Press "Enter" to skip to content

Günlük 2dd Nisan’14

***Astroloji ve kitaptan bahsedince yıllar sonra tekrar aldım elime; okuduklarıma inanamadım; eminim sizde yazdıklarımı okuyunca şaşıracaksınız. Ben boğa burcuyum; bu ay doğdum; genel özellikleri olarak sabır, sebat, sadakat, kararlılık, fena halde inat, doğallık, dayanıklılık, sezgisellik, boyun bölgesinde hassasiyet; ah, boynum; tamamıyla hepsi ben; gel gelelim milenyum sonrası için boğa burcuna söylenenlere; burası mühim; ?milenyumda değişimden kaçamazsınız; bir takım seçimler yapmanız gerekecek?; ?kendinize sakladığınız şeylerden başkaları da haberdar olacak. Ama bu sizin seçiminizin bir sonucu olacak?; ?müthiş irade gücünüz yaşamınızın her alanında değişim getirebilir; bu bir bakıma bütün hayatınız boyunca hedeflediğiniz şey?; ?uranüsün balıkta olduğu 2003-2010 yılı arası kendinizle ilgili keşfettiğiniz gerçeklikler yeni ifadeler kazanacak; öğrendiklerinizi daha geniş bir düzlemde uygulamaya çalışacaksınız; dünyayı etkileyecek bir düzlemde (2010 yılında yazmaya başladım; internet bütün dünya düzleminde var; ben dünyayı etkileyeceğimden değil elbette bu söz; yoksa çok iddialı olur;))))?; ?milenyum başında hepimiz alıştığımız, anladığımız dünyadan koparılacağız; kendimizi kaosun ortasında hissedeceğiz; ama diğer tarafa geçmeyi başaranlarımız kendilerini bulmuş olacaklar; bilinçli yaşayacaklar?; ?insanlarla iletişim kurma biçiminiz değişecek; daha konuşkan olmayacaksınız belki ama duygu ve düşüncelerinizi paylaşmakta tereddüt etmeyecek; çokta iyi edeceksiniz?; ?karşınızda düşüncelerinizi aktaracağınız daha geniş bir dinleyici kesimi bulacaksınız. Belki bir kitap yazarsınız?; adam bildiğin beni anlatmış.
Bir şey daha var; ?yıllardır görmediğiniz dostlarınızla yeniden bir araya gelebilir; içinizdeki gizemi hareketlendiren yeni bir yer keşfedebilirsiniz. Bunlar sizde önemli değişiklikler yaratabilir; manevi dünyanızı genişletebilir?; bence burada bahsedilen facebook; eski dostlarımla orada birlikteyim; başka türlüde birlikte olamazdım zaten; çünkü hepsi ayrı ayrı yerlerdeler; ve gerçekten bana orası çok büyük güç verdi; vermeye de devam ediyor; kendimi tekrar bulmamda çok etkisi oldu; çok hırpalanmış; zedelenmiştim çünkü; insan kendini bile unutabiliyormuş; tekrardan hatırlamam gerekti; kim olduğumu, nasıl biri olduğumu, ne gibi durumlarda nasıl tepkiler verdiğimi, vermem gerektiğini; hepsi silinmiş benliğimden; kimliğimdem; öyleydi gerçekten; kendimi tekrar bulmakta çok zorlandım; bu arada bu kitabın baskı tarihi 1999; facebookun çıkış tarihi ise 2004. Adam astrologluğun çok ötesinde gerçek bir kahin.  
***Antalya?da 2.5 yaşında bir çocuk daha havuzda boğulmuş; yarın 15 nisan; ay tutulması var; umalım da bu ay tutulması ile bitsin bu boğulmalar.  
*** ?Bilmem mi! Bazen 2 kişi daha yalnızdır 1 kişiden; samimiyetsizliklerden nefes alamadığım günlerimde oldu (sevgi/aşk adına) uzak olsun dayanaksız duramayanlar..?; facebooktaki bir bayan arkadaşın bugün aklından, içinden geçenler.
***Benim sosyalleşme yerlerim marketler; en çok gittiğim, geldiğim bir orası; kadının biri bir tanıdığına şöyle diyor; ?kulağımda çeşme açık gibi; bazen artıyor, azalıyor, belli olmuyor; duyma %27 azalmış?; bende de var bu aralar o dert; sordum, bilgisayar, tablet, akıllı telefon bağımlılığı var mı diye; yok dedi; geriye kalıyor uzun telefon konuşmaları veya yüksek sesli müzik; benimki hemen yılbaşının ardından olmuştu; yılbaşında çok yüksek sesli müzik olan bir yerdeydim; vücutta biraz naif olunca sonuç bu olmuş olabilir çok rahatlıkla. Belkide şeker, tansiyon vs?dir; hiç ölçültmediğim için bilmiyorum.
***3 kiloya yakın domates almışım; 17 lira tutmuş; yarım kilo et fiyatına domates; nisan ortası; domates 6, kırmızı biber 7,5; fasulye 5,5; yeşil biber 4, kabuklu bezelye 5; salatalık 4 lira; yaz bir an önce gelse iyi olacak; gerçi kuraklık sebebiyle çok düşmeyecek deniyor fiyatlar. Kuraklık sonrası birde dolu vurdu ağaçları; ürünü. Fasulyenin hala tadı gelmemiş; yaz fasulyesi gibi değil; çıktı diye alelacele almamak lazım; güneş görmemiş fasulye o kadar olur; her yiyecek mevsiminde, tadı geldiğinde güzel.
***Market fiyatları fırlarda giysi fiyatları durur mu; azıcık bakınıyim dedim; ortalık ateş pahası; Marks&spencer?da bir elbisenin fiyatı 350 lira; Faik Sönmez?de 500 lira; Cashmir?de 700 lira; diğer mağazalarında onlardan pek aşağı kalır yanı yok; uçmuş hepsi; birde sattıkları aman aman şeyler olsa içim yanmaz; hepsi naylon; yani polyester; cashmir hariç; ondaki ipekti; polyester en adi, maliyetsiz üretim; alıp giymem bile o satılanları. İyiden iyiye düştü giyimde kalite; ne alıp giyeceğimi şaşırdım; kendime bir terzi bulacağım en sonunda; bu böyle olmayacak. 
***Paşabahçenin değerli ve pahalı ev süs eşyalarına bakıyoruz; parçaların her biri aşağı yukarı bin lira, iki bin lira gibi bir fiyatlarla satılıyor; bir bey geldi yanımıza ve anlatmaya başladı; ?bu parçada bismillahirrahmanirrahim yazıyor; şu parçada Allah birdir yazıyor; bu parçada bilmem ne camisinin duvarlarındaki arapça yazılar var?; ev süs eşyalarında baştan ayağa din kokusu; sonuç olarak ev süs eşyası bu; bu kadar din teması gerekli mi; bakalım ben evimin her yerinde bu kadar din kokusu istiyor muyum; yine akpyi suçlamak gibi olacak ama paşabahçe sanırım hala bir devlet kuruluşu olduğuna göre başka ne yapabilirim; bu son 10 yılın akp rüzgarının bir sonucu olmalı; belki paşabahçe satılmıştır; bunu da bilmiyorum ancak istihdam sonuç olarak arz talep meselesi ile bağlantılı; bu durumda paranın mütedeyyin kesime geçiş yapmış olmasının; el değiştirmesinin de etkisi olmuştur bu dine temaya kaymada; akşam eve geldiğimizde en güzel yorum kızımdan geldi; durup dururken ?ben onları almak istemem; ne o öyle; imamın evi gibi? dedi;)))) Bende almam evime doğrusu; inanç başka şey; evimin düzeni, güzelliği bambaşka şey; desen çalış, çiçek koy, böcek koy; işin kolayını bulmuşlar; yaratıcılığa, kafa yormaya gerek yok; arapçayı süsle püsle koy önüne gelen vazoya, süse; saçmalık. Adam olmadık bir şey yapmaya çekinir her yerinde arapça yazılar olan bir evde; ben korkarım o işlerden. Her şeyin bir yeri; sınırı var. Evimde Kuran-ı Kerim var; dini kitaplarım da var ancak süs eşyalarımın üstünde arapça yazılar olması beni irkiltme, tırsıtma arası bir duyguya iter; benim için böyle. 
***Senin Hikayen?i izledim; 2013 yılı yapımı; Timuçin Esen ve Selma Ergeç oynuyor; senaryo ve yönetmen Tolga Örnek; beğenmedim; özellikle de senaryoyu; her sıradan insanın yaşadığı her şey sanat olur düşüncesine karşıyım; sanatın artı bir ışığı; güzelliği olmalı; hamile bir kadının gazını tutamamasının; sevişmek için çektiği zorluğun hiç sanatsal bir yanı yok; bırakın da insani bir yan olarak kalsın; ayrıca mide bulandırıcı; bir film bittiğinde izleyen insanlara bir şeyler vermeli; bir iz bırakmalı; onu yapamıyorsa iki saate yakın olan o süre içinde hoş vakit geçirtmiş olmalı; bu filmde ikisi de yok ne yazık ki! Bende hiçbir iz bırakmadı o film; geçen o iki saatlik süre içinde de sıkıldım; sadece bitirmek ve gerçekten ne olup olmadığını anlamak için izledim; sabrederek; 2014 yılında gişe hasılatı endişesi ile böyle filmler yapılmamalı; gerçi bu filmden çok daha kötüleri de var ancak hiçbiri olmamalı; hiç değilse ayıp. Gerçekten benim hikayemi izleyeceksem o filme niye gideyim ki; ben o filmi zaten gördüm. Çok kötü demiyorum ancak öyle iddialı bir kadro oluşturduğunuzda beklentide fazla oluyor elbette; birazda o nedenle eleştirim; ama senaryonun  kötü olduğu bana göre kesin bir saptama.     
Sinemamızı hep yermeyip iyi olan şeylerden de bahsedeyim; Sinan Çetin?in 2010 yılı yapımı kağıt adlı filmi iyi mesela; önceleri biraz sıkıcı gibi gelse de film ilerledikçe içine alıyor insanı; ve konusu; anlatmak istediği, anlattığı çok şey var insana; iş senaryoda bitiyor; senaryosu Sinan Çetin?e ait; belkide kendi hayatından bir kesit; iyi olmayan bir senaryonun üstüne iyi olan bir film yapmanız imkansız.
***

?Kimler sonsuza kadar mutludur?
Yalnızca sığ zihinli olanlar,sıradan insanlar ve çocuklar?
Çekilen acının mükafatı büyümek midir?
Aslında, sadece büyümek değil aynı zamanda Güç?tür.
Gururlu bir yüceliğe erişmek isteyen ağaç 
fırtınalı hava ister.

Yaratıcılık ve keşif acıda saklıdır.?

~Friedrich Nietzsche

Bunu facebookumda bir lise hocam paylaşmış; tarih hocam.
***Facebookuma yeni bir fotoğrafımı koydum; 20 kişi beğenmiş; onlara ?Ben kendimi çok şanslı buluyorum hayatımda sizin gibi insanlar olduğu için; doğru yerde doğru insanlarla karşılaşmışım hep; hepinizi ayrı ayrı seviyorum; iyi ki varsınız; kocaman kocaman öpüyorum her birinizi? demek isterdim ancak duygusal kocaman bir aptal görüntüsü vermemek kaygısı ile yazamadım bunu onlara; ama onlar için hissettiklerim gerçekten böyle; hepsinin ayrı ayrı yerleri var kalbimde; facebookta paylaştıklarım tahmin edilebileceği gibi çoğunlukla akp karşıtı şeyler; ve insanlar çoğu zaman bunları beğenmekten çekiniyorlar; bunu biliyorum ancak bu beni akp karşıtı şeyler paylaşmaktan alıkoymuyor; ve dolayısıyla neredeyse hiç beğenen olmuyor paylaştıklarımı.
Aslında neredeyse %100?ü benim gibi akp karşıtı olan insanlar ancak benim kadar sivrilmeyi, göze batmayı göze almıyor, istemiyor olmalılar; ama fotoğrafımı beğenmelerinden anlıyorum ki hepsi beni gönülden destekliyor; 20 kişi az gibi görünmesin size; facebookta benim toplam arkadaş sayım 100 zaten; yarısı sıkı takipçi değil desek geriye kalır 50 kişi; 50 kişide 20 iyi bir sayı; ve o arkadaşların hepsi gerçek arkadaşlar; hiçbiri sanal değil; 10’u lise arkadaşım; hayatta en kalıcı olan lise arkadaşlıkları; benimkiler öyle en azından; üniversitede kişisel dertler, sorumluluklar arttığı için olsa gerek pek kimse kalmıyor izi olan; kim ne anlarsa anlasın; yazacağım; aptal denmek kimin umuru! Hepsi beni; nasıl biri olduğumu bilen insanlar sonuç olarak. Yazsam mı ki; cesaret edemiyorum bir türlü. Kararsızlık ne kötü şey. Neyse kalsın; yazmayayım. Siz bilin yeter;)))) Aramızda; kimseye bir şey söylemeyin; aptal falan asla;))) Söylemek istiyorsanız da söyleyin; ne yapayım!!!!
***Kuraklık kapımıza dayanmış; Ankara’da içme suyu barajlarındaki doluluk oranı %34; İstanbul’da ise %31’miş; 22 nisan itibarıyla; geçen yıl bu oran yine bu zamanlar %90’mış; yaz kolay geçmeyecek anlaşılan. Yine kuraklık sebebiyle dışarıdan elektrik alınacakmış; enerji bakanı açıklamış; yağmur yağmazsa; yağarsa sorun yok. Elektrik üretiminde tek yol oymuş gibi sadece hes’lere bel bağladılar; sonuç bu; sadece hes yapmak yerine rüzgar tribünleri, güneş enerjisi santralleri de yapmış olsalardı bu duruma düşmezdik; kuraklık olasılığı her zaman için var; zaten dünyanın gidişatı o yönde; bu yıllardır bilinen bir şeyken bütün yatırımı heslere yaptılar; halbuki hava akımının durması diye bir şey söz konusu değil; rüzgar, esinti, güneş ışığı hep var.
***Bugün 23 nisan; bu yılın bu gününe dek; yani yaklaşık 4 ayda işlenen kadın cinayeti sayısı 75’miş; azalması gerekirken daha da artıyor. Eşler arası yaşanıyor da şiddet; sokaklara yansımıyor mu; bal gibi de yansıyor; hele ki trafikteyseniz ve kadınsanız; yan koltuğumda oğlum varsa bana hata yapan olmuyor; ama ola ki kızım oldu veya yalnızım; yok yere korna basan, yol hakkımı ihlal eden, etmeye çalışan gırla gidiyor; aynı terbiyesizlikte cevaplarını alıyorlar benden ama; gerektiği yerde her türlü cevap; kornaya korna; küfürse küfür; el hareketiyse el hareketi; kısasa kısas; göze göz, dişe diş; onlar bir derse ben iki cevap veriyorum ki bir daha sefere daha saygılı olmayı bilsinler; ta ki adam olmayı öğrendikleri güne dek buna devam edeceğim; oldum yolların erkek fatması; belaysa bela; arayan ya belasını bulur ya da beni. 
***Son 5 yıl içerisinde jandarmaya ihbar edilip bir daha bulunamayan çocuk sayısı 834’müş; yılda 160-170 çocuk bir daha bulunamamak üzere kaybolmuş; 2 günde 1 çocuk yani; bunun birde polis ihbarları ayağı var; binlerce çocuk; bu ara son moda zaten çocuk tecavüzü; Kars’ta oldu; şimdide Bursa’da olmuş; kız, erkek fark etmiyor; önüne ne gelirse; hatta daha çok erkek çocukları çünkü kız çocukları daha çok korunuyor; göz önünde tutuluyor; o yüzden. Organ nakli, çocuk işçiliği, teröre katılma gibi nedenler sıralanıyor bu kaybolmalar için.
***Ankara’da belediye otobüsü ve paralı halk otobüsünün durak kapışması ölümle sonuçlanmış; 3 ölü, 20 yaralı; İstanbul yolunda; orası bir cadde adı; Ankara dışında bir yer değil yani; ortalık savaş alanı gibi görünüyor; Ankara’daki bu ikili sistem; belediye ve halk otobüsleri çekişmesi bitmediği sürece bu ölümler bitmeyecek. Halk otobüslerinin kalkması gerek; bir an önce. 
***”Bitti diye üzülme; yaşadın diye sevin”; G. G. Marquez
***Kanser; “iyi bir uykunuz yoksa; eğer yeteri kadar aktif değilseniz, doğru beslenmiyorsanız, bağışıklık sisteminiz güçlü değilse, stresiniz fazlaysa, aşırı yoruluyor; dinlenmeye vakit ayırmıyorsanız kansere adaysınız. Kanser %15 genetikle; %35 beslenme ile ilişkili; sigara %15 etken; akciğer kanseri; alkol %5 etken; karaciğer kanseri, yemek borusu kanseri, mide kanseri, mesane kanseri. Bağışıklığımız zayıf düştüğü için kanser oluyoruz; hepatit b olursanız bir gün karaciğer kanseri olma olasılığınız daha yüksek; papilloma virüsü bulaşmışsa rahim ağzı kanseri riski var;  gastrit, ülsere yol açan heliko bakterisi varsa mide kanseri  riski var; iyileşmeyen bir yaranız varsa kanseri tetikleyebiliyor. Hamburger köftesi, cips kanserojen; bisküvi bile. Şeker karamelize edildiğinde kesin kanserojen; normal şeker veya meyve şekeri uyuyan bir kanseri besleyebilir; beyaz un; yanmış ekmekler; çok fazla tüketilen bitkisel sıvı yağlar; ay çiçek, pamuk ve mısır yağları; uzun raf ömrü olanlardan kaçınılmalı; kutu sütler; serbest dolaşan hayvanlar ve ürünleri yenmeli; pazardan alın; çay kanser yapmaz; önler; soğan, sarımsak bolca yiyin; kanser fakir değil zengin hastalığı; rafine yiyecekler yemekle ilgili.
Fitalat, bpa içeren oyuncak bebekler, damacanalar, biberonlar kanserden daha önemli; kız çocuklarının memeleri 8 yaşında büyüyor; 9 yaşında adet görmeye başlıyorlar; kanser nasıl yaşadığımızla ilgili; dinlenme, uyku çok önemli; gece uykusu; d vitamini eksikliği de olabilir; açık süte yönelinmeli; organik egzersiz yapılmalı; yani yürüyüş; koşu değil; ilaçlarda kanserojen olabilir; kızartma yağları iki, üç kere kullanılmalı; çok sık yenmemeli; salam, sosis gibi işlenmiş etler yenmemeli; kırmızı et haftada 200-300 gram yeterli; çok et yiyen bir millet olduk; eti kemikli kullanacağız; renkli sebzeler tüketeceğiz; bakliyat yiyeceğiz, ekmek ve şekerden uzak duracağız; ekşiyen yoğurt yiyeceğiz; seçenek marka ise bilinen markaları tercih etmek daha doğru; ama yinede markalı gıdalardan uzak durun; bir nargile 50 sigaraya eşit; egzozdan korunmak için trafiğin yoğun saatlerinde çıkmayalım”. Yavuz Dizdar, Osman Müftüoğlu; Neyim var, ne yapayım programı.
***Dünyanın en çok ekmek tüketen ülkesiymişiz; yılda kişi başı 150 kg ekmek yiyormuşuz; ikinci Almanya 90 kg; üçüncü Rusya 80 kg; sonunda birincilik elde ettiğimiz bir alan oldu! Acaba niye?
***”Baş dönmesi; iki şekilde görülüyor; ilki beyin kaynaklı olan; nörolojinin alanına giriyor; ikincisi pozisyonel baş dönmesi; bu tip baş dönmesi çok sık görülür oldu; ani ataklar ve kulak çınlaması yok; ani hareketler esnasında oluyor; kısa süreli; şiddetli olduğunda bulantı, terleme oluyor; en büyük nedeni kafa travması ancak pilates, yoga yapılması; boyun ve kafayı ilgilendiren bölgede titreşim yapan aletlerin kullanılması; zayıflama aletleri gibi; veya fizik tedavi sonrası görülebiliyor; tedavi için elle manevra tedavisi yapılabiliyor. 1 hafta boyunca gündüz boyunluk takılmalı; geceyse yüksek yastıkta uyunmalı. ” Tarık Şapçı; baş, boyun cerrahı. Kanal D haberden.
Bende de aynı problem var; 3 aydır; tahmin ettiğim gibi boyun  masajından oluşmuş. Veya ani bir sinirlilik hali; çünkü ilaç tedavisi yapılırsa stres önleyici ilaçlarda kullanılıyormuş. Manevra tedavisi denen şeyde bir yere uzanıp başını boşlukta bırakarak geriye doğru sarkıtmak ve yavaşça sağa, sola döndürmek. Ben yaptım; işe yaradı. Kafayı çok sabit tutmak iyi değil sanırım; tv, bilgisayar vs. başında.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *