Press "Enter" to skip to content

Günlük 4g mayıs’18

***Milletimiz 7 haziranda ufak bir kararsızlık yaşadı, bunun faturasını da gördü ne demektir, ne gibi anlamlara çekilebilir, benim çektiğim anlam şu mesela, 7 haziranda siz bana oy vermeyince ben de götünüzde gar katliamını, kızılay bombasını patlattım, veya patlatılmasına mahal verdim, o vermediğiniz oyları bir sonrakinde paşa paşa verdiniz, ben bunu anladım, yani diyor ki, 24 haziranda bana oy vermezseniz patlatırım bombaları, 8 temmuzda nasıl olsa yine paşa paşa verirsiniz, vay anasını be, çukur ne ki, bunlar çukurun dibi.

Birde lige karışmış durumda ki yine dibine kadar, başakşehirin maçına gidin diye ültimatomlar veriyor millete, kafayı sıyırmış, deli, her şeyin sahibi, bileni, karışanı o olacak, bu nasıl bir diktatörlük anlayışı, kardeşim senin ligle işin ne, bırak oyununu oynasın millet, oranın da tadını kaçırmak, içine sıçmak zorunda mısın, her bokun içine ettin bir orası mı kaldı, ihtiyar bunak, sen de kendi işine bak, onlar da kendi işine baksın, başakşehir spor osmanlı sporu 4-0 yenmiş, ikisi de kendi takımı, ne bileceğiz şike olmadığını, ona buna şike davası açmak kolay, kendine de aç, tam bir salak, salak ile avanak karışımı, her yrden düşman kazanıyor kendine, ben alakalı olsam futbolla ondan nefret ederdim herhalde, onca beşiktaşlı, gs li, fb li var, salağın salağı, niye düşman ediyorsun onları kendine, durduk yere, üstelik insanların sana düşman olmak için bir dolu bahanesi varken, bir orası mı eksik kaldı, salak dedim ya, salak işte, salakla avanak karışımı.

Öyle bir salak, öyle bir avanak ki bütün bir millete savaş açmış durumda, yaşa mustafa kemal paşaları susturamadığı için kendine futbol takımları kuruyor, yeter ki onları, o takımları yensinler, sanki kendi takımı o takımları yendiğinde kendi de o yaşa mustafa kemal paşa diyenleri yenmiş olacak, kafadan kontak, parayı da bastırıyor bir güzel, kendi cebinden çıkmıyor nasıl olsa, milletten aldığını millete geri veriyor, dolaylı yollardan, Allahım başımıza gelebilecek en büyük felaketi niye başımıza getirdin ya rabbim.

Afişler var sokaklarda, akp afişleri, iki mollanın da resmini, fotosunu koymuşlar, recep ile binali, altında da şöyle yazıyor, akp gençleşiyor, türkiye güçleniyor, güler misin ağlar mısın, gençlik aşısı yaptırıyorlar herhalde sık sık, ondan bahsediyor olmalılar, iki ihtiyar bunak.

***Bir eski hükümlü ile konuştum birkaç gün önce, 80 hükümlüsü, whatsap kullanmayın, şunu kullanın, şunu kullanmayın bunu kullanın gibi gibi tavsiyelerde bulundu, güvenlik için, onun niye bu denli temkinli olmak ihtiyacı olduğu ortada, ne badirelerden geçtiğini bir o biliyor, ne ben bilebilirim, tahayyül edebilirim onun yaşadıklarını ne de bir başka biri, orayı, oraları sadece oralarda olan, yaşayan bilebilir, ya benim gibi aleni aptalların ne olur durumu diye de sordum tabi, susmak, saklanmak istemeyenlerin, laf olsun beri gelsin diye, onun cevabı yok tabi, susmak istemiyorum, susamayacağım yere kadar da susmayacağım, susarsam sıra bana da gelecek, sadece tarih sıralaması daha ileri bir tarih olacak, o kadar, ama illa ki gelecek, onu iteleme, öteleme gibi bir şansım olmayacak, ama susmadığımda o tarihi öteleleme, belkide hiç rast gelmeme umudum dahi var, ve ben o şansımı sonuna kadar kullanacağım, o tarihin önüme gelmemesi için, ne yapıyorsam kendim için, kendi geleceğim için yani, bir askeri tesiste görüştük, bir mesire yeri, 3 kişi, girişte çıkışta kimlikler alındı verildi, herkes birilerinden korku halinde ama kim kimden neden korkar hepsi birbirine karışmış durumda, asker, fetö, solcu, sağcı, hepsi bir çorba olmuş durumda şu an için, herkesin bir diğerinden korkmak için sebepleri var sonuçta, kim kimin ümüğüne önce basar hiç belli olmaz, tek korkan, korkutulan biz değiliz yani, bu ülke neler gördü, daha da görecek.

Ben unutmayacağım onları, unutmam mümkün değil zaten, bu demektir ki beni unutmadığınız sürece siz de unutamayacaksınız onları, bu neslin yaşadığı en büyük vahşeti, bu ülkenin günah keçisi yapılan işkencezedelerini, her biri pırıl pırıl parlak bir yıldız olan o ışıklı gençleri, onlar hep kalbimizde, hepsi, bizim için çektiler o acıları, boşuna çekilmedi o acılar, bu kadarı onlara olan vefa borcumuz, şimdi hepsi birer enkaz olsalar da, ki öyleler, onlar çok, çok değerliler, yaşayanı, yaşamayanı, hepsi. Onlar kadar bile değil, 3 gün yaşayın onların yaşadıklarını, bakın bakalım kaç paralık aklınız kalıyor sizde.

***Taklidin taklidi olan servet adlı dizi de final yapıyormuş yarın, dördüncü bölümünde, isabet olmuş, bakımlı kadınlar furyasına eşkiya  dünyaya hükümdar olmazın kadınları da katılmış, hepsi iki dirhem bir çekirdek olmuş, saçlar başlar o biçim, yalnız sanem çelik biraz zayıflamış, eskisine nazaran kötü görünüyor, çökmüş biraz, güzel kadındı, birde zara eklenmiş kadroya, ne hırslı bir kadın zara, müzikte işi bitince dizilere kapaklanmış, yüzünde de bir ton botoks var zaten, hiç hoş görünmedi gözüme, hala ve hala bir numaram ufak tefek cinayetler, ve tabi ki merve, bu yılın zirvesine oturdu kadın, ve bileğinin hakkıyla, iki numaram çukur, üç numaram yasak elma, istanbullu gelini izlemiyorum artık, onun yerini yasak elma aldı, senaryosu iyi, iki kadın yazmış, öykü de senaryo da kadın, belli zaten kadın elinden çıktığı, kadının yansıttığı duyguyu erkeğin yansıtması biraz zor, ve ayrıntıyı. Ne kadar az tv o kadar sağlam göz, bende parola bu şekilde, bu diziler ve haber dışında açmıyorum bile tv yi, bilgisayar ve telefonla da çok işim olmaz, burada olmanın dışında, önce can, önce sağlam gözler.

***Bugün emeklilik başvırusu yaptım, 3 yıldır beklemedeydim, yaşa takılmıştım, yoksa 3 yıl önce emekli olmuş olacaktım, devlet baba 3 yıllık maaşımı gasp etti, üstüne kondu, hırsız devlet, benim 3 yıllık maaşımı çalmaya tenezzül eti bu devlet, hırsız devlet, gittiğim sgk nun çalışanları bir lakayt, bir saygısız, görülecek şey, hababam sınıfı gibiydi gittiğim oda, kadınlı erkekli 7-8 kişi, bir kadının önünde koca bir maşmalov, şeker paketi, diğer bir kadın kırt kırt çikolatalı kraker yiyor önündeki paketten, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, bir muhabbet, bir tantana sorma gitsin, odaya it mi gelmiş insan mı gelmiş umurları değil, keyiflerinden bir milim şaşmadılar ben odalarına girdiğimde, hepsi birbirine laf yetiştirmenin derdinde, oradaki, o odadaki enerjiyi al nükleer santral yap, iyi enerji çıkar ortaya, o halde yani, üst başlar zaten devlet memuru demeye bin şahit ister, kimsede kravat diye bir şey yok, mahalle kahvesinden beter, tek farkı kadınların da olması, şaşakaldım, işlemimi yapan benim yaşlarda adama devlet 3 yılımı yedi dedim, köpürdü, akp liymiş anlaşılan, hepsi akp li, belli, paçozluk paçalarından akıyor, oğlun kaç yaşında emekli olacak biliyor musun dedi bana, ben de ona benim babam kaç yaşında emekli oldu asıl sen onu biliyor musun diye sordum, küplere bindi adam, o söyledi ben söyledim, hiçte alttan almadım, kudursun, hep biz mi kuduracağız, biraz da onlar kudursun, ortalığı boş bulmuş afkuruyorlar, işimi de yaptı paşa paşa, o yoluna ben yoluma, belki biraz fazladan oturtmuştur beni, söylediklerimden ötürü, ah hiç sorun değil, dışarısı çok sıcaktı zaten, içeride keyfim yerindeydi yani, bana da laf çaktı yandan, seçimde memurlar görev alacakmış diye, bana işittiriyor aklınca, sizin gibi at hırsızı kılıklı memuru olan devletin de devletliği ancak bu kadar olur, hırsız devlet.

Ben o odaya bundan 3 yıl önce de gittim, ondan önce de, böyle bir başıbozukluk görmüş olsaydım eğer mutlaka aklımda kalırdı, kalmamış, demek ki bir değişim var, aşağı doğru bir değişim, insan kalitesini bile isteye aşağı çekiyorlar ki yerlerini daha da sağlamlaştırabilsinler, hem onların arasında daha rahat edebiliyor erdoğan, kendinden aptalların yanında ancak kendini akıllı hisedebildiğinden olsa gerek, muteber olan bu şu an için, kalitesi düşük insanlar, bundan 20 yıl ve öncesinin tam tersine olarak, devran yine döner ve biz yine kavuşuruz o güzel günlerimize elbet.

***O biner liralık seçim rüşvetini ben de alacağım nasipse, benden kazanılmış hakkımı, 3 yıllık maşımı çaldılar, şimdi ulufe dağıtıyorlar, imar affıdan alacakları parayı emekliye verip oy toplayacaklar akıllaınca, aliden alıp veliye verecek, sonra da bak işte para verdik diyecekler, paraları alıp oyları vermeyeceğiz nasıl olsa, bu da bizim onlara kazığımız olsun bir güzel. Daha dünkü hırsız bugün nasıl oldu banker kastelli de havadan para dağıtıyor millete.

***güzel bir çocuk filmi var, vardı, talihsiz seüvenler dizisi, ona benzetiyorum şu anki halimizi, önce çıktı başkanlık, başkanlık diye sayıklamaya başladı, tam sustu, unutuldu derken bahçeli fırladı ortaya, başkanlık için oylama yapalım dedi, bunu söyleyişinin sebeplerini yazmıştım, tekrarlamaya gerek yok, söyleyeyim, hatırı kalmasın, ibne işte, hırla, gürle, yalan dolanla meclisten geçti, kılıçdaroğlu elinde kozu olduğu halde aym ye gitmeyeceklerini açıkladı, o kadar emindi ki çıkacak sonuçtan aym ye gitmeyi gerekli bile görmedi, sonuç olarak yüzde ikilik bir farkla başkanlık kabul edildi, kılıçdaroğlu üzüldü, danıştaya, aihm e başvuruyor, siz de benim gibi bunun bir talihsiz serüvenler dizisi değil de kurgulanmış bir oyun olduğu hissine kapılıyor musunuz yoksa bu konuda yalnız mıyım? Ne dersiniz, sizce de oyuna mı getirildik?

 O vurmuş, bu pişirmiş, şu yemiş, geri kalan da hani bana, hani bana demiş, burada hani bana diyenler galiba bizleriz, avuç yalattıtırılan, vatanım sensini izliyorsunuz değil mi, izmir de o dönem yaşananları, insanların nasıl birbirlerine düşürülüşünü, oluşan kafa ve ortam karışıklığını görünce bugünü anlamak hiçte zor gelmiyor insana.

Bunu çok değil, sadece 1 yıl önce bugün yazmışım, ve hala görülen o ki aynı istikamette yol alıyoruz, bizim cephede değişen bir şey yok. 

***3 benzemezi bulun diye bir bilmece olsa ve seçenekler arasına abdülatif şener, temel karamollaoğlu ve doğu perinçek konsa 3 benzemezi bulmak çok zor olmaz herhalde bir çoğumuz için, iki dinci ve bir sosyalist, hepsi bir potada nasıl birleşir, bir liboşun kafasında elbete, ilk liboşumuz rahmi aygündü, doyumsuz meral akşener övgülerini bugün de devam etirmiş, ki yaşı buna müsait, liboşlar devrini iyi biliyor olmalı, ikinci liboşumuz soner yalçın, bu doyumsuz üçlemesi ile, gerçekten takdire şayan bir seçim, çok aramış olmalı bu isimleri biraraya getirmek için, bizi de kendileri gibi liboş etmeye çalışıyorlar derken çokta haksız değilim sanırım, neysen onu söyle kardeşim, niye solcu-ymuş gibi davranıyorsun ki, ahmet takan, yeni çağ yazarı, ben onu ilk banu avarın paylaşımlarında gördüm, ülkücüymüş, inkar da etmiyor zaten, ama ben bir süreliğine onu solcu sandım, değilmiş, belki banu avar da bilmiyor, belki banu avar da ülkücü kökenli, bilemem çok ayrıntısını, ama sözcü öyle değil, o adla yürümüyor en azından, solcuyum diyor solcu diye geçiniyor, çizgim solculuk diyor, neysen o sun kardeşim, kendini saklamak niye, çıksın rahmi aygün ülkücü camiadanım desin, başım gözüm üstüne, sol gösterip sağ vurma, erkek adama yakışmaz o gibi işler, sonra adın liboşa falan çıkar, ama soner yalçının da liboşum demesi şart oldu artık, ortaya karışık soner yalçın, kişi olarak beğenebilirsin, o senin sorunun, ama çıkıp başkan adayım dersen ben de sana bunu derim, anlayan var, anlamayan var, senin işin kafa karıştırmak mı kafa netleştirmek mi?

Dönmüş olabilirler, aklı selime ermiş olabilirler, ama bu asıl kimliklerini silmeye yeter mi, kimdir abdüllatif şener, akp kurucusu, bitti, nokta, burada nokta konur, kimdir temel karamollaoğlu, sivastan geçmiş biri, öyle geçmiş, böyle geçmiş, beni hiç alakadar etmez, geçmiş mi geçmiş, bitti, ben 12 eylül işkencecileriyle barışamam mesela, aklı kemale ermiş olsalar bile, işte bunlar da aynen onun gibi bir şey, onlarla barışana da adam demem, senin onları ve onlar gibileri ne aklamaya ne paklamaya hakkın var, bu hakkı ben sana vermiyorum, sen kimsin ki ben sana bu hakkı vereceğim, benim yaşanmışlıklarımı, geçmişimi sen benimle birlikte mi yaşadın, acılarıma ortak mı oldun, duracaksın orada biraz, bizi iğdiş etmek mi niyetin, niyetiniz, ama bizim iğdiş olmak gibi bir niyetimiz yok, sen sarıya sarı demekten vaz geçtin diye sarı sarı olmaktan vaz geçer mi sanıyorsun, sarı sarı olarak, kırmızı kırmızı olarak yaşamaya devam eder.

Bakın emin çölaşan da diyor gerekirse onlara oy verin diye, ona liboş diyor muyum, demiyorum, çünkü birlik için çağırıyor emin çölaşan, ikisi farklı şeyler, sorun ne dendiğinde değil nasıl dendiğinde, sonuç aynı kapıya çıkıyor tabi de, o kadarına da aklımız çalışır herhalde, kimse o kadar aptal değil, herkesin kafası gayet açık bence, yemezler, sırf onlar öyle dedi diye kimse koşa koşa ona buna vermez oyunu, onlar öyle sanıyor olsa da, kafalarımız yerinde Allaha şükür, o kadar travmaya girmedik, diye düşünüyorum.

***Savaşta her yol mübah taktiğine döndü iş, kelleye oynar gibiler artık, her söyleyemediklerinin, her pisliklerinin sözcüsü de bahçeli, adamı nasıl o tava getirdiyseler papağana döndü herif, ne deseler yapıyor, ne deseler diyor, akşenere ve diğer adaylara toplanacak olan yüz bin imza verecekler için fetöcü olabilirler demiş, akp de bu konunun üstünde durulacak demiş, açıktan açığa tehdit ediyorlar yani imza verirseniz canınıza okuruz diye, fetöcü diye yaftalarız diye, bunlar mafya, bunlar çukur, bunlar çukurun dibi derken boşuna demiyorum demek ki, bu durumda yapılacak tek şey kalıyor, bu arada chp nin adayı muharrem ince oldu, muharrem ince şöyle böyle falan demeyip, ki bence yine hala muharrem ince şöyle böyle, gidip ona oy vermek, beterin beteri varken beterine razı olmak gerek.

Kılıçdaroğlu daha yeni açıkladı, başkan adayı sakin bir insan olacaktı, muharrem ince hiç sakin bir insan değil, ekonomi bilecekti, muharrem ince bir öğretmen, ekonomiden ne anlar, kılıçdaroğlu kendi kendi yalanladı, yalanlıyor, o tarafta da bir karışıklık oldu bence, ya dediğim gibi amerika dayatıyor adayı ya da daha akıl erdiremediğimüz bir şeyler var ortada, diyorum ya muharrem ince hep joker, hep joker diye, arkasında bir güç var mutlaka, her fırsatta karşı güç olarak karşısına çıkanı kendi tarafına çekmezdi diye düşünüyorum kılıçdaroğlu, eğer zorunlu kalmasaydı, ilhan kesici onun kat kat üstünde her konuda, en azından tecrübeli, bildiğimiz biri, keşke o olsaydı başkan adayı, çok kabul görmeyecek seçmenden ince, ama ne yaparsın ki koşullar çok farklı, vereceğiz oyumuzu el mahkum, hemde oynaya oynaya, dereyi geçene kadar muharrem, sonrasını da sonra düşünürüz artık, madem ortalık böyle yapacak başka bir şey yok.

***O kafa karışıklığının sebebini açıklamalı kılıçdaroğlu, yoksa hepimizin kafasında bir soru işareti olarak kalacak, neden öyle dedi ve neden dediğinden geri döndü, ilk çıkışı iyiydi muharrem ince nin, kastı kavurdu ortalığı, göz doldurdu, çankaya da oturacağım çıkışı da iyiydi, epey puan toplamıştır onunla, hani biraz olsun ümit hisseder gibi oldum izlerken, umalım da öyle olsun, yine sükutu hayale uğramayalım, umalım da amerikanın c planı olmasın muharrem ince, a planı fetö, b planı erdoğan, c planı da muharrem ince, değildir umarım, ama böyle giderse erdoğanı siler geçer gibi görünüyor, erdoğandan daha genç olması da avantaj tabi.

Evet hayır referandumundan yüzde 49 cepte, yüzde ikilik muharrem ince farkını da koyduk mu iş biter, fizik öğretmeniymiş, fizik bilen çok şeyi bilir, en azından kafası çalışır, neyi nereye oturtacağını bilir, ekonumiyi de bir bilene çözdürür, en azından çözüme odaklı olur, bir bilmezden her koşulda iyidir, geçen yıl bekir bozdağla umreye gitmiş muharrem ince. yine kakara kikiri meselesi, çok uzun zaman ve gereksiz muhalefette kaldılar, çok, çok haşna fişne olmuşlar, haddinden fazla, demek ki olması gereken mesafe kalmamış aralarında, bu hiç hoş bir şey değil, dün onu alkışlayanlar arasında murat karayalçın da vardı, 1994 teki o vahim hatasını, genel başkanlığa soyunma hatasını eğer yapmamış olsaydı, onun yerine ankaraya sahip çıksaydı şimdi çok daha farklı yerlerde olacaktık, hepimiz, ufak bir yanılgı nelere mal oldu bize, hayatlarımızın şaftı kaydı, hayatlarımızın dönüm noktası oldu karayalçının o hatası, o güzel, şaşaalı günlerden bugünlere düştük, bir avuç aklı ermez, iş bilmezin eline, bilmezler ki o esip gürlemelerini bile o beğenmedikleri cumhuriyete borçlular, ahmaklar, kral tahtını muharrem ince için hazırlamış olacak, yazık oldu hayallerine, başkan olacaktı adam, bütün yetkileri toplayacaktı, olmadı, olamayacak, inşallah, bir erdoğan rüyası da böylece suya düşer.

*** Meral Akşener 4 saatte toplamış yüz bini, temel karamollağlu yüz bine çok yakın, bugün tamamlar, bir garibim doğu perinçek kalmış ortada, 26 binle, sağda akp/mhp, ip, sp, solda sadece chp, solun solu uyuya mı kaldı, bu kimin ayıbı, elbette bizim ayıbımız, ben bugün gideceğim doğu perinçek için imza vermeye, ilçe seçim kuruluna, bir kişi bir kişidir, bir kişilik utanç bir kişilik utançtır, benim utancımdır diyerekten, kim doğu perinçek, sol için çabalayan bir adam, o zaman bu utanç hepimizin.

T.C. vatandaşı olan herkesin cb olma, cb lığına aday olma hakkı var, yüz bin imzalık akp nin oyununa gelmeyin, gidin imzanızı verin, ve sonra diyin ki lendinize, akp nin oyununa getirmedik bu ülkeyi, doğu perinçek için imza vermek ona oy verdiğiniz veya vereceğiniz anlamına gelmiyor, sadece seçilme hakkına kavuşturacaksınız onu, sonrası onun ve sizin bileceğiniz iş, sivasçı temel karamollaoğlu daha mı çok hak ediyor doğu perinçekten cb adayı olmayı, burada mesele olan akp yi kendi oyununda gömmek, ve bunun için hala vakit var, yarın, öbür gün, ayın dokuzuna kadar, bu ülkede hep akp nin borusunun ötmeyeceğini gösterelim akp ye, ötmeyecek te.

Bana göre muharrem ince hayallarimdeki başkan adayı mı, değil, yeterince yetkin göründü mü gözüme, hayır, akıllı, zeki bir adam mı, çok değil, hoşlandım mı kişiliğinden, hayır, vasat bir adam işte, hikmet çetinin, murat karayalçının, erdal inönünün, vb eski siyasetçilerin gölgesi bile olamaz, ama ona oyumu verecek miyim derseniz vereceğim, son anda bir değişiklik olmazsa kafamda, kendisini ismet inönü nün torunu gülsün bilgehan toker ile karşılaştırmış olması da bir garip, değişik bir adam, o iki dönem mv oldu ben üç dönem diyor, matematiği bayağı iyi, epey hesap yapmış kafasında, çok zeki bir adam olmadığı buradan da belli, yani bana göre yeterince zeki değil. Çankaya ya layık mı derseniz yine diyeceğim ki değil, ama oyumu ona vereceğim, çankaya ona ne layık olmayanları görmüşken böyle bir lüksüm yok, bilmem anlatabildim mi meramımı, beterin beteri vaaar, haline şükret dostum, yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum.. diye devam eder şarkı.

Hem belki bu da oyun, oyun içinde oyun, belki kazanamasın diye seçildi muharrem ince, bütün bu saydığım vasıfları ile, ama biz bu oyuna da gelmeyecek ve oylarımızı ona vereceğiz, oyunu bozmak için.

***Dün öğlen verdim imzamı, gölbaşına gittim bunun için, dünkü son rakam 42 bin doğu perinçekin, 3 gün daha vakit var, gönlüm aday olabilmesinden yana, yoksa çok bir bilgim, tanıdıklığım yok doğu perinçekle ilgili, herkesin bildiği kadarını biliyorum işte, birde arkasından çok konuşulduğunu, hakkı olduğu için mi yoksa meyve veren ağaç taşlandığı için mi konuşuluyor onu dahi bilmiyorum ama cb seçimine aday olsun, niye olmasın ki, temel karamollaoğlundan kaç gömlek aşağı doğu perinçek, aşağı değil yukarı.

ankarayı sel aldı, hiç görülmemiş şeyleri görür olduk, önceki gün mamak, dün de keçiören, arabalar pert, işyerleri suya batmış, dükkanlar, hal perişan, dün gölbaşı dönüşü burada, incekte markete girdim, hiçbir şey yoktu havada, sadece kara kara bulutlar vardı, ama çıkamadım, bir indirdi dolu, en az on dakika mahsur kaldı herkes markette, marketin hemen önündeki arabalara bile gidilemedi, o kadar şiddetliydi dolu, çıkınca su birikintilerinin üstünü dolu kaplamış, fark edemedim altının su dolu olduğunu, floş diye battım içine suların, bir batınca da öylece devam ettim arabaya kadar, batmış ayak düz gider misali, şlap şlap, ayaklarım su içinde kaldı, birkaç ay önce havadan sudan bahsetmiş, mayısta uranüs boğaya geçecek, o zaman nelerden, ne uçukluklardan bahsederim kim bilir demiştim, işte o an geldi çattı, 15 mayısta geçiyor uranüs koçtan boğaya, yedi yıl boyunca boğada kalacak, hava ile ne ilgisi var bunun derseniz uranüs değişim burcu, ve değişimler öyle kolay yaşanmıyor, önce sancılar çekiliyor, değişimin sancıları, sonra bir yanardağın patlayışı gibi geliyor değişim, geldiği burç boğa burcu olunca beni de fena halde etkiliyor, yerden yere vıruyor, lavlar püskürtüyorum bu aralar, elde değil, geçecek elbet, geçene kadar sabır, bana da, karşımdakine de, o her şeye hı hı, evet diyen benin yerini hayııır diye bağıran bir ben aldı, vardır bunda da bir hayır, hep evet demek te iyi bir şey değil zaten, hayırlı değişimler olsun hepimiz için, hoşgeldin uranüs, burcuma ve bana, biraz değişim şart, hep aynı sıkıcı zaten, iyi oldu, olacak uranüsün gelişi benim için, değişim güzel şey ama biz sabit burçlar bunu öyle kolay kolay gerçekleştiremiyoruz, uranüs şart, aslına bakılırsa memnunum hayatımdan, çok değişmese de olur, baş ağır kulak sağır misali yaşıyorum işte, fazladan efor sarf etmeden, kendimi ve çocuklarımı yaşatabilecek kadar iş yapıyorum, çabalıyorum, temizliğimizi ve karınlarımızın doymasını sağlıyorum, onun dışında üç dönüm bostan yan gel yat osman, bendeki keyif ağada yok, öyle çok iş yaptım ki şimdiye dek şimdiki halim helva benim için, bu en az iş yaptığım dönem ve her ne olursa olsun bundan ödün vermem, hiçbir şey için, hiç kimse için, çocuklarım evlenecekler mi, kendileri düşünsün, çocuk mu yaparlar, onu da kendileri düşünsün, ben yorgunum, çok yorgun, ne kimseyle aşık atacak halim var, buna kışkırtılmadığım sürece, ne de kimsenin ağız kokusunu çekecek, kendi halimde yaşayayım yeter bana, gölge etmesin kimse başka bir ihsan istemem, öyle yorgunum, şimdiden sonraki tek amacım ne yaparsam daha sağlıklı ve daha uzun yaşarım, ama sağlıklı ve uzun bir yaşam, sadece uzun değil, çünkü şu an hala tam olarak iyi hissetmiyorum kendimi, çok sağlıklı değilim, eskisine göre iyiyim ama hala bir yerlerde bir noksanlıklar var, ne olduğunu, neden olduğunu da bilmiyorum, tek hedefim bu, şekersiz, kahvesiz, bana zarar veren her şeysiz bir yaşam, önceliği her ne olursa olsun sağlıklı olmaya vermek, yeme içme eylemini zevkten alıp ihtiyaç kısmına indirgemek ve hayatımı bu çizgide devam ettirmek, şimdiye kadar yanlış yiyip içtiklerimin bana, bünyeme verdiği zararı en aza indirgemek, ve kendi halinde yaşamak, 52 yaşındayım, bu saatten sonra bulacağım olsa olsa benim gibi bir pıh pıh olacak, pıh pıh ihtiyar demek, hiç çekemem, anca kurtuldum zaten manyağın tekinden, benim yaşadığım, yaşayabileceğim en güzel değişim oydu ve çoktan oldu bu, başka bir değişime çok ihtiyaç yok, değişim dediysem ucu açık değil yani, yanlış anlamalara mahal vermeyeyim, ellerim sağ olsun, çocuklarım bana yeter de artar.

***Erdoğan bu yüz bin imza kotasını koyarken büyük olasılıkla vatan partisinin burada çuvallayacağını düşünerek koymuştur, ki vatan partisinin dışında durumu kritik olan kimse yok, bin oyla dp aday bile sayılamayacağına göre, bu durumda erdoğan vatan partisi için birlik oluşmasına, vatan partisinin ivme kazanmasına sebep oldu, bugünün sonunda vatan partisi yetmiş bine dayandı, thanks erdi.

Evimin balkonundayım şu an, çatır çatır mı, şakır şakır mı desem bir yağmur yağıyor ki sormayın gitsin, akşam altı buçuk saat, uranüs bereketiyle geliyor, aylardır yağmadığına göre bu bereket elbette, ki buğdaylar sararmıştı, geçen gün gördüm, her ne kadar bazıları için felaketle eş değerli gelse de, bazıları için bereket, yağmur yağıyor ve güneş te var, tam karşımda da boyluboyunca bir gökkuşağı var.

***Bütün partiler kesenin ağzını açtı, olmayan paraları dağıtıyorlar, ekonomi sıfırlamış, onun için bir buçuk yıl erken tarihte seçime gidiyoruz, kimin umuru, akp iki bayram emeklilere bin lira veriyor, chp iki bayram gençlere 500 lira veriyor, en bonkörü iyi parti, topyekun kredi borçlarını siliyor milletin, harcarken benden mi izin almışlar da benim vergimle ödenecek o borçlar, borçlu olanları kendine oy vermeye çekerken böyle düşünenler de olacağını hesaba katmamış anlaşılan meral abla, oy verceğim olsa iyi partiye bunu duyduktan sonra vermem, nasıl olsa kazanamayacağını bildiği için bol keseden atmak kolay geliyor olmalı meral ablaya. yağmasan da gürle taktiği.

***Yeni biriyle tanıştım, 40 yaşlarında kadın, evinde 5 tane kahve makinesi var, tamı tamına 5 tane, sanırsınız ev kahve dükkanı, kadın kahve ticaretine soyunmuş gibi, dizmiş bütün tezgaha, bütün mutfağı kahve makineleri kaplamış, teninde de kahve koyuluğu var, kahve çok içildiğinde ten  rengini siyah, boz arası bir şey yapıyor, kötü bir siyahlık, gerçek ten siyahlığı gibi değil, insanların akılları, beyinleri nasıl yıkanıyorsa artık gidip evlerine 5 çeşit kahve makinesi alıyorlar, ve tabi ki çeşit çeşit kahve bardakları, kahveler, kahve çeşitleri, plastik küçük kutularda kahveler var, dizide görmüştüm, sağolsun öğretiyorlar bize her bir haltı, ufak tefek cinayetlerde tabi, en öğretici dizimiz o, baştan sona reklama döndü dizi, diş fırçalamayı oyadan, dondurma servisini ise hepsinin elinden sunmayı öğrendik en son, tabi yemeyeceğiz, sadece öğrendik o kadar, merve kilo verdi ve oyadan daha güzel oldu, çok güzel bir kadın, kadınmış, kiloluyken hiç güzel değildi oysa ki, serhan merveye dönmeli artık bence, onlardan, o küçük kahvelerden var bir dolu, kadın bildiğin yatırım yapmış kahveye. on bin, belki yirmi bin yatıyor orada rahat kahve için, ne keyifmiş o öyle, erken ölecek, haberi yok, olması gerekenden erken, haberi yok, her şey bilinçsizlikle, bilmemekle başlıyor, o denli bolluğuna düşünce ben de içtim tabi bir tane, de onun içtiği şekilde değil tabi, onu içemedim, takviye sıcak su ve şeker ile içebildim ancak, bildiğin zehir, nasıl içeyim, eh, o gece tabi ki uyku bana haram, o birdi, bir daha içmem zaten, yani onun evinde, kimdi hatırlamıyorum, kahve içince uyuyamadığımı söyledim, psikolojiktir dedi bana, manyak, uyuyamamanın psikolojiği mi var, uyuyamıyorsan uyuyamıyorsundur, değil kahve çay içince bile uyuyamıyorum, kaldırmıyor çayı, kahveyi vücudum, bugün çay, kahve içtim, uyuyamayım mı diyorum kendi kendime, saçmalık, duymuşlar bir psikolojik önüne gelene yapıştır gitsin, içmek, daha çok içmek için kendilerine bahane üretiyorlar, yeter ki kendi içmelerine engel olmasın düşünceleri, bunu kabullenseler, uyutmadığını, kendilerini de frenlemek zorunda kalacaklar belki, o yüzden en başından kestirip atıyorlar, psikolojik, babandır psikolojik, beyin, ah o beyin, beynimiz, beyinlerimiz, hepimizinki aynı sistemle çalışıyor işte, en başından durduruyor meseleyi ki daha da ilerleyemesin, kestirip atıyor, hatırladım, eski hükümlü diye bahsettiğim adamdı bunu söyleyen, o da sıkı içici, sigara, kahve, ne ararsan var, felek vurmuş bir kere, ne yapsın, bir daha toparlaması zor, on yıl dile kolay, ama öyle şeyler biliyor ki beslenme hakında seni beni satar, bu insanların iki uçlu olmasını anlayamıyorum bir türlü, en ufak şeye dikkat edip sigaradan, kahveden uzak duramamalarını, bir arkadaşım da öyle, her şeyi bilir ama bir yandan fosur fosur sigara içer, diğer yandan bana akıl verir, şunu yapma bunu yapma, ben de yüzüne vururum önce sigarayı bırak diye her fırsatta, kendini kandırıyor, ablam, 64 yaşında, ben bildim bileli tiroit, guatr hastası, bunun için ameliyat oldu, yıllar önce, başkaca önemli yan etkileri de oldu, şimdi yeniden tetiklemiş guatr, yıllar sonra, hiç tereddütsüz içiyor kahveyi, asla geri çevirmiyor, çikolata kaplı dondurmalar yiyor, söylemeye çalıştım, olmadı, daha doğrusu almadı, benim boğazımda düğümlendi onun yiyip içtikleri, daha bir ay olmadı, insanlar deli gibi kahve içiyorlar diye yazmıştım, o zaman, ardından yine olmuş o önemli kötü etki, kalple ilgili, bu defa ritim bozukluğu, bu defa açıktan rica ettim, içme, yeme şunları diye, söz aldım, artık yiyip içmeyecek onları, çünkü yaşadık, çünkü biliyoruz etkilerini, kahvenin neler yapabildiğini, kınamıyorum, bundan bir yıl önce ben de öyleydim, hiç hesapsız kitapsız yiyip içiyordum, üstelik çocuğumla birlikte, kınasam kendimi kınamam gerek, ta ki başıma dank edene dek, başını taşa vurmayınca anlamıyor demek ki insan, siz başınızı taşa vurmadan anlayın hiç değilse.

Bana kahve makinesi değil de bezelye ayıklama makinesi lazım aslına bakılırsa, yani bu aralar, kış hazırlıkları startı verildi benim için, bu kış daha fazla bezelyem olacak, ve daha çok ayıklamam gerekecek, buzdolabım büyüdü, onu tıka basa doldurmam lazım, herhalde en çok, belkide sadece bezelye donduracağım, salça dışında tabi, belki biraz da barbunya fasulye, o yüzden bu ara işim çok bu ara, bir ay boyunca var bezelye, sezonu kısa, o yüzden elimi çabuk tutmam lazım, bir ay dondurup on bir ay yiyeceğiz, karınca zamanı, ayıkla bezelyeyi, ayıklanmış ta satılıyor ama ben kendim ayıklamaktan taraftarım, kendim ayıklamadıktan sonra ne anlamı kalır ki, git dondurulmuş al ye, ama hiç alakaları yok hazır satılan dondurulmuşla evde dondurulmuşun, hazır dondurulmuş bezelye lapa gibi bir şey oluyor, yenmez, iri, araka bezelyenin ayıklanması daha kısa sürüyor, dün on kilodan ayıkladım, dört kilo iç çıktı, altı kilosu fire, beş poşet olarak dolaba girdi bile, o yetmez, daha çok yapmam lazım, biz kalabalığız, dört kişi, gelenimiz gidenimiz de olur, yemeklerin şahı bezelye olduğuna göre daha yapmak lazım.

***Vatan partisi yüz bini geçti, maksat erdoğanın dediği, dayattığı olmasın, ben vatan partili değilim, tanımam, bilmem, etmem, zaten ben siyaset te bilmem, maksat muhabbet olsun, gün boş geçmesin, sayfalar boş kalmasın, yoksa benim çocuklarımın büyüdüğü ilk on beş yıl boyunca on beş dakika haber izlemişliğim yok, ne haberi tv izlemişliğim yok, hiç o kadar boş vaktimin olduğunu hatırlamıyorum ben, ben kendimi kaybetmiştim onca yıl boyunca, içinde bulunduğum durumun içinden çıkabilmek için, iş yapmaktan başka hiçbir şeye vaktim yoktu ki, çocuklarımı doyurmamaya, aç bırakmaya ahdetmiş bir manyak ve 3 çocukla boğuşmakla meşguldüm, şimdi söyleyince bana da masal gibi geliyor ama masal değil gerçekti o denli manyak olduğu, varken, yoklukta değil varlıkta, kendine varlıkta tabi, bize değil, şimdi de çok sıkı takipçisi değilim siyasetin, üstünkörü işte, yoksa ne siyasetle yatıp kalkanlar var, benimki onların yanında leblebi çekirdek kalır, dediğim gibi, maksat muhabbet, boş gezenin boş kalfası ben, bunlar gizlim saklım değil zaten, yıllardır aynı şeyleri söylüyorum, ben kendimi öyle yukarılara yukarılara koymadığım için kimse de aşağı indiremiyor, iyi taktik.

Seçime giremeyen tek cb adayı dp oldu, tek kişiyi elemek için bunca imza toplamaya, bunca masrafa gerek var mıydı gerçekten, ben bile gölbaşına benzin yaktım, veya o dp adayı da on bine bile yaklaşamadığına göre imza on binle sınırlı tutulsa ne olurdu, onlarınki de laf olsun torba dolsun olmalı, maksat iş yapıyor, önemli şeyler yapıyor görünsünler olmalı, bundan böyle haberler çok eğlenceli geçecek gibi görünüyor, muharem ince espri üstüne espri patlatıyor, bol bol güleriz artık, 25 haziranda sarayı boşalt, öğrenciler kayıt yaptıracaklar dedi, komik adam, gazı aldı yürüyor, az mı bekledi bu gaz için, o da haklı, biraz sulu bir adam, herif demiştim düzelttim, ne olur ne olmaz, gerçi cb hakareti kaldıracağım demiş ama ben önlemimi alayım, yine inönün torunu hanfendiye ben dedenin koltuğuna oturacağım dedi, azıcık esrik akıllı zannedersem, pek emin kendinden, imzayı vatan partisine verdik, oyu muharrem inceye vereceğiz artık, mecburen mecburen, mecburiyetten, uranüs te arkamızdan itelediğine göre sorun yok, iteliyor çünkü uranüs boğaya geçti ve boğanın karşıt burcu akrep, akrep te türkiyenin burcu olduğuna göre ve uranüs değişimin burcu olduğuna göre direkt değişimin etkisindeyiz artık, karşıdan değişime zorlayacak bizi uranüs, 15 mayıstan sonra, temmuzda tamamlanacakmış bu değişim, ve etkileri 7 yıl sürecek, tam zamanında, dileyelim o değişim muharrem inceden daha büyük bir değişim olsun ama biz azıyla da yetinmeyi öğrendik artık.

Ben garibanken sen nasıl zengin oldun aynı maaşla dedi muharrem ince, siyasetin bu kadar aşağılara düştüğü bir dönem hiç olmamıştı, utanç duyulacak durumdayız ama yüzü kızaran yok ne yazık ki, söylerken bile yüzü kızarmalı insanın, nerede duymak.

Gördünüz mü bir reklam yapmış akp, fransanın, korenin ilerleyişi konu ediliyor ve türkiyeye gönderme yapılıyor, biz de onlar gibi olurmuşuz, olacakmışız, masallar, masallar, masallar, hala yutarsa bu masalları bu millet helal olsun yani, ne diyeyim, battık, batıyoruz demiyor da ilerleyecekmiş, onu külahıma anlat sen, duydunuz mu milli kütüphane binasını bile satıyorlarmış, şok oldum okuyunca, adı üstünde, milli, MİLLİ kütüphane, hani milliydi bunlar, ne olur, ne yapılır onca kitap, akıbetleri ne olur, korkunç bir şey, içim donuyor düşündükçe, daha bir dolu resmi bina satılıyormuş, utanç vesikası, geçen gün toki ihalelerine göz atmıştım ev bakmak için, bir arkadaşım için, bir dolu bina var ihalede olan, resmi daire binaları, bütün türkiye çapında, her şey satılıkta şu an, gitmeden işi bitiriyorlar anlaşılan.

Varlık barışı attılar şimdi de birde ortaya, varlıklarını temmuz sonuna kadar getirenlerden hiç vergi alınmayacakmış, veya yüzde 2, iki türlü de diyen var, ikisinden biri, bu ne acele, bu ne telaş para için.

***Adam ve karısı oğlana aşık, oğlan adamın karısına, adam oğlanın kendi karısına olan aşkı yüzünden oğlanı kendi elleriyle öldürür, bu öldürme işlemine karısı da yardımcı olur, bu kadarını şekspir bile yapamazdı, bizimkiler kendini aştı, çukurda, artık izlemeyeceğim, bu kadarı beni de aşar, midemi bulandırır, ki bulandı, şimdiye kadar alttan yürüyordu ibnelik, şimdi iyice ayan oldu, izlemek isteyen varsa izlesin, ben izlemem,  normalleştirmeye çalışıyorlar, ki hepimiz anormalleşelim, ibnelerin birbirlerine, hemcinslerine olan aşkı ilgi alanıma girmiyor, o yüzden artık izlemeyeceğim, ayrıca midem bulandı, tiksindim, hayatta izlemem artık, kaldı iki dizim, ufak tefek cinayetler ve yasak elma, kadın odaklı iki dizi, çukurun yazanı erkektir kesin, kalaslığından belli, ufak tefek ve yasak elmayı yazanlar kadın, baktım, erkekmiş, öyle erkeklik onun olsun, ibne, kendi değilse kişiliği ibne.

Bu tamam meslesindeki bot hesap meselesi bence de doğru, akp ile hemfikirim bu konuda, banu avar bir şey paylaşıyor, facebokta, yorum yapan yapana, hemde ne yorumlar, solcular bu denli yürekli olmayı uzun zamandır bıraktıklarına göre, benim gibi salaklar hariç, yazanlar fetöcü olmalı, ve yazıları sol değil fetö kokuyor, öyle hissediyorum, düşmanlık kokusu sinmiş yazdıklarına, gözü kara bir düşmanlık.

***Aklıma takılıyor birkaç gündür, adam, herif, sulu vb şeyler söylüyorum ya ince veya erdoğan için, biz bu saygı duvarını niye aştık diye, ahmet necdet sezere kadar böyle bir şey yoktu, geç eceviti, demirele, özala bile böyle hitaplar kullanmaz, devlet büyüğü olarak görürdük, erdoğanla başladı bu akım, saygı saygıyı, saygısızlık ta saygısızlığı getirir, getiriyor demek ki, ne diyor ince, dedenin koltuğuna oturacağım, o inönüden böyle saygısızca bahsedebiliyorsa ben de ona bunları söyleme hakkına sahip hissediyorum kendimi demek ki, ama asıl cevap dün akşam haberlerde geldi, erdoğan chp için pisliktir, çöplüktür dedi, bu durumda ben de söyleyeyim bari, içimde kalmasın, asıl pislik, asıl çöplük sensin, pis moruk, içi köhnemiş nefret ve pislikten, nasıl bir kin ve nefret biriktirmişse içinde yıllarca chp ye kus kus bitiremiyor, tamam ve sıkıldık, ikisi birden.

Bu da programlı belki, karşımıza saygı duymayacağımız adamlar koymak, dibimizi oynatmak için

***Daha iki yıl olmadı ankara tren garı açılalı, yht garı, 2016 ekimde açılmış, garın içindeki bütün mağazalar boşalmış, kapatıp gitmişler, artlarında camlarındaki isimleri kalmış, yerine açan yok, olmayacak ta, hepsi iflas etmiş anlaşılan, iş yapmamış, yeme içme yerleri dışında, onlar açık, bir avm de olan, olabilecek bütün mağazalar vardı, hepsi kapanmış, bir iki tane duruyor sadece, ne yapacaklar o koskoca binayı şimdi, toki de satamaz çünkü altından tren geçiyor, treni de mi satsın, ha, bak o olabilir, nasıl olsa sırası gelince onlar da satılacak, demir yolları, kara yolları, satabilecekleri ne bulursa satacaklar, bakarsın bu defa lets go ile kolay satarlar, toki ile satmayı beceremezlerse, trenle eskişehire gittim. gara erken gitmiştim, benden bir önceki trene chp eskişehir mv süheyl batum bindi, vip girişinden girerek, cumartesi saat üçte, vip girişinin yanında lounge cip mi, cip lounge mu diye bir yer var, kapalı, kapısı cam, içine baktım, oldukça lüks bir lokanta, ama eşyalar bir karış toz tutmuş, artık hiç açılmış mı bilemiyorum, viraneye terk edilmiş ankara garı sözün kısası, iki yılda, eskişehirde eskişehir şeker fabrikası şehrin göbeğinde ve arazisi çok büyük, ne para eder kim bilir, kimlerin eline kalacağı meçhul, yok pahasına gidecektir yine bildikleri yerlere, batan geminin malları satılıyor bir bir, eskişehirden de bursaya geçtim, ankara bursa arası yol üstünde bütün tepelerin üstleri dımdızlak, bir yandan da madenlerimiz peşkeş çekiliyor canlarının istediğine, altını, üstünü satıyorlar memleketin, babaları, dedeleri ter, kan akıtmamış nasıl olsa bu vatan için, vatan hainlerinin soyları.

Bursa tam bir tarih şehri, her yer osmanlı eserleri dolu, tophane, pınarbaşı, ulu cami, ulu cami çarşı şimdiki avm lerden de büyük, git git bitmiyor, bölüm bölüm ayrılmış, bir yanı ipekçiler, bir yanı bakırcılar vs, eski adları tabi, şimde nerede ipek, bakır, para yetmez, pamuklu giysi bulursak öpüp başımıza koyuyoruz, naylon giymekten kadınlarımız cıscıbıl ortalıkta kaldı, her yanı belli ediyor naylon giysi, ulu çarşı kocaman bir çarşı, onca zaman önce bile bizden daha iyi yaşıyorlarmış demek ki, şehrin her yerinde 300-350 yaşında çınarlar var, ama çok gürültülü bir şehir, sık sık ambulans sesi var, sünnet konvoyları, gelin konvoyları hiç bitmiyor, hala küçük şehir geleneklerini sürdürüyor bursa, sünnet çocukları camiye götürülüyor, camilerde lokma arabalarında, lokma yapma tertibatı olan kamyonetlerde, lokma yapıp dağıtıyorlar, millet kuyrukta, heykel civarında trafik çok ses yapıyor, nasıl oluşuyor o gürültü anlamadım, dayanılır gibi değil, kızılay hiç öyle gürültülü değil mesela, birde çok hızlı akıyor trafik, ışık yok, bol bol yaya tünelleri var, yer altından, in çık, yayanın canını düşünen kim, setbaşının iki tarafını simitçi ve cafeler tutmuş, bol bol simitçi ve cafeler var, unlu gıdacılar var, hiç iskenderci göremedim, setbaşı tophane arasını kaç kere voltaladık kızımla, olsa görürdük, sordum, bir tane tarif ettiler, ikincisi olsa onu da söylerlerdi herhalde, demek ki yok, ülkedeki genel çöküş bursa iskenderini de vurmuş, ankarada da öyle, anca hamburger ve dönerciler kaldı, lokantalar gün geçtikçe azalmakta, hayat bu yönden de değişiyor, biz fark etmeden.

İki cins insan var bursada, fazla açıklar ve fazla kapalılar, ikisi de çok baskın, ikisi de uç noktalarda, kapalılar kafileler halinde geziyorlar, sık sık kapalı kız çocukları toplulukları, kadın toplulukları çıkıyor karşınıza, bayağı bir örgütlenme var yani bursada, ama ona karşın ultra açıklar da var, onların sayısı tabi çok daha fazla, gençlik bildiği gibi yaşıyor, eskişehirde o kapalı kukumavlar yok, ama bursa kadar iddialı giyim de yok, bursada iki uç ta dibine kadar yaşıyor özgür giyimini, ya da eskişehirde diğer uç olmadığından göze batmıyor, ikisi de olabilir.

Tarih bursada yatıyor ama eskişehirin alıcısı daha çok, eskişehir otelleri tıka basa dolu, dört döndük bir oda bılana kadar, kapısını çalmadığımız otel kalmadı eskişehirde, porsuk, ibis, en az beş on otel gezdik, gir çık gir çık, hepsi doluydu, sonunda bir oda bulabildik, hiç aklıma gelmedi eskişehirde otelde yer bulamayacağımız, bursanın otelleri boş, ilk kapısını çaldığımız otele yerleştik, üstelik ulu cami manzaralı, ulu caminin tam karşısındaki otelde kaldık, aramızda sadece cadde vardı, e biraz gürültülüydü tabi, gece de, sıcaktı, camı da kapatamadık gece, uyduruk kaydırık müzelerle ilgi toplamayı beceriyor eskişehir, oysa bursa boydanboya müze, kendisi müze, kaz ne demiş, tavuk çok gıdakladığı için yumurtası kıymetli, aynen öyle, insanları eskişehire çeken bir diğer etmen de belki özgür düşüncenin oluşu, kimse o kapalıların halini görmek istemiyor doğal olarak gittiği yerde, bireyselden bahsetmiyorum, toplu ve örgütlü kapalılıktan bahsediyorum, bir bakıyorsunuz onlarca kapalı kadın kafilesi geçiyor önünüzden, bahsettiğim bu.

Bursada bir piknik yerinde mangal yapıldı, ve yine odun ateşinde çaylar yapıldı, çaydan tabi ki uyuyamadım, o ayrı mesele, tabi ki psikolojik değildi uyuyamamam, ateşe hiç yaklaşmamama rağmen bütün gece duman nefesi alıp verdim, ciğerlerime çökmüş o duman, öksürük krizim tuttu, hani o bahsettiğim içten gıdıklayan öksürük, bu öksürüğün ardında demek ki hava kirliliği var, bu da benim için demek oluyor ki kışın, havanın kirli olduğu zamanlarda şehre çok gerekmedikçe inilmeyecek ve mangal ortamlarından uzak durulacak, mangal akıl işi değil, sigara falan içiyor olsam üç güne ölürüm herhalde ben, öksürükten, yeni çıktı bu öksürük bende, iki yıldır var, son yıllarda kirlendi zaten ankarada hava, son birkaç yıldır, kışın bahsetmiştim hani, elmadağdan kirli hava tabakasının nasıl göründüğünü, tabakanın üstünün tertemiz olduğunu, zehirleniyoruz, olduğu bu, topluca, daha da artarsa bu kış arkama bile bakmadan giderim buradan, kış bitti öksürük te bitti çünkü, tamamen kirli havayla ilintili, ki yaşadığım yer şehrin kıyısı, şehrin içinde olanlara Allah kolaylık versin, şu an bile bakıyorum şehrin üstü kir tabakasıyla kaplı, mayıs ortası, kaloriferler kapansa egzozlar çalışıyor çünkü, ki yine gördüğüm alan şehrin kıyısı.

***Yine garda beklerken, bir saatten fazla bekledim, ortalık boştu, farklı, dikkat çekici bir biçimde giyinmiş bir kadın, uzun boylu, zayıf, beyazlatılmış kot ve gömlek giymişti, süslü ama ucuz giyimli bir kadın izlenimi verdi bana, ayaktayız, o da ben de, tam karşımda göğsünün arasını karıştırmaya başladı, beni fark etmemişti, bir müddet uğraştıktan sonra, uzunca bir süre, kafasını kaldırdı ve beni karşısında görünce irkildi, böyle bir durumda kadının kadını görmesinde çekinilecek bir durum yok, ama o irkildi, bir kadın böyle bir rahatlıkla ortalık yerde o hareketi yapmaz, ama benim jetonum o yanımdan geçip gittikten sonra düştü, benden irkilmesinden işkillendim, kadın olsa benden niye işkillensin ki, çalışan bir erkekti, adı her neyse, ibne mi, travesti mi, işte onlardan, ama çalışanı, kadının o tip çalışanı bile çok daha onurludur o görüntüden, dönüşte telefonla konuşuyordu, erkek sesiyle, işte çukurda ve başka başka mecralarda bize yapılmak istenen bu, bizi, çocuklarımızı, gelecek neslimizi  bu duruma, bu durumlara düşürmek.

Bir çukurda değil, ufak tefek cinayetlerde de var, oya nın sekreteri, nazar boncuğu olsun diye dağıtmıyorlar herhalde oraya buraya, çocuklarımızın aklına düşürmek için yapıyorlar, kasıtlı olarak, çocuklarımız yoldan çıksınlar diye, yabancı filmlerde bile bu kadar yokken, ki hiç hatırlamıyorum, bana göre hiç yok, bizde niye her dizide var diye bir düşünmek lazım.

***Bu yeni bir akım mı yoksa oyuna mı getiriliyoruz bilemedim, yazan çizen takımından sonra muharem ince de solun sağından çıktı, ara yere yapışmaktan yana gibi söyledikleriyle, ne sağcıyım ne solcu futbolcuyum futbolcu der gibi söyledikleri, ortaya karışık bir adam, keskin çizgileri olmayan, ailesi sağcıymış, sağcı aileden solcu oğul bu kadar olunuyor demek ki, herkese boncuk dağıtıyor, eğer kazanırsa yine biz kazanmış olmayacağız yani tam anlamıyla, bunun dışında söyledikleri, düşündükleri güzel, olumlu, daha güzel günler vaat ediyor gibi, bu esintiyle alıp götürür büyük olasılıkla, çok yanlış bir tercihmiş gibi değil, orta yolculuğunun dışında, belkide haklı olan odur, onlardır, bilemedim ki, biz hep keskinledik, sivriledik de ne oldu, olduğumuz yerde saydık durduk, amaç bu vatansa gerisi teferruat, mı acaba, bilemedim, fetö ile dirsek teması olanla dirsek teması kurduğumuzda fetö ile de dirsek teması kurmuş olur muyuz, oluruz tabi, dolaylı bile denemez ona, direkt ilişki denir, ben bildiğim yoldan şaşmam, isteyen şaşsın, muharrem ince güneş enerjisi diyor mesela, bu benim için oldukça önemli ve olumlu bir mesele, garabet nükleer santrallerden kurtulacağız demek oluyor bu, santral diyince aklıma geldi, bursada şehrin hemen yanıbaşında iki tane o geniş ve geniş ağızlı bacalardan var, U U şeklinde, termik santralmiş, ama duman yoktu, henüz işletilmeye başlamamış galiba, çevreciler karşı çıkıyorlarmış, korkunç bir şey, bir katliam, bir şehrin üzerine o dumanı yağdırmak, ki bursa da havası kirli şehirlerden, normalin beş katı kirliymiş bursa.

Keşke kendi giderlerinden, giderlerinde açık olacağından bahsedeceğine bu halkın giderleri, yüzde ellilere varan vergileri hakkında neler yapacağını, yapabileceğini söylemiş olsaydı, çiftçiye mazotu indirme sözü verdi, çiftçi olmayan halk çok mu şatafat içinde yaşıyor da onlardan hiç bahsetmedi, yine amerikanın, zenginin kulu kölesi olunacaksa hiç boşuna sandığa kadar lutfetmeyelim bari, araba vergileri, telefon vergileri, benzin, mazot vergileri, inecek mi inmeyecek mi, onu anlatsın bize, asıl gerisi teferruat.

Bize masal anlatma, o masalları çok duyduk biz, boş lafa karnımız tok, bizi ötv den kdv den kurtaracak mısın, onu söyle, senin harcadığın seni, benim harcadığım da beni ilgilendirir, ben araba alırken ali koçla aynı vergiyi ödüyorum mesela, neden, ben ali koç kadar zengin olmadığıma göre niye aynı oranda vergi ödüyoruz, ali koç istese aynı gün bin tane araba alır ve ona dokunmaz, ama ben bir araba alsam ödeyene kadar göbeğim çatlar, bu durumda nasıl eşit vergi ödüyoruz onu bir anlatsınlar bana, bunları anlat bana, veya yata vergi yüzde birken arabaya yüzde elli oluşunu, yat mazotu bir, iki lira iken benim mazotumun beş buçuk lira oluşunu anlat bana, bana bunlarla gel, başım gözüm üstüne, diyeyim ki bir fark var, bir fark koyacak, bunları söyleyemeyeceksen, sen de erdoğan gibi sermayenin adamı olacaksan, benden oy alıp sermayeyi kucaklayacaksan, beni sermayenin kucağına oturtacaksan senin de üstünü çizelim daha en başından, hiç boşa yorulmadan, ne demiş tobb başkanı rifat hisarcıklıoğlu, işçi işveren davalarında hep işçi kazanıyordu, arabuluculuk sistemiyle bunu tersine çevirdik, iş sağlığı ve güvenliği işverene yük getiriyordu, işvereni bundan kurtardık, o kim, erdoğanın adamı, erdoğan da işverenin, sermayenin adamı, yine ne demişti son zamanlarda erdoğan, ohal sayesinde grevleri önlüyoruz, yani sermayenin adamı, sen kimin adamı olacaksın, bizim mi, sermayenin mi, önce bunun kararını ver, sonra çık karşımıza, ya da istersen hiç çıkma.

Bu ağır vergilerle ekonomiyi bu hale getirdiyseler eğer durumumuz hiç iç açıcı değil, demek ki bunlar bu işi bilmiyorlar, daha bir ay önce mehmet şimşeki fırçalıyordu oysa ki, boş konuşuyor diye, birdenbire boş konuşmadığı ortaya çıktı, aynı bir ayın içinde seçime gittik, boş konuşan mehmet şimşek değil erdoğanmış, buradan bu çıkıyor, demek ki işi bilmiyor erdoğan, neler olduğunun farkında bile değil, ya da bize yalan söylüyor, ikisi de kendi hakkında olumsuz, şimdi bu haldeysek seçim sonrasını düşünemiyorum bile, benzin 12 lira, vergiler yüzde 80, gidişat bunu gösteriyor, erdoğan tekrardan kazanırsa gidişat zaten kesin bu, muharrem ince kazanırsa bir fark yaratır mı, yaratabilir mi, snmıyorum ama bunu da göreceğiz hep birlikte, kazanırsa elbette, ama gidişatın her halükarda hoş olmadığı kesin, osmanlının son perdelerini yeniden oynuyor gibiyiz şu durumda.

***Manifestosunu açıkladı muharrem ince, hiç vergilerle ilgili bir derdi yok, belli, sadaka dağıtacakmış gençlere, birde çiftçinin mazotunu düşüreck, gerisi fasa fiso, ali hoca, hoca ali, ali hoca da aynı adamların adamı, hoca ali de, değişen bir şey olacakmış gibi görünmüyor o manifestoya bakıldığında.

***Amerikada yine 17 yaşındaki genç sınıfındaki sevmediği on kişiyi öldürmüş, yunan asıllıymış çocuk, geçen sefer ynı şeyi yapan adanalıydı yanlış hatırlamıyorsam, o zaman da yazmıştım bunu, yine aynı şeyi yazacağım, sen dünyaya pislik saçarsan illüminatiyle, bilgisayar oyunlarıyla o pislik bir şekilde gelir seni bulur, buna karma diyorlar, eden buluyor kısacası, acılılar hariç, sözüm amerikan hükumetine.

***Dünkü yağmurdan haberiniz olmuştur, felaketti, kelimenin tam manasıyla, arkadaşımdaydım, dikmende, sokullu caddesinde, biraz dolu atıştırdı, durdu, çıktık, hafif ıslandık arabaya kadar, 3-5 dakika, 300-500 metre sonra, taurus yakınında bir yağmur indirdi, değil bardaktan kovadan boşalırcasına, görüş mesafesi en fazla bir metre, kapkaranlık oldu ortalık, gidiyorum ama ya ben vuracağım ya bir başkası gelip bana vuracak, durmak ta aklıma gelmiyor, onca kaza yaptım, hiçbirinde bu denli korktuğumu hatırlamıyorum, ödüm patladı, düz. eğimli olmayan bir alt geçitte baktım kenara çkmişler, ben de çektim, 20-30 araba yağmur dinene kadar orada bekledik, odtü yolundaydım, sürmeye başlayınca karşı şerit bomboştu, taurus dolayında, yüzüncüyıl mesafesine geldiğimde baktım o yol bütünüyle durmuş, yerlerinden kıpırdamamışlar, bütün yol kontak kapatıp beklemiş, yeni hareket etmeye başlamışlar, o yağmurun altında, tıka basa doluydu yol, felaketti, başka bir şey değil, şakacı uranüs, dün yine okudum bir astroloji kitabında, şöyle diyor bu uranüs geçişi için, korkutucu olabilir ama kötü değil, korkutucu olduğu kesin.

***mehmet şimşek, naci ağbal ve nihat zeybekçi, 3 ekonomi bakanı akp nin yeni listesinde yer alamamışlar, bomba, bu akp nin iflası demek, bu türk ekonomisinin iflası demek, akp de yer yerinden oynamışa benziyor ekonominin gidişatıyla, eski mv lerinin yarısı listede yok, alabora olmuş akp, bir daha toparlanması, göze girmesi zor akp nin, çuvalladılar açıkçası, chp de abdüllatif şener var, ilginç bir durum tabi, konyada olsam ona oy vermemek için chp ye oy vermezdim herhalde, neyse ki değilim, vereceğim, hala vermeyi düşünüyorum, bütün o saydığım olumsuzluklara rağmen, bunların hepsi bir akıl muhakemesi, sonuca götüren yol, eğrisini doğrusunu tartıp kendime bir yol çizmeye çalışıyorum, muharrem ince beklentilerimi karşılamıyor ama diğerleri hiç karşılamadığına göre yine ona oy vereceğim.

***Müthiş bir haberim var size, ve tabi ki kendime, hani osman müftüoğlu tiroit, haşimatonun nedeninin psikolojik olduğunu söylemişti de ben tam tersi olduğunu iddia etmiştim ya, bu doğruymuş, flaş, flaş, flaş, yani tiroit depresyon sebebi, marketten çıkarken gazetenin başlığı dikkatimi çekti, tiroit görünce durakladım, aynen şöyle diyor, olduğu gibi yazıyorum, tiroid depresyonun da şüpheli listesinde, şaşırtan araştırma, almanya bilmem ne üniversitesinde yapılan çalışma tiroit bezi hastalıklarının depresyonun en önemli nedenlerinden biri olduğu, 35 bin denekle yapılan araştırmada depresyondaki kişilerin yüzde kırkının, korku bozukluğu olanların yüzde otuzunun tiroit bezi rahatsızlığı bulunduğu belirtildi, tiroit bezi ile psikolojik sorunlar arasında ilişki tespit edildi, doktor bilmem ne “birçok psikolojik hasta hastalıklarının sebebini izah edemiyordu, haşimato, AIT, denen hastalıkta tiroit bezleri sürekli iltihaplı, bu da psikolojiyi etkiliyor, haşimato acıya neden olmadığı için gözden kaçıyor, bu nedenle bu rahatsızlık menapoz şikayeti veya depresyon olarak algılanıp ihmal ediliyor” dedi,

Haşimato kadınlarda daha fazlaymış, depresyon ve korku bozukluğu olanların haşimato testi yaptırmaları öneriliyormuş, yine geldik şekere, ben demiştim zaten şekerin kadınları daha çok etkilediğini, vurduğunu, onlar orada araştırırken ben burada araştırmayı sonuçlandırmışım bile, hah hah hah, umarım dikkate almışsınızdır söylediklerimi, ve etrafınızı da uyarmışsınızdır, umarım, okuldan gelince ilk iş kızıma okutacağım bu haberi, tabi oğullarıma da, bilmeyen kalmamalı, her ne yaşıyorsak bilin ki sebebi şeker, o sinirliliklerimiz, tahamülsüzlüklerimiz, bağımlılıklarımız, bağırtılarımız, hepsinin altında kötü beslenmelerimiz yatıyor, kahvenin hakkını da yemeyelim tabi, çorbada onun da büyük oranda tuzu var, kahve şeker, kahve şeker, kahve şeker, sizi bilemem ama benim için çay da aynı kategoride, ne zaman içsem uyuyamıyorum, çok mu söyledim bunu, demek ki çok uykusuz kalmışım bu ara çaydan, kahveyi kestim ama çayı da geri çevirmeyim diyorum, sonra eziyetini ben çekiyorum, başlarım onun keyfine, önceki gece hiç uyumadım, sıfır, ertesi gün öğlen biraz kestirdim, 3 çay beni pestil etti, ben kim 3 çay içmek kim, neyime güveniyorsam,  ne yersen o’sun, yediğiniz ilacınız, ilacınız yediğiniz olsun.

***Hadi benzine freni taktılar, seçime kadar, seçimden sonra arabaların kontak anahtarını çıkarıp evlerimizde oturacağız, başka yapacak bir şey yok, bu dolar farkıyla seçim sonrası anında on liraya çıkar benzin, ben önceden söylemiş olayım, baktılar isyan çıkacak, seçim elden gidecek, taktılar benzine freni, uyanıklar, dolar tam gaz gidiyor ama, 5’e doğru pupa yelken ilerliyor, daha bir ay var seçime, son bir haftada bir lira arttı neredeyse, seçime kadar 6’yı, 7’yi görür gibi geliyor bana, sevinelim mi, üzülelim mi, üzülelim tabi, bittiğimizin, battığımızın resmidir, hala akp li olup akp ye oy vermeyi düşünenler var mı acaba, vardır da, sayılarında azalma olmuştur herhalde, batırdı bizi akp, batmış kayık yan gidiyor ve hala talipler iktidara, çok ilginç, şimdi bu ekonomi bakanlarını neden aday yapmadı erdoğan, onları koruma kalkanına almak için mi, sorumluluktan azat edip, yoksa işi bilmiyorlar, batırdılar diye mi, birincisiyse cevap anlarım bir yere kadar, ama ikincisiyse durum daha da vahim, onlar başarısızsa bu senin de başarısızlığın çünkü onları oraya getiren sensin, başarısız olan sensin, sadece onlar değil, yani onlarla beraber sen, aslında her iki sorunun cevabı da erdoğanın başarısızlığı, sonuç aynı kapıya çıkıyor, bu erdoğan devri bitmeli, bitecek, iyisi kötüsü demeyip vereceğiz oylarımızı muharrem inceye, başka çıkış yolumuz yok, kalmadı, kötünün iyisi de iyidir sonuçta.

***Şortlu bacıyla sakallı cübbeli dede barışıyorsa, barıştıysa biz neyin kavgasını verdik onca yıl, kendi kendimizi mi yalanlayıp yok sayacağız, susurlukta ışıkları keyif için mi yakıp söndürdük, sivasta içimize ateşler düştüğünde buzları boşuna mı bağrımızda erittik, ne saçmaladığını kulakların duyuyor mu senin, onlar bizim şortlu olduğumuzu unutabilirler mi ki biz onların sarıklı cübbeli olduklarını unutabilelim, sokaklarda tekme yiyor kadınlar, sırf şort giydikleri için, veya parkta spor yaptıkları için, veya adamın canı öyle istediği için, hiç sebepsiz yere, sen nerede yaşıyorsun kardaş, organize işler bunlar, sen de organizasyoncu.

***Şu durumda, içinde bulunduğumuz durumda, ki doların bu yükselişi üzerine merkez bankası faizi yüzde 3 yükseltti, ve ateşi biraz düştü doların, ama durmayacak bence, ne diyordum, bu durumda bunlar biliyorlarmış bu başımıza gelecekleri, aceleyle erken seçime gittiklerine göre, yani bu erken seçim işi bahçelinin fikri falan da değilmiş, tahmin ettiğimiz gibi, ki geç bile kalmışlar, alarm zilleri çoktan çalmış ta anlayamamış bizim moruk, mehmet şimşeke çemkireceğine kulağını iyice açıp dinlemesi gerekirmiş, kavrayamamış meseleyi, bu hata, bu hatası ona ikidara mal olacak, geç kaldı, çok geç, para herkese dayanınca millet çabuk uyanacak, uyandı, mecburen, uyanmasınlar da göreyim şimdi de, benzinin ani yükseltilip durdurulması da olacakları bildiklerini gösteriyor zaten.

Tiroit yazısı için aldığım gazetenin adı karar mış, daha önce hiç görmemiş, duymamıştım, erdoğanın gazetesi, kişiye özel, o kadın çok iyi izah etmişti aslına bakılırsa, kıçının kılıyım diyerek, yazanlarının ve gazetenin hepsi kıçının kılı erdoğanın, bu besbelli, en sonundan başlayayım, akif bekiden, o ne şerefsiz, satılık bir adam öyle, tiksindim, başlığı erdoğan ne dediyse o, erdoğan müslüman ve hristiyanları birleştirmeye çalışıyormuş, biz boşa konuşuyormuşuz, (her alanda bir birleştirme kargaşası yaşanıyor anlaşılan), harbe değil ülkeyi daha iyi kimin yöneteceğine karar vermek için seçime gidiyormuşuz, buradaki gizli özne, ki gizli bile sayılamaz, başlıktaki isim oluyor, erdoğan, yine neyse, doğru veya yanlış, kendine göre doğru,  bir düşünceyi almış ve bir sonuca bağlamış, bu açıdan takdir ettim çünkü ondan bir önce okuduğum kişide öyle abuk subukluklar vardı ki, azıcık izah edeyim bari, sizi merakta bırakmayıp;

Zatın adı ibrahim kahveci, ilk kez tanışıyoruz, akif bekiden haberdarım daha önceden, az çok, başlığı aç kalsak da, çok çarpıcı, biz ne zaman yolların fatihinden aç kalmalara düştük bir onu anlayamadım, yazı baştan sona çarpık çurpuk, bir öyle diyor bir böyle, bir dediği diğerini tutmuyor, yalanlıyor, ben böyle bir saçma yazı okumadım şimdiye dek, başlayalım, kendini yakanlar, köprülerden atlayanlar, dolar yükseliyor, işten çıkarılmalar oluyormuş, faiz almış başını gitmiş, batağa ilerliyormuşuz, ama hiç ses çıkarmadan, (acaba niye, göt korkusu olabilir mi sebebi, sende yok tabi, yavşak, nereden bileceksin, ben onun yerinde olsam yazının başlığını vahametin yüceliği falan koyardım, öyle güzl ballandırmış ki sefalete çekilişimizi, insanın özenesi geliyor, keşke aç kalsak, perişan olsak Allahım falan diyesi geliyor) venezüllada da askerler darbe yapmış, (da da yani) halk askerleri püskürtmüş, (da da yani) darbeciler mahkum edilmiş, (da da yani) aydın kesim (da da kendisi oluyor burada) ülkelerindeki tehlikeli gidişatı millete anlatmaya çalışmış (da da aba altından sopa yani) ve halk beka sorununu sahiplenmiş, (da da anlayın yani) millet şimdi açlık çekiyormuş, (da da çekin yani, ne olur, çekiliyor bak) venezüellda para kaldırılmış, takas usulüne geçilmiş, bizde de seçimden sonra yerli ve milli paraya geçilip dolar derdi olmayacakmış, (da da ufukta bir umut, açlıktan kurtulduk, yaşasın), (tamı tamına şöyle diyor burada, devamında) aslında yeni bir dönem bizi bekliyor, her şeye karar verecek tek birinin olduğu yer, kurumlar da o emri yerine getirecek, o kadar,,,, breh, breh, breh, da da, padişahım çok yaşa dönemi dese ya şuna, bir türkçe öğretmeninden özel ders alsa çok iyi olur aslında, bir de akıl hacası tutması lazım gelir ancak bir işe yaracakmış gibi görünmüyor, kronik vaka, göt kılının götüne kalsa beyin yıkıyor, yıkıyacak, ama önce kendine bir beyin takması gerek bence, beyinsiz, aynı paragrafın içinde bile kendiyle çekişen, çelişen bir salak, son kısımda, ve öncesinde de var, daha uzatmayayım, son cümlesi şu, ama kimin umurunda ki, aç kalmayı göze aldık biz, gerisi sizin tercihiniz,,, bizim tercihimiz olan ne, aç kalmak mı, sen kal, istediğin kadar kal, avanak, geri zekalı embesil, elime geçirsem paralayacağım manyağı, barışacakmışız, bununla mı, git kendin barış, organizasyoncu, dönüp değil adam, insan diye bile bakmam yüzüne ben onun, ve onun gibilerin, gazeteden hiç bahsetmeyeyim zaten, gazete demeye bin şahit ister, ona da yazılacak çok şey var da yazmayacağım, yeter, sinirim bozuluyor yazdıkça.

***O bahsettikleri tek adamın, erdoğanın ağzına bakacak olsa idik biz duvara toslayalı çok zaman olmuş olacak idi, ali babacan zamanından beri ne diyor erdoğan, faizleri düşürelim, ali babacanın gidişinin sebebi de bu, ki yıllar oldu, faizleri düşürmeye karşı oluşu, şimdiki ekonomi bakanlarıyla da, hani listeye almadığı, çeliştiği nokta bu, faizlerin indirilmeyişi, faizler indirilecek ki inşaatlardaki evler satılsın, iş adamları baskı kuruyor erdoğana, ama en son ne yapıldı, doları hizaya çekmek için, indirmek bir yana faiz arttırıldı, hemde 3 puan birden, az bir arttırım da değil, 13.5’tan 16.5’a çıkarıldı, yani neymiş, erdoğan bu işten anlamıyormuş, erdoğan kim tek adamlık kim.

Müjdeler olsun, dün ankara arenada yapılan akp aday tanıtım toplantısında içerisi tam dolu değil, dışarısı ise bomboştu, batan gemiyi önce fareler terk eder, şimdiye kadar hep dışarısı da dolu olduğu için dışarıya erdoğanın konuşma yapması için otobüs te hazırlanmış ama umutları boşa çıkmış, ne demişler, düşmez kalkmaz bir Allah, her çıkışın birde inişi var, dokunmayacaktın milletin parasına, bak ne oldu, sonbahar yaprakları gibi döküldünüz işte, bir erdoğan devrinin kapanışının ilk perdesidir bu dünkü hazin durum, erdoğan için hazin tabi, bizim için sevindirici, Allahım bu günlerin tarih olduğu, unutulduğu günleri göster bize ya rabbim, bu kabus bitsin, unutalım, ve bir daha geriye dönüp hatırlamayalım bile, silelim hafızalarımızdan, belli bir şeyi hafızadan silbilme mümkün olsaydı keşke, tek hakkım olsa bunu erdoğan için kullanırdım inan olsun, neydi bu dönem uranüs, korkutucu ama kötü değil, şu an içinde bulunduğumuz durum korkutucu, ama sonuç kötü değil yani, inşallah.

***Oturduğum apartmana, ön kapının oraya, belediye küçük metal lavha takmış, apartman numarası yazıyor levhada, numara net okunuyor, üst kısımda bir yazı var, onu okuyamadım, ama uzaktan türkçeden çok arapçaya benziyor, yaklaşınca okudum, ankara yazıyormuş, ankaranın logosu, altan üstten  objeler koyarak arapçaya benzetmişler ankarayı, nasıl olsa bir bir silinecek, toplanacaklar yakında, fazla kafayı takmaya gerek yok, bize kara göründü artık, bundan böyle onlar düşünsün, anca arabistan paklar sizi, yallah arap yarım adasına, yallah yallah, koş kış, ali yazar, veli bozar, küp suyunu çeker azar azar, üzülmüşün, neye yarar, keskin sirke küpüne zarar, offf off,f, erdoğan yolun sonunda, beraber yürüdük biz bu yollarda demek boşuna, hep beraber, chp ye şarkı yaptım bak ayak üstü, bu da benden olsun.

18 yaşında tatlı, güzel bir genç kız, kimilerine göre erişkin sayılabilecek yaşta olsa da bana göre hala bir çocuk, zona atlatmış, zona sinir ucu iltihabı, direkt sinirlerle ilgili, vitiligo, yüzde, tende beyazlıklar, başlangıcı var, her ikisinin de psikolojik olduğu düşünülerek sık sık psikiyatriste gidiliyor, d viramini eksikliği var, bunun için iğne oluyor, yine geçenlerde yazmıştım, vitiligosu olan 25 yaşındaki genç kızda da aynı zamanda d vitamin eksikliği vardı ve bunun için iğne oluyordu, vitiligolar güneşe hassas, o beyazlıklar güneşe çıktıklarında artıyor, sürekli güneş koruyucu kullanmaları gerekiyor, 25 yaşında olana yiyip içtiklerine dikkat edip etmediğini sorduğumda filtre kahve içtiğini söylmişti, o da içsel olarak belki farkında hastalığının başlangıç sebebinin, ilk ve tek söylediği o oldu çünkü, kahve, güneş, d vitamini ve vitiligo arasında sıkı bir ilişki olduğunu düşünüyorum,  ve zona, büyük labaratuar çalışmalarım sonucu tabi, o yaş çocukların, 18 yaş, bile uğrak yeri neresi, starbucks, oturacaksın, orada, ders çalışacaksın. orada, vakit geçireceksin, orada, buluşacaksın, orada, yeni neslin uğrak yeri, adam öyle bir mekan yapmış ki babanın evi gibi rahat edesin, orada yatıp kalkasın, boş ta oturulmuyor tabi, gelsin gitsin kahveler, bir içmeye başladın mı ardı arkası gelmiyor çünkü kahve kendine bağımlı da yapıyor aynı zamanda, git gel starbucksa gir oluyor sonuç, el kadar çocuklar akla hayale gelmeyen hastalıklarla baş etmeye çalışsınlar sonuçta, anne babalar da sanıyorlar ki çocuğumuzun psikolojik sorunları var, böyle bir yanılgının içinde dolanıp duruyoruz hepimiz.

Bir bilmecem var çocuklar, haydi sor sor, çayda kahvaltıda yenir, acaba nedir nedir, bisküvi denince akla, tamam, şimdi buldum, her an onun adı gelir, eti, eti eti, çocuklarımız ya zayıf ya şişman, ortalama kiloda olan çocuk yok gibi, yine çocuklarımız anlamıyor, dinlemiyor, anca mal mal bakıyor, öküzün trene baktığı gibi, telefona, tablete, tv ye, hani biraz isteği varsa kitaba, ama boş boş, anladığından mı, vazife icabı, sebebini bilebildiniz mi, eğer bilemediyseniz bilmecenin cevabına bakın, cevap o, çocuklarımız bu durumda da bizim akıllarımız çok mu yerinde sanki, bilememeniz normal, bilemeyebilirsiniz yani, bir yiyecek, yenen şey insanı hasta eder miymiş, edermiş demek ki, şimdiye kadarki bilgi literatürümüzde böyle bir şey yoktu, eklendi, eklenti yaptık bilgilerimize, önemli bir eklenti.

Geçen gün şampuan alıyordum bir doğal kozmetikçiden, yaşlı bay bayan geldi, yana yakıla cildi kurutmayan vücut jeli arıyorlar, cildi kurutan vücut jelleri değil, kahve ve şeker, ama bunu bilmiyorlar tabi, kimse demiyor ki, nereden bilsinler, benimki de deneme yanılma yoluyla bilgisi işte, bir kilo daha verip 70 kiloya düştüm bu arada, hiç bir efor sarf etmeden kendiliğinden gidiyor kilolarım, lendiliğinden değil tabi, şeker, kahveden uzak durduğum için, kendiliğinden gelmediği gibi o kilolar kendiliğinden de gitmiyor, geliş nedeni de kahve, şeker, gidiş nedeni de, biri yiyip içtiğinde, diğeri yemeyip içmediğinde. Şeker insülini, insülin de açlığı tetikliyor,muş, ye babam ye, hamal gibi, yemek hamalı, kahve de kalbi yorup çabuk oturtuyor, kahve içtiğim zamanlar oturuyordum, çabuk yorulduğum için dinleniyordum.

Cilt kuruluğu en fark edileni belki ama aslında bütün vücudu kurutuyorlar, kulaklar kuruyor, sarı salgı üretmiyor, çınlama başlıyor, burunlar kuruyor, kuruluktan çatırdıyor, çıt çıt sesler geliyor, sık sık ıslatma ihtiyacı duyuyorsunuz, salgı üretmiypr ve nemli olmadığı için koku dahi almıyor, bağırsaklar ve salgısı kuruyor, sağlıklı boşaltım yapılamıyor, karaciğer kuruyor, alerjiler tavan yapıyor, istenmeyen tüylerde artış, saç, kaş azalması oluyor, varisler, kılcal damar patlamaları oluyor, hangi birini sayayım.

***Demirören kanal d haberi 3. sayfa haberi olmuş, muhabirden bütçe kısıtlamasına gitmiş olmalılar, ya da kafalarına öylesi daha çok uymuş olmalı, aynı haber 3 kez tekrarlanıyor, artık izlemeye gerek yok, benim için.

Geçen gün bahçeli üniversite sınavları kalkmalı diye bir laf etti, onun söyledikleri öncü deprem niteliğinde biliyorsunuz, papağana söyletir gibi önce ona söyletip ardından uyduluyorlar, demek ki üniversite sınavlarının kaldırılması da gündemde, o güne kadar orada durabilirlerse tabi, bu gidişle duramayacaklar gibi görünüyor zaten.

Geç sınavı, üniversiteye ne gerek var, boşalt hepsini, sat, para etsin, batan geminin malları, aselsan da satılığa çıkmış bu arada, yol üstü kol üstü bildiklerini okumaya da devam ediyorlar, kendilerinden pek emin olmalılar ki, hiç olmazsa maranki pezevenginin dediği gibi gömdüklerini çıkarmaya güveniyorlar herhalde, pezevenkler.

akp nin iktidara gelişi de bir ekonomik kriz sonrası, 2001 krizi, belki bir umut olur diye, ama ne yaptılar, 2002 öncesi, 80 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca kimsenin “akıl edemediğini” akledip varı yoğu sattılar, böyle olduktan sonra dedem de yönetirdi bu ülkeyi, keşke akp öncesi partiler satsalarmış, hiç değilse adama benzerlerdi hepsi, bunlar yamyam, bunlar umacı, bunlar sonradan görme, görmemiş, aç, doymak bilmeyen cinsinden, ecevitin, demirelin törenlerle açtıkları, kurdela kestikleri her şeyi sattılar, atalarını cumhuriyetçiler değil padişahlar saydıkları için olmalı, padişah dedelerinden ne gördüyseler onu uyguluyorlar, mirasyediler.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *