Press "Enter" to skip to content

Gündem 1k Kasım’12

***Açlık grevindekiler için başbakan ‘onlar bize ait’ dedi; sanırım dil sürçmesi oldu; ‘onlar bize emanet’ demek istedi; her neyse; ikisi de aynı kapıya çıkar; güneydoğu’da görevli memur, işçi, hemşire, doktor, öğretmen, asker, polis ve diğer yaşayan insanlar kime ait veya emanet bu durumda; pkkya mı? Emanetine çok iyi baktığını görüyoruz pkknın; pkknın bir yılda öldürdüğü kişi sayısı epeyce olmalı; bin, 2 bin, belki de daha fazla. Biz de hapishanlerimizde  onlara iyi bakalım ki onlar emanetlerine ‘iyi bakmaya’ devam etsinler; öyle değil mi?
Şu anki durumdan tırsan ve ‘Bursa benzeri’ olaylar patlayacağından ‘kaygı’ duyan bir duyarlı köşe yazarımız ‘felaket geliyorum diyor’ demiş; Bursa’da; orada; burada karışıklık olmasın diye verelim ellerine bayraklarını diksinler bari! Onca övündüğümüz orduyu da lağvedelim; bir iç karışıklıkla baş edemiyorlarsa bizi hiçbir şeyden koruyamazlar nasıl olsa. Her ayaklanana toprak bağışlayalım. Kürtlerden sonra lazlar, gürcüler, çerkezler, aleviler ayaklansın; onlara da verelim; bizde toprak çok; bedeli kanla da ödenmemiş nasıl olsa.
Ergenekondan, balyozdan yatanlar için dışarda eylem yapılmıyor diye mi istedikleri gibi hükümler verebiliyorlar? Bu millette efendi olmanın karşılığı bu mu; eşkiyalıktan mı anlıyor bu millet? Bir hukuk devleti olduğumuzu sanıyorduk; eşkiya devleti mi olduk?
Geçenlerde oğlu öldükten sonra başbakana ‘bu kan dursun’ diye ağlayan bdp milletvekili idamın dile gelmesi üzerine ‘azdan az; çoktan çok gider’ diye tehdit etmiş Türk devletini; bunların hepsi puşt; bir gün öyle; bir gün böyle; dönekler çünkü; amaca ulaşmak için her yol mübah onlar için; bir gün önce ölmüş oğlunun üstünden bile pazarlık yapmayı düşünebilecek kadar kansız derecede puştlar üstelik.
O çocuk durduk yere atmadı elbet kendini balkondan aşağı; doğdu beri duyduğu tek laf kürtler ve kürtçülük olmalı; ben olsam bende bıkardım hayattan; bir bdp’linin oğlu olmak o kadar kolay olmasa gerek; kimlik bunalımına girersiniz bir kere;  özel bir üniversitede oku; hoş kızlar, erkekler; ortam güzel; para da var; ama sen bir bdp’linin oğlusunun; kendini oturtacak bir yer bulamayıp bunalıma girmiştir çocuk; doğal olarak.  Git bu ülkenin bütün nimetlerinden faydalan; sonrada nankörlük et; bu ancak kürtlere yakışır bir pozisyon.
Bu Türk- kürt ayrımını yapan hiç Türkler değil; hep kürtler. Ben hiçbir zaman bir yerden alışveriş ederken çarşıda; pazarda ‘bu kürt; bundan mal almayayım’ diye bir kaygı taşımadım. 15 yıldır alışveriş ettiğim; beni tanıyan; seven, el üstünde tutan pazarcılarım var mesela; kürt olup olmadıklarını bile bilmem; sormam; neden sorayım; onlarda benim kadar bu ülkenin vatandaşı; ekmeğini çıkaran insanlar. Onlar türk düşmanı ama ben bir kürt düşmanı değilim; burada hepsini; bütün kürtleri kast etmiyorum elbette.
Üniversitedeyken bir kürt aşiretinin ağasının kızı sınıf arkadaşımdı; onun arkadaşlığından hep hoşnut oldum; o da benden. Ben anadolunun bir başka köşesinden gelmiştim Ankara’ya; o ise bir başka köşesinden; güney doğudan; birbirimizi sevmememiz; arkadaş olmamamız için ne gibi engel olabilirdi ki! Ben o arkadaşıma; onun hısmına; akrabasına düşman olabilir miyim; olamam; o bana ve yakınlarıma düşmanlık besleyebilir mi; sanmam. Onun ve onun aşiretinin hala pkk yanlısı mı olduğunu yoksa devlet yanlısı olduğunu mu bile bilmem hala; bir amcası milletvekili idi o zaman. O zaman bu kadar sivrilmemişti kılıçlar; ayrı bir partiye sahip değillerdi. Bir dolu sevdiğim kürt olmuştur hayatımda; hiç birinin kürt oluşu beni hiç ilgilendirmedi; ilgilendirmez; bir insanın insan olup olmadığına bakarım ben; gerisi boş; hikaye.
Ama bir bdp’li ile arkadaş olabileceğimi hiç sanmam. Bu ülkede benim kullanıp onların kullanamadığı ne gibi bir hak var; var mı; yok. Ben öğretim görebiliyorum; onlar da görüyor; öğretim yapma hakkımız aynı; ben bir devlet dairesinde işe girebiliyorum; onlarda girebiliyor; benim zengin olma hakkım kadar onların da zengin olma hakkı var; gerçi ben zengin değilim ve olamayacağım; o ayrı mesele;))) Nedir karın ağrılarının sebebi; bir anlayabilsem.  
Zenginlik deyince aklıma geldi; televizyon kanallarındaki yemek programlarının sıkı takipçisiyim; oradan tarifler alıp yazıyorum; bütün anadoluyu dolaşıyorlar sağ olsun televizyoncular; şu kadar izlediğim programlardan gördüğüm o ki; güneydoğudan daha zengin bir yer yok. Mardin’in eski konakları bir harika; yeni apartmanları görseniz Ankara’da öyle apartman yok; yeminle. Bütün güneydoğu öyle neredeyse; evlere içim gidiyor. Benim 20 yıllık evimin; eşyalarımın yanında saray yavrusu hepsi.
Öyle bir evi hak etmek için ne yapmış olmalılar; ben oturamıyorum öyle bir evde. İyi kötü bir üniversite bitirdim; yarı aç yarı tok; çalışmadım ama 3 çocuğumu büyütmek, yetiştirmek için tek başıma katır gibi çalıştım; hala çalışıyorum; çarşı, pazar, okul servisçiliği, götür, getir, al, yerleştir, koy, temizle, kaldır, yıka, pişir; 20 senedir her iş bana bakıyor; bazen delirip fıttırasım geliyor ama hala direniyorum ve öyle evlere ve yiyeceklere sahip değilim; olacağımda yok üstelik; çokta dert değil gerçi. Merak ettiğim ne gibi bir vasıta ile bu zenginliğe ulaştıkları; o kadar. O kıraç topraklarda bu zenginliğe ulaşmak biraz hayret verici. 
Kadınları etten başka birşeye elini sürmüyorlar; hepsi et yemeklerinde birer uzman olmuşlar; ‘nereden geliyor bu değirmenin suyu’ diye sorası geliyor insanın. Güneydoğu tariflerime bakarsanız görürsünüz etin bolluğunu; mutfaklarında ne kadar yer tuttuğunu. Birde diğer bölgelere bakın elbette; Türkiye’nin hiçbir bölgesinde o yoğunlukta et pişirilmiyor; sofralara gelmiyor. Fazla et yemekten mi kuduruyorlar; nedir? Etin, şekerin böyle bir özelliği var biliyorsunuz; fazla yendiğinde insan kişiliğini etkiliyor. Güneydoğunun fıstıklı baklavaları, tatlıları da meşhur malum. 
Kendimden örnek vereyim; haftanın 1,2 günü et pişirirsem diğer günler sebze pişirmek zorundayım; çünkü haftalık kullanabileceğim para bu kadarla sınırlı. 3. gün et yemeye kalkarsam kalan dört günü makarna ile geçirmek zorunda kalırım; çünkü başka birşey alacak param kalmaz. Üstelik bu iyi günlerim. Yıllarca hiç et alamadığım zamanlarda oldu; çok değil; bundan 1,2 yıl önce; 2 yıl boyunca bir defa olsun bir kilo et alıp köfte pişiremediğim günlerde oldu; 3 çocuğuma. Çünkü haftalık harcayabileceğim para miktarı 3 kilo ete eşdeğerdi; bütün harcamalar için 4 kişiye düşen para miktarı; yani bir kişiye düşen haftalık para miktarı 1 kilo et parası bile değilken ve o para ile şampuanınızdan diş macununuza kadar herşeyi almak zorunda olduğunuzda bir kilo et; yarım kilo kaşar peyniri alamıyorsunuz ne yazık ki!
Çok, çok daha eskiden yine 3 çocuğumla dolapta ne bir şişe süt ne de bir şişe süt parasının olmadığı zamanlarda olmuştu; nasıl yaşadıysak? Para olmadığından da değil üstelik; bir … keyfiyetinden; para vardı; kendine; herkese; ama bize yoktu; bilmem anlatabildim mi? Bu kadar da acındırmayayım canım; paramın hesabını bilmediğim zamanlarda oldu; bir mültimilyoner gibi para harcadığım; bunlar dert değil; mühim olan insanlık;))) Konumuza dönelim; kuru ekmeğe muhtaç olan çok insan var bu ülkede ayrıca; ve hepsi kürt değil. Sözün özü; kürtler halime bakıp haline şükretsin;))) 
Kürtlerin anadilde savunma yapabilmelerinin önü açılıyormuş açlık grevlerinin durması için. Dikkatinizi çekerim; kürtçe değil; anadilde. Kürtçenin anadil olduğuda resmen kabul edilmiş olacak böylece; kim tutar bundan sonra kürtleri; hak verilirse kolay, kolay alınır! Anayasa falan da tanımıyor bu akp; anayasa falan hak getire; ‘benim yasam; benim bildiğim’ diyor açıkça; anayasaya aykırı işler yapıyor; anayasa tacizleri ve tavizler her geçen gün biraz daha artıyor.
***Yeniden başkanlığa seçilen Obama seçildikten sonra; ?Biz bir Amerikan ailesiyiz, ve biz TEK BİR ULUS ve TEK BİR HALK olarak birlikte yükselir veya birlikte düşeriz.? demiş. Bizim ‘tek bir ulus ve tek bir halk’ olarak kalmamamız için neden bu kadar gayret gösterdiği çok açık; işin formülünü keşfetmiş Obama; bize tersini uygulatıyor; dayatıyor ki daha kolay avucuna düşelim.
PKK’nın talebi üniter;)))) devletmiş; dünyanın üniter devletten kaçındığı; varoluşunu; ayakta kalışını birliktelik formülüne bağladığı yeterince açık değil mi? Ki dünyanın patronundan test edildi ve onaylandı bu iş! Pkk’nın Türk devletine karşı işledikleri onca suç; onca saldırı, savaş ve öldürülen yüz binlerce şehit askerimizden sonra bu talebi yerine getirmek Türk devletinin şan ve şerefine yakışır bir davranış olur mu? Üniter devlete geçildi diyelim; o şehitlerin şehitlik mertebesinin bile kaldırılması lazım; ne için öldükleri bile belli olmayan yüz binlerce genç insan. O sayının çok daha üstünde; belki milyonlarca ömrünün baharında sakat kalmış; adına ‘gazi’ denmiş bir dolu insan yaşıyor bu ülkede; ne için sakat kaldıklarını nasıl açıklayacaksınız onlara? Bir tutar dalları bile kalmayacak. Sırf pkk gazileri için ‘hastaneler’ açıldığını; oralarda gazilere sağlık hizmeti dışında rehabilitasyon hizmeti de verildiğini biliyor olmalısınız; o kadar çoklar ki!
Adına şimdilik şehit dediğimiz; 30 yıldır pkk tararfından sistemli bir şekilde öldürülen Türk askerlerinin çocuklarının bir çoğu büyüdü; adam oldu bile; büyüyenlere ve büyüyeceklere neden babasız büyüdüklerinin cevabını nasıl vereceğiz; demeyecekler mi ‘babam şehit olmadıysa; bu vatan bölünmesin diye ölmediyse; bu vatan bölünecektiyse; ben ne için babasız; yetim büyüdüm; babasız büyümenin sıkıntılarını çektim’? Kimsenin bunu onlara söylemek gibi bir hakkı yok; olmamalı. Ya bağrından çocukları koparılan anne babalar; kim hesabını verecek bu ölümlerin; bu acıların; kanları yerde mi kalacak yüzbinlerce şehit askerimizin?
Aramızda kan var pkk ile; oluk oluk akan bir kan ve o akan kanla kan bağı olan bir dolu insan; milyonlarca insan. Bu devlet o kan bağı olan bağrı yanıkları hangi müdahale ile susturabileceğini sanıyor? Onlar; şehitlerle kan bağı olan milyonlarca insan ayaklanmayacak mı ‘üniter'(!!!) ;- )))) devlete geçersek? Açlık grevi yapan pkklıları ‘vah yavrum’ diye sarıp sarmalayan AKP şehit anaları, babaları, oğulları, karıları açlık grevine yatarsa ‘hadi oradan’ mı diyecek? Cayır cayır yanan bir ateşle oynuyor AKP; farkında bile değil. Bu milleti davar mı sanıyor AKP; çek o yana; çek bu yana yapabileceği? Ona giden o cahil halkın oyları yerinde sayar mı sanıyor; tepetaklak aşağı inerde ne olduğunu bile fark edemez. 
Pkk önce aramızdaki kanı temizlesin ondan sonra bizden bir talepte bulunma hakkı doğsun; anlaşıldı mı? O kan hiçbir şekilde temizlenemeyeceğine göre bu iş yatar; olmayacak.
O kan aramızda akmaya devam eder iken paşa paşa birlikte mi yaşayacağız pkklılar, bdpliler ile; bu biraz zor işte. Cumhuriyet mitingindeki kalabalığı; milyonları görmedi mi Erdoğan’ın gözü; ona ne anlatıyor o görüntü; gerçi o anlamak istediğini anlamayı tercih ediyor ama er ya da geç anlayacak nasıl olsa; bu millet davar değil; öyle güdülemez; teker teker hepsinde; hepimizde bir ATATÜRK ruhu var; hiç kaybolmayacak olan; ATATÜRK bizimle yaşıyor; her birimizin içinde; kılavuzumuz öyle güçlü ve yüce ki bizi kimse durduramaz; nerede kaldı erdoğan; bunu kimse gözardı etmesin. ATATÜRK kim; erdoğan kim; herkes yerini bilsin ve ona göre hareket etsin!
Bizler ‘Atatürk ölmedi; yüreğimde yaşıyor; bu uygarlık savaşında bayrağı o taşıyor; her gücü o aşıyor’; şarkılarıyla büyüdük; öyle büyümüş olmakla da gurur duyuyoruz; ATATÜRK hepimizin içinde; hepimiz bir ATATÜRK’üz; bilesiniz; ve hala bayrağı o taşıyor; bizim aracılığımızla; siz unutmaya; unutturmaya çalışabilirsiniz ama biz unutmadık; unutmayacağız; unutturmayacağız ATATÜRK’ü. 
1923’e; 2023’e; cumhuriyete; cumhuriyetin onlara sağladığı nimetlere sahip çıkmayı biliyorlar da Atatürk’e sahip çıkmayı bilmiyor imansızlar. Cumhuriyet Atatürk olmadan gökten zembille mi düştü? Cumhuriyet gökten zembille düşmedi ve bizler cumhuriyetimizin kimsenin kucağına atılmasına seyirci kalacak değiliz; bu böyle biline. Atatürk’ü yok saymak sizin haddinize mi düşmüş? Atatürk düşmanları.
ATATÜRK ÖLMEDİ; YÜREĞİMİZDE YAŞIYOR!
Sökün alın kolaysa; bir bizim içimizde yaşamıyor ki Atatürk; bu ülkenin askerinin; polisinin de içinde yaşıyor; onlar da bu vatanın evladı; onlar da bu şarkılarla büyüdü; nasıl çıkacaksınız bu bilmecenin içinden; Atatürk’ü içinde yaşatanları birbirine nasıl düşüreceksiniz; ‘Atatürk ölmedi; yüreğimde yaşıyor’ diyenlere cop mu kaldıracak Atatürk’ü yüreğinde yaşatan bir polis;  işiniz zor vesselam.
Amerika’dan polis ithal etmeye ne dersiniz;))) gerçi Amerikan askeri, polisi kıymetlidir; pahalıya patlar size;))) Türk ekonomisi kaldıramaz bu işi; zaten battı batıyor; Obama da vermez polisini; sizinkini almasını bilir ama kendininkini vermez; siz öyle uysal göründüğüne bakmayın;)))
ATATÜRK ÖLMEDİ; YÜREĞİMİZDE YAŞIYOR; HEPİMİZİN!
Sökün alın; alabiliyorsanız; gücünüz yeterse!
***Beşar Esad; ‘halkla benim aramda bir sorun yok; bana karşı olan ABD, batı, birçok arap ülkesi ve Türkiye. Suriye halkı bana karşı olsaydı nasıl burada olabilirdim? Ufukta Türkiye ile bir savaş görmüyorum. Suriye’de sorun iç savaş değil, terör’ demiş 9 Kasım günü; bu sözler haberlerde yer almıyor nedense; alt yazıda geçerken okudum. Yaklaşık 1 aydır ses kesilmişti Akçakale’de; 6 kasım’da Obama’nın tekrar seçildiği günün ertesi günü; 7 Kasım’da Ceylanpınar’dan gelmeye başladı sesler; hala devam ediyor; Suriye’deki savaşı Amerika yönetiyor, zamanını yönlendiriyor; bunun daha açık izahı ne olabilir ki!
Pkknın 33 askeri kurşuna dizdiği 1993’teki bingöl saldırısında yer almadığını söyleyen Şemdin Sakık’a o saldırıda hayatta kalan 12 askerin birinden yanıt geldi; ‘tükürün bu köpeklerin yüzüne deyip bizim yüzümüzü tükürükle boyayan bu adam nasıl oluyorda gizli tanık olarak dinlemeyi düşünüyor devletimiz. Ben gerçekten şaşırıyorum; geceleri uykusuz kalıyorum’ dedi; orada ölüm emrini Şemdin Sakık vermiş; dün yazdılarım bugün bir, bir önüme çıkıyor sanki. AKP o şehitleri, gazileri, şehit yakınlarını ve bu milleti yok sayarak bir yere varamayacak; harlı ateşle oynuyor; çok tehlikeli; çoook. Yine dün Oktay Vural; ‘hadi bakalım; şehit ve gazi yakınlarımızda açlık grevine başlıyor’ dedi; görünen köy kılavuz istemiyor.
Çankaya’ya da el atmış AKP; Çankaya’da ahı var ya! Yenimahalle belediyesindeki mahallelerden aktarım yapmış. Yapacağını daha önce yazmıştım zaten; İstanbul’da yaptıklarına göre Ankara’da da yapacakları belliydi; böyle ikircikli işler onların işi; nerede puştluk, hilekarlık, düzenbazlık var; hepsi onlarda; AKP lilerde yani. Çankaya’yı alma; ele geçirme hayalleri kuruyorlar; daha çok rüyayaya yatarlar. Çankaya Atatürk’ün kalesi; aşılmaz.

“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind’den, Mısır’dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!”
Mustafa Kemâl ATATÜRK, 1937

***Bir film izledim dün; bir amerikan filmi; 2011 yılında çekilmiş; filmin adı ?Kudüs?te geri sayım?. Orjinal adı; ?Jerusalem countdown?. Konusu; bir tarafta kötüler; İran ve Rusya; diğer tarafta iyiler; Amerika ve İsrail; kötüler Amerika?yı bombalamak için Amerika?ya nükleer bomba sokuyor; güçlü Amerikan erkeği ise bu saldırıyı engelliyor; bombaların yerinin bulunmasını sağlayan ise kahraman bir İsrail vatandaşı.
Bu İsrailli vatandaşın dindar karısı ?birleşmiş avrupa devletlerinden ve milyonlarca yahudinin anavatanına döneceğinden bahseden nostradamus kitabı İslam ülkelerinin İsrail?i yok etmek için güç birliği yapacağını söylüyor?; ?Nuh?un gemisi gerçek ve biz iyi bir yüzücüyüz? diyor. Polis müfettişi kızımızın babası ise; ?uzun bir savaş olacak; şu onda iyi ve kötü savaşının tam ortasındayız; bu ruhani bir savaş ve şimdilik kimin galip geleceği belli değil. Tek bir çıkış yolu var; yüreğinin sesini dinlemek? diyor.
Ne iç açıcı sözler değil mi? Bu filmin kitabı 2006 yılında yazılmış; yani senaryo en az 6 yıldır hazır; oyun şimdi oynanıyor. Gerçi o senaryonun yazılışı yüzyıllar öncesine dayanıyor. İşimiz cidden zor; haçlı savaşları 2; bu savaştakilerin bir kısmı ise ?zorunlu olarak? bizleriz. Tam ortasındayız; her iki taraftanda. Olmamız gereken yer Amerika ve İsrail?in yanı değil elbette; biz bir İslam ülkesiyiz ama bizi yönetip dindarım diyenler bunun farkında değil nedense; işlerine gelmiyor olmalı; bilmeyecek değiller ya; Avrupa; Amerika kişisel olarak onlara neler vaad etti; vaad ediyor kim bilir?
Nil?den Fırat?a kadar olan bölgeye erişmedikleri sürece rahat durmayacaklar; ilk haçlı seferlerinin nedeni de oymuş; kutsal topraklara ulaşmak. Kutsal topraklar dediklerinde bu bizim topraklarımızı da içermişmiyormuşçasına sakin, umursamaz ve duymaz bir tavır içindeler; dile bile gelmiyor bütün bunlar; sağırlığın bu kadarı yönetenlerimiz konusunda şüphelere götürüyor beni. Haçlı seferinin ilk aşaması pkkllılar; önce bizi bize kırdıracaklar; ki kırdırıyorlar zaten; sonra ilk fırsatta tepemize binecekler. Plan bu. Dünyanın baş belası İsrail. Şeytanın hükümranlık sürdüğü ülke.
***1 helikopter kazası daha; şu son 1 yılda kaç helikopter kazası yaşadık Allah aşkına? Sabotaj olabileceği hiç akıllarına gelmiyor olmalı. 17 şehit; bir şehit babası Ali Yenici, ?Benim oğlum seve seve askerliği istedi. ?Ben asker olacağım baba? dedi. Bayramda gördüm en son oğlumu. 1 hafta önce gitti. Benim oğlum vatan uğruna feda olsun. Ancak Başbakana ve hükümete hakkımı helal etmiyorum. Hiç bir zaman helal etmeyeceğim. Bu evlatlar kolay yetişmiyor. Bu söylediklerimi sansürlerseniz size de hakkımı helal etmiyorum? demiş. Bu sesler her geçen gün daha da yükselecek gibi görünüyor.
Akp?lilere verilen bütün gensoru önergeleri reddediliyor çünkü AKP mecliste yeterli oy çokluğuna sahip; gensoru vermenin bile imkansız olduğu bir meclis ve ülkede adil bir yönetimden bahsedilebilir mi; edilemez. Başbakan için gensoru önergesi verildi; geri çevrildi; bir dolu Akp?li için gensoru önergesi veriliyor; hepsi geri çevriliyor. En son Ömer Dinçer için verilmiş gensoru; kardeşine ve oğluna rant sağladığı gerekçesiyle; yine geri çevrilmiş; ne düzen; ne düzenek; Reşit sen söyle sen işit!
***Açlık grevleri kousunda atıp tutuyor başbakan; şantajmış, blöfmüş, tehditmiş; esip gürlüyor; gürlüyor ama diğer yandan Bülent Arınç sıkı bir şekilde çalıştı ve anadilde savunma hakkını komisyondan geçirdi bile. Başbakan iyi polis; etrafındakiler kötü polis; bundan yana bir şüphemiz yok; hem her işi el altından adamlarına hallettiriyor hemde kendini diğer yönlere şirin göstermeyi başarıyor; sanki o işlem uygulamaya konmuyormuşçasına; bu millette bunu yutuyor mu yutmuyor mu bilemem. Yeni anadilimiz hayırlı olsun bu arada; kürtçe öğrenmeye başlasak iyi olacak gibi görünüyor.
Birde başkanlık sistemi karın ağrıları var bu aralar. Çok iyi bir yöntem olsaydı başkanlık sistemi Atatürk bu varolan sistemi değil başkanlık sistemini kurardı ülkemizde hiç kuşkusuz; onun devlet adamlığından; ileri görüşlülüğünden daha mı ileri görüşlü de şimdiki yöneticilerimiz onun beklentisinin ve uygulamasının üstünde bir uygulamaya yöneliyorlar. Kanımca Atatürk ülkemizin bir tek kişi; tek bir kafa tarafından yönetilmesini sakıncalı görmüş; kendi yönetim zamanı için bile bu yöntemi uygun görmemiş. Ki herkesten çok ona yakışırdı böyle bir yönetim biçim; bileğinin hakkı ile almıştı çünkü bulunduğu koltuğu.
Başbakan ve cumhurbaşkanının karşılıklı birbirlerini dengeleyip frenleyebileceklerini düşünmüş Atatürk; son zamanlardaki Erdoğan-Gül atışmalarından ne kadar haklı bir saptamada bulunduğunu görüyoruz zaten; kaldı ki şu anki cumhurbaşkanı ve başbakan neredeyse aynı kaynaklardan; kafalardan gelmelerine rağmen. İkili sistem bu ülkenin hayat sigortasıdır; vazgeçilemez. Bir Erdoğan?ın kafası ile veya herhangi bir kafa ile yönetildiğimizde her an bir savaşa girme tehdidi altında oluruz ki; bu benim ve pek çok insanın istemeyeceği bir şey.
***Şeytanın ülkesi İsrail yine Gazze?ye saldırmış; Bülent Arınç ?İsrail?le görüşülmeli? demiş; Başbakan ?İsrail?le görüşemeyiz; onlarla hiçbir bağlantımız yok? demiş; aynı gün; aynı haberde geçiyor bu iki açıklama. Bülent Arınç?ın İsrail ile görüşme noktasında bile olmadığımızdan haberi bile yok demek ki; buradan bu anlam çıkıyor; nedir bu ikilinin arasındaki kavram kargaşası; hiç mi ilintileri yok birbirleriyle? Birinin elif dediğine diğeri mertek diyor; bu hep böyle. Başbakanın düşüncelerini desteklemiyor; yansıtmıyorsa neden başbakan yardımcılığı görevine devam ettiriliyor Arınç? Komedi dram ikilisi; hacivat karagöz gibi duruyorlar siyaset sahnelerinde; Arınç bir laf ediyor; Erdoğan ?yok, öyle değildir? diyip düzeltmeye kalkıyor; bu kaç oldu! Hatırlarsınız; 1,5 ay önce Diyarbakır emniyet müdürü; ?ölen teröriste ağlamayan insan değildir? demişti de; Bülent Arınç (karagöz) onu haklı bulmuş; Erdoğan (hacivat) ise tasvip etmemişti bu düşünceyi.
***Başbakan Mısır?da yaptığı konuşmada ?Türkiye ile Mısır?ın kalbi birlikte atar. Nil ile Fırat aynı gönlün ırmaklarıdır ve aynı ruh iklimine; aynı gönül ummanına dökülürler? dedi. Kutsal topraklar için dendiği gibi; ?Nil?den Fırat?a?. Neden Nil?den Kızılırmağa; Çoruha değil de Fırata. Var bir bildiği. Bu konuşmasından sonra kutsal topraklarla ilgili bilgisinin olduğu çok açık; zaten olmaması imkansız. Ve o kutsal toprakların kendi gönlünde de ayrı bir yer tuttuğu belli.
Ne kadar ağdalı ve anlaşılmaz bir dili var Erdoğan’ın. Şiirsel konuşayım derken içinden çıkılmaz bir hal alıyor konuşmaları. Türkçesini bile anlamakta güçlük çekiyoruz; çevirmenlerin vay haline! ‘Gönül ummanı; ruh iklimi’; çevir çevirebilirsen; hemde anında; zor iş!
Çamlıca Camii 100 milyona mal olacakmış; eski parayla 100 trilyon olmalı; o kadar büyük paraları telaffuz etmeyi pek aklım almıyorda. Ama epeyce bir para olduğu belli. Kaba bir hesapla benim evim etse etse ortalama 100 bin lira eder; 10 ev bir milyon; 100 ev 10 milyon; bin ev 100 milyon; yani benim evimden bin ev; bin ailenin barınacağı ev; iyi para. Bin ihtiyaçlı aile ev sahibi yapılabilir yani o parayla. Yok canım; öyle bir ihtiyaçlımız yok ki; herkes güllük gülistanlıklar içinde yaşıyor.
Yalova?daki Atatürk?ün milletine bağışladığı ?millet çiftliği? Suudi Arabistan kralına satılmış Yalova belediyesi tarafından; ne kadara satıldığı açıklanmamış. Erdoğan?ın ?başkanlık? sarayı için AOÇ?den TOKİ aracılığı ile el koydurduğu alanda 3 bin ağaç kesilmiş; 300 milyon lira harcanacakmış; o daha epeyce bir para. Hesapladım; 3 bin ihtiyaçlı evi. Yine başbakan için yeni alınan uçak 800 milyon liraymış; paranın bu kadarına hiç aklım ermez; ufff, ufff, ufff. Başbakakanın filosunda 6 uçak 1 helikopter varmış; 2 helikopter daha sipariş edilmiş; yeni uçakla uçak sayısı 7?ye çıkacakmış. Eee, adam haklı; yer-yüzü gördüğü yok doğru dürüst; hep havada; hep havada; her sene leyleği uçakta görüyor; ondan olsa gerek; o almasında ben mi alayım uçak? Devletin malı deniz; yemeyen domuz; ortalığı domuzlar aldı götürdü. Pig, pig, pig, pig, pig, pig?
Dünyadaki üç longoz ormanından biri olan İğneadaya önce nükleer sonra ise termik santral münasip görülmüş. Termik santralde yakılacak ithal kömürlerin gemilerle gelebilmesi için liman yapılacakmış. Yöre halkı nükleerden çok termik santralden kuşkulu; Yatağan’daki gibi doğayı yok edeceğinden; astım; akciğer kanseri gibi hastalıklara yol açacağından endişe duyuyor. Nükleer santralin sonuçlarından henüz habersiz ama Yatağan termik santrali örneğini biliyor. Büyük bir orman katliamı yaşanacak gibi görünüyor orada da inşaat aşamasında. Balıkçılık ve ormancılıkla geçiniyorlar; her ikiside tehlike altında artık. Yöre halkı santraller yerine rüzgar değirmenleri yapılmasından yana; haklı olarak. Türkiye katlediliyor; her anlamda ve her alanda. İğneada Bulgaristan ile sıfır noktası; Bulgarlar da istemiyorlar termik ve nükleer santrali; kendi kıyı şeritleri plaj olarak kullanılıyormuş.
***İsrail?in Gaze saldırısını devam ediyor; Obama’nın bu konu ile ilgili yorumu ise şu;
?İSRAİL KENDİNİ SAVUNMA HAKKINA SAHİPTİR! DURUMU İSRAİL BAŞBAKANI BENJAMİN NETANYAHU, TÜRK BAŞBAKANI TAYYİP ERDOĞAN VE MISIR CUMHURBAŞKANI MURSİ İLE GÖRÜŞÜYORUM!?

İsrail, Mısır ve Türkiye; yani İsrail, nil, ve fırat üçgeni; Obama tarafından destekleniyorlar göründüğü gibi. Neyi görüşüyormuş Obama Türkiye ve Mısır’la; Nil ile Fırat’ın arasını İsrail’e vermemizi mi? İsrail kendi hakkını savunuyormuş; nereden doğan bir hak bu? Saldıran İsrail ama savunan İsrail diyor Obama; bu nasıl bir çelişki? Hepsi satılık bunların; 5 paraya. Amerika seçimleri biter bitmez; 10 gün sonra başladı Gazze saldırısı; daha açık ve anlatılabilir olan nedir ki!

Açlık grevlerini bitirdi diye Öcalan’ı başımıza tac edecekler sanırsınız. Erdoğan; ‘Öcalan’ın mesajı etkili oldu’ demiş; teşekkür eden edene. Bülent Arınç, adalet bakanı Sadullah Ergin; hepsinin etekleri zil çalıyor; utanmasalar el etek öpecekler; o açlık grevlerini başımıza saran sanırsınız Öcalan değil de başka biri. Onlar mı saf; aptal; yoksa safı, aptalı mı oynuyorlar bizi saf ve aptal yerine koyarak?

İyi adam yapıp iyi adam gösterecekler ki amaçlarına daha kolay ulaşabilsinler. Bebek katili olduğunu unutturmaya niyetliler; anlaşılan öyle. Öcalan’ı dışarı çıkarmanın zamanı gelmiş olmalı onlara göre. Öyle görünüyor.

***Kenan Evren’in emekli maaşı aylık 13 bin lira; Tahsin Şahinkaya’nın emekli maaşı aylık 6 bin lira; Ahmet Davutoğlu’nun ev-villa kirası aylık 50 bin lira; 4 yıldır bu kira için 1 milyon 820 bin lira ödenmiş; bal tutan parmağını yalıyor; bu konu hakkında Davutoğlu’nun verdiği cevap ise şöyle; ” ?Allah bu boğazdan bir lokma haram geçireceğine, bu canı alsın?. O 4 yıllık kira parası ile bir değil birkaç villa alınır. Deniz Baykal’ın da oturduğu Angora evlerindeki villalar bir, bir buçuk milyon arası satılıyor. Davutoğlu, Baykal’dan büyük adam mı? O denizde bir domuz gibi boğulun inşallah.ABD dışişleri sözcüsü Erdoğan’ın İsrail’in bir terör devleti olduğunu söylemesi üzerine ”İsrail’e karşı sözlü saldırıların şu anda faydalı olmadığını düşünüyoruz” demiş. Açıkça İsrail’den yana yer alıyor Amerika; biz ‘müttefikini’ karşısına alarak. Dünya bir pislik çukurundan yönetiliyor anlaşılan.
***İğne adaya termik ve nükleer tesis yapılmasından vaz geçilmiş 22 Kasım’da; oradan vazgeçildiğine göre başka bir yere yapacak olmalılar; yakında duyarız nasılsa.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *