Press "Enter" to skip to content

Gündem 1yy Ekim’13

***?Namuslu insanların iftiralarla, sahte cd?lerle; Türkiye?nin pırıl pırıl subaylarının, profesörlerinin, gazetecilerinin hapse atıldığı, ayakları kaydırıldığı bir dönemde işinden atılmış gazetecileri tiyatro haline getirmemek lazım. 50 tane gazete var; bu olmazsa başka yerde çalışırsın; bunu fazla abartmamak lazım; Bekir Coşkun peçeteye yazsa okunur; Uğur Dündar işinden atıldı da ne oldu; orada tabanca gibi durmaya devam ediyor. Türkiye?nin önü her zamankinden açıktır; AKP yokuş aşağı.? Yılmaz Özdil; Aykırı sorular; 24 Ekim 2013; 
***Karşıyaka sporun basket maçında 5 bin kişi andımızı okumuş; İstiklal Marşını da kaldırmayı akıllarına getiriyorlarsa vazgeçseler iyi olur; kendileri için; bittiklerinin resmidir.
***İ. Melih Gökçek yine suyumuzu kesti; alışkanlık haline getirdi bunu; bu gidişle her ayın 19?unda suyumuz kesilecek galiba; geçen ayda 19?unda kesikti; bu ayda; her defasında habersiz, sessiz, sedasız; sanırsınız Van?ın bir ilçesinde yapılıyor kesinti; Çankaya?nın neredeyse tümünün suyu kesiliyor ve bir haber vermek bile yok; zevk alıyor yaptığından; sadist. Sokak olaylarının intikamını alıyor aklınca; Allah?ın günü bitmiş; bayramın bittiğinin ertesi günü; cumartesi ve pazar günü kesiliyor su; aski sitesinde açıklanmış; 19 ve 20?sinde diye; insanların bütün gün evde olmadıkları bir günde kes hiç değilse Allahsız!
?Kurban bayramınızı en kalbi dileklerimle kutluyorum? diye yazmış afiş panolarına İ. Melih Gökçek; kös kös sırıtan fotoğrafıyla birlikte; bayramımızı nasıl kutladığı apaçık ortada; gelip klozetlerimizin halini görmesi yeterli bunun için; adamın kalbi fesat olunca en kalbi dilekleri de bu kadar oluyor demek ki! 
***Ankara rekora doğru gidiyor; reklamın iyisi kötüsü olmazda rekorun niye olmasın; bal gibi rekor işte; rekor mu rekor; ne rekoru mu; susuz kalma rekoru elbette; 48 saati doldurduk; bakalım daha nereye kadar; cumartesi sabah kesilmişti; şu an pazartesi sabahı saat 9; musluklarda hala tıs sesi yok; bayram ertesi insanlar yıkanamadan işlerine, okullarına gittiler; yine ayda bir tekrarlandığı üzere sucular ihya oldu; insanlar su satın alarak idare ettiler; edebildikleri kadar. Millet tuvalete giremez oldu kokudan, korkudan. Haber verin 1 gün önceden; insanlar birer kova su doldurup bir köşeye koysunlar; yok, vermezler; o zaman istedikleri eziyeti yapamamış olurlar; sadistler.
Çetin Emeç Caddesinin başı birkaç gündür kapalı; polisevinden sokullu caddesi ayrımına dek; hummalı bir çalışma var orada; altyapı meselesi; sokullu caddesi baştan sona kazınmış; yeni asfalt dökülecek; büyükşehir belediyesi asfalt çalışması yazıyor; üç gündür öyle duruyor; asfaltın döküldüğü falan yok; mayın tarlası gibi; logar kapakları yüksekte kalmış; zigzaglar çizerek ilerleniyor; bütün bu tamirler çukurambar trafiğini vurmuş durumda; trafik ana baba günü; bu büyükşehir belediyesi yaz aylarında kapalı mıydı; okullar açılalı 2 ay oldu; buz başladı; bu sabah araba camlarından buz kazıdı herkes; yol yapılıyor. Bütün bunların hepsi millete eziyet için; iyilik için yapılacak olsa yaz aylarında yapılırdı; kışın ortasında yapıldığına göre hiç iyi niyetli olamayacağım. Bir yandan da Çankaya belediyesi kaldırımları yeniliyor; yakında sokakta araba bile bırakamayacağız. Nereye koyacaksak?
***Bu defalık rekoru 54 saate çıkarabildik; bir dahaki sefere daha fazlalarını ummuyoruz da; bekliyoruz. Sifona basabildiğimde saat 2?ydi; saat 5?te su makineler çalışabilecek kadar akmaya başladı; 7?de insanların eve gelişleri ile tekrardan azaldı; ancak sabaha normal akışına ulaştı; yer yer patlayan borularda varmış.
İzmir?de yağmur yağıp sokakları su basınca Osman Gökçek?in kanalı beyaz tv ortalığı birbirine katıyor; ?İzmir?i sel aldı; halk belediye başkanına isyan etti? diye; İzmir belediye başkanı soyguncu olmadığından oğlunun bir tv kanalı yok ki çıksın, ?Ankara?da evleri b.k bastı; halk belediye başkanına isyan etti? desin! Ankara 54 saat susuzluğa mahkum bırakıldı; üstelik 1 ay arayla; çıkıp sorumluluk alan; bir açıklama yapmak zahmetine katlanan biri var mı; yok; AKP kim; büyükşehir belediyesi, memleket yönetmek kim; onlar kendi evlerini bile yönetemezler hakkıyla; o akılla. Belediye şiddet uyguluyor insanlara gerek yol yapımı gerekse su kesintileri ile; aba altından sopa sokuyor gözümüze gözümüze; istediğim kadar Çankaya?da oturayım; ben bütün bunların sorumlusu olarak Çankaya değil büyükşehir belediyesini sorumlu tutuyorum; bütün bu eziyetin sorumlusu Melih Gökçek?tir; ve çözmek zorunda olanda odur; bu yaşadıklarımız Melih Gökçek?in şehrin yönetiminde ne denli başarısız olduğunun ayan beyan kanıtıdır.
***Bu Yılmaz Özdil iyi, has, güzel konuşuyor da söyledikleri ile yaptıkları niye çelişiyor; gezide bir hafta karabatak niye oldu mesela; zurnanın zırt dediği zamanlarda hep karabatak oluyor; bir hafta az zaman değil; insanın iki eli ateşte olsa duramaz; iki kelime bir şey yazar, yayınlar; bu o kadar mı zor; yazan insanın yazmaması zor; yazması değil; elin dursa kafan durmaz; seni yazmaya zorlar; hele ki gezi gibi bir ortamda; bu birinci ilginçlik; ikincisi yine tepkilere yol açan halk tv?deki Erdoğan?ı esad?a karşı koruyuşu; bunun içinde yeterince tepki topladı zaten; 3. ilginçlik bayramda Rixos?a gidiyorum demesi; Rixos bilindiği üzere Erdoğan?ın gözde mekanı; söyleme; tatile gidiyorum de; yine git Rixos?a; gitme diyen mi var; zorla kaşınıyor milletten tepki toplamak için. Köşesini Ertuğrul Akbay?ın, Rixos?un ilan tahtasına ne diye çeviriyor anlamıyorum. 
***Hocam Ahmet Taner Kışlalı?nın ölüm yıl dönümüymüş; nur içinde yatsın; bir kez daha okudum bu vesileyle son yazısını; sanki bugünlere gelişimizin kısa bir özeti gibi. O bir ölümsüz; çünkü bizlerde; benim gibi onun öğrencisi olmuş insanların ruhlarında yaşıyor ve yaşamaya devam edecek. ?Ben inandığım doğruları yazıyorum. O doğrular paylaşıldıkça da, daha iyi yarınlara dönük umutlarım artıyor.? demiş; aynen öyle hocam; dediğiniz gibi; siz rahat uyuyun. 
?KEMALİZM, GEÇMİŞİN BEKÇİLİĞİ DEĞİL, GELECEĞİN ÖNCÜLÜĞÜDÜR!? Ahmet Taner Kışlalı
***?Sayın Erdoğan bir vatanda iki ayrı şehitlik olamayacağının farkında mısın? Bölücülüğü cesaretlendirmekle meşgul olan sayın Erdoğan maktul ile katilin; cani ile kahramanın; şehit ile cesedin birbirine karışması halinde milli bir felaketin doğacağını bilmiyor musun? Başbakan yeni nüfus cüzdanında kimliğini ve kökenini ne şekilde ifade edecektir; Sayın Erdoğan; ne yaptıysan çekeceksin; ne ektiysen onu biçeceksin; Allah nasip eder; milletimiz destek olursa iktidarımızın ilk aylarında andımız geri getirilecek, milli bayramların asıl anlamlarına uygun kutlanması sağlanacak, tüm milli hak ve kazanımlar eski itibarlarını elde edeceklerdir. Bu ülkücü, milliyetçi hareketin yemini ve sözüdür.? Devlet Bahçeli; 22 Ekim 2013
***?AKP+el kaide+el nusra= orta doğu; geldikleri nokta bu; terör örgütleriyle iç içe bir iktidar partisi olabilir mi? Onun için söylüyorum; RTE?nin elleri kanlıdır. Yolsuzluk konusunda T. C. tarihi boyunca RTE?nin eline su dökecek ikinci bir adam yok; demiyor muydu ben yırtık ayakkabıyla siyasete girdim; dünyanın en zengin başbakanlarından birisisin; aldığın maaşlar belli; nereden geldi bu para; nereden yürüttün bu parayı; ne diyor; yürütme organının başıyım ben diyor; doğru tabi; yürütme organının başısın.? Kemal Kılıçdaroğlu; 22 Ekim 2013
Muhalefet partisi başkanlarımız bugün çok ateşli; nazarım değmesin!
***Balyoz sanığı albay evinin bahçesinde ölü bulunmuş; düşüp kafasını çarpmış ve ölmüş; kimse kafasına bir şey vurmamış yani; 9 ekimde tahliye edilmiş; 21 ekimde düşmüş, kafasını çarpmış ve ölmüş; nasıl bu kadar eminler düşüp öldüğüne onu anlayamadım; gözleriyle mi görmüşler; ve birde aleviymiş; cenazesi cem evinden kalkıyormuş. Bu kazara ölümlerin ardı gelirse anlayın ki arkasında bir iş var. Çok olmadı; sanırım geçen aydı; Ankara Eryaman?da ergenekon sanıklarından birinin oğlu öldürüldü; yanında kız arkadaşı ile; yazmıştım; pompalı tüfekle vuruldu diye derhal ?profesyonel işi değil? deyip üstü kapatıldı; ne lazım soruşturma falan; ört üstünü uyusun. Her ölümde aynı yöntem uygulanıyor; nasıl olsa soruşturma açılsa da bulunmayacak olduktan sonra ne fark eder ki; boşa işlem, kırtasiye; ne lüzumu var; kısa yoldan çözüyorlar işi. 
***Altındağ belediyesi 4 adet mahalle camisi yapmış; 150 kişilik; küçük yani; belediyeler iç tüzüğünde belediyeler cami yaptırır gibi bir ibare var mı acaba; bu milletin hizmet olarak geri almak için ödediği vergilerin cami yapımında kullanılması yasaya uygun mudur? Bir tanede Moğolistan, Olanbatur?a yapılacakmış; Mehmet Görmez bey öyle istemiş; üstüme iyilik sağlık. Babalarının kesesinden harcar gibi harcıyorlar milletin parasını. 
***Chp?liler Aski?de su kesintisi için basın açıklaması yapmak istemiş ve Gökçek?in adamları tarafından tartaklanmışlar; hiç duydunuz mu; duyurulmuyor; duyurmuyorlar; böyle haberler haber değil nasıl olsa; Ankara?da insanlar 3 gün susuzluktan kurudu; suyun ne kesildiğinin ne de verildiğinin haberi duyuldu; satılık medya; AKP hepsini satın almış. CHP ilçe başkanı Mehmet Perçin ?Melih Gökçek, kentine sahip çıkan Çankayalıları arıza onarım bahanesiyle su kesintisi yaparak cezalandırmak mı istemektedir? Melih Gökçek, sen her fırsatta Çankaya?yı cezalandırmaya çalışırsan çalış, senin cezanı da Çankayalılar, Ankaralılar kesecektir.? demiş; öylede olacak. 
***Nilüfer Kışlalı ?boşuna öldün aşkım? demiş Ahmet Taner Kışlalı için; bunu söylemek belki bana düşmez ama kocasının anısına ihanet etmiş; inandığı ülkü uğrunda öldü Ahmet Taner Kışlalı; yıllarca bize bunun için dil döktü; anlattı; anlattı; anlattı; yoksa kültür bakanlığı yapmış bir insan (ki benim öğrenciliğimden önce yapmış bakanlık; bunu o zaman biliyorduysam da şimdi yeniden öğrendim; 12 Eylül sonrasında siyaset bilimi öğretmek; ki sol düşünceye haizken; her yiğidin harcı değil); niye yüzlerce kişilik sınıflarda ders anlatıp teker teker onların sınav kağıtlarını okusun; hatta onlarla birlikte incelesin; yapacak çok daha kolay işler bulabilirdi kendine çok rahatlıkla; öyle değil mi? Söylediklerini elbette nerelere varacağını hesap ederek söyledi; ne denli zeki ve ince düşünceli bir insan olduğunu bilerek söylüyorum bu sözleri; atmasyon olarak değil yani; oldukça başarısız sınav kağıdımı gördüğündeki yüz ifadesi ile aslında bilipte yazmadığım kanısına vardığındaki ruh hali arasındaki fark asla aklımdan gitmedi; aradan geçen 30 yıla rağmen; o zeki, anlayışlı, ince ruhlu insanın söylediklerinin sonunu bilememesi düşünülemez bile.
O, eminim ki söylemek istediklerini söyleyemeyip yaşamaktansa; (ki son yaptığı şey son yazısını fakslamak olmuş; yazısını faksladığı saat ile ölüm saati arasında 20 dakika varmış); söyleyip onun uğruna ölümü bile göze almayı yeğlerdi; ve öylede oldu; onun ölümü onu öldürenlerin ayıbı; asla onun değil; onu öldürmek Atatürk?ü öldürmekle eşdeğer; bir serçeyi, bir martıyı öldürmekle eşdeğer; o denli masum, sevecen, saygın bir insanı öldürmek ancak yontulmamış bir hayvanın yapabileceği bir iş. Olsa olsa onu tanımayan bir hayvanın yapabileceği bir iş. Tanısaydı o hayvan bile hayvanlığından utanıp yapmazdı yaptığını. Ve o hayvan belki hala içimizde yaşıyor; ama hayvan olarak; asla insan değil.
Ahmet Taner Kışlalı asla boşuna yaşamadı, ölmedi; ben ve benim gibi yüzlercesini bıraktı ardında; onu tanıyıp, öğrencisi olup ona hayran olmayacak bir insan düşünemiyorum bile; buna sağcısı da , solcusu da dahil. Onun şu an bulunduğu yerde ölümüne dair içinin rahat; müsterih olduğundan eminim ben; elbette ateş düştüğü yeri yakıyor; öyle bir insanın yokluğuna katlanmak zor geliyordur ancak adı geçen kişi Ahmet Taner Kışlalı olduğunda düşünceleri oldukça esnek tutmak gerekiyor; sizde rahat olun Nilüfer Hanım; o üstüne düşeni; yapması gerekeni ve yapmak istediğini fazlasıyla yaptı; ve eminim ki içi rahat.
Kaldı ki andımızı kaldırmış olmaları her şeyin bittiği anlamına gelmiyor; asıl şimdi Ahmet Taner Kışlalı gibi ülkümüz daha çok önümüzde ilerlememiz gerekiyor. Ne diyor andımız; ?ülküm; yükselmek; ileri gitmektir?; aynen öyle! Ve elbette; varlığım Türk varlığına armağan olsun; Ne Mutlu Türküm Diyene! 
***Günlük sayfasında yazmıştım; karşı daireme Libyalı olduğunu söyleyen 3 küçük çocuklu bir aile taşındı. Libyalı olduğunu söyleyen diyorum çünkü Suriyeli olsa ben arasındaki farkı nasıl bileceğim? Gelir gelmez ilk öğrendikleri yer BİM oldu; asla başka yerden alışveriş yapmıyorlar; ?not quality? diyorum ?cheap? diyorlar; ?no problem? diyorlar; ?çağdaş expensive? diyorlar; sıkı tembih almışlar harcamalarını BİM?e aktarmak konusunda; ufak tefek ev eşyasına varana dek her şeylerini oradan aldılar; fırın, tv, elektrik süpürgesi, ketıl vs.; BİM?de de yok yokmuş; ne ararsan var; hemde en ucuzundan; Erdoğan?dan aldıklarını Erdoğan?a geri aktarıyorlar zannımca.
?Erdoğan bad man? diyince anında kulak kesilip ?why? diyorlar; aşırı ilgilerini çekiyor bu sözüm; adamın tavrı rahat ama sanki kadın bir şeylerden; olabileceklerden çekinir gibi; bunu açıkça hissediyorum; kadınlar birbirlerini hissederler; kadının bir çekincesi var; belli; ilk geldiklerinde adam veteriner olduğunu ve ODTÜ?de master yapacağını söylemişti; ODTÜ?de veterinerlik bölümü yok bir; ikincisi adam kırka merdiven dayamış; zaten o unutuldu; kadın Atılım üniversitesinde ingilizce öğretmenliğine başladı bile; yaklaşık 1 ay oldu geldikleri; 4 ve 5 yaşındaki çocukları yakındaki bir kreşe başladı; bebeğe anne gittiğinde baba bakıyor; sabah akşam Suriyeli olduğunu söyledikleri bir adam; ki bizim kadar Türkçe biliyor ve görseniz Türk sanacağınız bir adam; ve ingilizce bilen bir bayan öğretmen arabayla götürüp getiriyor çocukları; kurbanlarını bile kestiler; Gölbaşı?nda da mangal yapıp yediler bile; ama eve kimse gelip gitmiyor; 1 kez misafirleri geldi henüz; dikkat çekmemeye özen gösteriyorlar; yoksa bütün bu işleri çevirecek kadar tanıdıkları var piyasada sonuç olarak.
Başka bir komşum söyledi; BİM?de çalışanlarla konuşmuş; çok varmış bu ara öyle gelen; master yapacağız diyorlarmış; hepsi BİM?e gidiyorlar sonuç olarak; oğlumda sayılarının çok arttığını söylüyor; geçen yıl okuldan çıktığında her zaman 2 dolmuş sıra beklerken bu yıl dolmuşta yer bulmakta zorlanıyorlarmış; devamlı dolu geçiyormuş; okuldan çıkışta her gün dershaneye gidiyor; (her yerde gözüm, kulağım, ajanlarım var gördüğünüz gibi);)))) sakallı olduklarında ayrılabiliyorlar; sakallı değilse nasıl ayıracaksın; karşımdaki hiç öyle değil mesela; arap elbisesi ile sokağa çıkmadığı sürece; ki artık çıkmıyor; ve konuşmadığınız sürece anlamanız imkansız; Türk?ten ayıramazsınız; Türkçe konuşamaması ise şimdilik; sonra onuda halledecekler nasıl olsa; ama öldürülen kardeşinin fotoğrafını gösterdi; tam bir mücahit; kendide normal halinde ondan farklı değildir eminim; bir traş pek çok ayıbı örtmeye kadir; önümüzdeki seçimlerde de oy da vereceklerdir büyük ihtimalle; elbette BİM?in sahibine; boşa değil onca yatırım. Türkiye oldu yol geçen hanı; boyun devrilsin inşallah.
Boyun devrilsin deyince aklıma geldi; (ay, ne çok şey geliyor aklıma da; kalkıcam; işim gücüm var; mutfak beni bekliyor; ha bire aklıma bir şeyler geliyor; neyse; kısaca yazıp bugünlük bitireyim; dizilerde oluyor ya; bu da benim kafa sesim; gerçek anlamda şu an aklımdan geçenler); 50?li yaşlardaki insanların ölüm oranı arttı; yaşlılar yaşıyor; emekli olmuşlar; az, çok bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar; ancak gençleri hayat çok zorluyor olmalı ki genç kalpten ölümler arttı; annesi, babası, belki ninesi, dedesi yaşıyor; gençler kalpten gidiyor; niye; yaşamlarına çareler bulamadıkları için; bir köşede sıkıştırıveriyor kalp ve götürüyor; niye; o boyu devrilesicenin yüzünden; memleketin içine ? bıraktı; bu milletten sakındığı, kıstığı parayı elin milletlerine yediriyor; elin milleti benim ülkemde benden daha ağa, paşalar şeklinde yaşıyor; nereden geliyor bu değirmenin suyu; benim ümüğümü sıkarak benden aldığı vergilerden; trafik cezalarından; ötvden, kdvden, aldığı nefesten, aklına gelen her şeyden. Adam 1.250 lira kira ödüyor; iki çocuğunu kreşe gönderiyor; şakır şakırda alışverişini yapıyor; çocuklarının üstü başı; kendilerinin üstü başı bu 1 ay içinde düzeldi; yeni giysilerle; Türk ingilizce öğretmenleri açıkta; onlar gelir gelmez iş hazır; bir öğretmen maaşı ile o masrafın altından bir Türk ailesi kalkabilir mi; benim memleketimde ben mi yabancı yoksa o mu?
Türkiye?min insanları para karşılığı ilaç şirketlerine kobaylık, deneklik yapıyor; canı pahasına; Türkiye?nin her ilinde var bu iş; komşumun kızı uçaktan inemiyor; bu işi yapıyor; daha doğrusu yönetiyor; bir gün Van?da; bir gün Adana?da; bir gün İzmit?te; ve bizim Erdoğan Suriye?den bedavaya beslenecek adam getiriyor; yüz binlerce; ne hakla? Bizde bir savaş olsa bize kim kapısını açar? Bizim halimiz zaten içler acısı; savaştan beter durumumuz. Maddi çözümsüzlükler boşanmaları; boşanmalar ise ölümleri tetikliyor; her gün başka başka ölüm, öldürme haberleri var kanallarda. Başka bir ülkeye gidecek kadar parayı bile belki denkleştiremeyiz; nerede gidip oraya yerleşmek; şakır şakır alışveriş etmek; bim?den bile olsa. Günü gününe yaşıyor insanlar; bu gün doyduğun bugün için; yarına Allah kerim; bu ayın maaşı bu ay için; gelecek ayın maaşı ise gelecek ay için; öyle değil mi; yanılıyor muyum?
Bu arada laf aramızda pek bir cimriler; kurbanın etlerini sıyırıp bir kilo kemiğini bana verdiler; üstünde 200 gram eti ile; ki ben ilk alışverişlerinde arabamla götürdüm; üst başları kötü olduğu için ucuz yerler aradım; saatlerce oradan oraya onlarla gezdim; gezerken ?yemek yiyelim? dediler; anlamamazlığa verdim; onlara mı gebe kalacağım bir yemek için; hiç öyle ince hesapların adamı olmadım; Allah rızası için yaptım; onlar bilmezse Allah bilir; her takıldıkları problemde çekinmeden kapımı çaldılar; elimden geldiğince ve dilim döndüğünce yardımcı oldum; yeri geldi çocuklarını bıraktılar; evlerine gidip geldim; bana geldiler; kısacası sahip çıktım; bunların hepsi 1 aylık süre içinde oldu; etlerinde gözüm olduğundan değil; ben alasını alıyorum ancak kurban benim bildiğim dağıtılmak için kesilir ve onların dağıtacağı başka kimsede yok görünürde; vermeseydi daha iyiydi; böyle olunca gözümden düştüler açıkçası; yinede ayrımcılık yapmayayım diyorum ama gerisini siz anlayın artık. Bunu neden anlatıyorum; Türkiye?nin bonkörlüğünü ve onların verdiği; verecekleri karşılığı anlatmak için; ayrıca fakirlikle yoğruldukları buradan da belli; belli bir statüde olan bir insan tutupta kimseye 200 gram et vermez; utanır; veteriner meteriner bence hikaye. Bu kadar dedikodu yeter; şimdi kalkıyorum.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *