Press "Enter" to skip to content

Günlük 3ı Ağustos’16

***Bunlar ne millet ne vatan düşünür, hepsi göz boyama, düşünseydiler o tsk bugün o halde olmazdı, onların haberi olmadan mı bu hale geldi, kendileri fırsat tanıyıp izin verdiler, şimdi de kandırıldım modası, kanmasaydın, aptallığının cezasını çek o zaman, 12 eyülde binlerce genç kandırılmıştı, kandırıldım ayağına mı yattılar, nerede kaldı mertlik, tsk ya fetoyu dolduran onlar, şimdi sözde temizleyen yine onlar, yaşananların hepsi 17-25’in rövanşı, başka bir mesele yok ortada, ve ben bu kalkışmanın feto değil de tayyip tarafından başlatıldığını düşünüyorum, evet, fetonun adamları yaptı ancak tayyibin gaz vermesiyle başladı, üstten bir iki kişiye başlat emrini verdirdi, fetocularda sazan gibi üstüne atladı, ki o isim general Dişli’ymiş, kardeşi de akp mv Dişli, ne tesadüf, çok sıkı bir ilişki.

Güç el değiştirdi sadece, fetodan erdoya, bizim için değişen de çok şey var aslında, artık daha çok kıskaç altındayız.

***Dün gece kanal geziyorum, trt de cumhurbaşkanına suikast girişimi yazıyor, dağ, bayır aramalar gösteriyor, eyvah dedim, yine patladı bir yerden, heyecan yaptım, sevinsem mi üzülsem mi tereddüte düştüm, meğerse marmaristekilerin aranmasıymış, peki o manşet ne öyle, milleti teyakkuzda tutuyorlar ki uyumasınlar, her an tetikte olsunlar, kutlamaların kırk gün kırk gece sürmesini beklerdik, neyi kutluyorlarsa,  7 temmuzda bitecekmiş, anlı şanlı bir kapanış mitingi ile.

***İş iyice karıştı, kısa seyfiye baktım, a mustafa koçyiğitin akp hesabı olduğunu, uydurmaca olduğunu söylüyor, kısa seyfinin söyledikleri bana daha inandırıcı geldi, dertleri bizi aptala çevirmek galiba, bir o yandan, bir bu yandan, “susurluktan çıktık yola, selam verdik sağa sola, bu gidişle sonumuz hayır değil”, son uyağını tutturamadım ama başka türlüsü uymazdı, susurluğu bin beşe katladı bunlar, devlet değil çete, cb değil çete reisi.

***a mustafa koçyiğit hesabı olmuş fuatavni hesabı, gerçekten o ise tabi, kim kimdir birbirine karıştı, 14 ağustosa dikkat diyor, biz her gün dikkatteyiz artık, merak buyurmasın, bu seferde kısa seyfide ses soluk yok, organize işler bunlar.

İstanbul kuleli lisesi 1845 yılında yapılmış, denize sıfır muhteşem bir yapı, zaten 2012’de suudi arabistan kralına satılmıştı deniyor, İstanbul heybeliada deniz lisesi 1773 yılında yapılmış, hababam sınıflarının çekildiği okul olabilir, çok benziyor, o da deniz kenarıdır, Bursa ışıklar hava lisesi de 1845 yapımı tarihi bir yapı, İzmir maltepe askeri lisesi 1928 yılı yapımı, hepsi birbirinden kıymetli yapılar, bunun gibi kaç bina, kaç arsa, devletin başına devlet kuşu kondu, trafik sigortaları bu yıl çok yükselmişti, itirazlara rağman düşürülmemişti ya, şimdi düşürülüyormuş, piyango vurdu ya, ondan, demek trafik sigortaları ile ayakta durabiliyorlarmış, bu kadar düşmüşler, sorsan burunlarından kıl aldırmıyorlar, sömürge düzeneği ile işi götürüyorlar, nereye kadar gidecekse?

Dün akşam 7’de armadadan çıktım, sıhhıyeye vardığımda saat 8 di, git git gitmiyor, bitmiyor yol, normalde 10-15 dakikada gidilecek bir yol o, niye, çünkü kızılay kapalı, kızılayda şenlik var, ama ne şenliği belli değil, boş gezenin boş kalfalarının şenliği olmalı, kızılay sadece metro yapılırken bu kadar uzun süreli kapalı kaldı, birde şimdi, maskaralık, başka bir şey değil, bir arabaya köpek resmi asılmış, üstüne fetonun fotosu yapıştırılmış, şöyle yazıyor, bizim bı itle işimiz olmaz, arabanın dört bir tarafına koymuşlar, bu itleri böyle azdıran kim, it başı, dün el ayak öptüğünü bugün sırtından bıçaklıyor, değme yesinler birbirlerini, de arada da bizi ihmal etmiyor, bizde kim vurduya gidiyoruz, kaş yaparken gözümüzü oyuyor, gözü dönmüş.

***Şaibeli bir trafik kazası daha, Artvin eski belediye başkanı emin özgüne ankarada, eskişehir yolunda arkadan araba çarpmış, çarpmanın etkisiyle aracı yol süpürme aracına çarpmış, emin özgün artvindeki talana karşı çıkıyordu büyük ihtimalle, birilerinin tavuğuna kışt demiştir, vardır bir çapanoğlu altında, 62 yaşındaymış, bu yaşına kadar artvinde, hatilada, cankurtaranda, kopmuşta kaza yapmamış ta ankarada mı yapmış, düz yolda? Ne demiştim, geçen ayın sayfasında, artvinden en iyi şoför çıkar.

O nasıl hızlı bir çarpma ise çarpmanın şiddeti ile başka bir araca çarpmış ve hemen oracıkta can vermiş, bu karışıklık, kalabalıkta da çok dikkat çekmez nasıl olsa, arada kaynar gider, gitti babasının kesesinden bir yiğit yine, akp devrinde faili meçhul yok, biliyorsunuz, bitirdiler, ve bununla övünüyorlar, beyaz toroslar deyip dalga geçiyorlar ya, şaibeli trafik kazaları var sadece, adnan kahveci, muhsin yazıcıoğlu, ergenekonda yargılanan 2 generalin oğulları ve yine ergenekondan yargılanan eski inönü ün. rektörü fatih hilmioğlunun oğlu aklımda kalan bu tip trafik kazaları, faili belli, ama gerçek faili bilinmeyen, kim vurduya gidenler.

Hilmioğlunun oğluna ankara çubuk yolunda arkadan çarpıldı, generalin birinin oğluna yaya kaldırımından geçerken çarpıldı, bu defa da çarpma arkadan, hepsi mi tesadüf?

*Emin özgünün kaza fotolarını gödüm, araba hurda yığını olmuş, yapan da belli, yaptıran da.

***20 gün sonra kılıçdaroğlunun dili çözüldü, ergenekonculara iadei itibar ve görevlerine iade istedi, yüzde on barajı kaldırılsın dedi, genelkurmay cb bağlanamaz dedi, khk’lar ohal sonrasını kapsayacak biçimde kullanılamaz dedi, hepsi haklı görüşler, dili çözülmüş, şaşırdım, iyi bari, kış uykusundan biraz olsun uyanmışa benziyor.

***9’u general 311 asker firardaymış, geri kalanı da er değildir herhalde, rütbeli 311 subay, çok şey ifade ediypr olabilir, fetocu olduklarına dair bir bilgi de yok, bu şimdiye kadar söylenmemişti.

Bu bilgileri fikri ışık verdi, bilim ve sanayi bakanı olarak aklınıza yerleşen birinden bu gibi bilgileri almak biraz ciddiyetten uzakmış gibi geliyor bana, şimdiki adı, unvanı ne olursa olsun, oturtamadım bir türlü onu milli savunma bakanlığına, geçmişte hayvanat bahçesi müdürlüğü yapmış olduğunu bilmem de buna etken oluyor olabilir tabi, milli savunma bakanı eski hayvanat bahçesi müdürü, aslında hepsi temelde aynı anlamına da gelmiyor mu biraz, yani ha hayvan, ha insan, ikisi de güdülmeli, sürüler halinde, birinde hayvan sürüsünü güdüyor, diğerinde ordu sürüsünü.

***Biri, çok canlar yandı diyor, belli ki kendi canı da yanmış, kira ve artı giderleriyle en az iki bin lirayı bulan bir evde yaşıyor, çok lüks bir yaşam sürmemesine rağmen, orta halli diyelim, iki  çocuğunu özel okulda okutuyor, biri liseyi bu sene bitirdi, özel üniversite planları yapıyor, hukuk okuyacak/okuyacaktı, diğeri bu yıl okula başlayacak/tı, özel okula, harcamalar sınırlı ama özel okul hayali sınırsızdı, baba çalışmıyor, kadın kocasının zamanını evde bilgisayar başında geçirdiğini söylüyordu, hatta öyle ki bunun için sınırsız internet bile almıştı, küçük çocuk telefonda babasının arkadaşlarına hep hocam diye hitap ediyordu, tıpkı babasının hitap ettiği gibi, kocasının eskiden eve 2-3 ay gelmediği zamanlar olurmuş, bu darbe zımbırtısından sonra görmemiştim, ki aradan 20 gün geçti, taşınacaklarmış, eskiden oturdukları eve, ikisi de iş bulup çalışacaklarmış, karı koca, hayat birileri için değişmiş, çok belli, yüzü kaskatı kesilmiş, ne diyeyim, Allah herkesin yolunu açık etsin, ayrıca akıl fikir de versin, doğru yola çeksin, kötü diyemem, benim için insan, perdenin arkasını bilemem, benim gördüğüm yüzü bu kadarı. 

Böyle yaşayan kaç insan var/vardı acaba? Ekmek elden su gölden, o kadar da bedava değildir elbette, bir karşılığı vardır mutlaka, ödenen bir bedel. Feto amca fakir avcısı, ben sana para vereyim sen bana kemiğini, iliğini ver diyor insanlara, hatta o da yetmedi çocuklarının kemiğini, iliğini istiyor.

Bunun gibi başka örnekler de var bildiğim, dindar bir karı koca, evlendiler, şimdi biri erdocu diğeri fetocu, ikisi de birbirini alt etmeye çalışıyorlardı son gördüğümde, şimdi kan gövdeyi götürüyordur evde, amerikadaki bir arkadaşım, ki zır cahil değil, bana kızının ablalardan dini eğitim aldığını söyledi, lüx arabalara binip lüx hayat yaşıyorlarmış ablalar, amerikada yani, milletin gözünü para ile boyuyorlar, din, iman hikaye, aliden amuduyla kopardığını veliye ucun ucun koklatıyor, oluyor büyük adam, onun külahını buna geçiriyor, külahçı.

Hain olan, içten pazarlıklı olan, kötü olan iki paralel, biz değiliz, ergenekon kumpasları şimdi açıklanıyor bir bir, geri gelmeyecek hayatlar, kaset tuzakları da, tapeler iyiydi, onlara laf yok.

***Dünya düzenini sil baştan kafasına göre ayarlayacak galiba, kendi işine geldiği gibi, bizimkileri kandırmayı başardı, sıra diğer ülkelere geldi, oğlu italyaya giderse tutuklarlarmış, italyaya dayılanıyor, dayıların dayısı, bir nedeni var ki italya oğlunu tutukluyor, durduk yere tutuklar mı, benim oğlum gitse tutuklamıyor da senin oğlunu niye tutukluyor, bir halt karıştırmış ki tutukluyor, yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor.

Dünyaya kafa tutuyor adam, siz ne diyorsunuz ya, hiç bu kadar kepaze olmamıştık dünyaya, bazen hallerine baktıkça yerin dibine geçesim geliyor, bugün mesela, avrupadan gelen birinin yanında pala bıyıklı, yeniçeri ağasından bozma mevlut çavuşoğlu duruyor, bildiğin yeniçeri ağası, ve ben milletim adına utanç duyuyorum o görüntüden.

Ben büyürken fahri korutürk tü cb, ne efendi, sessiz, sakin bir adamdı, vakur, terbiyeli, kendinden emin, saygın, aklımda öyle kalmış, asker kökenliydi diye hatırlıyorum, toprağı, toprakları bol olsun hepsinin, hakkıyla vazifesini yerine getirenlerin hepsinin, devlet adamı vasfı olmayanların eline düştük ya, ona yanıyorum, hangisi bulundukları o mevkiye yaraşır, yakışır bir görüntü sergiliyor, hiçbiri, en başından en sonuna, davutoğlunu görsen dışişlerine, başbakanlığa hademe diye işe almazsın, elinde çay tepsisini gezdiremez gibi görünüyor, yani beceriksiz, adam bakanlık, başbakanlık yaptı, şu anki bütün büyükbaşlar için aynı şeyi söyleyebilirim, hangisi göz, kulak dolduruyor, hangisi yerine yakışıyor, eğitim, konuşma, terbiye, geçmiş başarı veya görüntü açısından, hiçbiri, vasıfsız insanları alıp alıp koymuşlar sanki bakanlık koltuklarına, sanki değil öyle, çünkü ne kadar vasıfsızsa o kadar işi bilmez ve kendini çok akıllı sanan adam onu istediği gibi parmağında oynatabilir.

Örnekleyeyim. Taktım ya hayvanat bahçesi müdürüne, oradan gidelim, yani fikri ışık, niye msb oturtamadığımı anladım, okuyunca siz de anlayacaksınız, imam hatip lisesini bitirdikten sonra odtü matematik öğretmenliği bölümünü bitirmiş, vurguluyorum, matematik bölümü değil matematik öğretmenliği, zaten uzun zaman öğretmenlik te yapmış, oğlum bu yılki üniversite sınavında 44 bin oldu, mühendislikleri tutturamıyor, odtü, hacettepe, bilkent mühendislikleri kazanamıyor, olursa diğer özel üniversitelerin mühendisliklerini kazanır. o da paralı, odtü matematik öğretmenliği bölümü kaçla alıyordur, yüz bin, iki yüz bin anca, yani vasat, ortalama bir zeka o bölümü çok rahatlıkla kazanır ve okur, hadi bilim ve sanayi bakanlığına biraz uydu diyelim, bilim ve teknolojiden biraz olsun tutturdu, milli savunma bakanlığı ne alaka, alalade bir matematik öğretmeninin yapacağı iş mi o, matematik öğretmeni ne anlar milli savunmadan, ayıp denen bir şey var, adam rüyasında görse inanmazdı herhalde, hayaldi, gerçek oldu.

Şu an meb olan ismet yılmaz bir önceki kabinede msb idi, bakalım onun ne alakası varmış msb ile, 82’de denizcilik makine bölümünü bitirmiş, makine mühendisliği değil, bölümü, makine teknisyeni yani, 87’de de istanbul hukuku bitirmiş, onun da askeri bir geçmişi yok yani, eğitimci bir geçmişi de yok, var olan bütün bakanları burada yazacak değilim elbette ama emin olun hepsi üç aşağı beş yukarı aynı nitelikte, pardon, yani niteliksizlikte, çünkü etrafındakiler ne kadar aptal ve iş bilmez olurlarsa kendi yeri o kadar güvencede, rakipsiz. Düzelteyim, tek rakibi paraleli, birde paralele geçiş yaparsam bu laf bitmez, burada bitireyim, benden bu kadar, yani bu akşamlık.

***Hata ettim, kandırıldım, pişmanım diye bir ceza sistemi mi var, vardı da biz mi bilmiyorduk, bilseydik 80 de çocuklarımız o işkenceleri çekmezlerdi, ama aralarında bir fark var tabi, onlar yaptığının arkasında duramayacak kadar onursuz değillerdi, feto kandırıldım dediğinde bütün suçlarından muaf mı olacak, ya da apo, ne iyi tezgahlar kurup dokuyorlar, kafalarına göre. Suçu olan cezasını çekecek, bu suç cb na kadar uzanıyor olsa da, gerçi o zamanda ortada adam kalmaz, suçlu olmayan, hepsi boğazına kadar boka batmış durumda, ne hallere düştük.

Bu iş onların harcı değil, devlet adamlığı yani, devlet adamlığı öncelikle adam olmayı gerektirir ki, bu vasıf ta onlarda yok. Velhasılı devlet yönetme işi  hiç onların harcı değil.

***Dün akşam sekiz buçuk, dokuz arası o yoldaydım, emin özgünün öldürüldüğü eskişehir yolunda, çayyolu yönünde, gordion hizasındayken o temizlik araçlarından biri düştü ömüme, en sağ şeritte, tam sollayıp kurtulayım derken, ki karanlık olmuştu, arkadan bir motorbisikletin hızlı geldiğini fark ettim ve arada kaldım, çıkmakla çıkmamak arasında, tam emin özgün ün yaşadığı şekilde o sıkışma anını yaşadım, korkunç bir ölüm şekli, trafiğin olduğu o saatte ağır, aksak giden o temizlik arabasının o işlek yolda ne işi var, cinayetlerine kılıf hazırlamak için bilerek mi koyuyorlar, belediyenin arabaları ya, koy gece 12’den sonra, dolansın dursun sabaha kadar, emin özgün ün kazası da akşam saat 11’de olmuş. 3 şeritli yol, sağa sola da mı kıamadı, o nasıl iş, akıl alır gibi değil, bodoslama dalmış arabaya demek ki.

akp binasının yanında yol kenarında 5-10 tane hafriyat kamyonu duruyordu, kızılay onlarla kapatılıyor, gerekli gördükleri her yer, hafriyat kamyonunun bolluğu mu var belediyede, o hafriyat kamyonlarının ve şoförlerinin yapacak başka işleri yok mu?

***Bu debdebeye, şaşaaya bakıp hiç aldanmayın, o darbeyi her kim yaptı veya yapamadıysa, ki ya akp ya feto, asıl olarak akp yi bitirdi, akp eski günlerini bir daha asla bulamayacak, ortanın solu, ortanın sağı gibi akp de kesişen oylar kendi evlerine dönecekler, çünkü bu darbe onlardan bir yol olmayacağını gösterdi herkese, kimse aptal değil, aptal olanlar var da herkes te aptal değil, belki Allah affeder, o Allahın bileceği iş, onu bilemem ancak ahali affetmeyecek, ergenekon savcıları durdu durdu da şimdi niye açıklıyorlar yaptıkları kumpasları, isteseler susmaya devam edemezler miydi, akp yi bitirmek için, erdoğan dememiş miydi ben ergenekonun savcısıyım, hakimiyim diye, bu ülkede çoğu insan iki kere ikinin dört ettiğini biliyor, neyse ki. Ergenekon ve balyozda insanlara çektirdiklerinin karşılığını bulacaklar. Bu iki başlı yılandan kurtulacak bu ülke, Allahın izniyle.

***Düşündükçe neler neler geliyor aklıma, 8 aydır incek tokide oturuyorum, aralık başından beri, sonunda adresimi de verdim, beklerim;))) ama bunu söylememin bir sebebi var, burası mv ve üst düzey bürokratlar için yapılmış bir site, site dediysem üç beş bina değil, 26 adet yüksek katlı bloklar, 15-20 katlı, binden fazla ev var, oturan değil ev sayısı, genelde ev sahipleri savcılar ve hakimler, ben onların hepsini akp li olarak gördüğümden öyle bir ayırım yapmadım, akp li fetocu diye, ben ne anlarım onların iç işlerinden, bu bahsettiğim ailenin ev sahipleri, ki yakın ahbapları olduğunu söylüyordu, bir savcı, birbirlerine gelip gidiyorlar ve başka görüştükleri çok sayıda savcı var, laf arasında hep bahsediyordu, kocası için master yapıyor diyor, öyle master mustur yapan bir hali yok, bildiğin hanzo, bölüm soruyorum, pazarlama diyor, çık çıkabilirsen işin içinden, çocuğu okul değiştiriyor, bir bakıyorsunuz bir ay geçmeden okul müdürü onlara yemeğe gelmiş, ve iftarda devamlı yemeğe gidiliyor, geliniyor birilerine, bütün bunlar bende şüphe uyandırdı elbette ama hiç konduramadım fetoculuğu, ay çok safım, hiç aklıma gelmedi, birde tutmuş burada bilmişlik taslıyorum, şu düştüğüm hale bakın, hani hep bir yerlere oturtmaya çalıştım ama feto aklımın ucundan geçmedi, fetocu savcıların pis işleri için kullandıkları bir piyondu büyük ihtimalle, şimdi anlayabildim tabi, önce aktrol sanmıştım, yani bunlar ortaya çıkmadan önce, ama erdoğandan yana konuşmuyordu kadın, akp karşıtıydı, bu tezim çürüyünce başka bir tez de üretemedim doğrusu.

Tam orta yerine düşmüşüm de haberim yokmuş, ben ne bileyim, saftaroz, ucuza ev buldum oturdum, nasıl ve ne aceleyle taşındığımı siz de biliyorsunuz, kasım, aralık 2015 sayfasında yazılı, kanıtım bilem var, kapalılarsa onların sorunu, bana ne, dedim, geçtim, ortalık fitne fesat kaynıyormuş meğerse, hatta bir başkası ben mutsuz ve üzgün kadını Allah yoluna çekmek için, kurtuluşum için bir gün arapça kursuna bile götürdü, gittim, benim dini inancımla ilgili bir sorunum yok, o kadının iyi niyetinden de hiç şüphem yok, iyi bir insan, çokta seviyorum ayrıca, onun beni görünce yüzü gülüyor benim onu, hakkındaki düşüncem değişmedi, değişmez, kadın kapalı, o kursa gittiğimiz evde bana ters bakanlar oldu, ki açık olanlar da vardı içlerinde, umursamadım, tipimden mi anladılar münafık olduğumu;))) bu tip kurslar çok varmış sitede, muhtemelen kocası da bir savcı veya hakim, çünkü ev satın alınmadıysa, ki alınmamış, o kişi bir bürokrat oluyor, ama tutup ta kocan ne iş yapıyor diye sormadım, evindeki süs eşyaları hep arapça yazılardan oluşuyordu ve hiç fotoğraf yoktu, çocuğunun arabasında rabia işareti vardı, akp li mi, feto cu mu bilemem, şimdilerde onun da yüzü çok asık, hiç eskisi gibi değil.

tib binası buraya çok yakın, 200 metre ötemizde, şimdi önünde üstünde bayrak olan bir tanker var, yolu kapalı yani, kapatılacağını söyledi zaten erdo, yine bir koca orada bilgisayar mühendisi idi ve iki ay önce başka bir yere atandı, yine şehir içinde, ki orada çalıştığı için taşınmışlar buraya, onlar da kökten almış evi, ev satın alınma değil, demek ki hazırlık yapılıyormuş bugüne, atama iki ay önce olduğuna göre, bu iki ailenin çocukları da özel okulda okuyorlar, sonuçta hepsi devlet memuru, maaşları ne kadar yüksek olursa olsun, maaşla o evin taksitlerini ödüyorlar, özel okul aidatını ödüyorlar, arabalarına benzin koyuyor ve yaşıyorlar, bu olsa olsa çift maaşla olur, belkide ikinci maaş diğerinin çok daha fazlası, fetodan gelen maaş, darbeden sonra fetonun emekli maaşını kestiler, artık gönderemez herhalde! yani özel okullar olmuş fitne fesat kaynağı.

Ne var ne yok yazdım gitti anasını satayım, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın, bildiğini söyleyemiyorsan bildiğini bilmenin ne önemi var, hiç bilme daha iyi, onlar onca ihaneti yapmaya çekinmemişler, ben onların yaptıkları bu kötülükleri yazmaya mı çekineceğim? Bildiğimi, ve doğru bildiğimi söylemekten beni hiçbir güç alıkoyamaz. Tahammülüm yok öyle kaypaklığa, dönekliğe, iki yüzlülüğe, çünkü mayamda yok, öyle olunca bu tip mayalılar bende alerjiye sebebiyet veriyor.

*Az önce yine bir tanesine selam verdim boçlu çıktım, ilk defa konuştum, iki laf etmeden beni perşembe toplantılarına çağırdı, kuran okuyorlarmış, çok güzel geçiyormuş, kimi görsen öyle zaten, örümcek beyinliler, akılları fikirleri aynı noktada, ben bilmiyordum kuran öğrenmeyi 50 yaşıma kadar da sen mi öğreteceksin, senin aklına ihtiyacım vardı, bunca şeyden sonra hala akıllanamadın mı demek geçti içimden, demedim tabi, beyinleri o tarafa yıkanmış ya, başka bir şey düşünemiyorlar, görmüyor sanki beni, altımda normal bir şort, üstümde kısa kollu bluz, kafa başka şeye basmıyor çünkü, senin gibi umacı, karafatma kılığında dolaşmak istediğimi sana kim söyledi, burayı kurtarılmış bölge sandıklarından bu kadar rahatlar.

Bana neyi dikte etmeye çalışıyorsun, ben sana gel bu gece iki tek atalım diyor muyum, sen kendi işine bak, ben kendi işime zaten bakarım, neyi paylaşamıyoruz, Allahsa hepimizin Allahı, ülkeyse hepimizin ülkesi, gözünüzü bu denli aç bırakan ne, iki paralel yaşayalım, gerçek paraleller, paralel paralel, her gördüğünü kendine benzetme çabası niye, dinimiz, dininiz size önünüze geleni sürükleye sürükleye dindar yapın mı diyor, gidin işinize, herkes kendi yolunu bilir, bulur, kimsenin sizin o üstün zekanıza ihtiyacı yok, sizde kalsın, lazım olur. Ahmet Haşim desem, ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden desem yüzüme bön bön bakar ama bana akıl öğretiyor, lise, hatta ortaokul bitirmiş olsa bilir herhalde Ahmet Haşimi, Allahın akılsızı.

Kendi boruları niye ötmüyor da bizim borumuz ötüyor, dertleri o, biz size namaz kılmayın diyor muyuz, ama siz bize namaz kılın diyorsunuz, işte aramızdaki fark bu, ben bu yaşıma kadar kılmadım, bundan sonra da kılmayacağım, bundan sana ne.

***ohal sadece bize mi geldi, pkk öldürmeye devam ediyor da, biraz da pkk ya getirsinler ohali, … tek partili döneme mi geçtik farkında olmadan, bahçeli ve kılıçdaroğlu da akp mitingine katılacakmış ta, erdoğan veya binali chp mitingine katıldı mı da kılıçdaroğlu akp mitingine katılıyor, yuhlar olsun ona, ve ona verdiğimiz oylara, bu darbede vatan partisi, doğu perinçek in de kaypak olduğu çıktı ortaya, sahi kime oy vereceğiz biz bundan sonra, ortada adam kalmadı oy verilecek, …dünyada istihbarat zaafı olmayan ülke var mıdır, fidan meğerse kendini aramamış ta koruma müdürünü aramış, koruma müdürün de sana söylemedi mi yoksa, hani eniştenden duymuştun, öğleden sonra, sekizde, dokuz buçukta, veya onda, hangisi olduğunu bir türlü anlayamadık, çark, geri adım, hakan fidan dan fena korkuyor bu adam, fidan onun hakkında neler biliyorsa, ağzını açıp bir kelime etti mi, etmedi, bir açsa o ağızı neler dökülür acaba, kendi pislikleri de içinde tabi, ….akp de fetö temizliği başlamış, akp de fetö mü varmış, hayret, hepsi fetö onların, neyini ayıklayacaksınız, et tırnaktan ayrılır mı? Oğlu gözaltında iken ölen adam cb kandırılmış, biz de kandırıldık demiş, çık çıkabilirsen işin içinden, adam haklı, senin aldanman hak ta başkasının aldanması suç mu, neyi neye göre ayıklayacaksın, ayıklanması gereken hepiniz, biriniz değil.

***Düşündükçe hep parçalar birbirini tamamlıyor, adam iyi derecede ingilizce biliyormuş, Türkiye sınırları içerisinde gidilipte 3-5 ay evine gelinemeyecek uzaklıkta neresi var, hiçbir yer, yurtdışına gitmiş olmalı, başka türlü öğrenebilecekmiş gibi görünmüyor zaten ingilizceyi, çocuklar için sadece özel okul değil her tür eğitimde para sınırsız, sen çocuğunu şu kursa gönderdim de, tık paranı al, aklına ne kursu gelirse, oyun, dans, aklına ne gelirse, çünkü görünürde para yok ama çocuk o kurs senin bu kurs benim geziyor, hangi olmayan parayla? Gidilen marketler bim, a101 hep onlara gidiliyor, onlardan aldıklarını onlara geri veriyorlar, cepgros ta bunlara dahil gibi, ama ondan çok emin değilim, sanırım bim ve a101 erdo, cepgros feto marketi, çelikler de bu konuda şaibeliler arasında benim nezdimde, feto market, bizim gibi sık sık değil, ayda bir gibi toplu alışveriş ediyorlardı, bin lira civarında, belli bir kumanya hakları var demek ki, gürçağ koleji, kemerburgaz üniversitesi adı geçen okullar, eğer doğru olarak bahsediliyorsa tabi, bana samanyolunda okuyorum diyecek hali yok ya, hafiye oldum çıktım.

Karşı komşusunun selam dahi almadığını söylemişti, ben kimin ne olduğunu bilmiyordum ama onlar birbirlerini biliyorlardı elbette, diğer tanıdığım olan komşu ile de mesafeliydiler, beni arapça kursuna götüren hani, demek ki onlar erdocu, buradan bu çıkyor, zaten rabia işaretinden bahsetmiştim, ben saftirik hepsiyle bir muhabbet bir muhabbet, facebook sayfamı bilmelerine rağmen, yani fetocu olan, benimle ilişkisini kesmedi, orada ne olduğum açıkça belli, demek ki fetocular bizlerden çekinmiyorlar, ya da bizi adamdan saymıyorlar, burayı bilemezler, herhalde yani, ben öğretmedim en azından, neyse ki, biraz ağzım boştur da, söylemiş te olabilirdim ama söylememişim, yoksa söylüyorum genellikle, kimden çekineceğim, kime ne, o kurslar fetocuların değil, erdocuların, çünkü fetocu olan hiç kuran kursundan falan söz etmedi, burada ağırlıklı olan erdocular, çünkü fetocu olan buradan hiç kimseyle görüşmüyordu, öyle olsa onlarla görüşürdü, bana ihtiyacı kalmazdı, hiç farkında olmadan bir dolu şey öğrenmişim haklarında, ay ben ne bileyim ayol, tam orta yerlerine düşmüşüm de haberim yokmuş, nereden buldum ben bu evi.

Buraya gelen giden de çok, yani gelip taşınan kadar giden de çok, zaten iki yıllık yer, niye gelirler, niye geri taşınırlar akıl sır erdirememiştim, onda da varmış bir keramet demek ki, tekin yer değil, şimdi anlaşıldı, genel piyasaya göre ucuz da zaten, kiralık veya satılık olarak, boş evde çok, geneli satılık.  Ama evler güzel Allah için, ona laf yok, fiyatına göre çok çok iyi, yaşadığım en güzel ev diyebilirim rahatlıkla, devletim çok yaşa! Az ötede ikinci etabı yapılıyor evlerin, buradan daha büyük.

***14 ağustosu bekleyin diyordu ya fetocular, melih gökçek bir hafta elektrikleri kesecekler dedi, boku yedik ki ne yedik, lanet olsun sana feto, ocağına ateş düşsün, ne istiyorsun elektriğimizden, ne yaparım ben bir hafta elektriksiz, bulaşık makinesi çalışmaz, çamaşır makinesi çalışmaz, duyar duymaz çamaşır makinesini çalıştırdım, nasıl yıkayayım elde, hayatımın kabusu elektriksizlik, hayaldi gerçek oldu.

Gerçi melihin lafıyla da kuyuya inilmez ya, geçenlerde fetoya cinlerin yardım etiiğini söylemişti, cinci melih.

Bir süre önce Türkiye genelinde bir elektrik kesintisi olmuş ve nedeni açıklanamamıştı, melih gökçeke göre bu şimdi yapılacak kesintinin provasıymış, yine onlar yapmışlar, fetocular yani, başımıza daha ne çoraplar örülecek hiç belli değil, bunlar bu hale gelene kadar aklınız neredeydi, hangi hayallere kapıldınız da ne istedilerse verdiniz, yapılan bu hamlenin fetoyu durdurabileceğini hiç sanmıyorum, bu kadar güçlendikten sonra geri adım atacağını, ne kendinin ne de adamlarının, hep bir vaktini kolluyor olacaklar, kapatılan üniversitelerden yüz bine yakın öğrenci okul değiştiriyormuş, şaka mı bu, üstelik sadece üniversiteler, işin daha da kötüsü bundan sonra onunla ne chp baş edebilir ne mhp, içini dışını bilen akp, benim apartmanda olup biteni anlayamadığım gibi, el mahkum erdoya teslim olacağız gibi görünüyor, tabi eğer erdonun gösterdiği kadar kötü amaçlar içeriyorsa feto, kötü amaçlar içermese niye o kadar güçlensin, yayılsın, iki ucu boklu değneğin tam ortasında kaldık, ne o tarafa yol var ne bu tarafa, denize düşen yılana sarılır misali sarılacağız erdoya, kurtar bizi erdo.

Birkaç gün önce feto mısır tv ye çıkarak darbe ile ilgisi olmadığını, batının artık erdoyu devirmesi gerektiğini söylemiş, hangisine inanmalı bilemiyorum, yine geleceğim benim komşulara, darbenin olduğu gece adam bu uydurma bir darbe diyerek yatmış, birkaç telefon görüşmesinden sonra, kocamın çevresi güçlüdür, geniştir gibi bir tabir de kullandı kadın bahsederken, orasını şimdi anladık zaten, fetocu olduğuna göre darbe gerçek olsa gidip yatmazdı, diye düşünüyorum, hani erdo yapmaz diyebileceğimiz bir noktada da değiliz, hangisi hangisinden daha deli ne bilelim, şimdi Veren soyadlı bir eski fetocu anlatıyor, feto çocukları hortumla dövermiş falan filan, fuatavni de erdonun bütün bakanları dövdüğünü çok anlatmıştı, hangisine inanmalı? Bu ne pis iş.

***Tam yazarken komşum geldi, alelacele kaldırdım tableti, sanki görecek yazdıklarımı, gizli iş yapmak kötü iş, feto elektriği kesecekmiş dedim, lafı değiştirdi, tekrar dedim, bir şey olmaz belki dedi, diyebilse feto öyle şey yapmaz diyecekti, onu diyemedi, umalım da öyle olsun, işime gelir doğrusu, hiçbiri yapmasın bu namertliği, bu durumda eğer olursa senaryoyu yazanların işidir diye düşüneceğim ben, senaryoyu kendin uydur, kendin uygula, darbede olduğu gibi, birazdan markete gideceğiz birlikte, arabaları yok, ara sıra rica eder, gideriz zaten, bim, a101, cepgros favorileri.

bime gittik, satılan ürünlerin hiçbirinin markasını bilmiyorum, hiç bilinmeyen, duyulmamış markalar, sütü, peyniri, bisküvisi, dondurması, yumuşatıcısı, aklınıza ne gelirse hepsi bilmediğimiz markalar, kendi marka ve ürünlerini imal edip kendi tüketicilerine sunuyor birbirlerinden besleniyorlar, bir devlet memurunu ele alalım, maaşını olduğu gibi bime aktarıyor ve o markalara kazandırıyor, bizden alınan onlara gidiyor ve onların eli güçleniyor.

Bir ülkede ekonominin yarısının veya bir kısmının dışarı aktığını düşünün, elbet zamanla etkilenir bu dışa akıştan, devlet içinde devlet kurmuşlar kendilerine, ben sadece büyük şehirlerde varlar diye düşünüyordum, bütün karadenizi sarmışlar, en ücra ilçelere kadar, arhavi, hopa, ardanuç, artvin her yer bim, a101, şok la kuşatılmış, bakkalı bitirmişler, sadece onlar var, esnaf bu işten dertli, ülkeyi onlar yiyor yani, büyük ihtimalle kalitesiz ve kötü olan mallarıyla, ucuz eşittir kötü diye bir algımız var sonuçta. Birde bibak marketler var artvinde, ardanuçta, onların menşeini bilmiyorum.

Kocası devamlı halk tv ve ulusal tv izliyormuş, artık onlar da bizim gibi mağdur sınıfından oldukları için bizlerle aynı kanalları izliyorlar. Başka muhalif kanal kalmadı zaten, bende çekmiyorlar, ulusal da kaymış deniyor, doğu perinçekin kaydığı zaten malumumuz. Sadece onlar değil, genel bir suskunluk hakim fetocularda, başka bildiklerimde var, konuşup daha çok şimşekleri üstlerine çekmek yerine susmayı yeğliyorlar, zaten konuşsalar kim inanacak, öyle bir karalama kampanyası var ki neredeyse biz bile inanacağız onlara, aklımı sağlam tutmakta zorlanıyorum vallahi, gördüğünüz gibi, ne zamana kadar sürer bilemem bu suskunlukları ama bu darbenin mağdurunun onlar olduğu kesin, her türlü.

Belkide erdo nun dediği kadar kötü değildir feto, belki asıl kötü olan erdo dur, biz doğrusunu nereden bileceğiz, erdo fetoya kötü dedi diye fetonun kötü olduğuna mı inanacağız. Yani eğer o darbeyi feto yapmış olsa ve gerçekten kötü olsa taş üstünde taş koymayabilirdi değil mi, böyle bir şey yapmadı, sabaha kadar dolandı o uçaklar, kaç kişi öldü, 250 artı 100-200 darbeci, istese milyonları öldürebilirlerdi, aklım hep dönüp dolaşıyor ve erdo da takılı kalıyor, kilit noktası o, erdo, feto değil, bu kanalların, tv kanallarının bir anda ona secde edişini ne ile açıklayabiliriz, ben bir açıklama bulamıyorum.

Ben mi fıttırdım yoksa dünya mı, birinden birinin fıttırdığı kesin, o gece,  o an, vatandaşın kamerasından, haberlerinden artık daral geldi, bu gece zaten ful erdo çekti tv ler, bütün kanallar saatlerce erdo yayınladı, miting görüntüleri, bitiminde 5N1K varmış, bir umut bakayım dedim, hani eski dost diye, hiç umut yok, demokrasi şehitlerinden bahsetti, bizim için ölen 246 şehitten, sadece 3 yıl önce gezi için söylediklerini şimdi bu yalancı darbe için söylüyorlar, hiç mi utanmaları yok, hiç mi utanması yok cüneyt özdemirin, bu işler bir gün biterse, yani bir gün bittiğinde, elbet bitecek, bu toplu yanılsama, delilik, fıttırma hali, hep böyle kalmayacak ya, işte o zaman hangi yüzle yüzümüze bakacaklar. Bu kadar mı kıymetli o kör boğazı.

 ***Yenikapı mitinginden sonra fetonun bir videosu yayınlanmış, şöyle diyor, “Bir kısım basit insanların dünyevi yaşayışları adına, saltanat adına, debdebe adına, saray adına, filolar adına, elli türlü yalan söyleme gibi, elli türlü iftirada bulunma gibi densizliğe düşmeden sizi bizi Allah’ım muhafaza buyur”  “Acıyacaksınız burada çektiğiniz ızdıraplar değil, orada da gerçekten ızdırap içinde kıvaranan, tarih nezdinde ızdırap kıvranan, tarihin sayfalarında, paragraflarında, satırlarında lanetle yad edilen o cebabireyi gördüğünüz zaman sizde üzülecek iki büklüm olacaksınız” isteyen istediğine inanmakta serbest tabi ama hep bir acabayı yanımızda taşımamız lazım, her ikisi için de.

***Darbe soruları; soru 1; cb darbeyi haber aldığı saati neden bilmiyor, öğleden sonra mı, sekiz mi, dokuz buçuk mu, on mu, bizi niye kandırma gereği duyuyor, bunadı mı yoksa, bunadıysa başka çözümler arayalım kendimize, soru 2; fidan koruma müdürünü aradığı halde koruma müdürü neden c.b. haber vermemiş, niye eniştesinden öğrenmiş, eniştesi istanbul da koruma müdürü yanında, haberi hangisinden alması daha mantıklı, soru 3; öğleden sonra haberleri olduğu halde, hadi saat 16 da olsun, neden f16’ların kalkışına engel olmamışlar, aradan geçen 4-5 saatte ne yapmışlar, uçakların havalanıp üzerimizde terör yaratması için beklemişler mi, bunu yapamıyorlarsa, uçakların kalkışına bile engel olamıyorlarsa bu devleti yönetmeye niye talipler, soru 4; f16’lar niye saraya bir kez olsun isabet ettirememişler, saray düşkünü müymüşler, biri gibi, soru 5; neden sadece eski binaları vurmuşlar, bu devletin bekası çok mu umurlarındaymış darbecilerin, soru 6; özellikle fox ve kanal d nasıl oldu da birdenbire akp yanlısı oldular, bütün kanallar tek bir ağız gibi oldu, başlarına bir yerden taş mı düştü, soru 7; darbe gerçek darbe ise askerler niye tatbikat diye götürülmüş, soru 8; halk satırla nasıl f16’ları yendi, soru 9: marmaris ekibi zeybek oynadığı için mi geç kaldı, darbe her yerde aynı saatte başlatılmaz mı, neden bekletildiler, cb rahatça uzaklaşsın diye mi. soru 10; kuşatılmış hava sahasından cb uçağı nasıl geçiş yaptı, bu yolculuğa erdoğan nasıl cesaret etti, ve tereyağından kıl çeker gibi kurtuldu, bu korkutucu yolculuk sonrasında damadı gevrek gevrek sırıtacak kadar niye rahattı, soru 11; bu denli büyük bir istihbarat zaafiyetinin yaşandığı bir ülkede hakan fidan niye hala mitin başında, bu açıkça güvenliğimizle oynamak değil mi. O atla o derenin geçilmeyeceği belli, git başka bir ata atla, öyle değil mi? mit sadece cb nın güvenliğinden sorumlu değil, hepimizin güvenliğinden sorumlu, bizim güvenliğimizi kim sağlayacak, soru 12; darbeden itibaren bütün partiler niye akp karşısında hizaya geçtiler. soru 13; bu ahval ve şerait içinde, hatta ohal içinde vergi affının aciliyeti ne idi, üstelik ilk iş olarak, kime ne sözler verilmişti bu vergi affı karşılığında, fox ve kanal d nin de işine yaradı mı bu vergi affı, soru 14; davutoğlu nerede? davutoğlu nerede? davutoğlu nerede?, yenikapıda gördüm, epeydir ilk kez, ama arada kaynamış gibiydi yine.

Önce çıkıp bu soruların yanıtlarını versinler sonra çıkıp meydanlarda boy göstersinler.

***Şimdi bir şeyi masaya yatırıp tartışalım, kılıçdaroğlu ve bahçeli erdoğanın ev sahipliği yaptığı mitingine katılarak onunla bir üst alt ilişkisine mi girdiler, ki bana öyle görünüyor bu durum, bu münasebetle biz bundan böyle oylarımızı kılıçdaroğlu ve bahçeli yerine onların üstü olarak erdoğana mı vereceğiz? Aklıma takıldı da size bir danışayım dedim.

Bir başka mesele, bu gidiş nereye, güya yavaştan yavaştan alıştırdılar ya bizi mehteran takımına, yenikapıda 240 kişilik mehteran takımı vardı, osmanlıya geri dönüş mü yapıyoruz yoksa, hadi onu da geçtik, bir sonraki gün, yani bugün yapılan mitingde cami hocası kuran okumuş, dualar edilmiş, bi kendimize gelsek iyi olacak, bu gidiş nereye, ne çabuk normal karşılar olduk bu gibi gericilikleri, yobazlıkları, kuran okuyup dua edecekseniz adım başı cami var, mitingde kuran okumak neyin nesi, kimsenin çıkıp tek laf ettiği yok, densiz herif, senin mehteranına da, hocana da, sana da!

Kılıçdaroğlunun camiye, kışlaya siyaset girmeyecek dediği mitingin ertesi günü mitinge cami hocası getiriyor, camiye siyaseti değil de camiyi siyasete sokuyor, sen istediğin kadar konuş, ben bildiğimi okurum diyor kılıçdaroğluna, öyle bir delinin çağırdığı mitinge gidilir mi, gidilmez, hataydı o gidiş, hata etti kılıçdaroğlu, erdoğanın elini güçlendirdi.

yenikapıda miting olduğu gün, iki gün önce, yani pazar günü, veya herhangi bir gün olsa dafark etmez, rizede bir yürüyüş gerçekleşmiş, sarıklı, beyaz cübbeli 300-500 kişi yol boyu arzı endam etmişler, ismailağa cemaatinden oldukları sanılıyormuş, akp üst düzeyler ve mv leri de varmış yürüyüşte, akp demek cemaatler demek, bağnazlık demek, yobazlık demek, bunu artık anlamamız gerek.

Bu seferkiler, bunlar fetocu değil, akp li, çünkü asıl bela akp, hepsinin güç motoru, Allah hepsinin belasını versin, bu ülkede dirlik ve düzen bırakmayan hepsinin, bunu göremeyenlerin de Allah belasını versin.

***Cumhuriyet gazetesinden aydın engin yenikapı için erdoğan-4 kılıçdaroğlu-0 demiş, maçın skoru bu, kadri gürsel yenikapı eski yola çıkar demiş, can dündar “Mitinge gidecek olanlar darbeyi lanetlerken, OHAL rejimini, hukukun rafa kaldırılmasını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin dondurulmasını, Türkiye’nin Batı rayından çıkarılmasını, basının boğazlanmasını, 17/25 Aralık gibi dosyaların kapatılmasını, binlerce insanın hapse atılmasını, muhaliflere dönük bir cadı avı başlatılmasını, camilere siyaset sokulmasını, Saray’a meşruiyet kazandırılmasını da kutlamaya gittiklerinin farkındalar mı? Belki de açılan Yeni Kapı’dan girerek gidişata müdahale edebilmeyi umuyorlardır. Yine de bu katılımın Hükümet’e ciddi kredi verdiğini ve bir nevi kefalet anlamına geldiğini de göz önünde tutmalılar.” demiş.

***Mitingde ertesi gece de hoca kuran okumaya devam, bilal oğlan hangi vasıfla konuşma yapıyor o mitinlerde, keza kızları da öyle, kendi her yere yetişemediği için fotokopilerini mi serpiştiriyor oraya buraya, darbeyi öğrenme saati hakkında bir bilgi daha var, bir siyasi parti lideri, herhalde bahçeli, 18.30 da haber verdiğini söylemiş, yinekarıştı iş, bu durumda saat 9’a kadar neyi beklemiş sorusu yine geliyor gündeme, fetonun içine pek dokunmuş mallarına el konması, Atatürk, İnönü zamanında da insanlar idam edildi ama mallarına el konmadı, lenin, stalin, hitler de bunlar gibi zulüm yaptı demiş, alüfteye gitmesini engellediği kişinin erdoğan olduğunu söylemiş.

***Topunuz gelin, demiş fetoya, ışide, pkk ya, topu zaten burada, nereye gittiler de gelin diyorsun, kime efeleniyorsun ki, her gün her yerden ölüm haberleri geliyor, senin kılına dokunan yok nasıl olsa, efelen dur avanelerine, sarayın bahçesinde ya, keyfi yerinde, gemi batıyor, bizim deli kız saçını tarıyor. 

pkk ermeni örgütü olduğunu açıklamış, olsa olsa ermeni olurdu zaten, başka ne olacak, böyle kansız olduklarına göre. Önce hepsini besle, azdır, sonra çık meydan oku, pkk ya açılım süreci, çözüm süreci, ışide mit tırları, fetoya ne istedin de vermedik, sonra da kandırıldık, kırk yollu alüfte, kendi de ermeni asıllı değil mi zaten, biri iyi polis diğeri kötü polis ermeniler tarafından işimiz bitiriliyor, mayaları bozuk bir kere, geçen gün biri yazmıştı, facebookta, kimdi hatırlamıyorum, sen Türk olduğunu unutabilirsin ama karşındaki, yani düşmanın olan unutmaz diye, şimdi işte aynı bu durumdayız, ermeni, hıristiyan, her türlü köpek etrafımızı kuşatmış durumda.

O kadar büyük adamsın madem salsana o sarayının kapısında biriken kalabalığı pkk nın üstüne, 40 yıldır öldürüp duruyorlar, yalancı darbenin üstüne adam salması kolay, gidecek adam sayısı belli, 250 kişi, sen pkk ya sal onları, it itle kırılsın, karşılıklı temizlik olsun, giderler mi hiç, onlar ancak bayrak sallamayı bilir, bir ay öncesine kadar bizim, şimdi ise onların olan bayrakları.

melih gökçek 14 ağustosta feto ve amerika marmarada deprem yapacaklar demiş, cinleri söylemiş olmalı, cinci melih, kaldı 2 gün.

***Bu askeri okullar kafadan sallama kazanıldı diyelim, sorular ve cevapları verildi, hepsini doğru yaptılar, okula başladılar, bir Allahın kulu, elbette ki bir öğretmen, bir matematik öğretmeni mesela, bunların hakkıyla o okula girip girmediklerini anlayamadı mı, nelerin üstünü örtmüşler, şimdi de kandırıldık, affedin. Besle kargayı, sonra oydu gözümü diye feryat figan et.

***14 ağustos, saat akşam sekiz, tehdit fos çıktı, hala bir şey yok, olmasın zaten, üstüste çekilmiyor, bir aydır sinirlerimiz harap oldu, hepimizin, iki ayyaşı beğenemeyen iki serseri ortalık yeri bombok etti, çık çıkabilirsen işin içinden, o paralelden yok ama diğer paralelden haberler var, 110 devlet kurumu satılığa çıkarılmış, batan geminin mallarını satıyorlar, bütçe açıklarını ancak böyle kapatabiliyorlar herhalde, satacak şey kalmayınca ne yapacaklar, hazırdan yiyorlar, baba parası, ata parası, yani Atatürk’ün mirası, bu darbe ilaç gibi oldu onlara anlaşılan o ki, körün aradığı bir göz, biri eğri biri düz, yatıp kalkıp fetoya şükretseler yerinde olur, yaptığı veya belkide yapmadığı darbe için, her koşulda onu bahane ettiler, yapsa da, yapmasa da, satılacaklar listesinde aoç de var, babalarının çiftliği gibi satıyorlar ellerine geçirdikleri her şeyi, parselleyip parselleyip satacaklar, tabi yok fiyatına, kim verebilir değerini, tmo, ddy, dmo, dhmi, çaykur, dsi, dob, tck, mta, mke, mb, mpi, ogm, ptt, trt, toki, teiaş, tpao, kyk, ZB, halkbank ve adında, önünde Türk ve Atatürk bulunan kurumlar tabi ki, alerjisi var ya, ne kaldı geriye.

Ve karşınızda iflasın eşiğinde bir ülke, yani hasta adam, iki ayyaşın dirilttiği hasta adamı iki serseri yeniden hasta etti, söylenmese de görünen gerçek o. 

Adım adım soyuluyoruz, fetönün malları bile yetmedi demek ki açığı kapatmaya, darbe bahanesiyle el koydukları askeri bölgeler de, sıra geldi devlet kurumlarına, fırsat bu fırsat işi bitiriyorlar, sormazlar mı adama bu paralar nereye gidiyor diye.

Yok kandırıldık, yok aldatıldık, deneme yanılma yeri mi devlet yönetimi, kobaya döndük 14 senedir, beceremiyorsan devret becerebilene, o yapsın, insanda biraz utanma, arlanma olur, yüzsüzler.

***Geçen ay yazmıştım, karadenizde, Ordu’da yapılan trafik cezası vurgununu, gerçi hala gelen ceza yok, neyse, konya da da varmış benzer bir uygulama, başka yerlerde de vardır belki, bakanın biri, herhalde veysel bilmem ne o uygulamanın yanlış olduğunu, kaldırılacağını söylemiş, yeni mi anlayabilmişler yanlışlığını, kaç yıldır var o uygulama, eh, artık o paraya ihtiyaçları kalmadı, zengin oldular, Atam’ın mirasına kondular, bu kadarı da millete kıyakları olsun bari, azıcıkta şirin gözüksünler canım, kendileri bile anlamaya başladılar demek ki nemrutluklarını, geçenden üç akçe geçmeyenden beş akçeyi kaldırıyorlarmış yani deli dumrullar, bu uygulamayı belediyeler yapıyormuş, çünkü belediyeler trafik cezalarından yüzde otuz pay alıyorlarmış, suçlusu belediyeler yani, devletle, akp ile bir ilgisi yok bunun, belediyeler bu devlete bağlı olmayan özerk kuruluşlar mı, üniter devlet yapısına geçtik te bizim mi haberimiz olmadı, yalancılıkları bile bir garip, riya paçalarından damlıyor, ve yine krizi fırsata dönüştürüp o yüzde otuz olan belediye payını yüzde ona düşürmüşler, Türkiye çapında olduğuna göre eskisinden çok daha kazançlı çıkarlar, yine dörtayak üstüne düştüler yani. Ha, yüzde 20 indirim var sanıp sevinmeyin sakın, o yüzde yirmi yine devletin kesesine girecek, bize değişen bir şey yok. Hız limiti 70 olan bir yolda 100’le gidene 400 lira ceza, çarp binlerce kişiyle, fena para mı, tarla mı ektin, hasat mı aldın, havadan para, havadan para yağıyor memlekette, yakalayabilene.

***Anasına bak kızını al, hık demiş burnundan düşmüş, armut dibine düşer gibi gibi genetik benzeşmeyi anlatan pek çok deyimimiz var, buna bir örnekte ben vereceğim şimdi, facebookta motorsiklet sitesi adında bir sayfada 15 ağustosta bir video yayınlanmış, bugün, 16 ağustosta da ulusal haber paylaşmış, ben oradan gördüm, olay 13 ağustosta saat 11 de gerçekleşmiş, 5-6 kişilik bir motorsikletli gurubu yolda ilerlerken siyah bir araba yandan geçmeye çalışıyor, sıkışan bir motorsikletli arabaya eliyle vuruyor, dikkat et anlamında, araba duruyor, motorsikletliler de, arkadan kot gömlekli biri iniyor, belinde silah, başlıyor bağırmaya, önden de yeğen koruma ali erdoğan iniyor, onun da eli belinde, o da bağırıyor, arka bagajı açıyor, bir makineli ve bir silah çıkıyor arkadan, almadan motorsikletlilerin üstüne yürüyor, pezevenk diye bağırıyor, motorsikletliler neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette abi, abi diyorlar, hani onlar da çıkaracak olsa bir iki levazımat ortalık yerde kan gövdeyi götürecek, nabızlar o kadar yüksek, aradıkları türden bir cevap bulamayınca arabaya binip yollarına devam ediyorlar, genetik benzerlik böyle bir şey işte, hık demiş burnundan düşmüş gerçekten, amcasının/dayısının yeğeni, tıpkı o, hayat değişir, faşistler yer, kılık değiştirir ama faşizm gerçeği değişmez, güç onlarda artık, diğer bir dönüşüm evresine kadar.

Can Dündar şöyle yazmış veda başlıklı son yazısında, gerçi veda değil, köşe yazarlığına devam edecekmiş, “Asıl yargılanması gereken suçlular ortada ve işbirlikçiler iktidardayken, onların suçunu teşhir edenlerin hapsedilmesi, büyük adaletsizlik… Elbette buna karşı mücadelemiz sürecek.”

Birde “geçen 1.5 yıl, hiç kuşkusuz, meslek hayatımın en gurur verici dönemi oldu” demiş, yürekten katılıyorum, ayrıca sadece meslek hayatının değil insanlık onurunun da en gurur verici dönemi, ve benzer hisleri hissettiğimi de söylemeliyim bu arada, onun kadar değil elbette, kendi çapımda, her ne kadar genetik benzerlik olmasa da aramızda. Demek ki genetik dışı faktörler de var hayatta.

***A101 in sahipleri için yakalama kararı çıkmış, inlerine girmeye devam ediyorlar, demek ki bim erdonun, a101 fetonun, bu durumda ortalık, yani piyasa tamamıyle bime kalacak, yine vurdular vurgunu, çok karlı çıktılar bu darbeden diyorum ya, boşuna değil, köşe oldular köşe, beş köşe. Asıl çete kendileri, onların yanında feto ne ki, iki paralel çete, feto ve erdo.

Ne demişti, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, sadece ona özgü değil bu söz, ben de dilsiz şeytan değilim, dilim var ve insanım, söylerim, dilimin yettiğince. Varız, buradayız, bir yere gitmedik, gitmeyeceğiz, bizi yok edemeyeceksin, yok sayamayacaksın demeye devam edeceğiz, sonuna kadar.

***Hiçbir yetki, selahiyet yetmiyor ona, hep daha fazlasını istiyor, şimdi de genelkurmay başkanını o atayacakmış, dünyaya kazık çaktığını falan sanıyor olmalı, 62 yaşında, bir dolu hastalığı var, kolon kanseri, sara gibi, Allahın izniyle Allah kurtaracak elbet bizi elinden, o zaman ne olacak o tek adama indirgenmiş yetkiler, faşizmin ayak izlerini yazmıştım dün, bugünde züppenin teki, elbette akp li it, laiklik için “geçti o günler, bedelini ağır ödersiniz, evinizde laiklik yapın” demiş, O.Ç. itin itleri, iş başka boyutlara taşınıyor, darbe bahane, keyif şahane, o çıkarmaya çalıştıkları idam cezasının ilmeği ilk kime geçer hiç belli olmaz.

kadir topbaşın damadının evinde fetöcü diye arama yapılmış, bu iş nereye varacak böyle, kayıpeder akp li, damat fetöcü, aileler birbirinden ayrılıp koparılacak mı, nasıl olacak o iş, daha 2-3 yıl öncesine kadar kendileri de fetöcüydü, fetöye gazı, pompayı akpliler basmadı mı, o insanların fetöye inanıp kanmalarında kendi gaz ve pompalarının etkisi yok mu, kimi kandırıyorlar, kimi ne ile suçluyorlar, hepsi aynı yolun yolcusu, biriniz etse diğeriniz tırnak, biriniz tırnaksa diğeriniz et, kimi kandırıyorsunuz, bu oyun bittiğinde şu an fetocu dedikleri acaba gerçekten yara alacaklar mı yoksa bu bir oyundu deyip iş laikliğe mi sarılacak, bunardan her şey beklenir.

Tesadüfün böylesi, alaattin çakıcı dahil 38 bin kişinin hapishanelerden boşaltıldığı gün, ki deniz seki bile hapisten çıkmadı, kontrgerilla eğitimi veren sadat ın yöneticisi olan kişi erdoğana başdanışman oldu, hiç değilse aynı gün yerine 2-3 gün aralıklı açıklanmış olsalar bu kadar dikkat çekmezdi, bindirme kıtalara gerilla eğitimi verilecek anlaşılan, bir çete, çeto ülkesi olup çıktık  ertö sayesinde, daha neler olacak hiç belli değil. Bu daha başlangıç.

Bu ülke Atatürk’ün, tayyipin değil, yazılı forma giyen boksör  için yakalama kararı çıkmış, özür dilemem için 150 bin dolar teklif ettiler demiş boksör, elbette kabul etmemiş, o yüzden hakkında yakalama kararı çıkmış, ama metin feyzioğlu kabul etmiş anlaşılan verilen parayı, ona çok daha fazlasını vermişlerdir, baro başkanı ya, liderliğiniz sayesinde darbe püskürtüldü dediğine göre, baktı artık Atatükçülükten bir iş çıkmayacak çark mı etti yoksa asıl o zamanki bir tezgah mıydı, bugün “bakın o bile bana biat etti” diyebilmek için, beyin fırtınası, kasırgası, hortumu yaratmaktan kafam alüvyonlar saçacak hale geldi artık bunların yüzünden, kafa bırakmadılar bende, her armut dibine düşer diye bir şey yok, o da dedesinin değil babasının dibine düşmüş zaten, kaldı ki annesi için turan feyzioğlunun öz kızı değildi deniyor.

Dedesi de karakterinden hoşnut değilmiş zaten, dedesi snop ve züppe oluşundan dertliymiş, taksilerde gezmesinden, yılmaz özdil adam adlı yazısında her ne kadar bunu olumlu olarak anlatmış olsa da bu bir defada gelişen bir yargı değildir, dedesinin torunu hakkındaki yargısı, o zamandan belliymiş paraya olan düşkünlüğü, istediği gibi paralı bir çocukluk, gençlik yaşayamamış yani, dedesi yüzünden, dedesi öldüğü gün ders çalışmış mesela, nasıl bir odun sevdiği kişi ölünce ders çalışabilir, seviyorsa elbette, Allahın günü mü bitti, ünü yakalar yakalamaz da kitap bastı, alelacele, paralar kaçmasın, bakmıştım kitabına, dava sonuçları, insanlara para tuzağı, kaç kişi okudu acaba, ben alsam okumazdım mesela, safsata.

Ankara, izmir, istanbul, artvin, antalya ve bir kaç ilin baro başkanı gitmemiş feyzioğluyla saraya, herkes te para düşkünü değil demek ki! 

***Velhasılı, umumi manzaraya baktığımızda görünen o ki, Türk topraklarını amerikan hegamonyasına devretmek üzere kiralanmış, tutulmuş tayyip erdoğan görevini başarı ile ifa etmektedir, ülkenin içini boşaltıp cascavlak olarak amerikaya teslim edecektir, her şeyin kısa özeti bu, pkk, ışid, feto, erto, hepsinin, bütün olanların nedeni bu, neden amerikada bu denli yerel ayaklanmalar yok ta Türkiye’de var, neden amerika yaşamak için güvenli bölge de Türkiye değil, neden amerikada eğitimde fırsat eşitliği var da Türkiye’de yok, bütün bunları ve çarpanlarını ele aldığımızda mesele oldukça ortada, altımızdaki toprağın zenginliği ve ona gözünü dikmiş olan amerika, mesele bu kadar basit.

Çünkü amerikada kurallara uyarsan yaşayabilirsin, uymazsan anında polis yere yatırır, şoku verir vücuduna and go out, amerika sınırları korumalı, bizimki gibi elek gibi değil ki önüne gelen girsin, gerçi bizimki de öyle değildi on yıl önce, ne olduysa bu on yıl içinde oldu, sınırlarımız eleğe dönüştürüldü, o mayınların hangi akla hizmetle kaldırıldığı şimdi daha çok ortada, amerikalılar kırk elekten geçiriyorlar ülkelerine birini alırken, ya eğitim için ya da parası olan alabiliyor vizeyi, başka bir deyişle ya beyin göçünü alıyor içeri ya da para göçünü, başka türlü giremiyorsunuz amerikaya, sahili güvenli, geçiş, kaçış yok bizdeki gibi, gidebilsen zaten uçakla, güney amerikayı da dize getirdiler nasıl olsa, sorun yok, peki biz ne yapacağız, insani şartlarda yaşayabilmek için hep birlikte amerikaya mı göç edeceğiz, elbette gidebilenlerimiz, yani parası olan ve vize alabilenler, yoksa hep birlikte bizi almaz elbette, hepimizde o para yok zaten, dünya amerika dışında güvenli olmayacak mı, dünya amerika dışındakilere kaynayan kazan mı?

Müslümanların beyinlerini almaya, paralarını almaya ve dahi bizi içlerine almaya karşı değiller, tabi ki amerikaya bağlılık yemini etmen şartıyla, yani dolayısıyla müslümanlığa karşı değiller ama bu toprakların sahibi olmamıza karşılar, bu nasıl bir münasebetse?

Duygu yok, acıma yok, insanlık yok, sadece çıkarlar var, çıkarlarına uygunsan ülkelerine kabul ederler, çıkarlarına uygun değilsen kendi ülkenden kovarlar veya öldürürler, onlar için bu fark etmez, ülkesine almak, ülkesinden kovmak veya öldürmek arasında bir fark görmezler çünkü tek saplantıları çıkarlarıdır, kendi var olma güdüleri.

amerikada böyle bir siyaset humması var mı, yani bizdeki gibi, yok, herkes kendi tasasında, bizim burada kafamız kaynayan kazan, her gün, her dakika bir olay, bir vaka, çünkü amerikada işler rayına oturtulmuş, oradan buradan takoz koyan yok, takoz koyana asla af yok, velhasılı Türk topraklarını amerikaya vermekle vazifeli tayyip erdoğan görevini başarı ile devam ettirmektedir.

Allah belanı versin amerika, gerçi veriyor da, bütün seller, felaketler, kasırgalar, hortumlar amerikada çıkıyor ama amerika bunu anlamamakta kararlı, çünkü Allahsızlar, din, kitap, iman nedir bilmediklerinden çoluk çocuk demeden islam dünyasına kıyıyorlar, Allah bin kere belanı versin amerika, ki o kanlı elin buralara yetişemesin

Mit’in istihbarat zaafiyeti olduğuna göre, amerikanın cıa, fbı’ı varsa bizimde beddualarımuz var, işimiz Allaha kaldı.

Dün akşam banu avar da bu konuyla ilgili bir yazı paylaşmış facebookta, 19’unda, okuyabilirsiniz.

***Çok ilginç, facebookta bir yazı gördüm, bodrum’a geldik adlı bir sayfa paylaşmış, medium.com dan alınmıştır diye yazıyor, onu aradım bulamadım,  22’si, yani dün gece uyuyabildiniz mi diye yazıyor, ve bunu bulutlar aracılığıyla bize verilen radyasyona, kimyasal saldırıya bağlıyor, biz bunu 22’si değil de 20’sinde yaşadık, cumartesi günü, oğlum mavigölün fotoğraflarını görmüş, beğenmiş, eski bayındır barajı, oraya gittik, berbat bir yermiş, sadece mangal için düşünülmüş bir yer, diğer %50’nin herhalde %90’ı orada ve harıl harıl mangal yapıyorlar, uzun etekli karılar mangal yelpazeliyor, adamlar karşısında dikilmiş çay içiyorlar, ateşe bakarak, ne zevk ama, belkide karıya bakıyordur, o kadarını bilemem, “bi şöyle bir karı olamadım, hep ondan oldu ne olduysa” dedim, kendim söyleyip kendim güldüm, bir o kalmıştı zaten yapmadığım, onu da yapsam tam olurdu da yapamadım işte, mangalın piridir de selametlik, bir ayak uyduramadım gitti, a benim akılsız başım, davul bile dengi dengine, çok kalabalıktı, dumanaltı olduk geldik, hiç benlik değil, ne o eti yemeyi isterim ne de o yerlerde, dağda bayırda sürünmeyi, eksik olsun bir mangal, orası benim gibi olmayan mangal düşkünleri için düşünülmüş, gezmeye gidilmez, miş, neyse bu safhayı geçelim, asıl konuyu dağıttım yine.

Oldukça sakin ve neşeli olarak ayrıldığımız evden yolculuk sonunda mavigöle vardığımızda kızımın yüzü düşmüştü, suratını astı, gezmek istemedi vs. hiç sebepsiz, bir anlam veremedim, dönüşte, akşam bir yerde yemek yedik, oran tarafında, benim de yüzüm düşmüş olmalı, bu sefer çocuklarım ne oldu diye sordular, bir sebep gösteremedim, beni etkilemesi daha çok vakit almıştı, ki çocuklarım bana ilk defa böyle bir soru sordular, eve geldiğimizde kızıma huysuzluğunun sebebini sordum, nedeni olmadığını, canının sıkıldığını söyledi, o gece hepimiz üçe, dörde kadar uyuyamadık, ki oğlum çok uykucudur ve uymamak için genelde kahve içer, ona rağmen uyur, ilk geceden, o gece kahve de içmemesine rağmen uyuyamadı, sabah konusu geçti, oğlum lokantada yemeklere bir şey konmuştu herhalde diye de espri yaptı.

Evim şehrin kenarında, biliyorsunuz, şehre girer girmez ilk etapta kızımı etkiledi, sonrasında beni, oğlumun bünyesi bizden daha sağlam olduğu için onu sadece uykusuz bırakabildi, bu yazıyı okuyunca aklıma hemen o gün geldi, bugün salı, yani geçtiğimiz cumartesi günü, 3 gün önce, üstümüzde ne oyunlar oynanıyor hiç belli değil. Kesin bir şeyler oldu o gün, cumartesi günü yaşadıklarımız bunun kanıtı, sinir gazı diye bir şeyler duymuşluğumuz var mesela geçmişten. Allahım sen kötülere, hainlere fırsat verme yarabbim.

***akp nin gözü paraya doymuyor bir türlü, nerede böyle büyük bir açık varsa ne fetönün ganimeti yetti ne de kışlaların talanı, toki borçlarını bir ay içinde kapatanlara %20 indirim yapılacakmış, maksat yastık altını toparlamak, gözü paramızda, kızılay ve taksime girişi paralı yapacaklarmış, yok daha neler, eski köye yeni adet mi bu, o hal, bu hal, her hal maksat millete geçirmek, kimse bayıldığı için girmiyor zaten kızılay trafiğine, ankarada tek geçiş yolu orası, ondan, kızılayı paralı yapmak yerine yeni yollar yapsanız, gerekirse yerleşim yerlerini kaldırarak, bu yollar bu trafiğe göre düzenlenmemiş, 1950 türkiyesine göre düzenlenmiş, bir ayar çekilmesi gerek şehre, pamuk eller cebe diyip yol inşaatlarına başlayacaklarına bize pamuk eller cebe diyorlar, bunlar doğuştan uyanık mı doğmuşlar, bu nasıl pisliklerin eline düştük, kızılayın trafiği yetmiyor birde gişe trafiği ekleyecekler, bu ne edepsizler böyle, krizi fırsata çevirmekte üstlerine yok, akılları fikirleri tilkiliğe çalışıyor, kendi beceriksizliklerinin ceremesini bize mi çektirecekler, türkiyede veya emirlerinde şehir planlamacısı mı yok, yoksa ben yaparım şehir planlamalarını, bu o kadar zor bir iş değil, işinize geldimi taş üstünde taş koymuyorsunuz, bizi mi gözüne kestirdin yine soyulacak enayi olarak, paraları ankaparka yatıracağına bu şehrin rahatlamasına yatır melih, bu şehrin eğlenilecek hali kalmadı çünkü, git gel azap oldıktan sonra kim ne yapsın senin ankaparkını, istanbula üçüncü köprü, üçüncü havaalanı yapılıyor, ankaraya yapılan ne var, ankapark, senin olsun, tepe tepe kullan, cebren ve hile ile savaşa da girdik bu gece, eh, savaşa da para lazım sonuçta, kırk yerden geliyor, kırk deliğe yama oluyor, ne akıl yetişiyor bunların saçma sapan işlerine ne de mantık.

Köhnemiş, eskimiş bir dolu sokak var kızılayda, iki sokak arası iki sıra olan binaları kaldırın, olsun size on, belki yirmi şeritli yol, iki sokağın kendisi artı iki sıra apartman, bahçeleriyle birlikte, epey bir mesafe demek, o yolu uzatırsın ulusa kadar, işte size şehir planlaması, iki  sıra binayı boşaltmak koca bir şehri travma içinde yaşatmaktan daha mı zor?

İzmir caddesi, menekşe sokak arası olur, menekşe sokak, sümer sokak arası olur, sümer sokak, fevzi çakmak arası olur, hatta bir değil iki sokak arası bile birleştirilebilir, kızılay yeni bir boyut, çehre kazanır, bir kere öyle yapılmış diye hep aynı çehrede durması gerekmiyor değil mi, yolun diğer yakası bu projeye pek uygun değil gibi, selanik caddesi bayındır sokak arası yani, o aradaki binalar daha kıymetli gibi, bana öyle geldi, ama düşünülüp değerlendirilebilir.

Biz seni oraya iş üret diye koyduk, melih, cebimizdeki paraya göz koy, paramızı çal diye değil, hele sen bi o dediğini yap, bak bakalım bir daha seçiliyor musun, seçilmiyor musun, hayrına sokaklara, kızılaya çıkıp senin aleyhine çalışmazsam gör beni.

Adam da haklı hani, istanbul belediyesine bütün köprülerden para akıyor, ankarada köprü de yok, nerden bulsun parayı, bir köprü yapsa, geçenden üç akçe geçmeyenden beş akçe dese dalga geçerler, iyisi mi yolu köprü yap olsun bitsin, birde çıkmış pişkin pişkin bunu anlatıyor televizyonda, ingiltere de de varmış, hayret edersin, ingilterede olan başka bir dolu şey var, onları da görsene biraz.

***Bir yalancı darbeden bir yalancı suikaste mi sürüklendik dün, suikastçiler kılıçdaroğlunun önden giden askeri araçta değil de arkadaki araçta olduğunu akıl edememişler mi de önden giden askeri aracı vurmuşlar, bu kadar mı acemi veya aptallar, oraya kadar gelip pusu kurmayı nasıl becerdiler aptallarsa, tam da kamera çekimdeyken, tesadüf bu ya, sayın cumhurbaşkanı aramış ve kılıçdaroğlunun tabi efendim, evet efendim, tabi sayın cumhurbaşkanım demelerini bütün kanallar baştan sona yayınlamış, bir telefon konuşmasının içine kaç efendim sözü sığar, epeyce sığdırdı, bu bir cumhurbaşkanımıza saygıyı ve otoritesine boyun eğmeyi tevdi ediş süreci mi, kılıçdaroğlu tarafından, yoksa kendi aracının değil de öndeki askeri aracın vuruluşunun bir teşekkürü müydü bu, öndeki aracı değil de arkadaki aracı da vurdurtabilirdi sonuçta, yoksa, yoksa, sayelerinde, ki bu kadar üstüste tragedyadan sonra, burnum kötü koku alma hissini kaybetmeye mi başladı dersiniz? 

Bundan böyle oylarımız akp ye, chp ye niye verelim ki, onun üstü akp. O  el etek öpmeler, ağam paşamlar, canım cicimler nedir, neye dayandırılarak böyle bir ilişki içindeler, onun bir açıklaması var mı, cb olması demeyin bana, yeni tanışmıyorlar bildiğim kadarıyla. Koca bir yalancı darbeyi bize darbe diye yutturdular, hala da yutturmaya çalışıyorlar, bu suikast ne ki, üç, beş asker onlar için. Bilirsiniz, savaşta her yol mübahtır, ve bu savaş ne pkk yla, ne de bir başkasıyla, sadece laiklikle, onların doğuştan tek derdi ve düşmanı laiklik, sağdan soldan vurarak bizi tuşa getirmeye çalışıyorlar, hepsi bop eşbaşkanı, başka bir mesele yok ortada. 

Buna tek tek ağaçları değil ormanı görmek deniyor, meselenin özünü görmek, özüne inmek, kişiler, adlar gelir geçer, kimler geldi, kimler geçti, son on yıldır hiçbir partide neden isim değişikliği olmuyor, zımbalandılar mı partilerine, bir kez başa geçen ölene kadar daimimi midir o partide, kılıçdaroğlu neden nefes aldırmıyor hiç kimseye, hani büyük başarılara imza attı desek o da yok ortada, niye yırtınıyor başkanlığı bırakmamak için, hiçbir başarısızlığını başarısızlık olarak görmüyor ve partiyi eritip bitiriyor, o üç genel başkanın da korumaları, hamileri var, bop eşbaşkanı olmaları için, amerika amcaları, vur tut oynayıp duruyorlar bizimle, ben attım, sen yakaladın, o çaldı, ortada ne var, sıfıra sıfır elde var yine sıfır. 

akp rotasını laikliği yıkmak üzerine kurmuş, amerika ise bizi toptan yıkmayı hedefliyor, bu amaçla laikliği yıktığını sanması için akp ye küçük kapılar aralıyor, yani akp nin saflığı ve aptallığından faydalanıyor, diğer ikisi ise bu gidişata dur diyemeyecek olan bir kişiliğe ve vasfa sahip olduklarından yerlerinde tutuluyorlar, benim gördüğüm bu ortadaki manzaradan. 

*Son noktayı pkk koydu, kılıçdaroğlunun aracını hedefe almamışlar, askeri aracı vurmuşlar, kılıçdaroğlundan haberleri yokmuş, ben de onu dedim zaten, niye vurulan arkadaki araba değil de öndeki araba diye, varmış bir sebebi, buradan da bir çıkarım yapmak hiçte yanlış değildi, sonuçta doğru veya yanlış olsa da, sormak veya sorgulamak benim işim, ama diğer söylediklerim konusunda geri adım atmam, arkasındayım. 

***Gazi diyor, Gazi kim, sayın başbakan Gazi Mustafa Kemal’i mi kast ediyor acaba gazi diyerek, “ya istiklal ya ölüm” de dediğine göre onu kastediyor olmalı, Mustafa Kemal Atatürk adını ağzına almaktan korkuyor mu yoksa çekiniyor mu? Hani başka seçenekler de ekleyebilirim de, dilim varmıyor söylemeye, söyleyeyim, ağzına mı yakıştıramıyor?

Mesela deli dese 15. Osmanlı padişahı 1. Mustafa’yı mı anlayacağız yoksa 18. Osmanlı padişahı İbrahim’i mi, yoksa güncel bir deliyi mi, gazi dendiğinde hangi gaziyi kast ettiğini anlayamayacağımız gibi, mahalledeki sarı çizmeli gazi mi yoksa Gazi Mustafa Kemal mi, bunun bir ayırdını bulmak ve oraya koymak lazım, saygı adına, adını ağzına aldığına göre bir saygıyı da hak ediyor olmalı diye düşünüyorum, bilmem yanılıyor muyum?

Yavuz Sultan Selim köprüsü demeyi becerebiliyorlar ama, Fatih Sultan Mehmet demeyi de, hemde Gazi dediklerinden çok daha fazla sayıda söylüyorlar onların adlarını, yakın tarihimizden çok uzak tarihimiz ilgilerini çekiyor olmalı, tercih meselesi, benim tercihim yakın tarihimizden yana mesela, çok daha fazla ilgimi çekiyor Osmanlı tarihinden, bildim bileli bana sıkıcı gelmiştir zaten Osmanlı tarihi, o dizileri de izleyemedim sırf bu yüzden, muhteşem yüzyıl, kösem sultan dizilerini. Sahi niye bir cumhuriyet kuşağı dizisi çekilmedi, çekilmiyor?

Ağızlarına hiç yakışmıyor, hiç bahsetmesinler daha iyi, böyle bahsedeceklerse, saygısızca.

***Darbeden beri günlük sayfam siyaset sayfasına dönüştü, sıkıldım artık, biraz konu değişikliği yapalım, insan hayatı içinde bulunduğu yaş gurubu ile çok ilintili, çocukluk, gençlik, aile, akrabalar, içinde bulunduğunuz toplum ve tabiki okulda kendi yaş gurubunuzla geçiyor, büyüyorsunuz, hamile olduğunuzda etrafta çok sayıda hamile kadın görmeye başlıyorsunuz, sanki sokaktaki insanların sayısı azalıyor, hamilelerin sayısında patlama yaşanıyor, hamileliğiniz bittiğinde birden azalıyor o sayı, artık gördükleriniz bebekli insanlar olmaya başlıyor, çocuklarınızın yaş değişimi ile birlikte ilgili olduğunuz yaş gurubu da değişiyor, artık çocuklarım 20’li yaşlarda, dolayısıyla şu anki 20’li yaşlar daha çok etrafımda ve gündemimde, çocuklarımın kız ve erkek erkadaşları, bir şekilde karşılaşıyor, biraraya geliyorsunuz, uzun, dümdüz fönlü, lepiska saçlı kızların alınları çok açık, ön saç gurubu yok olmuş durumda, geçenlerde yine yazmıştım bunu, ebru şallı nın da öyle diye, epeydir kafamı yoruyor bu, neden olduğu, o mu, bu mu derken bugün oğlum fönden olduğunu söyledi, gerçi bu seçeneği ben de düşünmüştüm ama sonra unutmuşum, gerçekten öyle, dün fön çektirdim, adam bir asılıyor saça, sanki kafa derisiyle birlikte gelecek saç, hala saç diplerim acıyor desem yalan olmaz, en çok çekilen yerde saçın ön kısmı, yani kelliğin görüldüğü yer, 15-16 yaşında fön çektirmeye başlayan, sık sık çeken, çektiren bir genç kızın 20 yaşında kellik çıkıyor, saç başlangıcı kafanın orta yerlerine kadar geliyor, ve genel bir azalma da oluyor elbette, küçük yaşta daha çok etkili, hatta belkide sadece küçük yaşta, benim fön çektirdiğim ayda yılda bir, bunu her güne yayarsanız o yaşanan saç kaybı doğal ötesi, dünya değişiyor, gelen artılar eksiler de değişiyor, yaşamımıza katılan her yeniliğe bir acaba kuşkusu içinde bakmamız gerek, yeni yeni deneyimlediğimiz öyle çok şey var ki, hele ki bu son dönemde, kobayları da biziz, biz ve çocuklarımız, baki kalan sağlık, ve elbette sağlıkla beraber gelen de güzellik, kızım 15 yaşında, saçım öyle olacağına hiç fön çektirmem dedi bugün, gözü korktu çocuğumun, korkmalı da zaten, bir kızımın değil bütün kızların korkmalı, belkide ömür boyu yarı saçlı olarak yaşayacaklar o kızlar, veya saçsız, yazık değil mi, değer mi buna.

Dün gittiğim kuaföre birde iki yıl önce gitmiştim, adamı görür görmez cildiniz çok düzelmiş dedim, o simsiyah ve bataklık yüzeyi gibi yamrı yumru olan cildi, yüzü gitmiş, yerine yepyeni bir yüz gelmiş adeta, inanılır gibi değildi, adam da farkındaymış değişimin, kızım da fark etti, iki yıl önce sigarayı bıraktığını söyledi, sebebini de biliyor yani, hani herkes bırakamıyor ya bu illeti, nasıl bıraktığını sordum, nefesi daralmaya başlayınca doktora gitmiş, doktor bu gidişle koah olursunuz diyince bırakmış, kafamda bitirdim dedi, demek ki gerçekten isteyince olabiliyor, gerçek bir nedeniniz olunca. Öylesi bir değişim için elbette bırakılmalı, yani aslında en doğrusu hiç mi hiç içilmemeli.

Elektronik sigara diye bir şey çıkmış, arkadaşım kullanıyor, onda gördüm, çakmağa benziyor, ondan biraz daha büyük, sadece nikotin veriyormuş vücuda, nikotinin de bir zararı yokmuş, bağımlılığı sağlıyormuş sadece, 150 euro imiş, bir kere alıp sigara masrafına sayılabilir rahatlıkla, bırakılıyormuş, bırakılamasa bile o zararlı olanları almıyorsunuz vücudunuza, onu kullandığınızda yani, iyi bir şey bence.

***Bugün 30 ağustos, zafer bayramı, ben hala oradayım, gazi meselesinde, oradan ileri gidemedim bir türlü, aklım orada takıldı kaldı, oradan öteye gitmiyor.

Gazi kim, onun mesai arkadaşı mı, yoksa silah arkadaşı mı, onunla aynı siperi mi paylaşmış kurtuluş savaşında, bu samimiyet ve laubalilik nereden geliyor, o gazi dediği şahıs onunla bir ayar mı?

Geçen gün kadının biri markette kocasını çağırıyordu gazi diye, hiç dönüp bakmadım adama Atatürk mü diye, çünkü her gazi Atatürk değil, lakaplar adın yerini tutmaz, adı tamamlar, hele ki o isim yeri doldurulamayacak ölçüde büyük bir isimse, eğitimsiz ve cahil insanlar bunun ayrımına varamazlar elbette, böyle bir hata yapmış olması çok normal, bütün meclise türkçenin kullanımı ile ilgili ders verilmeli ama o odun kafalar bu yaştan sonra o dersi de almazlar, yani kafaları almaz.

Ata adı ile büyüyen çocuklarımız çok, adlarıyla yaşasınlar, ışığımız olsunlar, çocuğuna Atatürk adını veren, verebilen var mı, yok, çünkü Atatürk bir tane, eşi ve benzeri yok, olmayacak.

Mesela ben deli dersem siz kimi anlarsınız, lakabıyla birebir örtüşen birini tabi.

***Yarım saat geç başlamakla beraber kızılaydan anıtkabire yürüdüm, ben gittiğimde kalabalık gitmişti, demirtepede suratsız bir kadın polis çantama baktıktan sonra beni sırtımdan itekledi, ilerlemem için, kimse yok acele ilerlememi gerektiren, bende ona dirsek attım bir güzel, ödeştik, dönüp baktım, o bakmadı, kızıma da aynı şeyi yapmışlar, götlerine kalsa göz korkutacaklar, var mı bizde o göz, gözüm korkacak olsa orada işim ne, ben yürüyeceğim sende seyredeceksin, burası dingonun ahırı değil, sana tayyip babandan da kalmadı, yersin dirseği öyle, bilmez ki bizim sayemizde sahip o statü ve maaşa, bir biz çekilelim ortadan seni nasıl kapatıyorlar eve görürsün, manyak, ha, niye bu kadar garipsedim, çünkü bu benim anıtkabire ilk yürüyüşüm, en son çocuklarım küçükken onları götürmüştüm, en az 15 yıl önce, buradan yazması daha kolay geliyor, neyse, her şeyin bir ilki vardır sonuçta. önemli olan başlamak, yolda mustafa balbay ve barış yarkadaşla fotoğraf çekindim, fotoğraf çekinenler yüzünden kalabalıktan geride kalmışlardı, benim neyim eksik, çekindim vallahi, umut oranı da gördüm ama o çok uzun, yanında kısa kalırım diye çekinmedim;))) tandoğana vardığımda kılıçdaroğlu konuşmasını bitirdi, kalabalığın arasında iteleye kakalaya ilerledik, bana daral geldi, o arada karanlık bastı, panzerlerin ışıklarını gözümüze gözümüze soktular, birde panzerlerle yolu daraltmışlar, iyice sıkıştık, insandan sıcak bastı, her tarafın kapalı, hava akışı yok, esmiyor, nefes bile alınmıyor, ilk gidişim ya, zor geldi bana, kızılaydan anıtkabire varmamız 1 saat sürdü, duraklamaları da saymazsak çokta uzak değilmiş aslında, biraz da volkan konak dinledik, döndük.

Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Ve tabi ki Türkiye laiktir laik kalacak.

Ay o polisler ne tipsiz, çevik kuvvet değil de normal polisler, hepsi hapihane kaçkını gibi, yolda görsen hapihane kaçkını diye yolunu değiştirirsin, ne zaman bizim polisimiz bu hale düştü, ne boy var, ne endam var, ne duruş var, bildiğin sokak serserisi tipli adamlar, ve çok yaşlılar, bir çoğu beyaz saçlı, ben bir şey anlamadım bu işten, fetoyu temizliycez derken mi oldu bu iş? Yoksa dolmuş şoförlerini toptan polise mi devşirdiler, var bunda bir iş, olsa olsa sivil polis olur onlardan, polis oldukları kesinlikle anlaşılmaz.

***Şu akp ye oy verenlerin bir gıdım aklı olsa şu feto meselesinden sonra akp den bir yol olmayacağını anlar ve akp ye oy vermez, amma nerede onlarda o akıl. Efkan Ala da gitmiş, bakanlıktan, fetösü daha açıklanmadı, hüseyin çapkın da yakalandı, o fetö den, önü sonu erdoğana varacak bu iş, en sonunda kendi kendini yakalayacak.

Ak sarayın millet caminde zikir ayini düzenlenmiş, bin kişi Allah diye zikir çekmişler, bugün cumhuriyette ve gazeteportta vardı, facebookta, inanılır gibi değil, eyyy akpliler, akp ye oy verenler, hele ki kadın olup akp ye oy verenler, sonunuz hazin olacak, o akp den bir yol olmaz, yol yakınken vazgeçin bu işten.

17 yıl boyunca erdoğanın mali işler yardımcılığını yürüten ekrem şama daha en başından erdoğanın amerika ve israil tarafından satın alındığını, bizi amerika ve israile satmakla görevli olduğunu söylemiş, eyyy akp ye oy verenler, duydunuz mu söylediklerini, o sizden daha iyi biliyor ertö nüzü.

Bugün necati doğru yazmış, boğaz köprüsü 22 milyon dolara, fsm 125 milyon dolara, üçüncü köprü olan yss ise 3 milyar dolara mal olmuş, yani üçüncü köprüye harcanan para ile 143 boğaz köprüsü veya 25 adet fsm köprüsü yapılabiliyor, bu nasıl bir hesap, ben işin içinden çıkamadım, inşaat mailyetleri bu kadar mı arttı, benim bildiğim artmak bir yana azaldı, gelişen teknoloji ile çalışan işçi sayısı azaldı, makine gücü ile maliyetler düştü, inşaatlar hız kazandı, bu artışın sebebi ne?

Hani yine 500 milyon dolar olsa bir nebze anlayacağım da, 3 milyar dolar ne demekmiş. Birilerinin cebi fena halde dolmuş olmalı. Artık alenen ve korkusuzca yapıyorlar hırsızlığı, kimseden korkuları yok nasıl olsa, öyle az buz da değil, amuduyla yutuyorlar.

fetonun ve yandaşlarının el konulan malları 11 milyar tl imiş, yani bir köprü kadar, bir şeyde değilmiş canım, bu kadar yaygara ettiklerine değmez, kuleli otel olacakmış, benim içim cız ediyor bunu duydukça, sadece bir kuleli o köprüye bedel, maddi değil belki ama manevi olarak, ki maddi olarak ta o köprüye değişmem.

 

 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *