Press "Enter" to skip to content

Sağlık; Kazalar Mayıs’11

Kaydıraklar, bisikletler, salıncaklar çocuk oyuncağı değil çocuk belası, çocuk düşmanı. Hepsi oyuncak endüstrisinin dayatmaları, göz boyamaları. Reklamlarla beyinlerimizi yıkıyorlar çocuk oyuncağı imiş gibi. Değil. Oyuncak sandıklarımız çocuk oyuncağı değil. Başa alınan her darbede, her beyin sarsıntısında biraz daha yok oluyor zekâ. Ölüm tehlikesi ise kaçınılmaz. Kasksız bisiklete binilmesine asla izin vermeyin. Kask almayacaksanız bisiklet almayın.
Motosiklet bu tehlikenin bir sonraki aşaması. Çok canlar yandı, yanmaya devam ediyor motosiklet yüzünden. Biraz ucuz oluşu, biraz yer kaplamaması, biraz maceracı, özgürlükçü görünüşü derken özendiriliyor genç çocuklar. Sonu? Haberlerde motosiklet ölümlü haberin olmadığı gün yok gibi. Ama bir Allah?ın kulu çıkıp ta, ?çocuklarınıza motosiklet almayın, almasına da karşı çıkın? demiyor. Bu nasıl bir vurdumduymazlık, aymazlıktır akıl, sır ermiyor!
6 ay önce dizi oyuncusu Onur Bayraktar?ı 31 yaşında motosiklet kazası yüzünden kaybettik. Beren Saat?in sevgilisi 19 yaşında motosiklet kazasında ölmüş. Uzay Heparı 94?te 24 yaşındayken motosikletle ölmüş. Daha fazla örneğe gerek yok sanırım. Bende aslında çok dikkat ettiğim için değil, oğullarım erişkinliğe geçerken motosiklete göz dikince dikkatimi çekmeye başladı. Bu kadar yaygın ve tehlikeli olduğunun farkında değildim.
Arabalar da çocuk oyuncağı değil elbete.!!!! Ajlan Büyükburç, Kerim Tekin, Gökhan Semiz, Barış Akarsu; hepsi genç ölümler.
Çocuklar küçük yaşta teşvik ediliyor basket oynamaya ?yok boyları uzasın, yok hareket etmiş olsun? diye. Veya özeniyorlar oradan, buradan, büyüklerinden ama çok farklı sonuçlarla karşı karşıya kalınabiliyor. Toplar, özellikle basket topları bir numaralı burun kırıcı ve beyin sarsıntısı geçirticilerin başında geliyor. Diğer toplara nazaran çok daha ağır oldukları ve yüz hizasında oynandıkları için diğer top ve oyun şekillerine göre kafaya zarar vermeleri daha olası.
Ağır topa çocukların hâkim olması çok daha zor. Kazara birbirlerinin yüzüne atabiliyorlar. Bir gün eğrilmiş bir burunla gelebiliyor çocuğunuz eve. Ağır topu sert darbelerle yakalamak yüzünden oğlumun parmakları eklem yerlerinden şişerdi daha küçükken. Bir de yine ağır olması sebebiyle çocukların kolları aşırı zorlanıyor basket toplarını taşımakta ve küçük yaşta kol damarları dışarı fırlıyor. Bu da çirkin bir görüntü oluşturuyor. Bütün bu sebeplerle çok daha zararlı çocuklar için.
Salıncaklar tam bir baş belası. Bisiklete bindirirken kör bela taktırıyorsunuz belki kaskı sözünüz geçene dek,* salıncakta böylesi bir korunma yok. Salıncağa binmenin sevinci ile çocuğunuzun ellerini bıraktığını bir düşünün. Çocuk bu, ne zaman ne yapacağı belli olur mu? Hiç belli olmuyor. Hata bir anlık ama acısı ve etkileri belki de bir ömür boyu. Beton zemin üstüne salıncak kurmayın. Aslında, salıncak kurmayın.
Kafa çarpmalarında bir süre uyutmayın, uyuyunca ise 2-3 saatte bir uyandırıp sorular sorarak mantıklı cevaplar alıp almadığınızı kontrol edin. 2 hafta boyunca kafaya ikinci bir darbe almaması için hayatını sınırlandırın. Kask şart.
Çizgi filmler çocuk filmleri değil. Olmadık numaralar, olmadık hareketler ve zalimlikler yapılabiliyor çizgi filmlerde. Çizgi film kahramanlarının canı yanmıyor nasıl olsa. Atlıyor, zıplıyor, düşüyor, canı yanıyor veya karşısındakine ve kendine olmadık zararlar veriyor ama ona ve kendine hiç bir şey olmuyor. Ayağa kalkıp tekrar yürüyor. Bir çocuk olduğunuzu düşünün. Böyle bir senaryo size ne düşündürürdü. Kendinizin veya başkalarının ölümsüz olduğunu, ne yapılırsa yapılsın zarar görmeyeceğini olabilir mi?
Hayatı böyle algılıyor bol, bol çizgi film izleyen çocuklar. Kendilerine ve başkalarına karşı olmaması gerektiği kadar zalim ve hunharca davranıyorlar. Birbirlerini acıtmaları öldürmeye kasteder gibi oluyor. Yara alacaklarını, yaralayacaklarını düşünmeden, kıyasıya kavga ediyorlar. Kendilerini korumaya bile lüzum görmeden. Nasıl olsa onlara bir şey olmaz. Çizgi filmdekilere olmadığına göre. Kalkıp yürüyebilirler her koşulda.
Bilgisayarlar, cep telefonları da çocuk oyuncağı değil. Yeni neslimizin bir kısmı, ki bu kısma bolca bilgisayar başında kalanlar dâhil, boyun ve kafa ileri bir şekilde biçimlendi ve biçimlenmeye devam ediyor. Devamlı bilgisayara doğru yönelmeleri nedeniyle kafaları vücut çizgilerinin ilerisinde. Derler ya, ağaç yaşken eğilir, o sözü doğrular gibiler:) Şakası bile kötü ve sinir bozucu. Bu konuya bilgisayarla ilgili sayfamda yeterince değinmiştim, cep telefonlarına geçeceğim. Oradan da tabi ki ipodlara.
Cep telefonları ?çocukların? eline yapışmış durumda. Cep telefonuyla yatıp cep telefonuyla kalkıyorlar. Sanırsınız büyük iş adamları. Telefon ellerinden hiç düşmüyor. Gündüz elde, bütün gece ise yastık altında. Beyin tümörüne sebep olduğu açıklanıyor cep telefonlarının, kimin neyine! Evdeki bütün zamanlarını, -bilgisayar başında geçen zamanlar hariç- mesajlarla hasbıhal ederek geçiriyorlar. Kendilerini evden ve dünyadan soyutlamanın en kolay yolu. Bir dünya yarattım, yalnız kendim için. Dıt, dıt ondan sana, dıt, dıt senden ona. Kendi kendine gülen, konuşan, eğlenen mahlûkatlar büyütüyoruz hep birlikte. Sonumuz hayrola.
Gelelim ipodlara. Her an kulakta ipod var. Yolda, izde, yemek yerken, ders çalışırken. O kulaklar onlara bu hizmeti vermeye daha ne kadar devam edebilir dersiniz? Arkadaşımın 18 yaşındaki kızının kulağına işitme cihazı takılacakmış. Duyma zorluğu çekiyor. Devamlı ipod dinlediğini söylememe bilmem gerek var mı?
Yüksek sesle müzik dinlendiğinde titreşimi beyne götüren tüycükler hasar görürmüş. Bu ise kalıcı işitme bozukluğuna neden olurmuş.
İçinizden diyor musunuz, ne yapacağız, çocukları oynatmayacağız mı diye? Ben gördüğümü, bildiğimi, yaşadığımı aktarıyorum. Seçim size ait. Ben oynatmadım mı? Oynattım elbette. Ama görünen o ki oynatmasak daha iyi. ‘Saldım çayıra, Mevlam kayıra’ çok daha iyi bir formül. Yine kendi tarihçeme geçeceğim. Ben büyürken hiç oyuncağım olmadı. Çocuk parkı da yoktu büyüdüğüm yerde. Ama öyle çok oyun oynadım ki hiç yokluklarını hissetmedim. Toplu olarak çocukların oynadığı oyunlar. Ebe, saklambaç, yakan top, vs. Sabahın köründen uyku saatine dek hiç ara vermeksizin diyebilirim. Eline bir dilim ekmek parçası alan fırlardı oyuna. Bahsederken bile bir mutluluk kapladı içimi. Derler ya, ‘çok güzel günlerdi’, çok güzel günlerdi gerçekten. 
Hiç bu denli tehlikelerle karşı karşıya kalmadık büyürken oyun nedeniyle. Şimdi bunları oynatabileceğimiz alanlar ve ortamlar olmadığı için çocukların bütün isteklerine evet demek zorunda hissediyoruz kendimizi. Ya da şimdiki çocuklar mı doyumsuz bilemiyorum. Kabına sığmıyorlar. Hiç bir şeyle tatmin olmayı bilmiyorlar. İstek ve beklentilerinin ardı arkası yok. Fazla şekerin etkisiyledir sanırım. Ne yapsanız durduramıyorsunuz. ‘Git itfaiyecilik yap’ desen bayıla, bayıla giderler.
*Böyle diyorum çünkü oğullarım artık bisiklet sürerken kask takmayı reddediyorlar. Çünkü etrafta onlardan başka bisiklet sürerken kask takan çocuk olmuyor ve kendilerini garip hissediyorlar. Bir keresinde kaskın küçük oğlumu oldukça tehlikeli bir düşüşten korumuş olmasına rağmen artık taktıramıyorum. Küçük kızım hala sözümü dinliyor. O takıyor.
Şubat’12
Halı sahalar ne çocuk ne de büyük oyuncağı. Kalp krizi nedeni. Rıdvan Dilmen bu ay, 6 şubat 2012’de halı sahada futbol oynarken kalp krizi geçirmiş. Buna benzer örnek çok. Açıp bakabilirsiniz. 17 Ekim 2011 günü 39 yaşında Antalyalı bir polis halı sahada fenalaşmış; hastanede ölmüş. Adıyaman’da 34 yaşındaki din dersi öğretmeni bugünkü haberde; 24 şubat 2012 de halı sahada yığılmış, ambulansla acile götürülmüş; ölmüş. Balıkesir’de bir polis halı sahada oynadıktan sonra 4 şubat 2012’de evinde kalp krizi geçirip ölmüş. İstanbul’da 24 yaşında bir genç iftardan sonra halı sahada fenalaşmış; ambulans gelmeden ölmüş. 22 eylül 2011’de Bursa’da 51 yaşındaki beden öğretmeni halı sahada ölmüş. 16 Aralık 2011’de Mardin’de 8. sınıf öğrencisi 14 yaşındaki çocuk halı sahada geçirdiği kalp krizi yüzünden öldü. Bandırma’da 30 yaşında halı sahada öldü. Örnek daha bir sürü; benim yazacağım bu kadar. Dikkat ettiniz mi; tarihler ne kadar yeni. Eski haberler silinmiş, unutulmuş olmalı. 
Lise 2 ye giden oğlum gidiyor halı sahaya bu ara arkadaşlarıyla. Söylüyorum; dinleyen kim? Bana düşen söylemek; başka ne yapabilirim? Okullar bahçelerine gelir amaçlı halı saha yapıyorlar; okul saatlerinin dışında kiralanıyor.
Motosiklet, bisiklet kazalarında kafa vurukları kadar karın vurukları da önemsenmeli. Bir şey olmadığı sanılıyor ama sonrasında karaciğerde veya diğer iç organlarda hasar kaybına bağlı ölümler yaşanabiliyor. Arabada bulundurulacak bir çocuk koltuğu belki de çocuğunuzun hayatı ile eşdeğer. Yine bir haberde var; 1,5 yaşındaki bebek kaza anında annesinin kucağından fırlamış; anne baba şaşkın. Jet-skiler tehlikeli; çarpışmalar açısından; ölümle sonuçlanıyor birçoğu. Dalgın bir ATV kullanıcısı sahilde güneşlenen adamın göğsünün üstünden geçmiş; adam ölmüş.
Arabalar; özellikle lüks araçlar hiç oyuncak değil; kaç zengin bebesinin kanına girdi; giriyor. Deniz, havuz oyuncak değil. Deniz dalgalıydı ve 3-5 yaşlarındaki iki oğlumla denizdeydim. Simitte olan küçük oğlum dalganın etkisiyle simit alabora olunca başı altta; ayakları üstte kaldı. Simit sonuçta yine yüzeyde ama oğlum altta. Yine geçen yıl 10 yaşındaki kızım arkamı dönmemle kolunu sıktı diye kolluğunu çıkarmış havuzda; tek kolluk bir işe yaramıyor elbette; abisi görüp çıkarmış sudan; su ve çocuk bir araya geldiğinde hiç şaka değil.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *