Press "Enter" to skip to content

Sağlık; bpa, göz 2011

Eylül’11
Damacanalardaki bisfenol A kız çocuklarda erken ergenliğe, erkek çocuklarda kısırlığa; büyüklerde ise kalp, şeker gibi çeşitli rahatsızlıklara sebep oluyormuş. Damacana su içmekten vazgeçip pet şişe suya dönme zamanı! Pet şişelerde bisfenol A yokmuş. Bebek biberonlarında da var bisfenol A. Oyuncaklarda da var. Naylon, plastikten üretilmiş polyester giysilerde yok mudur acaba bisfenol A? Ya sırf plastikten mamul spor ayakkabılarında?
Oyun oynuyorlar bizlerle; o olmadı bu, bu olmadı o, bizimki de oyuna katkıda bulunmak! İşin yoksa birde su taşı. Köye mi dönsek ne? Bizim köyün çeşmesinin suyu bu sulardan güzeldir 🙂
Toysrus oyuncak mağazası bisfenol A içeren oyuncak satmayacağını açıklamış.
Californiya eyaleti bisfenol A içeren mama şişelerini ve bardakları yasaklamış. Darısı bizlere 🙂
Ekim’11
Bisfenol A?yı öğrendikten sonra damacana su içmekten vazgeçişimin asıl sebebi kızlarda erken ergenliğe sebep olduğunu öğrenmemdi. Kızım Aralık 2001 doğumlu ve yaklaşık 6 ay önce memeleri çıkmaya ve acımaya başladı. Yani henüz 10 yaşını bile doldurmadı. Boyu 1.40; kilosu 30. 
Memeleri çıkmaya başladığından beri tedirginim. Sevinmem gerekir normalde böylesi bir durumda; kızım büyüyor diye; sevinemedim, öyle küçük ki! Ufacık bir kız çocuğu. Ufacık bir kız çocuğu ve memeleri var. Aklım hep ona takılıyor. Neden bu kadar erken çıktığına. Her görüşümde kafamı kurcalıyordu. Hangi kız çocuğunu görsem kızımla karşılaştırır hale gelmiştim. Onunki ne kadar çıkmış, yaşı kızımdan ne kadar büyük, adet görmüş mü, vs, vs. Kendimi avutuyordum nasıl olsa diğer kızlarında memeleri çıkmış, demek ki normal diye. Ama yinede aklımdan atamıyordum bir türlü kızımı öyle memeli gördükçe. Küçücük bir kız ve memeleri var.
Hani duymuştum oradan buradan ergenlik yaşının küçüldüğünü ama nedenini ve niçinini çok fazla bilmiyordum doğrusu. Hormonlu yiyeceklerden, sebzelerden olduğunu biliyordum ve buna yapabileceğim bir şey olmadığını düşünüyordum. Oğullarımda böyle bir problem olmamıştı. Zaten kız çocuklarında varmış erken ergenlik sorunu. Haberlerde dinleyince Bisfenol A’nın erken ergenliğe sebep olduğunu ve pet şişelerde olmadığını ilk işim evdeki damacanaları rafa kaldırmak oldu. Taşırım, olduğu 5 litrelik pet şişeler değil mi? Allah başka dert vermesin. Bilsem en başından beri taşırdım. Hiç kullanmazdım, içmez, içirmezdim damacana suyu. Nereden bileyim böyle olacağını?
1 aydır damacana su içmiyor, marketteki pet şişe sulardan içiyoruz. Bugün fark ettim; kızımın memeleri geri küçülmüş. Kendine sordum emin olamayıp; ?evet? dedi. Acısı da yokmuş artık. Demek ki gerçekten bu kadar etkili damacanalardaki bisfenol A. Birde bir sürü laf ediyorlar, etkilemezmiş, bilmem ne. Yalancılar. İkiyüzlüler. Sahtekârlar. Ve daha ne denebilirse.
Tv’de dinleyince internette kaç yerde okudum, etkili olması için bilmeme ne kadar su içilmesi gerek yazıyordu. Takmadım tabi; durur muyum? Olacağı yapmam gereken 5 litrelik su getirmek eve. Hiçte zor değil. 
Allahtan erken davrandım. Erken fark ettim. Ergenliği biraz daha ilerleyip adette görmüş olsaydı geri dönüşü olmazdı kanımca. Arkadaşımın kızımdan 9 ay büyük kızı adet görmeye başlayalı 6 ay oldu. Çocuk sinir oluyormuş erkenden kıllandığı  için, adet gördüğü, memeleri çıktığı için. Amerika’da yaşıyorlar. Sordum; damacana su içiyorlarmış. Birkaç ay daha geciksem aynı şey bizimde başımıza gelecekti. Kızımın sınıfındaki bütün kızların memeleri çıkmış. Biri hariç. O da musluk suyu içiyormuş.
Memeli küçük kızlar.
16 yaşındaki oğlumun boğazında bir dolu beze var. Ergenlik bezeleri diye geçiştiriyordum ama bir yandan onlarda gözüme takılıyordu. Hele bir tanesi fındıktan büyüktü. Doktora gitmeye hazırlanıyorduk bezeler için. Kızımdaki değişimi görünce oğlumun bezelerine de baktım, o beze küçülmüş, neredeyse yok olmuş. Yüzündeki sivilcelerde azalmış. Kendi de ‘suyu değiştirdik beri artık sivilce çıkmıyor, var olanlar eskiden kalan sivilceler’ dedi.
Bu oğlumun ergenliği çok zor geçti. Sivilceler, bezeler. Biri bitmeden diğeri çıktı. Koca koca. 18 yaşındaki abisinin hiç böyle problemleri olmamıştı. Şimdi taşlar yerine oturmaya başladı. Büyük oğlum okul, dershane, antrenman derken evde pek vakit geçirmedi. Böyle olunca suyunu da çoğunlukla dışarıda pet şişelerden içti. Oysa küçük oğlum okulu eve yakın olduğundan, dershaneye ve antrenmana gitmediğinden suyunu hep, çoğunlukla evdeki damacanadan içti. Bütün bu fark bu nedenle olmuş olmalı.
Bende de vardır etkileri mutlaka. Kim bilir ne? Miyomumla ve aşırı kanamalarımla ilişkisi olmuş olabilir mi? Bununla; Bisfenol A ile ilişkili mi acaba bu durum? Bilmiyorum.
10 yaşındaki kız çocuğunda adet görmeyi vaktinden çok çok önce, yıllar önce başlatabiliyorsa bisfenol A yetişkin bir kadında adetleri azdırıyor olması çok olası gibi geliyor bana. Siz ne dersiniz?
Erkeklerde de kısırlığa sebep olduysa, oluyorsa gerçekten, bu oğullarımızın çocuğu olmayacağı anlamına geliyor.
Lanet olsun. Su değil zehir içiyormuşuz da haberimiz yokmuş.
Bütün sokaklarda vızır vızır dolaşıyor su arabaları. Eskiden tüpçüler dolaşırdı bu yoğunlukta, şimdi sucular dolaşıyor. İçmeyen, kullanmayan yok gibi büyük şehirlerde.
Plastik oyuncaklarda da var bisfenol A. Legolar oldukça sert plastikten yapılmış oyuncaklar. Ve çocuk oynarken çok uzun zaman geçiriyor legolarla. Eğer varsa legolarda Bisfenol A; bu çok kötü.
Kim, ne nedenle koyuyor bu damacanalara bisfenol A’yı? İnsan ırkının kırılmasına, yok edilmesine mi çalışılıyor? Bu sorular ve soruların cevapları korkunç, korkunç ötesi.
Yıllardır bahsediliyor bisfenol A’dan, etkilerinden, neden toplatılmıyor, vaz geçilmiyor, yasaklanmıyor, insanlar daha çok uyarılmıyor? 
Ortalıkta bir video var bugünlerde. Erciş ve gölcük depremlerinin insan eliyle yapıldığına dair. Düşünmek bile istemiyorum böyle bir olasılığı. Havsalam almıyor.
Benim aracılığım yoluyla ulaştığınız bu bilgiyi, damacana sulardan uzak durma bilgisini, kendiniz ve yakınlarınız için kullanmak niyetinde iseniz -ki yerinizde olsam ben öyle yaparım- başka insanlara ve onların sevdiklerine ulaşmasına aracı olun ki bu baş belası illet daha fazla insanı hedef alamasın. Çocuklarımız ve bizler daha fazla zarar görmeyelim. Tek başına kurtuluş yok, asla, olmayacak.
Duyan duymayanlara duyursun lütfen. Allah rızası için. Bilginin kimin aracılığıyla olduğunun hiçbir önemi yok. Benim bu anlamda kişisel bir hırsım yok. Yeter ki bu bilgi paylaşılsın. Kaynak belirtmeniz şart değil. Sayfalarınızda paylaşın yeter ki! Kendi ağzınızdan paylaşın. Hiçbir önemi yok. Ve daha çok paylaşılmasına aracı olun. Yoksa bu işin sonu çok fena. Kızımın okulunda 3. 4. sınıftaki kızların memeleri çıkmış durumda. Okullar dolusu çocuk yaşından önce ergen oluyor. Çığ gibi çoğalıyor erken yaşta adet gören kızlar.
O vızır vızır dolaşan su arabalarını bir an önce durdurmamız lazım.
Yaşadıklarımı benimle beraber yaşamış olsanız ne demek istediğimi daha iyi anlardınız. Korku filmi gibi. Kızınızın memeleri gözünüzün önünde yok oluyor. Hala inanamıyorum böyle bir şeyin nasıl olduğuna. Acaba ben mi yanıldım dermişim;))) Değil, kesinlikle böyle oldu. Sarhoş değilim; üstelik hayatımda hiç sarhoş olmadım. Var olan memeler gözümüzün önünde yok oldu.
Bu ara televizyonda sık duyar oldum; erkekler için meme estetiği. Estetik doktorlarının diline dolanmış durumda bu aralar. Demek ki bayağı mağdur olan var. Özellikle erkek çocuklardan bahsediliyor bu konuda. Obezitenin etkisi olabilir belki ama belki de BPA?nın etkisi.
Küçük yaşta yapmak istemeyiz ameliyat gibi laflar kıvırıyorlar ama sonunu ?çok rahatsız ediyorsa, psikolojisini bozuyorsa?ya getirip ameliyat yapılabileceğiyle bağlıyorlar. Aslında kendileri istediğinden değil, çocuğun iyiliği, psikolojisi bakımından canım. İstemem yan cebime koy taktiği.
Kasım’11
Ergenlik belirtileriyle birlikte boy uzaması duran kızımın ergenlik belirtilerinin azalmasıyla boyu tekrar uzamaya başladı. Koltuk altları devamlı ağrıyor ‘bu uzama belirtisi’ ve uzuyor. Uzun zamandır durma noktasındaydı kızımın boyu. Memeleri neredeyse yok denecek kadar küçülmüştü ya; öylece kaldı. Hiç bir hareket, büyüme, ilerleme yok. Oğlumun da sivilceleri hala yok. Çıkmıyor.
Şubat’12
Pergel, iletki, cetvel gibi okul gereçleri polisitiren adlı plastikten yapılıyormuş. Onlarda bisfenol A olup olmadığını nasıl öğrenebiliriz ki? Hepsi sert plastik. Oyuncak sağlığı sağlık bakanlığı tarafından denetleniyormuş. Okul gereçlerini denetlemekte akıllarına geliyor mudur acaba?
Çocukların kullandığı uçlu kalemlerin hepsi plastik. Çocukların okullarda kullandıkları sulukların geneli plastik, sert plastik üstelik. Terlikler yine sert plastikten üretilmiş.
Ben ekimde yazmışım bu sayfayı. Şimdi şubat ayındayız. Ekim öncesinde yaşandığını düşünürsek 6 aydan fazla bir zaman geçmiş. Kızımın memeleri hala o zamanki; yani ekimden önceki dönemde olduğu kadar büyümedi. O zamandan bu zamana gösterdiği gelişim o zamankinden daha az.
Cam eşyaların plastik kapakları, plastik mutfak eşyaları, tupperware?lar, kaymak, yoğurt, ayran, sıvıyağ vb. gıda maddelerinin ambalajları. Hepsi şaibeli ürünler. Sütümü karton kutuda alıyor ve yoğurdumu kendim yapıyorum artık. Sıvıyağları teneke kutuda alıyor ve cam sürahiye aktarıyorum. Suları da eve gelince hava alması için kapaklarını açıyor; çok sıkmadan kapatıyor ve bir an önce cam sürahilere almaya çalışıyorum.
Kesme tahtam plastikti; yerine tahta kesme tahtası aldım. Yıkama kabım plastikti; yerini çelik büyük tencerem aldı. Örgü şişlerimin de 5 numaradan büyük olanları plastikti; biraz aradım, üstüne üstlük fazla parada verdim ama buldum ve aldım metal olanlarını. Kahvaltılıklarımın plastik kapaklarını çöpe attım. Kapaksız kullanacağım artık. Cam kapaklı olanlardan aldım. Ama bir hata yaptım galiba. Son aldığım bıçakların hepsinin sapları plastik. Onu gözden kaçırmışım.
Son cep telefonumu alırken uzun ömürlü, dayanıklı olması için metal kaplama almıştım. Plastikten mamul cep telefonları, aletler düştüğünde çabuk hasar gördüğü için. Böylece farkında olmadan telefonun plastik olması durumunda verebileceği zararlardan da kurtulmuşum.
O kadar alıştık ki günlük hayatta plastik kullanımına ayırt etmekte zorlanır olmuşuz. Eskiden bıçak sapları tahta olurdu; şimdi ise o kadar kanıksadık ki plastik oluşunu; bıçakları alırken fark bile etmedim plastik olduğunu. Su ısıtıcımın sapı plastik. Mutfaktaki elektronik eşyaların çoğunluğu plastik zaten. Bütünüyle plastikten yapılan su ısıtıcıları dahi var. Çaydanlık sapları da plastikten yapılıyor. Tencere kulpları plastik. Normal telefonlar, ahizeleri plastik. Şu anda kullandığım klavye plastik. Mouse plastik. Televizyon kumandaları plastik. Gün içinde dokunduğumuz çoğu şey plastik. Bunların hepsinde BPA olma olasılığı var. Metalden çok daha ucuza geldiği için kullanım alanı gittikçe daha da çoğalıyor plastiğin. Ama bunlardan en tehlikelisi bence legolar. Legolar devamlı çocukların elinde. Ve oldukça sert plastikten yapılmışlar. Bence kesin vardır legolarda BPA.
Terlikler için yapılabilecek pek bir şey yok. Terliğin alternatifi yok. Hep plastik. Yerlere kullanılan laminantlar da plastikmiş. En iyisi ilkel hayata dönmek galiba; nasıl olacaksa?
Oyuncak bebeklerin, arabaların, bütün oyuncakların bpa?sız olmak gibi bir şansı yok sanırım. Hepsi plastik. Çocuklarımın oyuncakları geçti elime dün; Almanya?dan gelen oyuncak arabaların hepsi metal, Türkiye?den alınan oyuncak arabaların hepsi plastik. Tesadüf değil elbette. Her ne kadar normal karşılanmayacak bir şey olsa da normal karşılar olduk bu gibi şeyleri. Sanki Almanın parası para; Türkün parası çaput. Fiyat değeri olarak çok farklı olduklarını sanmıyorum. Sadece bizde kâr marjları her zaman insandan daha önce tutulur; ondan olmalı. Denetimsizlik de cabası elbette. Sanki Almanın çocuğu çocuk, insanı insan; Türkün çocuğu çocuk değil, insanı insan değil.
Klozet kapakları da plastik.
Estetik doktorlarından duyduğuma göre erkek çocuklarda da meme büyüme vakası çokmuş ve bunun için ameliyat ediliyorlarmış. Havuzda da çok görüyorum memeleri aşırı büyümüş erkek çocuklarını. Bu büyümede belki BPA ile ilgilidir; kim bilebilir?
Ekim’12
Evde; özellikle mutfakta ayıklama yaptım; plastik ayıklaması. Bütün plastik eşyayı çöpe attım. Plastik kaplar, cam kapların kapakları, sürahi kapakları, cam kavanozların plastik sıkıştırıcılar; aklınıza plastik olarak ne gelirse. Sürahilerin üstünü küçük cam tabaklarla kapattım. Altı ve kapağı cam olan saklama kapları aldım; onları kullanıyorum kahvaltılık için. Mutfağımda artık sadece cam, porselen ve çelik eşya var; gerisi tümdem çöpe gitti. İyi bir sütçü buldum; yoğurdumu da kendim yapıyorum artık. Kala kala pet su şişeleri kaldı. Cam damacanada sular satılmaya başladı; içtiğim marka suyun cam damacanası çıktığında; illa ki çıkacak; suyumu da oradan alacağım.
Şimdilik plastiğe dokunma oranım azaldı en azından. Bir sapları plastik olan yeni aldığım bıçakları atmaya kıyamadım; onların yerine de plastik içermeyen bıçaklar almam gerek. Umarım bundan böyle yine yanılıpta plastik içeren bir şey almam kendime ve evime. Plastik olarak kirli çamaşır kovası, normal kovalar, çamaşır sepeti, klozet kapağı, mouse, klavye, tv kumandası gibi günlük kullanılanlar kaldı. Onlar için de çareler ürettiğimde onlardan da kurtulacağım. Tencere kulplarını da değiştirmem gerekecek. BPA’sız bir hayat için değer. Tabi buna şimdi birde fitalat eklendi; o da kanser sebebiymiş; plastiği yumuşatmak için kullanılıyormuş; ‘ne kadar az plastik o kadar sağlık’; yeni hayat kampanyamız bu.
Evlerdeki asıl sinsi tehlike mutfaklarımızın her köşesini işgal eden küçük ev aletleri. Robotlar, mikserler, ketıllar, soğuk buhar makineleri, yumurta pişirciler vs. Bunların hepsi veya bazı aksamları plastikten mamul. Onları da temizledim evden büyük bir ölçüde. Köşe bucağa bakmayalı ev tefal mezarlığına dönmüş. Çok kalitesiz ve dayanıksız tefaller. Bir işe yaramadı ve yaramayacak olan soğuk buhar makinesini, toplamda on kez kullanamadan bozulan el blenderını attım. Tamamen plastikten mamul yine tefal ketılı çok önce atmıştım zaten. Dünyanın parasını verip satın alıyorsunuz; bir camdan yapmaya bile imtina ediyorlar. Camın maliyeti çok yüksekmiş gibi. Şerefsizlikten başka birşey değil. Bundan 20 yıl önce aldığım moulinex robotun tüm plastik aksamı sararmış durumda. Çelik parçalayıcılarda bir sorun yok, çalışıyorda ama aldığımda beyazdı; şimdi sapsarı.
Geçen gün ablam için sandalye satın aldık; oturma yerleri plastikti; hiç aklıma gelmedi plastik olduğu ve zarar verebileceği. Alışverişin cazibesine kapılınca siliniveriyor aklınızdan herşey; bildiğinizi de bilmez hale geliyorsunuz. Çok dikkatli ve tetikte olamak lazım bu konuda.
***Plastik pipetler; sıcak çayla birleştiği için özellikle plastik çay bardakları resmen intihar vesilesi. Sporda kullanılan yer minderleri plastik. tabureler, kevgir, kepçe gibi mutfak aletlerinin tutacak kısımları, soyacaklar,   
Fitalat ise kullandığımız şampuanın ambalajından, kullandığımız çantadan bile geçiyormuş.
Belki biz bu ayrımın farkında değiliz ama hurdacılar plastik eşya ile metal eşya arasındaki farkın çok iyi farkında. Plastik eşya hurda olarak toplanmaz; direkt çöpe giderken metal eşya hurdacılar tarafından iyi denebilecek paralar verilerek alınıyor; oğlum biriktiriyor eskiyen, kullanmadığımız metalleri ve hurdacıya satıyor; her seferinde 5-10 lira para alıyor hurdacıdan; oradan biliyorum; yoksa bana kalsa hepsi aynı çöp.
Televizyondaki yemek programlarını izlerken rastlıyorum bazen; evler plastik eşya ve tupperware deposuna dönmüş; bütün depolama eşyaları plastik; geçen gün biri vardı; buzdolabı baştan sona tupperware ile doluydu. Dolaptaki bütün yiyecekler tupperware ile depolanmıştı. Un kabı, şeker kabı, dolapta depolananlar; hepsi tupperware’dı. Biri fena halde kazıklamış onu; cam ve metal eşyanın suyu mu çıktı? Belki yoktur tupperware’lerde; bilemem ama riske atmaya da değmez bence.
ABD’de onlarca kentte büyük market ve dükkanlarda plastik poşet verilmesi yasakmış; Los Angeles’da da yasaklanmış; Mayıs ayında.
Kulpları metal olan çelik tencereler aldım; kulpları plastik veya plastiğe benzer bir madde olan eski çelik tencerelerimin kulplarını çıkarttım; yoğurma; karıştırma kabına; hatta kek kalıbına dönüştürdüm. O kalitede çelik kek kalıbı veya karıştırma; yoğurma kabı bulmak güç; bulsanız dünyanın parası olur zaten. Tencere alırken epey dolandım yalnız; ne tencereler var; sanırsınız tencere değil teneke kutusu. Neredeyse elinizle tutsanız bükülecek. Tencerenin kalitesine harcayacakları parayı dizi reklamlarına ayırdıklarından olsa gerek pek bir kalitesizler. 
 
GÖZ
Sık, sık gözleriniz mi kaşınıyor? Bu gözlerinizde mikrop, bakteri biriktiğinin bir göstergesidir. O kaşıntıyı kaşıyarak asla geçiremezsiniz. Üşenmeyin, kalkın ellerinizi yıkayın ve gözlerinizi bebek şampuanı ile iyice temizleyerek durulayın. Yıkarken gözlerinizi büzüştürmeyin, kasmayın. Rahat bir şekilde kapayın ve yıkayın. Bebek şampuanı gözünüzü yakmaz. Kaşıntıdan eser kalmayacaktır. Bunu ayrıca her banyoya girişinizde uygulayın. O anda yıkayamayacak bir durumda iseniz kâğıt mendille hafifçe kaşıyın. Ama kaşıyarak geçmez, benden söylemesi. Böyle yaparak fazladan kırışıklıklara da sahip olursunuz.
Bir hafta boyunca her gün bir havuç yiyin. Roka, maydanozu da ara sıra ekleyin. Bakalım neler değişecek?
Eğer o da işe yaramazsa evinizi, özellikle yatak odanızı, yatak başınızı, küften, tozdan, tozlu kitaplardan arındırın. Buzdolabınızın lastik bantlarının arasına sıkışmış küfleri diş fırçası ve çamaşır suyu ile temizleyin. Banyonuzdaki olası küfleri yok edin. Evinizin nem oranını düşürün. Çamaşırınızı dışarda veya cam açıkken veya kurutucuda kurutun, ütünüzü dışarda veya camın açık olduğu saatlerde yapın, vs.
Araba ve ev klimalarına karşıda dikkatli olunmalı. Onlarda göz alerjisine sebep olabiliyorlar. Kullanılacaksa bile temizletmekte ve yüze üfletmemekte fayda var. Arasıra klimayı sıcak çalıştırarak bakterilerin ölmesini sağlayabilirsiniz.
Yoğun göz makyajı yapanlar bu durumda daha şanssız. Gözleri daha çabuk etkilenebiliyor. Özellikle rimel başlıca nedeni. Göz makyajının iyi temizlenmesi gerek. Yaşla da bağlantısı var bu hassasiyetin.
Göz alerjisini hallettiğinizde gözaltı morluklarını ve şişliklerini de büyük ölçüde bertaraf etmiş olursunuz.
Göz alerjiniz ileri aşamaya geçip gözde kızarıklık, kan damarları ve kanlanma evresine geçtiyse; gözde batma hissi varsa; gözünüzü sabit tutacak şeylerden kaçının. Televizyonun, bilgisayarın saatlerini sınırlayın. Televizyonda izlediklerinizin sayısını ve süresini azaltmakla başlayın işe. Eleyin izlediklerinizi, izlediğiniz bazı şeyleri izlemekten vaz geçin. Bilgisayarda gözü asıl zorlayacak olan şey bilgisayar oyunlarıdır. Direkt silin. Oyunların süresini sınırlamak zordur. Başka türlü kurtulamazsınız; sizi oradan çeker durur. Olmayınca anca kesersiniz umudu. Gözün hareket halinde olduğu diğer paylaşımlar çok fazla yormaz gözü. Yine de aşırıya kaçmayın.
Kirpik diplerinde kaşıntı ile birlikte kirpik dökülmesi; kirpik yolma da görülebiliyor gözüm bilgisayar ve televizyon karşısında fazla durmasının sonucunda. Özellikle çocuklarda. Kızım çok yolmuştur kirpiklerini kaşıntı sebebiyle.
*Bilgisayarı, televizyonu eğlence, vakit geçirme amaçlı kullanıyoruz eni konu. Ama günde 3-5 saati geçiyorsa bu eğlencelikten çıkar başka bir şey olur adı. Mesela işkence. O dizi senin, bu dizi benim, o site senin bu site benim geziniyorsak geçen o zamana ve gözlere yazık. Dışarıda hayat var, insan var, doğa var, oksijen var. Kaçırmayın 🙂
Ara sıra kirpik diplerinizdeki kalıntıları, beyazlıkları parmak uçlarınızla ovalayarak temizleyin. Banyoda gözünüzü yıkamadan önce elinizi sabunlayın ki elinizdeki mikroplar gözünüze geçiş yapmasın.
Bütün bunlara dikkat ederek, her banyo sonunda oldukça kızarık olan ve gün boyu daha hafif kızarık olan gözlerimi eski sağlığına kavuşturdum. Artık gözlerim kızarık ve damarlı değil. Durup durduk yere gözlerim sulanmaz oldu bütün bu dikkatimin sonunda. Eğer böylesi bir sorununuz varsa yaptıklarımı yapmanızı öneririm.
15 yıl öncesinden tanıdığım bir abla vardı. Gündüz öğretmenlik; gece ise sabahlara dek incik boncuk yapar satardı. Maaşı standart bir hayatı ancak karşıladığından lüks ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına böyle bir yol seçmişti. Bu onun yaşam biçimi haline gelmişti. 1 günlük, 1 aylık bir heves değil, her tekrarlanan bir rutindi onun için. Uykuda geçen zamanın ve ömrün boşa gittiğini; bu yolla zamandan kazandığını söylerdi.
Çok geceler sabahladık birlikte. Benimki de can sıkıntısı işte. Laflayacak insan bulmak. Çok dediysem ben o tempoya olsun olsun 1 ay dayanabildim. Sonra eski hayatıma; uykularıma geri döndüm. 5 yıl önce gördüm en son. Gözleri bozulmuş. Makyaj yapacak kadar bile göremediğinden yakındı. Şimdi belki de hiç görmüyordur. Abla dediysem; tanıştığımızda 40?lı yaşlardaydı. Hızlı yaşadı genç yaşta gözlerini kaybetti anlayacağınız.
Ne verirseniz onu alıyor, ne alırsanız onu veriyorsunuz hayatta. Uykusuz geçen gecelerinin bedelini gözleri ile ödedi Esra abla.
Cep telefonunuzu şarj etmezseniz kullanabilir misiniz? Gözlerimizin, bütün vücudumuzun dinlendirilmeye ihtiyacı var. Teknolojik yaratıklar değiliz ki pil değiştirip devam edelim hayata. Hazmederek, aceleye getirmeden yaşayalım hayatı ki; sonuna doğru hala rezervlerimiz kalsın. Hayat bir günlük değil.
Televizyonda gözümü yormak istemediğim şeyleri; özellikle karşılıklı konuşmaları dinleyerek takip ediyorum. Radyo dinler gibi. Ya görüntüyü engelliyorum ya da arkamı dönüyorum; fazladan gözüm yorulmuyor.
1 yıla yakın zamandır gözlerimde kan damarları artmıştı; nedeni kansızlıkmış. Kimin aklına gelir? Artık azalmaya yüz tuttu.
Nisan’12
Bir göz doktorunun bilgilerinden;
?Miyop çoğaldı; miyobun (yakını görememe) ilk görülme yaşı 15-16 yaşından 10-12 yaşlarına kadar düştü. Muhtemelen bu çocukların bahçede, güneşte vakit geçirmeleri yerine evde bilgisayarla, televizyonla, yakın işlerle daha fazla odaklanarak vakit geçirmelerinden kaynaklanıyor. Göz doktorları lazer yaptırmıyorlar; nedeni herhalde korku diyelim; çünkü göz doktorları da herkes gibi gözlük takıyorlar; kontakt lens kullananlar da var; lazer olanlarda var; muhtemelen korktukları için lazer olmuyorlar; herhalde risklerinden korkuyorlar ama bu birazda tecrübe ve bilgi eksikliği de olabilir diye düşünüyorum. Balıktaki omega 3 gözyaşı üretiminde çok önemli. Günümüzde herkes ofis ortamında kuru göz hastası. Ya klimadan ya bilgisayar monitöründen; uzun süre gözümüzü açık tuttuğumuz için sıklıkla gözyaşı eksikliği çekiyoruz ve buna bağlı olarak gözümüz kızarıyor, batıyor vs.?
*Bilgisayar monitörünüzün ışık ve kontrast ayarlarını düşürün; gözünüzün fazla yorulmaması için. Televizyonunuzda da benzer uygulamalara başvurun.
*11 Mayıs 2012 tarihli habere göre sokakta vakit geçirmeyen çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı olarak miyopi görülüyormuş. Yani uzağı görememe problemi. Güneşin uygun olduğu saatlerde çocuklar dışarıda vakit geçirmeliymiş.
Kasım’12
Kan eksikliği; kansızlık direkt gözü etkiliyor; görme problemleri başlıyor; sağlıklı bir görme ve göz için kan oranına dikkat! Gözlerdeki yanma, kaşıntı, kızarıklık hepsinin nedeni kansızlık; gözleriniz sizi uyarıyor olabilir kansızlık konusunda; kansızlığımın geçmesi ile birlikte bu gibi rahatsızlıklarım yok oldu; her banyoya girip ıslandığımda yanan; çıktığımda ise oldukça kızarık olan; her zaman göz damarları belirgin olan; yorulduğumda daha çok artan göz damarları, gün içindeki kaşıntılar, sulanmalar, netlik kaybı, görememeler; bende hepsi bertaraf oldu.
Bel fıtığı; şubat’11
Şubat ayının son günlerindeyiz. Hastanelere tutulmalar, fıtıklar, bacak ağrıları, soğuktan ileri gelen ağrılar için çokça gidiliyor bugünlerde. Fizik tedaviler revaçta. Yeni aldığım polyester taytlar bende 1 ay sonra semeresini verdi. Sağ bacağım baştan sona tutuldu. Gündüz kalorifer, gece sıcak su torbası bacağımın imdadına yetişti, kısa zamanda düzeldi. Millet hocaların, hocaların hocasının, süper hocaların peşinde, ben ısı kaynaklarının! Bakalım kim galip çıkacak?
Amaç doktora gitmekse ben galip değilim, olamayacağımda. Ama amaç iyileşmekse bu konuda galibiyet bana ait. Çünkü miyomumu ve bacak ağrımı sadece kendimi sıcak tutmaya özen göstererek kesinlikle iyileştirdim. Doktora gidenlerin iyileşme oranı benimle aynı değil.
Ablamda bugünlerde bel fıtığı için doktora gidiyor. Emarlar, röntgenler çekiliyor. 15 gün önce çekilmişti emarlar, röntgenler, şimdi gittiği hoca hepsini yeniden istemiş. Devletin malı deniz, yemeyen domuz. Birazda o hastane kazansın. Dün gitmiş hocaya. Gitmeden banyosunu yapmış, kurulanmış, çıkmış. Dışarda var 20 cm kar. Oldum olası hep böyle yapar. Banyosunu yapar, incecik, tiril tiril giyinir, ince çorap, etek, saçlar o biçim çıkar, bere, atkı ne lüzum! Doktor sana ne yapsın? Sen yapılabilecek her şeyi yapıyorsun zaten fıtık, hasta olmak için.
Ablamla konuştuktan 3 gün, size yazdıktan 2 gün sonra aradı ablam. Soğuğa öyle çıktığını annemden duyunca dayanamayıp aramış, öğütler vermiştim ablama o gün. Size yazmamış, atlamışım bunu. 1 ay önce ise zorla çamaşırcıya sokup yün korse aldırmıştım. Önce giymem, almam, belimi kalın gösterir diye benle inatlaştı çamaşırcıda ama sonra kullandı hiç çıkarmadan ve iyi geldiğini söyledi sonrasında. Yaklaşık 2, 3 aydır yürümekte zorluk çekiyordu. ?Ben iyiyim? dedi. Anlamadım önce. Aklımdan silinip gitmiş o an için son konuştuklarımız.
Bana müjde vermek için aramış. Benimle konuştuktan sonra iki gün yatakta kendini sıcak tutmuş, belinde bir yerleşme hissetmiş ve şimdi hiç ağrısı, sızısı kalmamış, rahatça istediği yere yürüyebiliyormuş. Sevinçten uçuyor. Yeniden doğmuş gibi. Bilmez miyim o duyguyu! Çok yakın zamanda bende hissetmiştim aynı şeyi. ?Üstünden kaç kilo yük kalktı? dedim. Gülerek epeyce olduğunu söyledi ve bana tekrar, tekrar teşekkür etti. Hiç etmediği kadar.
O anda beni her zaman sevdiğinden kat, kat fazla sevdiğini hissettim. Bir onun kadarda ben sevindim. Hem vesile olduğum için hem de iyileştiği için. ?Birde o kadar doktora gittim, röntgenler, emarlar çekildi, o kadar yoruldum, onca para verdim, bilsem gitmezdim, neyse artık yinede gidip sonuçları alıp doktora göstereyim bari? demez mi? İlahi ablam! ?Bundan sonra böyle devam edersin artık? der demez, ?Herhalde yani, daha hayattan bezmedim? dedi. Ablamda iyi yolda ilerlemeler var.
Benim yaşımdayken, birkaç yıl önce ablamda da miyom varmış, ameliyatsız atlatmış. Ondan büyük olan diğer ablam miyom ameliyatı olmuştu zaten 5 yıl önce.
Mayıs?11
Ablam benle olan bu iletişiminden sonra tekrar bir doktora daha gitmiş. Hemen ve hızlı bir iyileşme, bir mucize istiyor çünkü. Doktor kendini devamlı sıcak tutmasını söylemiş. Belindeki korseyi göstermiş ablam, korsenin iyi geleceğini ama bir takıp bir çıkarmamasını, devamlı takmasını söylemiş. ?Doktor benim kadar biliyormuş yani? diyerek güldüm, ?anasının kızı? dedi ve o da güldü. En son olalı 1,2 ay olan ve bildim bileli süregelen banyodan çıkıp soğuk havada ıslak kafayla, etek, ince çorapla kuaföre gidişlerini ve uyarılarıma omuz silkişini hatırlattım. Bu hastalığın ona kısa bir sürede yerleşmediğini ve kısa bir sürede kurtulamayacağını, sabırlı olmasını telkin ettim.
Allah?ın ve vücudunun onu soğukla ilgili olarak daha önce miyomla uyardığını, bu uyarıya kulak asmadığı için ikinci uyarısını bel fıtığı ile verdiğini söyledim. Bu durumda söylenebilecek tek şey var. Önce sen, sonra Allah. Kendini korumayanı Allah nasıl korusun?
Tavsiyem, pilatesle sırt çalışmanız. Sırtınız güçlü olduğunda omurganıza fazladan yük binmeyecek ve rahatlayacaksınız. Yüzmekte aynı işlevi yerine getirir. Yüzerken salladığınız her kulaçta sırt kaslarınız güçlenir. Yüzme imkânınız yoksa havaya kulaçlar atabilirsiniz. Ayakta veya yerde. Ebru Şallı ile pilates hafta içi her sabah 10?da tv 8?de.
Dikkat edin; bel fıtığının başlangıç günü çok sinirlendiğiniz bir günün ertesi günüdür.
Sebebi sinirlenmek, çaresi ısıtmak. En kısa zamanda beli bir yün bel korsesi ile korumaya ve ısınmaya almak. Sıcak tutmak. Buna dikkat edildiği takdirde 1,2 gün içinde kasılan yer gevşiyor ve düzeliyor.
Ocak?12
Bel fıtığı tedavisinde elle tedaviye geçilmiş. Manuel tedavi deniyor bu yönteme. Tıp fakültelerinde uygulanıyormuş bu yöntem. Çok yakın zamana kadar her bel fıtığı vakası ameliyat ediliyordu; şimdi ise elle tedavi ediliyormuş. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı doktorlar uyguluyormuş bu tedaviyi. Amerika?da çok kullanılıyormuş bu yöntem. Tamamlayıcı tıbbın bir dalıymış. İlaçtan, ağrı kesiciden, ameliyattan önce bu yöntem uygulanıyormuş.
Ablamda gitti fizik tedaviye, şimdi oldukça iyi. Belini sıcak tutmayı ihmal etmiyor artık. Bu kış baktım kendiliğinden takmış korseyi;))) Hatta yeni korseler almış;)))
Bir bel fıtığı doktorunun önerileri;
Hareket kısıtlılığı, hareketsiz yaşam kasların zayıflamasına ve kasların omurgaya destek olamamasına neden oluyor; bu da omurgadaki yükün fazla olmasına, ağrının artmasına sebep olur. Ağrı uyarıdır aynı zamanda. Vücut ağrıyla ?bana yardım et? der. Başka dili yoktur vücudun. Ağrıya kulak vermediğinizde bel fıtığı, kaymalar, dar kanallar çıkıyor. Travmalar, ağır kaldırmalar da neden olabilir kimi zaman. Omurgalar arasındaki disk 20 kilo ile yırtılabilir. Bel fıtıklarında ameliyatlar % 2,3 civarındadır. Ağrı geçmezse, bacakta hareket kaybı olursa; idrarını kaçırırsa; felce giderse bunlar ameliyat nedenleri.
Bel ağrıları 3 hafta içinde kendiliğinden geçebilir. Sırt desteği olarak satılan eşyalar bir işe yaramaz; kendiliğinden geçmeyle alakalıdır bu. Günde 10 dakika egzersiz işe yarar. Yatakta düz yatıp bacakları büküp elle dize dokunacak kadar kafayla beraber kalkmak ve ters yatıp eller yanda kafayla beraber kalkmak karnı ve sırtı güçlendiren hareketlerdir. Günde 10 dakika 100?er defa yapıldığında sırt ve karınla ilgili hiçbir şikâyetiniz kalmaz. 14 yaşından sonra herkes bu hareketleri yapmalıdır.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için mutlu olacaksınız, dengeli beslenip dengeli dinlenecek, hareketli olacak, spor yapacaksınız. Bal, pekmez, tarçın, zencefil, polen eşit oranda karıştırılır; bağışıklık sistemi güçlendiricidir.
*Bel fıtığı için yapılacak en iyi şeylerden biri sabah akşam sıcak su banyosu. Tabi sabah dışarı çıkmayacaksanız. Yazın ve sıcak havada bir sorun olmaz ama soğuk havada banyolu çıkılmamalı; en doğrusu her ihtimale karşı yaz kış banyolu dışarı çıkmamak. Yüzmenin iyi geldiğini yazmıştım sanırım daha önce. Yalnız soğuk bir suda yüzmek yarardan çok zarar getirir. Yüzeceğiniz suyun yeterince sıcak; sizi ısıtacak; ısınızı arttıracak kadar sıcak olduğundan emin olun.
***Fıtık hastalarına çekme tedavisi uygulanmaya başlamış. Prof. Dr. Güneş Yavuzer başkanlığında yapılıyormuş bu çalışma; haberlerde o çıktı yani.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *