy vermeye giderken evimin yakınında yapılmakta olan cami inşaatını gördüm, neredeyse tamamlanmış, üstte kubbe iskeleti var demirden, bir daha bu görüntüleri görmemek, en azından bu sıklıkta görmemek istediğimi hatırladım ve bunun umuduyla muharrem ince ye verdim oyumu, oğullarım da ısrar ettiler tabi, inadımı, huyumu bildikleri için, inşallah hayırlı olur, dereyi geçene kadar, sonra yine vereceğim doğu perinçeke nasıl olsa.
 
***Yine hezimet, yine hüsran, yedi bela recep, adam dokuz canlı çıktı, bilgisayar oyunu gibi, öldür öldür yine canlanıyor anasını satayım, kınasını yaksın artık chp, hdp il elele aşk yaşamalarının kınasını, iyi partiye kaydı oylar, bahçelinin yüzde 12 alması ise bir muamma gerçekten, gerçek olabilir mi, ben sanmıyorum, ay. neyse ki muharrem ince ye vermişim, yoksa şimdi benim gibiler yüzünden oldu diye vahlanacaktım, chp-hdp yüzünden oldu tabi, benim gibi chp hdp birlikteliğine karşı olanlar yüzünden oldu, tekbir ile uslanmayanın hakkı kötektir, köteğini aldı chp, anlarsa, yüzde 21, acınası bir durumda chp, hdp ye oy verin diyen bekir coşkun ve emin çölaşan da kına yaksınlar, bol bulmuşlar ya, oraya buraya savuruyorlar, babalarının malları sanki, neredeyse eşitlenmiş durumda chp hdp oyları, o oyları bulun da savurun şimdi, hdplileri öve öve bitiremeyen yılmaz özdili de es geçmeyelim tabi bu arada, araya kaynamasın, Allah müstehakınızı verdi işte, istediğiniz oldu mu, pis fetöcüler, sizin gibi iş bilmezler yüzünden bir beş sene daha çekeceğiz o pis moruğu, üstelik çok daha geniş yetkilerle, Allah müstehakınızı versin yetmez size, Allah hepinizin belanızı versin, her gün şehit haberi geliyor, siz hdp ile dans ediyor, öyle mi, olacağı bu, chp vatan hainleriyle dans ediyor, kaç şehit ailesi var bu ülkede haberi olan var mı, bu kozunu da iyi kullandı akp, kim olsa kullanır, her fırsatta dedi chp hdp elele diye erdoğan, ben olsam ben de derim, böyle bir açık bulmuşken, aptal mı, böylesi bir aptallık chp ye özgü, yedim mi şimdi sizin elitistliğinizi.
 
Neden 1,5 yılı riske attığı, bütün uygulamalarına hiç hız kesmeden devam ettiği anlaşılıyor, msü konservatuarın boşattırıyor, akm yi yıkazsın dediler yıktım diye gezicilere diş biliyor, efeleniyor, iyiden iyiye nefret ediyor bizden, riske atmadığın bir şeyi riske atmış olmazsın zaten, sadece süreci hızlandırdı, hepsi bu, başkanlığa kavuşma sürecini, sınırsız yetkilerini, şimdi gelsin kazık gibi benzine zam, dolar fırlasın, çıkarın sesinizi de göreyim, kazığın alası bekliyor şimdi bizi, bize de müstehak, içimizde onca aptal barındırdığımıza göre, sorun akp de değil, sorun bizde.
 
Bir hdp nin yoluna bok yoluna gittik, farkındasınız değil mi, bok herifler, doğu perinçekin bile  diyebildiği ama chp nin bir türlü diyemediği hdp ye karşıyım sözü yüzünden, bunu diyebilmiş olsalar bugün üzülüyor değil seviniyor olacaktık belki, ikinci tura bile gerek kalmadı, yüz karası chp yüzünden, yok muydu kırmızı çizgilerin muharrem ince, gördün mü şimdi kırmızı çizgiyi,  nasıl çizildi üstüne, seçim bildirgesinde özerklik maddesi varmış, çok kazanırsınız siz bu akılla, keşke doğu perinçeke verseymişim, öylede boşa gitti böyle de nasıl olsa, adam gibi adama giderdi oyum hiç değilse, namerde değil.
 
hdp 67 chp 146 mv çıkardı, kınanızı nerenize yakacaksanız artık, onu siz daha iyi bilirsiniz. hdp ankarada 1, izmirde 2, istanbulda 12 mv çıkarmış, istanbul nonoş kaynıyor, ondandır, yine şu çoban ve manken meselesi yüzünden yani. Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz canım, bunu öğrenecekler elbet te, bu defalık tren kaçtı, düt, düt, düt, kan akıyor orada, kan, su oluğu, çeşme değil, anlayabildiniz mi şimdi, canını yediğimin elitistleri, züppeler, kavanoz solcuları, camın içindeki havasızlıktan beyinleri durmuş.
 
***Saat 12 de konuştu muharrem ince, bugün, dün gece konuşmamış, tehdit edilmediğini, karısının kaçırılmadığını söyledi, dün gece bir şeyler olmuş olabilir, saat 7.45’ten itibaren tv ye çıkıp insanları provake eden, başabaş bir yarış olduğunu, aa nın yalan söylediğini söyleyen bülent tezcan ne oldu da saat 11’den sonra provakasyonlara gelmeyin uyarısında bulundu, istanbul chp bilmem neyi canan bilmem ne istanbulda başabaş gittiklerini söylemedi mi, biz mi hayal gördük, niye konuşmadı gece muharrem ince, erdoğanın kazandığını kabul ediyorum diye bir mesajı geldi sadece, yakıştı mı ona, dün gece bir şeyler olmuş, dün gece neler oldu, kirli dolunay günlerinde kirli işler mi döndü, bunlar mafya, bunu biliyoruz zaten, sandıkta işi bitireceğiz diyenden başka ne beklenir ki.
 
Ben demiştim, ben demiştim, ben demiştim, desem yeri değil mi!
 
***Seçimin ertesi akşamı fox haberi izledim, erdoğandan gece 3’teki konuşmasından beri gün boyu, kılıçdaroğlu ve meral akşenerden gün boyu hiç haber alınamamış, devamlı bu suskunluğun nedeni ne diye sordu fatih portakal, bir ara erdoğan için ekibini oluşturuyor herhalde dedi, ne ekibi belli değil, ama folklor ekibi olmadığı kesin, çok çok pis kokular var gibi, metanetli olmaya çalışıyorlar galiba, bülent tezcan ne yapmaya çalıştı diye bir soru da attı ortaya fatih portakal, çöz çözebilirsen, eğer öylyse, bunlar olduysa türk baharı kapıda demektir bu, gelmiş yani, kapıyı çalıyor, zaten diyorlardı erdoğan kimseye bırakmaz diye, kaybetse dahi, muharrem ince de buna yanıt olarak nasıl geldiyse öyle gider demişti, gitmiyormuş demek ki, diyorum ya, icraatlarında hiç hız kesmedi, aynen devam etti, seçimi umursamadan, buradan anlaşılmalı zaten ortalığı kimseye bırakmaya niyetli olmadığı, o erdoğan ordusunu boş yere kurmadı ya, ya herrü ya merrü oynuyor bizimle, bakalım kim görecek herrü ile merrüuü, zaten bütün kanalları, kendi kanalarının, hiçbirinin yüzü gülmedi akşam boyunca, yüzlerinden düşen bin parçaydı, hiç kazanma, zafer belirtisi görmedim yüzlerinde, daha en başından beri yayının, oradan anlamalıydık, bir yazı dolanıyor facebookta, yılmaz özdilin sayfasından paylaşılmış, yazının üstünde sahte ibaresi var ancak anlatılanlar sanki gerçekmiş gibi.
 
***Son zamanlarda muharrem ince nin kalabalıkları gözönüne serildi hep, akp düşüşteymiş gibi gösterildi, ve bınu perçinlemek için üzgün bir ifadeyle çıktı, koalisyona gidebiliriz dedi, biz de sevindik kaybettiklerini kabul ediyorlar diye, yılan, milleti, ağa, ava düşürmek içinmiş, demek ki yine de yeterince düşüremedi ki ağa işler istediği gibi gitmedi, fox seçim yayınındaki mustafa adlı kişi erdoğanın adamıydı ve neler olacağını biliyordu, bizi sonuca uyumlamya çalıştı devamlı, muharrem ince kazanmaya başlayınca, olanlar olmuş, ki bu tv dekilerin suratlarına yansımıştı gece boyunca, abdülkadir selvi, ve diğerlerinin, sunucuların falan da, yayının en başından en sonuna kadar, ama fox sunucularının yüzleri gülmekteydi en başta, ben en çok bundan umutlandım, sonradan sonraya o yüzler de düştü, bir endişe kapladı herkesi, ve kimse sevinmedi sonuca, sevinemedi, hadi fox sevinmesin, kanal d, star, atv, show tv niye sevinmedi, erdoğanı destekler tavır almadı, orası belli değil, belli aslında, bugün saygı öztürk paylaşmış, ben de sizinle paylaşayım, artık gerisi, yorum sizlerin. 
 
“SEÇİM BOMBASI” YALANI
Seçimlerle ilgili çok söylenti çıkarıldı ama asıl bomba İnce ile ilgili çıkarılan şu söylenrtildi: “Muharrem İnce, Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) rehin tutulmaktadır. ‘Dediğimizi yapmazsan yarın kan gövdeyi götürür’ denmiştir. Koruma polisi bunu merkeze iletmiştir. İnce’nin eşi de ortada yok. WhatsApp’tan zorla İsmail Küçükkaya’ya ‘Adam kazandı’ mesajı attırılmış. Üstüne 7 YSK üyesine zorla dediklerini yaptırıyorlar. Meral Akşener ise tamamıyla kayıp ve hakkında kesin bir bilgi yok. FOX TV basıldı, A Haber gibi yapıldı. Yayınlar kesildi. İşte bu bir darbedir. İzmir, İstanbul’da mobese kameraları kapatılmıştır. Haberler susturulmuştur.”
Böyle bir şey olsa Muharrem İnce de, Kılıçdaroğlu da ortalığı yıkardı. İnce, “Yalan” dedi ama inananlar da inandı…
 
***Deli olduğunu biliyorduk zaten, böylece tescillendi, yine yazmıştım, yıllar önce enver ayseverde bir ünlü psikolog açıkça söylemişti deli olduğunu, geldi bizim başımıza musallat oldu, pislik deli, fox haberin bugünkü tabelası ateş olmayan yerden di, bir yerlerde bir ateşler yanmış pazar gecesi, kara pazar, 15 temmuza o kadar konuştular, kendi yaptıkları 15 temmuzdan beter, ertö terör örgütü, bu bir darbe, buna derler darbe, darbe öyle olmaz böyle olur dedi bize, bu demokrasiye geçilemeyeceğinin kanıtı, boşuna 1923 demiyordu, 1923’ü bile beklemeye gerek kalmadı,  tabi ona boyunun ölçüsünü gösteremeyeceksek eğer, iki koruma öldürülmüş diyorlar, muharrem incenin korumaları, eğer doğruluğu varsa tabi, bilmiyorum, biliyorduk ta bu kadarını düşünmemiştik, benden sonra tufan diyor deli, zırdeli, Allah bin kere belasını versin onun, başka bir çağda doğmuş ve yaşamış olmayı ne kadar isterdim, sırf bu deliyşe aynı zamanda yaşamış olmamak için.
 
kk yıllardır bir baltaya sap olamadığı koltuğuna tutunmuş koltuk sevdası olanlar vizden değildir diye feryat figan ediyor, ne güzel diyor aslında, koltuk sevdası olanlar bizden değildir, kendine diyor, git kk git, kendini daha fazla rezil etme, olacağın kadar oldun zaten, erdoğana despot, diktatör derken bir de kendine baksın, millett seni istemiyor, bunu ne zaman anlayacaksın.
 
***E peki ne yapacağız bundan sonra, benim devrelerim yandı, çalışmıyor, bir yere oturtamıyorum olanları, kendimi, bu olanların içinde kendimi, hiçbir şey olmamış gibi birbirimizin yüzlerine mi bakacağız, bu ıtançla nasıl yaşayacağız, ayının fendi herkesi yendi mi olacak, bir Atatürk daha çıksın ve bizi bu belanın elinden kurtarsın diye dua edeceğiz anlaşılan, bu bilgiyi yayacağız, özellikle akp ye oy verenlerin gözüne gözüne sokacağız ki o gözleri yerlerinden fırlasın, böylece örtülmemeli bu iş, alttan alttan altını oyacağız, o nasıl bizim altımızı oyduysa biz de onun altını oyacağız, kk nın da devreleri gitmiş, benim gibi, bir gün bağırıp çağırıyor muharrem inceye, hemen ertesi gün dost ilan ediyor gülücüklerle, murat karayalçın ve arkadaşlarının kendi altını oyacağını anlamış anlaşılan ikinci gün, muharrem ince ile görüşmüşler dün, ya ben yine oradayım. alamıyorum kendimi olanları düşünmekten, hadi biz yaşayacağız, sadece ufak bir utançla, akp liler nasıl yaşayacaklar, akp li mv ve akp ye oy verenler, hangi yüzle yüzlerimize bakacaklar, ve bizler onların yüzlerine nasıl bakacağız, kafamı durdurmaya, düşünmemeye çalışıyorum günlerdir, olmuyor, başaramıyorum, aklım hep o noktada, sabahtan akşama bilgisayarda oyun oynuyorum, çıkıp dolaşıyorum, yeter ki düşünmeyeyim diye, olmuyor, her kopuşta yine aynı noktada buluyorum kendimi, ne yapsam, nerelere vursam kendimi bilemiyorum, son sürat haber izleyen ben noktalı virgüllü izliyorum artık, nerede ne kaçırırım endişesiyle, belki 3, belki 5 dakikada bir, veya dakikada kaç kez hiç bilmiyorum bütün gün istem dışı vay anasın be sözü çıkıyor ağzımdan, sesli, sessiz, beli olmuyor, ama her an, vay anasını be, vay anasını be diye diye dolanıyorum ortalıkta sersem tavuk gibi, biz ne ettik, nasıl düştük bu hallere, biz ne yapacağız, nasıl yaşayacağız bu utançla, bir manyağa bir ülke verdik.
 
***Bizde olmayan patatesi suriyeden aldığımıza göre, ve suriyeden alınan patatesle patatesin kilosu 6 liradan 2 liraya düştüğüne göre asıl savaşta olan suriye değil biziz, demek ki suriyeliler patatesi 1 liranın altında bir fiyata yiyor, asıl savaş bizlerde, bizim mutfaklarda, hani dedi ya seçim öncesi buzdolabınz var, fırınınz var diye, bu doğru, o başa gelmeden önce buzdolaplarımızı, fırınlarımızı alabilmiştik Allaha şükür, içleri de doluydu, ama şimdilerde kimsenin onlara ne bir şey koyabildiği ne de pişirebildiği var, içleri boş, işte o yüzden diyor buzdolabınız, fırınınız var diye, içlerinin boş olduğunu bildiğinden içleri dolu diyemiyor, demiyor, domates 5 lirayı düşmedi, adı tarla domatesi kendi sera domatesi fiyatına, salatalık 5 lira, günlerden 29 haziran, yaz ortası olacak fiyat mı bunlar, bütün meyve sebze öyle, alınacak, yenecek gibi değil, alıp müzede saklamak lazım, tarlada 1 lira denen kiraz markette 20-30 lira nasıl oluyor, bu her türlü matematiğe de, aritmetiğe de, hatta geometriye bile aykırı, var mı böyle bir hesap, zıkkım mı yiyeceğiz, yoksa zıkkımın kökünü mü, bugünüze şükür diyeceğimiz günler ise çok daha yakınımızda anlaşılan, buradan bir çıkarım yapalım, demek ki amerikanın kuyruğuna takılmayan esad, erdoğandan çok daha iyi yönetiyor ülkesini, erdoğanın onca tıs’lamasına rağmen, amerikanın boyunduruğundan kurtulamadığımız sürece, ki bu erdoğanla mümkün değil, yaşamak bize haram.
 
Bu süleyman soylunun çıkışı çok korkutucu ve ürkütücü olmuş, umarım daha fazla tırmandırmazlar meseleyi, tam seçim sonrası, ne tesadüf, belli ki planlı, gördüğüm en şerefsiz, satılık adamlardan biri o süleyman soylu, para artığı.
 
***Var olan, bilinen, ve en azından ilk gün doğru olduğuna inandığımız, ki şimdi bile doğru olmadığına dair benim elimde mesela bir kanıt yok, ben halktan biriyim, bana bir bilgi akışı gelmiyor herhangi bir kaynaktan, tv ve düz, bilinen organlar dışında, sizi bilemem, o sonuç neydi, elde olan, ci 52, mi 40 civarında bir şey, chp yüzde 22, hdp yüzde 11, bu koşullar altında az bile söylemişim, terbiyemi takınarak, ben değildim gidin hdp ye oy verin diyen, ben bunu demediğime göre diyene de bu durumda bunu söyleme hakkım var.
 
Madem ki biz bu kadar müşfikiz hdp ye karşı, o bize karşı neden müşfik değil, onlar başka bir ülkede, bizden farklı şartlar altında mı yaşıyorlar, neden girdi demirtaş bu seçime, bu kadar kritik, hayati bir seçimde, hayatında bir kez olsun bir kıyak çekip, insafa gelip, insan olduğunu anımsayıp, oylarımız mi ye niye diyemedi, ikinci turda verecekmiş, ikinci turu görebileceğimizi kim söyledi onlara, ki göremedik, akp işbirlikçisi hdp, chp de onun altını, sırtını sıvazlasın, bunun da cevabını versene.
 
Kaç seçimdir biz onlara fedakarlık ediyoruz, bu seçimde de sadece  cb kısmına dahil olmayıp diğerine katılsalar olmaz mıydı, kendi çukurlarına, çukurluklarına bizi de dahil edecekler ki içleri rahat etsin, o batışta bizimle beraber olacaklarının farkında olamayacak kadar ahmaklar, bu sonuca göre sonucu değiştirmezdi belki ama biz de derdik ki onlar da insanmışlar, bizim olduğumuz kadar, bu durumda insan değiller, biz çekeceğiz de onlar çekmeyecek mi erdoğanın yeniden başkan oluşunun ceremesini, anlayamadıkları bir şey var, biz aynı dünyada yaşıyoruz, onların farklı bir dünyası yok bizden ayrı, ancak bir olduğumuzda hür olabiliriz, bunun da cevabını onlar versin, sen değil, ama sen de onlar böyleyken biz niye böyleyiz onun cevabını verebilirsin, verebiliyorsan tabi.
 
Kürt sol oylarını mundar ederek hepimizi, ve dolayısıyla da kürt solunu da mağdur etmektedir hdp, birde bu açıdan bakmak lazım meseleye. hdp yıllardır hepimizi, ki buna kendileri de dahil, ite köpeğe yem etmektedir, son örnekte olduğu gibi, bu gittkleri yanlış yoldur, birlikten dirlik doğar, kim diyor onlara siyaset yapmayın, kim diyor onlara kimliklerinizi unutun, ama bu arada da ne kendinizi ne de bizi unutun, hdp kendi ayağına ve bizim ayağımıza kurşun sıkıyor ve bunun farkında bile değil, keşke olsaydı, halkların kardeşliği diyorlar da ne anlama geldiğinden bile haberleri yok, kendi öz kardeşlerini görmüyor daha gözleri, 12 eylülü onlar çekti de biz mi çekmedik, madımakta yananlarla onların da canından can mı gitmedi, et tırnaktan ayrılır mı, ayırsan yerine yenisi gelir, gelir onun yerini doldurur, bir hayalperest bir fantazi üretti diye takıldılar peşine, ama gittikleri yol yanlış, o yolun sonu uçurum, hepimizin uçurumu, it köpek göbek atıyor karşımızda, umacılara döndü ortalık, virüs gibi yayılıyorlar her yer kara fatma kılıklı kadınlar, ve en çok ta genç kızlar, ve şimdilik takke takmamaya dikkat eden badem bıyıklılar, biz de birlik olmayı beceremediğimiz için seyrediyoruz, ne güzel bir tablo değil mi, bu mu görmek istediğimiz türkiye, gittiğimiz yol bu, siz başka bir yol görüyor musunuz, ben göremiyorum ne yazık ki, bir çuval inciri berbat ettiğimiz de göremiyor musunuz, onca emek, onca kan, onca şehit, hepsinin kanı yerde kalacak, vatanı bir takkeliye, takunyacıya teslim ettik ediyoruz, ramak kaldı, belkide kalmadı bile, ben duygu olarak, his olarak müslümanım, kendimi öyle hissediyorum, Allaha inancım var, öncelikle onu söyleyip geleyim söylemek istediğim şeye, cumhuriyetin ilk yıllarında, belki de kurulurken hıristiyanlığa geçiş tartışılmış cumhuriyeti kuranlar tarafından, bu günlerin geleceği, başımıza gelecekler öngörülerek, burada bir son söz söylemem, söyleyip bağlamam gerek belki ama kafam dağıldı artık, kahvaltı hazırlamam gerek, benden kahvaltı bekleyenler uyandı, keşke yapılmış olsaydı mı derdim, bilmiyorum, şu an kafam dağınık, gerisini de siz toparlayın artık.
 
***Kurtuluş savaşında omuz omuza, sırt sırta verip savaşan dedeleriniz ve dedelerimiz değil miydi, sarıkamışta 90 bin asker öldü dendiğinde şu kadarı kürttü, bu kadarı türk diye dendiğini hiç duydunuz mu, ben duymadım, bu negatif ayrımcılığı üreten, yaratan biz değil, kürtlerin ta kendileri, ve kendilerine şöyle bir bakmaları gerek, dedelerinin anısı hatırına hiç değilse, çünkü dedelerinin anısına ihanet halindeler şu halde, dedelerinin kanları yerlerde, bizimkilerinki ise değil, elhamdülillah, çünkü biz onların, dedelerimizin yolundan ayrılmadık kürtler gibi, hiç değilse ecdadımza saygımız var, kürtlerde o da yok, tek secde ettikleri, taptıkları şu an yaşayan biri, fetöcülerin fetösü, apocuların da aposu var, var mı bir fark, yok, o da amerikan projesi, bu da.
 
***Şimdi bu saygı öztürk ne dedi bir fikriniz var mı, buradan ne anlam çıkarmalıyız yani, ilk dediklerini biliyoruz, ikinci dedikleri ise o gece muharrem ince nin bir otelde olduğu, hangisi doğru, bu gibi durumlar için oğlumun söylediği bir söz var, onu demeyeyim ama onun eski bir versiyonunu söyleyeyim, bunlar bizimle dalga mı geçiyorlar, bu kadar basit bir açıklama ile kapatılabileceğini hiç sanmıyorum ben, herkes bu konuda sessiz ve suskun, üstlerine ölü toprağı dökülmüşçesine, meral akşener, muharrem ince, ve daha ötesi bütün akp liler, kimseden tıs yok, biz duyduk ta akp liler mi duymadı söylentileri, bu kadar kolay değil bu işin açıklaması, atlatılması sayın saygı öztürk, ben hep derim, ya aştından kalkamayacağın bir laf etmeyeceksin, ya da altında kalmayacaksın, saygı öztürk lafının altında kalmıştır bu durumda, o ağırlığı hiçbir beden kaldırmaz.
 
Eğer mesele saygı öztürkün dediği gibi ise soner yalçın sandık sırrı başlıklı yazısında ne diyor, aa nın sonuçları akp merkezinden aldığı gibi, ki pek mümkün görünüyor, bugün de bülent tezcanın anlattıklarına yer vermiş saygı öztürk, bülent tezcan hiç ikna edici değil anlattıklarıyla, olamaz zaten, o geceyi ve o geceki bülent tezcanı bilenin bu bülent tezcana ikna olması imkansız.
 
***Bu türk-kürt meselesinde benim düşüncelerimi geçelim, bir de uğur mumcunun bakışı açısıyla bakalım, ve bu ayı, haziran ayını burada noktalayalım, bugün 1 temmuz, eskiden kabotaj bayramı olarak kutlanırdı, şimdi bayram mayram hak getire, belki kutlanıyordur, kabotajın denizcilikle ilgili bir terim olduğunu biliyorum, herhalde denizcilik bayramı, temmuz sayfasında görüşürüz, gelirseniz, gelmezseniz de ben orada olacağım.
 
TÜRK VE KÜRT
 
…Atatürk, daha sonra şöyle açıklamıştı:-Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendileri için sorun çıkarabilirler. Şimdi TBMM hem Kürtlerin hem Türklerin yetkili temsilcilerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve yazgılarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmek doğru olmaz.Bugün Türkiye’de Kürt kökenli milletvekilleri var, Kürt kökenli bakanlar var, belediye başkanları var, genel müdürler var, generaller, öğretim üyeleri ve işadamları var.Kürtler ve Türkler,Türkiye içinde öylesine birbirlerine karışmışlardır ki Türkler ile Kürtler arasında bir sınır çizmek, o gün olduğu gibi bugün de olanaksızdır.Bugün İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerde yaşayan Kürt kökenli yuttaş sayısı, Diyarbakır, Malatya, Tunceli’de yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızdan daha çoktur.Bu açıdan Atatürk’ün 1923 yılındaki görüşleri bugün de geçerliliğini koruyor.Öyleyse sorun nedir?Sorun, Kürt sorunu konusunda izlenen emperyalist siyasetlerdir. Atatürk’ün 1923 yılındaki bu basın toplantısının üzerinden iki yıl geçmeden Doğu’da Şeyh Sait İsyanı patlak vermiştir.O günler, genç Cumhuriyet için çok önemli günlerdi. Lozan Anlaşması,Musul petrolleri konusunu çözüme bağlamıştı. Sorun, İngiltere ve Türkiye arasında çözülecekti.

Bu isyan “padişahlık, hilafet, şeriat ve Abdülhamid oğullarından birinin saltanatını sağlamak” gibi din sömürüsü ile perdelenmişti.( TBMM tutanakları, 1;64, 25.2.1341, C:2, S:309).

İsyanın sonunda Musul petrolleri Türkiye’nin elinden kaçtı. Şeyh Sait İsyanı’nın Türkiye’ye faturası Musul petrolleriydi !

Bugün Kürt sorunu, azınlık şovenizmi, ayrımcılık ve terör ile değil; demokrasinin yerleştirilmesi ve insan haklarının, Edirne’den Ardahan’a kadar, her yerde uygulanması ile çözülür.

ABD ve öteki Batılı ülkeler niçin birdenbire bu kadar Kürt yanlısı oldular? Bu soruya yanıt aramak zorundayız. ABD için sorun, İran, Irak ve Türkiye’nin birer bölümünü kapsayacak bir Kürt devleti üzerinde şimdiden egemen olmak ve olası petrol yataklarını bu Kürt devleti aracılığı ile elinde tutmaktır.

Kürtler üzerinde “Amerikan mandacılığı” hazırlağına kimse “sosyalizm”, “Markisistlik” ya da “devrimcilik” etiketi yapıştırmamalıdır.

ABD emperyalizmi,gerçekten “emperyalizm” ise Kürt sorunun bu kadar canlı tutulmasında da bu emperyalist siyasetin güttüğü amaç niçin göz ardı ediliyor?
UGUR MUMCU
CUMHURİYET (5 Aralık 1989)

Son bir yorum yapmadan duramayacağım, o halde sorun nedir diyor ya uğur mumcu, bence cevabı kürtlerin kişilik çizgilerinde saklı, bir isyankarlığı, asiliği bellemişler ama neye ve kime olduğunu bile unutmuşlar gibi, asteriks ve oburiks filminde vardı, karşıyız, karşıyız diye bağırıyorlardı, ama neye karşı olduklarını bilmeden, tıpkı bizim kürtler gibi, vahşilik, ve kötülük doğalarında var, o vahşeti anlayabiliyorum bir derece, seri katillik kanlarında var, anlayamadığım bu seri katiliği destekleyen yüzbinlerce insanın oluşu, onların oylarıyla o vahşete destek çıkmaları, bunu anlayamıyorum, hafsalam almıyor, orada insan ölüyor, hayvan ölse insanlık gösterisi yapıyorlar ama söz konusu insan ölüsü olunca insanlıklarını unutuyorlar bizim elitistler, 30 bin insan, dı en son, bildiğim, şimdi kimbilir kaç, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak, celladına aşık olmak, buna ne derseniz diyin, hepsi yakışır.

Öyle saçmasapan bir durumdayız ki bu konuda akıl alır gibi değil, yani benim aklım almıyor en azından, bu vatanın evlatları canlarını siper ederek pkk tarafından katlediliyorlar bizim için, ve bizler sanki orada olanlar bir gerçeklik değil de bir parodiymişçesine pkk nın içimizdeki temsilcilerine sevecenlik, sevimlilik yapıyoruz, bu nasıl bir midesizlik, ikiyüzlülük, ödüllendirirmişçesine, yaptıkları katliamları övermişçesine, bunu ne aklım ne de midem alıyor, alabilenlere helal olsun demekten başka bir şey de kalmıyor geriye, helal olsun, midenize, gevrekliğinize, her ne haltsanız ona, kendi kimliğinizi kendiniz yakıştırın kendinize, benim söylemeye dilim varmıyor.

Son ek, aslan buluttan;

Arslan BULUT: BAYKAL NE DEMİŞTİ İSTİFA EDERKEN?

…. CHP ise reformlara karşı değil! Cumhuriyeti kuran parti, şimdi o çizgiden çok uzakta!

CHP’de Deniz Baykal’ın istifasından sonra ne olduğu bellidir. Baykal ne demişti istifa ederken hatırlayalım:

“Bu komplonun hedefi sadece ben değilim, aynı zamanda CHP’dir. CHP de bu kirli tezgâhlar karşısında yolunu seçmek zorundadır. Benim istifa kararım hem Türkiye siyasetini hem CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkân tanıyacak hem de CHP’ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir.”

Baykal’ın istifa etmesinden sonra CHP de Türkiye siyaseti de yeniden tanzim edilmedi mi? Bugünkü tablo, Baykal’ın istifası sağlanarak hazırlanmadı mı?

İki seçimdir, “Sandıkları koruyacağız emin olun” diyorlar, seçim gecesi ise ortadan kayboluyorlar! Halkı aldatıyorlar!

Şimdi ülke için millî bir strateji ortaya koyan ve bu yolda kararlılıkla yürüyen sağlam bir iradeye ihtiyaç var!

 

***ychp bizi toplu satışa mı getiriyor yoksa, aslan bulutun da dediği gibi, her seferinde bir parmak bal çalınıyor ağzımıza, mitinglerde coşuluyor, sonra avucumuzu yalıyoruz, yalattırılıyoruz, ychp nin asıl vasfı, görevi bu mu yoksa, bizi yok etmek.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *