Press "Enter" to skip to content

Kadın; Çok Eşlilik Ekim’11

Yaşar Nuri Öztürk dün Saba Tümer?in konuğuydu. En aydın ve modern din insanımız. İyi bir hatip. Düşünceleri de öyle. Atatürk?ü bilen, onaylayan, benimseyen, kıymetini bilen ve yere göğe sığdıramayan bir din adamımızın olması çok hoş. Hele de Atatürk?ün adının anılmamaya çalışıldığı bu dönemde bir din adamımızın Atatürk?ü saygıyla zikretmesini çok takdir ettim.

Yaşamla ilgili, kadınla ilgili düşünceleri de öyle.  Açık fikirli bir insan. Her şeyin başında insancıl. Kadın kutsaldır diyor. Erkekle eşit mertebededir diyor. Farklılıkları fizikseldir diyor. Her ikisinin de birbirine üstün gelen tarafları vardır diyor. Doğurabilmek erkeğe değil kadına lütfedilmiştir diyor. Erkek efendi kadın köle diye bir şey yoktur diyor. Çok beğendim düşüncelerini, düşünme biçimini. Zaten oldum olası beğenirdim. Dün bir kez daha tazelendi beğenim.     

Laf ara sıra dolandı, onun hayatına sürçtü. O ara bir laf etti; kendi ile ilgili her şeyi ayan eden. İçime dokundu. ?Allah bana tek eşle yaşamayı, yaşlanmayı nasip etmedi? dedi. Bu sözün arkasına ve önüne eklenecek hiçbir söz yok. Benim için orada kapandı o mesele. ?Her ne yaşandıysa yaşanmış ve öyle olması gerektiği için yaşanmıştır? bundan sonra onun hayatıyla ilgili olan algım. O dedi, o oldu, bu oldu, hepsi laf. Bir kelimeyle hepsini örttü, kapadı. ?Allah bana tek eşliliği nasip etmedi? Bitmiştir. Bir din adamı diye yaşamında çalkantılar olmayacak diye bir kaide mi var? Hepimiz insanız ve bir Allah?ın kuluyuz. Günahımızla, sevabımızla. Var mı ötesi?

Söyleşi böylesine iyi, güzel giderken konu çok eşliliğe geldi. Çok eşliliği onayladığını söylemez mi Yaşar Nuri Bey? Yazık oldu bir çuval incire ;)) Kuranda ?sizin için iyi olan tek eşliliktir, zorunlu kalınırsa çok eşlilik mubahtır? dendiğini de söyledi neyse ki! En azından bu kısmı içimi biraz olsun ferahlattı.

Ama yinede bu konuda biraz ters düştük Yaşar Nuri Beyle.  Kendi 3 eşli bir babanın 3. karısından olmaymış ve diğer annelerden olan kardeşlerini daha çok severmiş. Ben bir anneden olma çok çocuklu bir evin sonlarda doğan bir bireyi olarak büyük kardeşlerimden ne çektiğimi, ne dayaklar yediğimi bir ben bilirim.  Allah diğer analardan olan kardeşlerden esirgesin ; ))

Sonuç olarak kendince çok eşliliğin normal ve iyi bir durum olduğunu, gelenek ve göreneklerimizin buna uygun olduğunu söyledi. Kadının çok eşliliği soruldu; şiddetle karşı çıktı. Kadın çok eşli yaşarsa çocuğun babası bilinmez, herkes piç olurmuş ; )) İyi de doğum kontrolü diye bir şey var Yaşar Nuri Bey ; ))

Şaka bir yana, bir babanın bir eşine ve ondan olma çocuklarına her açıdan yetişemediği, yetişmediği günümüzde ne de güzel bir görüntü olur 3 eşli kocalar! 100 metrekarelik dairelerde yaşayan 3 eşli evler geliyor gözümün önüne. Ne şenlikli olur ama! Hırgürden geçilmez ; )) Her birinin karnında sıpa, sırtında sopa ; )) ?Saldım çayıra, Mevla?m kayıra? çocuklar her kapının arkasında. Çil yavrusu. Salya sümük büyüyen çocuklar. Yavan ekmekle sıcak yemeğin farkını bilmeyen kapı arkası çocukları.

Her odaya bir kadın ve o kadından olma çocuklar yerleştirilmiş. Adam ise seyyar. Her oda ona ait. Gönlünün çektiğinde. 3 gün onda, 5 gün bunda. İşin kötüsü gönlünün çektiğiyle yalnız kalabileceği bir oda yok. Malum; evler standart; 3+1. Adam, çocuklar ve gönlünün çektiği aynı odada ; )) Gel de sen bu şartlar altında büyüyen çocuktan büyüyünce adam gibi adamlık bekle!

Diyelim ki adamın maddi durumu iyi ve ayrı evlerde oturuyor hanımları. Adam bir karısının yanındayken diğer karısının yanında bir erkek olup olmadığından emin olabilir mi? Ben o adamın karılarından biri olsam; birinci, ikinci, üçüncü, hiç fark etmez, bunu ona yaparım. Yapacağımdan, yapmayı istediğimden değil, sırf nispet olsun diye. Bana bunu yapana benimde aynısını yapma hakkım doğar çünkü. Yapana yaparlar. Doğanın kanunu gereği. Kimse kimseden üstün değil. Sizinde dediğiniz gibi eşit mertebedeyiz.

Siz eşinizi bir başka erkekle paylaşmaya razı olabilir misiniz? Bir gece önce bir başka erkeğin koynuna girmiş bir kadını koynunuza almak ister misiniz?  Aklınıza gelmez mi dün gece neler oldu, nasıl geçti, ben mi iyiyim o mu daha iyi? Hadi onu da bırakın dün geceniz nasıl geçer? Uyku tutar mı? İç ferahlığı ile uyuyabilir misiniz? Onun adı eş değil başka bir şey olur Yaşar Nuri Bey. Aynı şeyler, aynı duygular bizim içinde geçerli. Hissettikleriniz bizim hissettiklerimizden farklı değil. Duygularımız aynı, güdülerimiz aynı, kıskançlığımız belki çok daha fazla. Bu şartlar altında bu iş ve düşünce yürümez Yaşar Nuri Bey. Bu hesap tutmaz.

Bitirin ilişkinizi gidin, ona eyvallah. Erkekçe, erkek gibi. Ama iki kapı bir düz oynamak çok sakıncalı. Sende ol, o da olsun. O ütücü, bu temizlikçi. Yok, öyle bir şey. Benim kitabımda yazmaz. Aklı başında hiçbir kadının kitabında yazmaz, zaten yazmamalı. Peygamberimizin zamanının üstünden çok zaman geçti Yaşar Bey. Kadınlar kendi ayaklarının üstünde durmayı öğreneli çok oldu. Artık geriye dönüş yok, olamaz da. Hiçbir kadın kocasını başka bir kadına gitmesi için uğurlamak istemez. Benim yıkadığım, ütülediğim donunu, gömleğini bir başkası için açacak. Olmaz öyle şey. O adamın üstünde benim emeğim var. O zaman verirsiniz eline ütüsünü, çamaşırını; kolay gele.

Eğer sizin dediğiniz gibi olur ve çok eşli yaşarsak sizinde tahmin edebileceğiniz gibi çocuklarımızı yeterince mutlu edemeyiz. Güzel yarınlar için güzel ve doğru adımlar atmalı, doğru ilişkiler yaşamalıyız. Bir erkek 3,4 karısının çocuğuna, çocuklarına bu anlamda ne kadar yetişebilir? İşe birde bu boyutundan bakmak gerek. İşe asıl bu boyutundan bakmak gerek. Sadece kadın-erkek ilişkisi, hayattan kendi beklentilerimiz açısından değil.

Şubat’12

Dün yine çok eşlilik konusu gündeme geldi Yaşar Nuri Öztürk?ün programında. Çok sayıda çok eşli yaşayan olduğunu; bunun bir yasa ile ya yasaklanması ya da serbest hale getirilmesi gerektiğini dile getirdi Y. N. Öztürk. Yani serbest hale getirilmesini onayladı açıkça. Bunu da ikincil kadınların haklarının korunmasına dayandırdı.

Birincil kadınların haklarını, hukukunu göz ardı ederek elbette. Aynı zamanda bir hukukçu olmasına rağmen. İşe erkek gözüyle bakıyor; insan veya kadın gözüyle değil ki! Neticede o da bir erkek. Kırdığı cevizlerde ayan beyan ortada. Yanlış anlaşılmasın; kişisel olarak onu kötülemek değil niyetim; bakış açısının kaynağını irdelemek için söyledim. Yoksa bana göre son derece saygıdeğer ve bilgili bir insan.

Yine ondan; onun hayatından gidelim; farz-ı mahal olarak. O akademik kariyerini evliliği boyunca devam ettirmiş bir insan. Oldukça yoğun çalışmış, yoğun yaşamış. Evliyken hukuk fakültesini bitirmiş; çeşitli dallarda mastırlar, doçentlikler, profesörlükler almış. O bütün bunlarla meşgulken bir yandan çocukları büyümüş. Kendiliğinden büyümemişler elbette. Onları birincil olan kadın büyütmüş; şimdi onun büyüttüklerinin elinden kendisi su içiyor.

O kendini dersine vermişken, başarısına başarı katarken karısı ütüsünü, yemeğini, her türlü hizmetini yapmış. Geceyi gündüzüne katmış. Çalışıp çabalamış.Kocası daha verimli olabilsin, evine ve çocuklarına daha çok ekmek getirebilsin diye canını dişine takmış, kocasından kat, kat fazla yorulmuş bedenen belki de. Ne için? Onunla birlikte gün olup gün yüzü görebilmek, bir gün biraz olsun rahata erebilmek için. O doçent olduğunda doçentin karısı, o profesör olduğunda profesörün karısı olabilmek, o haklara ve getirdiklerine sahip olabilmek, için. ?Ben bunu, bütün bunları hak ettim; emeğimle kazandım? diyebilmek için.

Tam biraz olsun rahata ereceğim dediğinde, tam o noktada ise ikincil kadın çıkmış önüne engel olarak. Çalışıp, didinip elde ettiği hakları gönülsüz bir şekilde bir başka kadına devretmiş. Profesörün karısı değil eski karısı oluvermiş. Hak, hukuk, onca emek pır diye uçup gitmiş. Emeğinin maddi geri dönüşü ve rahatlığı yansımamış kadının hayatına. Hakkı yenmiş. Neden? Daha taze, genç bir kadın; yeni bir heyecan arayışı. Bu kadar kolay ve basit mi; onca yılı, onca emeği, neredeyse bir ömrü buruşturup çöpe atmak.

Diyelim ki böyle bir yasa çıktı; erkekler birden fazla evlenebilirler yasası; ben kızımı evlendirmem; en azından kocasının bir daha evlenemeyeceğine dair yazılı bir belge almadan. Artık kadınlar yaşamak için erkeğe muhtaç değil ki! Erkeğin yapıpta kadının yapamadığı kaç iş kolu kaldı? Evli kadınlarında birçoğunun çalışarak hayatını devam ettirdiklerine bakılırsa kadınların evlenmeleri çokta farz değil. İşlerini, evlerini, çocuklarını bir arada yürütebiliyorlar üstelik. Kimse birincil kadın olmaya yanaşmayacaktır bu durumda. Erkekler düşünsün bundan sonrasını.

Bizler artık haklarımızın ve neler yapabileceğimizin farkında olan kadınlarız. Kadın kocasının değil, çocuklarının kölesi aslında. Doğurmadığında; erkek gibi ayak bağsız, çocuksuz bir yaşamı seçtiğinde erkeğe köle olmak gibi bir nedeni kalmayacak. Erkek nasıl ekmeğini çalışarak kazanıyorsa kadında çalışarak kazanabiliyor; öyle değil mi? Ki evde verilende emek, kimse boş oturmuyor evlerde.

Hiçbir kadın kendi evinde; ayağının altında kocasının bir başka kadından olan çocuklarını(?) ve başka karılarını görmek istemez. Bunda pek haksızda sayılmaz hani. Kim kaşığına ortak çıkılmasını ister? Bu işin maddi bir boyutu da var ayrıca. Hangi erkek aynı konumda olmayı hazmedebilir? Karısının diğer kocasıyla ve ondan olma çocuklarıyla yaşamak ister? Bu konuda Yaşar Nuri Bey biraz çağdışı kalmış. Her konuda mükemmel olacak diye bir şey yok zaten.

Yaşar Nuri Beyin eşinin yaşadığı hayata benzer bir hayat yaşadığım için neyin nasıl yaşandığını tahmin etmem çok zor değil. Kendi hayatımdan örneklemiş olsam çok farklı şeyler olmazdı bunlar. Benim gibi yaşayan, Yaşar Nuri Beyin eşi gibi yaşayan ve hak ettiği yeri bir başka kadına; alnının teri ile elde etmemiş birine devreden sayısız kadın var. Ne zamana kadar itelenmeye, ötelenmeye devam edecek kadınlar? Seks kölesi olarak görülmeye devam edecek? Bizler Allah?ın üvey kulları; erkekler öz kulları mı? 

Çok değil; 20-30 yıl önce yoktu böyle şeyler. Bir ömür boyu aynı yastıkta temennisiyle başlar ve öyle devam ederdi. Ne oldu bize?

Yine aynı gün aynı programda ?erkelere cennette huri vaat edildiği; kadınlarla ilgili neyin vaat edildiği? soruldu. ?Kadınlara da erkek vaat edildiğini? söyledi Yaşar Nuri Bey. Bu durumda dünyadaki kadınlarla erkekler yeniden bir eşleştirilmeye mi tabi tutulacak acaba? Bu dünyada ne görmüş kadınlar erkeklerden ki öbür dünyada ne görecek? Eşeklikten başka. Ben kendi adıma cehennemden bir yer ayırtmak fikrindeyim;))) Almayayım; kalsın.    

Bu kul hakkına girmezde neye girer Yaşar Nuri Bey!

Erkeğin yaşı büyüdükçe yatağına layık gördüğü kadının yaşı küçülüyor nedense! Sonunda çocuğunun yaşındaki kadınlara kadar iniyor bu yaş. Herkesin bir fiyatı var nasıl olsa. Kimi bir dilim ekmeğe, kimi bir tektaş yüzüğe muhtaç. Bir iş adamı; yaşlı bir iş adamı reşit olmayan bir kızla evlenmişti yakın zamanda. Varisleri aklının yerinde olmadığına dair şikayette bulundular falan, filan. 

Kadınlarda yapmaya başladı bu para ile küçük yaşta sevgili, koca tutma işini. Çağ atladık; hep birlikte;)))

Seks hayatı, birliktelikler pazarlığa mı tabi? Aşk, sevgi, paylaşım nerede o zaman? Yalan mı bütün bunlar? Para ile mi satın alınıyor insanlar? Beraberlikler ticaret hukukuna mı dayandırılıyor? İlk beraber olduğunuz eşlerinize aşk, bağlılık yeminleri etmemiş miydiniz? Yalan mıydı?

Düş te gör o zaman!

Çok eşliliğin en açık rezaletini yakın zamanda izledik televizyonlardan hep beraber. Yanlış bir hayat biçimi yanlış bir ölüm provasını getirdi peşi sıra. Ölüm bile değil; ölüm ihtimali düşüncesi yası değil miras kavgasını getirdi. Ölmeden mezara soktular adamı. Ne utanç verici bir durum. Karı ile gözü doymayan erkeklerin sonunda düşeceği durum bu; Allah evlerden uzak tutsun. 

Her ölen, ölecek olan erkeğin ardından bu kadar patırtı, gümbürtü olduğunu bir düşünsenize; ne şenlikli olur dünya;)) Herkes birbirinin gözünü oyar. Allah bizi o günlerden korusun.

Küçükken duymuştum; kıyamet zamanı için ?bina, bina üstüne; zina, zina üstüne? denirdi. Bu zamandan bahsediliyor olmalı. Evinde bir karın varken ikinci bir kadınla beraber olmak zinadır, ister nikâhlı, ister nikâhsız. Kim ne derse desin!

Kadının maddi kayıpları var, manevi kayıpları var elbette bu zamansız, beklenmeyen, hesapta olmayan ayrılıklarda. Peki, cinselliğinin peşinden giden erkeklerin ardında bıraktıkları, ıskartaya atılan enkaz kadınların cinsel ve duyusal, duygusal hayatları ne şekilde sürecek? Ara sıra geri gelip okşayacaklar mı giden erkekler? Giden gelir mi? Neden gittiği belli. Gelmez. Yoksa başkalarıyla birlikte olmamaları için alışılageldiği üzere bacaklarına kurşun mu sıkılacak?

Erkekler her şeyi kendi açılarından görmeye meyilli ve alışkın; bencil. Doğaları gereği mi bilemeyeceğim. Ama aynı özellikleri oğullarımda da görür gibiyim artık. Ben büyüttüm, yonttum ama onlar yinede geleneksel erkek özelliğinde oldular. Alıcı durumundalar her ilişkide. Kadın veren, fedakâr olan erkekse alan. Enine boyuna düşünmek, kendini karşısındakinin yerine koymak gibi bir meziyetleri, incelikleri yok ne yazık ki! İnsan bugünden ibaret değil ki! Dünü var, geçmişi var, geleceği var.

Bu Sultan Süleyman?ın dizisiyle zaten revaçta bugünlerde harem düşüncesi. Herkes Sultan Süleyman gibi olacağım diye tutturursa işimiz iş! Ne yapmalıda bu kafaları değiştirmeli bilmem! O diziyi izleyen kadınların aklına şaşarım. Kocalarının kafasına bu nifak tohumunu yerleştirdikleri için. Erkekler kadınlar gibi değil, düşünce sistemleri sığ ve sıradan. Kadınlar bin bir türlü duygu ile izliyor o diziyi; erkeklerse tek açıdan.

Başımıza ne geliyorsa bu duygusal aptallığımızdan, körlüğümüzden geliyor. Herkesi kendimiz gibi biliyor; neyimiz var neyimiz yoksa önüne seriyor; kendimiz gibi olmadığını görünce ? aaa, değilmiş? diyoruz. Aptallığın alası bizde; biz kadınlarda.

Aralık’12

Yaşar Hoca artık bu çok eşlilik söylemini var olan ikincil kadınların ve çocuklarının mağduriyetine dayandırıyor; ?kendim için bir şey istiyorsam namerdim? pozisyonunda; erkeklere fazladan hak koparmak değilmiş yani amaç; ama bildiğim kadarıyla şu an itibariyla kendi özel hayatında birincil kadını bile bulmakta zorlanıyor; hayatın gerçekleri konuşmak kadar kolay değil.

Bir kadın ikincil kadın olarak yaşamayı göze aldıysa eğer bu mağduriyetleri de göğüsleyebilmek durumunda. Toplumun; örf ve adetlerin bir cezalandırma sistemi var sonuçta ve bu cezalandırma sistemi ortadan kalktığında kim kimin karısı; kim kimin kocası bunu bilemez hale geliriz ki bu dinen de istenmeyecek bir sonuç. Yaşar Hoca din öğretisi ile ters düşüyor bu söyledikleri ile bana kalırsa.

Birincil kadının mağduriyetleri; hak ve hukuku nasıl korunacak böylesi bir durumda; ?senin yakıtın azaldı; yeni istasyona gideyim?; oradaki yakıtı azaltan kim; yine sen; yok öyle bir üçkağıtçılık; önce birini ye bitir; sonra diğerine sıra gelsin; insan gibi paylaşmayı bil hayatı; ne onun yakıtı bitsin ne de sen yeni istasyonlar aramak zorunda kal; hep bana rab bana değil hayat. Yaşar Hocanın dedesinin devri kapandı ama o bunun farkında değil.

Pili bitene dek kullan; bir yırtık sümkürülmüş mendil gibi at kenara; yeni mendil al kendine; sonra ben insanım, müslümanım, iyi adamım diye çık piyasaya; insan olana bu yakışmaz. O kadın sana bütün gençliğini; zamanını; emeğini vermiş; ?çocuklarım? dediklerini büyütüp var etmiş; sana verilebilecek en büyük hediyeyi vermiş; daha ne istersin Allah?tan; ne ile iade edeceksin o emeğin karşılığını; o emeğin tek karşılığı var; sadakat; sadece bedenen değil üstelik fikren bile sadakat; ihanet etmeyi aklından bile geçirmek sadakatsizlik.

Yaşar hoca değil mi ?Allah?ın karışmayacağı kul hakkıdır; Allah kul hakkını affetmez; sadece dini vecibeler konusunda affeder? diyen; kadınlar o Allah?ın kulu değil mi yoksa? Evliliğin böyle bir yola girmesi kul hakkıdır; nasıl kadının böyle bir hakkı yoksa erkeğin de böyle bir hakkı olamaz; yoksa ben yanlış mı biliyorum; erkeği kadına üstün mü tutuyor Allah? Bunu böyle düşünen ve bilenler günahları ile girsinler mezara.

Onaylanan bir yanlış örnek diğer kopyala yapıştırların patlamalı artışına sebep olur ve bundan hiç kimse karlı çıkmaz; buna ortada kalan erkek dahil; ne orada tam huzur bulabilir ne de burada. Bir insanı idare etmenin, onu hayatında tutabilmenin zorluklarını biliyor olması gerek Yaşar Beyin; iki boşanma geçmiş başından ne de olsa.

Kaç birincil kadın kocasının ikincil bir kadına hayatında yer vermesine; parasına, malına, mülküne, kocasına ve çocuklarının rızkına ortak çıkmasına göz yumar? Bu zaman için bu mantık dışı; sadece bizde değil; batılılarda da evlilik ehemmiyetle korunan bir kurum; bu gün sen ona sahip çıkmazsan yarın o sana sahip çıkmaz; elinden kaçırdığınla kalırsın ve kaçan balık hep büyük olur. Hayat bir al gülüm ver gülüm; gör beni göreyim seni; evliliğin, aşkın, ilişkinin ötesinde bir anlaşma; karşılıklı bir akit; iki tarafı da bağlayan; bir taraf o akte bağlı kalmadığında diğerine o akti feshetme hakkı doğar ki doğru olan; olması gereken de budur.

Yasaya yeni bir ek düşülse ve ?ikinci eş alanlar tüm babalık haklarından mahrum bırakılır? dense o birincil kadınları başından def etmek bu kadar kolay olur mu; yapabilirler mi; üzümü ye; bağını sorma; o üzüm o bağda yetişmiş ama; nasıl sormayacaksınız?

Emek ver yaşadığın hayata; hayata ve kendinden başkasına bir emeğin geçsin; hayır duası al; yediğini önüne koyana lanet okutturma; rahmetini al. ”Ayı gibi yatma” desem ayıya hakarettir; ayı, ayı iken somon vakti gelene kadar ot köklerini yolarak beslenir; üreme vakitleri geçene kadar somon karşısında durur ve ona dokunmaz; ne zaman ki üreme mevsimi biter somonunu avlar ve karnını doyurur; hayatta kalmak, yaşamak için çaba gösterir; bir anlamda hayata şükreder.

Oysa erkek nesli ne yapar; yıllardır kahveleri dolup dolup boşaltan kim; erkekler; cami kapılarında namaz arası bütün vakitlerini öldürüp eve gelince karısından yemek bekleyen kim; erkekler; maçtan başka şeye aklı ermeyen; o maçtan bu maça zaplayan; kumanda; televizyon; kanepe manyağı kim; yine erkekler; hayata anlam katmayan; emek vermeyen; hayat için; yaşamak için çaba göstermeyen kim; yine erkekler. Annemin meşhur sözüdür; ”bir iş eşeğin”. Bir iş eşeğin; bin iş ise kadının. Daya sırtını bir kadının sırtına; taşısın taşıyabildiği kadar; o yorulup düşerse taşıyacak başka bir kadın bulunur nasıl olsa. Allah kadınlara bu yaptığınız ezayı reva mı görüyor sanıyorsunuz? Dilerim Allah’tan o hesap günü gelsin bir an önce ve iki elimiz yakalarında olsun. Bu dünyayı bir odun mahiyetinde yaşayanlar öbür alemin yakacak odunları olur inşallah.

Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kabil midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak olur. M. Kemal Atatürk, 1925

2 Comments

  1. Olcay Olcay 11 March 2013

    bende bu videoyu arıyorum fakat bulamadım.
    yanlıs hatirlamiyorsam yaşar hoca Peygamber efendimiz için çok eşlilikden dolayı BE ŞEREFSİZ terimini kullanmıstı. sizlerde hatırlıyuormusunuz bilmem ama internette hiçbir yerde bulamıyorum.

    hatırlayan varsa benimle iletişime geçebilirmi ?
    hilalayweb@gmail.com

  2. demet demet 15 November 2012

    Bu videoyu ararken, bloğunuza rastladım ve yorumsuz bırakamadım. Yaşar Nuri Hocamız’ın ne yazık ki her zaman dedikleri birbirini tutmuyor. Bir zamanlar Arapça ibadetten bahsederken, şonrasında Türkçe ibadetin de yolunu açmaya başladı. Farzedelim ki çok eşlilik serbest bırakıldı, bu kadar şiddet ve gericiliğn olduğu bir toplumda kimi nasıl ayırdedersiniz, “maddi imkanlarına güvenip de çok eşli olması mümkün olan”? Olmayanın ağzının suyu mu aksın yani? Ya önüne gelen dört tane alıp, bir de çocuk doğurup yüz üstü bırakıp giderse? Mantık mıdır bu?

    Yazdıkarlınıza katılmamak mümkün değil. Daha mantıklı açıklamalr bekliyoruz Hoca’dan.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *