Press "Enter" to skip to content

Gündem 2n Ocak’15

***hdp de %10 hayali görüyor, c.b. seçiminde aldığı oya istinaden, %10’u göremeyeceğine göre ya sükut-u hayale uğrayacak ya da kendi isteği doğrultusunda oy oranını AKP’ye takdim edecek, göreceğiz.

***4 Bakanın soruşturma komisyonundan yüce divan çıkmadı, 9 AKP’li üye red oyu vermiş, ben demiştim onların içinde şerefli yoktur diye.

Komisyon adına konuşan AKP’li komisyon üyesi Cüneyt Özdemir’in “vicdanınız rahat mı” sorusunu cevaplamadı.

Tapeler silinecekmiş, zihinlerimizden de silebilecekler mi, pis hırsızlar! Kırk harami çetesi, meclis değil utanç meclisi, şaklabanlar meclisi, yüz karası.

Montajdı ya tapeler, niye silme gereği duyuyorlar ki, hem o para kasalarını, ayakkabı kutularını cemaatçi polisler koymuştu, neden iade edildiler, üstelik yasal faizleri ile birlikte, yoksa o paralar onların mıydı? Onlarınsa onca parayı nereden bulduklarını öğrenmek hakkımız değil mi? Size de saçma, absürt, ironik gelmiyor mu bizi içine düşürdükleri ve kendi düştükleri durum.

O tapelerle birlikte sadece paralar değil, bu güne kadar inanıp güvendiğimiz her şey sıfırlandı, din, ahlak, hukuk, insanlık vs. Halen daha da sıfırlanmaya devam ediyor, o pislik temizlenmedikçe de sıfırlanmaya devam edecek, o pisliği çözemezsek kimsenin geleceğe ak bir alınla bakmaya hakkı olmayacak, buna hepimiz dahiliz.

Dinin, ahlakın, hukukun üstünde bir insan var bu ülkede, dinsiz, ahlaksız, hukuksuz ve hepimiz onun pisliklerine kapı kulluğu ediyor olmuş olacağız, bu leke ile yaşamaya mahkum edileceğiz, bir kişi için bir milletin alnına kara sürülecek, gerçi sürüldü sürüleceği kadar ama temizleyemezsek hiç silinmeyecek.

Yoksa bir pisliğiniz yüce divana çıkın, aklanın, yüce divana çıkmaktaki bu korkununuzun, çekincenizin sebebi nedir, kaç devlet adamı çıktı bu güne dek yüce divana, sizin istisnanız ne? Zaten bu korkunuz yeterli değil mi sonucu anlamak için, hırsızsınız, hemde topyekun, bütün AKP’liler, bütün AKP milletvekilleri ve hırsızlara yardakçılık yapan AKP’ye oy verenler, hepiniz o hırsız damgasını alnınızdan silemeyeceksiniz.

Ama bizde o hırsızlığı cezalandıramayan, göz yuman omurgasızlar olarak geçeceğiz tarihe, bu gidişle. Vebali hepimizin boynunda, istisnasız, iştirak eden ve etmeyenler olarak.

Hep beraber;

“tavukları pişirmişem, hacıyı da çarşıya göndermişem”

Bu şartlar altında bize de bunu söylemek yakışır ancak. Çocuklarımız “peki siz ne yaptınız” dediğinde bu şarkıyı söyledik deriz, söyleyecek bir sözümüz olur hiç değilse!

Bizi tırlatmayı başardılar nasıl olsa o zırdeli tv programları ile! Bu ülkede birşeyler değişecekse öncelikle bütün o zırvalayan kanalların hepsinin kapanması gerekiyor.

***İmamlar hastanelerde hasta ve yakınlarına moral vermek üzere görevlendirileceklermiş, imam hatipler mezun verdikçe nereye yerleştireceklerini şaşırmış olmalılar, tıkandılar tabi, osmanlıcadan da nasiplendiremediler imam hatiplileri, yemedi millet, sesleri kesildi, ne yapsınlar, kala kala hastaneler kaldı, yakında günah ta çıkarttırırlarsa şaşırmayın.

Psikologlar, psikiyatristler ne işe yarıyorlar, bir iş yapacaklarından değil ya, iş olsun, salla başı al maaşı işi.

Diyelim ki bir ameliyattan çıkmışsın, halin harap, hoca geliyor diyorlar, oranı buranı toparlayacak, örtecek halin bile yok, müsamere, başka bir şey değil, tıbbi bir ortamda hocanın işi ne, tövbe estağfurullah, adamı dinden imandan çıkarır bunlar, hocanın işi hastaneden sonraki aşamada, musalla taşında yani, hasta ya sanrılar gördüğünü sanıp kendini musalla taşında sanırsa ne olacak? Bu durumda hocalar beyaz önlük mü giyecek yoksa siyah cübbe mi, siyah cübbeli, sakallı birinin hastane koridorlarında işi ne? Herkesin yeri, edebi ayrı, sapla samanı niye karıştırıyorlar ki? İnsanlar hocanın yanına gidip “bizi biraz rahatlat hocam, moral ver” mi diyecekler, 17 yaşında, imam hatipten yeni mezun olmuş bir hoca insanları teselli mi edecek, olacak şey mi bu?

Bu nasıl bir beyine sahipler? Bir diğer amaçta elbette din adamlarına itibar kazandırmak, her alanda karşımıza çıkarmak, bıktırıncaya kadar. Benim gibi bir terse rast gelir ve “hadi oradan be hoca” lafını duyarsa ne olacak, hastaneler lay lay lom yeri değil sonuç olarak. Hem biz ne zaman bu kadar zengin bir millet olduk, dua etsin diye kendimize hoca barındıracak kadar, işçi, memur zamları dirhem dirhem yapılıyor, bir yandan da boş yere kadrolar açılıyor, nereden geliyor bu zenginlik? Atanamayan yüz binlerce öğretmeni de bir hatırlamak gerekiyor bu durumda.

***Soner Yalçın son iki gündür emniyetin istihbarat daire başkanı olan Sabri Uzun’un İN adlı kitabından bahsediyor, Hablemitoğlu’nun öldürülmesi, kurtuluş otoparkındaki bomba yüklü araç, Baykal’a sex kaseti komplosu; hepsinin arkasında cemaat var.

Sabri Uzun bugün kanal D haberdeydi, cemaati iyi sallayacak gibi duruyor in adlı kitabı. 10-15 emekli ikramiyesi kazandırır o kitap Sabri Uzun’a.

Belki bazılarınız burada “Erdoğan haklıymış bak” diyeceksiniz, ne yazık ki yanılıyorsunuz, Erdoğan’ı zaten cemaat yarattı, sonrasında ters düştüler, o ayrı, güç kavgası girdi araya, ceviz kabuğundan çıktı, kabuğunu beğenmedi durumu oldu yoksa yok aslında birbirlerinden farkları.

Aslına bakılırsa Sabri Uzun’un söylediklerini bilmek için o üst rütbelerde olmaya pekde gerek yok, Necip Hablemitoğlu zaten cemaati araştırıyordu, cemaat öldürmeyip kim öldürecek, Baykal’ın kasetini Erdoğan’a izletip Erdoğan’ı videoyu çeken kim, yine cemaat, her taşın altından cemaat çıkıyor yani, bu ülkeyi sahiplenme konusunda epey bir ilerleme kaydetmiş yani cemaat, bir tek kendi yandaşı olarak erdoğanı seçmekle hataya düşmüş, Erdoğan belli bir yerden sonra, gücünü tarttıktan sonra Cemaate boyun eğmek istememiş, belkide gidişatın çokta iyiye doğru gitmediğini görerek ya da kendi çıkarlarına ters düştüğünden.

***Bir dinin yasakları, gerekleri var ise diğer dinlerin ona, o yasak ve gereklere saygılı olması gerek, hem uygarız diyip hemde alay eder bir tavırda davranırsanız bunun bir bedeli olabileceğini de göz önüne almalısınız. Beni hemen karşınıza alıp yargılamayın, bu dediklerim tam olarak iyi yapmışlar demek değil, ben o uygarım diyen dünyanın cephesinden de bakıyorum olaya, bu kaçıncı istismar, kaçıncı alay, yapmasınlar, biz onların dinine saygısızlık edip Hz. İsa’nın hatırasını rencide ediyor muyuz, bu böbürlenme, büyüklenme hakkını nereden buluyorlar, vaz geçecekler bu üstünlük taslayan tavırlarından çünkü altı üstü herkes bir cana sahip, daha fazlasına değil.

Moda olan tavır bu değil elbet, moda olan terörü kınamak, terör kınanmalı olsada o yapılan harekette kınanmalı, o terörün haklılık payı göz ardı edilmemeli, bir başka dinin benim dinimle alay etme hakkı yok, bunun anlaşılması bu şekilde sağlanacaksa başka yol bırakmamışlar demektir. Önce kışkırtıp sonrada yaptılar diyemezsin. Nedensiz olarak yapmamışlar, bir neden var ortada, benimki yiğidi öldür hakkını ver meselesi. Kaldı ki isim isim sormuşlar, olay sırasında, rastgele bir olayda değil.

Öldürülen insan sayısı 12 kişi, ertesi gün öldürüldü olayı gerçekleştiren 2 Cezayirli kardeş, yani bugün, zaten ölümü göze almışlar, şehit olmak istiyoruz demişler, Amerika’daki Çeçenleri çağrıştırdı bana bu olay, biri anında öldürüldü, diğeri hapiste şu an, kendilerinde en ufak bir olay olsa terörü gerçekleştirenler anında cezalandırılıyor, yer yerinden oynuyor, bizde teröristler on binlerce insanı öldürdüler, arkasını pohpohlayan yine onlar, kendi canları bizimkilerden daha tatlı herhalde.

Terörün adı onlara gelince terör, bize sıra gelince hak arama. Terörün nasıl birşey olduğunu unuttukları için oradan konuşmaları kolay oluyor, bu sayede bizde yaşananları belki daha iyi kavramaya başlarlar. Terör her yerde terör, herkesinki can, hristiyanın da, Müslüman’ın da, hiçbir farkı yok.

Bu olay konusunda benim gibi düşünenlerin sayısının hiçte az olmadığını sanıyorum, ben dile döktüm sadece, kimsede böyle dan dan yazmaz zaten. Davutoğlu yarın Fransa’da olacakmış, bir görünmek lazım elbette, biz onlar gibi değiliz algısı yaratmak için, ki daha rahatça peygamberimize ve dinimize hakaret etsinler. Dindar ve kindarlıkları bize işliyor anlaşılan, Avrupa, Amerika karşısında kuzu postuna bürünüyor bizim aslan parçaları.

Bütün İslam dünyasında bir tane yürekli yönetici yok, çıkıp “sizde peygamberimize hakaret edip durmayın” diyebilecek, son olay bunu gösteriyor. Herkes sebep değil sonuç odaklı bu konuda, çıkın birde sebebi konuşun, sanki sebepsiz yapılmış bir eylemmiş gibi göstermeye çalışıyorlar, bal gibide bir sebebi var ve Fransa’nın bu sebep nedeniyle çıkıp özür dilemesi gerek bütün İslam aleminden, bu konuyu görmezden gelip şu oldu, bu oldu’ya getiriyorlar işi, bundan böyle bir başkasının dinine hakaret ederken 2 kere düşünmeyi öğrenmişlerdir, bir hakaret o sonuçları doğurabilir işte.

Kimse kimseyi öldürmesin elbette, ama kimse de kimsenin inadına davranmasın. Hani mizah, mizah diye tutturdular ya, bizde ve elbette bütün dünyada mizahın bir yanı daha vardır, hiciv, yerme; her mizah, mizah amaçlıdır diye bir şey yok, mizah kolaylıkla içinde alay, aşağılama barındırabilir, önceki “mizah” olaylarına rağmen söylenenlere kulak asılamıyorsa bu mizahtan daha öte bir şeydir. Alay ile mizah arasındaki farkı iyi görmek lazım.

***Duyduk duymadık demeyin, kaçak saraydaki son komedi haberlerde, sakın kaçırmayın!

İzlediniz mi, Hun imparatoru, Göktürk imparatoru, Osmanlı padişahları, hepsi saraya doluşmuşlar, nerden geliyor bu adamın aklına bu enteresan fikirler, yaratıcı zekasına hayranım, hepsi hortlamış gibi, yanlarında birde Drakula, Mandrake de olsaydı çok daha inandırıcı olurdu! Sahi hitler niye yoktu, ha, kendi var ya, onu temsilen, gerek görmemiş.

16 Türk devletini simgeliyorlarmış o savaşçı kılıklı adamlar, çok yaratıcı, Filistin devlet başkanı korkmuş olmalı;)))

Hani birde bu kadar eleştirilmese, ti’ye alınmasa nereye varır bu maskaralıkların sonu onu merak ediyorum doğrusu, şarlatanlar sarayı, hangi kumpanyadan toplamışlar acaba o adamları, birazda iri yarı olsalarmış keşke, daha çok göz doldururlarsa, 40 gün 40 geceyi de geçti hala bitiremediler eğlenceyi, demek ki o kadar sevmişler yeni saraycıklarını.

Herif ne yapıp ediyor, gündemden düşmemeyi beceriyor, üstelik artık dünya gündeminde bile belli bir yeri var!

***Bugün Necati Doğru yazmış, Giresun seka kağıt fabrikası 3,5 milyon dolara özel bir şirkete satılmış, bir süre sonra o özel şirketten TOKİ satın almış, 30 milyon dolara, okuyunca ağzım açık kaldı, talanın bu kadarı inanılır gibi değil.

***Fransa’daki yürüyüşe koşa koşa giden kendi, şimdi cumhuriyet gazetesi konusunda Hz. Muhammed’e olan hassasiyetten dem vuruyor, kaç yüzlü bunlar, ben demiştim zaten bize gelince kindar ve dindar olduklarını.

***Aselsan’da bir mühendis intiharı daha, 2006’dan beri bu 6. şüpheli ölümmüş.

***Mehteran takımını andıran saraydaki savaşçı kılıklı adamlar ve Erdoğan’ın yer aldığı fotoğraf için AKP mv. Tülay Babuşçu “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” demiş, ağzına en acısından biber doldurasım geldi şu an, Cüneyt Özdemir sadece “90 yıllık reklam arası ha” demekle yetindi, ne denir ki!

Asıl kendileri reklam arası olmaya adaylar, haberleri yok, kendi reklam aralarından bir özet geçeyim, sadece bu günün haberlerinden üstelik, reklam arası haberini söylemiştim zaten, haftalardır Cizre’de olaylar durdurulamıyor, bugün 12 yaşında bir çocuk öldürüldü, 6. ölüm, arkadaşları polis öldürdü diyor, polisse biz öldürmedik, Hatip Dicle “başkan öcalan” diyor halkı yatıştırmaya yönelik yaptığı konuşmada, sahi o nerenin başkanı, söylesinlerde bir sarayda ona yaptıralım, ardından hükümet hdp buluşması diye bir haber başlıyor, karşılıklı el sıkışmalar, tokalaşmalar, bu ne sıkı fıkılık, vay efendim vay, akit gazetesinin hesabından Atatürk’e hakaret eden fotoğraflar paylaşılmış, insanlar protesto için akit gazetesinin önünde toplanmışlar, gazeteden üstlerine ateş açılmış, cumhuriyet gazetesi karikatürleri yayınladığı için polisler ve çember sakallılar tarafından kuşatılmış, bağırıp çağırıyorlar, çember sakallının biri şöyle diyor, “artık yeter, o dönemler bitti, Müslümanlar artık parya değil bu ülkede” bu sözlerin ilk kaynağı şu anki c.b. defalarca duyduk bu sözleri onun ağzından, kışkırtıcının kim olduğu ortada, Davutoğlu ” bir ulu şahsiyete yapılacak hakaretin doğuracağı sonuç belli, bu ülkede Hz. Peygamber’e hakaret edilmesine izin vermeyiz” demiş, Fransa’da yürüyüşe katılan oydu halbuki, Fransa’da izin veriyor, burada vermiyor mu demek oluyor bu, ne iç ne de dış politikaları belli, kafalarına göre çalıp oynuyorlar, diğer haber Sultanahmet’te bir polisin öldürüldüğü canlı bomba kadının güzelliği, geçmişi, Aselsan’da son 8 yıldaki 5 ölümün ardından bir ölüm daha eklenmesi, hazretleri sarayına artık külliye denmesini emretmiş, Azerbaycan c.b. gelmiş, yine 16 Türk devleti savaşçıları, atlı birlik ve oldukça kalabalık muhafız alayı tarafından karşılanmış, ah, o ne ihtişam, gözlerim kamaştı, Suriyelilere akıtılan 5 milyon dolar, okuldaki korkuluksuz merdivenlerden düşerek ölen çocuk, akaryakıt düştü, ulaşım ucuzlamadı haberi.

akpnin bir günlük reklam arası işte bunlardan ibaret, size hiç iç açıcı geldi mi? Görmek istediğimiz, ulaşmak istediğimiz Türkiye bu mu? Evet, bu 90 yıllık cumhuriyetin 13 yılını kapsayan bu uğursuzluk günleri sona ermeli, bir günlük haberin bile gösterdiği gibi, bu haberi genele yayacak olursak daha neler neler var, cemaatle memleketi parselleme, paylaşma hırsları, 4 Bakanın, başbakanın hırsızlıklarının üstünün örtülmesi, Saraydaki şaşaa, debdebe ve insanların sefaleti arasındaki büyük uçurum, osmanlıdan hiçte farklı olmayan bir biçimde, iş bilmezlik, beceriksizlik, cehalet, görgüsüzlük, ne ararsanız onlarda var, bu ülke o zavallıların yönetimine layık bir ülke değil, bir defa şansları yaver gitti diye bu hep böyle olacağını göstermiyor, Haziran seçimleri hepimiz için yeni bir umut, yeni bir başlangıç olur umarım, yoksa bu ülke bitmiş demektir.

Başımızda aklı başında bir adam olsa bu gerçekliği görür, lüks ve şatafat ile uğraşacağına bununla uğraşır, ama ne yazık ki yok!

O da olmazsa kala kala tek yol devrim kalıyor, bir Atatürk ve yeni bir devrim, başka bildiğim yol kalmadı. Şu an için Atatürk’e benzeyen, onun yerini doldurabilecek birine ihtiyaç var, bu iş artık CHP’yi aşar bir boyutta.

Adam padişahlığını ilan ediyor açık açık, padişahım demesi için daha ne yapması gerekiyor?

***Ümit Kocasakal, Tülay Babuşçu’ cevap verirken AKP’ye ” kamera şakası” demiş, cuk oturmuş. 888 hakim ve savcının yerleri değiştirilmiş, akpye yarayanlar istanbula ve üst mevkilere, yaramayanlar Güneydoğu’ya, ayıkla ayıkla bitiremediler hakim ve savcıları, ne de olsa işlerine çok lazım, her yalan, dolan, fitne üç kağıtçılık onlarda olduğu için işi sağlam tutmaya bakıyorlar, Sedef Kabaş’ a 5 yıl hapis isteniyormuş, AKP faşizmi kol geziyor ortalıkta.

Bu ülke ne faşistler gördü, ki onları da şimdiki faşistler yargılıyor, bu faşistleri de yargılayacak birileri çıkar elbet.

***AKP ile yepyeni bir din kavramına geçiş yaptık, şimdiye kadar bildiğimiz dinin belli kalıpları, ilkeleri vardı, haram yemek, hırsızlık yapmak yasaktı mesela, AKP dininde haram yemek, hırsızlık yapmak yasak değil, binlerce yıllık din kurallarını değiştirerek bir reform yaptılar, iyiye veya kötüye gidiş olduğu sizin hayata bakış açınıza kalmış, bir bakış açınız yok ise zaten sizi bağlamıyor, AKP’ye oy verenlerin genelinde olduğu gibi.

akplilerin dini ve Allah’ı onların, bizim dinimiz ve Allah’ımız bizim olsun, Elhamdülillah.

***Bugün AK ile Kara’nın ayrılacağı günmüş mecliste, gizli oylama ile 4 bakan oylanacakmış, göreceğiz, mecliste gerçekte kaç AK, kaç kara varmış.

***Meclisteki ak koyun, kara koyunların sayısı belli oldu, yalnız ak’ım diyenler kara, kara olarak görülenler ak oldu, çok az farklarla reddedildi yüce divana gidişler, hepsi yaklaşık 240-260 gibi sonuçlar aldı, bu demek oluyor ki AKP’de çatlak oluşmuş. Egemen Bağış’ta fire 48’i bulmuş, bakara makaradan hoşlanmayanlar çoğunluktaymış. Zafer Çağlayan’da 27, Muammer Güler’de 44 olmuş. Üstlerindeki onca baskıya karşın koyun olmayanların olması umut verici. Ben bu kadarını bile beklemiyordum doğrusu.

Oylamayı sırası ile düşündüğümüzde Zafer Çağlayan 27, Muammer Güler 44, Egemen Bağış 48 fireyle sonuçlanmış, giderek artmış fire, bunu firelerin birbirini etkilemesi olarak ta düşünmemiz mümkün çünkü hepsi benzer bir suçla yargılanıyor, bugün aynı oylama yapılacak olsa eminim ki o sayı çok daha artar, çünkü benim beklemediğim gibi kendi içlerinde de beklemiyorlardı böyle bir çözülmeyi, Erdoğan’a karşı durabilecek güçte olduklarının farkında bile değillerdi, kararsızlar ve cesaretsizler sonuçların açıklanması ile kendilerini ortaya koyacak cesareti daha çok buldular, kendi çıkarlarına ters düşmesine rağmen böyle anlamlı bir oylamada Erdoğan’a karşı durabilmeleri onlar adına sevindirici, bizim adımıza da, demek ki insanlık için hala umut var.

AKP o 48 kişi için içimizdeki hainler diyormuş, bana kalırsa onlar hala içlerinde kalmış olan insanlar, gerisinin hepsi vatan haini.  Kırk katır mı, kırk satır mı dendi, Allah korkusu mu Erdoğan korkusu mu dendi, çünkü bütün muhalefet ağız birliği ederek işin dini yanına dikkat çektiler, dinden, Kur’an’dan  rnekler vererek, ve onlar erdoğan korkusunu seçtiler, Allah’ın gazabı üstlerine olsun.

***Beklenen oldu, AKP m.v. leri özgür iradeleri olduğunu dile getirmeye başladı, bir başlayana kadardı zaten mesele, sonrası inşallah çorap söküğü gibi gelecek, din anlayışlarına ve vicdanlarına yediremediler olan biteni, pek çoğu bu yönde konuştu, M. Ali Şahin de “asgari ücretin bin lira olduğu bir ülkede 700 bin liralık saat takılmaz” demiş, menşeini bile ortaya sürmeden, bir saat bile bir insanın alnının lekesi olabiliyor demek ki.

Ben sevindim bu gelişmeye, kendim, ülkem, doğruluk, insanlık adına, umarım arkası gelir.

***Eskişehir yolu, bilkent girişinde Diyanet’in camisi var, büyük bir cami, önündeki bilkent köprüsüne kocaman bir yazı asmışlar, ” dua ibadetin başlangıcıdır” yazıyor, okuyunca aklıma bakara makara geldi direkt olarak, her şey ters yüz oldu sayelerinde, bir yıl önce olsa bu yazıyı ciddiyet ve saygı ile karşılardım, şimdi öyle olmuyor, içten içe dalga geçesim geliyor, hayır yani bir kere şöyle çıkıp kınamış olsalar adam gibi, lafta bile olsa, o yara biraz olsun kapanacak, üstüne merhem sürülecek, ama böyle kapanmıyor. O laf havada asılı kaldıkça kimse dinin, duanın ciddiyetinden bahsetmesin, gerçekten komik duruyor.

Bu bakara makara meselesi M. Ali Şahin’in deyimiyle ” m.v. içlerindeki sızı”, o sızı bizlerde de mevcut ve her an içimiz sızlıyor, dinimiz bu kadar yerle bir edildiği için, bu iş nasıl temizlenecekse öyle temizlenmeli, kınanır mı, yargıya mı gider, hiç fark etmez, yeter ki bir karşılığı olduğunu bilelim, bunun bir karşılığı olduğunu bilip sızlayan vicdanlar soğutulmalı.

Bir kişi bile olsa, dinin üstünde olacaksa, ben neyleyim öyle dini!

 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *