Press "Enter" to skip to content

Günlük 2ıı Eylül’14

***?Benim adım Gültepe? çok dramatize, çok ağır, çok yavaş; gereğinden fazla uzatan, çok abartılı ve çok konusuz geldi; ilk bölüm olması sebebiyle iki bölümlük daha hak tanıdım kendime; bir fark göremezsem izlemem. Yeni adı aklımda kalmamış; Cemile; (Ayça Bingöl) bir kez bile yıkanmamış tişörtler; etekler giyiyordu; oysa bir Gültepe?lide bir fakirlik kokusu olması lazım; tamam işveli, abartılı makyajlı olabilir (ki o takma kirpikler 70?lerde yoktu) ama her giydiğinin gıcır olması tezat; bir ıslatıp, kurutup ütülemiş olsalardı keşke; çok daha gerçekçi olurdu; o zaman ütüler buharlı bile değildi; kaldı ki kocası hapiste ve kendisi bir fabrika işçisi; oğluna bakıyor; çileli bir kadın; şık, şıkırdım bir fakirlik diye bir şey yok; biraz yüzeysellikler var dizide; çok traşlanmamış; ve bu sanıyorum senaryodan da kaynaklı; yoksa yönetmeni Z. Günay Tan?ı öyle bir geçer zaman ki?den tanıyoruz; iyi bir yönetmen olduğu konusunda hiç kuşkum yok.
Ayça Bingöl, cemile?den sonra afilli kadına geçiş yapamamış; cemile ona daha uygun bir roldü; o role daha oynak biri gerekli. 
*2. bölümde geçti; hala bir ilerleme; değişme göremedim; 3 ve belki son
*3. bölümde biraz daha toparlandı gibi; ancak yine uzatılan sahneler var; tv’de benim için başka izleyecek şey yok zaten; haftada bir izlemeye devam. Kendi ülkemin insanlarını, olaylarını, film ve dizilerini izlemek bana ayrı bir tat veriyor.
***Evinde hiç kedi, köpek beslenmemiş olmasına rağmen, koyun etini yiyen köpeklerin dışkısıyla insana geçen parazit nedeniyle 7 yıldır 4 beyin, 3 kalp, 1 safra kesesi ameliyatı olan 24 yaşındaki genç ölmüş; zengin bir ailenin oğluymuş; boyu 2 metre; kilosu 115?miş; hastalanmadan önce; ?hep kendim doyayım? diyen zenginlere fazla para yaramıyor; Allah bir yandan verdiğini diğer yandan alıyor; evlerinin kapısında bir veya birkaç köpek var mıydı acaba; olması muhtemel? Evinde kedi, köpek besleyenlere veya çocuklarının kedi, köpekle haşır neşir olmalarına müsamaha gösterenlere duyurulur. 
***Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık polikarbonat damacanalar ve ?Bisphenol A? konusunda şunları söylemiş; haber hürriyetten alıntı; 31 temmuz 2012 tarihli bir haber; ?bakterilere karşı korumada üstün etki gösterdiği saptanan polikarbonat, toplumun sağlığını korumak için kullanılan bir maddedir dolayısıyla kansere sebep olması gibi bir durum söz konusu dahi olamaz. Damacanalar dönüşümlü ambalajlardır. Her dolumdan önce tam otomasyon sistemlerle yıkanması ve sterilizasyon işlemine tabi tutulması gerekmektedir. Yıkama işlemin minimum 55 derece ve üstü bir ısıda gerçekleştirilmelidir. Cam ambalajı bu ısıda yıkamak teknik açıdan mümkün olamamaktadır. Çünkü cam ambalaj bu ısıda çatlamakta ve kırılmaktadır. Ayrıca camın ağır oluşu taşıma açıdan büyük zorluklara neden olmaktadır.?
Yalancının; bulaşık makineleri 65 derecede yıkıyor ve orada yıkadıklarımızın geneli de cam; bu nasıl oluyor; herkes mi satılık anlamadım ki; o prof?luğu bakkaldan almış olmalı.
***Ankara?da mide bulantısı, baş dönmesi ve kusma sebebiyle hastaneye gidişler artmış; su Kızılırmak?tan veriliyor deniyor; niye İstanbul?un suyu bitip Ankara?nın bitmediği anlaşıldı; Melih Gökçek?te çareler tükenmez; mikroptan mikrop ürer; başka ne üreyecek; adamın kendi mikrop; bugün bende biraz öyle gibiyim; gerçi musluk suyu içmiyorum ama dişlerimizi o suyla fırçalıyoruz neticede.
Suda fena halde pas; ağır metal kokusu var; oğlumun arkadaşı da bu sebeple hastaneye gitmiş; serum vermişler; hastane aynı nedenle çok doluymuş. 
***Bu bilgiler ölümcül ikilemler programından; 3 gün oda sıcaklığında beklemiş pirinç; yani pilav 3 gün oda sıcaklığında beklemiş tavuktan daha zararlıymış; pirinçteki bakteri ısıya dayanıklı olduğu için; bu durumda az pişmiş pirinç normal pişmiş pirinçten de daha zararlı; iç pilavın daha çabuk mideyi bozduğunu yazmıştım; iyi pişmediyse bu nedenle olabilir. Suya dalış baş üstü değil ayaklar yönünde olmalıymış. Sığır tenyası bağırsaklarda kalır ancak domuz tenyası kalbe, beyne gidip ölüme neden olabilirmiş. Beyin ameliyatı uyanıkken yapılabiliyormuş. Asansör düşerken yere yatılmalıymış. Yılanlar ağaçta yerdekinden daha hızlı hareket ederlermiş; yavaş hareketlerle kaçılmalıymış. Sosisli sandwiç boğularak ölüm sebebiymiş. 6 çiğ acı badem ölümcül olabilirmiş; piştiğinde bu etkisi yok olurmuş. Yıldırım ağacın 30 metre yakınında bile etkili olabilirmiş. Serin vakitte; gece; uçağa binmek daha güvenliymiş. Yanan biri suyla değil yangın söndürücüyle söndürülmeli. Uykusuzluk açlıktan daha tehlikeliymiş. Temizlik eldivenleri doğal kauçuk değil sentetik kauçuktan olmalı; doğal kauçuk alerjik olabilir. Gülmek öldürücü olabilir. Saunada nem olduğu için terleme vücudu soğutamaz ve bu nedenle tehlikeli olurmuş. Trende, uçakta ters yönde oturmak daha güvenliymiş. Tuz pireleri ve yumurtalarını kuruturmuş. Gümüş; amalgam dolgular civa içerir; beyaz dolgu yapılmalı. Lensler ölüme yol açabilirmiş. Uçağı, karavanı, arabayı yıldırım çarpmaz; etrafından geçip toprağa girermiş; oysa ahşap evi yakar kül edermiş; içindekini de yıldırım çarparmış. Kuaförlerde başı arkaya yaslayarak saç yıkatmak felce, ölüme neden olabiliyormuş. 
***İki haber vardı geçenlerde; atladım; telafi edeyim; önce İstanbul?da deniz bisikletiyle kaybolan 5 gencin haberi yankılandı; günlerce gündemi meşgul etti; şöyle arandı, şurada bulundu vs; hemen peşinden; neredeyse aynı zaman diliminde; belki 1-2 gün arayla Siirt?te bir baraj kapağı habersiz açıldı ve su kenarında piknik yapan 6-7 kişi suya kapılarak öldü; haberler çok detaya inmeden geçtiler bu haberi; niye ki; candan cana fark mı var; kaldı ki baraj kapakları açıldığı için sele kapılınmış olması çok daha vahim bir olay; kedinin kendi pisliğini örtmesi ile mi ilişkili yoksa; ardından bir haber gelmedi; sorumlu, suçlu vs; duymadık; sorumlu, suçlu yok demek ki!
Şimdiki gündem asansör kazası; bir rezidans inşaatında çalışan 10 işçi asansörün düşmesiyle öldü; 3 gün konuşurlar; sonra hiçbir şey olmamış gibi unutulur nasıl olsa; ?şehitlerimizi sonsuzluğa uğurladık? yalanları; fakirin canından ucuz ne var; ölenlerin hepsi genç çocuklar; 20?li yaşlarda; inşaatın sahibi ise bir ihtiyar; Azrail yine yolunu şaşırmış anlaşılan.
***?İncil?de ?görmediği halde inanlara ne mutlu? yazıyor; yaşasın kör inanç ve cehalet; geçen gün bir gazetede Türkiye?deki depremle ilgili bir başlık gördüm; şöyle yazıyordu; ?Tanrı teröristleri yine sildi, süpürdü?; Tanrı neden bir anda yüzlerce binlerce masum insanı ortadan kaldırmaya ihtiyaç duyar ki? Kilisedeyken bunu da bir soruver; muhtemelen ?Tanrı?nın işine akıl, sır ermez? diyeceklerdir! Bu sözü Philomena adlı filmden aldım; bu sözün bizim için anlamı açık zaten; film Gölcük depremi zamanında Amerika?da yaşanan bir olayı anlatıyor; birde bu sözü aldım filmden; ?Peki ama tanrı karşı koymamızı istiyorsa bize neden cinsel dürtü vermiş ki? Bu her şeye gücü yeten Tanrı için can sıkıntısından yarattığı bir oyun mu; cevabını bulamıyorum; oldukça da akıllı sayılırım?. Akıllarda sorular herkes için var; sadece bizim için değil; bir bizim şekillendirdiğimiz Tanrı var; birde gerçek olan; ve sanırım gerçek olan çok daha şefkatli ve iyi; bize yutturulmaya çalışıldığı gibi her şeyimize karşı çıkan; bizi daima yargılayan, kötü gözle bakan bir öcü değil.
***?Kendi istemini kendi belirleyen ve her türden boyun eğmeyi reddeden herkes benim dengimdir.? ~Friedrich Nietzsche
Facebookta paylaşıyorlar; bende size yazıyorum; beğenirsem;))
***Bir motosiklet kazası ve bir ölüm daha.
***2014’ün ilk 7 ayında yaşanan trafik kazalarında 328 kişi ölmüş; 128 bin kişi yaralanmış; çok fazla; dikkat; 1,5 milyarlık ceza kesilmiş; iyi para; 10 bin ehliyete “100 ceza puanını doldurmaktan; 2 bin 400 ehliyete içki kontrolü yaptırmamaktan; 60 bin ehliyete içkili araç kullanmaktan el konmuş; aman dikkat; içkili yola çıkmaya gelmez; iki bira eşittir 6 ay ehliyetinden olma; 4. muratın adamları yollarda kol geziyor; elbette trafik cezası yememeye de dikkat; dikkat edin, boş yere kaptırmayın paraları devlete; ben öyle yapıyorum artık; gerçi bakıyorum da herkes öyle yapıyor; kimse yeşil tam olarak yanmadan gaza basmıyor ayağını; herkes temkinli; 50 ile deniyorsa 50 ile; 80 ile deniyorsa 80 ile gidiyorum; hiç acelem yok; kırmızıda duruyor; yeşilde yürüyorum; zor da olsa öğrendim kurallara riayet etmeyi; elbette paranın hatırına; yoksa kuralsız yollarda olmakla kumar oynamak arasında bir fark kalmadı; artık trafikteki formülüm “usul, usul; gel yavaş yavaş”;))) 
***3 yıl önce bir imam hatip lisesi açılmış Ankara’da; Tevfik İleri ihl; Konya yolu; eski adıyla TCDD; haritada yazan adıyla TDDY hastanesi; Gazi Ün. eğitim fak. ve yerleşkesi yakınında; Ankara’nın orta yerinde yani; 16 dönüm arazi üstüne kurulmuş; 3,5 milyon liraya mal olmuş; üniversite ayarında bir yapı; o düzeyde bir fen lisesi, anadolu lisesi yok; ne hikmetse; el altından hallediyorlar herşeyi; bir vakıf aracılığıyla; yardımla yapıldığı söyleniyor; yalan; artık biliyoruz ki hepsi kara para; hepsi rüşvetle dönüyor; bunu görmek için türgev’in tapelerini biraz takip etmek, okumak yeterli; bulmuşlar işin dümenini; yardımmış; gel onu külahıma anlat; kara paralarını ak’lamak için okul kuruyorlar; başlarına o imam hatip kadar taş düşsün inşallah; beyin yıkamak; kendilerine düşünemeyen ama yürüyen robotlar üretmek için her olanağı kullanıyorlar; Ankara’nın her yerinden gözüme batıyor yaptırdığı o saray; yüksekte ya; her yerden görünüyor; Allah sefasını sürmeyi nasip etmesin inşallah; yer, gök duayla; Allah’ım her türlü belayı onlara göndersin inşallah. Çokta beddua bilmiyorum ki yazayım; sizde kendi bildiklerinizi gönderin olsun bitsin!
Birde “ocağına ateşler düşsünü” öğrenmiştik yakında; onuda söylemiş olayım bari.
Allah bizi “dindarım” deyip aslında olmayanlardan; hakka, hukuka saygı duymayanlardan; hak, hukuk tanımayanlardan ve onların gazabından korusun inşallah.
Sanki modern bir Türkiye’de yaşıyoruz; gökdelenler; rezidanslar; avm’ler her yerden yükseliyor; oralarda mutlu, mesut yaşamlar sürüyoruz sanki; çocuklarımız iyi okullarda okusun; iyi insanlar olsun diye çaba gösteriyoruz ama etrafımız bağnazlık, yobazlık ve her türlü terörle çevrili; ihl’ler; ışid, pkk, akp, hepsi o uygar dünyayı tehdit eden pislik mihraklar; biz mi kendimizi aldatıyoruz yoksa birileri mi bizi aldatıyor?
İşin garibi o bağnaz ve yobazların çocukları da bizimkilerle aynı kulvarlarda koşuyorlar; önü, sonu yolları çakışıyor; kim, kimi alt eder görürüz elbet bir gün. Ama biz onlar gibi yetiştirmiyoruz ki çocuklarımızı; onlar birer mürit gibi görüyor ve ona göre yetiştiriyorlar çocuklarını; sabitlendikleri amaç uğruna; bizse birer insan gibi; fark orada.  
***Bir şeyi çok isteyipte olduğunda; gerçekleştiğinde sevinememek; sevinemeyecek kadar yorgun, bezgin olmak ne kötü şey!
Veya iyi!
***Haberlerde neredeyse her gün Ankara’dan ölümlü kaza haberi var; dün gecenin bilançosu 4 ölüm; Ankara trafiği İstanbul trafiğini sollamış durumda ama bu kimsenin umurunda değil; bir yerden bir yere gitmek artık bir eza; işkence.
***Bir ara; bundan birkaç ay önce; baharda; devamlı suda boğulan çocuk haberleri duyuyorduk; pamir bebekten hatırlarsınız; “astroloji ile ilişkisi mi var acaba” diyede yazmıştım hatta; şimdi ise duyduğumuz hep yüksekten düşmeler; geçen hafta 10 işçi asansörle düşmüştü; bugünde üç ayrı inşaatta 3 işçi yine düşerek ölmüş; bugün 15 eylül; şu anda başak burcundayız; başak bir toprak gurubu burcu; buna toprak insanları kendine çekiyor desek; pamir bebeğin öldüğü tarih nisan başı; nisan koç burcu; bir ateş gurubu burcu; burada pekte tutmadı galiba; ama “ateşi söndüren sudur” diye bir yaklaşım da olabilir; suya düşenler ateş gurubu insanları mıydı acaba? Veya düşerek ölenler toprak gurubu insanları mıydılar? Ölen insanların burçları bilinse çok daha iyi çıkarımlarda bulunulabilir belki ama bunu bilmenin kime ne faydası olur ki?
***İnandığım tek fal sistemi var; geçerliliği onanmış; yani benim tarafımdan;))); gerçi kahve falı da çıkıyor; çıkmıyor değil (eş, dost muhabbetinde; artık asla parayla değil; fala para vermiyorum artık; zamanında çok vermiştim ama) ancak I ching bu konuda mükemmel; karşına en çok çıkan sayının anlamını I ching kitabından okumak yeterli bunun için; ben çok denedim; kesinlikle başarılı. Şu aralar geçerli sayım 49; bütün gün (özellikle plakalarda) onu görüyorum; devamlı bana kendini hatırlatıyor; hatta daha çok 494, 949 şeklinde çıkıyor karşıma; I ching kitabında 49 devrim demek; hiç fena olmaz hani bir devrim; devrim hep olumlu olarak algılanır elbette; bir iyiye gidiş; iyi bir başlangıç; hayattan iyi şeyler bekliyorum; kendim için;)))
***Eylül yine hazan yapraklarını dökmeye başladı; eylül artık benim için ölümler ayı; sert sıcaklar sonrası yakınlarım, tanıdıklarım, tanıdıklarımın tanıdıkları bu dünyadan göç ettiler; hepsi yaşlı insanlar; Allah hepsine rahmet eylesin.   
***Botoks, detoks, patoks ve diğer uyaklı işlemleri yaptıranlar yaşlı kadın rollerinde yer almasınlar; çok komik oluyor; nereden çıktı diyeceksiniz; yeni sayılabilecek bir film var; Gulyabani; Perihan Savaş orada yaşlı falcı kadını oynuyor; yüzü pırıl, pırıl; gergin bir yüz; yüzü ondan daha kırışık olan daha genç kadınlar ona teyze diyorlar; olmaz böyle uyumsuzluk; insanın var oluşuna aykırı bir kere; insani dengelerimi sarsıyor; bir çocuğun algılarını nasıl etkiliyordur acaba?
Gerçek gulyabaniler onlar olmalı; çünkü gerçekten gerçeği yansıtmıyorlar. Sanırsınız göz altlarına koca koca yastıklar koymuşlar; ne kadar çirkinleştiklerini göremiyorlar mı?
***Güzellik uzmanları eskiden olsa “onu sür, bunu sür, ne bulursan sür” derlerdi; şimdilerde “aman ha; dikkatli sür; çok çekiştirme cildini” diyorlar; iyi bir değişim. 
Aynı şeyi daha önce yazmış mıyımdır acaba; umarım yazmamışımdır; eğer yazdıysam da biri diğerini geçersiz kılar;))) Şimdi hiç geri gidip yazmış mıyım, yazmamış mıyım diye bakamam;)))
***Digitürk 21’deki türkmax gurme sonunda iyi bir program yapmayı başarmış; sabah 11.15’te mutfaktakiler programı; profesyonel mutfak çalışanları yer alıyor programda; artık izlerim; elbette yazarım da! 
*İzledim; çok laf kalabalığı var; o laf bolluğundan tarif neydi; ne anlatıldı kaçırıyorsunuz; izlemiycem; geçen senede varmış bu program; Jess Molho sunuyormuş. Onu izleyeceğim sürede 3-5 Martha izlerim.
***”Her gün sevmediğiniz birisinin yaşattığı acılar için gözyaşlarınızı sileceğinize, size o acıları yaşatanı silin hayatınızdan; olsun ve bitsin” demiş facebookta Zülfikar Demirel adlı bir zat; tam ilaçlık; günde 3 kez alınmalı; ilaç niyetine.
Yine bugün bir sözde twitbuçtan; “hayatta yapacak o kadar çok şey var ki, hep aynı hatayı tekrar etmeye gerek yok”; sabah sabah ne çok üstüne geliyorlar insanın ya!
***”Zaten devlet nereden, ne şekilde para alacağını şaşırdı; biraz daha alsınlar; mahsuru yok bizim için”; bunu diyen kanal D haberde çıkan bir vatandaş; bir ben değilim demek ki öyle düşünen; bu sözü söylemesinin nedeni ise şehir içi trafiğini azaltmak için şehre girenlerden para alınmasını tasarlamalarıymış;  yok devenin nalı; yaşadığım şehirde arabaya binmek için üstüne para mı ödeyeceğim; çok biliyorlarsa satmasınlar arabaları; araba satışlarına sınırlama getirsinler; hem araba alıp devlete vergi kazandıracağız; hemde o arabayı kapıda bağlı bekleteceğiz; bu devlet çok akıllı ya; böyle bir aptallık yapmaya kalkarlarsa bu millet fena halde kazan kaldırır; kimsede durduramaz; geziye, meziye benzemez o iş; ucu herkese dokunur çünkü.
Şimdi birde bedelli çıkıyormuş; torba yasadan da vergi afları çıktı; bütçe iyice paraya sıkıştı anlaşılan; bu zamanda ehlikeyf olan bir hacı, hoca takımı kaldı; değmeyin keyiflerine; para onlarda; eee; değilecek elbet bir gün; “bu düzen böyle gitmez; sömürü devam etmez”. 
Bir haberde sigara ile ilgiliydi; kafe, lokantalarda açık havada da sigara belli bölümlerde içilebilecekmiş; yok daha neler; açık havada içilen sigaranın kime ne zararı dokunacak; hayır; bende karşıyım sigaraya ama bu kadarı faşizanlık; sigara içenlerde insan sonuçta.  
***”Enerji harcayabilmek için alınan besinin yaşadığı kimyasal reaksiyona metabolizma denir. Metabolizmayı doğru yiyecek ve sporla hızlandırabiliriz. Lifli yiyecekler; protein içerenler; sebzeler; tam buğday, çavdar, kepek ekmekleri yenmeli; beyaz ekmek, kurabiye, şekerli gıdalar, fazla meyve çok insülin salgılatıyor; bu da kan şekerinizin hızla inip çıkmasına sebep oluyor; proteini çok tüketmekte iyi değil; kararınca yenmeli; yürüyüş ve hafif egzersizle kas oranı arttırılmalı. Yaşlandıkça göbek olur çünkü büyüme hormonu azalır; stres hormonu kortizol artar; yaşlanmanın doğal süreci; daha çok yağlı, daha az sulu hale geliriz; bunu daha az yağlı, daha çok suluya çevirmemiz gerek; kas oranını koruyarak, arttırarak; alma yakma meselesi bu; çok net. Yediğiniz miktar önemli. Pilavda yenebilir ama iki kaşık. 1 elma 1 porsiyondur, 1 armutta; ama 1 incirde bir porsiyondur; 10-15 kiraz bir porsiyondur; böyle hesaplanmalı. Tereyağı pilav, yumurtada kullanılabilir; her yemekte değil; zeytinyağı kullanılmalı; abur cubur miktarı en aza indirgenmeli, çocuk buna teşvik edilmemeli; colanın, abur cuburun zararlı olduğunu bilsinler; kahvaltı mutlaka yapılmalı; ara öğünler olmalı ve öğün atlanmamalı; buda metabolizmayı hızlandırır; sağlığı korur; ara öğünler ayran, yoğurt, bir avuç fındık, bir elma olabilir; cola, şekerli yiyecekler, beyaz unlu poğaça, börek yenmemeli.” Endokrinoloji prof. Pınar Kadıoğlu
Öğün atlamak, zamansız yemek kendinle rus ruleti oynamakla eşdeğermiş; bunu öğrendim. Asıl mesele ne yediğinden, ne kadar yediğinden çok ne zaman yediğinmiş. Direkt şeker hastalığı sebebi; bir arkadaşımın annesinin şekeri 242 çıkmış; şeker ilacına başlanmış; ilk 4 günde 4 kilo vermiş ve karnı çok hızlı bir şekilde küçülmüş; bağırsakları boşalmış ve kolundaki, boynundaki ağrı geçmiş; onda şeker ilacının yaptığı bu etkiyi yukarıda söylendiği gibi yaşayarak elde etmek pekala mümkün; ben bu aralar onun peşindeyim mesela; düzenli yemek ve düzgün şeyler yemek; yukarıda söylenenleri yani.  
***Bir mağazada geziyorum; kadının biri telefonda biri için “düşük yaptığını; işlemlerinin bittiğini; odasına alındığını” söylüyor; işlemleri bitmiş; sanki bir eşyadan bahsediyor; aynı şeyi 3 gün önce bir kuaförde bana söylüyordu; “zor bir işlemden geçtiniz” diyerek; kullandığı boya ve renk açıcının bana bir zarar vermeyeceğine beni “ikna” ettikten sonra cayır cayır yanan saç diplerim ve burnuma gelen kötü boya kokularının etkisinde onu paylarken; benim ne duyacağım, hissedeceğim, nasıl bir acı çekeceğimin bir önemi yok nasılsa; önemli olan cebine girecek olan para; burnundan fitil fitil getirdim ama aldığı o parayı; sanki orası bir torna dükkanı; bende kereste; karşısındakinin insan olduğu ve kişiden kişiye çok şey değişebileceği unutulmuş durumda; geçen aylarda tetradox adlı ilaç oğlumun midesine yapıştığında da benzer bir şey olmuştu; doktor hemen laparoskopi önerdi; ben bunu duyar duymaz irkildim elbette; bayıltılarak yapılacakmış; 3,4 saat hastanede kalınacakmış; vs. vs.; yanındaki diğer doktor “ben kendime 3 kere yaptırdım; bir şey olmaz” dedi; adamla dalga geçer gibi; oğlum 17 yaşında ve bana nelerden bahsediyorlar; kabul etmedim elbette; insanlar kendi içinde bulundukları durumu çok kolay kabulleniyor ve sizinde öyle olduğunuzu düşünüyorlar; işin ucu öyle değil ama.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *