Press "Enter" to skip to content

Günlük 2ss Haziran’15

***Dinlettim hocaları, evliliği evcilik oyunu sanıyordu, hala öyle, önce hık, mık etti, dinlemek istemedi, sonra baktı ki derin mevzular konuşuluyor, kulaklarını aça aça dinledi, hak yemek, eşin hakkını yemek, cennete gidemeyecek kadar günah oluşu, bu dünyada ona hakkını soracak başlıca kişinin eş oluşu, zinanın esas karşılığının dinimizde ölüm oluşu, evlilerde ölüm, bekarlarda sopa, kadın veya erkek, islama göre uygulanacak olursa, ama tövbe edildiğinde Allahın affetmeyeceği günah yoktur dedi, sigaranın bile, nerede içki, haram, intihar sayılışı vs. pek ilgisini çekti, hayırlara vesile olur inşallah. O bir şaşkın ördek, hangi sularda nasıl yüzülmesi gerektiğini bilmeyen, beş yaşında bir çocuğun aklı kadar aklıyla gezen bir adam, her önüne istediği gibi eğip büktüğü, ona buna kendini paralayan, evini, çoluk çocuğunu gözü görmeyen bir ahmak, bu durumda onu doğru yola çekmekte bana düşüyor, iyilikle, hissettirmeden, onun, benim ve çocuklarımın hayrı için. Sadece bizim değil, onun da hayrı için, ite, köpeğe maskara olacağına tutunacağı dalın esas olarak kimler olduğunu bilir hiç değilse, yoksa olacağı kadar maskara olmuş zaten, hemde ne maskara, evlere şenlik, paranla rezil olmak bu olmalı, şu an içinde bulunduğu durum bu. Ve bunun farkında bile değil. Adamsın diyorlar ya, kendini adam zannediyor, arkasından gülündüğünün farkında bile değil.

Pek şaştı garibim, kadınların evli oldukları erkek üstünde bu kadar hakları olduğunu duyuca, kulaklarına inanamadı, üstelik bunları söyleyen din hocaları, ben değil, kadını ev bekleyen hizmetçi olarak gördüğü için, öncelikle eş, sonra çocuklar, daha sonra anne baba gelir denmesine, kadının kocasının parasını habersiz bile olsa rahatlıkla alabilmesine, hakkını helal edecek kişinin eş olmasına, kendini kaf dağında görüyordu, şimdi yerlerde, oh canıma değsin, gitsin aldatsın beni, serserilerle içki de içsin, hakkımı da ona buna yedirmeye devam etsin, bunların hesabını ahirette ve bu dünyada verecek olan o, ben değilim, dinlettim, hiç değilse bilerek gitsin, orada şok olmasın bari;)))) Dinsizin hakkından imanlı gelecek bu kez.

Ahlaksız, ahlak yoksunu, her türlü, ahlak yitimine uğramış, ahlaki eğitime devam şart. Boşu boşuna yaşanmamış yani bu yaşananlar, artık çok daha nettir gözünüzde sanırım, benim gözümde hep netti zaten, koskoca bir pislik, ama hakkımı onun, ve yedirdiklerinin yanına kar bırakmayacağım, zararın neresinden dönersen kar, ortada yüklü bir para var ve benim isteğim dışında herkese bölüşülüyor, eşit olarak, bize bir onlara da bir olacak şekilde, bir, bir, bir şeklinde, ve kişi sayısı hiç belli değil, minimum 5 kişi, veya 3 ev, o ahmak yüzünden, benim, çocuklarımın hakkı olan para, niye yanlarına bırakayım ki, verenin de, alanın da, eğitime devam.

Kimi yerde duymak, dinlemek bile istemedi, kalktı, dolandı, geri oturdu, birşey de diyemedi, evine para bırakmayan kocası olan 3 çocuklu kadını dinlerken, anlamamış gibi izlemeye devam ettim, içimden oh?lanarak, geri aldım, duyamadığı yerleri bir daha dinlettim, öyle ter attırırlar adama, bize hüsnüniyetle baktığını sanıyor ya, sadaka niyetine, herkese öyle dağıtıyor ya, bizi de aynı kefeye koyuyor, bunun bir zorunluluk, bir mecburiyet olduğunun, vazifesi olduğunun farkında bile değil. Kendini iyilik abidesi sanan koca ahmak. Kendinin ahı gitmiş vahı kalmış, bir ayağı çukura düşmüş, üflesem tam düşecek ama burnundan kıl aldırmıyor, hala elin günün derdinde, ahmak işte. Hata bende, bir ahlaksız için yıllarca üzülmüş, kendimi heba etmişim, hiç değmezmiş, ahlaksızlığı onun problemi, benim değil ki, ben kendi üstüme alınmışım onun ahlaksızlığını, niyeyse, fazla gurur da iyi bir şey değil demek ki! Gururu kendinle ilgili yapmalısın demek ki, bir başkası ile ilgili olarak değil, onun durumu onu ilgilendirir, seni değil. Ahlakı burada para ahlakı, insan ahlakı, hak ahlakı gibi her anlamda kullanıyorum, sadece edep, terbiye anlamında değil, o da içinde ama.

Ağlayanın malı gülene hayır etmez, yarına kalır yanına kalmaz, hocadan vecizeler, inşallah.

***Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 ? 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?? böyle başlayan bu yazı facebookta dikkatimi çekti, Can Dündar 2003 te yazmış, kızım 1 yaşındaymış o yazı yazıldığında, yazının adı lolita ihtilali, o lise mezuniyetinden bahsetmiş, benim bahsettiğim ortaokul mezuniyetiydi, 12 senede epey bir ilerleme kaydedilmiş lolitalık konusunda.

Taylor Swift in bir klibi var, şarkıcı, insan bedeninin en elastiki, en teşhirci görüntüsüne ulaşmış olmalılar herhalde, edep, ahlak sıfır, yozlaşmanın bu kadarına pes doğrusu, birde aralara hep kendinden geçmiş, kendini bırakmışlık görüntüsü serpiştiriyorlar, gençlere kötü örnek olmak için, ruhsuz, duygusuz, kendinden geçmiş gençlerin kareleri, eroinman görüntülü, içinde dövme olmayan klip yok zaten, şimdi daha çok ilgimi çekiyor, bilincinde olarak bakıyorum kliplere, ne olup olmadığını görmek için izliyorum, inanın mide bulandırıcı, bu çocukların niye böyle zıvanadan çıktıkları belli oluyor onları izleyince, dün kızılayda gençleri gözlemledim, açabildiğin kadar aç sınırına dayanmış giyim, pantolonunu bel çizgisi olabilecek en alt sınırda giyinen de var, inebileceği son noktada, daha ayrıntılı anlatmayayım, en üst sınırda da, ancak her ikisinin de amacı aynı, daha çok teşhir etmek, ortaya koymak, ben daha çok gösterdim yarışında gibiler, Allah sonumuzu hayır etsin, amin.

Oğlum geçen yıl bana gelip kulağını deldireceğini söyledi, etrafta göre göre doğal gelmeye başlıyor demek ki bir süre sonra, izin vermedim tabi ki, giydiği pantolon dar kesim olacak, gömlek slim fit olacak, arabası fiyakalı olacak, gözlük marka olacak, vay babam vay, biz ne boşa yaşamışız meğerse! Tüketim toplumu çocukları tıkır tıkır tüketiyor. Neyse ki hala izin alma, verme aşamasındalar, ya birde o da aşılırsa?

***Encami, yani en sonunda anlaşılan o ki yine 8 yıl önce bulunduğumuz yerden çok farklı bir noktada değiliz, o zaman neler için bitirdiysem, uzuuun bir mola verdiysem, o nedenlerin hepsi şimdi hala mevcut, kişilik farklılığı, ne o bana uyar ne ben ona, değişen hiçbir şey yok, hatta daha da artmış, üstelik o zaman gizli kapaklı olan şimdi aleni, tek fark kaybettiğinin ne olacağını biliyor olması, tecrübeli artık, bunu istemiyor, ama her istediğinde birarada olmuyor, hayat işte, bu da bir şeyi değiştirmiyor zaten, o aynı o, ben aynı ben, bu yüzdendir ki bitti dediğim yerde biter, çok sürmez yazarım, kimse için fazla başımı ağrıtmam bu saatten sonra, çok naz aşık usandırır, ben usanalı çok olmuştu.

İşin ilginci bu defa bu durum beni ne üzüyor ne de kahrediyor, umurumda bile değil, kırgın, kızgın, küskün bile değilim, içimdeki ateş, sevgi sönmüş belki, geçmişte var olan o bağ kopmuş bence, bende yani, onda var mıydı bilemem, bu defa çok soğukkanlıyım, haddinden fazla, bilemedim niye, büyüdüm mü, alıştım mı, kendime olan güven, inancım mı arttı, haklılığımdan emin mi oldum, sebep ne bilmiyorum ama bu defa hayatımı yarıda bırakmayıp devam ettireceğim. Hayata küsmeyeceğim. Şu kesin ki yazıyor olmak beni daha güçlü kılıyor, benimle benim gibi duyan, hissedenlerin var olduğunu bilmek, her ne kadar bir karşılık almasam da. Ha duvara yazmışım ha size; bir farkı yok zaten;))) Kendi kendime eğleniyorum işte şunun şurasında;))) ?Severek ayrıldık ona yanıyorum?, şarkının gerisini bilmiyorum;))) Kartlar açık, benim şartlarım ortada, uyarım derse ne ala, ki hiç öyle görünmüyor, yok değilse ?sen yoluna, ben yoluma?;)))

Benim canımdan can alan bana değil başkalarına can olursa onun da canı cehenneme. Aynen öyle söyledim, son iki kelimesi eksik olarak tabi, abartmayayım, şöyle tamamladım, bu akşam, 1 saat önce, önce yeni mv yeminlerini izledik haberlerde, ben ikinci kez izledim, sonra biraz hoca izlettim, hani belki dine imana gelir diye;))) sonra girdim lafa, “yine aynı noktaya gelirsek kimden can alacaksın, benim sağım solum belli olmaz, bana hiç güvenme, ben bile güvenmiyorum sağıma soluma, sen hiç güvenme”, arkası derin bir sessizlik, “kaldı geriye cevapsız sorular”, bu şarkının sözlerini biliyor ve şarkıyı seviyorum, ?uyandığında onu ilk kim görecek, bıraktığı düşü kim büyütecek?, sessizlikte kendi içinde bir seslilik elbette, anlamını oturturum, yakındır, kendi bilir, ben her yolu gösterdim, günah benden gider, kendimden daha fazla feragat etmeyeceğim.

Anlayan anladı ama ben yinede daha açık yazayım, bitirip kalkacaktım ama içim rahat etmedi sizi soru işaretleriyle bırakmaya, 15-20 gün önce o şehir dışındayken öğlen saatinde kapatılan telefon ertesi gün açılıyor ve bir neden söylenmiyor, cevapsız sorular, alabildiğim tek cevap “bilerek kapattım” oldu, o belli zaten, de nedeni ne, orada sus işareti var sanki, bu kime olsa tek bir şeyi hatırlatır, sussan ne, konuşsan ne, yıllardır, 15 yıldır devam eden ne amaçlı olduğu belli yurtdışı seyahatleri yine revaçta, fuar ziyareti görünümü altında sex turizmine katkı, her yıl 10-15 gün, eskiden Almanya idi, şimdi uzakdoğu, kadınları daha hizmetkarmış uzakdoğunun, öyle derler, ayyy midem bulanıyor artık, def olsun gitsin bildiği yere, onunla mı uğraşacağım, Allahın delisi, yine döndü dolaştı başıma eşkidi bana bunları yaşatmaya, ekşidi değil eşkidi, ikisi farklı, 8 senedir kafam rahattı ne güzel, ona mı vakfettim hayatımı, benim zaten çokta yerinde olmayan dengemi bozuyor durduk yere, dengesiz, münasebetsiz. Aynen öyle, canı cehenneme.

Bunu daha önce yazmamıştım, ben hatırlamak istemiyorum ki size yazayım ama yine hatırlatıldı işte, bir isim listesi atmış çöpe, nedir diye sordum, gideceklerin listesiymiş, kendi gibi serseri tayfasının yani, 20 kişi, hepsi erkek, kafadarlar, söyleyene kadar ödü patladı, o söyleyeceğinin ne olduğunu biliyor da ben bilmiyorum tabi, zorlandı söylemeye, niye zorlandığını, kızarıp bozardığını söyledikten sonra anladım, geçmişi o da hatırlıyor elbette benim gibi, eskisi gibi 8 boyutlu tepkiler bekliyordu benden galiba ama öyle olmadı, eski enerjim neredeee;))) olsa bana lazım zaten, senin için nefesimi tüketmem, 25 senedir anlamadıysa ona ne anlatacağım ki, bir defasında pasaportunu yırttım gidemedi;)) her defasında tehditler ettim, ?gelirken bir tanesini getir, burada da lazım olur? dedim, anlamadı, bunlar 8 boyutlu yaşanmıştı hep, benim devenin her yanı eğri yani, bir deliye bir ömrü heba ettim anlayacağınız. Bu yaştan sonra kimseden sadakat dilenecek halim yok, paşa gönlü bilir, kendimi süpürge de etmeyeceğim, ettirmeyeceğim.

3 ayda kendine geldi, cidden canımdan can aldı, canlandı, belli ki bensiz asla mutlu değil, hatta perişan, kısa süreli kırgınlıklar bile onu perişan etmeye yetiyor, bu 3 ay içinde olan, hem kel, hem fodul, hem ebleh, acısam acınacak halde ama aynı zamanda da hiç acınacak değil, beni de iki arada bırakıyor bu durum ama yapacak bir şey yok, kararım belli, ya ben ya o, kendimi seçeceğim tabi ki, belki bende onsuz mutsuzum, mutsuz olurum ama yapacak bir şey yok, yapabileceğim bir şey yok, çünkü öyle de mutsuzum, bu tip bir hayat tarzı benim bütün doğrularıma aykırı, bugüne kadar kabul etmedim, bundan sonrada etmem, ben o tipte bir kadın değilim, olamam zaten. Kaldıramam, midem o kadar geniş değil, oturup onun maceralarının takipçiliğini yapacak değilim. Ona iyi eğlenceler dilerim, bensiz!

***Hal böyle olunca son 20 saattir kafamda yine cevapsız sorular, dön, dolan, aynı yere geri gel, çocuklarım, ben, o, geleceğin nasıl geleceği, neler getireceği falan filan, gün geçti, ütünün başında düşüne düşüne akşam 7 olmuş saat, facebooku açtım, en üstteki ilk paylaşımda şöyle yazıyor, bir arkadaş yazmış, “sen umudunu koru yeter ki… Yardım gelir, Allah yar ve yardımcımızdır” sanki bana söylenmiş gibi. İnşallah öyledir;)))

Şu an bu durumu kabul edecek olsam geçen 8 yılın hesabını, o 8 yılda yaşananların hesabını nasıl vereceğim kendime, çocuklarıma, ne için yaşandığına dair, boş yere mi yaşandı onlar, değişen bir şey olmayacaktıysa, asla. Ben 10 yıl önce, 20 yıl önce neysem yine oyum, ve o olmaya da devam edeceğim, hiçbir şey beni ben olmaktan vazgeçiremez. Çocuklarım 10 yaşlarındayken çekinmemişim bunu yapmaya, şimdi 20 yaşlarındalar, şimdi mi çekineceğim! Ben ne kimsenin artıkçısıyım ne de yedek parçası, ne de olmaya niyetim var, ve bu kuru gürültülerle artık daha fazla kafamı ağrıtmak istemiyorum, herkes kendi bildiği gibi, kendi doğruları ile yaşasın, benim doğrularım onun doğruları ile aynı çizgide değil. Kendini Brad Pitt falan sanıyor galiba, hiç koşulsuz emrine amade olacağımı, zevzek, çok bekler. Bir insan ya vardır ya yoktur benim için, böyle yarımağız isteklisi hiç lazım değil. İstiyorum ama istemiyorum, istemiyorum ama istiyorum, isterim amaaa, amaaaa, olur canım, benim ömrüm senin için bana verilmiş zaten. Ölecek diye korktum da aldım eve, ölümüne dolaylı da olsa sebep olmamak için, zor görürdü bu günleri yoksa, şu an bıraksam yine 3 ay çekmez ölür, ciddiyim, o halde hala bana tafralanıyor ona şaşıyorum, kendi halini bile göremiyor, cahilin cesuru, avanak.

Mantıksızca, kendince kurnazca, yaptığı hareketlerden asıl zarar görenin kendisi olduğunun hala farkında değil, beni nasıl görürse bende onu öyle görürüm, ve ona göre davranırım, nasıl gördüğünü göremeyeceğimi sanacak kadar ahmak. 8 yıllık ceza aklını başına getirmeye yetmediyse daha ne gerek ki ona?

Birde bir yazı paylaşılmış yine facebookta; “pes etmek üzere misin? O zaman neden başladığını düşün” Şimdi ne hissediyorsam onun için başlamıştım, pes etmek yok, onun bunun peşinde gezenin benim peşimde işi yok! Bunu paylaşan Zeynep Turan, twitburç, ne zaman ne yaşasam hep onunla alakalı şeyler paylaşıyor, tesadüf olduğunu sanmıyorum. Ya kendi de yaklaşık şeyler yaşıyor aynı zamanda, gökyüzünün konumundan, ya da gökyüzüne bakarak anlatıyor, bilmiyorum.

Dar, köhnemiş sınırlar içerisinde baktığınızda astroloji size bir anlam ifade etmeyebilir, ben yıllardır takipçisiyim, kendimi bildim bileli ve benim için çok şey ifade ediyor, anlayabilene, anlamayana zaten anlatamazsınız, ne kadar anlatsanız boş yere. Astrolojiyi anlamak bir kadın önsezisi gerektiriyor belki birazda, bir erkeğin içinden kolaylıkla çıkabileceği bir iş değil. Birinin astrolojiyi anlamıyor oluşu astrolojiyi gönüllerdeki tahtından indirmeye yetmez. Ve şimdiye kadar rastladığım, bildiğim en iyi astrolog Zeynep Turan, tanımam etmem, babamın kızı değil, bütün tanışıklığım facebookta beğenmiş olmam, o kadar. Benim onu övmeme de ihtiyacı yok zaten, facebookta yüz binin üstünde beğenisi var, beni okuyan sayısı günde taş çatlasa 200-300 kişi, bilmem anlatabildim mi?

***Dün ütü yaptım dedim ya, bütün gün, neyse ki balkonda yaptım, bunalmadım, yağan yağmurdan yaz gelecekmiş gibi görünmese de yazlıkları çıkardım, yıkadım, ütüledim, yerleştireceğim, baktım dolaba sığması mümkün değil, 2 tane olan çoklu kemer askılarını boşalttım, pantolonları, şortları kemer biritlerinden astım, her bir askı 8 parça giysi aldı, dolap dolmak yerine boşaldı, bir dolu askı da boşa çıktı, gidip yine alacağım çoklu kemer askısı, bolca, ve müsait olan bütün pantolon, şort, gömlek, etek, hırkaları onlara asacağım, çok işe yarıyor. Hayat devam ediyor, her koşulda, ettiği müddetçe.

Aldım, bauhausta 8’li 3-4 lira, koçtaşta 12’li 13 lira, büyük olan daha kullanışlı, bir sırada daha çok giysi aldığı için, çünkü dolapta bu defada askı adedi olarak yer kaplıyor, ama dolaplar epeyce boşaldı.

***O bile anlamış waikiki nin kalitesiz olduğunu, bir daha bir şey almayacağım waikikiden diyor, english home dan aldığım yorganları görünce hiç hoşlanmıyorum, iğğğrenç, linensten aldığım yorganları görünce beğeniyle bakıyorum, kötü şeyi bir kere alırsınız, iyi olanı yine, yine, yine. Bir daha uğrar mıyım english home a, tövbeler olsun. Yazık olsun oraya para ödeyenlerin parasına.

***Pazar 17.30, herkes bir yana gitti, ben evde kaldım yalnız, çok sıkıcı. Kızım okul arkadaşlarıyla buluştu, bir kaç saat sonra gelir, oğlum yeni kalktı bir şeyler yiyip gitti, gece kaçta gelir Allah bilir, gece kuşu, evde de olsa uyuyamıyor, ne zamanki hoca ezan okuyor kalkıp yatıyor, diğer oğlum küskünüm şak şakla beraber gitti, onlar da birazdan gelir, onlar hep gidiyorda kızım gidince fena, arkadaşım o, bana kahve yapar, falıma bakar, yorgun görürse masaj yapmayı teklif eder, yapar, canı isterse kurabiye, kek, browni, poğaça yapar, bulaşığı toplar, kendi döküntüsünü elli kere söylerim ancak toplar, olsun, olacaksa kızın olsun, gözümün ışığı kızım.

Ona bakılırsa bende 2 gündür evde durmadım, bugün durayım bari, önceki gün bauhaus, kentpark, gordion, çayyolunda çağdaş market turu attım, yalnız, döndüm eve geldim, dün de bütün gün panoradaydım, oğlumun zoruyla, alışveriş edecekmiş, bensiz yapmak istemiyor, bugünde dinleneyim;))) Neyse ki yemek Türk sayfasındaki tariflerim var, onları pişiriyorum da çok canım sıkılmaya vaktim olmuyor;))) Siz de yapıyor musunuz? Domates çintmesi nefis oldu, bizim yemek tatlarımız dünyanınkinden çok farklı, bizim yemeklerden şaşmamak gerek. Yemek işi de bitti zaten, bir film açıp izleyeyim bari, son zamanlarda hiç güzel filme de rastlamıyorum, on dakika izleyip kapatıyorum genellikle, filmler bile sıradanlaştı.

***Son anda yine birşey çıkmazsa büyük olaslıkla yarın tatilde olacağım, bütün hava muhalefetine rağmen, bir aydır hep gidiyoruz da bir türlü olamadı, hep birşeyler çıktı, küçük oğlum ve kızımla, yeni şoförüm küçük oğlum, büyük oğlumun yaz okulu var, daha bir ay sürecek, neyse, oradan da sizi ihmal etmem, merak etmeyin;)))

***Tv’ler zaten boktandı, ramazan geldi eski günlerini arar olduk, başta trt, diğerleri show, atv, otur kalk dini yayın, başka bir şey yok, hele ki trt, takke, fes, sarık görmekten içim bir hal oldu, münasebetsizler, izlediğimden değil, geçerken görüyorum.

Bedirhan Gökçe, gerçi tanımam etmem, oldukça geniş olan skalamda yer alan bir isim değil, ancak bugün ev kuşunda izledim biraz, tv izlemiyormuş, film izlermiş sadece, adamın akıllısı, tv den para kazan ama izleme, iyi iş, haklı, izlenecek şey mi var, kendi de dahil tabi!

***Herkes herşeye derin hoşgörü duymak zorunda sanki, öyle bir intiba yaratılmaya çalışılıyor nedense, ben iyiyim, o da iyi, sen de iyisin, herkes iyi, bizler iyiyiz, ne güzel bir dünya, şurada çiçekler, şurada böcekler, ama yok böyle bir dünya, ayrık otlarının olmadığı bir tarla var mı, belki bende bir ayrık otuyumdur, bir başkasına göre, önemli olan genel geçer doğrular, herkes herşeyi hoş görmeliymiş, niye, görmüyorum, bir erkeğin bir erkekle, bir kadının bir kadınla cinsel ilişkisini hoş görmüyorum, görmek zorunda da değilim, kimse bana bunu hoş gördürtemez, o ilişki biçiminin onurlu ve saygın bir ilişki biçimi olduğuna da inanmıyorum, öyle uluorta onur yürüyüşü diye ortalığa salınmalarını da doğru bulmuyorum, ne işleri var sokaklarda, onurlu olduklarını kanıtlamak için sokağa çıkma ihtiyacına niye ihtiyaç duyuyorlarki, ben eşcinsel bir ilişki içinde değilim ve bunun için onur yürüyüşüne ihtiyaç duymuyorsam onlar da duymamalı, üstünlükleri nereden kaynaklanıyor, kendileri bundan eminlerse, onurlu olduklarından, kendi içlerinde, bildikleri gibi yaşamaya devam etsinler, dört duvarın arasında, geriden gelen gençliğin o pisliğe daha çok bulaşmaması için kapalı kapılar arkasında, iki hemcinsin sevgili olmasının nesi onur, onurluluk ki bunu insanlara, özellikle de gençlere onurluluk diye yutturacaksınız?

Sen ne kadar tanıyorsan bende o kadar tanıyorum Zeki Müren’i, yaşıt olduğumuzu yazmıştım, Zeki Müren hatırlanacak olsa idi şimdiye kadar hatırlanırdı, kimse hatırlamadığına göre arkasında bıraktığı iz, hatırası pekte hatırlanacak cinsten değil demek ki, bir sen mi hortlatacaksın, yaptığın nostalji rüzgarıyla, bu kadarı seni bile aşar gülüm, kendini dev aynasında görmekten vaz geç.

Ben duygusallığıma kapılıp 3 çocuğumun babası 25 yıllık kocamla olan nahoş iletişim biçimimizden söz ediyorum ve dönüp soruyorum kendime, çizginin çok dışına çıkıyor muyum acaba diye, ben bile imtina ederken eşcinsellerin ortalıkta işi ne, ve bunu dile getirenlere, savunanlara ne oluyor? Bu yürüyüşü engellemeyi de akp ye bağlamak pes yani, akp başta olmasa başka türlü mü olması gerekiyordu? akp ile çok şeyi bağlantılandırabilirim ancak eşcinsel yürüyüşü biraz abartılı kaçar. Engellenmişler de ay çok büyük iş olmuş, çok üzüldüm, nonoş tontişlere dokunulmasın, herkese dokunulabilir, onlara dokunulamaz, sırtlarını sıvazlayım biraz daha çocuklarımız da ibne olsun, bu mu istediğiniz şey! Her ortalığa kendini atan deli elini kolunu sallaya sallaya yürüyüş mü yapacak bu ülkede, bu mudur sizin özgürlük anlayışınız, benimki öyle değil, nizam, intizam, medeniyet, ahlaki uygunluk, çocukların korunması, bunlar özgürlük kapsamında değil mi? Nasıl öğrenmiştik okullarımızda demokrasiyi, birinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerinin özgürlüğü biter, hatırlayabildiniz mi? Çocukların, gençlerin hak ve özgürlüklerini koruyup kollamak kimin vazifesi, kime düşer, biz büyüklere değil mi? Büyümemizin zamanı gelmiş olmalı artık, beyin itibarıyla.

Hiçbir beyni sulanmışın benim çocuklarımın veya yine en az benim çocuklarım kadar değerli olan diğer çocukların akıllarını karıştırmaya, çelmeye, olmadık şeyleri kafalarına sokmaya hakları yok, daha açıkçası daha fazla eşcinsele ihtiyacımız yok, yeterince varmışlar zaten görüldüğü gibi, ortalığı kızıştırıp, kendilerini meşrulaştırıp eş potansiyellerini mi arttırmaya çalışıyorlar, benim çocuklarımdan ve diğer çocuklardan gözlerini, ellerini uzak tutsunlar yeter, özgürlükse özgürler, istedikleri yerde ne halt yiyorlarsa yesinler, yok onurluymuşlar, yürüyüş yapacaklarmış, evlerinde kendi kendilerine yapsınlar o onurlu yürüyüşlerini, birbirlerine kırıta kırıta. Dünyada sorun bitmişte bir onların şeyinin etrafında dönüyor sanki her şey, başka bir dertleri yok, Allah dert vermemişte ondan, ana, baba parasıyla kuduranlar.

Kızınız için, oğlunuz için eşcinselliği uygun görüyorsanız, böylesi bir gelişmeden memnun kalacaksanız konuşun tabi, onların onur yürüyüşlerini savunun, yok öyle değilse susun, hiç değilse daha fazla genci o batağa itiklemeyip onur yürüyüşü yapma ihtiyacını duyacak duruma düşürmemiş olursunuz, susunca birde adam sanırlar. Ben çocuklarım için eşcinselliği uygun görmüyor ve karşı çıkıyorum, şu an yazarken bile çocuklarım ve eşcinsellik kavramlarını birarada kullanmak ağırıma gidiyor, erkek adamın erkek arkadaşı olur, erkek gibi yaşar, kadının ise kız arkadaşı, birlikte dedikodu yapar, kocalarını çekiştirir, kahve falı bakarlar, o ikili arasına haşna fişna girmez, birbirlerini ellemez, birbirlerine dokunmazlar bile, kızınız kız arkadaşıyla, oğlunuz erkek arkadaşıyla birlikte kaldığında, evine gittiğinde, birlikte tatile gittiklerinde aklınıza başka şeyler gelmemeli, güvenle bırakabilmelisiniz birbirlerine, ar-ka-daş-tır onlar, var mı arkadaşlıktan daha güzel bir şey, do you understand me, do you know mean arkadaş, her yönden ahlaksızlıktır bu, kim ne derse desin, ben oğlumu erkek doğurdum, kızımı kız, var mı bunun arası, yok, oğlum erkek olarak, kızım kadın olarak yaşayacak, yok bu işin bir orta yolu, onur yürüyüşüymüş, sittirsin gitsinler!

Anladık, karşıyız, karşıyız da neye karşıyız, dön bir sor kendine, karşı olduğun ne? Bizi birbirimize kenetleyen, ayakta tutan kaç değerimiz kaldı zaten şunun şurasında, inandığımız, güvendiğimiz her şey birer birer kayıp gidiyor gözümüzün önünde, ahlakımızı da alın elimizden, sipsivri kalalım. Her yazanın her yazdığını beğenmek ve onaylamak durumunda da değilim. Bir köşe yazarıysanız ve kalabalıklara hitap ediyorsanız onun, o sorumluluğun gereğini yerine getirin, o yeri hak ettiğinizi anlayalım, herkes herkese hoş görünmeli diye bir zorunluluk yok değil mi? Şakşakçılara mı ihtiyaç duyuyorsunuz? İşiniz sayfa doldurmak mı, bunları yazacağınıza boş kalsın daha iyi, bir günde yazmayıverin, yazdığınız cümle sayısıyla orantılı mı insanlığınız? Beni burada okuyan 3 kişi, 5 kişi, belki o kadar bile yoktur da kendi kendime kuruntulanıyorumdur, hatta sadece kendime bile yazıyor olabilirim, bununla ilgili bir kanıtım yok elimde, okunduğuma dair,  okuyan var sonuçta ama belki bu sayfayı değilde başka sayfaları okuyor olabilir, yüzlerce sayfa var, bunu bilemem ki, benim yazdıklarım bu durumda ancak 3-5 kişiyi bağlar, ama iddialı bir isimseniz ona göre davranmalısınız.

Yazmayacak, cevap vermeyecektim aslında, kaşınınca dayanamadım, neyse, iyi oldu, anlaşıldı sanırım ne demek istediğim. Bir kişi her şeyi ben bilirim, en iyi ben bilirim havasına girdiği zaman, amatör ruhunu kaybettiği zaman, ben neymişim be abi kıvamına geldiğinde anlayın ki bir şey bilmiyordur, üflüyordur, balon üflüyordur, fısss, boş, kıl olurum, her şeyi de bilmeyiver, her konuda ahkam kesme, bir kişi her şeyin en iyisini bilir, her konuda en yetkin kişi o’dur diye bir şey yok ki, ne bu hava? Alttan alıyor olabilirim, alçak gönüllü olabilirim, karşınızda kendimi küçültebilirim, her şeyimi önünüze sermiş, seriyor olmam kimseye bana karşı bir üstünlük sağlamaz, beni yargılama, küçük görme hakkını nereden buluyorsun kendinde, tüme varımla mı, tümden gelimle mi ulaştın bu sonuca, dayanağın nedir? Sizde serin serebiliyorsanız hayatınızı hep birlikte irdeleyelim, beğendiniz mi fikrimi, yeri geldiğinde dimdik durmasını da bilirim, çok durdum ve hafızam hala oldukça iyi, sendelemiş olabilirim ama düşmedim, hayatın beni bir bencil ve şerefsizin önüne sürüklemiş olması; ki türünün tek örneği olduğunu hiç sanmıyorum, gocunmanızı gerektiren bir durum mu var ortada acaba, benim değerimden bir şey kaybettirmez, aksine kazandırır, her şeye rağmen ayakta durabilmeyi ve 3 çocuğumu ayakta tutabilmeyi başardığım için, ben aynı benim, ne zekamdan bir şüphem var ne de kişiliğimden, böyle biline! Dümbüklüğün gereği yok yani, dümbük. Dokunuyorsa söylediğim, çalma. Sen hırsıza hırsız demeyi biliyorsun da ben bilmiyor muyum, ne demişti baş hırsız, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, ben zaten susmam. Elim biraz ağırdır, masaya vurdum mu sesi gelir, yarattığım gürültü kirliliği için pardon.

Aslına bakarsanız hakkında tek kelime bile etmek istemediğim bir konu bu, hiç bulaşmak istemiyorum, ne işim olur onlarla, hele ki tatilde, ancak mecbur bırakıyorlar, sus, sus, sus, nereye kadar? İşin özeti, KES SESİNİ!

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *