Press "Enter" to skip to content

Yaşam; Tüketici Kasım’10

Dün telefon çaldı, açtım. Telefondaki otomatiğe bağlanmış kadın sesi, ?bilmem ne dil okullarından aradığını, 9.sınıfta okuyan oğluma okulunda sınav uyguladıklarını ve bu sınav sonucunda oğlumun başarılı olarak (ki oğlumun en başarısız olduğu ders İngilizce) temsil ettiği dil okulundan indirim kazandığını, bu amaçla yüz yüze görüşmek üzere bir rehber öğretmen eşliğinde akşama evime gelebileceklerini? açıkladı.

Bir yandan kadının söylediklerini kafamda netleştirmeye, anlamaya çalışırken, diğer yandan vereceğim cevabı toparladım ve ?oğlumun derslerinin yeterince ağır olduğunu, yanı sıra bir dil okuluna vakit ayıramayacağını? söyledim. Bizde öğrendik artık bu numaraları yememeyi, yutmamayı, kısa yoldan kestirip atmayı.

Doğrusuna bakılırsa oğlum bu ara bir dil okuluna zaten gidecek ama benim belirlediğim, belirleyeceğim bir okul olacak bu. Cebren, birinin dayatmasıyla olmayacak seçeceğim bu okul. Otomatikteki bayan cevaben, ?indirim şansını kaçırmış olacağımızı, bu şansın bir başka çocuğa tanınacağını? söyledi, bende aynı şeyleri tekrarlayarak teşekkür ettim, kapattım.

Pazarlama taktikleri aldı başını gidiyor. Ayakta kalmak için her yol mubah. Evime gelip okul pazarlayacaklar. Olacak iş değil. Okulda sınav yapabilmek için okula bir bağışta da bulunmuşlardır mutlaka. Sene başında da başıma geldi benzer şeyler. Okulun giysileri için anlaşmalı olduğu mağazanın hırkaları akrilik, pantolon ve gömlekleri ise polyesterdi. Mağaza yetkilisine göre, diğer türlü pamuklu olsa çabuk yıpranırmış, iki kere masraf olurmuş veliye.

Yalanın daniskası. Hiç mi pamuklu giymedik! Ucuza mal edip daha çok kar etmek için oluğunu anlamamak için aptal olmak gerek.

Okul giysisi diye alınıyor nasıl olsa. İyisine kötüsüne bakan yok. Onları giyse oğlum Ankara?nın kış soğuğunda donar. Gittim, mağaza, mağaza aradım benzeri pamuklu hırka, pantolon ve gömlek aldım, iki katı para ödeyerek. Aradaki fark çocuğumun üşümesinden, üşütmekten dolayı olabilecek hastalıklardan önemli değildi. Bir yandan da kabul etmezlerse diye çekindim ama neyse ki bir şey diyen olmadı.

Okuldaki çocukların çoğunluğu o akrilik ve polyester giysileri giyiyorlar. Okulu bağladın mı iş bitiyor nasıl olsa. Bul karayı, al parayı. Kaliteyi takan kim? Alan memnun, satan memnun. Olan soğukta üşüyen çocuklara oluyor.

Hayvan terli, telefondaki kadın ne bilsin. 5,6 yıl önce iki oğlumu da gönderdiğim dil okulunda 3.yıllarında ilk yıl başladıkları düzeyden başlattıklarını görünce anladım ki iki yıl boşa kürek çekmişiz. İki yılda çocuklarda hiçbir ilerleme görülmemiş. Anlamıyorlar desem, ikisi de mi geri zekâlı? Ayrıca geri zekâlı değiller, şimdi ikisi de Anadolu lisesinde. Kayıt yenilemeyince aradılar, nedenini söyledim. Bir daha ses çıkmadı.

Aldatılmanın, kandırılmanın o kadar çok çeşidi var ki, inanılmaz. Gözünüzün içine baka, baka kandırılıyorsunuz üstüne üstlük. Kendinizi kimsenin vicdanına bırakmak gibi bir hata yapmayın sakın ola ki! Çıkarlar vicdanları toz duman etti.

İyi malın reklama ihtiyacı yok ki! Patatesin değil, patates cipsinin, zeytinyağının değil margarinin, meyvenin değil meyve suyunun, colanın, etin değil çikolatanın reklamı var. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yükte hafif pahada ağır olanın, bol kar getirenin reklamı var, gerekli olanın değil!

Av olanlar ve avcı olanlar diye ikiye ayrılıyor insanlar. Birileri, birilerini avlamanın peşinde hep. Zaman, zaman av ve avcı yer değiştirse de bu böyle devam edip gidiyor. Yılların sinema sanatçısı bir bakıyorsunuz margarin reklamında oynuyor. Evinde kullanıyor mudur? Hiç sanmıyorum. O paraya ihtiyacı mı var? Var demek ki!

Saçtaki beyazlığı yok eder diye satılıyor, alıyorsunuz bildiğiniz kokulu su. Hiçbir etkisi yok. Tüyleri azaltıcı, yok edici diye alıyorsunuz yine bir etkisi yok. Kokusundan da yanına yanaşılmıyor. Sürenin yanına hiç yanaşılmıyor. Lazer epilasyon yaptırmaya gidiyorsunuz, ayva tüylerinde etkili olmadığı söylenmiyor. Bizde gelene git demek yoktur, otur kardeşim. Bir gel, iki gel, her zaman gel, yine bekleriz.

Hediye tatil kazandınız diyorlar, gidiyorsunuz, şaşaalı, lüks bir otel, ikramlar, elinizde asla gitmeyeceğiniz, gidemeyeceğiniz bir yerdeki devre mülkün 5 bin dolarlık senetleriyle ayrılıyorsunuz. Bunu yapan ise adı bilinen, saygın olduğunu düşündüğünüz bir otelcilik işletmesi.

Bir ürün tanıtıyorlar, alıyorsun kullanmak için bir bakıyorsun zoraki o ürünün satıcısı oldurulmuşsun. Üstüne basa, basa sadece kullanmak için aldığını belirttiğin halde seni bir şekilde kafalayıp içlerine çekiyorlar. Sen bile anlamıyorsun neler olduğunu, nasıl o noktaya geldiğini. Üstüne para vererek toplantılarına, hatta şehirlerarası toplantılarına katılıyorsun, beynini daha iyi yıkamaları için verdikleri kasetleri para ile satın alıyor ve dinliyorsun, hiç işin yokmuş gibi.

Toplantılarda çok para kazandığı için örnek olarak gösterilen üst düzey satıcıları dinliyorsun, alkışlıyorsun, örnek alıyorsun. O ortamın insanı oluveriyorsun. Bir bakıyorsun elinde istemediğin kadar Amerikan malı kozmetik ve temizlik maddesi. Kargocular sana çalışmış. 10 yıl kullansan bitmez. Ayıldığında kazanan tabiî ki yine onlar oluyor.

Bugün seni sömürüyorlar, senin işin bitince senin üstünden ulaştıkları bir tanıdığını, tanıdığının tanıdığını, tanıdığının tanıdığının tanıdığını. Amipler gibi bölünerek çoğalıyor, yayılıyorlar. Tek avuntum sonrasında tuzağa düşürülmek üzere olan pek çok insanı son anda vazgeçirmiş olmamdır.

Evinize gelip ağzınızdan girip burnunuzdan çıkıyorlar, şöyle süpürge, böyle süpürür, Amerikan malı, uçak camından yapılmış vs vs. alıyorsunuz binlerce dolar ödeyerek, bildiğiniz süpürge. Sesinin gürültüsünden çalıştırasınız gelmiyor. Şu aparatı tak, bu aparatı çıkar, suyunu doldur, boşalt. Bir başkasının sattığı buharlı temizleyici, şöyle temizler, böyle temizler, ancak ütü olarak işe yarıyor. Gitti yine binlerce dolar.

Bir saplı fırça, bir temizlik eldiveni ve bir miktar çamaşır suyu ile çok daha kısa sürede buharlı temizleyicinin yaptığının kat, kat daha iyi temizliği elde edebilirsiniz. Sonuçta kullandığınız buhar gücü, mucize değil ki! Buharlı trenlerin yerini hızlı trenler alalı çok oldu.:) Sözüm ona Amerika?yı yeniden keşfediyorlar. Bunu da bize yutturuyorlar.

Ön hazırlıksız çıktığınız bir tatilde kalacak bir otel arıyorsunuz. Resepsiyonda kararsız kalıyorsunuz. Emin değilsiniz otelin kalınabilecek kalitede olup olmadığından. Sizden sonra gelen müşteri sandığınız kişi yüksek sesle otel hakkında övgüler yağdırıyor. Daima oraya gelirmiş, çok iyi otelmiş, vs. vs. Söylenenlere kanarak kalıyorsunuz otelde. Otel berbat. Ertesi gün aynı fiyata başka bir otele giderek, ?dünya varmış? diyorsunuz. Kandırılmışsınız, bir çete işbirliğiyle.

Bağlantılarıyla bir şekilde adına, telefonuna ulaşan sigortacılar, bankacılar, bilumum pazarlamacılar. ? -Bilmem ne hanımla mı görüşüyorum? ?Evet. ?Ben bilmem ne sigorta şirketinden arıyorum, nasılsınız bilmem ne hanım. ? Sigortayla ilgili bir işim yok, teşekkürler. Olur, olmaz zaman ve yerde sizi rahatsız etmeye, taciz etmeye cüret eden pervasız, saygısızlar. 5 yıl önce gittiğim spor merkezinden telefonumu bulup bana ulaşan yeni bir spor merkezi açılmadan kendine üye arıyor. Müstakbel üyelerine ulaşmanın en kolay yolu eski spor merkezlerinin telefon arşivi.

Birde hiç bitmeyen mağazalardan gelen cep telefonu mesajları var. Şurada indirim, burada indirim. Bir tarihte kozmetik ürünü almışsınız. Telefon numaranızı almışlar. Soruyorlar, söylüyorsunuz. İçinizde art niyet yok. Gerçi artık söylemiyorum. Aranıyorsunuz, cilt analizi yapacağız, makyaj yapacağız, cilt bakımı yapacağız gibi. Gidiyorsunuz, gelen gelene. Sizi alıyor doktor edasındaki bir bayan, cildinizi inceliyor, sözüm ona ve elinize bir liste tutuşturuyor, bir ilaç reçetesi verir gibi. Kasaya yöneliyorsunuz, tutan meblağ öyle altından kalkılır gibi değil.

Yine kendi şahit olduğum bir pazarlama biçimi var ki, rastlamak öyle herkese nasip değil. Bunun için kadın olmanız, arabanızın olması, sürücü olmanız ve o esnada araba park ediyor olmanız gerek. Gençten bir erkek, arabanın içinden sesleniyor size, geçerken arabayı durdurup. Arabası ile güven sağlamaya çalışıyor sözüm ona. Hem de arabadan inme zahmetinden kurtuluyor. Yol sorduğunu falan düşünerek yaklaşıyorsunuz. Yan koltukta kutular var. Bir iki nezaket reveransından sonra bir kimlik gösteriyor size. Türk Hava Yolları kimliği. Elinde çok pahalı parfümler varmış, nakite sıkışmış vs. vs. İkinci kez rastladığımda yan koltuktaki kutuları ve kimliği görünce dinlemedim bile. Daha öncede rastlaştığımı belirterek ayrıldım oradan. Aynı kişi midir bilmiyorum. Yaklaşık 1 yıl arayla rastladım çünkü. Bu tip çalışan bir şebekede olabilir.

Sağlık sektöründeki aldatılmalardan Allah bizi uzak tutsun, korusun. Her an, her yerde dikkatte, tetikte olmamız gerek.

Güzellik ve sağlık sektörü alışverişte en çok aldanabileceğiniz, şaşırtılabileceğiniz, kolaylıkla sömürülebileceğiniz alanlar. Bataklık misali. Neresine basarsan bas kurtuluş yok, dibe batıyorsun. Yok, ozon tedavisi, yok, oksijen tedavisi, anti ageing, anti selüloit, estetik derken karman çorman edilen kafalarımız artık algılama kapasitelerini kaybetti. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. İşin içinden çıkamaz hale geldik. Yenik düştük bize dayatılan yenilikler karşısında. Eskiden çok daha yaşanılabilir bir yerdi dünya. Her yerde bir ayrık otu. Size bir şeyleri kabul ettirmeye, yutturmaya çalışıyor. Amaç kendini ayakta ve hayatta tutabilmek. Beyninizin etini yiyorlar. Bir sarmaşık, bir yarı asalak ökse otu gibi önce size tutunuyorlar, sizden bir başkasına atlıyorlar. Yaşamınızdan yaşam alıyorlar.

Bir ara, yaklaşık 10 yıl önce, elektrik kesintileri olacak söylentisi yayıldı televizyon aracılığıyla. Gross marketlerin en göze çarpıcı yerlerinde boy gösterdi jeneratörler, dudak uçurtan fiyatlarıyla. Alabilen aldı, alamayan baktı, alabilenin elinde kaldı. Elektrik kesintisi falan olmadı. Aradan 5 yıl geçti, barajlarda sular azaldı, apartmanlar su depoları için paralar topladı. Devasa boyutta su depoları apartmanların alt katlarında hiç kullanılmadan çürümeye terk edildi. Su kesintisi olmadı. Tavuk gribi çıktı 3-5 yıl önce, ardından ilacı. Adı aklımda kalmadı. Sözde el altından, bulunmuyormuş. 2 adet aldık. Tanesi 75 tl?den. İyi para. Şu anda bile 1 tanesinin parasıyla 10 ilaç satın alırsın. Geçen gün attım. Hiç kullanılmadı. Birileri bir şekilde oynuyor bizlerle.

Birde şu saadet zincirleri var. Bir arkadaşıma dadanmışlar bu günlerde. Giriş, kayıt 700 tl imiş. Fena para değil. Neymiş bazı mağaza ve marketlerden alışverişin oranında indirim alıyormuşsun. Altına kazandırdığın üyelerdende para kazanıyormuşsun. Her zamanki taktik. Para kazandıracağız diyerek cebinden para çalmak. Derler ya, ?yemeyenin malını yerler?:) Enayi avı.

Geçen yaz 500 tl ödeyerek 10 yaşındaki kızıma birkaç diş dolgusu yapıldı ve erkenden çürüyen kalıcı dişlerine çürüğü az olduğu için fistül atıldı. Dolgularda da kayıplar oldu, neyse önemli değil çünkü onlar süt dişleriydi. Fistül atılan 4 kalıcı dişin hepsi 1 yılda alttan çürümüş. Çünkü sevgili doktor hanımımız fistülleri çürükleri temizlemeden atmış. Ya da yeterince temizlememiş. Bu yıl temizlendi çürükler ve dolgu yapıldı. Böylesi bir aptallığa, vurdumduymazlığa küfretmek değil, küfretmemek ayıp. Üstüne para verip sonuç alacağını, bir işe yarayacağını düşünüyorsun. Nafile. Dişler göz göre göre kaybediliyor. Olacak iş değil. Çok, çok kızgınım bu konuda.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *