***2008 yılında Samsun?da askerlik yapan 21 yaşındaki Fatih Çakmak şiddetli hapşırmış; beyin kanaması geçirerek ölmüş. Daha önceden de hatırladığım bir olay var böyle; hamileyken hapşırdı ve öldü; şimdi baktım; 2002 yılında olmuş; 8 ay felçli yaşamış; çocuğunu doğurduktan sonra ölmüş; şimdi bunu niye yazdım; geçen hafta; bir hafta oldu; banyodan sonra bilgisayarın başına geçtim; ince giyinmiştim; bir tişört; hapşırdım ve göz kapağım düştü; ilk defa oldu; 5-10 dakika sonra yine hapşırdım; yine göz kapağım düştü; 1-2 saniyeliğine; hafiften de baş dönmesi var; çoğunlukla yatarken, dönerken, başımı eğdiğimde ve kaldırdığımda; ikisi birleşince açıp baktım elbette; şiddetli hapşırık beyin kanamasına yol açarmış; aslında beyin sarsıntısı elbette; kanama sarsıntının sonucu; baş ağrısı, kusma, şuur bulanıklığı ve felçte görülebilirmiş; neyse ki bu belirtiler yok; ?kanama küçük, hayati tehlike doğurmayacak boyutta ise vücut tarafından temizlenmesi beklenebilir.? diyor; bende o sınıfın içinde yer alıyorum yanılmıyorsam; yanılıyorsam işim iş;))) gerçi bir şey olacak olsa bir haftadır olurdu. Birde hastane fobim var; gidemiyorum bir türlü; ?hangi hastaneye gitmeliyim? diye düşünmeye başladığım bütün sigortalarım atıyor; bütün hücrelerim bağrınıyor; ?hiç birine gitme? diye.
Vallahi hastalık hastası değilim ama gelip gelip beni buluyorlar; ondan; benim bir suçum, günahım yok. Suçum şu; banyodan sonra yetirince giyinmemek; bunu kabul ediyorum. Ama gerisi direkt olarak benimle ilintili değil; kendiliğinden gelişti. Her şey biz insanlar için. Hayat bazen bir göz kapağının ucunda. Zaten bir yerden çürüğe çıktığınızda diğer yerler sıraya geçiyor; ?bende varım? diye.
Hatırladığım en sansasyonel beyin kanaması Ebru Gündeş?inkiydi; durup dururken; hiç neden yokken oldu; ameliyat oldu; bir daha eskisi gibi olamaz demişlerdi; kaç koca eskitti; sonuncusu olayların adamı Reza Zarrab?dan çocuğu bile oldu; çıkmayan canda umut var; çıktıysa nafile.
Böyle bir durumda yapılması gereken bol bol dinlenmek; kendini zorlamamak; yormamak; kafayı yormamak; kafayı fazla oynatmamak; bir daha hapşırmamak için iyi giyinmek ve yine bol bol uyku; ilk birkaç saat uyumamak gerek; sonrasında uyku; hastanelerde beyin travmalarına da aynı şeyi yapıp uyutuyorlar; bende bunu yaptım birkaç gün; on gün oldu; hala etkisi var. Böyle önemli durumlarda; beyin sarsıntısı, kalp krizi gibi; gaita renksiz oluyor; açık sarı, beyaz arası; rengin düzelmesi gerek; renk düzeldiğinde her şey düzelmiştir.
***Yıllarca her grip vakasına antibiyotik yazdılar; şimdi yasaklanmış; sağlık bakanı söyledi; yerine doğal şeyleri öneriyorlar; öksürük için kara turpun içini oyup bal koyarak 2 gün bekletip içmek; ballı soğan; soğanı rendeleyip sulandırıp balla tatlandırarak içmek; arı propolisi; reçine; döndük dolaştık; kocakarı ilaçlarına ulaştık.
***Burnu temizlemek için 1 bardak temiz suya yarım çay kaşığı kaya tuzu ve yarım çay kaşığı yemek sodası; karbonat karıştırılır; buna çekilir.
***İstanbul?daki 7-8 hasan paşa fırını 1980 yılından beri beyaz ekmek yapmıyormuş.
***Bugün 13 ocak pazartesi; saat 12; çarşı pazar işi tamam; küçük bir Ankara turu ile; yerleştirme, pişirmeceye kadar ben biraz dinlenmece; oturmaca; yazmaca; sepet peyniri tam tuzsuz bir peynir çeşidi; o kadar tuzsuz da yenmiyor; örgülü peynirler oldukça tuzlu; Urfa peyniri de; dil peyniri, çerkez peynirinin tuzu normal; tabi ki peynir deyince AOÇ. Kim demiş peynir yememeli diye; halt etmişler; bu dünyanın tadı, tuzu peynir; neymiş hazmı zormuş; kaç kere yazdım daha önce; silmeye kalksam şimdi bulamam yerlerini; zor iş; hepsi iptal; topyekun. Bildiğim en hazmı zor şey elma kabuğu; soyarak yemekte fayda var; ne zaman kabuğu ile yesem saatlerce şişkin kalıyorum. Elmanın kabuğu ile çay yapılabilir. Öksürük ve balgama iyi geliyormuş; tarçın, zencefil, karanfil de eklenebilir. Ancak süt ve peynirde şişkinlik, hazımsızlık yapmıyor değil; biraz dikkatli yemekte fayda var.
Markete gittim; nar almadan çıktım; saat 2?de kızımı okuldan alırken de narı alacağım; pazardan; geçen hafta pazardan aldım narı; bal gibi; marketinki ekşi; niye alayım marketten; narı sıkın demiştim ya; onu da iptal ediyorum; zarının acısı geçiyor suyuna; en güzeli vakit ayırıp ayıklayarak yemek; tam ortadan; bombeli kısmından boydan boya kabuğu kesecek kadar bir çizik atıp biraz zorlayıp ayırarak yemek çok daha kolay. Ama çokça yememek gerektiğini de akıldan çıkarmamak gerek; şu kanı sulandırması meselesi var. Her gün değil; birkaç günde bir; ve elbette bir defada 2,3 nar değil; yarım; olmadı 1; daha fazla değil.
Bu sene lüfer, sarıkanat, çinekop out; hamsi in; levrekte çok sık çekilmiyor; hamsi aldım 3 kilo; ayıkla hamsinin içini; sarıkanat, çinekop hiç yok; lüferde 90 lira; 3 kilo ete denk; alıp yesem mideme oturur; hazmedemem; en iyisi yememek; çinekopu, sarıkanatı 3 liraya alıp yediğimiz günler çok eski değil; 3-5 yıl önce; şimdi el değmiyor; el değmiyor değil zaten yok; hamsi deyip geçmeyin; onunda kilosu 10 lirayı bulmuş; 1 ay önce sormuştum niye sarıkanat, çinekop yok diye; ?hava soğumadı; balıklar soğuk, kuzey denizlerine gidiyor? demişlerdi; şimdi hava soğudu yine yok; bu sefer nereye gidiyor ki?
***Bu digitürk çok uyanık; trt müzik kanalı vardı; 104. kanal; şimdi yok; tekrar açmak için benden 25 tl para istiyorlar; ben her ay ödememi düzenli olarak yapıyorum zaten; o kanalı bana izletmekle yükümlü olan digitürk; ben değilim; neden ben ödeyeceğim ki; her ay kapasınlar bir kanalı; bende her ay açtırayım isterlerse. Eliz Avaroğlu dinleyeceğim; dinleyemiyorum.
***Bu sabah kahvaltıyı hazırladım; okula gidilecek; tam oturuldu; bal kasesinin cam kapağını kaldırayım derken nasıl olduysa altındaki ufak tabakta birlikte gelmiş; ben onu tutmadığımdan eminim; şak diye yere düştü; bir havai fişek gibi yukarı sıçradı; cam parçaları her yere dağıldı; kahvaltı masası dahil; sütün, peynirlerin, balın içine; tabi bu durumda kahvaltı edilemedi; akşam yine aynı yerde bir kase daha kırdım; ben aynı gün iki kez aynı yerde cam kıracak kadar sakar değilim; 6 ayda bir ya kırarım ya kırmam; eskiden bir cam kırıldığında ?nazar çıktı? derlerdi; iyi sayılırdı; bu ara göz var üstümde zaten; hapşırıktan beyin sarsıntısı boşuna değil; nazar deyip geçmeyin; ben oldukça inanırım; inanmamı sağlayacak pek çok şey oldu şimdiye dek; bir enerji aktarımı; olumlu veya olumsuz; illa ki olumsuz olması da gerekmiyor; Peygamberimiz bir gün Medine?deki mezarlıktan geçerken ?Burada yatanların yarısına yakını nazardan ölmüştür!? demiş; doğrudur.
***Sağlıklı bir böbrek için bol su içmek; idrar tutmamak; dengeli, düzenli beslenme; düzenli spor; şeker ve tansiyon kontrolü böbrekleri korur; tuzu azaltın; demli çay, kahve, şeker böbreğin damarını bozuyor; çay ve kahve idrarı atıp tansiyonu yükseltebilirler; en güzeli su.
***Hala tam olarak düzelmiş değilim; ara ara başım dönüyor; 10 günü geçti halbuki; devamlı uyku istiyor vücudum; bir bakıyorum gidip uyumuşum; saatlerce; uyuduktan sonra daha iyi oluyorum; bilgisayarda da çok kalamıyorum doğal olarak; kafam hiç yerinde değil; sonuçta tam olarak dinlenemiyorum elbette; günlük koşuşturmalar devam ediyor; etmek zorunda; geri kalan zamanlar bana ait ancak; neyse artık içim rahat; sitenin bir yıllık aidatını yatırdım; 1 yıl boyunca kapanmaz; her ihtimale karşı;)) ne yapsam; 2,3 yıllık mı yatırsam acaba;))) fena fikir değil aslında; gözüm arkada kalmaz; benim için önemli.
Sadece benim içinde değil; doğum vakti yaklaşmış; 38. hafta için sezaryene gün verilen bir kadın için de önemli; ?38 hafta sezaryen? yazdığında beni bulabilmeli; hitit ayaşa gitmek üzere çağrılan veya dönen biri için önemli; sonrasında olacakları bilmek açısından;?hitit ayaş? yazdığında beni bulabilmeli; estetik ameliyat yaptırmak isteyen biri kafası karışıksa ?estetik ölümleri? yazdığında beni bulabilmeli; ?uyurken, uyanırken kalp çarpıntısı? yazan biri beni bulabilmeli; ?miyom, nar? yazdığında beni bulabilmeli; bunların hepsi insanların beni bulma sebepleri; gerçek sebepler; hayata ilişkin; hayali değil.
Doktorada gitmiyorum. Buna en çok kızan çocuklarım; ?tamam; gitmiyorsun da bunda git bari? dedi oğlum; taş yerinde ağır; onlar için önemliyim; kimin için olacak! Bir an önce iyileşsem iyi olacak; bıktım bu hastalık silsilesinden; ardı arkası gelemedi bir türlü.
***Kızım meraklısı; ben değilim; kızım 13 yaşında; Rihanna; Miley Cruse; Katy Perry; Pink; o izleyince benimde gözüme çalınıyorlar elbette; hiç giyinme dertleri kalmamış; eskiden kostümlere ne paralar yatırılırdı; şimdi bir sutyen bir külot yeterli; bazende çırılçıplak; bizde de var izdüşümleri; bu furyayı bizde ilk başlatan Bengü idi; ondan sonra işleri açıldı kızın; bikinili kliplerinden sonra; o zamana dek kendileri şarkı söyleyip bir manken koyuyorlardı; Bengü?nün hamlesi ile işler değişti.
Hande Yener?in de öyle bir klibi var mesela; bikini ile; onlar gibi güzel değil ama vücudu; erkeksi; kaslı; yaşı da var elbette; yabancı saydıklarımın hepsi oldukça genç; ve nasıl güzeller; onlar Tina Turner izlemiyor, dinlemiyorlar artık; bizde hala eski plaklar dönüyor; onlar bir devri kapatıp yeni bir devre başlamayı beceriyorlar; bizde bu olamıyor nedense; fosillerle yaşıyoruz; var mı çıkan yeni, etkili ve genç bir şarkıcı; yok; Justin Bieber 1994 doğumlu; 19 yaşında ve yıllardır ünlü. Oysa gençler genç istiyor; kendi nesillerini görmek istiyorlar; hiç değilse sahnede; doğal olarak.
***Ortada fasulye kıtlığı yok; ki tarım bakanı açıkladı; ama kilosu 10 lirayı geçti; pirinçte de aynı durum söz konusu; aldı başını gidiyor; iyi pirincin kilosu 8 lira; son olarak patatese sıçradı; depolarda bekletip fiyat yükseltiyorlarmış; inşallah ellerinde çürür de bir faydasını göremezler. Eskiden olsa bu vakitte her şey ucuzlardı; yeni mahsul çıkacak diye; şimdi tam tersi. Markete her gidişte kızıyorum; alacağım, portakallar alınacak gibi değil; hele yılbaşı üzeri berbattı; manav kısmında çalışan adam şöyle açıkladı olayı; iyi portakalı bekletip pahalılandığı zaman çıkarıyorlarmış ortaya; fesuphanallah; yani iyi portakal yemek için nisan ayını beklememiz gerekiyor. Bu devlet ne işe yarıyor; hangi aşamada müdahale ediyor acaba; göz göre göre soygunculuk yapıyor adamlar. Şimdiye kadar yaşanmayan şeyler niye hep şimdi yaşanıyor; devlet veya devlette çalışanlar bu haksız kazançların kâr ortağı mı; artık her şeye şüpheli yaklaşmak gerek; bunca olandan sonra.
***Bu hapşırığın niye geliştiğini anladım; hep kendi evhamım; ortada bir şey olduğu da yok belkide; boynumda çıtırtılar var demiştim ya; yani kireçlenme; kendi teşhisime göre elbette; son günlerde oğlumdan birkaç kez boynuma masaj yapmasını istedim; o da annesine en okkalısından masaj yaptı; o tetiklemiş olmalı; masajla ilgili bu ikinci vakam; karın masajı yaptırmıştım birde; miyomu zorlamıştı; masaj konusunda daha dikkatli olmam gerek. Boyun, kol bacak gibi değil; oradan geçen sinirler beyne ulaşıyor. Baş dönmesinde iki neden aranırmış; biri tansiyon; diğeri boyun kireçlenmesi; ama benimkini başlatan o hapşırık oldu.
Bursa’da ölen o hamile kadına da acaba masaj mı yapılmıştı; hamile ve sekreter; boynu ağrıdı da masaj mı istedi; ya da Samsun’daki asker; nereden bileceğiz?
Nelere kadirmiş bir hapşırık; 15 gündür bütün top antremanım iptal oldu; baş dönerken top döndürülmüyor;)))) ne güzel çalışıyordum topla halbuki. İyiyim ya; dilim çözüldü; insanoğlu böyle işte; nankör, nankör. Şükretesene iyi olduğuna; yok; kaçan 15 günün derdinde;)))
Boyun egzersizi; başı bir omza yatırıp diğer omza götürmek; arkaya vermeden; baş dik; yine baş dik, sağa ve sola çevirmek; çok zorlamadan. Eli başa dayayıp boyna direnç uygulatmak gibi bir harekette var ancak hasarlı bir kafa için uygun değil; ona gerek yok; döndürmeler yeterli. Kireçlenmenin belirtilerinden biride gözdeki kızarıklıklar; ki bende var.
Benim gibi; ki değilsinizdir umarım; uzun saatler bilgisayar başında kalıyorsanız bu hareketlerin yapılması elzem. Bilgisayar başında değilsek tv başındayız; ne fark eder ki; hep aynı sabit duruş.
Tam gaz top antrenmanlarına devam. Antrenmanın ayrıntıları bir önceki sayfada; davranın kızlar! Diyelim ki bu antrenmanları uzun süreli; birkaç ay yaptınız ve karnınızda bir değişiklik olmadı; gluten hassasiyetiniz olabileceğini düşünmeli ona göre yemelisiniz; yani ekmekten uzak bir yaşam; veya laktoz hassasiyeti; süt, peynir, hatta belki yoğurt bile; deneyip bakmalısınız kendinize.
***Hapşırığın sonrasında da hafiften kulak çınlaması kaldı; ne zaman geçer bilmem. 1 ayı geçti; devam ediyor… 1 aydan sonra aklıma bir fikir geldi; etkilenen sağ tarafın üstüne yatmamak; ben hep sağ tarafa dönük uyurum; sol tarafa dönük olarak uyumaya başlayınca çınlama geçti; belkide her şey bu yüzden oldu; devamlı sağ tarafa uyumak yüzünden; veya uzun süreli telefon konuşmaları da etkilemiş olabilir; çünkü hapşırmadan etkilenen başımın sağ tarafıydı.
***Eskimiş çorapların lastiklerinden çok iyi saç tokası oluyor; ama hep kaybediyorum; bulamayınca da sert tokaları hiç takasım gelmiyor; gidip 1,2 çorap keseyim bari.
***Facebook’ta önemli bir görevde olan bir yabancı kadın bir kitap yazmış; iş dünyamızın zengin kadınları ile birlikte kitabın tanıtımı yapılmış; babalarının parası beyin satın almaya yetmemiş demek ki; birlikte verilen pozlar o biçim; kitabın konusu ev işlerini erkeklerden çok kadınların sırtlanması; ben söyleyeyim mi; kesin boşanmıştır o kadın; boşanma sendromu; nereden mi biliyorum; sır; söyleyemem;)))
Ben 4 senedir yazıyorum burada aynı şeyi; o iş dünyamızın zengin kadınlarının akılları neredeydi şimdiye kadar;))) Beni duymamışlar demek ki; hay aksi; ben o işin kitabını yazalı çok oldu halbuki;)) Ah, ah; yok mu bizdeki şu ecnebi özentisi; hep ye kürküm ye meselesi; ne ileri ne geri;)) Facebookta önemli bir görevde olan bir kadında ne çok ev işi yapmıştır öyle; acıdım şimdi! Bence de haklı; kuaföre gitmek bile başlı başına bir iş; o konuda katılıyorum; 6 ayda bir zor gidiyorum ben mesela; o 6 ayda kaç kez gidiyor kim bilir?
Türk kadını evde ezilmenin edebiyatını bir yabancı kadından okuyacak demek; ilginç; çok, çok ilginç. Bunu bile onlardan öğreneceksek işimiz iş. Öğretmemiz gerekirken. Bundan bile sırtımızdan para kazanacaklar ya; helal olsun! Onun ülkesinde çocuk gelinler değil lisede okurken hamile kalan; bekar anne olan çocuklar var; onlar mı bizim halimize ağlamalı; biz mi onların? Orası muamma.
***Televizyonlardaki gündüz programlarının hepsi kapatılmalı; ne çok boş konuşuyorlar; her gün ne bulsunlar akıllıca konuşacak; zaten o kadar akılları da yok; onlarda haklı! Bu milletin niye aklını kaybettiği belli oluyor televizyonların halinden.
***Türk film yapımcıları gişe hasılatını keşfetti; Türk filmleri peş peşe gösterime giriyor; inşallah hakkını veriyorlardır kazandıkları paranın; bu konuda ben pek umutlu değilim ama.
***İzlediğim; devamlı izlediğim programlar var; ve genellikle yemek programları; çünkü yazıyorum; bunlardan biride lezzet durakları; Fethiye’de yapılan bir çekimde lokanta sahibi vaktinde eve gitmekten ve haftada bir, bir başkasına işi devredip çalışmamaktan bahsetti ve şöyle dedi; “yaşamadıktan sonra günde on bin lira kazansanız ne anlamı var”. Ne kadar haklı; bir bilse! Kadir, kıymet bilen bir adam demek ki; ne güzel.
Yeni; bu hafta sonu bulaştığım bir yemek programı daha var; lezzet haritası; show tv’de; sunucusu Ezgi Sertel tam bir delisi dışına insan; olduğu gibi; doğal; kendine olmadık süsler, sahte kimlikler takmak gereği duymuyor; sırf gülüşü ve mimikleri için bile izlenebilir o program; akıllara ziyan!
***Ben yazdıktan sonra; yani son iki haftadır sakinleşti; duruldu; üstüne bir ağırlık çöktü; okudu mu ne;))) Bütün eğlencesi kaçmış programın.
***Burcu Esmersoy yapacak işi olmadığında birkaç günlüğüne Dubai’ye gidiyormuş; su yolu yapmış anlaşılan; arabın yağı bol oluca 2-3 günlüğüne Dubai’ye gidermiş;))) Haydan gelen huya.
***Türkiye’nin tanıtımı için Julianne Moore’la tanıtım filmi çekiliyormuş; Julianne Moore Holywood’da çok üst yerlerde bir artrist değil; oskarı bile yok; kaldı ki o kadar güzel ve çekici de değil; hatta antipatik; benim tek izlemediğim kadın oyuncudur mesela; onun filmi olduğunu gördüğümde derhal kapatırım; her zaman; adını görsem kaydetmem bile; niye Julianne Moore anlamadım.
Birde Eva Mendes’i sevmem; çirkin diyemem ama güzellik algısı göreceli; pek çok kişi için güzel olmayabilir Latin Amerikalı görüntüsü ile; önüne gelen her filmde oynar; kaliteye değil paraya bakar; algida reklamı için Türkiye’ye gelişinden belli zaten para düşkünü olduğu. Bir kere isim yaptı; Nicolas Cage ile; o isimden para basıyor kadın.
***Julianne Moore hakkında böyle düşünen yalnızca ben değilmişim; Ayşe Arman yazmış; dediğine göre kıyamet kopmuş; “Türkiye gibi sıcak bir Akdeniz ülkesini bu soğuk nevale ve elitist kadın nasıl temsil eder” diye! Bende kendimden şüphe edecektim artık; “hep ben mi muhalifim” diye; neyse içime su serptiler.
Bu işi tasarlayan, üstlenen kişi olan Emrah Yücel, Nicole Kidman’ı; Charlize Theron’u; Natalie Portman’ı; Audrey Tauto’yu; Meryl Streep’i; Julia Roberts’i saydıktan sonra şöyle demiş; “Ben en doğrusunu seçtiğimi düşünüyorum”; bu sözün üstüne bize de tebrik etmek düşer; tebrikler; bu iş için çok kafa yorduğu belli; bunu anlamak için bir ismini saydıklarına birde Julanne Moore’a bakmak yeterli.
***Mutfağım programında çaktırmadan teremyağ reklamı yapılıyor; adı, kutusu özel olarak gösteriliyor ve üstüne basa basa katı yağ deniyor; bu hafta ikinci kez oldu; reklam yapıyorsan “reklam” ibaresi koy açıkça; yandan köşe vuruşu hiç hoş değil.
***Ispanağa, pazıya bayılırım; her gün yapsam yine yerim; bıkmam; çocuklarım da öyle; her gün yapamam elbette; ama gel gelelim pırasayı da içim çekmez; yapar yapar dökerim; bu kış hiç değilse 5 kez yapmışımdır; belki yenir; yerim umuduyla; kimse yemediği gibi ben bile ağzıma sürmüyorum; dolapta bekliyor ve sonunda dökülüyor; yenmiyorsa zorlamanın alemi ne ki? Yapma, alma, olsun bitsin; zorunlu mu? Kendimi de anlamıyorum; ısrarla niye alıyor, pişiriyorum ki?
*** http://youtu.be/hxEtaxWgUCA Duman; kimin için atıyor bu yürek.
***HALÂ SERVİLERDE AĞLIYORLAR MI? Bir inilti duydum serviliklerde; Dedim: Burada da ağlayan var mı?; Yoksa tek başına bu kuytu yerde; Eski bir sevgiyi anan rüzgâr mı?; Gözlere inerken siyah örtüler; Umardım ki artık ölenler güler; Yoksa hayatında sevmiş ölüler; Hâlâ servilerde ağlıyorlar mı? Nazım Hikmet.
Görünmeyen filminde geçen bir şiir; kimsenin kimseye ağladığı yok gerçi ama yazayım dedim.
Be First to Comment