Press "Enter" to skip to content

Günlük 1pp Mayıs’13

***Julie Roberts?ı pek çok insan gibi 1990 yılında çevirdiği ?pretty woman? filmiyle tanıdım, sevdim, hayran oldum; yıllarca hakkında bildiğim tek filmi o oldu neredeyse; ulaşılabilinirlik sorunu yüzünden elbette; bu ulaşılabilinirlik sorunu çözüldü beri yakaladığım hiçbir Julie Roberts filmini kaçırmamaya çalışıyorum; güzel kadın; güzel kadın olmanın da ötesinde izlediğim bütün filmleri yüklü bir mesaj içeriyor; sanırım pretty woman?daki başarısının ardından işinde seçici olabilme hakkına erişmiş.
Pretty woman?da kendi doğruları olan; kendi içinde kendi devrimini gerçekleştiren yenmez, yıkılmaz kadın rolüyle gönlüme taht kurmuştu zaten. Yıllar sonra; yani ben izleyebildiğimde ?en iyi arkadaşım?la çıktı karşıma; yine sıra dışı bir kadın olarak; çizgisinin altında bir film olmakla beraber izlenemez kalitede değil; özellikle baştaki şarkı ve şarkıcılar çok hoş; kızımla defalarca izledik; hiç bıkmadan. Sonra Erin Brockovich?te kendini ve yaşadığı dünyayı dönüştürmeye çalışan bir kadın olarak; son olarak ?Mona Lisa Smile? filmini izledim bu akşam; bu sefer kadınları, kadın neslini yükseltme çabasında idi; hepsi birbirinden güzel filmler; arada geriye gidip şöyle bir göz atmakta fayda var hayata.
Mona lisa smile filminde 1953 yılında bestelenmiş “İstanbul not konstantinople” şarkısını da dinleyebilirsiniz. Film 1953 yılında geçiyor. Yılın 1953 olmasının bir özelliği daha var; İstanbul’un fethinin 500. yılı olması.
***Ne yersen o?sun; öyleymiş gerçekten de; bilmem okuyor musunuz ama Sağlık; Dr. Öz sayfalarımda bir dolu yararlı bilgi var; bu yararlı bilgilerin bir kısmını kendim için uygulamaya başladım son 15-20 gündür; kilo verme, incelme konusunda olanları elbette; zaten programın %90?ı kilo verme, incelme ile ilişkili. Her neyse; meselenin çok yemekten çok az yemekle ilgili olduğunu öğrendim; elbette bazı şeyleri az; bazı şeyleri ise çok yemekle. Çocuklarımın doğmasından önce 40?ın genellikle altında dolaşan kilom; yani 28 yaşıma kadar; kalan yaklaşık 15 yıl boyunca 60?lı kilolarda; son 3-5 yılda ise 70?li kilolarda vuku buldu. Bütün bu süre içerisinde yürüme, spor yapma konusunda çok azmettim ama yeme konusuna asla ilişmemiştim. Ta ki Dr. Öz?deki yeme içme fikri aklıma yatana dek; bir anda yemek devrimini gerçekleştirebildim bedenimde; nasıl oldu bu ben bile anlayamadım; vakti, saati gelmiş olmalı. Benden daha kilolu, karınları şiş kadınları gördüğümde aklımdan ilk geçen şey ?öyle olmak istemiyorum? oluyor; ve gerçekten de öyle olmak istemiyorum.
Dr. Junger?in diyet programı çeldi aklımı öncelikle; yoğurt arttırımına zaten başlamıştım yine yaklaşık 1 ay önce. Dr. Junger?ın diyeti pek bilmediğim bir şeyde değil aslında; bundan 7-8 yıl öncesinde okuduğum bir kitabın aynısı; Erica Angyal?ın ?30 günde mükemmel cilt? adlı kitabı; benzer; neredeyse birebir benzer bilgiler var; defalarca okumuştum o kitabı ama uygulamaya geçirmek pek işime gelmemişti ama şimdi öyle değil. Dr. Junger ve diğer bilgilerin ışığında yoğurt ve ayranı çok, çok yemeye başladım; özellikle yatarken; gece 1 bardak yoğurt yemek veya 2 bardak ayran içmek çok etkili; gluten içeren ekmeği; yani her türlü ekmeği kestim; ama börek, çöreğe hayır deme aşamasına geçemedim; geçebileceğimi de sanmıyorum; onları yemeye devam ediyorum yani; ekmeği kesemeyenler için çavdar ekmeği ile devam etmek gibi bir seçenekte var; o kadarda değil; peynir yemeyi kestim, yumurtayı kes diyorlar; kesmedim ama azalttım; cola, soda, kahve, çay vs zaten içmezdim; şeker, şekerli gıda yeme alışkanlığım zaten yoktur. (bunlar; bu bilgiler bende Erica Angyal?ın kitabını okuduktan sonra yıllardır bende yer eden şeyler)
Onların yerlerine ise bol salatalık, domates ve her türlü çiğ meyveyi, sebze yemeklerini, balığı, tavuğu, hindistan cevizini, bol çizik yeşil zeytini, siyah zeytini, ay çekirdeği veya kabak çekirdeğini; tercihen kavrulmamış, yani pişmemiş cevizi yiyorum. (diğer yağlı tohumlarda yararlı ama ceviz bir numara. Bunların arasında en etkili olan ise hindistan cevizi; tam bir bağırsak temizleyicisi; hindistan cevizinin üç deliğin birinden sivri bir şeyle veya şarap açacağı ile delip suyunu akıtın; portakal suyu ile aynı gün için; çekiçle kırarak veya sertçe yere çarparak veya bıçağın, satırın tersiyle kabuğuna birçok kez vurarak kırın; etli kısmını bıçakla araya girerek kabuğundan ayırın ve her gün bir ceviz veya elma büyüklüğünde yiyin; ısırarak öylece yenebiliyor; rendelene de bilir. Ben ince kabuğunu soymadan yiyorum; tercihe kalmış. Dolapta 3-5 gün kapaklı bir kapta muhafaza edebilirsiniz; ben kolaylıkla alıştım yemeye; lezzetli bile geliyor artık; ikinci hindistan cevizimde bir defada yarısını yedim; isteyerek; elma yer gibi; alışmışım tadına; oysa bir süre önce; bu faydasını bilmeden önce ne menem bir şey olduğunu anlamak için almış ve içini dışını inceledikten sonra tadını bir şeye benzetemeyip olduğu gibi atmıştım. İyi zeytin bulmak biraz zor; ben sonunda cebel marka zeytinde karar kıldım; cevizin iyisini de pazarda bulabildim; bakmak, aramak lazım; geçen migrostan aldım; küçücük ve simsiyah çıktı; yenilecek gibi değil; attım.
Migrosta alışverişte dikkatli olmak lazım; çok kötü mallar satabiliyorlar; dünyanın çöpünü migros satar oldu; migrostan ne alsam elimde patladı. Özellikle mutfak eşyalarını ucuz satıyorlar ama niye ucuza sattıkları belli; bir çoğu Çin malı olmalı; 3 adet karıştırma kabı aldım; görünüşüne aldanıp çelik sanarak; hamura rengi çıkınca rafta beklemeye yaradı; kapaklı cam kahvaltılıklar almıştım; peynirin, zeytinin içinde cam parçalarına rastladım; kenarlarından kırılıyorlarmış; elbette attım; camlı peynir iyi bir seçenek değil. Oysa eskiden; yani İngilizler almadan önce en iyi mutfak eşyasını; plastik eşyayı migroslar satardı; gerçi artık plastikte almıyorum; çok zorunlu kalmadıkça; o zaman migrostan aldığım çamaşır sepetini, kirli sepetini; başka bir cam kapaklı mutfak eşyasını hala kullanıyorum.
Yani asıl sorun çok yemekle ilgili değil yağ eksikli yemekle ilgiliymiş büyük oranda; motorun yağı az geliyormuş; yağ az olduğunda bağırsaklar, boşaltım sistemi iyi çalışmıyor; bağırsaklardan atımı gerçekleştiremiyor ve içte kalan, atılamayan dışkı gaza, şişkinliğe ve hatta kilo fazlasına neden oluyormuş; ?bundan nasıl bu kadar emin oluyorsun? diye düşünebilirsiniz elbette; bağırsaklarımın son 15-20 gündür olan çalışma hızı ile elbette; birde mezuranın bana verdiği bilgiler ışığında; son gördüğümde kalçam 110 cm idi; bu kısa zaman süresi içinde 103 cm?ye inmiş; belim 90 cm?den (ki bunu size itiraf etmesi bile korkunç; yani 90 cm oluşunu) 85 cm?ye inmiş; 1 ay bile sürmeyen bir süre için ve benim için bu bir mucize. Bacaklarımın inceldiği ise çok, çok belli.
Ve bu sadece başlangıç; hiç ucunu bırakmak gibi bir niyetim yok. Bütün bunların üstüne birde hediye olarak cildimde; yüzümde bir parlama, ışıldama, düzgünlük olmuş; aynen 30 günde mükemmel cilt kitabında dendiği gibi; bu sabah fark ettim. O zamandan beri elime almamıştım kitabı; 7-8 yıldan beri; baktım hala duruyormuş; tekrar okusam iyi olacak. Daha ne kitaplar almışım o zamanlar; görünce ben bile şaştım; unutmuşum hepsini; “tek şişman beyniniz”, “düz bir karına sahip olmak”, “gerçek detoksu keşfet”, bana ne yediğini söyle”, “ışıltılı güzellik”. “cazibenizi konuşturun”, “güzelliğin yol haritası”, “genç kal uzun yaşa” ve diğerleri; ne takıntılıy(mış)ım kendime! Pek işe yaramadıkları benim şu anki halimden belli;)))  Bana ne yediğini söyle adlı kitapta benzer bilgileri içeriyor. 
Asıl meseleyi söylemeyi unuttum; 2 kilo vermişim; 15 sene 60?tan; 3 senedir de 70?ten aşağı düşemeyen ve bunu her gün dileyen, bekleyen, isteyen biri için bunun ne anlama geldiğini bilmeniz için aynı şartlar altında aynı şeyleri hissedebilmiş olmanız gerek; ama ne gariptir ki hala sevinebilme aşamasına gelmiş değilim; ya yanılıyorsam; ya geri gelirse tekrar; tartılara güvenmemeyi öğreneli çok oldu; bu benim için bir ilk olacak; kilo verişim devam ederse elbette; hayatım boyunca hiç kilo vermedim; hep aldım veya sabit kaldım; bu zamana kadar; yani 47 yaşıma kadar bir kilo bile verememiş bir insanım; kolaylıkla sevinemem ondan olsa gerek; hala inanamadım olan bitene yani; şöyle bir 5 kilo düşüşü göreyim o zaman belki sevineceğim.
?Bir sigara bütün bunlara değmez? demiştim ya yukarıda; bir önceki sayfanın başında; kendime uyguladım aslında bu sözü; ?yanlış beslenme alışkanlığı bütün bunlara değmez? şeklinde; hiçte kötü olmadı sonuç gördüğünüz gibi. Bağımlılık bağımlılıktır; öyle veya böyle; sigara, yiyecek, insan; baktınız hangisi size zarar veriyor; uzaklaştırın hayatınızdan; süpürün gitsin; olsun, bitsin; bu kadar basit(miş meğerse).
Bizi bu kilo konusunda yanıltan; yanlış yöne iteleyen kim; yine diyetisyenler; sokaklardaki şişko göbeklerin hepsinin sorumlusu onlar; 3 zeytin yesek 5. yi yemeye korkar ettiler bizi; yağı az kullan; yağlıdır ay çekirdeği yeme; bunları dinleye dinleye bu hale geldik. Bu diyetin iyi yanı; ondan az, bundan az yeme değil; bunu ye, bunu yeme şeklinde olması; az yemek benim hiç harcım değil; ama belli başlı şeyleri yememeye kendimi disipline edebilirim. Sofradan aç kalkmak gibi bir adetim hiç olmadı; yine yapamam ana dediğim gibi bazı şeylerden feragat edebilirim. Bir iyi yanı daha var; gerekli olan bütün besinleri almaya devam edebiliyor olmak; kalsiyumu yoğurttan ve yeşilliklerden; proteini balık, tavuk, kuzu etinden yağları bolca ve diğer vitaminleri sebze, meyvelerden alabiliyor olmamız; bir kalsiyumumuz eksik kalacak olsa gitti dişler; bir implantın binlerce dolarlarla, eurolarla ifade edildiği ve gerçek dişin yerini asla tutamadığı; bin bir eziyetle yerine yerleştirildiği düşünülürse besin guruplarına ne denli itina etmemiz gerektiği anlaşılır sanırım. Özellikle hamile ve emziren kadınların. 
***Şu limon meselesinde dikkatli olmak gerek; arkadaşımın kocası her sabah yarım limonlu su içiyormuş; derin bilgiler ve tavsiyeler üzerine; limon kanı sulandırıyor ve kanamaları etkiliyor; tetikliyor; sık sık burnu kanıyormuş nitekim. Limon, nar, vişne, aspirin ve bunların türevleri olan nar suyu, vişne suyu, reçeli, limonata, limonlu su dikkatli, çok abartılmadan yenmeli, içilmeli. Bir büyük kâse salatayı tatlandırmak için dörtte bir limon yeter de artar bile; abartmaya hiç gerek yok. Formül; bol zeytinyağı; az limon. 
Hastanelerde kan verirken de cimri olun; özellikle büyüyen, boy uzaması devam eden çocuklarınız için; vücuttaki kan oranı boy uzamasında çok etkili; vereceğiniz kan oranının pazarlığını yapın; pazarda yapıyorsunuz pazarlık; hastanede yapılmaz mı? Vermeyin; vermeniz çok gerekliyse verebileceğinizin en azının pazarlığını yapın. 
***Hortum Oklahama’yı feci şekilde vurdu; kilometrelerce; ara ara kıyı bölgelerimizde de görülmeye başlayan hortumun bu yıl daha çok görüleceği açıklandı. Bu yılın daha sıcak geçeceğine bağlı olarak. Nemli bölgelerdeki sıcak havanın etkileşimiyle ortaya çıkıyormuş hortumlar; Akdeniz ve Ege için hortum olasılığı daha fazla yani. Hortumun Akdeniz ve Egeyi vurması bizim pazarların vurgun yemesi demek; dileyelim olmasın ama görünen o ki her geçen gün artıyor güneyde hortumlar; şimdiye dek hiç duymazdık; olmazdı halbuki. 
***Aylardan yine mayıs ve bizim evde alerjiler yine kol geziyor; sezaryenle doğmuş şimdi 12, 17, 19 yaşlarında olan 3 çocuğumunda gözleri şiş şiş, kızarık ve devamlı kaşınıyor; sürekli burunları akıyor; üstüste defalarca hapşırıyorlar; hayat burunlarından geliyor açıkçası; bunun tek nedeni ise sezaryenle doğdukları için; akciğerlerinin gelişimine fırsat verilmeden erkenden anne karnından çıkarıldıklarından bağışıklıklarının düşük olması; bu derdi ömürleri boyunca çekecekler ne yazık ki ve benim bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok; 8-10 yaşından sonra etkili oluyor bu alerjiler; benim çocuklarımda öyle oldu en azından.
3-5 yıl önce bütün kavak ağaçları traşlanmıştı her yerde; polen oranı azalmıştı; yıllardır unutuldu bu işlem; yeni sürgün verdi o ağaçlar ve her yer polenden geçilmiyor; hastanelere alerji sebebiyle insanları koşturmak daha çok işlerine geliyor olmalı; rant meselesi ne de olsa. Kavak ağaçlarının hepsinin yok edilmesi gerek; sadece budanması değil; onca insan bu alerjilerle yaşamaya çalışırken bunun bir an önce yapılması şart.
***Antalya Eczacı Odası Başkanı Kerem Zabun, reçetesiz ilaç satışının yasaklanmasıyla 1.29 liraya satılan ağrı kesici, öksürük şurubu, göz kremi gibi ilaçları, vatandaşın hekime reçete yazdırarak, 8 lira muayene ve 3 lira reçete katkı payı ödeyip 12.50 liraya satın almak zorunda kaldığını, bunun da mağduriyete yol açtığını söylemiş.
***”Kanseri duyduğumda ödüm patlamıştı. Ne kadar yaşarım bilmiyordum. Ama yaşamak istediğimi biliyordum. Hiç unutmam; eve gittiğimde havuzda hep beraber eğlenen ailemi gördüm; ‘onlar yaşamaya devam edecek’ diye düşündüm; artık ilk sıraya kendimi koymamın vaktinin geldiğine hükmettim; değerli olduğumun ve yaşamak istediğimin farkına vardım”. Kendini lenf kanserinden iyileştirmeyi başaran bir kadının söyledikleri bunlar.   
***”Önce kolayı, kafeini; sonra şeker, sonra süt ürünlerini bıraktım. Su içmek önemli; ve günde 10 dakika terlemek. 30 yıldır soğuk algınlığı yaşamadım; menapozumda hiç sıcak basmadı; hiç kurumadım; cinsel isteğimde azalma olmadı; 61 yaşındayım; kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Meyveleri yemeklerden farklı zamanlarda yerim; örneğin sabahları; nişasta ve protein tek başına yenmemeli; yanında baklagil olmalı; yemeklerde su içilmemeli ama çorbalar içilebilir”. Marilu Henner
*** 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *