Press "Enter" to skip to content

Gündem 1p Nisan’13

***Dikmen vadisindeki son olayları hepimiz izledik; birileri birilerine pompalı tüfekle ateş açtı ama kim kime ateş açtı bilinemedi; daha doğrusu bildirilmedi. Pompalı tüfekle ateş açan 5 kişi belediyeye taşeronluk yapan firmanın adamlarıymış; bölgeyi boşaltmak istemeyen 600 ev sahibinin üstüne ateş açmışlar; mahlleli 155?e haber vermiş ama ne gelen olmuş; ne giden; oradaki herkes Allah?a emanet; şimdi söz sizde?de orada yaşayan bir kadın anlattı. Texas gibi. Tüyler ürpertici. O pompalı tüfekle ateş edenlerin hiçbirinin ifadesi dahi alınmamış; ama bütün mahallelinin ifadesi alınmış; mahalleliden tutuklamalar olmuş; bu dahada tüyler ürpertici; nereye gidiyor bu ülke?
Mahalleliye TOKİ?den ev satın almalarını teklif etmişler; anlatan kadın bu taksitleri ödeyemeyeceğini söyleyince ?kocan pazarda limon satsın; ben gençliğimde çok sattım? demiş İ. Melih Gökçek; alay eder gibi; limon sulu ya; kanı da sulandırıyor zaten; satarken beyni sulanmış olmalı; o sulu beyinle 10 yıldır Ankara?yı idare ediyor ya helal olsun bu millete; ne diyeyim; kadın ?limon satarak ev mi alınır? diyor; haklı olarak. Memleketi erdoğan?ın ahırına döndürdü bunlar. Hem ev, arsalarına el koyacaklar hemde üstüne ev satacaklar; her türlü kâr; bu ne akıllılık böyle.
Esenyurt?taki 30 bin imar mağdurunun ve kentsel dönüşümün de konuşulduğu programda; programa katılan kent hareketleri sözcüsü Çiğdem Şahin?in düşünceleri ise şöyle; ?Bu kentselleşme süreci kötü, acımasız gidiyor; insanileşeceğini umuyoruz. Onun için mücadele ediyoruz. Fakirler şehirin dışına itelenerek zenginlere şehirlerde daha çok yer açılmaya çalışılıyor. Zenginler için binalar inşa ediliyor; bir pazar oluşturuluyor. Bu mücadele tek başına verilebilecek bir mücadele değil; davayı kazanmak yetmiyor; hukukta işlemiyor; o anlamda bu topyekun bir mücadele gerektiriyor; neden diyeceksiniz ; afet yasası gibi elinizi kolunuzu bağlayan; tapularınızı güvensizleştiren; bütün kararları, denetimleri merkezileştiren; bütün korumacı kurum ve yasaları devreden çıkaran bir hukuk oluşturuldu Türkiye?de. Her şeyi yapmaya yetkililer. Hukukta işlemiyor. O zaman elimizde tek kalan şey sokaklara dökülüp kenetlenmek ve birlikte mücadele etmek?.
***Akil adamlarımız iş başında; yöreler belirleniyor; harıl harıl çalışacaklar; belli; TC ekonomisine kaça patlayacak bu akilli adamlar; ?baş ol da zurnanın başı ol?; paranın nereden geleceği belli mi olur; dün tiyatrocu, oyuncu, şarkıcı, tarihçi, gazeteci, akademisyen; bugün ise akil adam; yalnız bir kişiyi atlamışlar; Derya Baykal; neler neler öğretirdi halbuki insanlara bir akil adam olarak; bilmediği bir halt yok; hatta Martha Stewart?ı bile ithal etseler yerinde olur; Martha Stewart demişken Dr. Öz aklıma geldi; onu nasıl oldu da unuttular; unuturlar; yazık olmuş;))
Düşündüm de; Derya Baykal?dan akil adam olmaz; ak?illi değil bir kere; ak?illi olamayanı ak?il adam yapmıyorlar; bu iş yatar; peşinen; Martha Stewart ve Dr. Öz?ün ak?illi olup olmadıklarını bilmediğimden bir fikir yürütemeyeceğim doğrusu; artık ona da ak?pliler karar versin bir zahmet ama Derya Baykal?ın olamayacağı kesin. Kim dedi sana git Ferhan Şensoy?la evlen diye; mimlendi bir kere; adın çıkacağına canın çıksın bu memlekette. Gitti güzelim maaş, mertebe, hava; Oya ile oya, nakış, dikişe devam; gördün mü sen işi! 
Onca senedir akp içinde hitabet ve düzgün konuşma dersleri verildi; bir işe yaramamış olmalı ki 350 akp milletvekili yerine 60 akil adama iş düştü; akp milletvekilleri derin bilgi ve hitabet güçleri ile halkı ikna etmeye yeter görülemedi; topyekun sınıfta kaldılar; en baştada Erdoğan; o nadide seçilmiş şiirleri onu hitabet sanatında kurtarmaya yetmedi demek ki; bir sonraki aşamada; eğer bu işin içinden alınlarının ak?ı ile çıkarsalar 60 milletvekilini meclisten atıp akil adamları meclise koyalım; meclis genel kültür açısından biraz yükselir; sonra kim milyoner olmak ister?i orada da düzenleriz; hiçbirinin milyoner olmaya itirazı olmaz nasılsa; devlet, sanat içiçe; birde Acun olsaydı; üzüldüm şimdi bak; Acun?suz meclis mi olur; seyyahlık günlerinden dem vururlardı hep birlikte; gerçi seyyahlıkta artık Erdoğan Acun?a beş çeker; neyse; bana sormuyorlar zaten kimi alıp kimi almayacaklarını. Şu kim milyoner işi de baştan yatar çünkü Kenan Işık o ak?il adamlar ve ak?pliler arasında bulunmayı kabul etmez; Kenan Işık?sız bir kim milyoner de bir işe yaramaz; ne olucak şimdi; tüh, yazık oldu o güzelim projeye. Yakışmaz mıydı Allah aşkına Kenan Işık, Meral Akşener?in duruduğu yere; siz söyleyin.
İyi ama şimdi o akil adamların çoğu içki bile içiyordur; adam sanatçı; akşam içer, sabah şakır; haşa; mecliste ne işi var içki içen adamların; söyleyen gitti; geri aldım sözümü; bundan böyle mecliste işleri yok onların. Erdoğan nasıl düşünemedi bunu; abdesti bozulur valla yanlarına çok yaklaşırsa; buram buram içki kokar onlar; öğle arasında bile içerler artık hem; içki paraları devletten nasıl olsa. Oturup kalkıp CHP?lilere ayyaş derken şimdi ayyaşların alasının ortasına düştü; yazık ya.
Sahi; ne yapacak bu akil adamlar; hiç düşünmemiştim detaylıca; pkknın öldürdüğü şehitlerin ailelerine gidip sakin olmalarını; oğullarının ölümünü sineye çekip oturmalarını; pkklıların ortalıkta cirit atmasını seyretmelerini mi öğütleyecekler; işleri çok zor göründüğü gibi; Allah kolaylık versin; aldıkları parayı helalinden hak ederler eğer bu işin altından kalkarlarsa; bırakalım öğlenleride içiversinler 1,2 kadeh; hem Allah onlara günah yazıyor; Erdoğan?a değil ya;)))
Yaaa; çok mu şey istiyorum; bu son olacak valla; yeminle; Nurhan Damcıoğlu; son isteğim bu; Orhan Gencebay?ı çıkarıp onu alalım lütfen; kanto yapar; her havaya ayak uydurur; ak?illi bile olur; eski günlerin hatırına; hem sevapta olur; kimsenin kapısını çaldığı yok; az mı şenlendirdi hepimizi zamanında. ?Ben kalender meşrebim; güzel çirkin aramam; gönlüme bir eğlence isterim olsun; endamı şanlı, sohbeti tatlı; birazda oynak olsun; olSUN?; ?oy dingala dingala; kömürüde koydum mangala; Ayşede Fatma dostum var; çalkala yavrum çalkala?; ?yangın var, yangın var, ben yanıyorum; yetişin a dostlar tutuşuyorum?. Yıldız Tilbe de iyi giderdi Nurhan Damcıoğlu?nun yanında ama neyse artık; bu son demiş bulundum bir kere; şansımı kaybettim.
İşin ilginç yanı zamanında; yani Derya Baykal?dan önce Ferhan Şensoy?la aşk yaşamış Nurhan Damcıoğlu; yine baltayı taşa vurdum işte; onu da almazlar ak?il adamlara şimdi. 2 akilli kadın istedim; ikisinede Ferhan Şensoy dokunmuş; şansa bak bendeki; zampara herif; hiperaktif; dursana durduğun yerde. Zamanında; 86 veya 87?de oyununa gitmiştik İstanbul?da sınıf arkadaşlarımla; Sevda, ben, Abdullah, Levent, ismini hatırlayamadıklarım ve kimler olduğunu hatırlayamadıklarımla birlikte; kalabalıktık yani; belki 8-10 kişi veya daha fazla; oyununa bedavaya sokmuştu bizi; Ankara?dan sırf onu izlemek için geldik diye; onun için gitmiştik gerçektende; o zamandan belliydi hiperaktif olduğu. Vay be; nerelere gittim bir anda. Hayat işte; nereden nereye. Adam olan adam her zaman adam demek ki; 7?sinde neyse 70?inde de o.
Benim çocukluğuma denk gelir; yetişemedim pek ama 12 Eylül 1980 öncesinden bir şarkı daha var kulaklarımda kalan; bu güne nasılda uygun; ?akp?nin uşakları, iktidarın haydutları; erdoğan?ın köpekleri; uyandık biz, geliyoruz?; bu şarkıda benden ak?illi adamlara gelsin; 33 yıl sonra aynı yerden nakarat.
Öyle meclise, devlete, yönetime böyle tantana az bile; çoluğun çocuğun maskarası hepsi; 3 yaşında çocuk bile güler hallerine; anlasa elbette; o kadar karıştıki işler birbirine çocuğun bile anlaması zor; kendileri anlamıyorlar ne yaptıklarını; çocuk ne anlasın; bir gün öyle, bir gün böyle; Allah hepimize akıl, ihsan eylesin bunların elinden.
Özgür düşüncenin olmadığı yerde beyinler özgürce gelişmiyor; zeka ise güdük kalıyor; sonradan ne eklemek isterseniz ekleyin; boşuna çaba; almıyor çünkü gelişmeye ve yeniliğe açık değil; velhasılı işte böyle. Bilimden, sanattan, edebiyattan, resimden, spordan, müzikten ve hatta bunların insana verdiği mutluluktan mahrum kalan beyinler kendilerini yenilemeyi, tazelemeyi gerçekleştiremiyor; aklınızda tek bir fikirle dünyaya sabit baktığınızda dünyadan alabileceğinizde bu kadar işte; yat, kalk Allahu ekber ile varılacak olan son  nokta bu; ne ileri ne geri; sonra kendine, kendini anlatacak özgür düşünce ile gelişmiş ?satılık? beyinler ara; bu işin açıklaması bu.
 ***27 martta Ankara?da bir sempozyum gerçekleşmiş; rusya federasyonu tarafından yapılacak Mersin akkuyu nükleer santrali hakkında; Akkuyu nükleer santrali müdür yardımcısı rus Rauf  Kasumov tarafından; santral 9 şiddetinde depreme dayanıklı olacakmış; Çernobil?de deprem mi olmuştu; kimi kandırıyorlar; Hopa?daki kanser hastaları Trabzon?a hastaneye gidip gelmekten bıkıp yoruldukları için Hopa?ya onkoloji hastanesi istiyorlarmış; kanser hastalarının en çok Hopa?da olması bir tesadüf müdür? Hopa?yı vuran Çernobil değil de nedir? Çernobil?den ders çıkarıp bir Hopa için bile onkoloji hastanesi yapılamazken burnumuzun dibine 3,4 adet nükleer santral yapmakta neyin nesi?
İzmir, gaziemir?deki nükleer atıkların etrafı tel örgü ile çevrilmiş; yan tarafında çocuklar top oynuyor; buram buram atık kokuyormuş o bölge; dikenli tellerin hemen yanında bir ortaokul var; çocuk parkı var; tellere ?girmek tehlikeli ve yasaktır? yazısı asılmış; ya dışında olmak; o yazıyı görecek veya görmeyecek kadar yakınında olmak tehlikeli değilmiş gibi; o bölgede yaşayan kadınlarda düşük oranı fazlaymış ve engelli çocuk sayısı çokmuş; yan tarafı bildiğin mahalle; İzmir?in bir dış mahallesi; yandan İzmir görünüyor fotoğraflarda; yani bütün İzmir, ege, hatta bütün yakın coğrafya radyasyon ve kanser tehdidi altında; ve o bölge kentsel dönüşüm alanıymış; yakında üstünde evler, avm?ler yükselecekmiş. Bu adam bizi her yandan çıkmaza sürüklemek için birebir; Türkiye?nin başına çorap örsün diye koymuş olmalı başımıza Amerika; her yaptığı iş sakat. O başımızda olduğu sürece hiçbirimizin hayat garantisi yok; deli; çoklu kişilik bozukluğu yaşıyor; Kılıçdaroğlu 2 kişilikli dedi ama yetersiz; bu vaka tam bir çoklu kişilik bozukluğu; iki kişilikli demek az gelir ona. Tam bir faşist; ona buna faşist demesine aldanıpta faşist olmadığını sanmayın sakın; her yaptığı dediğim dedik, çaldığım düdük tarzında gelişiyor; ben bilirim, ben yaparım, ben, ben, ben; ondan başka kimsenin aklı yok sanırsınız; birde inatla diretmiyor mu; bu nasıl bir gözükaralık; deli inadı var; aklı kırk telde geziyor; sonra bir karar veriyor ve o kararından imkansız dönmüyor; bunca insan ? ne yapıyorsun? derken insan durup bir düşünmez mi; düşünmüyor; bildiğini okumaya devam ediyor. Karısı ona nasıl tahammül etmiş onca yıl; çekilesi dert değil; başımıza ekşidi kaldı. Bu milletin söz ve karar hakkı yok mu kurulacak nükleer santrallerin yapılıp yapılmaması konusunda; erdoğan’ın ahırına çevirdi memleketi. 
Onun iktidarının on yılının sonundaki halimize bir bakın; halinden memnun; mutlu olan; kendini güvende hisseden kaç kişi kaldı; yandaşları bile bu ayrıcalıkları yaşayamıyor çünkü herkesin altındaki zemin kaygan; kim ne zaman düşüp yere çakılacağını bile bilmiyor; on yıl içinde bizi getirdiği nokta bu; bilinmezlikler; güvensizlikler dünyası. Kaç tane mutlu insan görüyorsunuz sokaklarda; herkes gergin; herkes kaygılı; endişeli; büyüyen çocuklarımız bile taşıyor bizimkilere benzer endişeleri; bizi bu hale getiren Erdoğan’dan başkası değil; o.
Mehmet Haberal’ın neden içerde olduğu ile ilgili rivayeti de anlatayım bari; Mehmet Haberal etkili bir sağ parti kurma hazırlığı içindeymiş tutuklanmadan önce; o partiyi kurarsa eğer akpnin oylarını böleceğinden içerde dinlenmeye çekmişler; oyları %25’lere düşmüş olsaydı böyle rahat at oynatamayacaktı elbette; yoksa Haberal bir solcu değil; chpde de işi yok aslen; ne kurnazlıklar; tilkiliklerle bulundukları yeri korudukları ortada; her yol mübah onlar için.
Ne karanlık; berbat bir tablo olduğunun farkındayım bu çevre; nükleer meselelerinin ama bunları birileri yazmalı; dile getirilmeli; iş işten çok daha geçmeden. Yoksa yaşadığımız dünya elimizin altından kayıp gidecek. Bunlara gözlerimizi kapalı tuttuğumuz sürece kör olma; hatta ölme, yok olma riskimiz gün be gün artıyor; açın gözlerinizi ve görün dünyayı; dünyayı daha uzun süre görebilmek için elbette.
***Erdoğan’ın tv yalakalarının; sonradan türeme akpci bilir kişilerinin hepsi o 63 kişinin içinde. Ve izlediğim, bildiğim kadarıyla onların hiçbiri o yeterlilikte değil; birçoğunun televizyon oturumlarını izledim; söylediklerinden ne kendileri bir şey anlıyor ne de karşısındaki; topunu toplasan bir akıllı adam etmez; o yüzden o iş yatar; yani fiyasko.
Hüseyin Yayman, Mithat Sancar, Fuat Keyman bunlardan ilk gözüme çarpanlar; son günlerin oturumlarının gedikli isimleri; AKP ile büyüyen akademisyen isimleri; en büyük AKP tv savunucuları. Kıdemli hacıyatmaz, karnıgözüdoymazlarımız ise Doğu Ergil, Oral Çalışlar, Baskın Oran, Murat Belge.
Sağlık bakanlığı ambleminde T. C. yazısını kaldırmış; niye acep; “T. C.” yeni sağlık bakanının neresine battı!
***Bir sıralama, övme, düzgü de Yaşar Nuri Öztürk’ten gelsin; düne; 5 nisan tarihine ait; “Kuran niteliksiz nüfusun durdurulması taraftarıdır. “Allah ne verdiyse doğurun diyor herif. Dünyanın her tarafında böyle adamlar(!) var. “Allah rızkını verir” diyor; Allah’ın kudretini Allah’ın emirlerini çiğnemenin aracı yapıyor. Allah diyor ki “mal ve evlat çokluğu ile övünmek şirkin alametidir; sakın bunu yapmayın; nitelikli nüfus yetiştirin”. Doğal beslenmeyi niçin yok ettiniz; milleti gdo’lu yemeye mahkum ettiniz? Bunları yaptıktan sonra alın yaptığınız camileri başınıza vurun; bir gün o duvarları Allah kafanıza vuracak zaten. Mescidi dırar; maun mescidi onlar. Dine, kurana yalan söyleteceksin ve bunu dine hizmet diye satacaksın; vicdanSIZ; Allah korkusundan nasipsiz adam; bizde hem aydın geçinip hemde buna seyirci kalacağız, öyle mi? Sonra bizi Allah’tan kim kurtaracak? Paralarınız; devleti soyarak yığdığınız servetler mi kurtaracak; ne derim Allah’ın huzurunda. Babam “ben sana kuranı bunun için mi öğrettim” demeyecek mi? Ben bir takım imansız, suratı dönmüş hükmi domuzlar için bunları çiğneyecek miyim? Çiğnemedim; gururluyum; şükran duygularıyla doluyum. Bu vicdan ve imanla tarihe kitaplarımı bıraktım; Allah murad edince oluyor. Ormanları yok ediyorlar; suları kirletiyorlar. İnsan kendi vicdanına aykırılık yapmaya başladı mı hiçbir şeyi gözü görmez. “…”Türkiye’nin haçlıların yanında yer aldığı arap baharında ne kadar çok silah satıldı; akan müslüman kanıyla silah tüccarları savaş kazandı. Cami yapıyor; 2 rekat eksik, fazla kıldığını konuşuyor; Atatük’e sövüyor; Atatürk fikirleriyle 200 yıl ölmez; ona sövüyorlar; dinciler diyorki Atatürkçülüğü bitirdik; Atatürkçülüğü bitiremezsiniz; bitmez; batı basit menfaatleri için Atatürk’ü yıkmaya çalışıyor; bizimkiler bunu anlamıyor; dinciler Atatürk’ü bitiremez; ancak Atatürkçü geçinenleri bitirebilirsiniz. Atatürk bütün ihtişamıyla tekrar tarihin diyalektiği tarafından sahneye getirilecektir; buna imanım kadar eminim”. 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *