Press "Enter" to skip to content

Gündem 1v Eylül’13

***Yeni çiftlik bulvarına isim konulması konusunda yapılan ?şirinlik?lerden sonra; ?adını biz koymadık; birlikte koyalım? gibi; Ankara bulvarı koymuşlar; Yavuz Sultan Selim köprüsünün adının konuluşunu yumuşatmak amaç; ama o ad için geri adım atılmıyor; ilk köprü boğaz köprüsü, ikinci köprü galata köprüsü, üçüncü köprü yavuz sultan selim köprüsü; hiç benzeşiyor mu ilk köprülerin adlarının söylenişi ve anlamı ile; ne gereği var o kadar uzun ve akılda kalmayacak bir ada; düşün bakalım hangi padişahın adıydı; bu güne dek herhangi bir yere bir padişah ismi konulmaz; konulamazken şimdi nereden çıktı bu yavuz sultan selim; söyleyecek, yazılacak öyle çok saçmalık var ki hangi birini yazmalı? Kara komediye döndürdüler işi.
***Maşallah; bu ara pek bir sevimli başbakanımız; nazarlar değmesin; kimseye havlamıyor; sesinin tonunu da aşağı indirdi; aşk, meşk meselelerine dalmış; usta?nın hayatını anlatıyor; sevimli görünmenin peşinde. Ama Suriye?ye ?saldırıcam da saldırıcam? diye tutturup duruyor; havlayan köpek ısırmazmış; görücez bakalım; Metin Feyzioğlu?na da bir laf edemedi yazık; akıl tutulmasına uğramış olmalı; akıllı insanla nasıl baş edeceğini bilmiyor; onun baş edebildikleri kendi zeka ayarındakiler; Allah bin kere razı olsun Metin Feyzioğlu?ndan.
Suriye?ye saldırmak için meclisin onayını almaya bile gerek görmüyor; bu ne demekse? Dingonun ahırına çevirdi memleketi. ?Türkiye?yi vururuz; bölgesel savaş çıkar? diyen Suriye?ye ?biz hazırız; Suriye ne kadar hazırdır onu bilemem? demiş; ufak atta civcivler yesin; Türkiye?nin derdi kendine yetmiyormuş gibi üstüne birde savaş ekleyecek hitler kılıklı. Mehmetçiğin kanı bedava; önden kendi oğullarını yollasın bakalım nasıl oluyor. Kendi oğullarını önden gönder; arkadan benim oğullarım gelecek; söz.
MHP?li Özcan Yeniçeri ?Amerika ve İsrail, Suriye?de iç savaşın tarafların birbirlerini tüketerek güçten düşürene kadar devam etmesini istiyorlar? demiş. Doğru bir tespit; İsrail?in yapmak istediği ve Amerika?nın da bu konuda ona yardımcı olduğu alan ne; İsrail?in nilden dicle ve fırata kadar olan; kendine ait olduğunu düşündüğü kutsal topraklarına ulaştırmak; bu hatta hangi ülkeler var; Mısır, Suriye ve Türkiye; bu aralar hangi ülkeler karışık; Mısır, Suriye ve Türkiye; ne tesadüf; direnenler Mısır ve Suriye; gönüllü atlayan aday ise Türkiye; bizi kafadan inme; balıklama savaşa sokmak niyetinde; ne kadar yıpranırsak o kadar kolay av oluruz İsrail ve Amerika?ya; yani bizi satıyor açıktan açığa İsrail ve Amerika?ya; bunu anlamamak için aptalın alası olmak gerek. Mısır ile Suriye arasına sıkışmış Ürdün var yine aynı hatta; tarafsızlığını açıklamış garibim; kim vurduya gitmemek için. 
***Konya?da bir camide yapılan zikirin seslerini hoparlör ile dışarı veriyor; mahalleyi dinlemek zorunda bırakıyorlarmış; mahalleli de karşı çıkmış; sarıklılar ile mahalleli arasında dayak, kötek başlamış; sarıklılar mahalleliyi dövmüş; sarıklılarda silahta varmış. Bu mesele bir süredir sürüyormuş. Lağım fareleri beslendikçe lağımlarından çıkıp ortalıkta görünmeye başladılar. Hoparlörden yayınlanan zikir sesinin ne kadar sinir bozucu olabileceğini düşünebiliyor musunuz; o lağım farelerini tekrardan lağımlarının içine itelemezsek o sesleri dinlemek zorunda kalacağız; dinlemek istiyor musunuz? Bunu başarabilmek için öncelikle o lağım farelerinin başından kurtulmamız gerek; kim olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
?Ben hizbullahım? diyor sarıklılar bir yandan insanları döverken; araya polisler giriyor; sarıklıyı engellemiyor; halkı uzaklaştırıyorlar polisler; halktan olan kadını uzaklaştırırken sivil giyimli biri; sivil polis olabilir; kadına ?hizbullah Allah?ın askerleri demek? diyor; kadını teskin etmeye çalışıyor; ne yapsın kameralar var gözünün önünde; bir yandan da kadını iteliyor; uzaklaştırıyor; kadının altta kalmaya hiç niyeti yok; (histerik ne olacak; histerik meselesi günlükte yazıyor)); kocasını dövmüşler çünkü; ?öyle olsalar keşke; tarikat bunlar; tarikat? diye bağrınıyor. Orada bulunanlar içeri alınmış; hangi kısmı hala içeride acaba; merak ettim de.  
Bu akşam bir film izledim; tesadüfen; adı Needful Things; 1993 yılı yapımı; Stephen King?in bir kitabından uyarlanmış; filmi çok beğendiğimden değil konusu itibarıyla dikkatimi çekti; o yüzden yazıyorum; yoksa ahım şahım bir film değil yani; konusu şöyle; bir gün bir kasabaya bir adam gelir ve ne yapar eder insanları birbirlerine düşürür; insanlar birbirlerini sebepsiz yere öldürmeye başlarlar; o gelen adam aslında şeytandır. Aynen şu an bizimde içinde bulunduğumuz durum gibi; bir şeytan var aramızda bizi bize düşüren; ortalığı birbirine kattıkça köşeden bakarak zevklenen.
***Türban meclise giriyormuş; gözümüz aydın; güzeller güzeli AKP?li kadın milletvekillerimizin güzelliği kapanacak; güzelliklerini görmekten mahrum kalacağız; yazık olacak.
***MEB Nabi Avcı SBS?lerin basit, güvenli, gerilimsiz sınavlar olacağını söylemiş; hayırlı olmasını dilemiş; elbette; ne kadar basit, o kadar iyi; SBS?de akıllı çocuklar ne kadar elimine edilir ve azaltılırsa üniversiteye girişleri o oranda zorlaşır ve kendi man kafalı çocuklarının üniversiteye girme olasılığı o kadar artar. Bu dersleri basitleştirme eğilimi AKP iktidarı ile gündeme gelen bir konu; ilk defa büyük oğlumun SBS?ye (o zaman OKS idi adı) girdiği yıl denendi; sınav basitleştirildi; oğlum bu basitlik karşısında bocaladı; çok daha zoruna göre hazırlamıştı kendini çünkü; geçen yıllarda öyle olduğundan; zor olduğundan yani; ve vasat bir anadolu lisesine girdi; bir arkadaşın oğlu Ankara?da ilk üçteki bir Anadolu lisesine girdi; geçen yıl üniversite sınavına girdiler; oğlum bir özel üniversitede tam burslu okuma hakkını kazandı; diğer çocuk yine bir özel üniversitede eşdeğer bir bölümde paralı olarak okuyor şu an; çok daha iyi bir anadolu lisesinde okumuş olmasına rağmen; sadece o değil; sınıfında da oğlumdan kat kat başarısız olanlar o sınavda derece yaptı; oğlum ortalamada kaldı; ancak üniversite sınavında oğlum onları da geçti; ama OKS?de o darbeyi almasaydı çok daha iyi bir anadolu lisesine gidecek ve üniversite sınavında çok daha iyi puan alacaktı; demin anlatmak istediğimde bu; elimine etmek derken.
Niye ÖSS?yi değil de SBS?yi karıştırdıkları konusuna gelince; ÖSS?nin sahibi çok; iş, rekabet kızışmış oluyor; çocuklar ölümüne çalıştırılıyor ve bunun doğal sonucu olarak anne babalar çocuklarının haklarını korumakta kararlı; ÖSS soruları çalındığında ortalığın nasıl karıştığını hatırlayın; SBS aşamasındaki bir çocuk için böyle bir sahiplenme söz konusu değil; ÖSS?ye bir şey yapamayınca SBS?den çözmeye çalışıyorlar işi; böylesi bir şerefsizlikle karşı karşıyayız ne yazık ki! Şerefsizin başı Erdoğan; diğer başı Nabi Avcı. Sonuç olarak amaç zaten eğitimi ortadan kaldırmak; ne gereği var ki; öyle değil mi? ?Allahu ekber; yatta geber? yeterli yaşamak için.
Öğretmen kanaatinin %30?u kapsaması da ilginç elbette. Geçen günkü açıklamada bu oran %40?tı; yukarıda yazmışım; gelen tepkiler üzerine değiştirilmiş olmalı.  
***Bugün; 5 Eylül günü Suriye, Amerika?nın saldırması halinde İsrail, Ürdün ve Türkiye?yi vuracaklarını; İran ve Rusya?nın kendilerine silah sağladığını açıklamış; neyine; ne (??) güveniyor bu hödük başbakan?
Bekir Coşkun?un ?usta?nın en kısa hikayesi? de güzel; okuyun derim.
M. Y. Yılmaz Suriye?den gelebilecek bir kimyasal saldırı karşısındaki hazırlıksızlığımıza dikkat çekmiş; haklı; tavuk niyetine öleceğiz anlaşılan bu zeka özürlü başbakan sayesinde; 
***Cüneyt Arcayürek, Gül ve Erdoğan?ın hanımlarının 30 ağustostaki penguen görüntülerini eleştirmiş; Enver Aysever?e bu dokunmuş; niye ki? Çok mu hoş görünüyorlar gözüne; o görüntülerle dünyaya her gün daha çok rezil oluyoruz; açıp bakabilir Azerbaycan?ın devlet yöneticilerinin hanımlarının görüntülerine; top model gibiler; Türkiye nere Azerbaycan nere iken Azerbaycan nere Türkiye nere olduk; bunu da mı görmüyor? Suriye bugün kendi için ?bölgedeki tek laik ülke? demiş; bu laf bana dokunuyor; Enver Aysever?e dokunmuyor mu?
Emine Hanımın paltosunun bedeni de her geçen gün biraz daha genişliyor; yakında tekerlek olup yuvarlanacak; fazlasıyla yemek yaramış olmalı; maşallah; nazarım değmesin; böyle kilo almaya devam etsin; yarasın. 
Kalemşörlerimiz yeni silahşörümüzü beğenmemiş olmalı; herkes kendini beğeniyor; kendinden başkasını beğenmiyor nedense; çıkın bir ?aferin; bizim yapamadığımız erkekliği sen yaptın? deyin hiç değilse; ne olur; ağzınıza mı yapışır; gerçi onlarda yapıyorlar ellerinden geleni ancak böyle bir görmezden gelme hadisesi var memlekette; bir olduğumuzda hepimiz güçlüyüz; ayrı ayrıyken ise değil. Bu beladan kurtulmanın tek yolu birlik olmak; sen, ben, o; yani bizler; hep birlikte; yoksa hep birlikte gümbürtüye gittiğimizin resmidir.
***Metin Feyzioğlu; Mümtaz Soysal, Orhan Bursalı ve Uğur Dündar tarafından cumhurbaşkanlığına uygun görülmüş; yakışır; epeydir öyle yakışıklı, karizmatik bir cumhurbaşkanımız olmamıştı; Atatürk?ten bu yana dersem aradakiler alınmaz umarım; Gül?ü de George Clooney?e benzetmeye çalıştılar ama yemezler; George Clooney nere, Abdullah Gül nere; Feyzioğlu hem genç olduğu için kulakları da duyuyordur; bayramlarımızı rahatça kutlarız;))); neden olmasın? 
***Aradan 3 gün geçti; sonunda konuşmuş; kafasını ancak toparlayabilmiştir o şoktan sonra;?Baro başkanının yargı yılının açılışında konuşması yanlış. Yargıtay kanununda böyle bir hakkı yok. Baro başkanı konuşmasında siyaseti, yürütmeyi ve yargıyı suçladı, ama bizim buna cevap verme hakkımız yok. Bir daha böyle bir durum söz konusu olursa, açılışa asla gitmem. Ayrıca, yargı yılı açılışı gereksiz bir durum. Hükümet yılı açılışı var mı? Yargı açılışını kendi içinde yapsın.?  diyebilmiş; ne desin zavallım; eşekten düşmekten beter olmuş meğerse; abandone olmuş; hala eski performansı ile konuşamıyor. Gitmezsen gitme; televizyondan izlersin şunun şurasında; ne olacak! HelalolsunFeyzioğlu. 
***AKP?YE OY VERENLER BİR ADIM ÖNE LÜTFEN; çocuklarınızı savaş için gönüllü olarak yazdırın; önce AKP?ye oy verenlerin çocukları gönderilsin savaşa; ben AKP?ye oy vermediğime göre oğullarımı öncelikli gönderecek olanda ben değilim.
Savaşı başlatan, savaş emri veren Amerika; Adana konsolosluğunu boşaltan ve vatandaşlarına “Türkiye?ye gitmeyin” uyarısında bulunan yine Amerika; bu nasıl iş; biz bu savaşın neresindeyiz; Amerikan vatandaşlarının yerine öldürülecekler; pisi pisine gidecekler listesinde mi? Amerika?nın maşası olacağız görüldüğü gibi; Amerikan vatandaşları ölmesin diye Türk vatandaşları ölecek; ne de olsa onlar üstün ırk; biz kimiz ki?  
Bu savaşa girmeyi durdurmanın bir yolu olmalı; yok mu Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacak bir erkek yürekli kadın veya erkek. Savaş için meclisten izin çıkmış bile değil; tezkere saldırı durumunda kendini korumak için verildi; hangi yasaya dayanarak girdiriyor bizi savaşa? Usulsüz iş yapıyor; bizim rızamız olmadan bizi savaşa sokuyor; bu nasıl olabilir? Dinde bile böyle bir savaşın yeri yok; dinimize göre savaşmanın şartı saldırıya uğramak; savaşı kendin başlatmak değil. 
Haberler baştan sona savaş hazırlığı dolu; sınıra askeri mühimmat taşınıyor; cip sahipleri belirleniyormuş; savaş durumunda arabalarını teslim etmeleri için; ne facebook ne de twitterda savaş hakkında bir kıpırdanma var; tek tük; Birgül Ayman Güler ?Analar Savaşa Hayır Diyor? demiş; Tuluhan Tekelioğlu ?Erkekler doğurabilseydi eğer, savaş kararını asla vermezlerdi? demiş; Ertuğrul Günay  ?..sonraki adım Suriye?nin istikrarı değil, Irak gibi parçalanması..? demiş; Enver Aysever, Tuluhan Tekelioğlu?nun söylediğini retweet etmiş; hepsi bu; geri herkes suskun; Aylin Nazlıaka, Metin Feyzioğlu, Banu Avar; Şafak Pavey, Ayşe Arman, Mehveş Evin, Emine Ülker Tarhan, Ümit Nazlı Boyner, Cüneyt Özdemir; saat 21.30; haberler biteli 1,5 saat oldu; hepsi tepkisiz, yorumsuz; anlayamıyorum; neler oluyor? 
Nedense insanların aklı ODTÜ’de takılı; ağaca bakmaktan ormanı görememek bu olsa gerek. 
Bende diyorum Metin Feyzioğlu?na gereken cevabı veremedi; dili tutulmuş; meğerse adam savaşa kanalize olmuş; kafasını karıştırmıyormuş; baş düşmanı Eset varken Metin Feyzioğlu da kim; enerjisini Eset?e saklıyormuş meğer; hem bu aralar öyle delice çıkışlar yapıp göze batmaması lazım; ne olur, ne olmaz; ?uslu dur, akıllı sansınlar? taktiği; adam akıllı deli; ne dersen de; işini biliyor.
Ben yazarken Banu Avar?dan ses gelmiş; ?Celladına Aşık Olanlar! Kan Denizi Herkesi Yutar!? başlıklı bir yazı yazmış; yazı şöyle; 
Celladına Aşık Olanlar! Kan Denizi Herkesi Yutar!
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ?Suriye?ye müdahalenin finansmanını Suudiler ve Katarlılar üslenecek?
NATO genel sekreteri Rasmussen: suriyeyi birileri girecek ama o biz değiliz!?
George Soros: Türkiyenin birincil ihraç malı , KANI?dır!?
Hala bazı eblehler Savas çığırtkanlığı yapıyor! Batı ayrım gözetmeden toprağın üstündekileri ?temizleyip?altındakilere el koyma pesinde. Bu arada bölgede uzun yıllar sürecek etnik ve mezhepsel çatışma için tüm imkanlarını kullanıyor!
Emperyalizm, Hain Arap devletlerinin parasını, Türkiyenin ordusunu kullanarak, Suriye ve bölgeyi bölüp parçalamak , 2. İsrail= kukla Kürdistan?ı da?özgürleştirmek? için kanlı adımlara hazırlanıyor..
Bu oyunun sonucunu geçen yüzyıldaki gibi bu coğrafyanın halkları belirleyecek!
Küresel kan çetelerine gereken dersi verecek!
Banu Avar
***Şimdi fark ettim; sabah; dün akşamki haberlerde ne Bahçeli vardı, ne Kılıçdaroğlu ne de bir MHP’li, CHP’li; yer yarılıp yerin içine girmişler sanki; sahi; neredeler? Aydınlar, siyasetçiler, ben adamım diyenler hepsi el birliği ederek vatanımızın kaderini Erdoğan’ın iki dudak arasına teslim etmiş durumdalar; kocaman bir YYYUUUUUHHHH; boyunuza, bosunuza, kalıbınza.
Göz göre göre ve hiç sebepsiz yere savaşa sokuluyoruz ve herkes seyirci konumunda; CHP, MHP, aydın, siyasetçi diye geçinenler; hiç birinden ses, soluk yok; aklım almıyor doğrusu bunu. Bu nasıl bir çılgınlık, delilik. Lanet olasıcalar. Vatan Erdoğan’ın iki dudağının arasına teslim edilmiş durumda. Bu vatanda inanılacak, güvenilecek kimse kalmamış demek ki. Çocuklarımızı biz korumayacaksak kim koruyacak?
Sabah başlıkları ise şöyle; Yılmaz Özdil olimpiyatlardan; Mehmet Y. Yılmaz bir fotoğraftaki iki kadının gizeminden, Sedat Ergin gazetecilerin işten atılmasından; Ertuğrul Özkök bir avukatın anılarından bahsetmiş; hepsinde bir cumartesi rehaveti; ben mi farklı bir dünyada yaşıyorum; yoksa onlar mı? Sanırım burada asıl çarpıcı olan Sedat Ergin’in bahsettiği gazetecilerin işten atılması konusu; üç günlük maaşları için bir ömürlerini verdiklerinden haberleri yok galiba. Üç günlük maaşlarını kaybetmekten korkmayıp savaştan bahsedenler şöyle; Emre Kongar; “Kimim ben; ne için savaşıyorum; Ve savaş istemiyorum” demiş; Cüneyt Arcayürek “Bu ülke çaresiz takıldı RTE?nin kişisel ihtirasları peşine, meçhule sürekleniyor. Bakalım nereye kadar!” demiş; Mustafa Balbay “Yap-mayın…Geleceğe böyle bir miras bırak-mayın…Sonucu belirsiz planlara ortak ol-mayın…Dışarıdan gelen bir gün gider; en uzun sınırımızın Suriye ile olduğunu unut-mayın…Akan kana ekmek doğra-mayın…” demiş; Utku Çakırözer “askeri operasyon Türk ekonomisini olumsuz etkiler” demiş.
Bugünkü bu karşılaştırma yıllardır süren Hürriyet – Cumhuriyet yazarları farkını da açıkça ortaya koyuyor görüldüğü gibi; Cumhuriyet yazarları Cumhuriyet yazarı olmanın farkını ortaya koymuşlar fazlasıyla; her zaman, her yerde Cumhuriyet okunmalı; gerisi boş bir fasa fiso. Bir şey daha; sanırım içerideki yazarların dışarıdaki yazarların genelinden kafası daha aydınlık; maaşlarını kaybetme korkuları yok; ondan mı acaba?
***ODTÜ’lü kızlar türbanlı kızları kovmuş; RTE burnundan soluyor; “böyle bir şey bir daha olmayacak; işte ben bunun için üniversitelerde polis istiyorum”; kendi köpeklerinin arkasını kolluyor nede olsa. Polislerine yaptıramadığını türbanlı yosmalarına yaptıracak; savaşta her yol mubah; onlar için elbette. Ona oy verenlerin elleri kopsun inşallah; bizi bu duruma getiren o eller çünkü.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *