Press "Enter" to skip to content

Gündem 2aa Aralık’13

?***Gözaltına alınan 89 kişinin 34?ü mahkemeye sevk edildi;  14?ü serbest bırakılmış; bunlardan biri Bayraktarın oğlu; şu an 21 aralık sabah 4; mahkemeler hala devam ediyor; teker teker salıverip bu işin üstünü örtebileceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar.
?SEN KİMSİN? diyordun ya önüne gelene; şimdi gördün mü sen kimmişsin? Önce karadeniz sonrada Pakistan?a gidecek; ardından haftaya perşembe günü yeni kabineyi açıklayacakmış. O 4 bakan 1 hafta daha iş başında yani; kendi pisliklerini kendileri temizlesin diye zaman kazandırıyor onlara. Muammer Güler de hiç boş durmuyor görüldüğü gibi. Egemen Bağış meclisteki konuşmasında ?bir çetenin hükumeti lekeleme çabasıyla karşı karşıyayız; alnımız ak; başımız dik? demiş. Görücez bakalım; bu lafları yutacak mısın; yutmayacak  mısın? Bakan çocuklarının tutuklanması ne demek; o bakanların suçlu olduğu demek; bu iş sadece o bakanları yerinden ederek temizlenemeyecek kadar pis ve bulaşık. Eğer ki bunu yapmaya kalkarlarsa ortalık yine geziye döner; kimsenin bunu unutmak, unutturmak gibi bir niyeti yok. Bunu da unutursak zaten artık pes doğrusu. 
Karşı muhalefet lideri Fethullah Gülen artık işi bedduaya dökmüş; ?hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin.?; demiş; eh, bana da inşallah demek düşer! Kim derdi ki gün olacak ve Fethullah Gülen?le; zaman gazetesi ile; Nazlı Ilıcak?la aynı tarafta yer alacağız diye?;)) Kimleri bir araya getirmeyi başardı; helal olsun ona.  
***Bütün gece süren sorgunun  ardından gözaltına alınan 89 kişinin 24 kişinin tutuklanmasına karar verilmiş. O 2 savcının biri alınıp 2 savcı daha atanmasa ve 2 savcı onayı gerekmese sonuç yine bu mu olurdu acaba? Çünkü şu an için söz sahibi olan sonradan atanan o iki savcı; karar için iki savcı onayı gerekir şartı ile; yani davayı ilk başlatan savcının etkisi sıfıra indirilmiş gibi görünüyor mevzu.  
Dün akşam Kadıköy?de 200 kişilik bir grup ayakkabı kutuları ile protesto etmiş olup biteni; bir sonuç alınamazsa yeni bir gezi kapıda. Halkbank genel müdürü ayakkabı kutularındaki 4,5 milyon dolar için ?bağış parası; imam hatip yapmak için kullanılacaktı? demişti; iyi ayak; bir ayakkabı ve ayakkabı kutusu uzmanından da bu beklenirdi zaten; ustası kim; dersini iyi almış anlaşılan; ezberi kuvvetli; imam hatipten girmiş meseleye; onun yanı sıra yaratma gücü bile var; maşallah. Davaya bakan ve daha önce Reza Zerrab tarafından görevden el çektirtilen bir emniyet müdürü ?bu var olanın sadece yüzde 10?u? demiş; öyledir; binde 10?u olma ihtimali bile var bence; daha ilk tufada bu kadar enselendiyse daha ne paralar dönüyor ortalıkta Allah biliyor. Ne fırtınalar kopuyordur şimdi o para saklı evlerde. Şimdiye kadar top, tüfek, cephaneydi suç delili; şimdi ise para; derler ya para hem düşman hem dost diye; bu sefer görünen paranın düşman yüzü. 
***Bugün resmi gazetede yayınlanmış; bundan böyle polis yaptığı soruşturmaları valiliklere haber verecekmiş; bunun için çok geç kaldılar; atı alan Üsküdar?ı geçti bile; geçmişler ola; koçum; geç kaldın.
Kasalar, paralar, para sayma makineleri hepimizin gözü önünde; telefon görüşmeleri; fotoğraflar desen yine öyle; tutturmuş yok çete varmış; yok devlet içinde devlet varmış; yok cemaatmiş; yok tuzakmış; yok ihanetmiş; yok paralel yapı varmış; anlat, anlat, heyecanlı oluyor; 6 tane büyük boy para kasasını Muammer Güler?in oğlunun evine götürüp ben mi koydum; neden bahsediyor bu ukala; kimi kandırdığını; aptal yerine koyduğunu sanıyor; yemezler canım; ufak atta civcivler yesin. Daha nereye kadar inkar etmeyi düşünüyor acaba? Kendi kapısına dayandıklarında da aynı yalanları söylemeye devam edecek mi acaba; yakındır; eli kulağında inşallah.
İki lafın başında diyorlardı ya; ?insan aklı ile alay edenler? diye; şimdi ben onlara diyorum bunu; insan aklı ile alay eden fütursuzlar.
İşin kötüsü; umutlar artık ayakkabı kutularında yeşerecek; nereden nereye; mücevher kutusundan ayakkabı kutusuna geçiş yaptık milletçe. Tabi nefretler de öyle.
***Ellerinde rahatça oynatabilmek için iş bilmez; polis bile olmayan bir şehir valisini İstanbul?a emniyet müdürü olarak atadılar; Selami Altınok; eh; ne kadar işi bilmezse o kadar istedikleri şekilde yönlendirebilirler; yok muydu emniyetin içinden gelen münasip bir aday; olmaz mı; işlerine gelmedi de o yüzden; emniyetin içinden gelen herhangi biri bile olsa öncelikle vatanın, milletin çıkarlarını önde tutacaktır; vatan sevgisi ile büyütülmüştür; vatanına ihanet etmez; bilmez mi? Tamda kesin imam hatip mezunudur diyecektim; açıp baktım; öyleymiş; imam hatip lisesinden sonra İstanbul üniversitesinde kamu yönetimi okumuş; tipten akıyor zaten imam hatipli olduğu. Bu nasıl oluyor; bıyıktan mı, saçtan mı, bakıştan mı; bilmiyorum ama toplamına baktığınızda bu bir imam hatipli diyebiliyorsunuz çok rahatlıkla. Mel mel bir bakış var ancak ortak nokta olarak.
***Selami Altınok hakkında ihaleye fesat karıştırmak iddiası gündeme getirilmiş ancak İçişleri Bakanlığı yargılanmasına izin vermemiş; İdare Mahkemesine yapılan başvuru sonrasında verilen kararla hakkında işlem başlatılmış; şu anda hakkında çok sayıda dosya varmış. Eli kirli olanını seçmiş ki kendi elinin kirliliğini temizlesin; ne derler; el, eli temizler.
***Gazetecilerin emniyete girişi yasaklamış; giriş kartlarını iade etmeleri istenmiş; internete denetim geldi; Mehmet Baransu?nun sitesi kapatılmış; nereden ne yapacaklarını; hangi gediği tıkayacaklarını şaşırdılar 5 gündür; yasalar, yasaklar gırla gidiyor; 11 yıldır aklınız neredeydi; çoğu şeye yeni uyandı zavallılar.
Siyasetin ateşten bir gömlek olduğunu herkes bilir; veya bilmesi gerekir; tarih siyasilerin nasıl hunharca harcandıklarının örnekleriyle dolu; önce hatayı yap; dipsiz bir kuyuya düş; ardında da şimdi yırtın bakalım; ben mi dedim git oğullarını, kendini zengin et diye; ee, paranın yüzü tatlı; ama birde arka yüzü var; ihanetin, ajanlığın hesabını soracakmış; inlerine girecekmiş; korkunun ecele faydası yok RTE; gidişin, yolun yüce divan; seni orası paklar bundan böyle ancak. 
***?Dindar kisvesi altında bazı zavallı örgütleri taşeron; maşa olarak kullanıp benim bu güzel ülkemde kaos oluşturmak istiyorlar. Tüm bunların arkasında dershanelerin kapatılması kararı var. Sizin hayır dualarınız; o bedduaları, o saldırıları da sandığa gömecektir? demiş karadenizde; açık hedef artık cemaat; şimdi biz nereden bileceğiz hangisinin ehli müslim olup olmadığını; o dindarlık kisvesi altında da sen nesin; ikisi de birbirine lanetler okuyup duruyor; Erdoğan?ın ne olduğunu az, çok biliyoruz artık; bir haramzade; Gülen hakkında pek bir fikrim yok ancak Erdoğan?ın başbakan olmasında onun da parmağı vardı; baş destekçisi o değil miydi; hiçbiri güven vermiyor bana. 12 yıldır susan; seyreden; dershanelere dokunulunca veryansın etti; dershaneleri bu milletin acısından daha kıymetliymiş demek ki onun için; bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. İkisini birden koy çuvala; salla salla vur duvara; bunlara söylenebilecek olan bu.
***Sincan Cezaevinde yatan emekli Gazi Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk şunları söylemiş; ?Yapılan iş, mevcut çürümeyi kullanarak ülkeyi istikrasızlaştırma operasyonudur. Cemaat Amerikan istihbarat örgütlerinin kontrolündedir. Bu ülke hepimizin. Gemiyi batırma operasyonu yapılırken, gemi kasasını soyanlarla uğraşmak tali bir iştir. Öncelikli görev, yabancı istihbarat örgütlerinin kontrolünde hareket ederek, gemiyi batırmaya çalışanlarla mücadele etmektir.? Doğru söze ne denir; ?doğru? denir.
***Yerel seçimler için akp ne yaptı; partisinin bilinen, duyulmuş isimlerini aday olarak açıkladı; büyük bir çoğunluğu da bakan bunların; chp ne yaptı; partisinin içinden olmayan; adı geçtiğinde partisini çağrıştırmayacak olan isimler buldu ve partisinin adayı olarak açıkladı; mhp?li Mansur Yavaş?ı; eski bir chp?li ancak adı nifakçılıkla şaibeli olan Mustafa Sarıgül?ü aday gösterdi; her zamanki gibi eli boş çıkacak bu seçimlerden de. Chp?nin içinde hiç mi aday gösterilecek konumda olan insan yok; ayıp değil mi o insanlara; çabalarına? Kılıçdaroğlu bir iş bilmez; ben bu defa chp?ye oy vermeyeceğim; hayatımda ilk kez; bundan böyle işçi partisi; Doğu Perinçek; değil mi ki onu tıktılar içeri; vardır bir bildikleri; ben onlardan daha mı iyi bileceğim?
***Altın kaçakçılığı böylesine gündemdeyken Ankara?da kaçakçılık şubesinde görevli bir emniyet amirinin intiharı tesadüf olmasa gerek; öylesine geçiştirildi de; hatırlatayım dedim.
***Egemen Bağış çıkıp çıkıp ?alnımız ak, başımız dik? deyip duruyor; görücez bakalım.
***İş karı koca kavgasına döndü artık; biri söylüyor; öbürü cevap veriyor; hiç yazamayacağım; ne derlerse desinler. Yalnız keyifler keka; her şeyin üstü örtülmeye az kaldı; Muammer Güler ?oğlumun evindeki para sattığı evin parasıydı? demiş; halk bankası genel müdürü ?bağış parası? demişti zaten; ?çalar, çırparız; kime ne? demeye getiriyorlar herhalde; böyle inek millete böylesi müstahak; ne diyeyim?
***Ben bunları yazarken birde ne göreyim; Zafer Çağlayan ve Muammer Güler istifa etmiş; 25 aralık sabahı; yani 9 gün sonra; baktılar kaynama durdurulamıyor iki günah keçisini feda etmeye karar verdiler; suçu onlara yıkıp kendilerini aklamaya kalkmazlar inşallah.  
 ***Öğleden sonrada Erdoğan Bayraktar istifa etti; şöyle diyerek; ?Rüşvet  ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız? şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan?ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan?ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.? 
Böyle olacağını söylemiştim; bir çorap söküğü olacağını; denize düşen hep yanındakini de çeker; ikisi birden boğulur. Olacak olan buydu; oldu.
***?Operasyonun hedefi benim. Oğlum Bilal?i hedef alıyorlar. ?TÜRGEV?den dolaşıp bana gelmek istiyorlar? demiş; evet; aslında sözün kısası bu. Baklayı ağzından çıkardı; asıl korktuğunun ne olduğunu açıkladı sonunda. Sana gelinecek yol açmamış olsaydın sana gelemezlerdi; açtığına göre gelecekler; öyle ya da böyle. Alnın açıksa bu korkun niye?
Yeni operasyonlar için savcı soruşturma talep ediyor; polis savcının istediğini yerine getirmiyor; boş yere değiştirilmedi o emniyet amirleri. Nereye kadar; kimse yasaların üstünde değil; olmayacakta. 
En çok neye seviniyorum bir bilseniz; her yere yapılan cami inşaatları azalacak; duracak ya ona; inan olsun; Çukurambar?ın üst kısmında yapılan Safa Caminin yanından her geçişimde şükrediyorum artık bunların her köşe başına yapılamayacağına. Nefret ettirdiler; camiden de, dinden de; başlarına yansın; yandı zaten.
İnşallah o Çamlıca tepesine yapılan cami inşaatı da durdurulur da İstanbul?un silueti iyice camiye boğulmaz. Güzelim şehirde göze batan tek şey camiler ve minareleri; bazen yabancı filmlerde gösteriyor; onlar birde ağırlıkla camileri çekiyorlar; hiç hoş görünmüyor göze. Sanki bizim caminin dışında bir bakış açımız yokmuş gibi. Birde illaki çarşaflı kadın ve kırmızı fesli adamlar koyuyorlar; hiç normal görüntüde Türk olmuyor Amerikan filmlerinde; hiç çekilesi değil. 
***Bilal Erdoğan?ın Batum üzerinden yurt dışına kaçtığı söyleniyor; bir savcı yeni operasyon dosyasının elinden alındığını, delillerin karartıldığını, suçluların kaçtığını söyledi; hemen peşinden baş savcı açıklama yaptı; öyle bir şey yok diye; yukarıda rüzgarlar oldukça sert esiyor artık; göze göz; dişe diş konumunda; ortalık hallaç pamuğu gibi. Şimdi hallettik hallettik; halledemedik bu zalim yaptırımları iyice arttıracak ve bizi nefes alamaz hale getirecek; Pakistan dönüşü uçakta gazetecilere açıklama yapılırken iki kadın gazeteci var; ikisi de kapalı; ben gazetecilik bölümünde okurken yoktu böyle başı kapalılar; nereden peydah oldular ki gazeteciliğe; sanırsınız Türkiye’de başı açık kadın gazeteci kıtlığı var; özellikle seçiliyorlar; gövde gösterisi; bakanların devir teslim törenleri sırasında da gözüme çarptı kapalı gazeteciler; bir kendine yer etsin kadınların hepsini evine tıkmayı da bilir o şirret.
Bilal Erdoğan Batum üzerinden kaçayimiş; yetişin ha uşaklar.  
HSYK kolluk kuvvetlerine uygulanan yaptırımın anayasaya aykırı olduğunu açıkladı; ?yargının yönetimi denetleyebilmesi için bu gereklidir? dendi; emniyetin ve savcılığın başlattığı soruşturmaların valiliğe haber verilmesi şartı konmuştu bu 1 hafta içinde; onunla ilgili olarak.
Ve ertesi gün o şart, kural kaldırıldı; ülkenin güvenliği sebebiyle. Danıştay kararı ile. Her vesile ile çıkıyor Atatürk’ün ne büyük öngörüye sahip bir lider olduğu; yargıyı kurmakla kalmamış; yargıyı birbirini denetleyeceği ayrı ayrı kurumlara ayırmış ve anayasa ile her birinin yapabileceklerini, yapamayacaklarını belirlemiş; boşuna değil sabahlara kadar çalışmış; kafa patlatmış olması bu ülke için; zeki insanın hali bir başka; yine onun sayesinde kurtuluyoruz bu dertten; Allah ondan binlerce kez razı olsun; avucunuzu yalayın yobaz tayfası.
***”Türkiye böyle bir yol ayrımına gelmiştir. Ya eski Türkiye devam edecek, birileri kazanacak ya da yeni Türkiye kurulacak, Türkiye kazanacak ve birileri kaybedecek. Bu ülkede her nesil eski Türkiye’yi tecrübe etti. Yüksek faiz, enflasyon demek… Eski Türkiye yolsuzlukla devam etmek anlamına geliyor. Yeni Türkiye yoksulluğu azaltmış, özgür, bağımsız bir ülke anlamına geliyor.” demiş; artık işi şantaja döktü; bana sahip çıkın yoksa başınıza bunlar, bunlar gelir diyor. Canın sağ olsun; sen bir git de, biz arkanı toplarız. 
*** Aynı konuşmanın içinde birde “Eski Türkiye?nin siyaseti yeni Türkiye karşısında direniyor. Yeni Türkiye?ye karşı hem içeride hem dışarıda direniş var. Ama bu direniş emin olun son direniştir. Son kez saldırıyorlar. Allah?ın izniyle milletimizin desteğiyle bu taarruzları göğüsleyecek eski Türkiye?nin kapısını tamamen kapatacağız.” demiş. Altını çizdiğim yerler dikkat çekici; eğer bu vartayı da atlatırsa canımıza ot tıkamaya ahdetmiş gibi görünüyor; Allah bizi bu kötünün gazabından korusun.
Daha ne yetkiler istiyor baksanıza; yine aynı konuşmanın içinde; “HSYK suç işledi. Danıştay’da dava sürerken açıklama yapıyorlar… Şimdi soruyorum; HSYK’yı kim yargılayacak? Öyle bir yetkim olsa hemen yargılarım” …; “Biz hem yasama hem yürütmeyiz. Egemenlik kayıtsız şartsız yargının değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” …; “Millet dışında hiçbir meşruiyet kaynağını kabul etmiyoruz. Eğer milletimiz bize git derse gideriz.”
Bu yetkiler olsa olsa bir hükümdarda olur; bir başbakanda değil canım. Yani yasaları bile tanımıyor aklına kalsa; egemenlik milletinmiş; sen suçlu isen o milletin karşısında ne işin var? O milletin karşısına çıkabilmek için önce alnının ak olması gerek; o da sende yok görünüşe bakılırsa.  
Birde 2 gün önce Pakistan’dan dönerken yaptığı bir açıklama var ki; zehir zemberek; “Mevcut 657 Sayılı Kanun ile bunu (yer değiştirme yerine polisi işten çıkarmayı) yapamazsınız. 657 Sayılı Kanun engelliyor. Yaşanan gelişmeler bize ufuk açıyor. Anayasal ve yasal değişiklikler gerekiyor. Bu da kolay iş değil.”
Söylemek istediğim ve sır o altı çizili kelimelerde yatıyor; daha ne planlar yapıyor bizlerin ağzını kapamak için Allah biliyor; ali kıran; baş kesen haydutu.
Bu sözlerden şöyle bir çıkarımda bulunulabilir aslına bakılırsa; “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; milletin %50’si bana oy veriyor; öyleyse egemenlik kayıtsız şartsız benimdir;”; bu onun düşüncesi; benim değil; aktarayım dedim; bir megalomanyaktan da ancak böyle bir çıkarım beklenir. 
***Sana gelinebilecek yolu kendin inşa ettin; biz değil; bulunduğun makamı kalkan olarak kullanıp kendini ihya etmeseydin kimsede sana gelecek yol olmazdı; paşa paşa yaşamaya devam ederdin; bunların sorumlusu biz değiliz; sensin.
***Siyasete yılbaşı molası;))) Dinin devlet işlerine karışmadığı; kirli politikaların kendine zemin bulamadığı iyi yıllarımız olsun.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *