Press "Enter" to skip to content

Günlük 1o Nisan’13

***Sonay Dikkaya, Zeynep Tokuş ve Özlem Yıldız 6,7 aylık hamileyken doğum yapan ünlü anneler; Özlem Yıldız?ın sancıları başladığında yurtdışında bebek alışverişindeymiş; orada bir hastane doğum yapmak üzere olduğunu söyleyince geri dönmüş ve döndüğü gece doğum yapmış; ?doktorlar neden erken doğum yaptığımı bilmiyorlar? diyor; kabin basıncından haberleri yok demek ki o doktorların. Yurtdışına git ve geri dön; hamileyken; kısa bir zaman içinde; bunun bilinmeyecek nesi var?
***Ceyda Düvenci de 4 aylık hamile iken Amerika?ya gidip tatil yapmış; 2,5 ay yattıktan sonra 31 haftalık hamile iken doğum yapmış; sezaryenle; bebek 2 ay küvezde yaşamış; 1,5 yaşındaykende sağlık problemleri başlamış.
Yine bu kadınların ortak bir yanları daha var; boşanmış veya boşanma arifesinde olmaları; hayatı zorlaştıran bir bebek ile yaşam sınırları çok zorluyor olmalı; öyledir yani. Eskiden hamile kadına iki canlı muamelesi yapılır; hamileler ona göre yaşardı. Şimdiki hamileler tek canlı olduğu iddiasında olduklarından; çocuğu ve kariyeri aynı küfeye yerleştirdiklerinden; birazda paranın verdiği şımarıklık ile bütün bunlar geliyor başlarına; üzücü elbette. 
***27 Nisan günü 1 yaşında Iraklı bir bebek uçak yolculuğu esnasında fenalaşıp ölmüş.
***Lenf bezlerinin olduğu bölgede gerginlik ve kasılma şikayetiyle doktora giden MFÖ Özkan Uğur?a lenf kanseri teşhisi konmuş. Özkan Uğur MFÖ?nün tek siyah saçlı kalan üyesi. 60 yaşında; yaklaşık 15, 20 yıldır saç boyası kullandığını düşünürsek bu oldukça uzun bir zaman. Bir insanı saç boyası sebebiyle lenf kanseri etmek için yeter de artar bile. Ve bildiğim kadarıyla boyanın rengi ne kadar koyu olursa o kadar etkili kanser konusunda; geçmiş olsun.  
***Bugün oğlumu görmeye gittim; 15 gündür kampta; kamp dediysem eve yarım saatlik mesafede; sporcu; 18 yaşında; öptüm, sevdim; temiz giysilerini, çamaşırlarını verdim; semirmiş; yanakları tavlanmış; orada benim baktığımdan daha iyi bakıldığı kesin; yinede hüzünlendim; ayrılığın verdiği bir özlem oluyor sonuçta; o esnada Cemile geldi aklıma; Mete?yi cezaevi bile olmayan mekruhta görmeye gidişi; benim hissettiklerim ve onun hissettikleri; ne kadar farklı olmalı. Kaç kadın o dönemde oğlu hakkında o duyguları yaşadı; oralarda görüp kahroldu. Allahım beni ve bütün anneleri çocuklarının o kötü günlerini görmekten korusun; amin. 
***1,2 ay önce 6. sınıftaki kızıma sınıfındaki bir erkek arkadaşı çelme takmış; kızımın ayağı burkulmuş; bu burkulma sebebiyle hastaneye gitmiş; zorluk yaşamıştık. Neredeyse 1 hafta okuluna gidemedi kızım. Okula başladıktan 3 gün sonra yine o çocuk bir yerden atlarken bacağını kırmış; 1 ay okula gelemedi; okula gelmeye başladığında ise bir müddet babası kolundan destekleyerek getirdi. Hala aksıyarak yürüyor yolda. Çelme takmak adetiymiş çocuğun; önüne gelene çelme takarmış; ama artık çelme takamıyor çünkü ayağı hasarlı; gerçi kızlara sataşmaları hala bitmemiş; kızıma yine bir şey yapacak olursa ona ?ayağın kırıldı; Allah ayağını kırdı; hala akıllanamadın mı? demesini söyledim. Kötünün ve kötülüğün cocuğu, büyüğü, ufağı, irisi yok; kötülük kötülüktür ve bu dünya sandığınız gibi sahipsiz değil; bir şekilde geri dönüşü var yaptıklarınızın; en azından benim gördüğüm kadarıyla; ?kıssadan hisse? derlerdi buna eskiler; anlamak isteyene. Benim birşey yapmama bile gerek kalmadan cezasını çekti çocuk.
***Aylardan yine Nisan; polen vakti geldi çattı; eskiden; biz büyürken bu kadar sorun olmazdı polen vakti; zamane derdi; sezaryenle doğan sayısı arttıkça; ciğerleri yeterince gelişmeden anne karnından insan müdahalesi ile çıkarılanların sayısı arttıkça polen istilasının etkileride artıyor. Benim evimde de 3 sezaryenli çocuk olduğundan pek bir içli dışlı olduk polen meselesiyle zaman içinde. Etkilerini azaltmak için oradan buradan aldığım bilgileri yazacağım size. Sabah 5-10 arası mümkün olduğunca dışarı çıkmayın; polenler özellikle sabah saatlerinde yoğun oluyor; bu saatlerde camlarınız da kapalı tutulabilir. Açık havada spor yapmayın. Eve geldiğinizde saçlarınızı yıkayın. Çamaşırları dışarda kurutmayın. toz, sigara dumanı, boya kokusu, parfüm gibi tetikleyicilerden uzak durun. AVM’lerdeki statik elektirik sebebiyle polenler AVM etrafında daha yoğun olarak görülüyor; gitmemeye çalışın.
Toz akarı, küf ve evinizde yaşayan evcil hayvanlar alerjiyi tetikler. Toz akarı yatak, halı, kumaş ve tüylü oyuncaklarda yaşarlar. Hipoalerjenik, yatağı tamamıyle saran, fermuarlı yatak ve yastık kılıfları kullanın. Halı kullanmayın. Perdeleri sık yıkayın.  Küf mantarları ılık, nemli ve karanlık bodrum katlarında görülür.  
Gıda boyalı şekerlerden ve genel olarak şekerlerden uzak durun; uzak tutun. Şekerlerdeki, şekerli sakızlardaki katkı maddeleri çocuklarda davranış bozukluğuna ve zeka gelişimini engellemeye; kurdeşen benzeri döküntülere, astıma yol açıyormuş. 
Düzenli beslenmeye dikkat edin ve hiç bıkıp usanmadan yoğurt yiyin, yedirin. Yoğurt bütün bünyeyi baştan sona yenileyen, bağışıklığı arttıran, önemli ölçüde güç veren bir besin; her öğün yemeğinizin yanında mutlaka bir kase yoğurt tüketin; kişi başı; baştan sona yenilendiğinizi; tazelendiğinizi hissedeceksiniz. Bu aralar her yerde yoğurtla ilgili bir övgü görüyor, okuyorum ve yemeye başladım; gaza, karın şişkinliğine, sindirim sistemine çok etkili; şiddetle öneririm; yoğurt; olmadı ayran; yiyeceklerinizin baş tacı olsun.  
***”Artık vegan değilim. Çok çok ciddiye alınması gereken bir beslenme türü. Ben beceremedim. Sonunda baktım ki, kafam çalışmamaya başladı; reglim bozuldu; tahlillerimde bir sürü şey eksik çıkmaya başladı. Artık balık yiyorum; arada bir et de”. Sertab Erener. Kolit hastalığı geçirmiş Sertab Erener; kolit bağırsakların tutmaması; günde 30-35 kez tuvalete gitmek gibi bir hastalıkmış; 11 yaşında başlamış bu hastalığı; 3 kezde ameliyat olmuş; düzelmiş, iyileşmiş. 
***Aylardan nisan; yolculuk vakti; araba tutmaması için; ters yöndeki koltuklara oturmayın; kitap okumayın; araba tutanlara bakmayın; arabada, gemide, uçakta, trende manzarayı izleyin; ani baş hareketlerinden kaçının. yolculuk öncesinde esnasında keskin kokulardan, baharatlı, yağlı, şekerli yiyeceklerden uzak durun. Yolculuk öncesi acıkmamak için haşlanmamış yumurta; yolda ise domatesi peynirli ekmek, meyve yiyin; su ve ayran için; kola, gazoz, meyve suyu içmeyin; gaz yapabileceğinden baklagil yemeyin; süt içmeyin; 4447734 gidilecek uzak bölgeler için aşı gerekip gerekmediğinizi öğreneceğiniz sağlık müdürlüğüne ait telefon numarası.
***Kapı çalıyor, açıyorsunuz; bir gün engelliler bilmem neyi için, bir gün onun için, bir gün bunun için para toplanıyor; bugün gelen bana izin belgelerini gösteriyor; valilikten ve bilmem nereden; günümüzde hala böyle kapıya gelene para dağıtanlar var mı da bu kadar sık dolaşıyorlar?
***Bir estetik doktorunun dediğine göre Almanya’da burun estetiği ameliyatları bize göre çok daha azmış; bunun bir nedeni bizdeki estetik düşkünlüğü olmakla beraber diğer bir sosyal nedeni olduğunu da düşünüyorum; “çocuk düşe kalka büyür” düsturuna göre hareket edip çocuklarımızı “saldım çayıra mevlam kayıra” tarzında büyütüyor olmamız. Çok çocuk sayısı sebeiyle küçük çocuğun gözetiminin büyük çocuğa devredilmesi, annelerin çocukla uğraşısında tek başına bırakılması diğer etkenler olabilir. Geçen yaz gittiğim otelde bütün yabancı çocukların burunları hokka gibiydi; hiç darbe almadan büyümüşler belli ki. Bizim çocuklarımıza göre çok daha korunaklı büyütüldükleri belli. Bizde böyle hokka gibi düzgün burunlar bulmak olanaksız; bebeklik çağı dışında elbette.
Başbakana istirhamımdır; bir laf ederken eğrisini, doğrusunu dikkatlice düşünerek öyle laf etsin lütfen; üçer, beşer çocuk doğurmak, çocuk büyütmek öyle eğlenceden bir iş değil; başbakanın sandığı gibi; sorumluluk ister; bunların üstüne konuşmak, ahkam kesmek ise daha büyük bir sorumluluk ister; herkes kendi işine baksın; kim ne kadar doğuracağını ve büyüteceğini başbakana soracak değil; başbakan da kendi işine baksın.
***Küçük el aletlerinde braun çok daha başarılı philips ve diğer markalara göre. Cruzer body serisi kadın erkek herkesin kullanabileceği ürün; tüm vücut için; oldukça pratik; acısız, sızısız; sakıncasız, yan etkisiz. Ağda, sir ağda uzun iş; yorucu; meşakkatli; ağdacıda yaptırdığınızda bir seferi tüm vücut neredeyse cruzer body ile eşdeğer fiyatta; 100-120 tl. Yeni yetme gençlerin sakal için traş olmak yerine bu tip kesici ürünleri kullanmaları çok daha iyi; traş kılın sert ve kalın çıkmasına; kıl artışına neden olurken şekillendirici aletlerle yapılan traşta böyle sonuçlar olmuyor. 
Tabi cruzer body ile aldığınızda anında tekrardan uzamaya başlıyor kıllar; ağda ile alındığında ise 15-20 günlük bir aralık kalıyor kılların tekrardan çıkması için; şekerden yapılan normal ağda kılları güçlendiriyor; sir ağda ise kılları güçsüzleştiriyor; sir ağdayı tercih etmekte fayda var; sir ağda kendiniz yaptığınızda çok, çok ucuza mal oluyor; bir döner başlıklı kartuş ısıtıcısı almanız gerek; ki 20-30 liradan fazla değil sanırım; birde rulo kağıt; kartuşlarda 3,5 lira; kağıt ve ısıtıcıyı bir yatırım olarak düşünürseniz her ağdanızı size 3-5 liradan daha az bir maliyetle atlatabilirsiniz. Sıvı sir ağdaların ısı ayarı biraz sakıncalı; sıcak olduğunda cildi yakıyor ve kararmalara sebep oluyor; bu nedenle kartuş ağdaları tercih etmekte fayda var. Birde kartuş ağdanın kullanımı daha kontrollü; çok daha az kullanma şansınız var; tüketim açısından. Ağdanın alamadıklarını; kalanlarını ağdalı elle toplamak veya bir epilatör ile almakta mümkün. Tüy dökücü kremler sakıncalı; kendi üstünde bile yazıyor zaten vücutta çok uzun süre tutmayın diye; o yüzden uzak durmakta fayda var.    
***”Kadın o zaman sürekli adama cepte olmadığını bir şekilde gösterecek. Benim eşimin bir cümlesi vardır mesela;  o hep kulağımdadır; bir şeyler, bir şeyler oluyor; sonunda şu çıkıyor; “sen kaybedersin”; sadece kadınlar kaybetmez; bende kaybederim; çok doğru; eşim olmazsa çok şey kaybederim. Bunu hissettirmek lazım galiba. “Sen de kaybedersin”. Bizim evde bu “sen kaybedersin” durumu var. O çok güveniyor kendine. Popülerim falan filan ama o gider de; o gider yani; bu onun yerini tutmaz; ben onu istiyorum; ben onunla bir aile kurmuşum; sadece burada kadın olsun, nefes alsın, kalbi atsın değil ki; bir insandan bahsediyoruz burada; bir ruhtan bahsediyoruz; onun gitmemesi lazım.” Jess Molho; 19 Nisan’13
***Şeker hastalığı insülin hormon hastalığı; insülin hormonun vücutta hiç olmaması tip 1 diyabet; burada pankreasın insülin salgılayan hücreleri çalışmıyor; hayatları boyunca insülin iğnesi olmaları gerek; genel olarak çocuk ve gençlerde görülür; insülin aldıkları sürece hiçbir sorun olmaz. İnsülin hormonunun olmasına rağmen hücrelere girememesi; yani insülin direnci olması tip 2 diyabet; genel olarak 40 yaş üstünde ve şişmanlarda görülür. Gizli şekerin belirtileri; hızlı ve fazla yemek yeme; açlıkta fenalık hissi; sinirlilik, soğuk terleme, ellerde titreme; zaman zaman tatlı krizleri; ağır yemekten sonra uyku gelmesi. Açlık şekerinin 100’ün altında olması lazım. 80-100 arası normal. Tokluk şekerinin ise 140’ın altında olması lazım. Açlık şekeri 126’nın üstünde, tokluk şekeri 200’ün üstündeyse şeker hastasıdır; altında ise insülin dirençli. Çok özenli, dikkatli olunması gereken bir hastalık. Şeker hastalığında ara öğün şart. Beyaz ekmekten ara öğün olmaz; kepekli, yulaflı veya çavdarlı bir dilim ekmek peynir ara öğündür. Beyaz ve kahverengi şeker doğada yok; diyabete eğilimi arttırır; meyve şekeri ve bal kullanılabilir. Haftanın en az 3 günü 30 dakikalık tempolu yürüyüş ve kilonun %5 oranında düşürülmesi; 60 kilo insanın 3 kilo vermesi diyabeti %50 oranında düşürüyor. Diyabet vakfı başkanı M. Temel Yılmaz.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *