Press "Enter" to skip to content

Gündem 2cc Şubat’14

***Aşama aşama tek elden yönetime doğru gidiyoruz; bundan böyle okul müdürlerini valiler atayacakmış; müdürlük sınavı falan hak getire; bu bütün din öğretmenleri okul müdürü olacak demek bence; zaten müdür yardımcısı olmuşlardı; şimdi sıra geldi müdürlüğe.
Sinop?ta bugün Sinoplular kalkınma bakanını konuşturmamış; ?Sinop nükleer istemiyor?; ?nükleer santral bacalarının olduğu yerde nasıl turizm yapacağız; kim gelir oraya?; ?nükleere inat; yaşasın hayat?; ?siz çok konuşuyorsunuz; birazda biz konuşalım?; ?burada biz konuşuruz; siz değil?; ?oraya nükleer santral yapılır mı?; ?ayakkabı kutularını çıkarın piyasaya?; ?biz nükleerle kalkınmak istemiyoruz?; ?Sinop çernobil olmayacak?; 17 aralıktan beri insanların sesleri daha gür; söyledikleri çok daha anlaşılır oldu; Ankara?daki yol kapıları ve saat kuleleri için konuşanlarda çok cesurca konuşmuşlardı; artık susmaktan bıktı insanlar; karadeniz insanını durdurmak öyle pek kolay değil; Az önce son osmanlı yandım Ali?yi izledim bir kez daha; ara ara gözlerim dolarak; tarih bilgim tazelendi; Atatürk?ün ilk olarak Samsun?a çıkışının asıl sebebi işgalci Rumlara isyan eden karadeniz halkını bastırmak için İngilizler tarafından görevlendirilmesiymiş; tabi o; yani Mustafa Kemal o görev için değil istiklal savaşını başlatmak için gitmiş; ilk olarak istiklal ateşini yakan karadenizliler yani; Karadenizli aynı karadenizli; atası neyse evladı da o; yürekli.
Yine bu gece internet özgürlüğü için gaz bombaları; tazyikli sulara sıkılıyor insanlara Taksim?de; yeni bir istiklal mücadelesi bütün bu yaşananlar. O zaman İngiliz?e; Yunan?a; İtalyan?a karşı verilmiş özgürlük mücadelesi; bu defa karşınızda kim olduğu hiç belli değil; herkes ve her şey. Seçsis, din, tarikatlar, bütün gün bilgisayar veya akıllı telefonlarla oyun oynayan beyni alınmış gençlik; insanların üstündeki korkunun kalıntısı olan ölü toprağı; hırsızlar, yolsuzluk yapanlar, vatanı parça parça satanlar; içten içe yok etmeye çalışanlar; örneğin nükleer santraller ile; say say bitmez.
***Melih Gökçek?in seçim sözü Ankara?ya 40 km?lik bir boğaz yapmakmış; millet on santimlik boğazının derdinde ey Melih Gökçek; senin derdine bak; nereden aklına gelir bu abuk subuk fikirler bilmem; toplam maliyetinin ne olacağını da açıklasaydı baride hep beraber gülseydik; Eymir?den mogan?a olacakmış boğaz; yine ODTÜ ile eymir takışması olacak demek oluyor bu; Melih?i seçmemek için alın size bir bahane daha.
Diğer sebepleri de hatırlatayım; Kızılırmak suyunu getirmek için 1 milyar dolar harcayıp DSİ?nin su için kullanılamaz raporu verdikten sonra iptal edilip 1 milyar doların çöpe atılması; 80 trilyon harcanarak yapılan çelik kafesin ne olduğu bile anlaşılamadan bir o kadar daha para harcanarak sökülmesi; Bahçeli kavşağındaki uzun yıllar boş kalan gök kuşağı projesi; şimdilerde boş kaldı denmesin diye devlete bağlı mağazalar açılmış; Ankara-Gölbaşı yolunun kenarına yapılan ve ne işe yaradığı bilinmeyen iki katlı binalar; Ankara dışına; uzak mesafelere büyük park yatırımları yapıp şehir içini boşlaması; gerekli olan uzaklardaki parklar değil; insanların kolayca ulaşabileceği yakınlardaki, şehir içindeki parklar; küçük bile olsa; ben her gün gölbaşına gidemem ama her gün yakındaki bir parka uğrayabilirim; iş bilmezin işi; trafiği arap saçına döndürmüş olması; sabah ve akşam saatlerinde bir yerden bir yere gitmek emek ve yürek istiyor artık; hatta demeliyim ki gün içinde bile; ve bu uğurda hiçbir çaba belirtisi görülmemesi; hiç böyle bir şey yokmuş gibi davranılması, görmezden gelinmesi; trafik fobisi oluştu bende; sabah, akşam trafiğine yakalanacağım diye günümü ayarlıyorum artık trafik korkusundan; gün boyu süren trafiğe gireceğimin stresi trafikte çektiğimden daha fazla; bir yere gitmem gerekliyse bunu sabah saat 10?dan akşamüstü 3?e, 4?e kadar yapıyorum; saat 4?ten sonrasına kalırsam nerede isem orada bekliyorum saatin 8?i geçmesini; saat 8 olunca çıkıyorum; dur, kalk, dur, kalk gitmekten artık gözüm yıldı; paraları lay lay lom işlere harcaması; şehir kapıları 25 milyon tl; saat kuleleri 11 milyon tl; kimin saati yok kolunda, arabasında, telefonunda; çok mu lazımdı Ankara?ya 52 tane saat kulesi; kimin saati öğrenmek için saat kulesine ihtiyacı var; her sene sirk; şatafatlı 23 nisanlar; vs; vs; ve bütün bunlara rağmen ona oy verenlere, vereceklere ?geri zekalı + embesil? sertifikası verilmesini öneriyorum.
Ondan kurtulmak için artık mecburen vereceğiz oyumuzu mhpli chpliye; zaten Gökçek?te mhpli akpli değil mi; o hiç değilse mhpli chpli! Olursa Kızılay?ın ortasında bir göbek atarız artık; o kadar canımız yetti bu adam; yedi bitirdi hepimizi; hani bir muradın olunca adak adarsın ya; öyle hissediyorum kendimi; onun için hiç adak madak adayamam ama; buna değmez. ODTÜ yoluna 1071 malazgirt bulvarı; yolun devamındaki iki alt geçide; ki dün geçtim; sultan alparslan geçidi; CHP binasının önündeki köprüye milli irade köprülü kavşağı adlarını vermiş olması bile onun bir daha seçilmemesini istemem için yeterli bir neden. Burayı hala Osmanlı İmparatorluğu sanıyor olmalı; Kanuni Sultan Süleyman niye koymuyorlar hiçbirinin adını; ne olduğu ayyuka çıktı diye mi; bir evlat katili; bunun var mı ötesi; her biri için ayrı ayrı dizi mi çekilmeli adlarını koyamamaları için.
***22. 3. 2009 tarihinde çekilmiş bir videosuna rastladım facebookta; Mustafa Kemal Atatürk sayfası yayınlamış; Eymir gölünü almaktan; vadiye, apartmanlara dönüştürmekten bahsediyor ve planın çıkacağına söz veriyor; gözü Eymir?de; her yer bitti bir orası kadı; ?söz veriyorum; söz verdim mi tatarım; bu bir Melih Gökçek sözü? demiş konuşmasının sonunda; o 4 yıllık başkanlığının sonuna geldik ve sözünü tutamamış; avucunu yalamış görüldüğü gibi; yolu zor geçirebildi ODTÜ?den; kolaydı öyle Eymir?i almak. Eymir?de hala apartmanlar değil huzur var; kaldı ki o kısım; Gölbaşı bölgesi Ankara?ya göre deprem açısından 1 derece daha fazla riskli; bir belediye başkanı olarak bundan da mı haberi yok?
***Son günlerde siyaset magazin programına döndü; kim, nerede, kiminle ne konuşmuş; tapeler aldı başını gidiyor; kıyı köşedeki 3-5 kuruş eden trilyonlar; bu milletin anasına koyanlar; alo Fatih?ler; laflar gırla gidiyor; nereye varacak belli değil. Ve akp hala yağmur yağdı diyerek yüzünü sıvazlıyor; yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu. Fezlekeler hala ortada yok; bugün 14 şubat; 3 gün sonra 2 ay dolmuş olacak.  
Birde çokça özellikle mecliste çokça tekrarlanan bir nakaratımız oldu; ?Bunu diyen namussuz ve şerefsizdir, bunu dediğimi ispat etmeyen de namussuz ve şerefsizdir?; herkesin dilinde bu var; bu demektir ki mecliste bolca namussuz ve şerefsiz var; onların kimler olduğu da oldukça açık.
***O namussuz ve şerefsizler mecliste burun, parmak kırmışlar; kan akıtmışlar; namussuz ve şerefsizler. 
*** Erdoğan, ?Bunlara her türlü kolaylığı sağladık, her istediklerini yaptık. Oğlumun denetim kurulu üyesi olduğu TÜRGEV ile ilgili konuşuyorlar. Bunların da 18 üniversitesi var. Bunlar o arsaları nasıl aldılar? Sonuçta TÜRGEV de bağış ve yardımlarla hizmet ediyor? demiş; açıkça biz onların çalmasına göz yumduk; şimdi onlar bizim çalmamıza göz yummuyorlar diyor; daha ne desin adam; içinde bulunduğu durumu özetlemiş. Ben demiştim zaten F. Gülen?le aşık atıyor; onun yolundan gitmeye çalışıyor diye; aynen öyle. Gülse Birsel bu hafta destan kahramanı olarak nitelemiş bu hafta Erdoğan?ı; ne olursa olsun ölmeyen; aldığı her hamlede tekrar ayağa kalkan; bir türlü ölmeyen olarak; yani bir hacıyatmaz.
***9. sınıf öğrencilerine 100 bin tablet dağıtılmış; daha önceden de 60 bin dağıtılmışmış; tableti alan çocuğa soruyorlar; ?oyun yüklenir mi? diye; çocuk sırıtarak cevap veriyor ?inşallah? diye;))) Eline kağıt kalem almayan öğrenci öğrenci midir; matematik problemleri tabletle mi çözülecek? Tableti eline alan çocuktan oyun açmayıp ders yapması mı bekleniyor; kurda kuzuyu teslim et; sonra bak bakalım neler oluyor; anneler nöbetçi mi dikilsin çocuklarının başına oyun açamasınlar diye? Eğitimi biraz daha nasıl bitirebiliriz diye çok kafa patlatıyor olmalılar.
***Kılıçdaroğlu dün Burak Erdoğan?ın Sevim Tanürek?e çarpmasından bahsetti; cezasının nasıl 5/8?den 0/8?e düşürüldüğünü hatırlattı; orada atladığı bir şey daha var; Burak Erdoğan?ın o tarihte ehliyetinin olmadığı; yaşının yetmediği ve sonradan ehliyet uydurulduğu; babasının da bir İİBF diploması var ancak o dönemden hiç tanıyanı yokmuş; oda mı uydurma yoksa? Bunlar aile boyu kalpazan. Ama paraları gerçek; o sahte değil. Gemicikleri de. 
?Adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız?? demesini de bu eğitimsizliği ve cahilliğine mi vermeliyiz?
*** Cumhurbaşkanı Gül İnternet Yasasını imzalamış; başka ne olabilirdi ki; Erdoğan?ın özel kalem müdürü olarak. Hangi yasa gitmiş de geri dönmüş oradan ki internet yasası dönsün; bunu beklemek bile hata. Ahmet Necdet Sezer’den beri boş o koltuk; bunu anlamak çok mu zor? Ortalık yatışsın; sular durulsun diye beklediler bir hafta, on gün; unutulmaya yüz tutunca bastı imzayı. Yasayı onayladığını Twitter?dan ?Macaristan?dan döner dönmez önümdeki yasayı onayladım? diyerek duyurmuş. Hem cellada şirin görünmeye çalışıyor; hemde idamlığa; bu nasıl olacaksa; açıklamasının ardından 110 bin takipçi kaybetmiş. Fason hesaplar açılarak bu çöküş önlenmeye çalışılıyormuş. 28 Mayıs 2011?de attığı bir tweet?te, ?Benim görüşüm, temelde hiç bir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen herkes internette özgürce dolaşabilmeli? demiş; 3 yılda ne çok değişmiş böyle. 
***İşçi partisinin yayınladığı öcalanın video görüntüleri içler acısı; bdp prestiji hoop aşağı! Şimdiye kadar neredeymiş o video görüntüleri; bunlar bu kadar azana kadar? 
***Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi, emniyetin talebi üzerine başkentin yarısında yaşayan yurttaşların üstleri ile araç, eşya ve özel kağıtlarının ?önleme amacıyla? aranmasına karar vermiş. Çankaya, Keçiören, Mamak, Altındağ, Pursaklar ve Yenimahalle?de yolda yürüyen tüm yurttaşların üstleri, araçları ve özel evrakları aranacakmış; o akpye oy verenlerin elleri 50 bin defa kırılır inşallah; sadece feto mu biliyor beddua etmeyi; olağanüstü hal döneminden beter; bu ne demek; gestapo devleti; iyice nefret ettiriyorlar kendilerinden. Polisin benim evraklarımla ne gibi bir işi olabilir?
Dün Kadıköy?de gençler akp tırının bas bas bağırıp büyük ekranla görüntü yayınlamasına karşı çıkmışlar; polis tuttuğu gibi yere yere fırlatıyor gençleri; gençler o hızla 3-5 metre yerde sürükleniyor; bir polis kızın kafasına tam cop indirecekken kameranın farkında olan bir başka polis ?vurma, vurma, gözaltı yap? diyor; gözaltında rahat rahat vururlar nasıl olsa; kamera yok orada; Ankara?da liseliler yürüyüş yapmış; toplasan 20 kişi değil; yüzlerine yüzlerine sıkıyorlar biber gazını; vahşice; plastik mermi de atmışlar; çocuklar liseli; polisin şiddet dozu gittikçe artıyor; baktılar nasıl olsa yapana bir ceza yok; ki gezi sırasında Ethem Sarısülük?ü vuran polise sadece 2 yıl kıdem durdurma cezası verildi; ayrıca ikramiye verilip verilmediğini bilemiyoruz elbette.
***Muradiye okullarının servis arabalarını gördüm az önce; üstünde şöyle yazıyordu; ?önce insan, sonra liderler yetiştirir?; tayyipler yetiştirir demek istiyor olmalılar; liderlik molla takımına kaldı ya; onlarda haklı. Dünya ılımlı din bakışına doğru yöneliyor; insanlar arası zıtlıkları en aza indirgemek için; dostluk için; kardeşlik için; biz ve bütün İslam alemi sıkı sıkıya dine yapışıyoruz; dindar ve kindar olma yolunu seçerek; bir dolu yabancı film izliyorum; hiçbirinde ne bir kilise görüntüsü var; ne de bir tane haç çıkaran. Sanırım özel olarak dikkat ediyorlar buna; Amerika bizim gibi değil; her şeyin bir denetimi, sansürü var; akşam Hitchcock filminde izledim ne kadar ağır sansür uyguladıklarını Hitchcock’a. Bizim kılıçlar ise bilendikçe bileniyor.
***Ankara’daki arama kararı kaldırıldı; iki gün sonra; ancak sessizce; haberlerde söylenmedi bile; daha fazla hatırlatıp daha fazla rezil olmanın bir anlamı yok elbette; hiç olmamış gibi unutturulmaya çalışıldı; bir şeyler yapıyorlar da ne yaptıklarının kendileri bile farkında değil. Sonrada kuyruklarını sessizce geri topluyorlar.
***BDP’lilere geçen gün Edirne’de tepki olmuştu; dünde Urla’da seçim büroları taşlanmış; etki tepkiyi gerektirir; bdp’nin Urla’da, Edirne’de işi ne; onun yeri belli; güney doğu anadolu. ***Gezi ile atılan kıvılcım bütün dünyayı sardı; gezinin hemen ardından; neredeyse eş zamanlı olarak Brezilya karıştı; şimdi Ukrayna karışık; karışık bile değil; ele geçirdiler ülkeyi; gezi bütün dünyaya hatırlattı halk hareketlerinin olduğunu; hala olabileceğini; yönetimin alaşağı edilebileceğini.
***Anka park ağustos’ta açılacakmış; öve öve bitiremiyor Gökçek; “50 liraya herkes girebilecek” demiş; Ayşe Arman’la söyleşisinde; 50 kuruşu mu kastetti acaba; fazladan 50 lirayı bulursam gider karnımı doyururum afiyetle; anka park görmeye mi vereceğim; kendi gitsin. Bu ülkede yaşayan insanların asgari ücretinin ne kadar olduğunu sanıyor; ben söyleyeyim; 800-900 lira civarı; trilyonlar 3-5 kuruş dediklerine göre 50 lirayı bu kadar kolay telaffuz etmesi çok normal; o bildiğim kadarıyla bir belediye başkanı; belediyeye ait parklar ticari işletme mi de insanları yaptığı parka para ile sokacak? O parka girmek bu şehirde yaşayan herkesin hakkı; ne hakla gidip oy istiyor o fakir insanlardan öyleyse?
Anka parka harcanan para 1 milyar dolarmış; Melih Gökçek eğlence sektöründe iş yapsa çok daha başarılı olur; belediye başkanlığı ona göre bir iş değil. Fakirden alıp zenginin gönlünü ediyor. Ben otobüse fahiş fiyatla bineceğim; suya dünyanın parasını ödeyeceğim; gaza dünyanın parasını ödeyeceğim; benim fazladan ödediğim paralarla anka park yapılacak; ben giremeyeceğim; bu nasıl bir mantık?
5 milyonluk kentler arasında trafiği en rahat kent Ankara’ymış; öyle diyor yine söyleşide; madem o kadar rahat trafiğimiz var bir yıl olmadı daha; milletvekilleri neden kendileri için yol önceliği talep edip tepki alınca vaz geçtiler; onlar başka bir şehirde mi yaşıyorlar? Bilmiyorsa öğreteyim; akşam 17-19 arası Ahlatlıbel yönünden Turan Güneş Bulvarına girsin baksın bakalım trafik var mıymış; yok muymuş! Özellikle o saatler bütün Ankara felç halinde; kime anlatıyor o yalanları.
Son zamanlarda Çankaya’nın otobüs seferlerini azaltmış; oğlum otobüsle gidip geliyor dershaneye; eskisinden çok daha fazla bekliyormuş durakta; duraklarda da insanlar aynı şeyi söylüyorlarmış; seçimler yakın ya; hatırlatıyor; kendine oy verilmesi için; aksi tesir yapabileceği aklına gelmiyor olmalı. 
Oğlum neredeyse her gün gidiyor dershaneye; öğrenci bileti 1.30; tam bilet 1.75’miş; bu ayda 60 bilet demek; oğlumun aylık ödediği para 78 lira; bir tam biletli her gün gidip gelecek olsa aylık ödeyeceği para 105 lira; ben günde en az iki kez çıkıyorum evden; çoğu zaman Ankara’nın altını üstüne getiriyorum; o günlerde rahat bir 50 km yapıyorumdur; bu cumartesi Dikmen’den Ulus’a; Ulus’tan Karşıyaka’ya; Karşıyaka’dan Çay Yolu’na; oradan Çukurambar’a; ve sonunda yine Dikmen’e geldim; 50 km’yi fazla fazla aşar; otobüse binecek olsam aynı günde 5-10 kez binmem gerekebilirdi; yanımda kızımın ve arkadaşımında olduğunu hesaba katarsak arabayla gezmek otobüsle gezmekten çok daha ucuz; aylık mazot giderim asla 200 liranın üstünde değil; 100-200 lira arası; ki mazotta ucuz değil sonuç olarak; otobüse fahiş fiyatla binmek derken bundan bahsediyorum; bir toplu taşım aracı bir özel arabadan çok daha pahalıya patlıyor Ankara’da. Bunun neresi toplu taşım? Bir otobüse 50-100 kişi bindiğine göre kâr oldukça tatlı. Bulmuşlar saf milleti; sağıp duruyorlar.
Otobüslerin toplu taşım sayılabilmesi için şu an 10 kuruş, 20 kuruş gibi fiyatlarla biniliyor olması gerek. Şu ankine toplu taşım değil toplu kazık denir ancak. O otobüsler halkın hayrına değil kâr amaçlı çalışıyor bu biçimde.
Oğluma “anka parka giriş 50 lira olacakmış” dedim; “Ankara’da o kadar zengin var mıymış” diye cevapladı beni; hiç sanmıyorum; yaptı gölbaşını; moganı; kim gidiyor; hafta içi sinek avlıyor; ancak hafta sonu; o da park ücreti 3-5 lira olduğu için; 50 lira olsun da bak bakalım giden var mı? Adam Avrupayı hedefliyor; Ankaralı da kim; Avrupa’dan geleceklermiş görmeye; adamın ufku geniş; hemde nasıl! Yani hayalci. 
Melih Gökçek’in seçim vaatleri belli; anka park ve eymir, mogan arası 40 km’lik bir boğaz; lüks ötesi vaatler yani; Mansur Yavaş’ın vaatleri ise şöyle; otobüsleri 1.75 kuruştan 20 kuruşa indirmek; suyu ucuzlatmak; atık su bedelini yarıya indirmek; yani Mansur Yavaş’a vereceğimiz oy direkt cebimize yansıyacak; Melih Gökçek’e vereceğimiz oy ise anka parka 50 lira verip girebileceklere yarayacak; seçim bizim; Ankaralı kime oy vereceğinde yanılmayacaktır bu defa; ümidim öyle. Belediye başkanlığı seçiminde parti, marti hikaye; herkes cebine; kendine ne kadar geri döndüğüne; döneceğine; çıkarına bakmalı; bence böyle. Oğlumun otobüse her ay ödediği fiyat 80 liradan 10 liraya düşse fena mı olur; benim için işin matematiği bu; benim aklım ona keser ancak. Su faturalarım da azalırsa hiç fena olmaz hani; 50 liradan aşağı geldiği yok; Allah’ın suyuna dünyanın parasını ödüyoruz; bu gidişle leğenlerle yağmur suyu biriktirmeye başlasak çok iyi olacak. 
Mansur Yavaş’a oy vermem benim için her ay yaklaşık 100 liranın cebimde kalması demek; Melih Gökçek böyle bir vaatte bulunmuyor bana; bulunsa onuda düşünürdüm; bu durumda oyumu Mansur Yavaş’a vereceğim; 19 yaşındaki oğlum da Mansur Yavaş’a verecek; 17 yaşındaki oğlumda bir sonraki seçimlerde; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde benimle birlikte aynı kişiye oy verecek; bu iş böyle; katlanarak çoğalacağız. 
Okul servisleri de fahiş fiyatla öğrenci taşıyor; çok, çok pahalı; şimdiye dek yoktu; bu sene görmeye başladım sokakta; okul çevresinde; 3-5 çocuğu arabaya doldurup okuluna götürüyor insanlar artık; veya kendi çocuğunu kendi götürüyor; hatta yine tanıdığım biri çocuğunu yüzüncü yıldan kırk konaklara araba ile gönderiyormuş; birkaç çocuk birleşmişler; en az 15-20 km var arası. Demek ki kurtarıyor; belki daha ucuza bile geliyordur. 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *