Press "Enter" to skip to content

Gündem 1sss Haziran’13

***İstanbul?a yapılacak 3 hava limanı için 650 bin ağaç kesilecek; 1 milyon 800 bin ağaç ise taşınacakmış; yani toplamda 2,5 milyon ağaç heba edilecek. Van; Erciş?te toki evlerinin yapılacağı yer için 200 bin ağaç kesilecekmiş. Ormanların tamamında maden arama ruhsatı da var artık. Sadece Muğla?da 40 bin maden ocağı açılacakmış; gitti güzelim çam ormanları; çam balları. O; Erdoğan ağaç düşmanı değilse kim ağaç düşmanı? Cumhuriyet tarihimizin en büyük talanı yaşanıyor ve artık halk buna kayıtsız kalmamaya kararlı.       
***9 haziran günü başbakan ?eylemlere devam ederseniz anladığınız dilden konuşurum? dedi ve 11 haziran günü polis taksime müdahale etti; anladığınız dil bu demekmiş; anlaşıldı; yine pek çok yaralı ve beyin travması var; bu iş artık inada bindi; insanlar istediklerinden geri durmamaya kararlı; Erdoğan istediği kadar ürüsün. Hala eski defterlerin açılmasından yana; yok başörtülüler okula alınmamış; çok büyük iş olmuş baş örtülüler okula alınmayınca; başına örtü takacak kadar ahmak olanın ne işi var okulda; gitsin yamanacağı herifin birine uşaklık, hizmetçilik etsin. Başını örttürmek özgürlüğünü kısıtlamak olmuyor da okula gidememesi mi özgürlüğünü kısıtlamak oluyor? Önce başını örttürüp özgürlüğünü kısıtla; sonrada senin özgürlüğün için uğraşıyorum palavrasını yuttur; o insan başını örterek özgür değil ki başını örterek okula gittiğinde özgür olsun. İş en başından yanlış bir kere. Özgür olmayan bir insanın özgürlüğünü savunmak ne biçare bir hak arayışı. Önce başı açık gezme özgürlüğünü alıyorsun elinden; sonrada senin özgürlüğünü savunuyorum diyorsun özgürlüğünü elinden aldığın kişiye; buna kargalar bile güler.
Başörtülünün haklarını koruyorum ayağına benim özlük haklarımı ihlal etmekte işin diğer bir yönü; baş örtülüleri kullanarak baş örtüsüzleri hizaya çekmek; ayar vermek; kırmızı ruj, sarı saç vs.; Allah?tan çok Allah?çılık oynamaya kalkıyor; Allah bana eza etmiyorken kendi yaptırımlarını uygulamamla ilgili; kulun teki çıksın beni bütün bunlara zorlasın; ne hakla; kimden ve nasıl almış o hakkı? Allah?ın derin hoşgörüsü; sevgisi gitmiş; yok olmuş; sert, zalim bir maske takılmış yüzüne. Allah bana ?dediklerimi uygulamazsan günü geldiğinde bunların cezasını çekersin? diyorsa ve ben bunu bilmeme rağmen bunları uygulamayıp o cezayı çekmeyi kabulleniyorsam aradaki kişiye halt yemek düşer; benim meselem Allah?la başbakanla değil; başbakan kim oluyor orada; zurnanın son deliği. Allah?ın bana tanıdığı sınırsız özgürlüğü yok etme hakkı vermemiş Allah başbakana; Allah yeryüzünde vekili mi tayin etmiş Erdoğan?ı; isteyen istediğine gibi zulmedebilir; zorlayabilir mi demiş; bana sınırsız özgürlük ve akıl vermiş; ?kendi bildiğin gibi kullan; sınırlarını kendin belirle? diyerek; kendini Allah?tan büyük gören Erdoğan ise bana bütün bunları zorla dayatmanın peşinde. Allah bizim böylesi mahkum; her şeye boyun eğen; her dediğini yerine getiren yaratıklar olmamızı isteseydi öyle yaratamaz mıydı sizce? Bunu göremeyecek kadar kör ve aptal erdoğan. Git kendi evindeki aklı kıt karıları yönet; benim senin aklın ile yönetilmeye ihtiyacım yok Allah?a şükür.
***Selahattin Demirtaş, ?Öyle çapulcu diyerek küçümseyerek bu işi tanımlayamazsınız. Ülkenin tek çapulcu tarafından yönetilmesindense üç beş çapulcu tarafından yönetilmesi daha demokratiktir. Sadece kendine Müslüman, kendine demokrat anlayış ülkenin tamamını kucaklayamaz? demiş; yoruma gerek yok; ağzına sağlık; doğru demiş. 
***Bu gezi eylemeleri konusunda beni rahatsız eden bir şey var; gezi parkı reklam platformu olarak kullanılmaya çalışılıyor bazıları tarafından; özellikle 80 öncesi piyasada olanların tekrar hortlamaya çalışması beni rahatsız eden şey; eski şarkıları, eski nakaratları tekrarlamanın bir alemi yok; artık yeni şeyler, yeni şarkılar söyleme zamanı. Onların söyledikleri şarkılar bir işe yaramış olsaydı eğer 30 yıldır hala aynı yerde saymazdık değil mi; artık gençlerin, yeni yetişenlerin şarkılarının söylenme, dinlenme zamanı; karlı kayın ormanları yanıp, bitip kül olmalı; bizlerden doydular zamanında doyacakları kadar; yetmezmiş gibi değil çocuklarımızdan; torunlarımızdan da mı doyacaklar; kitap yazmış; satsın ve onunla doysun; yeter artık. 
***AKP?de bir salya, sümük, tükürük furyasıdır aldı başını gidiyor; adı bile lazım değil; şimdi açıp adına bakmak, aramak zahmetine katlanmak bile istemiyorum; bir hizmetçi kılıklı akp milletvekili kadın meclis kürsüsüne çıkarak bir önceki chpli konuşmacı için; ?kürsüye salyalarının aktığını; kürsünün temizlenmesi gerektiğini? söylemiş; meclisin aldığı hale bakın; akp?nin mahalle karıları meclisi kuşatma altına almış; yazık, yazık. Erdoğan?ın niye kendi milletvekillerine konuşma hakkı tanımadığı daha iyi anlaşılıyor onlar konuştukça; bir köpek gibi ağızlarından gerçek salyalar akıtıyorlar çünkü.
***Gezi?nin başlangıcından beri insanların içine su serpildi; tıpkı bende olduğu gibi; insanların içinde yeni bir umut belirdi; O?ndan kurtulabilme ışığının görüldüğü bir umut; öylesine çöreklenmiş ki insanların üstüne şimdiye dek; kimse kurtuluş umudu göremez olmuştu; herkeste bir hafifleme; rahatlama; boşalma durumu var; içten içe bir sevinç; dün akşam 9?da eve dönüyordum; insanlar kornaya basarken bende bastım kornaya; o kadar çok eşlik eden; destekleyen, sevinen varken ?o diğer %50 nerede acaba? diye merak eder oldum. Bundan sonraki ilk ve her seçimin elle sayılması şart oldu; başka çaresi yok.  
***Taksim 11 haziranda korkunçmuş; görüntüler bir felaket; show haberden izledim; bir gün sonra yayınladı show haber; yaşı 50?nin üstünde bir adam tazyikli su ile hedef alınıyor tam kafadan ve suyun tazyiği ile yere yapışıyor; sürünerek ilerleyebiliyor; yardımına bir başka genç eylemci koşuyor; bir genç köşeye sıkıştırılmış 4-5 polis tarafından dövülüyor; bazı karelerde gaz sisinden göz gözü görmüyor; o denli yoğun; gazdan akın akın kaçışan ve sonunda bir köşede sıkışıp daha ileri gidemeyen; duvar dibinde arkalarını dönüp öylece bekleyen insanlar; belki binlerce insan; bir kısmı etraftaki dükkanlara sığınmış; içerisi tıklım tıklım insan dolu; bir vahşet görüntüsü; bir hitler filmindeki gaz odaları sahnesini aratmayacak kadar çarpıcı; üstelik gerçek; tek farkı bunun bir hitler değil gerçek bir erdoğan filmi oluşu. Sadece bir doktor 100 yaralıya baktığını söylüyor; gerisini siz düşünün. Bu insanlar aklını mı kaçırmış ki her gün bu acımasız müdahaleye rağmen oradalar; demek ki o kadar güçlü bir beklentileri, temennileri var. 
***Anne babalara seslenmiş başbakan; ?çocuklarınızı gezi?den alın? diye; alabilirler artık bence de; anlatılmak istenilen şey anlatıldı yeterince; daha fazla kıyım ve vahşet yaşanmasına gerek yok; insanlar çekilmediği sürece onlar vahşet uygulamaktan vazgeçmeyecekler çünkü. 11 hazirandaki o görüntülerden sonra durmalı bence; o insanlara yazık; bu kadarına değmez Erdoğan; bundan sonraki aşama seçim ve artık seçimlerde okkalı bir darbe alacağı kesin. Bunun geri dönüşü yok artık nasıl olsa; daha fazla can yanmasına; ciğerlerin hırpalanmasına değmez.
***?Şimdiye kadar kararsızlar müstakbel chp?lilerdi aslında; chp?ye oy verip vermenin kararsızlarıydı ve ak partinin çok az kararsızı vardı. Şimdi ilk defa ak partininde kararsızları olacağını düşünüyorum.? Etyen Mahcupyan; 11 Haziran; aykırı sorular.
Bense özellikle 11 Haziran öncesi ve sonrasındaki vahşet görüntülerinden sonra ak partinin kararsızlarından öte, çok sayıda cayanları olduğunu; olacağını düşünüyorum. Ondan taraf olmayana ak partinin neler yapabileceğini gördüler insanlar. Bir gün kendilerininde ak partiden taraf sayılmadıkları anda başlarına neler gelebileceğini gördüler. Şimdiki aşırı uç tanımlamasının gezi parkına doluşan halkla; çoluğu çocuğu ile gelen insanlarla; 18 yaş altı çocuklarla eş anlamlı kullanıldığını gördüler; bir sonraki aşamada kendileri için aşırı uç yaftalamasının kullanılıp kullanılmayacağına dair hiç kimsenin garantisi yok artık. Bu bir baş örtülüye boyun eğmediğin; kazara sürtünerek geçtiğin, yan gözle baktığın; ?gözünün üstünde kaşın var? dediğin için olabilir; bu kırmızı ruj sürdüğün için olabilir; 5 yaşındaki çocuğunu okula göndermek istemediğin için olabilir; olabilir; olabilir, olabilir; üstelik bu olasılıklar öyle çok ki; sana, bana sıra gelmesi çok yakın; çok olası; adam her yandan kuşatma altına almaya çalışıyor hepimizi; ağzından çıkan her kelamın Allah kelamı sayılmasından yana; ya bizdensin ya değil; ya her dediğime boyun eğersin ya da boynunu vurdururum; onun her şey bu kadar basit; ya tam kara; ya da tam ak; ortası yok; tam bir hitler.
Bu bir diktatöryanın simgesi; bu ezenin ezilenden yok edici bir üstünlüğünün olmasının simgesi; bu bir sınıfın başka bir sınıf üstünde hegamonya kurmasının açık; çok açık bir göstergesi. 
Bundan böyle Türkiye için ayrışma vakti; ikilere ayrılacağız; herhangi bir nedenle, bahaneyle şiddet yaşamak isteyenler; istemeyenler; şiddet görmek; izlemek isteyenler, istemeyenler; bir Atatürk cumhuriyetinde yaşamak isteyenler, istemeyenler; nükleer santraller, hidroelektrik santraller isteyenler, istemeyenler, maden yasaları ile ağaç, orman katliamına dur diyenler, demeyenler; Türkiye?yi koca bir inşaat sahası olarak görmek isteyenler, istemeyenler diye.
Nükleer santraller, hes?ler ve açılacak yüzbinlerce maden sahaları ile bir açık hava şantiyesine dönüşecek çok yakın zamanda Türkiye; bir açık hava şantiyesinin nasıl bir şey olduğunu bilmeyenler açıp Artvin?in eski ve yeni haline; hes?lerin Artvin?i ne hale getirdiğine kolaylıkla bakabilirler; ben kendi gözlerimle gördüm, yaşadım; öncesini ve sonrasını; o fotoğraflar hep beynimde zaten. Sadece Muğla?da açılması planlanan maden sahası sayısı önümüzdeki 10 yıl içinde 40 bin iken bütün Türkiye için yüzbinlerce maden sahası açılacak demek bile çok iyimser bir rakam. Bir yerden bir yere giderken gördüğümüz o doyumsuz manzaraların sonsuza dek yok edileceğini; bir daha asla o manzaraları seyredemeyeceğimizi söylüyorum size; bilmem farkında mısınız? Türkiye?nin nelere gebe olduğunun hala farkında bile değiliz; başımıza neler geleceğinin; bir “kanlı elmas” filminin figüranları olup olmayacağımız şu ana bağlı; ya şimdi ya hiç; bu iş ya bitecek, ya bitecek; bitmezse biz biteceğiz. 
Özel hayatına; kürtajına, doğurup doğurmamasına, kırmızı rujuna, sarı saçına, içkisine, 444?üne karışılmasını isteyenler, istemeyenler diye de ikiye ayrılacağız; bu defaki gerçek bir ayrışma olacak ve nasıl bir toplum olduğumuz; daha doğrusu nasıl bir toplum olmak istediğimiz bundan sonraki ilk seçimlerde; elbette el ile yapılan; el ile sayılan bir seçimde belli edecek kendini. Çünkü şimdiye kadarki ılımlı islam tantanasının kocaman bir palavra olduğu yeni ortaya çıktı; yoğunlukla son 1 yıldır. Biz ılımlı islam palavrası ile yutturulurken koca bir acımasız polis ordusu yaratmış kendine; vur deyince vuran; havla deyince havlayan özel köpeklerini. 12 eylül bile bu kadar bilinçli yetiştirilmiş profesyonel bir ordu ile gerçekleştirilmedi; 20 aylık erlerle; bildiğin askerlerle gerçekleştirildi; şu anda o gördüğümüz polislerin hepsi birer kontgerilla eğitimi almış; beyni iyiden iyiye yıkanmış itler ordusu. Kendi milletine düşmana saldırır gibi saldıran; gözlerini oyan itler ordusu ve hitler erdoğan ordusu. Gezi aslında bütün bunların hepsinin orta yere açılımı; bir Türkiye sergisi; geziyi izlerken bir Türkiye sergisi izledik aslında. Eski çamlar kürek oldu akp ve erdoğan için. Bu kafayla bu posta bu kadar gider; bundan böyle neyini yırtarsa yırtsın. “Üsluptan gitti” yazılmalı mezar taşına. 
***Bütün dünya (örneğin İskoçya) doğal güzellikleri; uçsuz bucaksız ormanları ile övünüp turizmini canlı tutmaya çalışırken biz var olanı heba ediyoruz; ne uğruna ve kimin için olduğu, olacağı ise belli bile değil; kimin cebine ne girecek kim biliyor; önce etibankı sattılar; sonra madenleri özelleştirdiler; hatta yabancılara sattılar; şimdiyse bütün ormanları alan talan etmek için yasa çıkardılar; ve yine yabancılarda işin içinde elbette. Türkiye’nin altını üstüne getirmeleri için 3-5 ay yeterde artar bile; Erdoğan mart 2014’teki seçimleri hedef göstermeye başladı bile; mart 2014 her şey için çok geç olabilir; o kadar vaktimizin olduğunu hiç sanmıyorum; maden sahaları o zamana kadar çoktan açılmış olur; nükleer santraller bitme aşamasına bile gelir; o aşamadan sonra geri dönüşü ise çok zor olur. Hes’ler ise bütün Türkiye’yi kaplar; Türkiye bir açık hava şantiyesine dönüşür; o seçim zamanı bir an önce öne çekilmeli. 
***Bu ülkede sanatçılardan daha eğitimli insanlar yok mu da her ne iş olsa sanatçılar at başı gidiyor; akiller ve gezi direnişinde olduğu gibi; sıralamada neden en ön saflarda yer alıyorlar; hangi meziyetlerine dayanılarak? Benim bildiğim süreçte 30 yıldır üniversiteler her yıl binlerce mezun veriyor; üniversitenin arka kapısından çıkanlara neden düşüyor iş? Bu ülkede işini bilen; aklı başında siyaset bilimci; bilim insanı yok mu da siyasetçiler Hülya Avşar’ı, Necati Şaşmaz’ı, Mahzun Kırmızıgül’ü ve vs.’yi muhatap alıyor veya Bülent Ersoy’un politik düşüncesinden feyz alınıyor? Onları tava getirmek çok daha kolay olduğundan olabilir mi? Kolay lokma ne de olsa!
Gezi parkında politika bilen, anlayan insan yok mu da bütün ömürlerini apolitik olarak geçiren tiyatrocular bir anda yılların politikacısı imiş gibi çıkıyorlar karşımıza? Herkes yerini bilsin; bilgisine, görgüsüne göre konuşlandırsın kendini; o gezi parkını beklemeyi bilenler kendi savunmalarını yapabilecek kadar beyni gelişkin insanlardır; kimsenin onları temsil etmesine; rol kesmelerine ihtiyaçları olduğunu hiç sanmıyorum.
***Sonunda imana geldi bizim vandal; “mesaj alındı; daha ne diyeyim” dedi; bunu 17 gün önce söylemiş olsa bu iş hiç buralara gelmeyecek; koltuğu sallanmayacak; 4 kişi ölmeyecek; binlerce insanın gözleri çıkmayacak, beyin hasarları olmayacak, testisleri parçalanmayacak, çeşitli yerlerinden yaralanmayacak; on binlerce insan tonlarca gaz yutmayacaktı; demedi; Abdullah Gül ‘mesaj alınmıştır’ dediğinde bile dalga geçerek ‘o ne mesajı aldı bilmiyorum’ dedi; işin ciddiyetini artık kavramış olmalı.  
Artık “gezi sizin olsun; Türkiye’yi bana bırakın” diyecek kıvama gelmiş resmen. Bu aşamadan sonra ne geziyi ne de Türkiye’yi sana bırakmak gibi bir hataya düşmeyiz artık sayın başbakan; geçti o iş; gezide bizim; bütün Türkiye’de. Son günlerin gözde deyimi ile; “Hükumet istifa”
***”Erdoğan’a diktatör diyebilirsiniz diye soru soran bbc spikerine, Ece Temelkuran “diyemem. Çünkü korkuyorum; beni içeri attırabilir” demiş; fıkra gibi; fıkraların içeriğinin bile içine etti tek başına. 
***Adamın derdi Türkiye sevdası; millet sevgisi falan filan değil; adamın bir dedi var; o da 28 şubatın intikamını almak; başka bir derdi falan yok. Nasıl içine yer etmişse 28 şubatın kini ancak onu geri püskürtüyor. Ne değerli insanlar; profesörlerimiz hapislerde çürüyor. Bunlardan eski yök başkanı Kemal Gürüz bugün intihara teşebbüs etmiş. Anlamıyor ki ilimden; bilgiden; bilginin kutsallığından bir şey o insanın kıymetini bilsin; ne de olsa ufku o kadar. 5 para etmez çapulcuya bu memleketi verenlere; o … %50’ye selam olsun buradan; kendi pisliğinizin içinde boğulun inşallah.
***Dün gece; 15-16 haziran gecesi olan biteni anlamak, kavramak imkansız. Taksimde gazdan kaçan insanlar divan oteline sığındı; ardından divan otelinin içine gaz bombası atıldı. Startı yine başbakan verdi elbette Ankara’daki mitinginde; “gezi parkını boşalttınız boşalttınız; yoksa polis gereğini yapmasını bilir” diyerek; aradan 3 saat geçmeden müdahale başladı. 
***Show tv’de yayınlanan o bahsettiğim etkileyici 11 haziran görüntülerinin ardından Ali Kırca ve ekibi işten çıkarılmış; yerine kanal 7 menşeli bir anchorman gelmiş; artık show da izlemeyeceğiz demek oluyor bu. İzleyeceğimiz tv kanalı seçiminde de ikiye ayrılacağız demek ki. Bundan böyle +1, halk tv, ulusal kanal buluşma yerimiz.
Bütün bu yaşananlardan sonra sessiz kalmak iyice imkansızlaştı. Gerdire gerdire ipi tümden koparttırdı imparator erdoğan. Bugün gezi parkına çiçekler, yetişkin ıhlamur ağaçları dikilmiş; 20 gün önce neredeydi bu belediye? Kendi başlarına davranma hakkı vermiyor ki zalim erteğen istedikleri gibi davranabilsinler. Yoksa daha ilk günlerde özür dileyen ilk isim Kadir Topbaş olmuştu ama baş cellattan izin çıkmayınca kendi kendine hareket edemiyor. Çok, çok daha ucuz atlatabilirdi bu işi ama yönetemedi ve iyice sarpa sardırdı çünkü içindeki bizlere olan kin ve nefreti engelleyemiyor; engelleyemeyince de duvara tosladı. Onun dışında herkes; bütün partilileri endişeli, tedirgin; bir o halinden memnun; hayatının; hayallerinin savaşını veriyor aklınca; kahraman olduğunu zannediyor olmalı; Atatürk’ün islamcı versiyonu erteğen; yel değirmenlerine savaş açan don ki(l)ot hazretleri; ortada yel değirmeni falan yok o ayrı mesele; iş işten geçtiğinde; ki çoktan geçti zaten; başını taşlara vuracak haberi yok.
Akp’ye olan nefretim bugünle sınırlı değil; uzun yılların birikimi; ve yaklaşık 3 yıldır yazıyorum akpnin yanlış uygulamaları hakkında; ileri, geri. Ama bu son gelişmeler beni bile şoke etti. Yeryüzünde akpden nefret eden tek kişi olarak kendimi sanırken bir anda her yer akp düşmanları ile dolup taştı. Üzülmedim elbette; tabi ki sevindim ama hala şaşkınım; ne yalan söyleyeyim; onca insan bunca zaman nasıl olmuşta bu denli susabilmişler; hayretim daha çok bu. Ben kendimi nefret eder sanırken ne nefret edenler varmışta haberim yokmuş; her biri bana beş çekerler doğrusu. Apışıp kaldım desem yeridir. Onca zaman susmanın bu konuşması; dışa vurumu olacak elbette; iyi ki varlar; iyi ki varız; hepimiz, hep birlikte güçlüyüz; içime serin sular serpildi. Hala umudun var olduğunu bilmek kadar güzel bir şey yok.  
” Eğitim seviyesi arttıkça bize güven azalıyor. Onları ikna etmemiz lazım ” demiş enerji bakanı Taner Yıldız; kendi eğitim seviyeleri bu ikna için yeterli değil; işte mesele burada. Onlar ikna etse etse kendi eğitim seviyelerindekilerini ikna ederler. İnandırmak yerine ikna etmek demesi de ilginç elbette; birini bir şeye inandırmakla ikna etmek aynı şeyler değil; onlar inandırmayı değil ikna etme yolunu seçiyorlar; kendi yaptıkları işin doğruluğuna inanıyor olsalar ikna etmeyi değil inandırma yolunu seçerlerdi; kendilerinden; kendi yaptıkları işin doğruluğundan emin değiller ki inandırmak yerine ikna etmeyi seçmişler.
***3 ağaç için kendi öfke yönetimini başaramayan; işi olmadık yerlere taşıtan bir adamın bu ülkenin yönetiminde işi yok; bu iş onu çok, çok aşıyor; bu iş onun harcı değil.

Yoksulların zenginlerin malları üstünde hakkı vardır. İşte artık değer budur. Kuran diyor ki; çalıştırdığınız insanların ücretlerini ödemiş dahi olsanız onların sizin mallarınız üstünde hakkı vardır. Ücret ödenmemişse zaten zulümdür; isyan gerekir. Türkiye’de çalışanların çoğu açlık sınırının altında para alıyor. Dünya standartlarında bunun yeri var mı? Kaldı ki işsizlik %20’yi bulmuş. 50 holdingin kasasına giden parayı 70 milyona böl; milli gelir say; sonra afra tafra tasla; utanmıyor musun sen? O paradan fakirin sofrasına bir zeytin gitmiş mi? Ondan sonra ramazanda yemek çadırları açıp; 3 kap yemekle kandırıp ne yerine koyuyorsun onları; seçim arifelerinde 5 çuval kömür; 3 file makarna vererek? Bakar mısınız; ondan sonrada direniş oldu; direniş olunca ne yapıyorsun; panzerleri üstüne salıyorsun; nereye kadar götüreceksin bunu; bağırıp çağırıyorsun; gözlerin fal taşı gibi dışarı fırlıyor; nereye kadar götüreceksin bunu? Kendine baksana aynada. Yaşar Nuri Öztürk; 15 haziran’13

Programın daha en başında bunlar söylendikten sonra devam edecek diye reklama gidildi ve hiç veda bile etmeden program bitirildi. TMSF işi sıkı tutuyor show tv’de; Ali Kırca ve ekibinden sonra ikinci bir hamle daha; anında üstelik.  
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *