Press "Enter" to skip to content

Günlük 3n Ocak’17

***Akşam yat, sabaeh kalk terör haberi, yılbaşı gecesi reinaya tek kişi saldırmış, makineli tüfekle, 39 yaralı, 69 ölü, niye makineli tüfekle insanları öldürmüş ki, mırıldansaymış keşke diye açıklama yapanlar çıkacak mı acaba, merak ediyorum, bu işler aşama aşama, sen dindarlığı, kindarlığı destekleyen açıklamalar yap, sonra niye oldu diye debelen, bir ülkenin cb mertebesindeki insan böyle konuşursa sonucunun bu olacağı aşikar, metrodaki tekmeci it, parkta spor yapan kadını döven saldırgan, aşama aşama artıyor dindar kindarlar, ışid, o, bu benim için fark etmiyor, kaynağı belli, ağzından çıkanı kulağı duyacak insanın.

Yılbaşı kutlamalarına hayır diye bir pankratın fotoğrafı dolanıyor günlerdir facebookta, insanlar yılbaşının noel değil yılbaşı olduğunu içeren paylaşımlarda bulunuyor, neden, bu köpekleri, dişlerini gösteren, hırlayan köpekleri susturmak için. Diyanet işleri başkanlığı iki gün önce yılbaşı kutlamaları için şöyle demiş, “Unutmayalım ki ömür sermayesinden geçen bir yılın sonunda kendini ve yaratılış gayesini unutarak değerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı olmayan gayri meşru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz. Yeni bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür.” 

KAZA GELİYORUM DER!!!!!

KATLİAM DA!!!!

Diyanet işleri kimin köpeği, kimin köpeği ise o’dur bu saldırının sorumlusu, susma sustukça sıra sana gelecek denmesi bundandır işte, susarsanız ne zaman nereden geleceğini asla bilemezsiniz, reina da bile gelir bulur sizi, ve illa ki gelir, er ya da geç, ama susmadığınızda susturabilirsiniz.

Herkes ağzının ayarını, ölçüsünü bilecek, o nefret dilini kullananların sesleri kesilecek, derse ne diyorsun sen denecek, biz sizin camilerinizde katliam mı yapıyoruz köpekler.

Bu ülkede yılbaşı kutlamayan yüzde elli varsa kutlayan yüzde elli de var, kim kimin üstünde baskı kurma hakkına sahip? Erdoğan yargılanmalı, bilerek ve kasten milleti birbirine düşürmekten, aynen 1994’te aynı sebeple yargılandığı gibi.

***Dün akşam, yılbaşı gecesi izlediğim belgeselleri yazacaktım bugün, bu mesele çıktı piyasaya, dün kocaman bir barış dilemiştik hepimiz halbuki, konunun, asıl konnun çok dışında değil zaten yazacaklarım. National geographic trumpa karşı bir kampanya yürütüyor, seçim öncesinden beri, tufandan önce belgeselinde izlemiştik, devamında bir trump belgeseli hazırlamış, adı trumpa bakış, trumpu tanıyan ve karşıtı olanları konuşturmuş, bir tanesi dünya trumpun şeyinin etrafında dönmüyor diyor mesela, bizde böyle bir şey denebilir mi o büyüklenmiş zat için, yallah kodese gider, diyemez, dedirtmezler de ayrıca, dünya erdoğanın şeyinin etrafında dönmüyor dersem, desem neler olabilir acaba, bir deney yapalım birlikte, belgeselin sonunda şöyle diyor biri, “bence trumpun olduğu beyaz saray elli katlı olur ve altın rengine boyanır, pensilvanya bulvarında yanıp sönen ışıklar olur, başkanlık uçağı elmasla kaplanır, televizyonda hayatınız boyunca istediğinizden çok daha fazla başkanla şömine akşamı sohbeti görürsünüz, bunu dışında iyi bir başkan olabilir, ama donald trumpun gideceğini düşünen herkes çok yanılıyor.” Bu tarifle bizim başkan adayımıza da çok benziyor, hık demiş burnundan düşmüş sanki.

İzlediğim diğer belgesel iklim değşikliği ve biz belgeseli, 1 milyar nüfuslu ve 300 milyon insanın elektiriksiz yaşadığı hindistanın başbakanı şöyle diyor, “bugün dünyadaki hiçbir ülke tek başına kalamaz, bütün dünya birbirine bağımlıdır, iklim de hepimizin sorumluluğu altında, mahatma gandhi her zaman bizim vekiller olduğumuzu ve vekiller olarak ta her şeyi, doğayı korumamız gerektiğini söylerdi, biz bunların sahibi değiliz, sonraki nesillere ne vereceğiz, ben bugün kullandığım her şeyi önceki nesillerden ödünç alıyorum, dünya bana teknoloji ve kaynak konusunda yardım ederse kömürü kullanmayı bırakıp tamamen temiz enerjiye geçecek ilk insan ben olurum” ülkem için de böyle bir yönetici istiyorum, sorumluluklarının bilincinde olan, sadece parayı değil dünyasal kaynakları da düşünen bir yönetici, bu çok şey mi? 1 milyar nüfusu ile hindistan kömür kullandığı için bütün dünya için tehdit oluşturuyormuş, hindistan bunun için önemli bu belgesellerde, ayrıca çok sık elektirik kesintisi olduğu için bütün çatılar jeneratör dolu ve çok sık çalıştırılıyorlar, onların karbon salımı da çok fazla, hızla güneş enerjisine geçmeye çalışıyorlarmış, bizde bunları düşünen, dert edinen bir yönetici var mı, tam aksine hala kömür santralleri kurmaya devam ediyorlar, iğneada örneğinde olduğu gibi. Amerika da da güneş enerjisi engelleniyormuş, kömürle elektirik üreten firmalar tarafından, eyaletlerde yönetimi ellerine geçirip güneş enerjisine extra vergiler eklemişler. Kendi ülkesinde güneş enerjisine geçmeyen amerika hindistan üzerinde baskı kuruyor, güneş enerjisine bir an önce geçmesi için, çünkü hindistandaki gelir, enerji geliri amerikayı direkt olarak etkilemiyor. Deniz altı fosillerinden yapılan araştırmalarla deniz suyu sıcaklığı ile kasırgaların birbiri ile bağlantılı olduğu anlaşılmış.

Salınan her karbon, kirli hava bize felaketler olarak geri dönecek, dönüyor, miami nin sular altında kalacağı hesaplanıyor, mersinin günlerdir boğuştuğu sel felaketi nedir, deniz karayla birleşmiş deniyor, sular yüzünden, ya baş etmeye çalıştığımız bu buzdan soğuk, zehir gibi soğuk, buzullar eriyor derken, derken buzullar buraya geldi. Meğer buzullar bize geliyormuş ta haberimiz yokmuş, -12, -13, bu nasıl dereceler, sekizinde son elli yılın en soğuk gününü yaşayacakmışız, istanbul -4 olacakmış, gerçi ben bu ısı işlerine de inanmıyorum ya, yazın gölgedeki ısıyı veriyorlar, kışın da bir pundunu buluyorlardır, hiç doğru söylendiğine inanmıyorum. Yakında da bizim ünlülerle çekilen bir belgesel yayınlanacak, adı iklim meselesi.

İşin asıl garip yanı ne biliyor musunuz, dört bir yanımıza nükleer santraller kuruluyor ya, izlediğim hiç bir çevre belgeselinde nükleer santrallerin adı bile geçmiyor, ne iyi ne kötü olarak, kötü bile denmiyor, yokmuş gibi davranılıyor, hiç olmamış, yaşanmamış gibi, demek ki bu kadar tukaka.

***Hele bir akp li zındık çıksın o katliamı yapan, bu ülkede yer yerinden oynayacak.

Dolar bugün, pazartesi sabahı, 3.53 akşama Allah kerim. Ölü ve yaralıların isimleri hala açıklanmadı, açıklanmıyor, ortalığın biraz olsun yatışmasını bekliyorlar, oyalıyorlar, yoksa bunlar bombalanmış değil, hepsi bütün halinde, kurşun yarası, niye açıklayamasınlar?

***Güvenliğin, çalışanların, garip gurebanın isimleri açıklanıyor, 12 türk ölmüş, 5-6 tanesi açıklandı sadece, hiç mi kalantor çocuğu yoktu, ölmedi, yaralanmadı, istanbul şu an yoklama halinde olmalı, yani kaymak tabaka, burada diyebilenler kurtarmış demektir paçayı, yılbaşı piyangosu unutuldu, asıl yılbaşı piyangosu bu çünkü, ama kime vurdu değil de kimi vurdu şeklinde, aileleri de istemiyordur büyük ihtimalle, kim adının böyle bir durumla anılmasını ister, üstelik o tabakayı düşünürsek, bahçeli her olay gibi bu olayda da amaçlarına ulaşamayacaklar dedi, amaçlarına ulaşabilmiş sayılmaları için kaç can daha ölmesi gerekiyor, bir sayı versin de bilelim, serseri, ne zaman bir olay olsa ilk yetişen süleyman soylu oluyor, hızır gibi, 15 temmuz, büyükelçi, reina, hem ankara hem istanbul, bu ne hız, çetrefilli, haber kaynakları çok mu güçlü ne? Büyükelçinin katili polisle tanışık olduğunu da unutmadık tabi.

Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez yılbaşı kutlayanları ve kutlamaları hedef göstermekle suçlanıyormuş, hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, görmez sahibinin sesi, o sesin aslına diksinler gözlerini, görmez gider yarı görür gelir, ne fark eder?

***Reina katliamı için sosyal medyada iyi oldu diyenler sıkıştırılacakmış, kendi abuk subuk laflarını nerelere koyacağız, nelerle cezalandıracağız, o abuk subuk laflara çanak tutan kendileri değil mi, mırıldanma, dindar kindar, bu lafları ben mi ettim, bu millete nifak tohumlarını sokan, o itleri sosyal medyada bile afkurtacak kadar kışkırtan, milleti birbirine düşüren onlar değil mi,  arkasında onlar olmasa o itler öyle azabilir mi, azdırıp azdırıp şimdi niye yaptın, niye söyledin diye cezalandıracaklar mı, bu ne kaypaklık!

Bu millet yüz yıldır böyle yaşıyor, senede bir gün eğleniyor, sadece senede bir gün, o mu battı gözüne, paranoyak manyak kara cahil, dünya senin bildiğin dünya değil ve senin şeyinin ucunda dönmüyor, anlayabildin mi şimdi, tükürdüğünü yalar, öne saldığın it, köpeklerini geri çekersin öyle, mırıldanmanı, dindarını, kindarını at cebine, defol git, bizim senin gibi nifakçı, nefret tohumları saçan bir megalomanyakla işimiz olmaz. Bu sefer sıçtı, benden söylemesi. Kim paklar bilemem, ne kılıçdaroğlu ne bahçeli, ikisinin de canı cehenneme.

Oradakilerin yarısından çoğu islam ülkelerinden gelmiş, bu sayede bunu da öğrenmiş olduk, niye gelmişler biliyor musun, ülkelerindeki senin gibi bağnaz yobazlar yılbaşı kutlamasına müsade etmediği için, Türkiye uygar bir ülke olduğu için, camilerde ezanlar okunurken insanların yılbaşında eğlenebildiği bir ülke olduğu için, bu da mı bir şey anlatmıyor sana, kaz kafalı, sen ne anlarsın zaten, kara cahil.

Bir sen mi değiştireceksin her şeyi, bir sen istedin diye koca ülke insanı yılbaşında eğlanmekten, mini etek giymekten, parkta spor yapmaktan vaz mı geçecek, parklara spor aletlerini koyan senin belediyelerin değil mi, üstlerine erkekler içindir diye yazsana madem, yaz da yüzünü gözünü parçalayalım, sıkıyosa yaz, senin ülkenin denizlisinde kadınlar erkek pisuvarlarını, erkek şeylerini görüyorlar, bunu dert etmedin de spor yapmayı mı dert edindin kendine, manyak. Dünya, Türkiye senin şeyinin etrafında dönmüyor, dönmeyecek bunu o kalın kafana sok. Çekirge kaç sıçrar bilirsin değil mi, sana bu kadarı çok bile.

Ölü, yaralı, hepsini hazmettik bir nebze de olsa, ya o caninin kaçışı, onu nasıl hazmedeceğiz, o 7 dakika boyunca hiç mi insan geçmedi reinanın önünden, orası dağ başı mı, üstelik yılbaşı gecesi, iki ölü yatıyor sokak ortasında, arabalarda mı geçmedi, karakol yakındaymış, kalleş herif, elini kolunu sallayarak çıkıp gitmiş, o iş te bir muamma, adamın fotoğrafları var, videoları var, onu da geç, selfie videosu var, üstelik taksimde çekmiş, ama ne milliyeti belli ne de adı, sanı, kendi mi yolladı acaba o selfie videoyu, dalga geçer gibi, hal böyle olunca başka bir şey gelmiyor aklıma.

*Kırgızmış, bugün, aynı gün açıklandı.

***Binali Yıldırım, bütün hayat tarzları, bütün inançlar, bütün düşünceler devletin güvencesindedir demiş bugün, mırıldanmadan, açık, net ve anlaşılır bir biçimde, ha şöyle, yola gel biraz, tükürüklerini yalamaya devam. hdp milletvekillerinin konu hakkında fikir yürütmeleri komik oluyor, anlaşılan onlar bile insafa geldi yaşanan vahşet karşısında. Hatta o kadar ki içişleri bakanı süleyman soylunun istifası için gensoru bile vermişler, bu ülkenin güvenilirliği onları çok ilgilendiriyor demek ki, güvenilir bir ülkenin huzurunu bozmak çok daha etkili olduğundandır, deli deliyi görünce sopasını saklar, ışidi görünce iyi terörist oldu pkk. Sarıyer belediye başkanı şükrü genç bu ülkede yaşamak isteyen herkes hiç bir yere gitmeden saflarını sıklaştırmalı dedi, başka çare yok, kalmadı, bırakmadılar.

***Trabzon duraklarında 1 ocak islamın değil isyanın yılbaşısıdır, sakın unutmayın diye yazan afişler asılıymış, büyük boy afişler, belediyenin izniyle elbette, son durumdan sonra kaldıracaklarmış, bi zahmet, çok azmışlardı, başlarına geldi. Katil dışarı çıkarılanlarla birlikte çıkarılmış, ilk gurupta, polisin hiç mi aklına gelmedi aralarında olabileceği, bir kimlik kontrolü bile yapılmadı, gerçi çoğunluk yabancı olduğu için o da zor ama ne bileyim öyle elini kolunu sallayarak gitmiş olması beni fena halde sinir ediyor.

Sağ kurtulanlardan biri polisler sağ olanlar elini kaldırsın dedi, güvenemedik, kaldırmadık demiş, geldiğimiz nokta bu işte, polisin bile güvenilirliğinin sorgulandığı nokta, neymiş demek ki, ölüm, ölüm korkusu karşısında herkes eşitmiş, cebindeki yeşile bakmıyormuş ölüm, bir fark yokmuş onunla bunun arasında, artık bunu anlamalarının zamanı gelmişti, anladılar, sen oğlunu askere göndermemekle ölümden kurtarabileceğini sanırsın ama ölüm gelir reinada bulur onu, kelebek ödüllerinde star haber sunucusu nazlı çelik güney doğuda ölen askerin, polisin bizden bir farkı yok dediğinde ne dediği tam olarak anlaşılamamıştı, şimdi anlaşılmıştır artık, bu durumda o büyük adamı anmadan geçemeyeceğim, hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh bütün vatandır, kendini büyük adam sananın da biraz olsun sesi kesildi bu sayede, konuşacak yüzü mü kaldı, binaliyi konuşturuyor, bin ali diyor, bin ali biniyor, in ali diyor in ali iniyor, derken böyle böyle günler birbirini kovalıyormuş. Burada kulaklarımız dinlendi hiç değilse gibi kötü bir espri yapmayacağım tabi, üzgünüm, her üzülenle ben de üzgünüm, cebinde yeşil olup olmaması benim için de bir şey değiştirmiyor, her can bir insan ve pisi pisine ölüm, ölümler. 

Anla, şanla yaşayıp çocuğunun cenazesini gizlice kaldırmak durumunda kalmak, sırf o anla, şana leke sürülmesin diye, zor dostum zor. Bilenler biliyor tabi, yoklama sonuçlanmıştır artık, burada diyemeyenler bellidir, biz bilmiyoruz, hepsine Allah rahmet eylesin.

ışid dergisinin kasım ayı kapağı boğaz köprüsü yakınındaki teröristmiş, yani reinada, bir başka resim daha var, bir sonraki ayın kapağı olmalı, istanbul üniversitesi, sıra orada olmalı.

Zeytinburnu o ve onun gibi türki ülkelerden göçenlerle doluymuş, bir evde 20-30 kişi barınıyorlarmış, öyle ki kendi insanlarının esnaflılğını kendileri yapıyormuş, tıpkı suriyelilerde olduğu gibi, hangi birini ayıklayacaksınız, trump meksika ile aralarına duvar öreceğim dediği için kazanmış, ve müslümanları almayacağı için, bizimki doldurdukça dolduruyor, yine kaybetmiyor, yine kaybetmiyor, bu nasıl iş?

***Hülya Avşarın canı çok sıkkındı bugün, mutlaka vardır içlerinde tanıdıkları, ölü, yaralı veya kurtulanlar arasında, cidden çok sıkkındı, hiç bu kadar sıkkın görmemiştim, kendi de oradaydı belki, kim bilir, senin, benim bildiğimden çok daha fazla şey bildiği kesin, o gizli gizli gömülen 6 kişinin kimler olduğunu, kimlerin çocukları olduğunu biliyordur mesela, veya yaralıların, hastane ziyaretlerine bile gitmiştir, 15 temmuzda hastanelerden çıkmadı haberciler, yetmedi evlerinde ziyarete gitiiler, şimdi bir tane bile yaralı haberi yok, neden, haber alma özgürlüğümüze ne oldu, genel olarak bir kıpırtı yok zaten magazin dünyasında, hepsi sükut içinde.

Bugün çarşamba, o günden, cumartesi gününden beri hiç konuşmamış erdoğan, bugün konuştu, yüzü çok asık, yaşam tarzlarına sistematik bir müdahale yokmuş, öyle dedi, mırıldansaymış diyen kendi adamı değil mi, dindar, kindar diyen kendi değil mi, sistematik sayılabilmesi için her an, her gün mü söylenmesi gerekiyor, bizi sevr le tehdit etti, ikinci sevr le yani, daha üç gün önce lozanı beğenmiyordu, şimdi bizi savrle tehdit ediyor, ülkeyi getirebildiğin nokta bu işte senin, sevr, sanki o olmadan bu cumhuriyet hiç varlığını sürdürmemiş gibi kendini kıymetten sayıyor olmalı, sen olsan da olmasan da biz var olmaya devam edeceğiz, o adını bile ağzına almamaya çalıştığın Atatürk’ün ışığı ve iziyle, sana ihtiyacımız yok, hiç olmadı zaten, kendini nerelerde görüyorsa, beceremiyorsun işte, bu iş sana göre, senin altından kalkabileceğin bir iş değil, kapasite meselesi, bir yanlış seçim, yanlış adımsın Türkiye için, o adım geriye doğru çünkü, timsah gözyaşları döküyor, köprüyü geçene kadar, bir geçsin hepimizi sıraya dizecek, ondaki kin ve nefret bunların hepsine müsait, cumhuriyetin sınırları içinde bir cb iken bunları yapabildiğine göre başkan olursa olabilecekleri bir düşünün, nasıl sistematik bir hale getirilirmiş onu bize göstereceğine her bahse varım, ikinci gün kendini padişah ilan eder, uşakki tarkatı lideri cumhuriyet yıkıldı, erdoğan birinci padişahımız diyerek bunu ilan etmiş bile, az önce tuncay özkan paylaşmış.

Meseleye nereden gireceğini şaşırmış olmalı, yediğin ekmeğe ihanetten giriyor, sen yokken açtık ta sen mi doyurdun bizi, cehalet işte, nerede, nasıl konuşulur onu bile bilmiyor, asıl ihanet sana ihanet etmeyip Atama ihanet etmektir, sen kim, Atam kim, bu ayrıştırmayı yapan, bu ayrıştırma ile ayakta durmaya çalışan sensin, sendin, bir seçim hakkım, şansım olduğuna göre seni değil tabi ki Atamı seçiyorum.

Tam da bokumuzda boğulurken, bu yaşadıklarınızın tam açılımı bu, biri bokunuzda boğulun demiş, çok mu büyük laf etmiş, belli ki yılbaşı akşamı sarhoşmuş, bir laf etmiş, dindar ve kindarlarınız hemen meseleye sahip çıkıp linçe kalkışmışlar, yazıklar olsun, ne diyeyim, bir sarhoşun zavallılığını bile göreneyecek kadar zavallılar. 

***Soner Yalçın reina için “Gereksiz kaba tartışmaları bırakıp teröre, emperyalizmin büyük oyunu’na karşı birlik olmalıyız.” demiş, bu adamın kafası çok karışık galiba, sanki ülkede her şey yolunda, sanki ülke güllük gülistanlık ta bunları söylüyor, 15 temmuzda da akp ye destek vererek mitinge de gitmişti, bir garip, gizli akp li, yazdıklarınn yarısını kendi için yazıyor zaten, sadece kendisi anlıyordur çünkü, anlaşılmaz biri.

Çok mu iyi yönetiliyoruz da, soner yalçın, emperyalizmin bu oyununa gelmeyelim, belki sen kişisel olarak iyi yönetiliyorsundur, insanlar bu açlık ve sefalete zorunlu kaldığı müddetçe senin de hayatın garantidir belki, zulüm arttıkça senin de maaşın artıyordur doğru orantılı olarak belki, bilemem, insanlar daha çok sığınacak kapı aradıkları için tiraj artıyordur mesela, bu da maaşlara yansıyordur, herkes için bir ikinci maaş alma söz konusu da olabilir tabi, bunu da bilemem, bu yüzden, maaşından dolayı fark etmiyor olabilirsin, ben yazayım, asgari ücretin 1400 lira olduğu notunu düşeyim ama önce, günümüz şartlarında büyük şehirlerde arabasız yaşanabilir mi, çok zor, bir dolu sefalet demek arabasızlık, arabanın kendi fiyatını geçtim, bir depo benzin 200 lira civarında doluyor, eşittir 7 depo benzin, bir insanın ayda 2-3 depo benzin kullandığını düşünürsek geriye kalan kaç para, asgari ücretin yarısı, hız sınırını bir kez bile yüzde otuz aşmanın bedeli ne kadar biliyor musun, 400 lira, onu da ödedin, ne kaldı geriye, kalanının bozdurup bozdurup harcarsın herhalde, her çukurda patlayan lastiğini, yazlık kışlık lastiğini, eskiyen lastiğini ne ile değiştireceksin, muayene masraflarını, çarpmasını, tamirini, sigortasını, kaskosunu, bir ev kirası olmuş bin lira, bir evin zorunlu aylık giderleri yine bin lira, ısınma, elektirik, su vs, nereden yağıyor bu paralarda insanlar yaşayabiliyorlar, hayretler içindeyim doğrusu, özellikle son on, on beş yıldır maaşlara yüzde beş zam, her şeye yüzde beş yüz zam şeklinde yaşıyoruz, para mı kaldı insanlarda, eridi gitti, üç kuruşa takla atıyorlar bir ay boyunca, boğaz tokluğu bile değil o para, direnme, karşı çıkma, grev, lokavt, sendika, pazarlık hakları var mı insanların, yok, karşısında koca bir polis devleti, coplar, gaz, su sıkmalar, eskiden vardı ama, senin de benim de yaşlarımz müsait o günleri hatırlamaya, yanıldığım, atladığım bir şey var mı, sanmıyorum, günlerin bize getirdiği baskı, zulüm ve kan, biz zaten emperyalizmin oyunu içinde yaşarken emperyalizmin oyununa düşmemek nasıl bir şeydir? Benim yaşadığım, gördüğüm hayat şartları bunlar, seninkiler farklı herhalde, bizler bu şartlarda yaşarken sen hala emperyalizmin oyununa gelmeyelim dediğine göre.

*”bu suçlama, çift maaş, artık hepimiz için mümkün, ben sana, sen bana, asıl doğru bulunana kadar bu böyle, kimse kişisel olarak algılamayacak bunu, toptan hayatımız için, lafımı da gözümü de budaktan sakınmam, bu böyle biline, isteyen de bana sakınmasın, ben her türlü ortadayım, her türlü lafı karşılarım, ben buradayım ve her şeye açığım, hodrimeydan, 7 yıldır yazıyorum, 7 yılda 7 milimlik bir sapma gören söylesin, döneklik kitabımda yazmaz” 

Buradan, bu konudan devamla, bu hafta verem haftasıymış, her yerde verem bilinçlendirilmesi yapılıyor, biz veremi geride bırakmamış mıydık, verem savaş dispanserlerimiz kapanmıştı en son, ne oldu da verem yine hayatımıza girdi, nurselin yemek programını izliyorum, 29 yaşında bir kız çıktı geçenlerde, ankarada okumuş, yurtta kalmış, hukuk okumuş, verem olduğu için okulu uzamış, yine yurt arkadaşlarından veremden ölenler olmuş, bu kız iyileşmiş, bu ne demek, verem geri hortlamış demek ki, ama üstü örtülüyor, veremin mikrobik olabildiğini ama asıl başlangıç sebebinin sefalet olduğunu hepimiz biliyoruz, bir ülkede birileri verem olacak derecede sefalet içinde yaşıyorsa o verem gün gelir senin de kapını çalar, bundan kaçış yok, suriyelilerle de geldiği düşünülüyor, ki getirip onları da sefalete mahkum edersen aynı şey olur, ama bu kızın verem geçmişi suriyelilerin gelişinden önce, ben de yıllarca öğrenci yurtlarında kaldım ankarada, 83 sonrası, verem diye bir şey duymadık, ki bilinen en kötü zamanlardı, demek ki bu dönem ondan da kötü, peki bu geri dönüş niye diye soracak olursanız bir üstteki paragrafta yazıyor bunun cevabı. Emperyalizmin asıl oyunu bu işte, bizi tekrardan verem edecek kadar sefalete sürüklemek.

Ben bu ülkede yaşamamın bedeli olarak ekmeğe vergi öderken zengin pırlantayı vergisiz alıyorsa, yatı olan zengin benim arabama aldığım mazotu benden daha ucuza alıyorsa bu adil bir yaşam mıdır? Hangi insanlıkta, dinde yeri var bunun, fakirden alıp zenginden almamak, fakirden alıp zengine vermek, bunlar ne dindar, ne de fakirden, milletten yana olduklarına göre, zenginin yandaşı olduklarına göre bizim onlarla işimiz olmaz, asıl oyuna gelmememiz gereken nokta bu. Hangi iyi politikalarına dayanarak emperyalizmin bu oyununa gelmemeliyiz acaba?

Biz burada bunları konuşurken akp kızılay, yeşilay, darülaceze, darüşşafaka, türk hava kurumu taşınmazlarının türgev ve ensar vakfına geçişi için uğraşıyormuş mecliste, haberin var mıydı, hangi emperyalizmden bahsediyorsun sen, burnunun dibindeki emperyalizmi gör önce.

***Avlanıla avlanıla av olmamayı öğrenmeye başladık galiba, dün izmirde asıl amaçlarına ulaşamamış teröristler, bir fedakar polis onları engellemiş, nur içinde yatsın, iki terörist gebertilmiş, ava giden avlanır bazen, iyi olmuş, canıma değsin,  

***Pazartesi sabahı 3.53’tü dolar, reina sonrası, yazmıştım, bugün cuma sabah ve 3.65 dün o yaptıracağım dolabı sordum, yılbaşından itibaren yüzde otuz dört zam gelmiş, eğer dolar inerse geri iner diyor adam, ama dolar değil inmek çıkmaya devam ediyor, bir hafta önce alsam bin liraya alacağım şeyi şimdi bin üç yüz kırk liraya alacağım, almadım, bütün alma iştahım kaçıyor hal böyle olunca, göz göre göre kazık yemek hoşuma gitmiyor, bendeki para aynı, etraf uçuşta, maaşlara dolar zammı yapılması gerek bu iş böyle gidecekse.

Herkes olmuş ucube, sizi kazıklamanın peşinde, aldığım iki kilo hamsinin içinden 76 adet yavru istavrit çıkınca oğlumla geri yolladım, istarvitleri, yarım kilo gelmiş, parasını almış oğlum, 8 lira, ama mesele olan sekiz lira değil tabi, zaten onun için oraya gittiğinde sekiz lira yakar araba, mesele olan hakkını korumak, aptal yerine konmamak, aptal olmadığını yüzlerine vurmak, iki kiloda yarım kilo fire çıkar mı, olacak iş mi, keriz yetine koyuyorlar iyice milleti, aldığım yer de çayyolu çağdaş sözüm ona, güvenilir market sanki, aldım, ertesi gün pişirdim, ertesi gün de yolladım, geç getirmişsiniz demiş adam pişkin pişkin, özür dileyeceği yerde, geri karıştıracak hamsilerin içine demek ki, geçen bayat olduğu için attığım yetmedi bu sefer de yarım kilosunu çöpe atacağım, olur, kazığın nereden, ne şekilde geleceği hiç belli değil artık, gözümüzü, kulağımızı iyi açacağız artık. 

***Yaşam tarzlarımza sistematik bir müdahale edilmiyor dediğinde bunu isteyen istediğine istediği gibi tecavüz edebiliyor olarak anlayabiliriz mesela, daha yeni ankarada halk otobüsünde bir kadına tecavüz edilmiş, çocuk tecavüzlerinin ardı arkası gelmiyor, bu anlamda yaşam tarzlarımıza müdahale edilmdiği bir gerçek, yaşam tarzlarımıza müdahale edilmiyor da kadri gürsel niye içerde, ve diğer cumhuriyet yazarları, dingonun ahırı, babasınn çiftliği gibi kullandığı sürece bu devleti ve olanaklarını, varlıklarını, sorun yok, biri çomak sokmaya, laf söylemeye kalksın gözleri parlıyor, bir deli gibi, bir dolu yanlış politikası oldu, o yarım aklıyla, pkk, ışid, öso, suriye, hepsinden geri döndü, yaptıklarını yaladı bir güzel, ama bunlara laf denebiliyor mu, eleştirilebiliyor mu, denemiyor, diyen olursa yallah kodese, söyleyenlerin can güvenliği var mı, yok, çünkü despot, çünkü diktatör, tüm Türkiye’nin, hatta dünyanın şeyinin ucunda döndüğünü sanıyor, bunak ahmak, dediğim dedik çaldığım düdük, son torba yasa ile sosyal medyayı polise devretmiş, işimiz Allaha kalmış, hepimiz için tehlike, patlamaya hazır bir bomba niteliğinde kendisi, hangi serbest yaşam tarzından bahsediyor, düşünceleri serbest olmayanın yaşam tarzı serbest sayılabilir mi?

Hangi zamanda yaşıyoruz ki insanları despotlukla durdurabileceğini sanıyor. Bir reina patladı, yüzü alı al, moru mor oldu, yeri çok mu sağlam sanki, herkes oynak zeminde, bir yanlışa bakıyor hayat, kimse kara kaşına kara gözüne bakıp affetmiyor, sussa da sandıkta soruyor hesabını, 7 haziran seçimlerini ne o unuttu ne de biz, topun ağzından döndü, bahçeli sayesinde.

***Dün osman müftüoğlu ntv de, yaşasın hayattta insülin direncini anlattı, çok bilgili bir doktor, bütün gün bir şey yemeyip bir öğünde çok yiyorsanız bu bir göstergeymiş, bunu zamanında çok yaptım, artık yapmamaya gayret ediyorum, sabah kalkınca kahvaltı ediyorum en azından, ve gün içinde de aç kalmamaya dikkat ediyorum, biraz olsun, eskisine oranla yani, devamlı hamur işlerine, şekerli şeylere elin gitmesi de insülin direncindenmiş, bunlar bağımlılık yapıyor vücutta ve ister istemez onlara doğru çekiliyorsun, sen direnmeye kalksan yanındaki direnemiyor ve ona ayak uydurarark sen de pes ediyorsun, makarna, pilav veya sebzenin maddi değer olarak bir farkı yok, hatta pirinç daha pahalı sebzeden, ama yenmeyen sebzeler, atılan yemekler bir süre sonra kırıyor direncinizi ve teslim oluyorsunuz makarna, pilava, her gün yese bıkmayanlar da olunca etrafınızda pişiriyorsunuz el mahkum, son olarak yumuşak nitelikteki yiyecekleri yiyemediğimizi keşfettim, yutma, yutkunma sorunu yaşıyoruz yumuşak dokulu yiyeceklerde, sadece çocuklarım değil ben bile yiyemiyorum, her kış pişirdiğim pırasalar, kabak tatlıları çöpe gidiyor, isteyerek pişirmeme rağmen ben bile yemiyorum, ıspanak, patates püresi de dahil, son olarak çareyi yumurtalı pişirmekte buldum, pırasa ve ıspanağı, yemek 2017’de yazılı, bal kabağını da çorbalık olanından alıp çorbasını yapıyorum, ben içiyorum, kendime özel, ne yapayım, yemeyene zorla yediremem, bel çevresi genişliği insülin direncini gösterirmiş, gıdık kalınlığı, ense kalınlığı, genel olarak üst bedenin kilolu oluşu, bacaklar ince üst beden geniş, sırtta kahverengi lekeler olurmuş, bu durumda bende de var, bütün belirtileri var çünkü, hatta miyom sebebiymiş, genç kızlarda bile, aşırı kıllanma, sivilce, adet zorluğu insülin direncinin göstergeleriymiş, çaresi un ve şekerden, makarna, pilavdan elini çekip sebzeye, salataya yönelmekmiş, birde sebzeyi reddeden, yemekten görmeyenler var ki bunlar kronik vaka ve onlar için yapılabilecek çok bir şey yok, taze fasulyeyi bile yemekten saymaz, yemezler, yeni nesil öyle, çocuklarım da, koy önlerine eti, makarna, pilavı, her gün yeseler her gün niye bunu yiyoruz bile demezler, önlerindeki, yemeğin yanındaki salatayı bile görmezler, sen dersin ye çocuğum diye, habire, her seferinde. Her soruşumda “makarna pişir, çorba pişir, işim var, ödemem var”diyenin de katkısı olmuştur elbette bu oluşumda, o. ç. anmadan geçemiyorum işte görüyorsunuz, her sapakta karşıma çıkıyor, arada bir fatihasını okumakta fayda var. Kişisel katkı payım da var elbette bir karbonhidrat bağımlısı olarak, severek ve tabaklar dolusu yediğimi inkar edemem, param varken gelsin baklavalar, pastalar, param yokken makarna, pilavlar, iştah problemim yok Allaha şükür, sonuç aynı ama, değişmiyor, hepsi karbonhidrat deposu her türlü. İsteksizlikten bir şey yiyip içmeden geçirdiğim gün de çok oldu, bu da insülin direncinin, sebep ve sonucuymuş. Üç birim sebzeye karşılık bir birim et diyor osman müftüoğlu, nerede? Makarnayı kendileri de yapabiliyorlar nasıl olsa, size minnetleri yok. Yüzde kırk hareket, yani hareketli bir yaşam ve yürüyüş, yüzde kırk beslenme, yüzde yirmi de ilaç tedavisi imiş yapılması gereken, yüzde seksenle iş başa düşüyor yani.

Bu da demek oluyor ki yıllardır bize yutturulan ve en alt ve geniş kesimi tahıllar olan besin piramidi yanlışmış, en altta sebzenin yer alması gerekiyor, ama bu beslenme biçimi yemek sektörü, piyasasıyla da desteklendiği için, et ve ekmek, baş etmek çok zor, çocuklar dışarda gördüklerini yemek istiyorlar daha çok.

***Ceyda Düvenci yeni yıl için “yeni yılın en büyük hediyesi ailemiz, yuvamız, sağlığımız, maddi şeylerin peşinde koşmayı bırakalı uzun zaman oldu, benim için öyle değil artık, ihtiyaç boyutunda harcamalarım, fazlasının, hele bu dönemde, çok fuzuli olduğunu düşünüyorum” demiş, ben de ona fazlasıyla katılıyor ve ceyda düvenci bile böyle diyorsa demek ki oldukça ciddiye almalıyız durumu diyorum, para savurmanın hiç zamanı değil, doların ilk çıktığı andan beri piyasa durdu zaten, bayat balıktan hatırlayın, yılbaşı bile canlandıramadı yeterince, konuşurken makyajzsızdı, alnını kapattırmış diye yazmıştım ya, değilmiş, onun da alnı hala açık, makyajla örtüyor olmalı, nurselin de alnı açık, pek çok ünlünün öyle, fönden olduğunu yazmıştım.

***Yazın bile yangın çıkmayan trabzonda kış günü orman yangını çıkmış, katar emirinin paralarının aksisedası duyulmaya başladı. Katar da yol kenarlarında büyük boy ilan tahtalarında trabzonda satılık emlak afişleri varmış, facebookta dolanıyor o afişin fotoğrafı.

***Neyse ki o soğuk hava dalgası ankaraya kadar ulaşmadı, zaten ne zamandır -11, -13 arasıydı gece ısısı, hala öyle, bu kadarına razıyız, daha da düşmesin de, balkanlardan, sibiryadan gelen soğuk hava kütlesi ankaraya ulaşıyordu, avrupadan gelen ulaşamadı, istanbula kadar gelebildi, çok şükür, biraz da istanbul boğuşsun karla, pek sevindirik olmuşlar kar görünce, kara dalış, karın içinde yüzenler,  şu an on, on beş santim kar var burada, çok değil, önümüzdeki bir hafta sıcak olacakmış, gece -3 sırtımız yere gelmez artık, sonra yine soğur gerçi ama bir daha bu kadar soğumaz umarım, iliklerimiz dondu resmen, ankaraya bu kadar kar yağmayalı uzun yıllar oldu, son 10, 20 yılın en karlı kışını geçiriyoruz, daha da eskiden çok daha fazla yağardı, o zaman küresel ısının normal haliydi demek ki, sonra ısınma oldu, şimdi ise buzulların erimesinin etkisiyle tekrardan soğuma, buzulların erimesinin bittiğinde kavrulmaya hazır olun, o zaman sıcaktan bizi kimse kurtaramayacak.

***Pazartesi, dolar 3.75, bakalım on gün sonra, ayın yirmisinde binali yıldırımın söylediği gibi trumpun devralmasıyla bu çıkış duracak mı? O on gün içinde 4’ü görecekmiş gibi gidiyor.

 ***Mecliste yaşanan akp showla 338’i bulmuşlar, yaşa bahçeli yaşa, adın yazılacak her kara taşa. İtaat et, rahat et demiş binali, oylama sırasında, kendi yaşam felsefesini dile getirmiş olmalı, düşünme, yap diyor yani, bunu diyen başbakan, niye başbakan olarak atandığı ve bütün o akp lilerin ne nitelikte olduğu ortada, hepimiz Allaha emanet bu firavunların elinde.

Nasıl bir gaflet ve delalet içinde olduğunun farkında bile olmayan, düşünme, idrak etme yetisi olmayan bir mv sürüsü, bunu açık açık söylüyorlar zaten, sürü olduklarını, itaat et rahat et diyerek, sen düşünme, senin yerine düşünen var nasıl olsa, sığır sürüsü, o da çoban, çobanım demedi ya boşu boşuna, çobanlık felsefesi ile götürüyorlar işi, çoban sülo’dan feyz almış olmalı, çoban düşünür, bu yöne gideceğiz, sürüyü önüne katar, giderler, aynen öyle, diyelim ki başkan oldu, bir sorun çıkmadı, haklarını ihlal etmedi, elbet bir gün yerine biri geçecek, kazık çakacak değil ya dünyaya, yerine gelen o sınırsız hakları ihlal eder, bizi uçuruma sürüklerse ne olacak, kim verecek bunun hesabını, o sığır sürüsü mü?

Mecliste kabul görüyor da, bakalım millette kabul görecek mi, birde işin o yanı var, anket sonuçları başkanlığa %58 hayır çıkmış, millet onlar kadar sığır değil demek ki!

Allah onu bize çoban olarak göndermiş, bize akıl, irade vermemiş, ve o sığır sürüsüne, bir ona vermiş, kuranın ilk emri oku, ikinci emrini de yaz olarak demesi laf olsun diye, rasgele bir şeyler uydurmuş işte, okumak yazmak ta neymiş, okumak ve yazmak için düşünmek gerekir, çobanımız bizim yerimize de düşündüğüne göre, ve tabi ki sadece bizim hayrımıza, çünkü Allahın elçisi, kendini çoban ilan etmedi mi, ben demedim, kendi dedi, bizim okumamıza ve yazmamıza ne gerek var.

Yoksa siz kuranı, kuranın gereklerini unutup, yok sayıp erdoğana mı tutundunuz, bunun Allaha şirk koşmak demek olduğunu biliyorsunuz değil mi? Allahın verdiği aklı kullanmayıp aklını kiraya vermek, bir başkasının senin yerine düşünmesine izin verip  ona riayet etmek, körü körüne tapınmak, bir puta tapar gibi, Allaha şirk koşmaktır.

Bir lidere inanabilirsin, güvenebilirsin, ama her lider sonuç olarak bir insandır ve hata yapma payı vardır, bu olduğunda, hatası görüldüğünde dahi kopulamıyor, eleştiri noktasına gelinemiyorsa işte bunun adı puta tapmadır, şirktir, onca hırsızlık, dalavere tapelerinden sonra, veya aklının ermediği bir başkanlık sevdasından sonra hala ona destek veriyorsan sen puta tapıyorsun ve bunun hesabını Allah önünde vereceksin. Ben de körü körüne kılıçdaroğlu na inanırsam bu da bir şirktir, aynen onun gibi, ama ben bir sorgulanırsam sen iki sorgulanırsın, hani lafta dindarsın ya, gerçekte demiyorum, lafta, para sıfırlayan bir adama inanan gerçekte dindar olamaz çünkü. Bu sayede sizin dindarlığınıza da şüphe suyu karıştı, bir yalancıya, sahtekara, düzenbaza, oğluna paraları sıfırla diyene inanandan dindar mı olur? Ne abdestiniz tutar sizin ne namazınız kabul görür, cünup cünup namaza duracağım diye Allahın karşısına çıkmaya kalkmayın bari, bizden utanmıyorsunuz hiç değilse Allahtan utanın.

Unutma, onun günahları senin de üstünde, ona destek verip arka çıktığın için, sen iyisi mi namazı mamazı boşver de işe tövbe etmekle başla, bu çok daha yerinde olur. Namaz kılarak bunlardan hangisini kandırabilirsin, beni mi, kendini mi, Allahı mı, sadece kendini kandırırsın, kendini kandırmaktan vaz geç, bu sana iyi gelmez, hem bu hem de öbür dünyada, bunları sana yazdığımı biliyorsun değil mi, senin nezdinde bütün senin gibi olanlara yazıyorum, aslına bakarsan seninle aramızda çok mesafe olduğunu sanmıyorum, en azından düşünsel olarak, birazcık beynini aralaman yeterli olur ne dediğimi anlaman için.

***İklim değişikliğini aklımızdan çıkarmıyoruz, çıkarırsak güme gideceğiz çünkü, ben şimdi anlayabildiğim kadarıyla bir kez daha üstünden geçeceğim, düyaya güneşten gelen ısının dünyadan geri çıkışı karbon tabakası tarafından engellendiği için gittikçe ısınıyormuş dünya, en büyük karbon salgılayıcısı kömür, ikinci petrol, üçüncü doğalgaz, dünyayı karbon açısından kirleten ilk üç unsur amerika, çin ve orman katliamı, üçüncü sırada orman katliamı var, ormanların yok edilişi, biz, yani amerika et yiyor, et, yani sığır yetiştirmek için gerekli olan alanları brezilyada yağmur ormanlarını keserek, ardından yakarak açıyorlarmış, meralar yapıyorlarmış kendilerine, on günde 142 futbol sahası büyüklüğünde yer açmışlar, devlet görevlileri peşlerinde ama yetişemiyorlar, testere en büyük düşmanları olmuş, orman yok edildiğinde var olan karbonu tutan ciğerler de yok ediliyor, birde yakılırsa tuttuğu karbon da dışarı salınıyor, gelecekteki tutacağı karbonlar da son buluyor, ve o hayvanlar için yem de yetiştirmeleri gerekiyor, ne kadar az et yersek, ne kadar az elektirik kullanırsak, ampullerimizi led ampullere çevirirsek dünya bir o kadar daha uzun yaşayacak, bizim yapacaklarımız yeterli değil tabi, kömürle elektirik üreten santrallerden vaz geçilmesi de gerek, bizim elektirik üretimimizin yüzde 35’i kömür santrallerinden sağlanıyormuş, yüzde 25’i de hes’lerden, hes’ler doğaya zararlı değil ama doğal görünüme, yaşam biçimine ters, çevreye olan etkileri kötü, ve barajları da kapsadığı için bu yüzde 25, hiç verimli bir alternatif değil hes’ler, artvinde oldukça büyük bir hes gösterdi, 13 bin evin elektiriğini karşılıyormuş, bir şey değil ki, 13 bin ev nedir, o bölgeyi bile ancak karşılar oradaki bütün hes’ler, güneş ve rüzgar enerjileri desteklenen, favori olan, belgeselin sonunda kadın bir ağaca sarıldı, yağmur ormanlarında, kollarını tamamen açmasına rağmen ağacın tek yüzünün sadece orta yerini kaplayabildi, belkide tüm gövdenin altıda birini, altı kişi elele tutuşsa ancak kaplar yani çevresini, o an tutamadım kendimi, ağladım, nasıl kıyıyorlar o yüzlerce yıllık yaştaki ağaçlara, böyle işte, unutmayın dünyayı, yaşlı dünyamızı.

Sevindirici bir haber de var, rüzgar enerjisi maliyetleri üçte bir, güneş enerjisi maliyeti yüzde seksen azalmış, Türkiye’de, yazın karadenize gittiğimde bütün çatılarda güneş enerjisi vardı, çok ta memnunlar, hes’lere inat yaptırıyor olmalılar, karlıdırlar da ayrıca.

Lafta veya değil, bilemem, yağmur ormanlarında, brezilya da orman katliamı devlet güçlerince engellenmeye çalışılıyor, bizde devlet eli ile yapılıyor, alenen, son olarak trabzon, sürmene örneğinde olduğu gibi.

***Perşembe sabah, dolar 3.92, vah başımıza gelenler, eridi gitti paracıklarımız.

***”Nefret ve öfke biriktirmek zehir içip karşısındakinin ölümünü beklemektir”Buda, kaynak, şenay yangel.

***Reina katliamcısını yakalayamadılar, 12 gün oldu, sır oldu gitti herif, elini kolunu sallaya sallaya, peşinde videoları kaldı bir tek, son habere göre 4 yaşındaki oğlunu da alıp gitmiş, kaçabileceğinden bu kadar emin yani. Türk polisi yakalayamadı, yakalasalardı bu büyük başarı olacaktı akp için, olamadı, ne ölülerin adını duyduk ne de yaralıların, hiç olmamış gibi kapandı gitti reina yarası, üstünden sadece 15 gün geçti halbuki, kurtulanlar bile konuşmadı doğru dürüst, konuşturulmadı veya, Türkiye oldu terörist çöplüğü, makinelisini alan sokakta.

***Meclis çok hareketliymiş bugün, savaş arenasını andırır gibi, herkes ayakta, kavga halinde, kadın chp mv boynu kızarmış, akp mv, iddiasına göre, bacağı ısırılmış, tetanos aşısı olmuş, kuduza da bir baktırmalı, tövbe tövbe, biri birinin boğazını sıkmış, hala tedavi görenler var, bu nasıl iş, bu başkanlık sevdası nelere kadir ki bütün bunlara sebep oluyor, bütün bunlar üzerine ve tek adam suçlaması üzerine o büyük adam “tartışmalar hep bu kardeşinizin üzerinden götürülüyor, şahsımla bu işin alakası yok ki ya, bir anayasa değişikliği yapılıyor, olay bu, ikide bir tek adamcılık tek adamcılık, ne tek adamcılığı ya, chp il başkanlarının valilik, bel.ba. yaptığı dönemleri biliriz biz, eğer tek adamcılıksa bu, ha daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz, o kadar defterleri açmak istemiyorum, ama zamanı gelirse onları da açarız” zemin kendi ayarına inmiş ya bayramlık ağzını açmış, hele bir başkan olayım daha neler söylüyorum görürsünüz diyor yani, Atatürkünüzü nasıl çaşaf çarşaf gereceğim diyor, köprüyü geçene kadar sısuyorum diyor, arka planda imiş görüntüsü çizmeye çalışıyor, çıbanın başı tabi ki o.

Bir de tehdit savurmuş, “elinde bomba olan teröristle dolar döviz bulunduran terörist arasında bir fark yok, döviz bozdurmanın devamını milletimden bekliyorum, bizim de bir takım sıkıntılarımız, sorunlarımız var, ama bunların hiçbiri ülkemizde döviz kurunun bugünkü seviyelerine gelmesinin açıklaması değildir, gün duran çarkları çalıştırma, çalışanları hızlandırma günüdür, eğer bugün bu riski almazsanız yarın riske atacak hiçbir şeyiniz kalmayabilir” ben batarsam sizi de batırırım diyor yani açıkça, çıkın paraları, bu ülkenin ayakta duruşu benim ayakta duruşuma bağlıdır diyor, biz bu ülkeden vahdettinin de götün götün kaçışını biliriz, sen gidersin biz burada kalırız, sen bizi merak etme.

Ya paranı ya canın diyor gangster filmlerindeki gibi, parasını vermeyen benden değildir deyip resti çekiyor, tiribünleri bıraktı vicdanlara oynuyor, şimdi paralarını vermeyenler oy zamanı sandıkta yine oyların verecekler mi acaba, çünkü bugün necati doğrunun yazdığına göre döviz hesabı tl hesabndan çokmuş hala bankalarda, solcularda para bırakmadığına göre bu dolarlar onların paraları.

Pazartesiden itibaren kanal d haberi molla ahmet hakan sunacakmış, tabi ki bir daha izlemeyeceğim, star veya fox haberi izlerim, serdar cebe arada lafları sokuyordu ya işlerine gelmemiştir, kazıya kazıya sonunu getiremediler kanal d de özgür iradenin, cüneyt özdemiri kendilerine benzetmeyi başardılar ama, bazılarında bu kadar kolaymış demek ki.

Trump ışidi büyüten besleyenin obama olduğunu söylemiş, tabi ki bizimki ile beraber yaptı bu işi, maşası erdoğandı, can dündarın tırları kime gitti, ışide, yıllarca burada tedavi edilip geri gönderildiler.

***Katarlıların trabzona yerleştirilmeleri planı adım adım ilerliyor, kurtuluş savaşında ruslara peşkeş çekilen topraklar bu defa da katarlılara peşkeş çekiliyor, önce sürmenede orman yaktılar, şimdi de 1 milyon dolarlık ev alana vatandaşlık hakkı, yani seçme ve seçilme hakkı verecekler, türkiyenin azınlıklar sorunu yetmezmiş gibi yeni yenilerini ekleyecekler, suriyeliler, katarlılar, türki devletler, yaşadık valla, 3-5 seneye mecliste katarlı trabzon mv olursa hiç şaşırmayın.

***Sosyal medyada altmış bin kişi izlemeye alınmış, ben de varımdır belki aralarında, bilemem, izlesinler, ufukları genişler belki biraz, o, o kafada, ben de bu kafada olduğumuz sürece bir gün bir yerde kesişeceğiz elbet, susmuyor olmam bunun süresini kısaltır belki biraz, ama sonucu asla değiştirmez, çünkü bir gün susamayacağım gün mutlaka gelecek, sırf onun canı böyle istiyor diye ben başıma yaşmak takmam, bu ve bunun gibi özgürlüklerimin kısıtlanacak olması hiç işime gelmez, tek başına taksiye, dolmuşa da binebilmeliyim, canım isterse gece sokağa çıkabilmeliyim, parkta spor yapabilmeliyim, ki bunların hepsini yapıyorum, sırf bunları yaptım diye de dayak yememeli veya tecavüze uğramamalıyım, o güçlendikçe benim için bütün bu riskler artıyor, buna bir an evvel engel olmalıyım, olabilir miyim, bilemem, o gün gelirse hiç değilse denedim, elimden geleni yaptım derim iç rahatlığıyla, yoksa başka zorum ne, bunun olmaması içinse bugünden direnmem gerek, yarın çok geç olabilir, baskı ve zulümle bu başkanlığı ele geçirmek için her şeyi yapıyor, bu başkanlığın bunca kerameti ne onu anlayamadım bir türlü, niye bu kadar kafayı taktı başkanlığa, niye taktıysa taktı, bizim buradan anlamamız gereken şey bir o kadar dirençle ona, başkanlığa karşı durmamız gerektiği, onun hayrına ise bu bizim hayrımıza olmayacağı aşikar, ben ülkemde atama küfreden bir başkan istemiyorum, siz istiyor musunuz?

Şimdi götüm yemiyor, başkan olunca istediğimi, istediğim küfürü edeceğim atanıza diyor, atasını şeettiklerimin çocukları diyor yani doğrudan, Türkiye şeyinin ucunda ya nasıl olsa, her birimiz, bu doların bu ani çıkışı neye bağlı acaba, bu kadar feveran ediyor ama asıl olarak kendi işine geliyor bu durum, dolarla, batmakla tehdit ediyor milleti, tehdit unsuru olarak kullanıyor, ben olmazsam batarsınız moduna getirdi işi, kendi tuzağı olmasın bu doların yükselişi, her batışta bir taktikle kurtardı paçayı, o şiirden hapse girişi bile bir oyundu deniyor, büyüyebilmek, büyütülmek için, 7 haziran seçimleri sonrası pkk ya saldırdı, 1 kasımda kazandı, darbe en çok kime yaradı, tabi ki ona, darbeyi kendinin yaptığı darbe araştırma komisyonunun her halinden belli, komplo teorisyenleri olmalı, o kadar danışman boşuna ekmek yemiyor ya, dolar da başkanlığı kazanmanın tuzağıdır belki bize, milletin ümüğünü sıkmak için, başkanlık için her kozu oynar, her şeyi yapar, şimdi bile ya paranı ya paranı diyor baksanıza, sanki millet onun için kazanmış, herkesin parasının ortağı o olmuş sanki, herkesin kesesini kendi cebi sanıyor, aybaşında çocuklarının maaşını elinden zorla alan erol yaşa döndü, o delinin aklına akıl sır erdirmek biraz güç bir iş.

Onun önüme gelmesini beklemeden ben onun önüne çıkıyorum ki çok geç olmasın bu kesişme, iş işten geçmeden yani, ben onun doğruları ile yaşamam, o benim doğrularım ile yaşamaz, bu dünya ikimize birden dar, birimizden biri terk edecek bu dünyayı, sesini kısıp oturacak, kimin sesi çok çıkarsa o kazanacağına göre sesim gür çıkmalı. Kızım anne karnım ağrıyor eve geleceğim dediğinde kızıma taksiye bin gel kızım dediğimde kızımın başına bir iş gelmeyeceği bir dünyada yaşamak istiyorum, şimdiye dek yaşadığım gibi, evimde kapımı açtığım sucuya, sütçüye, kargocuya sapık mı acaba diye açmamalıyım kapıyı, ben güvenli bir dünyada yaşadım, kızım da aynen o güvenli dünyada yaşamalı, hangisi daha makul, benim istediğim dünya mı yoksa onun yaratmaya çalıştığı bu pislik, yobaz dünya mı?

***Reina katliamcısı yakalanmış, esenyurtta bir evde, bir yabancı adam ve üç kadınla birlikte yaşadığı bir evde, oh canıma değsin, yuppppiiii, canını almışlar fotolarında belli ki, beter etsinler iti, Türk polisi yakalar’mış!

Yakalandığındaki ilk fotoğrafı m. ali ağca’ya benziyor, seri katillerin bir kromozom eksik, 45 kromozomlu olduğu söyleniyor ya, benzerlikleri de bununla ilintilidir belki, down sendromlular da bir kromozom fazla, 47 kromozomlular ve birbirlerine benziyorlar, neyse, bunu geçelim, öyle becerikli bir katilin böyle pusuyu beklemiş olması, ilk andan itibaren kaçmamış olması da ilginç, ilk bir gün içinde çok rahatlıkla çıkabilirdi yurt dışına, çıkmamış, niye çıkmamış, filmlerde hep öyle olmuyor mu, ve bu kadar kolay ve çatışmasız yakalanmış olması daha da ilginç, hiç aksiyonsuz, gözünü kırpmadan yüzlerce insanı telef eden bir adam hoooppadanak yakalandı, gerçekten o’dur inşallah katil, yani gerçek katil o mu değil mi nereden bileceğiz, reina görüntüleri verilmiyor bile.

İkinci fotosu birincisinden çok daha beter, telef etmişler adamı, yüzünün her yanı şişmiş, morluklar içinde, acıdım mı, acımadım, bizi de kendilerine benzettiler, gaddar olduk çıktık milletçe. Kimse ser verip sır vermedi reina ölü ve yaralıları hakkında, artık milli bir sırrımız bile var, sadece bilenlerin bildiği.

Dün emlak vergisini yatırmak için gölbaşına gittim, yıllık 800 lira imiş, bir 800 de şimdiye dek başvurmadığım için geçirdiler, gitti 1600 lira, neyse ki onda dolar zammı yok, bu devletle şaka yapmaya hiç gelmiyor, hiç anlamıyor şakadan, ne yapsan, ne yapmasan para cezası, bıktım valla, her evden yılda 800 lira iyi para, hepsi belediyeye kalıyorsa belediyecilik karlı iş, içime oturdu da verdiğim para, o yüzden yazıyorum, burası, incek, gölbaşı belediyesine bağlı, bu yüzden gölbaşına gittim, nereye kafanı çevirsen koca koca bir bakan, binali ve erdoğan resmi, neymiş mogan artık daha temizmiş, bir olur, iki olur, her yerde, istemediğin ot her yerde, moganı temizledik derken bile çevre kirliliği yaratıyorlar görüntüleri ile.

Oğlumla gittik gölbaşına, oğullarımın kullandığı, her ikisi de öyle, arabaya binmek benim için korku tüneline girmek gibi oluyor, korku tünelindeymiş gibi nidalar çıkarıyorum yol boyu, aaaa, oooo, haşat oluyorum heyecandan eve gelene kadar, bundan böyle arkaya oturup gözlerimi kapatacağım, gideceğim yere vardığımda açacağım gözümü, ben yanlarında yokken de gezebildiklerine göre onca heyecana gerek yok sanırım, ben kullanayım desem erkekliklerine dokunur, bozulurlar, kullandırtmazlar zaten, kendileri varken yani, mümkün mertebe onlarla çıkmasam iyi olacak, çıktığımda da iyisi mi arkada uyuyayım, kurt kocayınca kuzunun maskarası.

***Nurseli izliyorum, geçen gün bir karadenizli kadın kara lahana yemeği yaptı, içinde kara lahana, barbunya fasulyesi, patates, mısır yarması, bulgur var, vücuda gerekli olan bütün temel besin öğeleri var yani, protein, karbonhidrat, yeşillik, yanında da bir iki kaşık yoğurt oldu mu tamamdır, yıllardır diyetisyenlerin, doktorların çözemediği besin paradoksunu karadenizliler atadan kalma yemek tarifleri ile çoktan çözmüşler bile, diyetisyenlerin yıllardır bu kadar kafa yorduğu boşuna.

***Dün akşam star haberde, fox haberde ve kanal d haberde izledim, aylin nazlıakanın kendini kürsüye kelepçeleyişi haberi var, akp kadın milletvekillerinin ucube gibi, umacı gibi, bir mahalle karısı gibi saldırışları yok, sansürlenmiş, akp bile utanmış içine düştüğü çirkeflikten, sansürletmiş, bu kadarını anlayabilmişler neyse ki, bayağılığın bu kadarı onlara bile fazla gelmiş anlaşılan, bu bile bir aşama, kendilerinin farkındalar veya farkına varmaya başladılar demek ki, yosmalar. Seçtiği, partisine aldığı kadınlardan belli başkan olursa nasıl bir kadrolaşmaya izin vereceği, her zamanki gibi balık baştan kokuyor.

***Trumpun geçit töreni dün gece 12’de devam etmekteymiş, bizim başkanın meclisteki referandum oylaması sabah 4’e kadar sürmüş, ama bizimki o geçit törenini yapamayacak, niye mi, yüzde kaçla cb oldu, 51, o elli birin içinde tek adam rejimine karşı çıkacak olanların sayısının hiçte az olmadığını düşünüyorum, ben milletime güveniyorum bu konuda, onu başkan yaptırmazlar, o yüzde elli birden yüzde on fire çıkacağına her bahse varım, bu millet çok çekti padişahlıktan, yeni versiyon bir padişahı alıp başımıza oturtmazlar, bu iş milletten geri döner, bir de mhp eklendi diyeceksiniz bu sayıya ancak o sayı mecliste eklendi, ki hepsi bile değil, millette, gönüllerde eklendiğini hiç sanmıyorum, benim tahminim ve gönlüm bundan yana, dilerim dediğim gibi olur.

Atamın kendisi için bile almadığı, bir sonrakine, bir başka kişiye devrettiğinde yanlış yollarda kullanılabilecek olan bu geniş hakları, bu devletin ülküsü ışığında büyüyenler reddecektir, diye umuyorum, eğer öyle değilse, bu sonuç böyle çıkmayacaksa haram zehir zıkkım olsun bu ülkede yaşadıkları, atamın hakları onlara. Ki bizler büyürken böyle öğrendik atamın ışığındaki okullarda, bb nın cb nı, cb nın bb nı dengelediğini, güvenliğimizin, güven içinde yaşamamızın buna bağlı olduğunu, atamın gözettiği bu fikre karşı duranları o doksan bin sarıkamış şehitlerinin, diğer şehitlerimizin ruhları rahat bırakmasın, taş kesilsinler.

***Başbakanken cb beğenmedi, ahmet necdet sezer, gönderdiği çoğu şeyi veto ediyordu çünkü, kendine kukla bir cb yarattı oturttu oraya, abdullah gül, yine olmadı, o zaman bile başlamıştı sancıları, iki kişi olunca olmuyor diyordu, her ne kadar abdullah gül kukla cb olsa da bazı şeylere karışma yetkisini görüyor olmalıydı kendine, önüne her konanı imzalamadı mı, imzaladı, şimdi çıkıp konuşsa, karısının başlatacağım deyip başlatamadığı intifadayı başlatsa neler anlatırdı acaba, hiç mi helal süt emmemiş bunlar, vatan elden giderken bile sustuklarına göre, gün geçti, cb oldu, kendine kukla bb yaptı, davutoğlu, başlarken Allah utandırmasın dedi davutoğlu, aradan 2 yıl geçmeden Allah utandırdı, aralarına kara kedi girdi, davutoğlu kendinden istenen her ne ise “elimin tersi ile iterim onu” dedi ve başka bir kelam etmedi bu konu hakkında, her ne yaptı ise, neye karşı çıktı ise bütün hışmıyla derdest etti onu, demek ki o da helal süt emmemiş, hala konuşmadığına göre, yerine kuklaların kuklası binaliyi koydu, binali her ne dediyse başım gözüm üstüne dedi, oğlunun kumar borcu çok olmalı, yine yetmedi, başkanlık isterimden vaz geçmedi, alem etti, kallem etti, bahçeliyi satın aldı, her ne ile aldıysa, para ile mi, şantaj ile mi bilmiyorum, bunu sadece ikisi biliyor, belkide sadece bunamıştır, bu da mümkün, ah o şantajlar, montajlar, tapeler yine olsa da biraz eğlensek, tam üstü örtüldü derken bahçeli yeniden hortlattı başkanlığı, durduk yere, birdenbire, adam şeytan gibi, ölüsünden diri çıkarıyor, adım adım gidiyoruz başkanlığa, gitmez olalım inşallah.

Ne istiyor sizce, bunca hakka sahipken yapamadığı ne ki başkanlığı istiyor, benim aklıma hiç iyi senaryolar gelmiyor aslını sorarsanız, ilk işi pisliğini deşeleyenleri yok etmek olacaktır illa ki, yani benim gibi, sonra daha ılımlılara gelecek sıra, sonra daha daha ılımlılara, ta ki burayı afganistana devşirene dek, şu anda hızlı trene kadın erkek, ki akraba dahi olsalar, kardeş, baba kız, birlikte oturamıyorlarmış, yasakmış, gebzeden 9 yaşında kızıyla hızlı trenle istanbula gelmek isteyen adam kızıyla ayrı yerlerde oturmuş trende, bu size nasıl bir gelecek vaad ediyor sizce? Daha ileri aşamalarını da göreceğizdir elbette, hızlı trene sadece erkeklerin binebilip kadınların hızlı trenin arkasından koştuğu gibi versiyonlar olabilir, bizim hayal gücümüz yetmez onların hayal güçleri ile boy ölçüşmeye, hazır mısınız bütün bunları bu şekilde yaşamaya? Hazırsanız oturun oturduğunuz yerden izlemeye devam edin, ta ki sıra size gelinceye dek, elbet gelecek.

***Dün, yani ertesi gün yayınladı kanal d o görüntüleri, bir gün gecikmeli olarak, ama kimin kim olduğu, ne olduğu söylenmeden, ortaya karışık, anlayan anlar babında.

***Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır. Şems’i Tebriz’i, kaynak, şenay yangel

***Bugün, artık dün oldu sayılır, kentpark, cepaya gittim, çok doluydu, sömestr tatili nedeniyle olmalı, epeydir böyle dolu değildi, epeydir bombalar da patlamadı, ondandır, her an her yerde patlayabilir, özellikle de avm lerde, kadın mıdır kız mıdır, yabancı mıdır yerli midir bilemediğim garip garip kılıklı insanlar türemiş, gittikçe de çoğalıyorlar, başlarında değişik, farklı türden bağlanmış örtü, yüzünde bir kilo boya, götünde daracık pantolon, bir, iki gördükçe bana fenalık geldi, görmeyi bile kaldırmıyor midem, özellikle de şimdi öyle oldurulma yolunda tehdidini yaşadığım, hissettiğim için olmalı, sonunda bir tanesine çattım, alenen, duyabileceği şekilde giyimini eleştirip aşağıladım, şu tipe bak gibisinden laflar ederek, yanımdaki çocuklarıma söyledim ama o da duydu, duysun, canı isterse de çatsın, belki yabancıydı bilemem, ama bizde de var böyle tipsizler, yabancıysa da içinde bulunduğu ortama ayak uydurmasını bilsin. madem benim gittiğim avm ye gelebiliyor, benim yaptığım alışverişi de yapabilir, bütün mağazalar orada, benim gibi gelsin, benim olduğum gibi, burası benim ülkem ve bu ülkede yaşayacaksa bana daha fazla görüntü kirliliği yaratmasın, ya da defolsun gitsin kendi ülkesine.

Size bir şey söyleyeyim mi, hani bunları okuyorsunuz ya, bir önceki başkanlık meselesini de okudunuz, artık sizde töhmet, vebal altındasınız, bunları bilip, okuyup kendinize sakladığınız, yaymadığınız için, görmezden geldiğiniz için, bilin istedim, o sarıkamış şehitleri ve diğer şehitlerimizin kemiklerini siz de sızlatıyorsunuz, torunlarınıza, çocuklarınıza bunların, bu günlerin hesabını bir bir vereceksiniz, bunlar iyi günlerimizmiş diyeceksiniz, bilmem anlatabildim mi?

Sessiz kaldığınız için, sessiz kalmayı seçtiğiniz için de suçlanacaksınız. İsteseniz bana kaçık diyin, deli diyin, çuvaldızı size de batırıyorum ya artık sonuçta, hayat bana şaka yapmıyorsa bu benim de hayatı ciddi olmamı gerektiriyor demektir, ne derseniz diyin, bu hiç umurumda değil, yeter ki bir gün geleceği görmüş demeyin, olacakları bilmiş demeyin, benim umurumda olan bu, geleceği görmüş olmak, bir gün haklı çıkmak, ben haklı çıkmak istemiyorum, siz benim haklı çıkmamı istiyor musunuz? İstiyorsanız böyle 3 maymunu oynamaya devam edin, sahaya, alanlara inmemesi için bir neden yokmuş, oturup yine gümbür gümbür başkanlık propagandalarını dinleyeceğiz yani, oturun dinleyin, bakalım ne zamana kadar dinleyeceksiniz, yumurta kapınıza dayandığında çok geç olmamış olur umarım.

Ben sırf o istiyor diye doğduğum günden beri, 50 yıldır başıma takmadığım o çapulları başıma takmayacağım, ben doğmadan kazanılmış olan haklarımı onun ellerine teslim etmemek için sonuna kadar direneceğim, bunları böyle yapmayıp bir yanda pısıp kalanlara da lafları çakmaya devam edeceğim, canınız istemezse okumayın, ama ben yazmaya devam edeceğim, chp kim, kim oluyor, kendimi, haklarımı savunmak için bir aracı kuruma gereksinimim yok, ben kendi hakkımı, yeri geldiğinde, kendim korumasını bilirim. Hayatımı, geleceğimi chp nin ellerine teslim edeceğimi de kim söylemiş? Bu iş artık chp yi aşar, bana kadar gelir. Oturup meclisteki çalgı çengiyi dinleyecek halim yok, zaten 15 gün tatile girdiler, ortalık biraz yatışsın tatili olmalı bu, benim içinse ortalık biraz kızışsın zamanı bu zaman dilimi.

O mecliste dönen çarklar, senaryolar benim görüşüm, algılarım dışında, ben görüş alanım içinde olup bitene bakarım, oradakini onlar düşünsün, bekir bozdağ ile levent gökün samimi bir şekilde elele tutuşmuş olmaları, kılıçdaroğlu ve binalinin muhabbetle çay içip kaz yemek için sözleşmiş olmaları beni bağlamaz, ben kendi işime, kendi bildiğime, doğru bildiğime bakarım, elele verip bütün vatanı satmadıkları ne malum, istisnalar var ise de bu genel kaideyi bozmaz.

Özgürlüğümün vekaletini kimseye vermedim, vermem de?

Meydan okuyorum buradan, herkese, özellikle de benden olup, görünüp benden olmaya korkan, çekinenlere, hodri meydan. O sahalara inebiliyorsa, onca kara’sına, tape’sine rağmen, biz niye inemeyelim? Benim teslim bayrağını çekmek gibi bir niyetim yok, sizin var mı? Bükemediğim eli öpmeye de niyetim yok, istersem bükerim çünkü, gücüme kimsenin gücü yetmez. Ben çok çok güçlüyüm, ya siz?

Oradayken peki sen ne yapacaksın dedi oğlum, o kadını tersledikten sonra, benim için, geleceğim için endişe ediyor, biliyor beni, huyumu, neler düşündüğümü, kaldıramayacağımı, buna tahammül edemeyeceğimi, işte bunu yapacağım, çıkacağım meydana ve bu meydanda ben de varım, hodri meydan diyeceğim, başka ne yapabilirim, peki siz ne yapacaksınız, o yaşmakları başınıza takıp evinizi süpürmeye devam mı edeceksiniz, yoksa siz hızlı trene yetişebilecek kadar antremanlı mısınız? 

Seçin, hangisi daha kolayınıza gelirse onu yapın, önünde sonunda birinden birini seçmiş olacaksınız çünkü, seçseniz de, seçmeseniz de. Şu an seçerek veya seçmeyerek bu seçimi yapıyorsunuz zaten.

Özgürlük benim karakterimdir, tekrarlayın bakalım, tekrarlayabiliyor musunuz?

Bunu söylerken alnınız ak, başınz dik olması gerekiyor, biliyorsunuz değil mi, onun için soruyorum ısrarla tekrarlayabiliyor musunuz diye, yani asıl söyleyenden ötürü, yoksa bildiğiniz gibi bu söz bana değil M. K. Atatürk’e ait, eminim hatırlamışsınızdır, Atatürk’ü zaten hatırlarsınız da, bu sözünü demek istedim, o bağımsızlık benim karakterimdir şeklinde söylemişti bu sözü, hatırlamışsınızdır canım, o kadar da değil, hafızalarımızı silmeyi başaramadı bu kadar henüz.

O konuştukça biz batıyorsak bu demektir ki bizim de konuşma zamanımız gelmiş, hep bir ağızdan konuştuğumuzda gürültüye boğulur ses, tek yürek, tek atış olur, birbirinden ayıramasnız işte o zaman o yürekleri, bir yürek olalım, bir olalım, ki birbirimizden ayrılmak, ayrışmak durumunda kalmayalım, ne bugün ne de gelecekte.

O gitsin kendi karısına karışsın, onun gücü ancak ona yeter, benim başımdan, bacağımdan ona ne?

O göndermeleri görüyorum ben de elbette, zaten ben görüyorum, anlayamadığım bir kadının elini öpmenin size zor mu geldiği?

***Reinanın sahibi mehmet koçarslan şöyle demiş, “o kadar görmediğimiz şekilde, yani iyi demek istiyor, güvenlik önlemlerimiz var ki bir anlamda buraya nasıl gelebildi, nasıl gidebildi diye düşünüyorsunuz, tek polis değil dört polis var, o sırada yok ama daha öncesinde 4 polis var”, (yemek veya devriye için saldırıdan önce mekandan ayrılmışlar, dendi) Bu pilav daha çok su kaldıracak gibi görünüyor, eğer öyleyse iş çok karışık, görgü tanıkları da polisin yarım saat, hatta bir saat sonra geldiğini söylemişlerdi, oysa ki çok yakın mesafede polis karakolu varmış, altından bu işler çıkarsa bu iş çok karışır.

200 güvenlik kamerası varmış reinada, adım adım izlemişler olan biteni yani, adam alenen, düpedüz devleti suçluyor, bunu anlamak çok zor değil, tam da o esnada polis sayısının neden dörtten bir düştüğünü, nasıl olupta o adamın içeri girdiğini sorguluyor, ortalığı toza dumana çeviren, tek hamlede 100 kişiyi deviren bir katilin hazır lokma gibi yakalanmış olması da bu şüpheleri pekiştirir biçimde, gerçek katil o mu acaba?

Bir başka haber başlığı ise şöyle, denizde tehlike, balık yok, balık tezgahları boş kaldı, ne demiştim, iklim değişikliği.

***Referandum cepte, cepte olmayan referandum sonucu, sonucun tehlikede olduğunu, evet’lerin kazanması şansının az olduğunu benim kadar o da görüyordur elbet, bu kadar yaygaradan sonra, soyup soyup sonuna gelmişken işi şansa bırakacağını hiç sanmıyorum, çünkü eğer kazanamazsa buna kargalar bile güler, madara olur, ve bütün oyunu bunun üstüne kurduğuna göre elinden geleni ardına koymayacaktır, komplo teorisyeni danışmanları işe koyulmuşlardır bile, son ve gerçek bir hamle için, bu ülkede olup ta onun parmağının olmadığı hiçbir şey yok, doları 6’ya mı vurdururlar, her köşede bomba mı patlatırlar, yeni yeni komplolar mı türetirler bilemem ancak referandum öncesi civcivli geçer, bence öyle, önümüzdeki aylar kritik, astrologlar da öyle söylüyorlar, marta kadar karışık olacakmış ortalık, kanal d algı operasyonu için kolları sıvamış durumda, dün evet’lerin yüzde elli üç olduğunu, başkanlığın daha iyi anlatıldığnda bu oranın artacağını, yüzde altmışlara çıkacağını söylediler haberlerde, bütün anketler yüzde elli sekiz hayır çıkıyor, kanal d de yüzde elli üç evet, istedikleri gibi oynuyorlar milletle, işi öğrenmişler, sürüyü nereye güdersen o yöne gider. Astrologlar başkanlığın kazanacağını söylüyorlarmış, algı operasyonuna destek veriyorlar, düzenden yana olmak her zaman işlerine geldiği içindir, işler tıkırındayken niye taş koysunlar işlerine, tavuklarına kışt diyen yok nasıl olsa, onlar öyle dedi diye öyle mi olacak sanki, algı operasyonuna destek çekiyorlar, gaibi Allah’tan başkası bilemez, birde şu şu şu zamanlar estetik ameliyatları için uygun demeleri yok mu, öldürüyorlar beni, işimiz gücümüz estetik ameliyatı yaptırmak zaten, davarlar.

*Kanal d haberde molla ahmet hakan hiç doyurucu değil, hiç akıcı konuşmuyor, daha doğrusu konuşamıyor, anchormanlık ona göre bir iş değil, ama sayın cumhurbaşkanımız demeyi becerebildiği için o görevde.

*Çokta hakkını yemeyeyim, terör artarsa evetler mi hayırlar mı artar diye bir soru sordu dün, bunu bir düşünün dedi, çokta sayın cumhurbaşkanımız demiyor demek ki, çok duymamaya, dinlememeye çalışıyorum da, arada bunu duydum, haberde alışkın olduğum format kanal d, baktım birkaç gün ama diğer haberler doyurucu gelmedi, ben de onu çokta dinlemeden haber kısımlarını dinlemeye çalışıyorum.

***Erdoğancı ünlüler evet propagandasına başlamışlar, satılık kumaşlar, kazandıkları az geliyorsa yardım edelim kendilerini satmasınlar. Birde şu halifelik meselesi var, bugün yine saygı öztürk yazmış, doğu, güneydoğuda halife olacağı dedikodusu yayılıyormuş, bütün islam dünyası kabul etmiş mi de halife olacakmış? Kendi kendine gelin güvey olmak derler bizde bu işe. Öyle kolay değil o iş. Halifelik cumhuriyetle birlikte keyiften mi kaldırılmış, halifeliği geri getirmek cumhuriyeti aşağılamak, hor görmek, cumhuriyete ve öğretilerine karşı çıkmak değil midir.

Halife olmak için temiz bir ad gerek öncelikle, adını değiştirirse belki unutabiliriz sıfırlama tapelerini. Çok azdı, başına gelecek var, fena kayaya toslayacak bu defa, kimsenin geri adım atmak, ürkmek gibi bir niyeti yok çünkü bu defa.

***Numan Kurtulmuş evetlerle başkanlık geldiğinde terörün azalacağını söylemiş, gaipten ses mi duymuş geleceğe dair, nereden biliyor terörün azalacağını, boş atıp dolu tutmaya mı çalışıyor yoksa terörün arkasındaki asıl güç kendileri olduğu için, düğmeye basan kendileri olduğu için mi bu kadar emin başkanlık geldiğinde terörün azalacağından, yeterli ve dengeli bir açıklama yapması gerek bu konuda.

O bombaların pimi akp nin elinde demek ki, şimdi yapamayıp ta o zaman yapabilecekleri ne, ne fark edecekte terör duracak, mademki teörü durdurmaya yetecek güçleri var şimdi niye durdurmuyorlar, kandırla kandırıla bizi kandırmayı mı öğrendiler yoksa, sorular, sorular, sorular, cevapsız sorular. Hepsi yeşil, her yer susurluk artık, mafyanın, Türk mafyasının dünyasına hoş geldiniz. Davutoğlu da beyaz toroslar çıkar diye tehdit etmişti, hatırlarsınız.

Meclis oylamasında 5 mükerrerin olduğu bir ülkede seçimlerin adil yapılacağına, seçsisin dalgasına getirilmeyeceğimize siz inanıyor musunuz? Bunların hayatları hile, hurda, chp bir meclis oylamasını bile yeniletemezken, o beş mükerrerin üstüne sünger çekilmesine göz yumarken referandumda mı kurtaracak bizi, buna kargalar bile güler. O referandumda evet çıkar da, olur a, eskaza, bu millet sokağa dökülürse ne yapacak bizim koç, önüne gelene tos mu vuracak, hayır çıkarsa amenna, hayır çıksın diye dua etmeliyiz bence, ama birde evet çıkarsa sen gör tantanayı, kızılca kıyamet koparsa hiç şaşmayın. Bu ülke iç savaşa girerse hiç şaşmayın, bunun vebalini nasıl ödeyecek erdoğan bu millete? Kudurdu bir başkan olacağım diye, başına gelecekler var.

Önümüz bahar, arap baharını halt ettiler, şimdi sıra Türk baharında. Ama bilmedikleri bir şey var, Türkler Mısır soyundan gelmiyorlar, geldiklerine geleceklerine pişman ederiz onları, geldikleri gibi giderler.

***”Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir” Hz. Mevlâna, kaynak şenay yangel.

***Nisan başında olacakmış referandum, chp aym ye gidecekmiş, erdoğan çarçabuk bitsin istiyor galiba bu işler, acelesi var. Necati Doğru bugün “Niçin döviz dolu ayakkabı kutuları, dolar dolu bakan oğlu kasaları olayı kapatıldı? Kasalar, kutular hiç konuşulmuyor fakat “partili cumhurbaşkanı Türkiye’yi göğe uçuracak” afyonu dillerden inmiyor? Acaba, bir yargılanma korkusu mu var? Yargılanmayı imkansız hale getirmek için mi “bu yarı tanrı lider anayasası” yapıldı?” demiş.

***Vapurda “hayır” şarkısı söyleyen gençler cb na hakaretten gözaltına alınmak istenmiş, çevredekilerin koruması ile kimlik kontrolüyle bırakılmışlar, hayır demenin cb na karşı çıkmak olduğu intibası yaratılmak isteniyor toplumda, kraldan çok kralcılar tarafından, kralın da canına minnet nasıl olsa, elini suya sabuna sürmeden olacak başkan, evet demek, evetle ona buna pas atmak serbest, hayır demek cb na hakaret, oldu canım, görürsem söylerim, henüz başkanlığa geçilmiş değil, geçilirse belki borusu bu kadar öter ama şimdi değil, sabretmesi gerekecek, o günleri görecekse tabi, daha belli değil, biz varız, biz ne güne duruyoruz burada.

***Antepte 17 yaşındaki lise öğrencisi genç kız burnundaki kemiği aldırmak için ameliyat olurken beyin kanaması geçirerek ölmüş, hastane başhekimi şöyle diyor, “ameliyatların hepsi bu riski taşır, ameliyat ameliyattır, ameliyata yatıyorsa bir insan her türlü riski göz önüne almalı, bu kızcağızın burnu kırılmış, kırılınca beyin içi kanama gerçekleşmiş” madem öyle bu durum niye insanları habire ameliyat olmaya teşvik ediyorsunuz? O kemik orada dursaydı da keşke o kız yaşasaydı. Burun insanın en hassas, en kırılgan noktası, elinizle biraz fazla müdahale etseniz ilk ve tek kanayan bölgemiz, hal böyleyken en çok ameliyat olunan bölgemiz de burun, nasıl oluyorsa?

Malum kış, kaloriferler yandıkça burunlar kuruyor, tıkanıyor, sadece burun değil, saç, cilt, her yer kuruyor, tabi ki hemen fırsatçılar iş başında, bir iki ay önce kanal d haberde bir haber yapıldı, burun tıkanıklığı, polipler ve ameliyatı hakkında, 3 gün sonra bir baktım facebookta ameliyat oldum, burun poliplerimden kurtuldum fotoları gezmeye başladı, milletle oynuyorlar istedikleri  gibi, çüş o yana, deh bu yana, yöntem bu.

***Mehmet Türker’ i kaybetmişiz, Allah rahmet eylesin, hepimiz için büyük bir kayıp, nur içinde yatsın, onun gördüğü gibi gören çok az insan, göz var bu dünyada, en beğendiğim, bildiğim bana ve düşüncelerime en yakın insandı, aynen öyle işte dediğim çok yazısı oldu, facebookumda yazılarını en çok paylaştığım köşe yazarıydı, yeri dolduramayacak sözünü gerçek anlamda hak eden yegane insanlardan biri, potasiyelinin çok daha altında biliniyordu, başımız sağ olsun, sönüyor ışıklarımız, aydınlığa geçiş için zamanımız da azalıyor böylelikle, yılbaşı öncesinden beri yazmıyordu, yeni yıl nedeniyledir diye düşünmüştüm, bekliyordum yeniden yazacağı zamanı, üzgünüm.

Ölümünü beklemiyordum çünkü o kadar yaşlı değildi, ama sigara sağ olsun gence yaşlıya bakmıyor, sebep büyük bir ihtimalle sigara çünkü, akciğer kanserinden ölmüş, 1950 doğumluymuş, 67 yaşında, yaşlı değil ki, ölmüş olduğunu unutmuş olduğum, ki hatıralarımda capcanlı, İsmail Cem de yine 10 yıl önce yine aynı yaştayken, 67 yaşında, yine aynı dertten, akciğer kanserinden ölmüş, yine bu ayda, 24 ocakta, sigara yorgunu akciğerler soğuğa dayanıklı değiller demek ki, 20’li yaşlarda başlamış olsalar sigaraya 45-50 yıl taşıyabiliyor demek ki ciğerler sigaranın verdiği ağırlığı, bu sigara illetini çıkaranın, yaşatanların başları kopsun, ne diyeyim, pırıl pırıl insanlar bir sigara yüzünden terk edip gidiyorlar bizleri, üstelik istemeden, ölüme hazır bile değillerken, en verimli, en aklı başında çağlarındayken kaybediyoruz çünkü, daha bir ay öncesine kadar hayran olduğum yazılar yazıyordu Mehmet Türker, şimdi yok, ne o hazırdı ölümüne ne de ben, İsmail Cem desen yine öyle, yapacak çok şeyi vardı bu millet için, olmadı.

Kapalı yerde sigara yasağı da kalkmış ortadan, her yerde değildir belki ama öyle, içiliyor, fosur fosur hemde, bu işin çaresi ne yasak ne zam, bilinçlendirme desem o bile sökmüyor, nasıl bir belaysa, bile bile ölüme gidiyor insanlar, evetçi rıdvanın çağrısını bu illet için mi uygulasak ne etsek bilmem, “uzun bir hayat için sigarayı bıraktım, arda, kardeşim, sen de bırakıyor musun sigarayı” şeklinde, demezler tabi, kimse buna cüret edemez. Bir ben sigara içmiyorum diye kurtulmuş olmuyorum ki sigaradan, dünya sigaradan öksürürken benim içmiyor olmam çok şeyi değiştirmiyor, ben o insanlarla varım, o insanlarla hürüm, onlar olmadığında benim de birer birer parçalarım, beni ben yapan noktalarım yok oluyor, onların gidişiyle birlikte.

Bir kadermiş gibi benimsemeye başladık sigaradan genç yaşta ölümleri, bu zararlılar niye bu kadar çekici, benden çok uzak ama benim için böyle olması herkes için böyle olduğunu göstermiyor, afyonlanmadığımızda sosyalleşemiyoruz galiba, stresli iş yapanlarda görülüyor daha çok ama her zümrede var sonuçta, o sigaranın yanına birde içki koyduğunuzda pankreas kanseri sebebi, veya sadece içki olduğunda, içki çok daha kötü olmalı  ki kişi her ikisini de tüketirse yine de akciğer kanserinden değil pankreas kanserinden ölüyor, onun ölüm hızı çok daha keskin, bilemem içip içmediklerini m. ali birand, steve jobs bu illetten öldüler, bir de 40’lı yaşlarda sosyetik bir güzel kadın ölmüştü, birkaç yıl önce, onunki içkiden çok kolalı içeceklerdendir, bilemem, belkide içkidendir, ben çay içsem, kahve içsem o gün uyuyamadığım için onlar bana bayağı bir uzak, içmiyor muyum, ara ara, kahve ve çay yani, diğerleri beni aşar, hiç içmedim, ne sigara ne içki, denemedim bile, ağzıma sürmedim desem yeridir, sürdüysem de çok hatırlamıyorum, silinmiş, yarım yüzyıllık bir hayattan bahsediyoruz sonuç olarak, uzun bir süre, tiksinirim, ikisinden de, bana zarar verebilecek bir şeyi kendime yaklaştırmayı redderer bünyem, yapım böyle, bilinçli bir tercih değil.

Film gibi bir hayatı olmuş, bulgaristandan buraya, keşke hakkındaki düşüncelerimi daha önce yazsaymışım, bilemezdim, öyle çok şey için geç kalabiliyoruz ki bazen, asla geri gelmiyor giden zaman.

***Fitch Türkiye’nin kredi notunu yine düşürdü, yatırım yapılamaz buluyorlar çünkü ülkede durağan bir durum yok, ülke her an oynar halde, siyasi ve güvenlik açısından, bunu da böylece belirtmişler zaten, hatta siyasi istikrar sağlansa bile güvenilirliğin sağlanıp sağlanamayacağı konusunda endişlerini dile getirmişler, haksız da sayılmazlar hani, hangi gün hangi yer ateş sahası olacak hiç belli değil, sebeplerden biri de dış borcun son 4 yılda %22’den %30’a çıkmış olmasıymış, bunca yaygaranın da nedenlerinden biri bu olsa gerek, başkan olunca o boçlar sıfırlanacak sanki, bilale söylerse bilal sıfırlayabilir mi acaba?

Fitch başkanlık sisteminin kabulü durumunda denge ve denetleme mekanizmalarının, sistemin zarar göreceği görüşünde.

Yani bunun açılımı şöyle oluyor, bizler için, pazartesiden itibaren dolar artmaya devam edecek, her şey daha çok pahalılaşacak, alım gücümüz düşmeye devam edecek, doların, enflasyonun hali çözülmez bir bilmece yıllardır, ali babacan zamanından beri erdoğan faizler düşürülmeli diyor, işi bilen para cephesi ise faizler artırılmalı diyor, bir ortasını bulamadık gitti, gele gele bu hale geldik, üstelik hala aynı şeyde diretiyor, bütün bu şaşkınlığın sebebi bence erdoğan, ekonomi bakanlarıdan, mb başkanlarından daha iyi bilecek değil ya meseleyi, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.

Niye böyle anlatıp suçlamadığım konusuna gelince, ki genelde bu denli kibar değilim ona karşı, hiç kimseyi bilmediği bir şey için cezalandıramazsınız, bir çocuk yaptıklarının ne kadarından sorumlu tutulabilirse onu da aynı derecede tutabilirim, o yüzden, bilmiyor adam, ne yapsın, cahil, cahilin cesuru işte, bu durumda ben ne yapayım.

***İki gün önce, cumartesi günkü gibi bir soğuk daha önce hiç görmedim, ki gündüz çıktım, acaip soğuktu, kaskatı kesildim soğuktan, hopa’ya bile kar yağmış, oraya kar yağdığı görülmüş şey değil, dünyanın sonu geldiğine inanmak lazım artık, trabzonda da yağmış kar, olacak iş değil, buzullar artık burada, iklim değişikliği.

*Bulaşık makinesini temizlemek için boş çalıştırıp 5-10 dakika sonra deterjan kapağı açıldığında, açıldıktan sonra bir bardak sirke koyup yıkatmak gerekliymiş, ben yaptım, bulaşık, bulaşık mı kaldı, daha doğrusu mutfak süngerini ters, sert kısmı alta gelecek şekilde bıraktığınızda daha çabuk kuruduğu için hemen kokmuyor, bu sayede daha uzun dayanıyor, viledanın bez kaplı süngeri çabuk kokuyor.

*osman müftüoğlu yürüyüş bandında değil, ortalıkta, çarşı pazarda yürüyün, ama biraz hızlı yürüyün dedi, böylelikle sadece vücudumuz değil beş duyu organımız da çalışırmış, zaten çok sıkıcı bantta yürümek, yürürken zor dayanıyorum, bitse de kurtulsam diye dakikaları sayıyorum, sanki biri zorla yürütürmüş gibi, azap geliyor bana. Un, şeker ve kızarmış yağlardan kaçınmak,  bunlar genel sağlık ve damar sertliği için, yediğini yüzde elli azaltıp hareketi yüzde elli artırmakmış kilo vermek, evde bol bol iş yapıp çarşı pazar yapmak yeterli demek ki sağlıklı olmak için, doğallığında yaşamak yani, spor salonlarında yırtınmaya gerek yok zayıflayacağım diye, orası vücut çalışan genç delikanlılar, erkekler için, 6 ay düzenli gittim, 6 gram fark etmedi, yorgunluğum bana kaldı, evde yapılacak iş yoktu sanki, çalışana, yapana iş çok evde.

*Sübliminal mesaj, üç dizi izliyorum, bana sevmeyi anlat, bayılıyorum, biraz fazla karıştı işler, olsun, ama hala çekici, bütün oyuncularını ayrı ayrı beğeniyorum, itici gelen bir kişi bile yok, leyla, alper, haşmet, canan, engin, ezgi, hepsi çok iyi, kalbimdeki deniz ve cesur ve güzel aynı seviyede benim için, vakit doldurmaca, biraz uzun gelseler de dayanıyorum izlemek için, benim insanlarımı izlemek çok daha hoşuma gidiyor yabancı filmlerdense, bana ait orada yaşananların bir çoğu çünkü, tuba büyüküstün güzel kadın, ağırlıklı olarak onun için izliyorum, konusu da fena değil, ama daha çok dediğim gibi bizden oldukları için izliyorum, entrikaları, kötülerin dünyasını çok daha çarpıcı bir biçimde veriyorlar, bizde kötülük daha mı çok ne, düğüm içinde düğümler oluşuyor, yabancılarınki bizimkilerin yanında çok daha sıradan ve düz, biz doğu insanları daha entrikalıyız galiba, bana sevmeyi anlatta haşmet, canan, ayla, simge, cesur ve güzelde cahide, bülent, tahsin, kalbimdeki denizde fikriye, hülya, müge, aşçı adam ve karşı tarafta kurbanlar, iyilik var oldukça kötülük ta var olacak, veya tam tersi, bu dünya böyle bir sürgit işte, kötüler neler hissediyorlar acaba bunları izlerken, kendilerini hangi tarafta görüyorlar, irdelemek lazım, denizin başına gelenlerin sorunlusu hülya olmasına rağmen düşürdüğü durum içinde kendine payeler çıkarıyor, kendini iyi olarak gösteriyor mesela, insanlar kendilerini burada denizin yerine mi yoksa hülyanın yerine koyuyorlar merak ediyorum, insan kendine kötüyü kaftan diye seçer mi acaba, aslı öyle olsa bile, neyse, asıl yazmak istediğim şuydu, biraz uzun bir girizgah oldu, kalbimdeki denizde bir at çiftliği var, oradaki kafeteryanın kapısının iki yanında uluyan kurt şekli var, uzaktan bakıldığında uluyan kurt, yakından bakıldığında başını çevirmiş bir at, çekim genelde uzaktan olduğu için uluyan bir kurt oluyor, sübliminal mesaj veriyorlar beyinlere, bu hafta üstünü biraz çiçekle örtmüşler ancak hala o kurt, o iki uluyan kurt orada duruyor, az önce facebookta bir paylaşım gördüm, Türkiye haritası bembeyaz, üstte osmanlının parçalanmış Türkiye haritası var, üstte Atatürk ne yaptı diyenler iyi baksın diye yazmış ama bu da sübliminal mesaj çünkü evetin rengi de beyaz.

***Bana sevmeyi anlat bitti, dün son bölümüymüş, peh, reytingden olmalı, bu millet diziden anlamıyor, gidip paramparça izliyorlar, çocuklar kadın oldu, anne oldu, hala bıkamadılar, sabit fikirliler, bir kere saplandıklarından çıkamıyorlar bir daha. Neyse ki mutlu sonla bitti, azıcık yüreğimizi hoplatmış olsalar da tatlı ayrıldık, onlar ermiş muradına, kaldı iki dizim, favori dizim gitti ama, bütün kadrosunu özleyeceğim, yerine gelecek dizileri hiç gözüm tutmadı, acınaklı, acılı cinsinden, izlemem, kırlangıç fırtınası ve birde hep ağlamakla meşhur bir kadın var, ağla ağla doyamadı ağlamaya, adı ece uslu, onun dizisi, tabi ki ağlamaklı, izlemem, ağlamak isteyenler izlesin.

Bazı insanları çok değiştiriyor yaş, gençliğinde çok güzeldi ece uslu, şimdi çok farklı, o kadar ağlamaklı dizilerde oynaması mı bünyesini harap etti acaba? Sanem Çelik, kara melekle aynı dönemin oyuncusular, aynı dizide de de oynadılar, eğer yanlış hatırlamıyorsam, o hiç bozulmadı mesela, aynı güzelliğini koruyor, baktım, sanrm çelik 41, ece uslu 42 yaşındalarmış, yaşları da aynı ama yaşam sonuçları çok çok farklı, başlagıç noktaları aynıydı, bitiş noktaları farklı, hülya avşar geçirgen kumaştan bir elbise giymiş, sanırsınız boydan boya çıplak, öyle zaten, çıplak, yine yapmış yapacağını, manyak karı, elindeki kolonyayı sobaya dökerek oyun yapan 2-3 yaşlarındaki bebek tutuşup yanmış, ölmüş, akla gelmeyecek şey, kolonya plastik şişede veya kırılabilen cam şişede şişelenmemeli demek ki!

***O darbe komisyonundan bir sonuç alınmadığı sürece yapılacak olan her seçim, referandum, sistem değişikliği şaibeli olacaktır, o darbenin akp tarafından yapılıp yapılmadığı, desteklenip desteklenmediği ortaya çıktı mı da akp bizi zoreki referanduma iteliyor? Önce kendilerini bir ak’lasınlar o darbeden sonra düşünürüz. Buna tapeleri, kasaları, sıfırlamaları da eklemek mümkün elbette, ak’landılar mı bunlardan, ak’lanmadılar. Hayır diyenler tutuklanmaya da başlamış, yandı gülüm keten helva, cebir ve hile ile işi götürecekler anlaşılan. Ama maçlardaki izmir marşını, yaşa mustafa kemal paşa yaşa’ları susturamıyorlar.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *