Press "Enter" to skip to content

Sezaryen 4 Şubat’11

Normal doğan bebek canlı, yaşayan, hisseden bir anneden çıkarken sezaryenle doğan bebek bir yarı ölüden, yarı cesetten çıkarılıyor. Bebek bunu hissetmiyor mudur sizce? Birinde kendi iradesiyle çıkarken diğerinde zorla çıkarılıyor. Hayatına ilk müdahaleyi bu şekilde istediğini kim iddia edebilir? Doğar doğmaz annesinin sıcaklığını hissedemiyor, annesinin kucağına gidemiyor. Annesi narkozun etkisinde. Annesine kavuşması en az birkaç saat alıyor. Annesinin kucağına geldiğinde ise annesi can derdine düşmüş oluyor. Acısından bebeğini gözü görmüyor. Anne doğurduğuna, doğuracağına, bebek dünyaya geldiğine geleceğine bin pişman. Bunca kepazeliği konforlu, rahat, çok kolay diye yutturmuyorlar mı, o fenama gidiyor. Vicdansızlar.
Sezaryen iyi bir yöntem olsa sonrasında insanlar yoğun bakıma alınmazlar. Yoğun bakımda olmak demek hayati tehlikenin var olduğu demek. Normal doğumdan sonra yoğun bakıma girilmiyor çünkü normal doğum hayati tehlikeye sebep olmuyor. Daha ne söylemeli bilmem sezaryenin işe yaramaz bir yöntem olduğunu anlatmak için!
Sırtta deri çatlakları yeniyetme bütün gençlerde var. Benim oğlum da dahil. Kızlarda da alt baldırlarda gördüm. Bizler büyürken yoktu böyle bir şey. Eski köye yeni adet. Sezaryenle ilişkili olmadığını kim iddia edebilir? Veya ilerde sezaryenin çocuk üzerinde daha farklı etkileri olup olmayacağını? El ve ayaklarda aşırı terlemeler var yine. Alerjiler ise had safhada. Aksırıklar, tıksırıklar, hapşırıklar, astımlar kol geziyor yeni nesilde. Kim söyleyebilir sezaryen doğumla ilgili olup olmadıklarını?
Okullarda gözlük kullanan çocukların sayısı hiçte önemsenmeyecek kadar az değil. Beden derslerinde öğretmen gözlüklerinizi çıkarın dediğinde sınıfın büyük bir kısmı ayrılıyor sınıftan. Birey olarak baktığınızda çok gibi görünmüyor gözlük kullananlar ama böyle bir durumda daha çok anlaşılıyor. Yine biz çocukken bu kadar çok gözlük kullanan çocuk sayısı bu kadar çok değildi. Tek, tük. Bir sınıfta bir, bilemedin iki çocuk. Onlarla da gözlüklü diye dalga geçilirdi zaten. ?Tıbbi olanakların ilerlemesi ile ilgilidir? diye düşünüyorsanız yanıldığınızı belirtmeliyim. O çocukların anne-babaları hala gözlük kullanmıyorlar. Yani benim çağımın insanları yaşları ilerlediği halde gözlük kullanmazken çocukları o küçük yaşta gözlük kullanıyorlar. Bütün bu olumsuz gelişmelerin, olumsuz değişimin bir sebebi olmalı.
Normal doğumda kadının kaybettiği kirli kan. Hamilelik boyunca biriken, atılması gereken kirli kan. Sezaryende ise temiz kan kaybediyor kadın. Hangi sezaryen yapan doktor, sezaryenden 3 ay sonra, 6 ay sonra gel, kan değerlerine bakalım, kontrolden geç diyor? Hiçbiri. Parasını aldığında işi bitiyor. Sezaryende kaybedilen kanların bir sonraki adımı kansızlık nedeni ile nükseden miyom. Kansız kalan vücut üşüyor, üşüdüğü için daha çok kan kaybediyor. Bir sonraki aşama, ?Miyomunuzu alalım. Buyurmaz mıydınız ameliyathaneye??
Sezaryen olduğunuzda en verimli, en sağlıklı olmanız gereken zamanda sağlığınızdan oluyor, nerede çocuğunuzla ilgilenmek, can derdine düşüyorsunuz. Hele ilk gece. İlk gecenin acısı. Gece ve acı bitmek bilmiyor. İlk günler bebeğiniz, ilgiye, sevgiye muhtaç kalıyor. Annesinden başka kim annenin göstereceği ilgiyi, ihtimamı bebeğe gösterebilir. Hiç kimse. Anne ile bebek arasındaki iletişim öyle güçlü ki bebek anneyi ister, anne bebeği. Sezaryen acısı öyle bir acı ki, yeni doğan bebeğinizin sevincini bile size unutturuyor. Ele güne muhtaç olduğunuz; çocuğunuzun ilk saatlerini onlara teslim ettiğiniz de cabası.
İkinci ve üçüncü gebeliklerde ameliyatlı bir karınla çokta rahat taşınmıyor karındaki bebek. Problemler çıkıyor, aylarca yatmak zorunda kalınabiliyor, yanı başında senin bakımına muhtaç bir veya iki çocuk ile. Sen aç, yanındaki çocukların aç, karnındaki bebeğin aç. Hepiniz perişan. Kim gelipte her gün yemeğini pişirecek, alıp getirecek, çocuğunla ilgilenecek? Hepiniz Allah?a emanet. İnsanlarda bıkıyorlar, 1. sezaryen, 2. sezaryen, 3. sezaryen. Haklı olarak diyorlar ki, bak başının çaresine. Allah kimseyi kimseye bu denli muhtaç etmesin.
40 yıllık dostun, en yakınların uzaklaşıyor, uzaklaşıyorsun duygusal olarak ister istemez. Haksız değiller de üstüne üstlük, haklılar uzaklaşmakta. Hiç kolay bir iş değil sezaryenli kadının ve bebeğinin bakımı. Bana deseler şu an ben bile sezaryenli kadının ilk 3 gece yanında olmak istemem. Doğruya doğru. Sabaha kadar uykusuz. Hiç kolay değil.  
Ailelerle ve evliliğinizde olan ilişkiler zedeleniyor, kopma noktasına geliyor. İthamlar, içten içe suçlamalar, sen bana bunu yaptın, bu davranışı bana reva gördünler. Evliliğinizin gidişatını, ayrılığa gidişini bile etkiliyor. Bakan, iş bitiren iken, bakılan, iş çıkaran konumuna düşüyorsunuz. Para ile bir bakıcı tutsanız kendiniz için ve evde bıraktığınız çocuklarınız için beklediğiniz gibi, candan olan gibi candan ve gönülden bakmıyor. Bütün bu acılar neden yaşanıyor? Doktorun sizden koparacağı bir sezaryen parası için.
İlk gebeliğin sezaryenle sonuçlanmasının günahı sezaryeni yaptıran doktorun boynundadır. Kadını geçireceği ikinci ve üçüncü sezaryenlerin günahı da yine ilk sezaryeni yaptıran doktorun boynundadır. Sezaryen sonrası çektiği acıların, bebeğine gerektiği gibi bakamamasının, ele güne muhtaç kalışının, önce doğan çocuklarının onun bunun elinde kalıp perişan oluşunun, eli ayağı tutar iken tutmaz hale gelişinin vebali o doktorun boynundadır.
Benim vebalim beni normal doğumu denemeksizin ilk sezaryen yapan doktorun boynundadır. Dilerim Allahtan bana yaşattıklarının kat, kat beterini yaşasın yakınları ve kendisi. Benim canımı çok yaktı. Allah?ta onun canını yaksın. Hayatım boyunca beddua ettiğim tek insan o oldu ve o olacak.
Çekin kanlı ellerinizi kadınların karnından. Doktorculuk oynamıyoruz. Biz pinokyo veya barbie bebek değiliz. En az sizin kadar etten, kemikteniz. Canımızı yakmaktan vazgeçin. Dilerim yaktığınız can kadar canınız yanar.
Not: Lütfen sadece üstüne alınması gerekenler alınsın. Sözüm herkese, her doktora değil, olamazda. Ben yaş ile kurunun farkını bilirim. Eminim ki yaş ve kuru olanlarda kendilerini bilir.
Kasım’11
On yıl oldu son sezaryen ameliyatımı olalı, yeri hala kaşınıyor. İyileşmek bilmedi bir türlü. Dün yine kaşındı, kaşıdıktan sonra bir baktım ameliyat çizgisinin etrafı kızarık. Önce korktum, kanamış sandım, değilmiş, kızarıklıkmış. Bir kez daha lanet ettim beni sezaryene yönlendiren doktora. Benim vebalim yetmiştir umarım ona.
Kendimi ameliyat yerim konusunda ucube gibi hissediyorum. Sanki bana ait olmayan bir yer gibi orası. Onun varlığı korkutuyor beni. Müdahale edemeceğimi hissettiğim tek yer ameliyat yeri. Benim vücudumda ama bana ait değil gibi. Normalde gözükmüyor zaten ameliyat çizgisi. İki yağ tabakası arasına sıkışıp kaldığı için unutuyorum orada olduğunu. Ama o iki yağ tabakasının varlığı zaten yeterince can sıkıcı. Bakmamaya, görmemeye, yokmuş gibi davranmaya çalışıyorum.
O iki yağ tabakasının arasında sıkıştığından terliyor ve kızarıyor sanırım. Ne can sıkıcı. Sildiğimde sarımsı, iltihaba benzer, kötü kokulu bir sıvı geliyor kâğıt mendile.  
Mart 2012
Sezaryen doğumlar ile ilgili olumsuz düşüncelerimi yeterince paylaşmıştım. Şimdi bu konuda bir başkasının; bir çocuk doktorunun bilgilerini paylaşacağım. Dr. Emin Mindan. Onun verdiği bilgilerle benim yaşadığım deneyimler tamamen birbiriyle örtüşüyor.

Sezaryen ile doğan bebeklerin; yani insanların bağışıklık sistemleri düşük, zayıf oluyor. Bebeklerin normal doğumda anne kanalından geçerken aldıkları bir ağız dolusu doğal bakteriler, probiyotikler bağırsaktaki doğal florayı zenginleştiriyor. Sezaryenle doğan bebekler bu probiyotikleri alamıyor. Ne kadar anne sütüyle beslense; iyi, doğru beslense de büyük eksiklik oluyor. Gaz sancıları, bebek egzamaları, kusma gibi belirtilerle kendini gösteriyor.

Bağırsak florasında probiyotiklerin %90, candida gibi zararlı bakterilerin %10 civarında olması gerek. Bu oran değiştiğinde bağışıklık sistemi güçsüz düşüyor. Şekerli, unlu gıdalar; antibiyotikler, doğum kontrol hapları probiyotikleri azaltıp candida mantarlarını yükselten faktörler. Bu insanda yorgunluk, halsizlik, unutkanlık, ishal, kabızlık yapıyor; bağırsak geçirgenliğini arttırıyor. Bağırsak geçirgenliği arttığı zaman sindirilmemiş gıdalar kana karışıyor ve vücut bunları yabancı olarak algılayıp ona karşı antikor geliştiriyor. Böyle olduğunda da; buna bağlı olarak otoimmünizm denen hastalıklar; yani MS, otizm, hiperaktivite ve sedef hastalığı gibi hastalıklar görülüyor.

Tükürüğünüzün yapışkanlık oranı fazla ise bu candidaların arttığını gösterir. Probiyotikleri arttıran besinler prebiyotikler diyoruz. Yeşil yapraklı sebzeler, enginar, yer elması; tahıl ve meyvelerde var. Tahıl ve meyve fazla alındığında kan şekeri hızla yükselir buda probiyotiklerin azalmasına neden olur. Dengeli almak lazım. Yine prebiyotik olarak kefir ve yoğurt önerilebilir. Kefirde yoğurdun 4-5 katı prebiyotik vardır.

Kanser hücreleri sadece şekerle beslenir. Kan şekerini ani arttıran şekerden; hatta fazla meyveden bile kaçınılmalıdır. Sağlıklı beslenmek için et, yumurta, kefir, ev yoğurdu, peynir, kuruyemişler ve mevsim sebzelerini çiğ veya pişmiş olarak tüketmek gerekir. Yeterli su içmeye; idrarının açık renk, berrak olmasına da dikkat ederek yaşandığında diyabetliler veya dikkat dağınıklığı yaşayanlar için bile uygun bir beslenmedir.

Aspartam %10 metil alkol içerir. Vücutta alkol zehirlenmesine sebep olur. Dört bine yakın üründe kullanılıyor. Light; diyet ürünlerde, çikolatada, ilaçta, sakızdaki aspartam alındığında halsizlik, uykusuzluk, dikkat eksikliği, titremeler, MS?e kadar varan belirtiler oluyor.

Sezaryenle doğmuş 3 çocuğum var ve hiperaktivitenin ve şekerin bütün olumsuzluklarını yaşamış biri olarak işini seven ve derinlemesine öğrenen, bilen Dr. Emin Mindan?a saygılar.
Nisan’12
Ameliyat yaramdaki bu iltihaplanma başka kadınlarda da varmış. 8-10 yıl olmuş onlarında sezaryen olalı. Kokulu bir sıvı çıkıyormuş ameliyat yerlerinden ve kızarıkmış. Sezaryenlilerde karın büyük olduğundan ameliyat yeri yapışık ve havasız kalıyor; o yüzden olmalı. Temiz tutmak, sık sık tuvalet kağıdı ile kurulamak gerek. Veya bir doktor önerisine başvurulabilir. Ciltte oluşan bir açıklık, bir yara mikropların vücuda girebilmeleri için bir açık pencere; dikkatli olunması gerek. Ben defne sabunu ile yıkamaya başladıktan sonra kızarıklık kayboldu; defne sabunu iyi geliyor.
Sezaryenle doğanlar cilt oluşumlarını tamamlayamamış doğuyor olmalılar. İki oğlumun da kol damarları dışarıda gibi belirgin. Ve ciltleri çok dayanıksız. Büyük oğlumun cildinde; sırtında yırtılmalar var; daha öncede yazmıştım. Bu aralar kaşıntılı siyah döküntüler oldu. Saatinin değdiği derisi sertleşmiş. Küçük oğlumun dirsekleri acayip sertleşti; sıraya dayanmaktanmış ama sanırsınız bir mantar; o kadar çirkin görünüyor. Ne zaman basket oynasa ayak derisi su toplayıp soyuluyor; kocaman, kocaman. Bir lira büyüklüğünde. Bizde neden yoktu bu gibi problemler?
*Marmara üniversitesinde 4 yıllık ebelik bölümünde okuyan bir genç kızın ağzından; ?birçok üniversitede ebelik bölümü var ama görevimizi yapamıyoruz; haklarımız ve yasamız olmadığından dolayı; yasamız çıksın diye uğraşıyoruz. Bunun için yürüyüşler yapıyoruz. Ebelik ve doğal doğum yürüyüşleri. Sezaryen bir doğum şekli değil; bir ameliyat, operasyon. Normalde doğumu kadın kendisi yapıyor zaten; biz ona yardımcı oluyoruz. Bizim görevimiz doğum yaptırmak ama biz bunu yapamıyoruz; yapmak istiyoruz; kadına önem ve destek veren herkesi; erkekleri, kadınları bu yürüyüşlere bekliyoruz. Doğal doğumda uterusun kasılmalarını kadın ağrı olarak algılıyor; ağrıya dayanamıyorum diye de sezaryene gidiyor. Aslında o ağrıyla kendisi baş edecek; biz ona bu konuda yardımcı oluyoruz. Doğal doğum sonrası yeni anne aynı gün içinde ayağa kalkabiliyor; baygın ve anestezinin etkisinde olmuyor; direkt bebeğini emzirebiliyor. Kimsenin yardımına ihtiyacı olmuyor; bebeğinin bakımını kendisi yapabiliyor. Hemen sütü geliyor; özellikle erken sezaryenlerde sütü gelmiyor annenin. Doğum için son ana kadar beklemek gerek. Sezaryen için o kadar risk var diyorlar ki; gebeleri iyi eğitmemiz gerekiyor.?
Son anda; doğum sancısı çekildikten sonra; ?bebekte solunum problemi oluştu? denilip insanlar sezaryene alınıyormuş. Bu da bunu yaşayan birinin tecrübesinden.
Ablam birkaç gündür erkek kardeşimde kalıyor; nedeni erkek kardeşimin karısının ablası sezaryen olmuş; karısı onun yanında; bebekleri var ve bebeğe bakacak biri lazım. Nereden nereye; bir sezaryen kaç kişinin hayat akışını etkiliyor; dıdının dıdısı.
Ağustos’12
*2 doğum yaşandı 2 gün üst üste; ilki 40 yaşındaki kadının 3. doğumu; kadın 3 hastane gezmiş; götürülürken sedyeden düşürülmüş; kadının yüksek tansiyonu varmış; 2 kez bayılmış; 3. bayılışında sezaryene alınmış ama kurtarılamamış; ölmüş. İkinci doğum o doğumun ertesi günü; aslında aynı sabah sayılabilir; kadın sabah ölmüştü çünkü; Cem Yılmaz?ın 34 yaşındaki karısı Ahu Yağtu?nun doğumu; 1 gece önceden hastaneye yatırılıyor ve ertesi sabah sezaryene alınıyor; paranın gücü her zamanki gibi kendini gösteriyor; olan fakire oluyor. Hastanelerin başbakanla restleşmesi zenginler üzerinden değil fakirler üzerinden oynanıyor. Diş gösteriyorlar sözüm ona devlete; haklılıklarını kanıtlamak uğruna ?fakir? kadın katliamı yapıyorlar; ?zengin? kadınları daha fazla soyabilmek için. Mademki sezaryen bu denli yasak Ahu Yağtu?ya neden planlı sezaryen yapılıyor; o kadınla Ahu Yağtu?nun arasındaki tek fark para.
Başbakanda geri adım atmış zaten sezaryen konusunda; ?bana 2 kez yapılabiliyor demişlerdi; 4?te yapılabiliyormuş, 5?te? demiş. Kendi bir kere sezaryen olsun bakalım ikinci kez sezaryen olmak istiyor mu? Çocuk oyuncağı sanıyorlar sezaryen olmayı.
*Normal doğuma ısrar edilişin nedeni sezaryenin para puanının düşürülüp normal doğumun para puanının arttırılmasıymış. Yani doktorlar artık sezaryen değilde normal doğum yaptırdıklarında daha çok para kazanıyorlarmış döner sermayeden. Müşteriden;))); yani hastadan ayrıca para talep etmedikleri takdirde elbette. Müşteriden aldıklarında daha tatmin edici rakamlar oluyor alınan para. Bu durumda sezaryen yapmamaları için bir neden kalmıyor. Herşey; bütün sağlık hizmeti paranın etrafında dönüyor anlayacağınız.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *