Press "Enter" to skip to content

Günlük 2e Mayıs’14

***Kemer; Göynük?teydim; geçtiğimiz hafta; gidiş ve dönüşte aynı otobüs ve aynı şoföre rast geldim; laf arasında şöyle dedi şoför; ?sigaraya karşıyım?; bu sözün açılımı ise şöyle; 45 yıl sigara içmiş; günde 4 paket; 9 yıl önce 2 kez anjiyo olmuş ve anlaşılan son 9 yıldır sigaraya karşı;)))
Kaldığım otelde hep Ruslar vardı; rus kızları birer tanrıça kadar güzel; on tanesinden biri mutlaka mükemmel denecek güzellikte; boyu 1.70?ten kısa olan zaten yok; ortalama boyları o; orada gördüğüm güzellikte on kız ne bizim medya piyasasında var ne de Amerikan filmlerinde; Amerikan yıldızları halt etmiş; bizimkiler zaten solda sıfır; tek şansları Türk olarak doğmuş olmaları.
Orada yediğim lezzetli çilek ve yeni dünyalardan sonra gelir gelmez alışveriş yaptım ve bolca çilek, yeni dünya aldım; tam mevsimi; ancak hiç oradakilere benzemiyor; yiyemedim bile; çöpe gitti; tat ve kokuları orada yediklerimin yanından bile geçemez; üstelikte kiloları 6 lira; ve en iyi olarak bilinen marketlerin birinden aldım; domateste öyle; oradaki çok çok güzeldi; burada; yani Ankara?da o domatesi bulmak imkansız; oradaki domatesse buradaki başka bir şey; anlaşılan o ki oradakiler; yani otellerdekiler meyve, sebze; bizse çöp yiyoruz; üstelik daha pahalıya; o otelin geçen haftaki fiyatı günlük 90 liraydı; her şey dahil; şu anda 130 lira; burada 1 kilo meyvenin 6 lira ve çok daha kötü olduğu düşünülürse bizden daha ucuza yedikleri kesin; istersen otur 5 kilo ye; Türkiye?nin kaymağını bizler değil yabancılar yiyor; şu an sorsanız o otelde yer bile yok; tamamen dolu; elbette Ruslarla. 
Yıllardır gidiyorum Antalya otellerine; hep biz yabancı gibi kaldık gittiğim otellerde; her otel bir ülke ile ilişkili ve onları alıyor; kiminde Alman, kiminde İngiliz; kiminde Rus ama biz hep yabancı; aslında yürek acıtıcı. Neyse ki çalışanlar Türk?tü; ancak bu defa gittiğim otelin çalışanlarının bir çoğu Asyalı; çekik gözlüydü; oysa şimdiye dek sadece masaj kısmında bulunurlardı. Biz biraz daha maddeciyiz galiba; kendimize değilde son model cep telefonuna, televizyona, eve, arabaya aşığız; onlarda ne varsa bizde de var ama otellerde yokuz. 
Etin kilosu 30, 40 lira iken bir kişiyi 90 liraya sabah, öğle, akşam tıka basa doyurmak, barındırmak ve üstüne eğlendirmekte başlı başına bir mucize olmalı; Türk?ün mucizesi. Ruslar kendi ülkelerinde ısınmaya verdikleri kadar parayla burada paşalar gibi yaşıyor olmalılar. O aradaki 20 cm?lik boy farkının nedenini de anlamak çok zor değil; yılda 1 ay Türk otellerine gelseler o farkı rahatlıkla yakalarlar zaten; bu ülke kendi milletine değil yabancılara karşı insaflı.
***Dönüş için otobüs saatini beklerken yapacak bir şey bulamayınca otel odasında televizyonu karıştırdım; Melek adlı programda Zaza Yurtsever adlı bir psikolog vardı; kiloyu stresin, beynin yaptığını söylüyor; oysa biz hep fazla yemek yemekten olduğunu sanmıştık; bu iş sandığımızdan daha karışık olmalı. Sıkı diyetler yerine sevdik ve istediklerinden çokta mahrum olmama; ki bu mahrumiyet duygusu insanda stres yaparmış; zorlayıcı yürüyüşler yerine aheste, hoşa giden orman yürüyüşleri yapılmalıymış; amaç beyni mutlu etmek; mutlu hissettirmekmiş. Madem öyle; yemekle ilintili değil; otelde niye günde 1 kilo aldım; stresim de yoktu üstelik;))) Neyse; onuda deneriz canım; ha bir eksik, ha bir fazla;))) Ama başarabilirsek ne ala;)))
Kadınlar takımının tek derdi şu anda o; kilo vermek; Ayşe Arman, Şeyda Coşkun ile 5 kilo vermenin peşindeymiş; Şeyda Coşkun çok iddialı ilerliyor; Hadise, Gülşen derken ücreti 3 bin euroya çıkarmış; öyle deniyor; Gülse Birsel geniş kalçalara, bir daha 36 beden olamamaya, bikini giymek için form tutmaya sarmış kafayı; ?tatiller, aşklar, daha güzel, daha zengin, daha sağlıklı ve daha mutlu olacağın günler tahayyül et? demiş; kafa sıyırmanın son noktasına eriştirmeyi başardılar bizi sonunda; sonuç bu; Gülse Birsel?in hali; aslında hepimizin hali. Yapmalı; başka çare de kalmadı zaten;)))
Gülse Birsel bile bunlardan medet umuyorsa biz ölmüşüz de ağlayanımız yok!
***Ödem; vücudun su tutması; el, ayak ve yüzde şişlik; kol ve bacakta ise lenf damar yollarının tıkanmasından; çoğunlukla bacakta ise kalp yetmezliğinden oluşuyor; sabah yüz ve göz kapaklarındaki ödemin nedeni ise protein eksikliği. Ödemin nedeni tuz, az su içmek, karbonhidratlı ve hazır gıdaların aşırı tüketimi. Salamura yiyecekler; turşu, turşu suları, konsantre şeker içeren meyve suları, gün içinde fazla hareket etmemek; otururken bacak bacak üstüne atmak, aynı pozisyonda çok oturmak, çok ayakta kalmak ödemi arttırır. Karbonatlı suyun metabolizmalarına zararları olabilir; veya maydanoz sapı, kiraz sapı, mısır püskülü, avokado yaprağı vs. kaynatmak ta öyle; ödemin çaresi yeşil sebze tüketmek ve bol bol su içmek. Kanal D haberden. 
***Hürriyet?ten Şükrü Kızılot?a gelen bir kadın kocasının yanında sevgilisiyle geçirdiği bir kazada öldüğü için onun maaşını değil, babasından kalan 1/3?ü oranındaki maaşı bağlatmak istediğini söylemiş; Şükrü Kızılot?un araştırmasına göre kocasına kızgın olup babasından kalan az maaşı yeğleyen çok sayıda kadın varmış; yazısını şöyle bağlamış Şükrü Kızılot; ?Kadın ya sever ya da nefret eder; ortası yoktur; P. Syrus?
Kocasından alsa 3 bin; babasından aldığında ise bin lira alacakmış kadın; kocasının parasını almamakla intikam aldığını sanıyor olmalı; halbuki intikam öyle olmaz; her ay o 3 bini alıp çatır çatır harcamakla olur; hatta üstüne çıkıp tepinilebilir bile; giden gençliğinin, yaşanmışlıkların, geri döndürülemeyeceklerin hatırı için.
Susadığı halde; her seferinde; gözünün önünde duran damacanayı açan kişi olmamak için; nasıl olsa biri açar mantığıyla; o biri açtıktan sonra su içmeyi yeğleyecek kadar tembel, bencil ve aşağılık biriyle 20 yıl, 30 yıl geçirmiş olmanın bir bedeli olmalı değil mi; veya farklı şekillerde buna benzer davranan. Burada mesele olan o suyu hep açan kişi olmak değil; bu hareketi ve hakareti kendine yedirmek; yani eşek yerine koyulduğunu kabullenmek veya kabullenememek; sinek küçük ama mide bulandırır derler ya; o cinsten; ağırına gitmek; işte mesele bundan ibaret. 10 defa ben açıyorsam bir defada sen aç; ellerine mi yapışır; yooo; bekler; herkesin gün gelir bir şeyler bekleyeceği günler olur elbet bunun karşılığında; ister üstünde tepin, ister savur; sana kalmış; intikam güzel şey.
Bu elbette buz dağının aklımda kalan küçük bir parçası; genelini ne siz sorun, ne ben söyleyeyim; bir damacana kapağı açmayı bile iş sananı diğer mecralarda varın siz tahayyül edin. Derya Baykal anlatmıştı bir gün; “musluk tıkanmış; adam Ferhan Şensoy; kim yapacak musluğun altını; elbette ben” diye; aynen o hesap.  
***Şimdiye dek keban barajından balık tutarak geçinen insanlar bu yıl keban barajında çiftçilik yapıyorlar; nohut, fasulye yetiştiriyorlarmış; kuraklık yüzünden baraj dolmamış; baraj arazisinde tarım yapılıyormuş. Nevşehir?de çiftçiler yağmur duasına çıkmış.
***Hararetli Dr. Hasan Fındık tv turuna bugünde kanal D haberde çıkmış; geçen sefer; ocak ayında yazdığımda karın germe estetiğini anlatıyordu; başka bir kanalda; büyük bir hararetle; bu defa çarpık bacaklara takmış kafayı; yaz geldi ya; ?ne yapsam da nereden kafasını karıştırsam insanların? diye çok düşünmüş olmalı; meme, burun, yüz kaldırma, karın germe ameliyatları demode oldu; sıra geldi çarpık bacaklara; eh, düzeltmek lazım tabi; hiç öyle gezilir mi; çarpık, çarpık? Benim bacaklarımda çarpık mı acaba; gidip aynada bir bakayım;))) ?Hayatı boyunca etek giyememişlere? hizmet veriyormuş bu defa; çok üzücü bir durum bu gerçekten; etek giyememiş olmak; ne ulvi bir görevi yerine getirdiğini bir bilse; ?düzgün bacaklara sahip olmak her kadının hayali? dediler; onlar öyle dediyseler doğrudur; demek ki benim hayalimde o; düzgün bacaklara sahip olmak!!! Varlığım, yani param estetik doktorlarına armağan olsun; o öyle değildi, değil mi; karıştırdım yine; bende hep onu mu istemiştim acaba bu yaşıma dek; bacaklarımın düzgün olmasını; bak yine kafam karıştı işte!
Bacağa dört işlem uygulanabiliyormuş; biz dört işlemi toplama, çıkarma, çarpma, bölme olarak bilirdik ama Hasan Fındık?ın dört işlemi bambaşka; doku enjeksiyonu, yağ eritme, yağ çekme ve bacak silikonu; nelerde biliyor baksanıza; edasına bakılırsa sanırsın biyonik adam yapıyor; ?şurasını düzleştiricez, burasına silikon koyucaz?; adam bayağı bir bilgili belli ki; eh bu kadar bilginin de bir ederi var sonuçta; ameliyatın bedeli yapılan işleme göre 5 binle 15 bin arasında değişiyormuş; 5 bini banko; üstü şansınıza kalmış; paraları iyi hazırlayın; paranız yoksa boşu boşuna arayıp adamı meşgul etmeyin diye söylüyor olmalılar ücreti; acaba kanal D bu 5-15 bin aralığının % kaçını alıyordur; bunu bir habermiş gibi yayınladığı için; merak işte; benimki de iş olsun!!! 
Etimizin, kanımızın, canımızın satışını yapıyorlar; açıkça; gözü doymaz cani vampirler.
***Ankara?da 101?le gitmenin bedeli 356 lira; dün oğluma geldi bu ceza; bu ülkede asgari ücret net 846 lira; memur maaşı 2 bin lira; es kaza ayda 3 kere ceza yesen gitti asgari ücretin hepsi; memur maaşının da yarısı; bu şartlar altında insanlar yaşayabilmenin yolunu nasıl buluyor; hayret ediyorum doğrusu; Ankara?da hız sınırları geçtiğimiz hafta 70?ten 82?ye çıkarılmış; bir dahaki sefere daha az ceza yer 101?le oğlum; sanırım. 
Zam, zulüm, işkence; işte faşizm; faşizm bu değilde ne; vermeden almak; vermediğini insanlardan geri istemek; bal gibi de faşizm işte. 
Doğukent bulvarında yemiş cezayı; o yol öyle bir yol ki 90?ın altında gitmek enayilik; bomboş ve geniş; çok sık gittiğim bir yol; bende hiç 90?ın altında gitmiyorum o yolu; hatta çoğu zaman boşa alıyorum ve stabil olarak 90?da gidiyor araba; ama bana denk gelmedi demek ki; pusuya yatmış olmalılar; oğlum hiç fark etmemiş.
***Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ?Canınız ne istiyorsa onu yiyin, mutlu yaşayın; mutluluk da çok önemli? demiş.
Bu işin rengi değişmeye başladı galiba. Gerçi o bunu ülker için yapılan bir toplantıda söylemiş; çokta kaale almamak gerek; tutup ta ülker yiyecek değiliz herhalde. 
***Angela Merkel çiğ havuç, pırasa yiyerek 10 kilo vermiş.
***Evden uzaklaştırılan dayakçı kocalar için rehabilitasyon merkezleri kurulacak; psikolojik yardım sağlanacakmış; gidecek yeri olmayanlara da 10 gün kalacakları konaklama tesisi kurulacakmış; bizde böyle; hem suçlusun, hem güçlü! Haberde söyleşi yapılan 20-25 yaşlarındaki iki gençten ilki; ?psikolojik destek alacaksa tabi ki iyi ama geçinmesi için yapılacaksa çok manası kalmıyor; kapatsınlar tımarhaneye yani? dedi; yanındaki arkadaşı ise ?10 gün sonrada aynı şekilde devam eder; değişmez; o 10 gününde hırsını alır yani? dedi; gençlerin söyledikleri tecrübeyle sabit anlaşılan; oğluna bak, babasını anla; orta yaşlı bir kadın ?dayak atan erkekler bence hapishaneye gitsinler?; genç bir kadın; ?dayakçı kocaya mı açıyorlar tesisi; ben bu devlete ne diyeyim o zaman?; orta yaşlı bir kadın; ?peki orada ne yapacaklar; herhangi bir cezai işlemleri olacak mı?; orta yaşlı bir bayan ?devletimiz ataerkil devlet sistemini devam ettiriyor; ailedeki gibi; erkeği korumalı bir yönetim söz konusu olduğu için kadında şiddete maruz kalıyor? dediler; orta yaş kadınları görüldüğü gibi dişe diş, göze göz, intikam istiyor dayakçı erkekler hakkında; al benden de o kadar;)))) 
***Mutfağım programında Rize’den bir bayan katıldı; biz kızımla 20 yaşında falan sandık; genç kız gibi; 38 yaşındaymış ve 20 ve 16 yaşlarında çocukları varmış; haftada 5 gün balık yediklerini söyledi; sır orada galiba. Birde bol tereyağı kullanıyor. Hamsikoli, su böreği ve bal kabaklı pilav yaptı; hepsi nefis görünüyor; yazdım elbette; yemek, karadeniz sayfasında; şu anda sayfanın sonunda; yeni bir tarif eklenene dek; hayatımda en çok kıskandığım kadınlar iyi yemek yapan kadınlar; güzellik, müzellik vız gelir bana; ainesi iştir kişinin; lafa bakılmaz.
Dünde Mersin’den bir bayanın tariflerini yazmıştım; onuda kıskandım; bir yaptığı tarifi bir daha yapmazmış; nasıl oluyor bir anlayabilsem;))) onun tarifleri de çok güzel; susamlı börek, simit kebabı, meyveli pastacıklar, fırında pazı sarması. Orta yaşın üstünde olmasına rağmen çok fitti; evi deniz kenarındaymış ve her gün yürüyormuş. 
***7 mayıs tarihli haberlere göre İzmir Seferiihisar’da ufolarla türk jetleri arasında bir it dalaşı yaşanmış; 3,4 savaş uçağı ufoya müdahale etmiş ve bu anlar fotoğraflanmış; fotoğrafları var. 
***Rezene; kötü kolesterolü düşürür; böylece kalbe faydalıdır; soğanı doğranıp zetin yağında yumuşayana dek sotelenir. Bir tatlı kaşığı rezene tohumu dövülerek ezilir; üstüne kaynar su konur; içilir; rezeneleri de yenir; kabızlık için etkilidir; düzenli olarak içilmeli. Dr. Öz. 
***Seyretmiyorum ama dün yine gözüm takıldı; Dr. Hayri Gözlüklügiller boyundaki lenfleri anlattı bir kanalda; koltuk altında ve kasıkta da olursa tehlikeli dedi; ancak büyüklük, küçüklük konusuna hiç değinmedi; lenfoma, lösemi belirtisiymiş; ilk bir ayda anlaşılırsa kurtulurmuş; 2. ay belki; 3. ay kurtuluşu yok dedi. 17 yaşındaki oğlum boynundaki lenflerden şikayet eder ara sıra; hal böyle olunca pür dikkat dinledim; birkaç kez geri alarak; gelince oğluma sordum; koltuk altlarında ve kasıklarında da varmış; beni bir korku aldı; açtım internetten baktım; “şu belirtide uydu mu; bu belirtide var mı” derken bütün ağzımın tadı kaçtı; moral sıfır; akıl nerelerde; ertesi  gün hastaneye gidilecek; baktırılacak lenflere; derken  gece saat 11’de oğlum aradı; yalnız kalmasındansa kızımı da aldım aceleyle çıktım; gece arkadaşlarıyla gezerken kramp girmiş bacağına; olduğu yerde kalmış; kalkamıyor; kaldırımda; bacak kıpırdamıyor; kıpırdarsa acıyor; zaten lenften dolayı moralim bozuk; birde oğlumu öyle yerlerde görünce iyice gittim; güç, bela bindirdik arabaya; yüzüncü yıl hastanesine gittik; o saatte ortopedi olmadığını; Gazi hastanesine gitmemizi önerdiler; gittik.
18 yaşına 3 ay var; acilden çocuk acile gönderdiler; eskiden; eskiden diyorum çünkü ben acile gitmeyeli neredeyse bir 10 yıl olmuş; bekletir; öyle alırlardı içeri; şimdi gider gitmez durumuna bakıp ona göre sıraya koyuyorlar; son gidişim yine Gazi hastanesineydi; kızım düşmüş ve parmağını incitmişti; epey bir zaman beklemiştik dışarıda; hatta o zaman 2-3 yaşında olan kızım gülüp oynamaya bile başlamıştı sıra gelene dek; 1 saat bekledikten sonra en başta ilgilenen genç bayan doktor baktı; esneye esneye; saat 1’e gelmişti; belki evde var çocuğu; uykusuz, yorgun; belli; hiç acele etmeden sordu, sorguladı; hiçbir müdahalede bulunmadı; röntgen istedi; ben istemedim; neyse ki çabuk kabul etti; röntgenlik bir şey yok ortada; kemikle değil kasla ilgili; “kas gevşetici veremez misiniz” diye sordum; “18 yaş altına önermiyoruz” dedi; “isterseniz ağrı kesici yazarım” dedi; oğluma en son ne zaman ağrı kesici içtiğini sordu; oğlum “şimdiye dek hiç içmedim” diye cevapladı; öyle gerçekten; bizde, bizim evde ilaç nedir bilinmez; ne ben ne de çocuklarım; ağrım yok deyince ondan da vazgeçildi; “o zaman gereksiz yere ilaç alma” dedi doktor hanım; kalsiyum, magnezyum içeren yiyecekler yemesini söyledi; çıktık; artık anlaşılan hastaneler doğalya hastanesi; ilaç yazmaya bile sakınıyorlar; yan etkilerinden dolayı; eskiden böyle değildi; iyi bir aşama elbette; gerekmeyeni vücuda vermemek; bu arada ortopedi mortopedi de hak getire; bildiğin çocuk doktoru baktı; gönderdi; boş yere yollamış yüzüncü yılın doktoru; gece gece Ankara turu.
Bütün gün ders çalışıyor oğlum; sabahtan akşama dek; 1 ay sonra üniversite sınavı var; yiyor, içiyor, ders çalışıyor; artık dershaneye gitmeyi de bıraktı; ne yapsam durduramıyorum çocuğun çalışma azmini; bütün sabote girişimlerim boşa gidiyor;)) o salona geldiğinde seyretmek isteyebileceği filmleri açıyorum;  o da biliyor niye açtığımı; gülüyor; arada çıkıp gezmesini söylüyorum; dün çıktı arkadaşlarıyla; biraz fazla koşmuş; sonuç bu. 
Ha; o arada lenfleri de sordum; bir yandan aklımda onlar var; “ceviz büyüklüğünde mi” diye sormakla yetindi doktor hanım; bakmadı bile; boynuna baktı sadece; ceviz büyüklüğünde değil; “bu yaşta tehlikeli olabilecek boyut ceviz büyüklüğü” dedi; oğlumdaki lenfler olsa olsa mercimek tanesi büyüklüğünde; veya biraz daha büyük; oysaki programda büyüklük, küçüklükten değil, var olmasından bahsedilmişti; bir millet dolusu insan böyle kandırılıyor işte; durduk yere karın ağrısı; “büyükse tehlikeli” demesi gerekirken “koltuk altı ve kasıkta da varsa tehlikeli” diyor; kime ne demeli?
Buldular milleti aptal; sağlıktan vuruyorlar; bütün gün, bütün kanallar öyle; doktorlar konuşuyor; herkes ağzını açıp izliyor; arı sütü, arı poleni, arı propolisi, bal, badem, yaban mersini, bir şeyde bilseler yanmam; hepsi aynı şeyleri tekrar edip duruyor; çevir, çevir aynı; işin kolayını bulmuşlar; birbirlerini taklit ediyorlar; millette de aaa, yaaaa, hııııııı; başka bir şey yok; milleti ipnotize ettiler; zincirlediler televizyonlarının başına; ulan ömrünüzün yarısından çoğu zaten doktor dinlemekle geçiyor; yaşasanız ne, yaşamasanız ne? Bu hayat mı? İneğin …ündeki sinekten bir farkınız mı var; o sinek gibi baktığınız şey hep aynı. Bırakın televizyonları; çıkın, yaşayın; hayat dışarıda; tv başında değil; baharda geldi; anlat anlatabilirsen. 
Hastanenin bekleme salonundayken Soma’daki maden faciasının haberleri veriliyordu; ben bir kramptan dolayı çektiğimi düşünüyorum; birde onların acısını karşılaştırıyorum; Allah ailelerine sabırlar versin. 
***Artık favori yiyeceğim bir kase sarımsaklı, yulaf ezmeli, susamlı, yoğurt; özellikle sabahları; sabah sarımsaklı yiyemeyenler diğer öğünlerde koyabilir. Dr. Öz probiyotik diyor başka bir şey demiyor; o kadar izliyorum madem dediğini yapayım; bakalım neler olacak. Programa çıkan iki tombul kız dediklerine göre sabahları yoğurt yiyerek 15’er kilo vermişler; ne kadar sürede olduğunu söylemediler. 
Görüldüğü gibi bende doktor dinliyorum ama ben hiç değilse size yazıyorum; amme hizmeti; arada fark var; lütfen yani; ama en az 2,3 aydır izlemedim Dr. Öz’ü; biriktikçe birikti; rahat bir 100 bölüm var izlenmeyi bekleyen; ne olacaksa; dün iki bölümünü izleyebildim sadece. O iki bölümden bu sarımsaklı yoğurt aşkı; dünden beri yani;)))
D vitaminini de çok önemsiyor dr. Öz; şimdi güneş zamanı; ne edip etmeli, bir yolunu bulup bolca güneşlenmeli; örneğin bir havuz kenarı; kıvamında; ne az, ne çok; cilt kanseri olmayacak kadar az, D vitamini alacak kadar çok; yani sabah veya akşam saatlerinde.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *