Press "Enter" to skip to content

günlük 5d nisan’20

***Maske işe yaramıyordu da çinde niye insanları maske takmadıkları için yaka paça hapse tıkıyorlardı, hiç mi görmedik o manzaraları, işe yaramış ki çin başarılı oldu bu konuda, bizde takmayın denmesi ise bir garip, bile bile ölün der gibi, bir maske kadar kıymetimiz olmadığındandır elbet, başkaca ne nedeni olacak, hasta olan taksın deniyor ancak insanların yüzde ellisi zaten bilmeden, farkında olmadan atlatıyormuş bu illeti, kim hasta kim değil kim nereden bilecek, yani güvende değiliz, ölüm kol geziyor sağımızda, solumuzda, bu demektir ki bizler kendi pandemi kurulumuzu kendimiz oluşturup maske takacağız, başka çaresi yok, maske bulabilecekmiyiz, bende maske yok şu an için, nereden, nasıl bulurum da bilmiyorum, bu kargaşada, bunun için evime kargo istemek te istemiyorum açıkçası, belki isterim, belli de olmaz, ama ıslak mendillerin iki uzun kısmından bir santim içeriden kulak çizgisi kestiğinizde oluyor size maske, iki kat olarak kullanmakta fayda var, hiç yoktan iyidir, güneş gözlükleri de işe yarar bu konuda, elinizi ağzınıza, burnunuza, gözünüze götürme riskiniz de ortadan kalkmış olur böylece, alem buysa kral korona, ona göre çeki düzen vereceğiz bizler de kendimize, bu söylediklerim aynen eldiven için de geçerli, kafaya da bir kapşön hiç fena olmaz.

***Sağlık bakanının metin yazarını gözlerinden öper, traşı biraz kısa kesip kısa yoldan sadede gelmesini niyaz ederim,,, daraldım dinlerkende, ilk yoğun bakım açıklamasındaki doluluk oranı yüzde 63’tü, dünkü açıklamada da yüzde 63, nasıl oluyor, yoğun bakımdakilerin sayısı iki katından fazla artmışken, yoğun bakım üniteleri de mi arttı acaba, hemde aynı oranda, yoksa plak mı takıldı da 63, 63 deyip duruyor, niye istanbulda bu kadar yoğun, onun bir açıklaması yok mu acaba, ankaranın izmirin on katı, nüfus olarak on katı değil sonuçta, niye mantıklı açıklamalar yapılmıyor da geçiştiriliyor her şey, bilmek hakkımız değil mi bu 13 bin kişinin kaçı umre kaynaklı, kaçı değil, oralar sır kapsamında, sorulamıyor bile, sor da gör gününü.

***boşuna aptal demiyorum işte bunlara, kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar, adam ilinin, ıspartanın adını temize çıkaracağım derken umrecileri ele vermiş, gerçek apaçık ortada işte, ıspartada 268 korona pozitifin 245i umreci, türkiyedeki coronanın yüzde doksanından fazlası umre kaynaklı, ve umreden dönen 586 kişinin 245’i corona pozitif, neredeyse yarısı, ya karantinaya alınmadan evlerine gönderilen umreciler ne oldu peki, onların ne kadarı corona pozitif çıktı bilen var mı, yok tabiki, ben demiyorum, akp li diyor bunu, bu sayıları, ama onların aptallıklarının cezasını biz çekiyoruz ve daha çoookkk çekeceğiz, bu akılla gidersek.

***bunun dönüşü yok artık, akp küme düştü, milletinin 3 ay elektiriğini, suyunu, gazını ödeyemeyen devlet devlet midir, yuuuuhhhh, dilenciler, uğurlar ola, son turlarını attıklarının farkındalar da anlamamazlıktan geliyorlar, ama biz anlıyoruz nasıl olsa ne olup bittiğini.

***Doktorların da can güvenliği sağlanmalı ve belli bir yaşın üstündeki doktorlar bu işin dışında bırakılmalı, nasıl 65 yaş evde tutuluyorsa onun gibi, ama doktorlarda bu yaş sınırı daha aşağıya çekilmeli, bizler yaşayacağız diye doktorlar kurban edilmemeli, dünkü sağlık bakanının açıklamasında memurlar netin muhabiri, ilk soruydu, danışıklı bir soru sordu, şöyle, emekli sağlık çalışanları bu durumda işlerine geri dönmek istiyorlar dedi, sağlık bakanı da evetledi bu soruyu, ama bir yandan da sağlık çalışanlarının işten ayrılmalarına yasak geldi üç aylığına, şimdi burada hangisi doğru hangisi yanlış, belli ki milleti gaza getirmeye çalışıyorlar o soruyla, huurrraaaa dalacak eski sağlık çalışanları sanki coronaya.

***bugün, 2 nisanda, maske konusunda fikirler değişmiş, herkes her an takmalıymış maskeyi, kimin taşıyıcı olduğu bilinemezmiş, yaş gözetmeksizin dışarda maske takılmalıymış, öyle dediler sayın bilim kurulu üyeleri, bilim kurulu üyesi doktor levent yamanel dedi bunu, şimdiye kadar niye takmayın dediklerinin cevabı ise bilinmiyor tabi, sormak ne haddimize, ne derlerse o doğrudur, dün takmayın doğru bugün takın doğru, ilk görülme başlangıcından 25 gün sonra, o 25 gün içinde fazladan kaç kişi enfekte oldu takmayın dendiği için acaba, kim bunun sorumlusu, hiç kimse değil, kim öyle bir şey demiş ki, hiç kimse, demediler öyle bir şey, derler mi hiç, bilerek bizi öldürmeye mi çalışıyorlar, hiç olmayacak ve akla gelmeyecek şey değil, risk grubu 65’ten 60 yaşa düşmüş, 50 üstünde başlıyormuş aslında risk, bizde ölüm yaşları daha aşağıda anlaşılan dünyaya göre, sigara ve kronik hastalıklar faktörüyle, dünyadan ne kadar sağlıksız olduğumuz da çıktı böylece ortaya, ama söylemedikleri için olanı biteni, her şeyi olduğu gibi, bilemiyoruz tabi, varsayım benimkisi, dünyada, yada çin açıklarken, 78’di ölüm yaşı ortalaması, bizdeki bilinmiyor bildiğim kadarıyla, yani açıklanmıyor.

***Dün yapılan açıklamaya göre 30 büyükşehire giriş çıkış yasak, 20 yaş altına evden çıkış yasak, maskesiz çarşı pazar yasak, kızılay dağıtmaya başlamıştır artık mutlaka maskeleri, kızılay dünyaya yetiştiğine göre biz de bir hayrını olsun görürüz artık herhalde, 20 yaş altı yasak, 65 yaş üstü yasak, orta yaşa laf yok, onlara laf ederse para vermesi gerek ondan, para canımızdan daha kıymetli ondan, bizden önce kendine gelir sıra inşallah, amin, yaş haddi de yeterli nasıl olsa, hadi corona, göster kendini.

Toplanan yardımlar için eskiden de toplanmıştı diyerek örnekler verdi, o örnek verdiği dönemde kurtuluş savaşı veriliyordu, 100 yıl önceydi, şimdi neyin savaşı veriliyor da utanmadan, arlanmadan bizden para istiyor, elini, gözünü cebimizden alamıyor, alamadı bir türlü, deprem olur para ister, sel olur para ister, su olur para ister, ister oğlu ister, doymadı gözü bir türlü paramızla, gözünde büyüyor paramız, 100 yılda bu kadar olsun yol alamadıysak, kenara 3 kuruş para koyamadıysak, devletçe, 100 yıldır ödediğimiz vergiler kimin cebinde o zaman, ve bunun sorumlusu kim, dilenciler, bir kuruş vermem, veren de enayidir, devlet versin, ben niye veriyorum, devlet bana da versin ayrıca, ben devlete niye veriyorum, mağdur olan benim, ölme riski olan benim, para isteyen devlet, bu nasıl bir hesap böyle, eğer ben verecektiysem hala kırk yıldır bu devlete dolaylı, dolaysız niye vergi ödedim, ödüyorum, baksın bakalım dünyaya bir tane milletinden dilenen var mı bu corona esnasında kendi gibi, utanmaz arlanmaz, koyun can derdinde, bizimki olmuş kasap, elinde satır, ya malını ya canını der gibi bize, ölümle, açlıkla, yoklukla tehdit edilen biz, para verecek olan yine biz, biz canımızın derdine mi düşeceğiz yoksa onun para derdini mi çekeceğiz, bütün dünyanın bir derdi var, corona, bizim iki derdimiz var, corona ve tayyibin bitmek tükenmek bilmez para hırsları, adamın dini imanı para olmuş, eli titriyor elinden para çıkacak diye, sanki babasının parası o paralar, babasından miras kalmış ya, çok biliyorsan sat saraylarını, uçaklarını, gemilerini kurtar bizi bu durumdan, sen sefadan başını kaldırma biz cefada sana para yetiştirelim, nasıl oluyor bu iş, bi aklını başına al önce, adama demezler mi önce kendine bak diye, dokunulmazlığın ne, üstünlüğün ne, kimsin sen, balıkçının oğlu, başına dönsün inşallah o yaptığın ince ince hesaplar, amin.

Neredeyse bir aydır hepimiz evlerimizde hapisiz, yarınımız belli değil, ölür müyüz kalır mıyız kimse bilmiyor, hangimiz ölürüz hangimiz kalırız o bile belli değil, herkes kendi canından ve canının canlarından endişeli ve her evden mutlaka ve mutlaka ölüm veya ölümler olacağı kesin, ve ölülerimizi kendimiz gömemeyeceğiz bile, daha ne istiyor bu deli bizden, canımızı mı, canımız zaten ortada, daha nesini alacak canımızın, canın çıksın inşallah ta bir kurtulalım senden, ve seni de gömemeyelim inşallah, gömmek nasip olmasın seni bizlere, düş yakamızdan, yeter, sus artık, kapa o kapanmaz çeneni, bıktık usandık seni duymak, görmek, hissetmekten, uzak dur bizden, benim derdim bana yetiyor, herkesin derdi kendine yetiyor, o tutturmuş para diye, bunca baskının altında kaldığımız yetmiyormuş gibi birde para ver baskısının altında ezmeye çalışıyor bizleri, yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor, biz para istemeye mahal kalmadan kendi istiyor ki bizde para isteyecek yüz kalmasın, istiyorum, bana da para verecek herkese de, bulamıyorsa defolsun gitsin bildiği yere, para diye diye paramparça olursun inşallah gittiğin yerde.

Bu iş bitsin kanada başbakanını transfer edelim bize, transfer parası neyse veririz, alışkınız nasıl olsa vermeye, hiç değilse her başı sıkıştığında bizden para istemeyeceği belli, istamediği gibi üste para veriyor birde, mert adam, gözü tok, her halinden belli, asalet akıyor adamdan, bir ona bak bir buna, biri eski kanada başbakanının oğlu diğeri kasımpaşa futbolcusu, olsun o kadar fark tabi.

Boş konuşacağına corona arasında ulaştırma bakanının niye bakanlıktan alındığını anlatsın bize, ihaleyi istemediğine verdiği için mi, limanları koronadan koruyamadığı için mi, kanal istanbulu istediği veya istemediği için mi, anlat biz de bilelim, kim yalancı, kim hilekar, kim bizi aldatan, yoksa bütün oklar seni gösteriyor hilekar ve aldatan olduğun konusunda, hala bu hakkın varken kendini temize çıkar, çıkarabiliyorsan tabi, ankaradaki 800 coronavirüsün nerede olduğunu anlat veya, aramızda mı yoksa umre karantinalarında mı, devlet sırrı mı coronalıların nerede olduğunu bilmek, karantinalardaysalar eğer ben niye tedirgin yaşamaya mahkum ediliyorum mesela.

***sosyal mesafenin sağlanmadığı araçlarda araç sürücülerine 3500 lira, kişilere ise 350 lira ceza kesilmeye başlanınca, paranın bolluğundan olsa gerek, şahsım maskeleri bedava dağıtmaya başlamış, bonkördür biliriz, 3500 liraya epey bir maske alınır sonuçta, istanbulda son 9 günde 1,5 milyon sosyal mesafe ve sokağa çıkma cezası kesilmiş, kısa coronanın karı, daha ne olsun, körün aradığı bir göz, biri eğri biri düz, erzincanda işe giden yüz kişiye otobüste yakın oturmaktan ceza kesilince cezalar protesto edilmiş, insanlar gözaltına alınmışlar bu yüzden, maraşta da kızıyla gezen kadına sosyal mesafeden ceza kesilmiş, bu kadın ve kızı evlerinde sosyal mesafeyi koruyarak mı yaşıyorlar acaba, reziller, işi haraca çevirdiler iyice, kırk haramiler, kırk haramilerin de bir başı var tabi, geçenden de geçmeyenden de üç akçeye döndü bu iş iyice, başlarına döner inşallah bize ördükleri bu çoraplar, elbet bir gün.

chp den tık var mı bu azılı cezalar hakkında, yok, demek ki hepsi aynı bokun soyu.

***Koronavirüs değil frekans silahı başlıklı bir video var, coronanın 5g kaynaklı olduğunu söylüyor, çinde 5g protestoları videoları var, insanlar sokaklara dökülmüş, iki gün önce, 5g ve ölümler, kuş ölümleri konusunun işlendiği videolar var, buna benzer bir haber hemen corona öncesinde paylaşılmıştı, ben de paylaşmıştım, başlığı ölü kuşlara dokunmayındı, çünkü dokunduğunuzda hastalığı alıyormuşsunuz demek ki, bunu artık ve şimdi biliyoruz, demek ki ölü kuşlar varmış ülkemizde de corona öncesinde, o zaman farkında değildim, değildik meselenin, önüme düşmüştü ve sıradan bir haber olarak paylaşmıştım, değilmiş meğerse, şimdi yeniden açıp baktım o habere, 17 ocakta düşmüş bu haber internete, avcılarda ve beylikdüzünde toplu kuş, özellikle karga ölümleri olmuş ve sonrasında yine avcılarda batı nil virüsü olduğu sanılan bir hastalık görülmüş insanlarda, veteriner hekimler uyarmışlar ölü kuşların ellenmemesi için, salgın olasılığına karşın, hastalığın kuşlardan bulaştığını düşünüp, haber bu şekilde, avcılar ve beylikdüzü istanbulun edirne çıkış istikametinde, 5g verici istasyonlarının burada bulunmaları olasılığı da yüksektir büyük bir ihtimalle, bu da sanırım açıklıyor şimdilerde hastalığın niye daha çok istanbulda görüldüğünü, o açıklanamayan sırrın ne olduğunu, niye istanbulda daha çok görüldüğü sırrı, ve niye aynı anda her yerde de görülmeye başlandığının cevabı, her nerede olursa olsun yatkın ve dayanıksız vücutları etkiliyor olduğundan, istanbulda daha çok ama her yerde var, hükumet açıklıyor mu bu soruların cevaplarını, niye istanbulda çok olduğunu mesela, böyle bir soru ne sorulabiliyor ne de açıklanıyor, veya cevabı var mı, var mutlaka ama bize söylemeye niyetleri pek yok gibi, aklımda daha neler neler var bilseniz, devam edin okumaya, niye ilk etapta dağın başındaki maçahelde, yani artvin borçka, camilinin karantinaya alınışının cevabı da rakımının yüksek oluşunda saklı olmalı, 65 yaş üstü yaşayan çok insan var olduğu için denmişti ilk karantinaya alındığında macahel, 65 yaş üstü yaşayanların çok olduğu tek köy macahel mi koca türkiyede, yalanın da böylesi, artvinli olduğum için biliyorum macahelin rakımının yüksek olduğunu, peki ya rizede karantinaya alınan köyler dağ köyleri miydi, veya bütün türkiyede, büyük olasılıkla öyle çünkü hiç merkezlere değil hep köylere kondu karantinalar, rizenin ve artvinin bu bağlamda farklı bir özellikleri daha var, istanbulla aynı enlemde, çizgide olmaları, uf, beynim yanacak düşünmekten, demek ki bu işin koordine edildiği tek merkezden belirlendi bu karantinaya alınacak bölgeler, türkiye kaynaklı değil tabi, yurtdışı kaynaklı bir merkez olmalı bu, eh, bu ve bütün bunlar benim varsayımım tabi, düşündükçe neler neler geliyor aklıma, bilim kurulundan veya başka bir doktor söylemişti tv de, zaman zaman gevşemeler, açılmalar olacak tekrardan kapanmalar olacak demişti, evlere, hastalığın seyrine göre, bence burada asıl baz alınan hastalığın seyrinden çok frekans ayarları, hastalığın seyrine göre de frekansları ayarlıyabiliyorlardır sonuç olarak, yani dışarda durağan bir illet varsa zaman zaman girin veya çıkın denebilir mi insanlara, demek ki o ayarlarla oynanabiliyor, gittikçe daha da yükselecek demek ki o frekansın ayarları, bence öyle, ilk etapta dahi bunca kayıp olduğuna göre ve zaman zaman içeri girişler, çıkışlar olacağına göre her seferinde arttıracaklar frekans ayarlarını, kendilerine gerekli olan ayara gelene dek devam edecek olmalı bu artış, deney yapıyorlar üzerimizde, yapılan her aşamada, frekans ayarında ölenler ölecek kalanlar adeta nuhun gemisindeki insanlar olacaklar, gittikçe kendimi bile aşıyorum bence düşünme potansiyeli açısından, inşallah daha fazla delirmem bu süreç bitene kadar, şu an çindeki olay bu mu yoksa, şimdi gevşettiler ve tekrardan başlayacak olabilir mi, neden olmasın, tam olarak bitti demiyorlar çünkü hiçbir zaman, hep bir aralık kapı bırakıyorlar tehdit unsuru olarak, bir başka varsayımım, niye yerdeki başıboş köpekleri değil de havadaki kargaları etkilediği, bu da yükseklikle ilgili olmalı, köpekler kapalı alanlarda değiller sonuçta, toplanmıyorlar da, sahi köpekleri niye etkilemiyor, ev köpeklerini de, beyinleri gelişkin olmadıkları için mi, kargalar da zeki olarak bilinirler, niye diğer kuş çeşitleri ölmüyor da kargalar ölüyor, aklımda deli deli binlerce sorular, salgın adlı filmde de öncelikle beyinleri etkiliyordu corona benzeri hastalık, film 2011’de çekilmiş, 2018 yılı yapımı bir netflix dizisinde adı geçiyor coronavirüsün ve adı tam da bu şekilde, ve bulguları da aynı, bir uzakdoğu dizisi, oyuncuları çekik gözlü, nasıl, nereden biliniyordu bu denli olacaklar, on yıl ve iki yıl öncesinden üstelik, köpekler için dışarı çıkış saatleri olarak akşam saatleri belirlendi, köpeğin sıçmasının saati mi olurmuş, akşam saatlerinin özelliği ne, ona göre düşürüyorlar mı frekansları o saatlerde, sizin aklınıza başka bir sebep geliyor mu, benim gelmiyor.

yani 17 ocaktan daha önce, ta o zamandan başlamış demek ki bu hastalık istanbulda, çinle aynı zamanda yani, ve bu yine açıklıyor niye wuhanda, new yorkta, istanbulda, italyanın zengin kesiminde yoğun olduğunu, yoğun kentlerde denendi demek ki 5g öncelikle, çinde ilk gördüğümüz manzara neydi, insanların küt diye düşmeleri, böyle bir hastalık çeşidi görülmüş şey mi, hayır, böyle bir hastalık olabilir mi, bence yine hayır, yığılmayı anlayabilirim ama dümdüz küt diye düşme ne duyulmuş ne de görülmüş bir şey, peki niye bizde insanlar küt diye düşmediler, ikincil, insandan insana bulaşma aşamasından sonra kaptıkları için mi, çinde daha mı çok birincil aşama olan direkt 5g den almışlardı acaba hastalığı, o yüzden mi küt diye düşüyorlardı, yada çinde daha yüksek dozda mı denenmişti, bu da olabilir, veya bizde de oldu da batı nil virüsü diye üstü mü örtüldü, örtülmüştür, bu çok daha olabilir.

(burada bir parantez açıp batı nil virüsü meselesine ufak bir dalış yapmak istiyorum, son bir iki yıldır ara ara duyuyoruz bu batı nil virüsü vakalarını, değişik yerlerde, sivrisinek kaynaklı olduğu söyleniyordu, havadan diyecek halleri yoktu elbette, sivrisinek te havada ya oradan esinlenmişler, hatta ben bu yaz için sivrisineklere karşı daha da önlem almayı düşünüyordum batı nil virüsü vakalarını duydukça, artık gerek kalmadı sanırım, bela çok daha farklı çıktı, birazdan ayrıntılı bakıp yazacağım ancak aklımda kalan bir şey var, son bir yıl, hatta altı ay içinde güneydoğuda bir asker 9 ay koma halinde yaşadıktan sonra ölmüştü, yani şu entübe denen şey olmalı koma, yarı ölü hali, güneydoğuda neredeler askerler, dağlarda, yani yükseklerde, deneylerin, tecrübelerini bu vakalar üzerinde gerçekleştirmiş olmalılar, 9 ay entübe halinde yaşattıklarına göre, ankarada bir hastanede öldü o asker, orada bakıldı yani 9 ay boyunca, denek olarak kullanıldı yani, başka başka vakalar da duydum bu süreçte zaman zaman batı nil virüsü olarak, şimdi bakıyorum, baktım, bnv deniyor, belirtileri, sonuçları açısından coronanın tıpkısının aynısı, hiçbir fark yok, en ufak bir fark bile yok, açıp bakabilirsiniz, yani bildiğin corona bu, ad değişikliğine gitmişler dikkat çekmemek için, temmuz 2019’da avclarda 4 vaka görülmüş, türkiyede ilk görülüşü 2010’muş, aralık 2019’da yeditepe ün. bnv sıtmanın yerini alacak başlıklı bir yazı yayınlamış, o yazıda geçen yıl 26 bnv vakası görüldü, biri öldü diye yazıyor, bütün dünyada da yaygın olarak görülüyormuş)

peki neden uçak ve gemi yolculukları sırası ve sonrası görüldü daha çok bu hastalık, umre diye sandığımız şey aslında uçak yolculuğu muydu, uçak ve gemiler 5g ile mi donatılmışlardı, bir başka varsayımım, uçaklar da havada, bu daha çok oturdu sanırım, gemiler de çok yüksekler sonuçta, çok çok katlılar, ve sonsuz açık alandalar, çok katlı apartmanlarda da var mı acaba aynı sorun, ben çok katlı bir sitede oturuyorum ve oturduğum sitede ve yakın sitelerde varmış mesela corona, bunu böyle açıklamadıklarında, ki açıklayamıyorlar, hastalığın artmasına sebep olmuyorlar mı, ama tabi ki açıklayamazlar, biz sizi bile bile ölüme sürükledik, sürüklüyoruz mu diyecekler bize, demezler elbette, bu durumda kayıpların bir parça daha yükselişine de göz yummak zorundalar, çokta umurları değildir zaten, göze almışlar belli ki belli çapta ölümleri, yine bu anlamda balkonlar ne kadar güvenli, balkona da çıkmayın diyecek halleri yok tabi, o kadar da aptal değiller, vakaların istanbul, ankara ve izmirde yoğunlaşmasının nedeni bu şehirlerde çok katlı binaların olması mıdır, vakalar genellikle kaçıncı katlarda görülmektedir, sorulacak çok soru ve bulunacak çok yanıt var görüldüğü gibi, bir soru daha, çinde insanlara maske kullanmak zorunlu iken bizde niye maske takmanıza gerek yok dendi, henüz insandan insana bulaşma aşamasına gelinmediği için mi, yani henüz 5g aşamasında olunduğu için mi, sanırım öyle ve bu demektir ki her şeyi biliyorlar, hastalığın her aşamasını ve ne şekilde davranacağını, nasıl ilerleyeceğini, yeterince deney yapmış olmalılar üstünde, akıllarınca bize çaktırmıyorlar.

yine aynı zamanlarda, corona ilk duyulduğunda da uzun uzadıya bir yazı vardı onu da paylaşmıştım corona ve 5g ilişkisine dair, en başından beri bilenler biliyormuş demek ki meseleyi, o yazıda havada iz bırakan, yani kimyasal bırakılan uçaklardan da bahsediliyor, bunlardan yıllardan beri bahsediliyor zaten, tekrardan bulursam o yazıyı bir daha okuyacağım, bildiklerine dair bir kanıt daha size, neden dağ bayır yalnız başınıza gezebilirsiniz demiyorlar da hep evde kalın, evde kalın diyorlar, çünkü tehlikenin dışarda gezdiğini biliyorlar, meselenin bulaştan çok 5g ile olan ilintisini biliyorlar,mış, dışarı çıkmayın demiyorlar ama hiç, hep evde kalın diyorlar, algıyı hiç dışarıya, dışarıdaki tehlikeye kaydırmıyorlar, dışarıda ne var da çıkamıyoruz dışarıya kahrolasıcalar, niye 60 yaş üstü ve 20 yaş altı kapalı tutuluyor, çünkü dışarda averelik edilebilecek yaşlar onlar, öbür türlü orta yaşlar zaten işyerlerinde ve kapalı ortamlardalar, bir bir oturuyor düşününce her şey yerli yerine, yani asıl mesele olan insanlardan uzak olmaktan çok dışarıda olmamak, onun için evde tutmaya çalışıyorlar bizi, ilk bulgular neden baş ağrısı ve halsizlik, önce beyni mi etkiliyor 5g, öyle olmalı, bu en etkili varsayımım,,, beynimiz en üstte, havayla, yükseklikle ilk iletişim noktamız, hadi bu biraz sallama oldu diyelim frekanslarla en ilişkili olabilecek organımız beynimiz olduğu içindir, ölmeden önce beyin ölümü gerçekleşiyor zaten, yani bilinç kaybı, entübe denen şey yani, ve demek ki enerjiyi düşürüyor, yada insan enerjisinden besleniyordur belki, vampir gibi, dün beni de yokladı sanırım bu hastalık, işin bu boyutunu düşünemediğim için iki günde bir yürüyüş yapıyordum ıssız yerlerde bir saat kadar, en son üç gün önce yaptım, dün, yani bu gecenin dünü, yani bugün, beynimde noktasal bir ağrı oldu, hafif, yine kalbimde de aynı şekilde, saniyelik, geldi ve geçti, ve dün bütün gün halsiz, kütük gibi yattım, kızım neyin var, niye halsizsin deyip durdu kaç defa, dışardan da fark edilebilecek kadar belirgin bir halsizlik yani, kolumu kaldıramıyordum gün boyu, bir ara kızıma seslenmeye çalıştım baktım sesim çıkmıyor, seslenemedim, öbür odadaki kızıma sesimi duyuramadım, bu benim için hiç olmamış bir şey, aslında dün de yürüyüş yapacaktım ama o gücü bulamadım kendimde, ama beni alt edememiş anlaşılan, bugün fazlasıyla iyiyim, endişelik bir durum yok yani, beni zor alt eder, hayatımda hiç sigara içmedim, şeker, çay, kahve son üç yıldır hayatımda asla yok, (bunun, yani bugünler için miydi acaba bizleri içkiye, sigaraya, şekere ve bilumum zararlılara teşvik etmeleri, dün izlediğim 1990 yılı yapımı boktan bir amerikan filminde en az her beş dakikada bir sigara, içki, kola, kahve görüntüleri vardı, filmin adı kurabiyenin talihi, kızım seçmiş filmi, yanlış zamanda doğmuş, nostaljiye bayılıyor, sayesinde her gün geçmişe yolculuk yapıyorum, abba, boney m, david bowie, michael jackson, geçmişten kim varsa hepsini dinletiyor bana, yoksa ben o filmi asla izlemezdim çünkü iki kadın başrol oyuncusundan da haz etmem, böyle, bunun gibi binlerce filmle, diziyle tarandı beyinlerimiz yıllarca kahve, kola, içki, sigara vs.) son beş yıldır 75 ve üstü olan kilomu da son üç aydır 65’e kilitledim, her gün yarım limon katılmış bir bardak su içerek, ve günde iki öğün beslenerek, adam olana çok bile iki öğün, ve yürüyüşe mola verince yogaya başladım, video izleyerek yapıyorum, öncesinde de başlamıştım bir süredir, bu karantina günlerinde başladım yani, şu coronadan beri bir gayret geldi bana, yatalak kadın kendine bakan kızı ölünce kalkıp yatağını toplamış ve hayatına devam etmiş ya, aynı onun gibi, internet üzerinde oynadığım 101 okeyi bile bıraktım, sayılır, eskisine göre yani, gerçi o da beyin cimnastiği sayılabilir, birazcık yani, bu süreçte uzun zamandır, belkide hiç olmadığı kadar mutfakta kaldım ve yemek pişirdim, sanki kıtlıktan çıkmışız gibi, kıtlığa düşme olasılığı görününce ufukta, hayata daha sıkı sıkıya yapıştım, yanımdakileri de yapıştırabilmenin, kaldırabilmenin gayretiyle, yeter ki onlar düşmesinler diye, şimdi de yogayla kaslarımı güçlendiriyorum, yani beni zor alt eder corona, antremanlıyım, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur, bu doğru bir tespit, ama eksik, sağlam vücut ta sağlam kafada bulunur, önce kafalarımızı yenilememiz gerek her ikisini de sağlamlaştırmak için, yediklerimizi doğru seçerek, bugün bir söz okudum bununla ilgili, size de yazayım bari, “Bütün gün şeker ve gdolu hamur yerseniz, GDO’lu sentetik şeyler dışında faydalı hiç bir doğal besin almazsanız, kilo alırsınız, güneşe de çıkmazsanız, kronik hastalıklara davetiye çıkarırsınız ve bağışıklık sisteminiz çöker. Bunun için virüs beklemenize gerek yok zaten ölüm reçetesi bu.” doktor şiva adında ünlü ve zeki biri corona için söylemiş bu sözü.

dün neyim olduğunu bugün daha iyi anlıyorum, sanırım siz de anlamışsınızdır artık meselenin ne olduğunu bu kadar uzun bir yazıyı üşenmeyip okuduğunuza göre, pardon, ancak bu kadarla anlatabilirdim anlatılması gerekeni, yeterince karıştırabildim mi kafanızı, evde kalın, evde kalın, evde kalın, sizi koruyacak olan ne maske ne eldiven, sadece evde kalmak, çıkarsanız da maske olsun elbette, eldiveni bilemem, size kalmış, hani önceleri virüs havada kalıyormuş demişlerdi hatırlarsanız, bunu bir zemine oturtamadıklarından geri aldılar bu sözü ama şimdi anlaşıldığı üzere mesele havadaymış gerçektede, hep bahsedilen bulaştan, mesafeden çok evde kalmak meselesi, birincil olan evde kalmak, ısrarla söyledikleri bu, evde kalın, evde kalın, evde kalın, dışarda ne var da evde kalmamız gerekiyor bu kadar, dışarda ne var, ne var dışarda söylesenize pislikler, ya gerçekten virüs diye bir şey hiç yoksa, uydurmacaysa virüs meselesi, olmaz mı, bence olabilir pekala, son bir soru daha, ekim ayında bil gates ve avaneleri nereden biliyorlardı bir virüsün dünyayı etkileyeceğini ve binlerin, milyonların ölümüne sebep olacağını da bunun simülasyonunu yapmışlardı, başka sorum yok hakim bey, sonuç katilam oluyor tabi de, katliam değil asıl niyetleri, bizi 5g ye uyumlamak, bizleri istedikleri kıvama getirmek, hepimiz, yani kalanlar uyum sağladığında sorun kalmayacak, yani onlar için, en az hasarla atlatmaya çalışıyorlar bu geçiş sürecini, olabilecek, bizleri evlere tıkarak, dünyada son hasta bitene dek diyorlar hep, bir bildikleri var elbette, bitene kadar öldürmeye devam edecekler anlaşılan bizleri, dışardan eve geldiğinizde duş alın, alamıyorsanız açıkta olan yerlerinizi yıkayın diyorlar, giysilerinizi çıkarın yıkayın diyorlar, yani havayla temas eden her şeyden bir an önce kurtulun diyorlar, hava demiyorlar da virüs diyorlar farklı olarak, iş bu kadar ciddi, ingiltere başbakanı ne demişti daha en başında, sürü bağışıklığı kazandırmak, onlar hazırlıklıymışlar zaten anlaşıldığına göre bu olacaklara, dertleri bu işte, bizlere sürü bağışıklığı kazandırmak, 5g ye karşı, anlaşılan bu sürü bağışıklığını kazanmak zorundayız hepimiz, yoksa böyle bir dönemde kanal istanbul ihalesi yapmak, katarla olan uçak seferlerini durdurmamak gibi metanetlerin akıl dışı olması gerek, hiçbir şey olmuyormuş, olmayacakmış gibi devam ediyorlar çünkü çarklarına, onlar biliyorlar yani bunun stratejik noktalarını, hangi noktada durup tıkanacağını, bütün hesaplar yapılmış çok önceden, trump zaten peşin peşin kabul etmiş durumda 200 bin ölüyü, hatırlarsınız ilk beş gün saklandı, hiç piyasaya çıkmadı bizimkisi, şimdi de hep kapalı alanlarda ve kısa süreliğine çıkıyor karşımıza, canı bayağı tatlıymış anlaşılan, ölmekten çok korkuyor zaten oldum olası, keşke şimdi seçim falan olsaydı ne güzel olurdu, miting de yapamazdı, olan borise oldu, ingiltere başbakanına, çok iştahlıydı corona konusunda cuk midesine oturdu, kahrolsun kapitalizm, ve bize getirdikleri.

Bu yazı üzerinde en ufak bir hak iddia etmiyorum, isteyen istediği gibi kullanabilir yazımı, kendi yazısı gibi bile, değiştirmeme, çarpıtmama şartıyla, yoksa bölünebilir, parçalanabilir elbette, iki gündür zaman zaman ve aklıma geldikçe eklemeler de yaptığım için, ve belli ki bu eklemeler devam da edeceği için, karmaşıklaşmış ta olabilir yazım ama önyargısız olarak okunduğunda, okunursa eğer, pek çok haklılık noktası görülecektir, bu söylediklerim büyük iddialar elbette, ben hazmedebildim mi henüz söylediklerimi, kesinlikle hayır, ama bu hiç hazmedemiyeceğim anlamına gelmiyor, ben sadece kendi kendime değil sizinle beraber düşünüyorum üstüne, yani yazarak, sizden tek farkım bu, ha bu iddialara karşı ne yapabiliriz, bunu bilemiyorum elbette, bu kadarını da zaman gösterir, şu an için en azından bilmiş oluruz, çinde neler olduğunu görüyoruz en azından, 5g protestolarını, ve yazdığım hiçbir şey deli saçması falan değil, bu süreçte her ne kadar kişisel delirme katsayım yükselmiş olsa da söylediğim, yazdığım her kelimenin sonuna kadar arkasındayım, hiçbiri öylesine yazılmış olmak için yazılmadı yazdıklarımın, hepsinin üstüne enine boyuna düşündüm, hazmettim ve öyle yazdım, yaptığım olağanüstü bir şey de yok, ben sadece parçaları birleştirdim, önümdeydi zaten o parçalar, hepimizin önündeler, aslına bakarsanız bu yazdıklarım elbette bir deli saçması, çünkü yaşananlar bir deli saçması, üç beş deli, hitler bozuntusu, nazi kalıntısı biraraya gelip dünyanın şeklini şemalini değiştirmeye karar vermişler, dünya elli, altmış yılda bir bu türden delilikleri görmeye alışkın lakin bu defa deliliğin dozu biraz kaçmış gibi görünüyor, dünya halkları buna gereken cevabı verecektir elbet, henüz hiçbir şey bitmiş değil, ve bu daha başlangıç, onlar için olduğu kadar bizler için de, bizim için daha çok başlangıç elbette, onlar hazırlıklıymışlar uzun süredir, ama ne ile karşılaşacaklarına çokta hazırlıklı olduklarını sanmıyorum, karşılıklı göreceğiz, tartacağız birbirimizi, ölmedik ayaktayız hala, elhamdürillah, bir sen bir ben değil bütün dünya insanlığı tehdit altında bu defa, neymiş internet çok daha hızlı olacakmış 5g ile, çok umurumdaydı internet hızı, ben internet hayatımda olmadan 45 yıl yaşadım ve gayet memnundum hayatımdan, çok seviyorlarsa onların olsun internet, ben internetsiz de yaşarım, hayatımı internete feda edecek kadar kafayı yemedim henüz, zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var, ben birkaç köpek kemirip yere türkürsün diye dünyaya getirip büyütmedim çocuklarımı, savaşacağız elbette, gücümüz yettiğince, ve çocuklarımızla birlikte, çocuklarımızın hayatlarına ve geleceklerine sahip çıkabilmeleri için, artık hepimiz birer don kişotuz, yel değirmenleri yerine 5g ile savaşacağız yalnız, ve zenginle, güçlüyle savaşıp fakirin, güçsüzün yanında yer alacağız, tıpkı don kişotun yaptığı gibi, hepimiz birer şövalyeyiz artık, sahi şu 5g ler nerede, ufuk çizgisinde görünmüyorlar hiç, işimiz don kişotunkinden daha zor görünüyor, hallederiz elbet, zorluklar aşılmak içindir, bilimkurguyu gerçeklemelerine seyirci kalacak değiliz ya, bu işin sonu daha nerelere varır hiç belli değil, herkes kıçını iyi kollamalı bundan böyle, özellikle kıçı büyük olanlara bu lafım, suikastler mi, sniperlar mı, uyuyan yılanlar uyanırlar bir bir, herkes çıkar saklandığı yerden, gerisini onlar düşünsün, bunlar hiç olmamış şeyler değil hayatlarımızda, bizlerde can varsa onlarda da var, ve canımıza kast ettiklerine göre, hiç kimse batman, o man, bu man değil, onların hepsi hikaye, masal, tıpkı don kişotun da masal kahramanı olduğu gibi, ama bizde kara muratlar da var, hem masal kahramanı olup hem de gerçek hayatta var olan, gerçek hayatlar bambaşka ve gerçek hayatta herkesin ama herkesin bir sıkımlık canı var, benim de onların da, hiçbir fark yok aramızda can açısından, ve önümüz zaten ölümse, öyle yada böyle, düşünecek ne kalıyor ki geriye, ya onların köpekleri gibi yaşamak yada ölmek, seçim bizim, bu can ve bütün insanlığa adanmış canlar insanlığa feda, ossaat herkes gerilla, bir araba çalıp vericilere dalmak kaç saniyelik iş, yapmayan namussuz, kendi arabanla olmaz o iş, sakıncalı, onca amerikan filmini boşuna mı izledik, kahrolsun amerika, kalalım sağlıcakla, inşallah.

*Bu coronada istanbul avcılarda görülme sıklığı fazlaymış, avcıların bu kaderselliğinin kaynağı nedir, hem batı nil virüsünde hem de coronada at başı gidiyor olmasının mantıklı bir açıklaması yok mudur, bilim kurulu üyesine sorulduğunda avrupadan uçakla gelen gidenin çok olması diyor istanbuldaki salgın için, uçakla gelen gidenlerin hepsi avcılarda mı oturuyor, bildiğim kadarıyla zengin bir semt te değil avcılar, peki ya bağcılara ne demeli, bağcılar hiç zengin değil zaten, kendi söylediklerine kendileri inanıyorlar mı acaba, merak ediyorum, ankarada yenimahalle ve keçiörende yaygınmış en çok, rakım olarak düşük bölgeler olduğundan vericilerin çok yaygın olarak kullanılmış olabilecekleri akla yatkın pekala, sıhhiye de öyle, keçiörende meteroloji var, belki alakası vardır, pursaklar havaalanı yolu, yine belki bununla da alakası vardır.

***Facebook, Twitter ve Google… Corona virüsü meselesinde “yanlış bilgilendirme” konusunda Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte çalıştıklarını açıkladı, bunu soner yalçın yazmış. Kendi cellatlarımızı kendi ellerimizle mi besliyoruz acaba?

***45 gün sürecekmiş hastane inşaatları, yani mayıs sonu, biner kişilik iki hastane, hazırlıklar tam gaz, o hastaneler bitecek, hastaneler dolacak, insanlar iyileşecek te biz de göreceğiz sonuçlarını, ölme eşeğim ölme, biz zor görürüz artık dışarıyı ve güneşi, yolumuz ve önümüz oldukça uzun anlaşılan, ki hiç aceleleri yok, 45 gün az bir zaman dilimi değil, bir yıl mı olur, iki yıl mı olur, on yıl mı olur artık onların insafına kalmış bu iş, stratejiler çoktan belirlenmiş yani, biz de ayakta uyuyalım anca, dünya kiliseleri, katedralleri hastaneye dönüştürürken bizim camiler niye boş duruyor, hastane yapmaya ne gerek var, her yer adım başı cami nasıl olsa, dün wuhanda karantina kaldırılmış, isyanları bu şekilde mi bastırıyorlar, insanların wuhanı terk ettikleri haberi var ama isyan haberleri yok hala bizim haberlerde, hepsi itin çomağı sonuçta.

daha şimdiden bin kişinin emekli maaşı cepte, eğer bu sayı/sayılar doğruysa tabi, bugün ümit zileli illerdeki eski, geçen yılın ölüm sayılarına ulaşılamadığını yazmış, karşılaştırmak için, ayrıca ttb nin vaka sayıları artışıyla ölüm sayıları artışının arasında bir paralellik olmadığını, bunda bir yanlışlık bulunduğunu savunduğunu yazmış, yılmaz özdil de istanbulda geçen yıla oranla ölümlerin yüzde elli oranında arttığını yazmış, geçen yıl bu zamanlarda günlük ölüm sayısı iki yüz ise bu yıl üç yüz gibi yani oranlar, ve sadece istanbul bu, gerisini Allah biliyor.

***Sosyal medya yasakları ve cezaları geliyormuş, sahte corona, 5g coronası hazırlıkları mı yoksa bunlar.

***Bu coronada istanbul avcılarda görülme sıklığı fazlaymış, avcıların bu kaderselliğinin kaynağı nedir, hem batı nil virüsünde hem de coronada at başı gidiyor olmasının mantıklı bir açıklaması yok mudur, bilim kurulu üyesine sorulduğunda avrupadan uçakla gelen gidenin çok olması diyor istanbuldaki salgın için, uçakla gelen gidenlerin hepsi avcılarda mı oturuyor, bildiğim kadarıyla zengin bir semt te değil avcılar, peki ya bağcılara ne demeli, bağcılar hiç zengin değil zaten, kendi söylediklerine kendileri inanıyorlar mı acaba, merak ediyorum, ankarada yenimahalle ve keçiörende yaygınmış en çok, rakım olarak düşük bölgeler olduğundan vericilerin çok yaygın olarak kullanılmış olabilecekleri akla yatkın pekala, sıhhiye de öyle, keçiörende meteroloji var, belki alakası vardır, pursaklar havaalanı yolu, yine belki bununla da alakası vardır.

başlangıcından bu yana 26 bin kişiye corona cezası kesilmiş, kısa koronanın tatlı karı, uzarsa corona işleri iş, yolda yürüyen karı kocaya bin lira sosyal mesafe cezası kesilmiş, adam yalvarıyor ceza kesmeyin diye, akşam beraber yatağa girdiğin kadınla yolda yanyana yürüdün diye ceza kesiliyor, komediye bak, ne günlere kaldık, cezayı uygulayan asker bile cezayı tanımlamakta, anlatmakta zorlanıyor, haklı olarak, anlatılası nesi var bu cezanın, çöp, hurda toplayıcısına da 5 bin lira ceza kesilmiş, ortaya çıkınca geri almışlar cezayı, utanmazlar, neredesin ey büyük chp, görme bunları görme, sen anca belediye başkanlarını gör.

***Amerika gibi hızlı bir eğri çiziyoruz, en az bir buçuk yıl bitmeyecek bu iş, tekrar tekrar dalgalarla karşılaşacağız, eğer yeterli önlem alırsak ilerisi bu 3-4 ay kadar kötü olmayacak, tıp, bilim gerçekçi olmak zorundadır, bizim umut dağıtmak gibi bir durumumuz yok, ki insanlar beklentilerini buna göre ayarlasınlar, gazi ün. enfeksiyon doktoru esin davutoğlu şenol, fox çalar saat programı, bugün.

***böyle bir salgında saat onda sokağa çıkma yasağı ilan edip saat 12 ye kadar insanlara süre tanımak, markete gitmelerine izin vermek, katiama davetiye çıkarmakla eşdeğer, şaka gibi, dün gece koronayı patlatmayı başardı sonunda akp, görün bakın on gün sonra vaka sayısı yüz binler olacak, salgından önce kurtulmamız gereken ilk şey akp ve akp nin beyinsizler takımı.

bilerek, yani kasıtlı olarak yapılıp yapılmadığını kim biliyor, bizi öldürmeye çalışmadıkları ne malum, bunlardan her şey beklenir, yamyamlar, ne kadar ölü eşittir o kadar boşa çıkan emekli maaşı, para hesabı yapmayı iyi bildiklerini hepimiz biliyoruz zaten, dün gecenin hesabını ver akp.

bu yaşananlar olsa olsa iğrenç bir şaka olabilir, başka bir şey değil, koca bir milletin hayatlarıyla oynanıyor ve bizler de seyirci kalıyoruz bize yapılana, haftaya vakalar patlayınca “biz yiyemedik virüs yedi başını” diyeceğiz erdoğan için.

***bir akp li karı iki günde kimse açlıktan ölmezdi, herkesin buzluğu kileri doludur demiş, dışarı çıkılmasını istemiyorlardıysa eğer, yasağı açıkladıkları andan itibaren başlatırlardı yasağı ve sorun çıkmazdı, böyle yapmadılar ve ne yaptılar, insanlara iki saat mühlet verdiler dışarı çıkmaları için, insanlar bunu böyle algıladı ve çıktılar doğal olarak, hayatın hala normal akışında olduğunu sanarak, oysa ki hayatın normal akışında gitmediğini bilmesi gerekenler tanımıştı bu iki saatlik süreyi insanlara, şimdi böyle abuk subuk savunmalarla neyi değiştirebileceklerini sanıyorlar, ahmak kadın, kendi evi, mutfağıyla karıştırıyor galiba herkesin evini, mutfağını, böyle söylendiğinde, suç başkalarına yıkılmaya çalışıldığında geri mi gelecek o iki saat, o iki saatin bize getirecekleri, kızımın izmirli kız arkadaşının doktor annesi ve abisi şu an pozitif, bu durumda kız da pozitif çıkacak büyük ihtimalle, şimdi değilse yakında, üzülmüyor muyum, üzülüyorum tabi, 20 yaşında sevimli, bıcır bıcır bir kız ve ailesi için, herkes için, koronadan acı çeken, çekmiş olan, çekecek olan her insan için, koronayı atlatan kırklı yaşlardaki erkek doktorun hastaneden çıktığındaki halini gördünüz değil mi, geç sağlığı kendinden geçmişti adam, daha bir ay yatacakmış evde üstelik, daha kimleri duyacağız kimbilir, ne ateşler yanacak içlerimizde, yok mu bunun, bu yanlışın sorumlusu, bu özrün, süleyman soylunun özrünün kabahatini örtme, kapama gibi bir niteliği var mı, olabilir mi, olamaz, bu yaşanan kaos falan değil, bu bildiğin tuzak, devlet milletini tuzağa düşürdü, önce bir ay köşesine kıstırdı herkesi ve ve daha da kıstıracağını açıklayarak ve iki saat mühlet vererek salıverdi ortalığa herkesi, bu bir tuzaktır, kaos falan değil, bunun özrü olabilir mi, kaldı ki süleyman soylu bu yasağı cb nın talimatıyla açıkladığını da söyledi, bu durumda o özrün asıl sahibinin cb olması gerekmez mi, kabahat bu kadar büyükken özrün bir hükmü olur mu, onlar da hissediyor mudurlar acaba benim hissettiğim insani duyguları o iki saat yüzünden coronaya kaptıracakları, canlarını verdirecekleri onca insan için.

***mehmet barlas ve engin ardıç dışarı çıkanlar için ayı ve zeka özürlü demişler, zeka özürlü ve ayı olanlar onları, yani milleti sokağa salanlar, ve onlara, yani millete zeka özürlü ve ayı diyenlerdir, belki sigarası yok adamın, belki suyu, belki ekmeği, devletin insanları aç, susuz, sigarasız bırakabilmesi gibi bir hakkı mı var, bütün dünyanın yaptığı gibi haber verirsin üç gün önceden ve ihtiyaçlarını alırlar insanlar, ejder meyveli smothie içmekten kafayı bulmuş olmalılar, herkesin evinde ejder meyveli smothie olsaydı eğer çıkmak zahmetinde bulunmazlardı zaten, kıç yalayıcı yavşaklar bunu yazanların her ikisi de, dünya alem biliyor zaten, üstlerine yazmak bile gereksiz, devlet kim, insanın düşmanı mı ki aç sefil bırakacak, öyle bir yetkiye mi sahip devlet, milletini aç, susuz bırakabilme yetkisine, devletin milletine ne garezi var ki aç susuz bıraksın, böyle devlet mi olur, olunur, gestapo musunuz siz yoksa tc devleti mi, zamanları mı karıştırdınız yoksa, 1950’ler geçeli çok oldu farkında değilseniz hatırlatayım, hem suçlu hem güçlü bunlar, bir kendi akılları çalışıyor ya, bizim ağzımız torba.

***süleyman soylunun kabul edilmeyen istifasına istinaden, o istifanın devamı ve gerçeği haftaya, bir hafta sonra, ölümler tavan yaptığında elbette gelecek, yine aynı şekilde o milletin dolabı, kileri dolu, iki gün herkes dururdu diyen pespaye, dışarı çıkanlar için zeka özürlüler ve ayılar diyen yalakalar, aldınız mı kapağınızı, bekleyin, daha sıra sizlere de gelecek, hepinizi sileceğiz o sahte gökkuşağının üstünden, kim derdi iki saatlik hata hazretin tahtını sallayacak diye, taht oyunları böyle, şakaya gelmez, ben ne demiştim bu olay ilk patladığında, erdoğan için, biz yiyemedik virüs yedi başını diyeceğiz demiştim, o da olacak yakın zamanda inşallah, onlar öngöremedi ama ben öngörmüşüm, sağol corona, Allah senden razı olsun, ama Allah ne muradın varsa versin diyemiycem çünkü çok obursun, doymak nedir bilmiyorsun, bugünleri de gördük ya ölsem de gam yemem artık, erdoğanın da istifasını gördükten sonra tabi.

***şimdi maske vermek bahanesiyle her evden bir kişinin telefonuna ulaşıyorlar, bir sonraki aşama, ki sağlık bakanı açıkladı zaten bunu, her corona atlatanın telefonuna uygulama indirip takip edeceklermiş, sonra corona ilerleyince, ki ilerleyecek, telefon yeterli değil elektronik kelepçe takacağız diyecekler ve en sonunda da çipe dönecek bu iş, gidişat bu, biz ne yapacağız, öncelikle telefonlarımızı kıracağız sanırım, telefonlarımızdan kurtulacağız, ama daha önemlisi corona olmamaya çalışacağız, corona olursak kolay kolay ellerinden kurtulamayız zaten, coronadan kaçmanın yolu sağlıklı olmaktan geçtiğine göre sağlığımıza, beslenmemize, yaşam biçimimize eskisinden çok daha özen göstereceğiz, sağlıklı şeyler yiyip vücudumuzu dinç tutmak için evde de olsa spor yapacağız, zararlı alışkanlıklarımızdan uzaklaşacağız, bilgisayar, internet, sigara, şeker, kilo, zararlı olarak aklınıza ne gelirse, ben bugün her gün oynadığım 101 okeyi silmekle başladım mesela bu işe, bu gözler ve bu vücut bundan böyle bana çok lazım olacak, o yüzden, corona başladı beri pek oynamıyordum zaten aynı nedenle, herkes kendi açmazlarını, kendi zaaflarını kendi biliyor, yani nelerden kurtulması gerektiğini, ki yakalansak bile hızlıca atlatalım, ve bu meret sanırım dışarda ve bu yüzden dışarıdan olabildiğince uzak duracağız, hep evde kalın dediklerine göre, güneşsiz kaldığımız için d vitamini içeceğiz, veya kısa sürelerle güneşleneceğiz, 15-20 dakika gün ortasında, sonrasında da yine sanırım o çok güvendikleri telekominikasyon sistemlerinin canına okumanın yollarını arayıp bulacağız, ne yapıp edip o köpeklere yem olmamanın bir yolunu bulacağız, yani eğer istedikleri savaşsa savaşacağız, çok mu uçtum, belki uçmamışımdır, kimbilir, bakalım zaman bize daha neleri gösterecek.

***süleyman soylunun kabul edilmeyen istifasına istinaden, o istifanın devamı ve gerçeği haftaya, bir hafta sonra, ölümler tavan yaptığında elbette gelecek, yine aynı şekilde o milletin dolabı, kileri dolu, iki günde kimse aç kalmazdı diyen pespaye, ve o gece dışarı çıkanlar için zeka özürlüler ve ayılar diyen yalakalar, aldınız mı kapağınızı, bekleyin, daha sıra sizlere de gelecek, hepinizi sileceğiz o sahte gökkuşağının üstünden, kim derdi iki saatlik hata hazretin tahtını sallayacak diye, taht oyunları böyle, şakaya gelmez, ben ne demiştim bu olay ilk patladığında, iki saat olayı yani, erdoğan için, biz yiyemedik virüs yedi başını diyeceğiz demiştim, o da olacak yakın zamanda inşallah, onlar öngöremedi ama ben öngörmüşüm, sağol corona, Allah senden razı olsun, ama Allah ne muradın varsa versin diyemiycem çünkü çok obursun, doymak nedir bilmiyorsun, sen de dur biraz artık, bugünleri de gördük ya ölsem de gam yemem artık, erdoğanın da istifasını gördükten sonra tabi, o düşmez burunları yere düştü ya, o bile yeterli, şimdilik, oh olsun.

***Bugünün en geçerli yazısı ümit zileliden gelmiş, bana göre, yılmaz özdil de iyi, soner yalçın da iyi, en kötü yazısı da memduh ne oğluydu, ondan gelmiş, iyi sallamış, benden beter, ama genel olarak beğeniyorum tabi ki yazdıklarını, can ataklı da başarılı değil bugünkü yazısında, can ataklıyı da beğeniyorum, şöyle diyor ümit zileli, Saray kendisini yıpratacak bir konudan daha (yine şimdilik kaydıyla) yırtmış oldu!.. –Haa, millet bu iki saatlik “müsamereyi” yedi mi, onu da göreceğiz yakında!

***son on günün vaka ölüm oranları birbirine binde 21 oranında bağlantılıymışlar, bravo doğrusu, bu kadar hassasiyete, adamlar işini özenli yapıyor, virgülü virgülüne denk gelmiş, takdir ediyorum hepsini, helal olsun, dedikleri kadar başarılıymışlar gerçekten de corona konusunda.

ne kadar da duygusal konuştu dün, adeta çiçekler, böcekler uçuştu havada, dinlerken gözlerim yaşaracaktı, neredeyse, ağlamamak için zor tuttum kendimi, adamın içinde gizli kalmış duygularını ortaya çıkarmasına vesile olduk sonunda, hiç bilmiyorduk bunca yıldır bu kadar duygusal, babacan ve sevecen olduğunu, yeni yeni özelliklerini keşfetmeye başladık, içinden yeni bir ben çıktı adeta, bu hepimiz için yeni bir başlangıç olsun, olsun valla, yeniden başlayalım, burada kalmasın, koltuğu sallanınca, 7.8 şiddetindeki depremlere alışkın değil ondandır bu duygusallığı, geçer, hiç geçmez olur mu, adam yedisinde neyse yetmişinde de o, yetmişine merdiven dayamış durumda zaten, tabi ki geçer, maziye bir bakıver, neler, neler bıraktık, maziye gitmeye dahi gerek yok, murat ağırel, barış pehlivan, barış terkoğlu, hülya kılınça şu an gösterdiği yüzünü görmek yeterli gerçek yüzünü görmek için, hapisten çıkarmayarak coronadan ölüme mahkum ediyor onları, tecavüzcüleri çıkarıyor ama, onun gerçek yüzü bu işte, bir tecavüzcü sevicisi.

kaç cana mal olduğu, olacağı bilinmeyen iki saatlik o büyük aptallığın faturası kime çıktı, tabi ki hiç kimseye, cb nın talimatlarıyla denen işin sorumluluğunu cb aldı mı, almadı, soylusuna kıydı mı, kıyamadı, tam bir maskeli balo yaşadık, zaten durum, vaziyet te buna çok uygun, maskeli baloya yani, canımıza bir zeval geldiğinde, gelirse ‘bu ahval ve şerait içerisinde’ bunun bir sorumlusu olur mu, olacak mı, demek ki olmaz, olmayacak, bu durumda canımız kime emanet, Allaha emanet, başka kime olacaktı ki zaten, anlaşılan bunların elinde dirimizin olmadığı gibi ölümüzün de bir kıymeti yok, ‘bu ahval ve şerait içerisinde’ bu sorumsuzlara oy vermeye devam edecek misiniz, o sorunun cevabını da siz verin artık, sizin yerinize ben vermeyeyim.

***sağlık bakanının bu binde 21 oranına verebildiği bir cevabı yok, bahsi geçti, bahsetti ama açıklayamadı, cevaplayamadı, hızlıca geldi geçti, üstünde durmadı bile, ne güzel değil mi, biz de her gün bekleyelim saf saf oranlar kaç oldu diye, o zaman hepsi yalan, vaka da yalan, ölüm oranı da yalan, her şey yalan, yalan, yalan, bu durumda kendileri de yalan olsalar, kaybolsalar, yok olsalar keşke, artık izlemeye, takip etmeye de gerek yok demek ki, yalanın nesini takip edeceksin.

Yüzsüzce, yüzsüzlük bu, insanların karşısına çıkıp ister doğru söylerim ister yalan, kime ne demek, ne ayıp bir şey, hiç mi utanma, arlanma diye bir şey kalmamış bu insanlarda, insanın yüzü kızarır hiç değilse, bunlar zaten robot demek ki, insanlıktan nasip almamış robotlar, yoksa bu kadar yüzü kızarmadan yalan söyleyebilmek insana özgü bir özellik olmasa gerek.

Burada anlamadığım şey bu büyük hatayı nasıl yaptıkları, bari değiştir arada bir, oranlarla oyna, o da yok, dümdüz 0.021, hepsi, on gün boyunca, bu nasıl olabilir, bu kadar mı aptallar, bunun ortaya çıkacağını tahmin edemeyecek kadar, veya kendilerini bu kadar akıllı mı sandıkları, akıllı sanacak kadar aptal mı oldukları, aklım devre dışı.

***Uzun bir süreden beri küresel bir salgına karşı hazırlıklı olunması gerektiğini dile getiren Gates’i eleştiren Stone, “Kimse benim bedenime mikroçip takamayacak” dedi.

bunu diyen trumpun danışmanlığını yapan bir amerikalı yazar, roger stone, yani biri “daha” bizi anlatıyor.

israilin dünyadan intikamını alma vakti gelmiş anlaşılan.

otur, kalk eğitimi şu an için bize uygulanan, bir köpeğe eğitim verir gibi, komutlara riayet etmemiz öğretiliyor bize, ölümle tehdit edilerek, bunu bunu yapmazsan ölürsün denilerek, itaat etmeyi öğretiyorlar, otoriteye, eve gir, evden çık, maske tak, takma, elini yıka, yıkama, tuvalete git, gitme, sifona bas basma, şöyle bas böyle basma, para ver, para verme yok bu arada, uzak dur, uzak durma da yok, sadece uzak dur, gibi gibi, ilerki aşamalarda eğitimin şekli şemali değişecek elbette, bunlar sadece ilk aşama, ileri aşamalarını da göreceğiz hep birlikte, görecek vaktimiz olursa, kalırsa diye de eklemem gerek tabi burada, corona bizi de alıp götürmezse yani, ve buna, coronaya karşı bildiğimiz, bilinen savunma sistemi ise karanfilli kekik çayı, c vitamini, d vitamini ve şeker yememek, bir işe yarıyorlardır herhalde, doktorlar bunları söylüyorlar hep, sigara içmeyin de demeleri gerek aslına bakılırsa ama hiç rast gelmiyorum bunu söylediklerine nedense, ben bu çayı iki karanfil, bir çay kaşığı kekik, iki kuşburnu, birer tutam anason, tane kimyon, tane rezene, ısırgan, melisa, biberiye ve tane sumak olmak üzere çay süzgecine koyup bardakta ağzına kadar kaynar su koyup demliyorum, birkaç kez, dört kişilik, şeklinde yapıyorum, cadı kazanı gibi oldu sanki saydıklarım, ortaçağda olsak beni yakalar ve yakarlardı herhalde cadı diye, c vitamini olarak ta bol kivi yiyorum, yemezdim aslında, evde bir kızım yerdi, ben bu karantinada alıştım yemeye, fena da değilmiş lezzeti, limonlu kavun gibi, ve iyi ödem atıyor, yani böbrekleri çalıştırıyor, limonlu suyla aynı işlevi görüyor bu konuda, hatta daha da etkili, kaç bardak içilebilir limonlu su ekşi ekşi, kiviyi istediğin kadar ye, biraz baktım, c vitamini iyi bir idrar söktürücü anlaşılan, maydanoz en yüksek c vitamini içeren besin, diğer yeşillikler de aynıdır sanırım, ardından kırmızı biber, kivi ve yeşil biber geliyor, kivi limon ve portakalın iki katı c vitamini içeriyor, ancak kivinin bir problemi var, bağırsaklarla arası pek iyi değil, gevşetiyor.

***AKP tarafından verileceği belirtilen bu yasaya göre, ailelerin izni olması koşuluyla 14 yaşındaki kızlar evlenebilecekler, diye yazmış bugün can ataklı, çokta mıncıklamadan, artık çok daha temkinli yazıyor gördüğüm kadarıyla, şartlar itibarıyle, son zamanlarda iyice azdıkları, kudurdukları, azgın bir köpek gibi her yere saldırdıkları için, ama ben hiç temkinli falan yazamayacağım böylesi bir konuda, hiç kusuruma bakmasınlar artık.


bu yasayı geçirmeye çalışıyorlarmış bu arada, soysuz AKP

recep tayyip erdoğan kendine 14’lük karı mı alacak acep ki bu kadar elzem bu iş, recep tayyip erdoğanın coronanın orta yerinde şeyi mi dürtmüş 14’lük karıya.

14 yaşında evlilik normal bir şey madem kendi kızlarını neden turşularını kurduktan sonra evlendirdi, sümeyye adlı kızı 30, 40 yaşında evlendi, kendi kızına gelince başka elin, fakirin kızına gelince başka uygulama mı yapıyor, alttan fişekliyorlar tabi, altında 400 tane azmış, çocuk karı isteyen milletvekili olunca, hepsi kendi gibi sonradan görme, parayı bastırıp istediklerini satın alabilecekleri bir zemin hazırlatmaya çalışıyorlar.

14 yaşında çocuğa dokunmak tecavüzdür, ve tecavüzden yargılanmalıdır bunu yapan kişi, ister ana babasının izniyle ister değil, ve çocuklar anayasayla korunurlar, ana babaya çocuğunu çocuk yaşta SATMA olanağı veren bu yasaya dur denmelidir, bu satma işlemi gönüllü de olabilir cebren de, her iki halde de çocuk için durum değişmez, çocuk tecavüz altındadır, cebren olduğu durumu ele alırsak isteyen istediğinin çocuğuna, yani kızına on yaşından itibaren göz, 14 yaşından itibaren de el koyabilir, bu mudur yapılmak istenen bu yasayı çıkararak.

corona bahanesiyle bu tecavüzcülerin de içerisinde olduğu 90 bin kişiyi dışarı salıverdikleri yetmezmiş gibi, bu iş o kadar acil olsaydı eğer 60 bin askerin terhisi 1 ay ertelenmezdi herhalde, bundan sonra olacak tecavüzlere de anayasal zemin hazırlıyorlar aşağılık köpekler, tecavüzcü sevicileri.

fırsat bu fırsat yapamadıklarını bir bir yapıyorlar, millet coronayla meşgulken, kaç yıldır uğraşıyorlar bu yasayı çıkartmak için, çıkıyo çıkıyo tepki görünce sümenaltı ediliyor her seferinde, coronayı fırsat bildiler anlaşılan, o yasayı onlara çıkarttırmayacağız, çocuklarımızın, kızlarımızın çocuk yaşta, tecavüz edilmek üzere, eşya gibi ona buna satılmalarına seyirci kalmayacağız, ve bu çocuk tecavüzlerinin anayasayla desteklenmesine ve yine çocukların devlet eliyle satılmalarına rıza gösterilmesine de, ve yine devletin kadın ticaretine aracı kurum haline getirilmesine de seyirci kalmayacağız, ve yine devletin sübyancılığa zemin hazırlamasına da müsade etmeyeceğiz, bilgisayarında çocuk pornosu bulundurmak dahi yasakken, cezası varken çocukların seks kölesi olarak satılmalarına seyirci kalmayacağız, susma sustukça sıra senin kızına da gelecek, bugün bunu yapan yarın başka bir yasayla istediğimi alırım istediğime satarım ı da yaparsa eğer yine susacak mısınız?

***Kadın cinayetleri işleyen katilleri yeniden ortaya salan, cezalarını çekmemelerini sağlayan AKP yi protesto ediyorum, kadınların düşmanı olan AKP yi protesto etmekle kalmıyor lanetliyorum, kadın katillerinin öldürdüğü, eski, yeni kocaları, sevgilileri tarafından bıçaklanan, boğazlanan, yakılan, kurşunlanan o ölü kadınların hepsinin laneti üstüne olsun AKP ve AKP nin genel başkanı.

Dün yine bir kadın öldürüldü, rizede, reddettiği için, istemediği erkeği reddetme hakkının bile tanınmadığı bir ülkede yaşıyor olmak ne acı benim için bir kadın olarak, baktı salıveriliyor nasıl olsa öldürenler niye öldürmesin, kadınları öldürmek serbest bundan sonra herkese, açık silah talim alanı artık kadınlar, akp sayesinde, kurşunladığı az gelmiş birde üstüne boğazını kesmiş, rizede akp üyesi, çalışanıymış ölen kadın, o akp li, rizeli kadın hemşerinin laneti de üstüne olsun recep tayyip erdoğan, bunca lanetle yaşamak ne kötü bir yazgı, insan için yani, insan olmayan için çok fark etmiyordur belki, artık bilemem o kadarını, insan olmayan bilir o farkı.

***ortada fol yok yumurta yokken, amerika birinci sırayı kimseye bırakmaz, ölümler almış başını giderken trump iyileşme çağrıları yapılıyor, okullar, spor salonları açılacak hayat yavaş yavaş eski haline dönecekmiş, ölümler de iki yüz bin değil daha az olacakmış, nereden aldı bu bilgiyi acaba, gaipten sesler mi duyuyor, yoksa baş aktör bil gates şimdilik bu kadar ölüm yeterli mi dedi, hani biz de bir iyileşme görmüş olmuş olsak hallerinde anlayacağım da şu durumda anlamam imkansız böyle bir açıklamayı, neye güvenerek açıklıyor bunu, anlaşılır gibi değil, amerika çine atıyor suçu, çin amerikaya, biz de filenin bir tarafından diğer tarafına seken topu izlemeye devam ediyoruz mütemadiyen, kafalarımız bir o tarafa bir bu tarafa, maksat dikkati dağıtmak, başka şeylere yönlendirmek, bana kalırsa hepsi işin içinde, amerika da çin de, iyi polis kötü polis oyununu oynuyorlar bize, bir o kötü polis oluyor bir diğeri, maksat bizi olduğumuzdan daha aptala çevirmek, o arada işini bilen kılıcını kuşanıyor bizim görmediğimiz bir yerlerde, bil gates veya o kötülükte birileri, var altında kaynayan bir kazan, öyle boş değil bu iş, hastalık hikaye, hastalık meselenin görünen, görebildiğimiz, bize dokunan kısmı sadece, şimdilik.

hadi iyimser gözle bakayım desem, baktı öyle de böyle de çözemiyor işi inceldiği yerden kopsun, ölen ölsün kalan sağlarla devam ederiz nasıl olsa diye mi düşündü, veya ne kadar ölürlerse o kadar kar diye de düşünmüş olabilir tabi, aklım alabora, şimdi açsa o spor salonlarını acaba giden olur mu, ben şahsen öldürseler gitmem, bu defa da zorla gideceksin derler mi acaba, evde kal dedikleri gibi, derler derler, delidir ne yapsa yeridir.

***ne diyordu kızılderili atasözü, insan bir gün paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak, tamı tamına olmasa da buna benzer günlerden geçiyoruz şu an, futbolcu arda turanın karısı aslıhan doğan turan bundan birkaç ay önce ben yemek yapmam ama iyi masa düzenlerim demişti, bir çocuğu vardı o zaman, şimdi ikincisine hamile, bu hayatta yaşayıp yemek yapmamak, yemek yapmadan yemek yemek gibi bir lüksü olan kaç kişi var, hem kadın, hem anne, hem eş olup, çok değil, hatta evine tv deki yarışma programlarından seçtiği bir aşçı almıştı, şimdilerde, yani korona günlerinde aynı aslıhan doğan turan yemekleri kendisinin yaptığını, masayı ise ardanın topladığını söylüyor, çalışanlara yol verilmiş pek çok zengin evinde olduğu gibi, hamile birde, evde çalışan olması risk, evdeki iş yemek yapmak ve masa toplamaktan ibaret olsaydı iyi olurdu tabi de işin ucu öyle değil, bir dolu iş var daha yapılması gereken, eh birde evin kocaman olduğu düşünülürse tozun topağın içinde mi oturuyorlar yoksa, kaç ay oldu sonuçta, ah yazık, o evde nefes bile alınmaz valla, bu salgından sonra rağbeti düşecek olan şeylerden ilki bana kalırsa o koca koca evler olacak, ‘hayat küçük evlere de sığar,mış’ düşüncesi yayılacak, ve o büyük büyük evlerin değerleri düşecek bir bir, yaşamak için bin metrekare evler gerekmiyormuş demek ki, ağzını bir o yana bir bu yana germekle de hayat geçmiyormuş, ya da oranı buranı gerdirmekle, yaptırdığı holivud yanağının veya dolabındaki milyonluk çantaların fonksiyonel bir yararı oluyor mudur ona bu süreçte, hiç sanmıyorum, kadın her koşulda kadın, milyonluk çanta takınca başka bir şeye mi dönüşüyor yoksa, ve insan her koşulda hayatta kalmayı becerebilmeli, şu an için o evinde çalıştırdıkları bile ondan bir sıfır öndeler her koşulda, hiç değilse ağız burun kıvırmıyorlardır yemek yapmak, iş yapmaktan dolayı, kadın, erkek, çocuktan sonra son zamanlarda yeni bir tür geliştirdik, karı müsvetteleri, bu yeni bir tür, 20 yıl önce yoktu mesela, son on yılın ürünü, Allah akıl fikir versin hepsine, hem doğuracaklar hemde üçüncü gün bir başkasının sırtına atıp keyiflerine bakacaklar, bakmayacaksan, doyurmayacaksan, sorumluluğunu almayacaksan niye doğurursun ki bir çocuğu, çocuğuna, öyle olduktan sonra köpek te doğuruyor, senin insan olma farkın nerede, doğurma yetisi olan her kadın çocuk doğurmamalı bence, her spermi olanın da baba olmaması gerektiği gibi, doğurtmakla ve doğurmakla iş bitmiyor çünkü, asıl oradan sonra başlıyor analık, babalık, üstelik bir ömür boyu, kendine, çocuğuna yemek yapmak iş midir, nesin sen, saksıdaki çiçek mi, bitkisel hayatta mısın, onda değil kabahat tabi onu büyüten anada, anası ana değilmiş ki ana olmanın ne olduğunu öğrenememiş, öğretememiş, enik mi o ki üstüne kapıyı kapayıp gidesin, köpek yavrusu mu yavruladın, şebek niyetine yanında gezdirmek için elbette, desinler ki çocuğu var, bu son lafım doğrudan aslıhan doğan turana değil, bu konuda bilmiyorum onu özel olarak, belki iyi bir annedir, bilemem, genel olarak böyle yapanların hepsine, yaz dönemine göre planlıyorlar doğumlarını ve son sürat ekranlara dönüyorlar sezon başında, bir dolu var böyle yapan, adlarını saymama gerek yok sanırım, parayla gözü doymayanlar, sevmiyorsan, sevmeyeceksen, hayatından, lüksünden onun için vazgeçemeyeceksen, hayatını, lüksünü onun üstünde tutacaksan niye doğuruyorsun, proje olarak mı, ev, eşya, araba satın almak gibi yani, sahip olmak anlamında yani, onun arabası, evi, çocuğu var benim de olmalı gibi, ne ayıp bir şey, o çocuğun yüzüne nasıl bakılır bir ömür boyu, bugün seda bakan vardı mesela magazinde, kız kendinden geçmiş bebeğini büyütmek için, telef olmuş, işi gücü parayı gözü gördüğü yok, böyleleri de var tabi, hepsi bir örnek değil sonuçta.

hadi biraz daha dedikodu yapalım, coşkun sabahın 400 bini varmış bankada ve aylık gideri 80 binmiş, böyle giderse üç, dört aya topu atarım diyor, çok üzücü bir durumda yani, serdar ortaçın aylık 400-500 bin gideri varmış, 150 bin kredi geri ödemesi varmış aylık, nafaka da ödüyor, hepsi o paranın içinde, hiç parası kalmamış, nafakayı dahi ödeyemiyormuş bu durumda, büyük başın derdi de büyük olurmuş, ne yaparsın, bizler oturup kalkıp halimize şükredelim o zaman, demet akalının yüzünden düşen bin parça, kapanmayan ağzı kapanmış sonunda, korona ona çok yaramış, akıllı uslu bir kadına dönüşmüş, kızına 6. yaş doğum günü hediyesi olarak aldığı 270 binlik minibüs sorulduğunda yüzünü ayrı bir karalık kapladı sanki, ben neler etmişim der gibi, çok üzülüyorum hallerine, bildiğiniz gibi değil, dökülün bakalım bir bir, bu corona hepimize gerekliymiş aslına bakılırsa, yani paradan şımaranlara, ne oldum delisi olanlara, iyi ki geldin corona, hadi git artık, bu kadarı yeter anlayana 😏

***coronadan her dört ölümün üçü erkek biri kadınmış, buna etken olarak erkeklerin daha çok sigara içmeleri, sebze değil et ağırlıklı beslenmeleri ve kadınlara göre daha hareketsiz olmaları gösteriliyor, erkek olmanın avantajları gibi görünen şeylerin corona ile aslında dezavantaj oldukları ortaya çıkmış yani, erkeklerin dikkatine, yarından sonra yine dört gün hapis, sıkıcı olmaya başladı bu iş, hapis, hapis, hapis, hani bir anlasam mesele dışarıda olmak mı yoksa insanlardan uzak olmak mı kafam daha bir rahat olacak ta orayı çözebilmiş değilim henüz ve o yüzden hiç çıkmamayı yeğliyorum, yalnız başına dağ bayır gezmenin coronayla bir alakası var mı mesela, veya insandan uzak dışarıda olmanın, onun tam bir izahının yapıldığını sanmıyorum, çünkü tek söyledikleri şey evde kalın meselesi, bu da dışarıda olmayını çağrıştırıyor doğal olarak, bir Allahın kulu da sormuyor bunu nedense, mesele olan dışarda olmak mı yoksa insanlardan uzak olmak mı diye, sorulsa da yuvarlak laflarla geçiştiriliyor zaten hep bu tür sorular, bir türlü tam cevabı alınamıyor soruların, daha açık söylemek gerekirse asıl korkmamız gereken şey dışarıdaki radyasyon veya benzeri başka bir şey mi yoksa insanlardan bulaşacak olan corona mı, ben bunun burasını çözebilmiş değilim, hapis kaldığımız günlerde o radyasyon veya benzeri şeyin vanaları, veya her neyiyse, daha mı çok açılıyor acaba da bu kadar sıkı bir şekilde evde kalmamız gerekiyor, çünkü kafayı dışarı uzatmak dahi yasak, site içinde bile polis arabası dolaşıyor, site içinde dolaşmanın kime ne zararı var, olur, bu kadar sıkı sıkıya koruma niye, bir bildikleri var elbet ve o bildikleri ne, benim aklım orada işte, bilen polis değil elbette, polis verilen emri yerine getiriyor, polise o emri veren biliyor işin aslını, çocuklar ve yaşlılar bu işte daha da zor durumdalar, onlarınki ömür boyu hapis gibi bir şey, dışarıya kafalarını uzatmaları dahi yasak, yazık günah o insanlara, ben de onlar gibi çıkmıyorum, onlar kadar, çıkabileceğim halde, 15-20 gündür adımımı atmadım dışarı, normalde de hayatım çok dışarda değil evde geçer zaten, ama o yasak olan iki gün bana azap oluyor, hani tutsağım ya, onların halini siz düşünün, sürekli bu hissi yaşıyor olmalılar, şimdiden gerilmeye başladım dört gün için, çok belli oluyor mu, 😏 iyi ki böyle bir dönemde küçük çocuğum yok, küçük çocuğu olanlara Allah sabır versin, ne ile oyalanır o çocuk bütün gün evde, bir aydır, ortalıkta çocuk gördüklerinde bildiğin kovalıyorlarmış polisler, geçen gün kızılayda 16-17 yaşlarında bir erkek çocuğunun peşinden koşmuşlar, oğlum görmüş, suçun şekli şemali değişti coronayla, ne yapsak suç ne yapmasak yine suç, bitse artık ta kurtulsak şu korona illetinden, hapis olmaktan, hiç sevmedim ben bu işi.

Hal böyle olunca, dört duvar arasında geçince hayat, ben de spora verdim kendimi, hiç bu kadar bol vaktim olmamıştı bu iş için, ve isteğim, açıyorum spor videolarını, onlar yapıyor ben yapıyorum, yapabildiğim kadarını tabi, onlar kadar yapacak halim yok, olduğu kadar, isimlerini bile ezberledim hocaların, esnemede ve diğer tüm sporlarda ebru karadumanın, yogada elvin levinlerin, kol, karın, kalçada çağla şikelin videoları iyi, yapmak isteyenlere kolay gelsin, evde mat yoksa kalın bir havlu aynı işi görür, dambıl yoksa su şişesi dambıl yerine geçer, lastik gerekebilir, onun alternatifi yok, ama şart ta değil, olmasa da olur, lastik olmadan da bir dolu hareket var yapılabilecek zaten, var aslında, kalın don lastiği.

*** 😉 ramazan bayramında çifte bayram yapacağız demiş o birisi, corona bitecekmiş yani, göklerden gelen bir emir var yine galiba, iki sahra hastanesinin bitim tarihi de aynı zamana denk geliyor, ne için yapılıyor o zaman o sahra hastaneleri, boş dursunlar diye mi, durdursun o zaman inşaatlarını, o biri, tabi ki yalan, ya biri yalan ya öbürü yalan, seçin birini, inşaatlar devam ettiğine göre bence koronanın biteceği yalan.

ingiltere de bizden gelecek yardımları bekliyormuş, gelmezse sağlık sistemi felç olurmuş, sanırsın dünyanın en büyük, en güçlü ülkesi biziz, star haberin anlatışına bakılırsa yani, ayranı yok içmeye..

son haber, kolonyaya ve ateş düşürücüye vergi arttırmışlar, kolonyaya yüzde yirmi beş, ateş düşürücüye yüzde beş, biz de inanmıştık zaten dünyanın dört bir tarafına bedavadan yardım yolladıklarına, yemezler, ayranı yok içmeye….

***”65 yaş üstü insanlar 40 gündür evlerindeler, koronadan ölmezlerse yakında diğer kronik hastalıklarından ölecekler, hiç dışarı çıkamadıkları için, şu 4 günlük yasakta onlara belirli süre ve korunmaları şartı ile dışarı çıkma özgürlüğü verilmeli, eğer verilmiyorsa da bunun nedeni izah edilmeli” dedi doktor serdar savaş, bugün çağla ile yeni bir günde söyledi bunları, aynı şey çocuklar için de geçerli, çocukların canı yok mu, 20 yaş altının, evet, insanların neden dışarıya çıkmalarını istemediklerinin bir nedeni olmalı, dışarısı güvenli değil ev güvenli dedi bugün yine aynı programda doktor tevfik özlü, dışarısı neden güvenli değil, gerekli önlemler alındıktan sonra, bunun cevabı yok hala.

***”bu coronayı ciddiye almama durumu bizim eğitim sistemimizden kaynaklanan (bir durum), türkiyede düşünen, analitik düşünen, sorgulayan insanların yetiştirilmesi (engellenmiştir), köy enstitüleri kapandıktan sonra bizim eğitim programlarımız amerika tarafından düzenlendi, ve türk halkının düşünemeyen bir halk olması için gereken eğitim modeli kuruldu, türk halkı soyut düşünemesin diye özel çaba sarf edilmiştir, bakın çok önemli bir şey söylüyorum….” dedikten sonra sözü kesildi, doktor serdar savaş, çağla ile yeni bir günde bugün.

***ağızdan, burundan kan getiren grip mi olur, hiç mi grip olmadık, bu başka bir illet ve adının grip olmadığı kesin, buna grip diyenin ağzına biber sürmek gerekir, ve bu durum yoğun bakım öncesi duruma denk geliyor, yoğun bakımda daha neler oluyor kimbilir, evlerden uzak olsun, ve bizleri öksürük, ateş vs. diyerek oyalıyorlar, her şeyleri yalan olmuş bunların, eylülde gelecek ikinci dalganın daha şiddetli olacağı söyleniyor şimdiden, hal böyleyken ve bu konudaki en büyük olumsuzluk sigara iken insanlar niye sigara konusunda yeterince uyarılmıyorlar. ve hatta niye sigara satışı yasaklanmıyor, bile bile insanları ölüme mi sürüklüyorlar, kafasına göre her şeye yasak koyan tayyoş babanın gücü amerikan sigara tröstüne yetmiyor galiba, yasaklanmayı bırak dikkati sigaraya çekmeye bile çalışmıyorlar, on bin kere el yıkayın dediler, bir kere de sigarayı bırakın deseler ya, demiyorlar, onca doktor konuşuyor tv lerde, bir tanesinin ağzından acilen sigarayı bırakın dediğini duymadım ben, sadece dilaver özturan dedi, onun dışında hiç, neden, o bilim kurulu kimin papağanı, uyarılıyorlar mı bunu söylememek için, olur olur, bunlardan, akp den her şey beklenir, çünkü her şeyleri satılık, buna canlarımız da dahil, zararın neresinden dönersen kar sonuçta, bunların elinde iken işimiz cidden Allaha kalmış durumda, yaşıyorsak hala şansına, lakayt, beceriksiz, sorumsuz, eline yüzüne bulaştıran, ne ararsan bunlarda, umreden başlayarak devam eden bütün gelişmeler bunu gösteriyor, ne tam anlamıyla bir karantina uygulayabildiler ne başka bir şey, 50 kuruşluk maskeleri dağıtmak bile mesele oldu, ama maske takmadığın için ceza kesmeyi biliyorlar, yasak var diye paniklettirip insanları sokağa saldılar, her sokağa çıkma yasağı öncesi ve sonrası başka bir rezalet, yaşlılar 40 gündür, çocuklar 20 gündür hapis, yap bir ay adam gibi sokağa çıkma yasağını, dursun, sen de kurtul biz de kurtulalım, ama bir ay olsun ülkeyi ayakta durduracak güçleri, yani paraları yok ve bu yüzden hepimiz ölüme mahkum ediliyoruz.

amerikada cezaevlerinde yüzde seksen enfekte imiş ancak cezaevleri boşaltılmıyor, bizde niye salındılar peki, corona yetmezmiş gibi birde cezaevinden boşalan sapıkları saldılar üstümüze, her gün onlarla ilgili ölüm haberleri alıyoruz cezaevleri boşaldı beri, her işleri bir garip bunların, bunlardan kurtulmadan koronadan ve her beladan kurtulamak imkansız, basiretsiz ve bilgisiz, cahil akp nin yönettiği bir ülkede yaşamak elm sokağında yaşamaktan farksız, her an korku filminde yaşar gibi hayatlarımız.