Press "Enter" to skip to content

Gündem 1u Ağustos’13

***Recep Tayyip Erdoğan üniversitemiz var; adı Rize üniversitesi iken 2012?de RTE üniversitesi yapılmış; RT Erdoğan başbakanlık görevini sürdürürken; Abdullah Gül üniversitemiz var; Kayseri?de 2010 yılında adı değiştirilmiş; Abdullah Gül hala cumhurbaşkanlığı görevinde iken; Necmettin Erbakan üniversitesi var; Konya?da; 2010 yılında adı değiştirilerek; Bülent Ecevit üniversitesi Zonguldak?ta; 2012?de adı değiştirilmiş; Atatürk üniversitemiz var; Erzurum?da 1957?de kuruldu; Atatürk?ün ölümünden 19 yıl sonra; İnönü üniversitesi var; Malatya?da; 1975 yılında kurulmuş; İsmet İnönü?nün ölümünden 2 yıl sonra; Süleyman Demirel üniversitesi var; 1992 yılında Isparta?da kurulmuş. 11 cumhurbaşkanımız olmuş bu güne dek; sadece Süleyman Demirel ve Abdullah Gül?ün adlarına açılmış üniversite var; Atatürk ve İnönü hariç elbette. 25 başbakanımız olmuş; bunlardan RTE?nin; N. Erbakan?ın ve Bülent Ecevit?in üniversiteleri var.
Bir yere bir kişinin adı neden konur; genellikle ölümün ardından rahmetle anmak için; ona saygı sunmak için; RTE ve A. Gül bu rahmet ve saygı mertebesine ulaşamayacaklarını gördüklerinden olsa gerek adlarını şimdiden ölümsüzleştirmeye çalışıyor olmalılar. Kendi adları yetmezmiş gibi adı şaibelere karışmış; çocuklarının çekişmeleri, para kavgaları ile anılan N. Erbakan?ı da aklamak gayretindeler. Araya Bülent Ecevit?in bile adını sıkıştırmışlar; kendilerine laf gelmesin diyedir. Üstüne üstlük kendi kurdukları üniversitelerle değil; cumhuriyet döneminde kurulan üniversitelerin adlarını değiştirerek. Hani birde o üniversitelerin harcında emekleri olsaydı içim bu kadar yanmazdı.
Bu da yetmemiş; 3. köprü ihalesini alan kişi olan İbrahim Çeçen?in adı bir üniversiteye 2009?da yine adı değiştirilerek verilmiş. Bilecik Üniversitesine 2012 yılında büyük din bilgini Şeyh Edebali?nin adı verilmiş; 2010 yılında büyük Türk bilim adamı Katip Çelebi üniversitesi yine adı değiştirilerek açılmış; hep tarihi isimler öne çıkarılmaya çalışılıyor; her nedense? Mirasyediler; hazırını yemesi kolay oluyor nede olsa; midelerine oturacağı gün yakındır.
***Elbette samanyolu kanalını izlemem; diğer kanallardaki yemek programları bitti; birazda oradakine bakayım dedim birkaç gündür; tahammül edemesem de yemek tariflerinin hatırına. Çocuklarım ?kapa şunu ya da sesini kıs? deseler de izliyorum; onlarda tahammül edemiyorlar. İlahiler, dini sohbetler gırla gidiyor. Yemek ve din; hayatın başka bir yönü yok sanki. Allah bizi dünyaya sadece yiyip içip dini yaşayalım diye gönderecek kadar bencil değildir; ben öyle olmadığını düşünüyorum; sadece dini yaşayacak olsak; bütün hayatımızı ona tapınarak geçirecek olsak bizi neden var etsin ki; bizim onu yüceltmemize ihtiyacı mı var Allah?ın; o zaten kendi kendine yetebilen tam bir varlık. Böyle bir şey istese zaten beyinlerimizi ona göre tasarlar; bizi öyle var ederdi; sadece ona tapınan biçimde; ama öyle yapmamış; bize düşünme gücü vermiş; kendi yollarımızı kendimiz bulabilelim diye.
Allah’ın hakimiyet kurma gereği duymadığı akla hakimiyet kurma hakkını nereden buluyorsunuz; siz Allah’tan daha mı üstün yaratıklarsınız? O kadar hakimiyet kurma meraklısı iseniz gidin o çok sevdiğiniz; ballandırdığınız Obama’nın ülkesinde kurun o hakimiyeti; İsrail’de kurun; onlara gelince boynunuz kıldan ince; adamına göre muamele; dişinize uygun bizi mi buldunuz?   
Kendi sanatlarını geliştirme yolunda çaba gösterdikleri çok belli; ama daha çok çalışmaları lazım;)) Orada dinlediğim bir şarkının sözlerini yazacağım şimdi; bana ilginç geldi.
?zulmü alkışlayamam; zalimi asla sevemem; gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem; biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım; boğamasamda hiç olmazsa yanımdan kovarım. 3,5 soysuzun ardından sağırlık yapamam; hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir aşığım istiklale; bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale; yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum(!); kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum; kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim; onu dindirmek için kamçı yerim; çifte yerim; adam aldırmada geç git diyemem, aldırırım; çiğnerim; çiğnenirim; hakkı tutar kaldırırım; zalimin hasmı imamla severim mazlumu; irticanın şu sizin lehçede manası bu mu?
Size de bana geldiği kadar ilginç geldi mi? Açık açık beyin yıkıyor; yeni palalıları yetiştirmek için zemin hazırlıyorlar. Edebi değeri; sanatsal yanı sıfır; o ayrı konu; başka türlüsü beklenemezdi zaten. Biz onları görmezden gelerek yaşamaya devam ettikçe onlar kendilerini palazlandırıyor; cahil beyinleri kendilerine çekiyorlar. Ulusal kanal gezi olaylarından sonra belkide ilk defa reklam almış; Koç?tan; profilo reklamı; samanyolu reklamdan geçilmiyor; öncelik boy boy Fethullah Gülen reklamında elbette. Hangi reklamların yayınlandığını yazayım da bizde bilelim dostumuzu; düşmanımızı. Uğur derin dondurucu; orkide yağları; rem zeytin; cem tava tencere, erpiliç, bakduş ve bilindik markaların reklamları. 
***?Ergenekoncular tutuklandığından beri Türkiye?de faili meçhul siyasi cinayet yok arkadaşlar. Devlet adına infaz yok. Göz altında kaybolmalar da yok. Bu bir şey anlatmıyor mu insanlara? Siz halkın aklıyla alay mı ediyorsunuz? demiş Hüseyin Çelik; ona buradan koca bir ÇÜÜŞ DEVE diyesim geldi. Diyeyim bari; içimde kalmasın; ÇÜÜŞ DEVE. Faili meçhulleri ergenekoncular mı öldürüyormuş; yok daha neler! Ağızlarından çıkanı kulakları duymamaya başladı bunların.
Onlar içerideyken ikisinin bir ay arayla 20?li yaşlarda oğulları sözüm ona trafikte can verdi; madem onlar içeride o cinayetleri kim işledi; kendi oğullarını öldürecek halleri yok ya! Faili meçhul yokmuş; faili belli olanlar var; gezi olaylarının palalıları, polisleri, siyasi yöneticileri; yani kendileri; bu konuda ne gibi bir çalışma içindeler? Her lafın başında, ortasında veya sonunda bir milleti kışkırtma var; halkın aklıyla alay edenin kendileri olduğu gün gibi ortada. Büyük hazretten hala ses yok; yer yarıldı içine girdi; ne söyleceğini toparlamaya çalışıyor galiba günlerdir; hangi yüzle yüzümüze bakacağını düşünüyor desem; onda öyle bir yüz yok.
***O şarkıların kimler için söylendiği gün yüzüne çıkıyor yavaş yavaş; İstanbul, Maltepe, Gülsuyu?nda Ezilenlerin Sosyalist partisinin afişlerini asan 2 kişi, partiye baskın yapıldığında 3 kişi; bunları protesto etmek için yürüyüş yapıldığında ise 2 araçtan ateş açılarak 4 kişi; toplamda 9 kişi bacaklarından vurulmuş; bu adam vurmalar gün boyu sürmüş ve ortada polis diye bir şey yokmuş; hani diyor ya Hüseyin Çelik ?faili meçhuller bitti? diye; bu ne oluyor; hangi sınıfa dahil edeceğiz bunları; faili meçhule mi; faili bilinene mi; milletin aklı ile oynayan oynaklar. Göz göre göre çanak tutuyorlar bu gibi olayların gelişmesine; hani tutuklu; hani yargı; nerede?
Bütün bu yaşananlar neresi; Beyrut?mu; İstanbul?un göbeği; 15. dakikadaki haber olarak giriyor kanal D?de haberlere; 9 can yaralı; olağanüstü; olağan dışı  bir saldırı gerçekleşmiş ve verilen haber değerine bakın; haber başlığı ise şöyle; ?Gülsuyu?nda neler oluyor?; yok bir şey; çelik çomak oynuyorlar çocuklar; şu haberciliğe bakın siz!
***Hazretleri dün çıkmış piyasaya; ergenekonla ilgili taziyelerini dile getirmiş; nihai karar açıklanmamışmış; son söz milletinmiş; üzüm üzüm üzülüyordur emin olun; içten bir yandan çifte atıp diğer yandan çiftetelli oynuyordur. Abdullah Gül?de üzüntülerini dile getirdi; timsahlar ordusu.
Dün yine çıkmış; ?Bu güne kadar hiç kimsenin yaşam tarzına, inançlarına, değerlerine müdahale edilmesine göz yummadık; kendimizi başkalarına göre farklı bir konumda görmedik; bize zulmettiler; ama biz sabrettik? demiş; milletin aklı ile oynayan zalim mazlumu oynuyor; ortalık durulana kadar; sonrasında yine çıkar dili; zulmetmişler; kimler acaba; hay Allah!
Eski camilerin yerleri araştırılıp yerlerine yeni camiler dikiliyor; başta İstanbul olmak üzere her yerde gözümüze gözümüze sokuluyorlar; ben o kadar çok cami görmek istiyor muyum acaba yaşadığım yerde; adım başı; bu konuda fikrim soruluyor mu; yok; 4. Murat?ın trafik polisleri vızır vızır çevirme ayağına içki konusunda milleti dize getirmeye çalışıyor; yeni içeceğimizin ayran veya padişahların 1 numaralı içeceği olan demirhindi şerbeti olması için bütün kanallarda beyinler yıkanıyor; 3. köprüye bir padişahın ismi konuluyor; cami lafı ağızlarından düşmüyor; Cumhuriyet tarihimiz ve büyüklerimiz; bu toprağa canını, kanını verenler unutturulmaya; geçmiş tarih ve Osmanlı her alanda hortlatılmaya çalışılıyor iken yaşam tarzlarımıza müdahale edilmiyormuş; gıdıkla da güleyim. 
İşin başında bize olan vaatleri bu muydu? Ilımlı islamla çıkılmıştı yola; şimdi oldu zulümlü islam; islam bizde kalsın; ılımlısı, zulümlüsü sizin olsun.
Yakında hepimize “Allahu ekber” dedirtmenin ısınma turlarını atıyorlar; bunu görmemek için 3. kuşaktan kör olmak lazım. Hepimizi dize getirecek; niyeti o; biz onu dize getiremezsek elbette. Kıyıma baştan başladılar; aşağıya; bizlere doğru inecekler bir bir. Başı bir hallettiler mi bize sıra gelmesi çok uzun sürmeyecek.
Kendi ülkemizde kendimizi yabancılaşmış; dışlanmış hissetmeye başladık bile; bunu yapabilmek için elinden geleni ardına koymuyor; sonrada ?biz ne yaptık?; yalancının annesinin memeleri çürüsün mü? Ben çocukken böyle derlerdi bir şey olduğunda çocuklar birbirlerine; yalancının annesinin memeleri çürüsün inşallah.
YA İSTİKLAL; YA ÖLÜM; başka yolu kalmadı artık; cumhuriyeti kuran büyüklerimizin; atalarımızın yaşadığı günleri, duyguları, düşünceleri tekrardan yaşıyoruz; görevimiz onların bize bıraktığı bu cumhuriyeti olduğu gibi çocuklarımıza bırakabilmek. Bu hepimizin boynunun borcu. Yetki verdiğimiz ve o yetkiyi yerine getiremeyen pasifize olmuş partiler bizim ayak bağımız olmamalı; bizi bağlayan partiler değil; bu vatan. Bu artık bir partiler savaşı değil; vatan savaşı. Tarihe hesap verdiğimizde “oy verdik; yapmadılar” dememiz sorumluluğu üzerimizden almayacak; o sorumluluk bizde. O sorumluluk için bu cumhuriyetin kurduğu okullarda okuduk; eğitildik yıllarca; kendimize mazeretler bulmak için değil. 
Atatürk’e; cumhuriyete olan bağlılığımız bu kadar mıydı; 3-5 mollaya cumhuriyeti teslim edecek kadar; yıllarca İstiklal marşını; andımızı bunun için mi okuduk; milli bayramlarda göğsümüz kabardı; milletimizle; vatanımızla övündük; ne çabuk unutuldu bütün bunlar.
***Bugün yine bir saldırı olmuş Gülsuyu’nda; sabah erken saatlerde ezilenlerin sosyalist partisinin bürosu taranmış; kimse yokken. Polis saldırganları arıyormuş; şimdiye dek herhangi bir gözaltı olmamış; çok normal; Erdoğan güvence vermedi mi sokaklara döküldükleri takdirde ilişilmeyeceğine dair; “%50’yi evlerinde zor tutuyorum” diyerek; bu ne demektir; “siz çıkın; ben sizi koruyup kollayacağım” demektir; başka ne beklenebilirdi ki? Milleti birbirine kışkırtmaktan 4 ay hapis yatmak az gelmiş ona; ağır, ağır, ağır müebbet hapismiş layığı; bilememişler. Bu vatan için ne vatanseverler çürüdü hapislerde yıllarca; bir Erdoğan’a mı kıyamadılar; özelliği ne; padişahların soyundan mı gelme?
***26 yeni toma alınıyormuş; toplam bedeli 10 milyon lira; biz o vergileri habire toma alsınlar; sonrada üstümüze su sıksınlar diye ödüyoruz zaten. 
***Hani bazen insan kendine sorar ya bazı şeyleri; bende soruyorum kendime niye yazıyorum bu kadar hararetle diye; bir nedeni yok aslında; ne bir çıkarım var; ne bir beklentim; ne de başka bir şey; sadece içgüdüsel; yazmasam ortamdan çatlarmışım gibi hissediyorum kendimi bazı şeyler olunca; bugünde o günlerden biri mesela. 3 kişi okusa; 3 kişi daha ne düşündüğümü biliyor olsa bu benim için yeterli inanın; o kadar doluyum bu AKP yüzünden; çat diye çatlayasım geliyor yaptıkları abuk sabuk işler, haksızlıklar karşısında.
Bugün yaptıklarına gelirsek; düz liseler kapatılmış; fen ve anadolu liselerini kazanamayanların iki seçeneği kalmış; biri meslek lisesi; diğeri imam hatip; meslek lisesine gidenlerin üniversite okumak gibi bir şansları yok; okulları meslek ağırlıklı; üniversiteye hazırlık dersleri işlenmiyor; geriye kalıyor seçenek olarak imam hatip lisesi; çünkü imam hatiplerde din derslerinin yanı sıra üniversiteye hazırlık dersleri de var; yani milletin gönlü ile göndermediği imam hatiplere öğrenciyi zor yoluyla toplayacaklar; lafın kısası düz liselerin yerini imam hatip liseleri almış; yobaz zındıklar.
Birde lafa gelince ne diyor Erdoğan; “kimsenin yaşam şekline karışmamışlarmış” bu yaşam şekline karışmak değilde nedir; “milletin aklı ile alay eden” zındıklar üstelik.
Daha bitmedi; dershanelerinde bu yıl son yılıymış; bu yıldan sonra dershane yok; eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalkacak böylelikle. Parası olan özel okula gönderecek; fen ve anadolu liselerini de onlar kazanacak; parası olmayan veya az olan önce meslek lisesi veya imam hatipe gidecek; üniversiteyi ise büyük bir olasılıkla kazanamayacak. Batsın bu dünya derler ya; aynen öyle.
Benim 2 oğlum normal devlet okullarında okudular; dershane takviyesiyle anadolu liselerini kazandılar; büyük oğlum şimdi özel bir üniversitenin mf dalındaki bir bölümünde tam burslu olarak okuyor; bütün bu başarıyı dershanelere borçluyuz; dershaneden aldığı takviyeye; küçük oğlum dediğim gibi hala bir anadolu lisesinde öğrenci ve bu yıl girecek üniversite sınavına; elbette dershaneye de gidiyor.
Buraya kadar her şey benim için yolunda; bir sorun yok; sorun şu ki 7. sınıfa geçen bir kızım var; ve elbette yine devlet okuluna gidiyor; seneye; yani 8. sınıfta dershaneler kapanacağı için dershaneye gidemeyecek ve büyük bir olasılıkla bir anadolu lisesi kazanamayacak; ortada bir düz lisede olmadığı için o iki berbat seçenekten; yani imam hatip ve meslek lisesi seçeneğinden başka seçeneği kalmayacak; hay ben böyle işin içine! Ben kızımı ne meslek lisesine gönderirim ne de sümme haşa imam hatipe; ne olacak bu durumda; kızım okumayacak mı; hani “hadi kızlar okula” ydı; ne oldu; unutuldu mu; ben bilmeyeli “haydi kızlar imam hatipe; baş kapamaya mı” mı oldu? Bütün bunlar kızımın bir üniversitede okuma hayalininde suya düşmesi demek. Benim bundan 30 yıl önce anadolunun bir köşesinden tek başına gelerek yapabildiğimi kızım yapamayacak; ben ve abileri üniversite mezunuyken kızım üniversite mezunu olamayacak; görüyor musunuz bize yaşatacakları çarpıklığı?
Gel de yazma; yazmak ne kelime; önüme gelene haykırasım geliyor bütün bu adaletsizliği; “ADALET ve kalkınma partisi”nin yaptığı adaletsizliği elbette. Hangi adaletten bahsediyorlarsa! Kendilerine göre olan adalet olmalı; bize işlemediğine göre!
Bütün bu çabaların altında yatan neden zaten belli; eğitimi belli bir azınlığın eline vermek; kendi hödük çocuklarını adam edip bizimkileri yok etmek; gezi olaylarını yaratacak düşünen beyinlerin yetişmesine engel olmak; böylelikle gelecek neslimizi kendileri gibi man kafalıların yönetebilmesine fırsat yaratmak. Ve aslında eğitimi sınırlandırmak; okunma oranını düşürmek; aşağılara çekmek. Çünkü daha uzun zaman orada bulunabilmelerinin tek garantisi o; oy verme yaşına gelecek olan her bireyin düşünmekten; anlamak, kavramaktan uzak olması; böylece kendilerine oy vermesi; tek amaçları bu; bu kadar basit ve cahiller. Ama cahillerden beslendiklerinin de bilincindeler; AKP’ye oy veren kesimin cahiller olduğunu çok iyi biliyorlar; ne yaparız da milleti daha cahilleştiririz diye uğraşıyorlar. Ve hatta aşağılıklar; kendi kişisel çıkarları için bir milletin geleceği ile oynayacak kadar.
Çok sevinmesinler; oğullarım ve oğullarımın yaşıtları o badireleri atlattı bile ve her şeyin farkındalar; arkamız gümbür gümbür geliyor.
SUS, SUS, SUS, NEREYE KADAR; YUMURTA KAPIYA GELDİĞİNDE ÇOK GEÇ OLMUŞ OLABİLİR; BUGÜN SANA DOKUNMAYAN YILAN SIRAN GEDİĞİNDE ELBET SANA DA DOKUNACAK; YANI BAŞINDA; GÖREMİYOR MUSUN; SAĞINDA; SOLUNDA; HER YERDELER; HER YANDAN SENİ, HAYATINI, ÖZGÜRLÜKLERİNİ TEHDİT EDİYORLAR; BU FAŞİZMİN AYAK SESLERİ; ŞİMDİ KONUŞMA ZAMANI; DAHA FAZLA ERTELEME DEĞİL. 
(…)leri yetiyorsa gitsin özel okulları kapatsınlar; Atlantik; (samanyolu) okullarından başlasınlar mesela; nedir dershanelerde karınlarını ağrıtan mesele; fakir fukaranın; orta sınıfın ulaşabiliyor olması mı? Deshaneye gidenin parası para da özel okula gidenin parası para değil mi; neye istinaden yapılıyor bu uygulama; niye taktılar kafayı dershanelere? Bu mesele dershane imam hatip falan filan meselesi değil; bu mesele faşizm; bu mesele insanlara istemedikleri şeyleri yapmaya zorla dayatma meselesi.
Lise ve üniversite giriş sınavlarında soruları çalıp kendi öğrencilerine dağıttılar olmadı; kaç defa kokusu çıktı; prestijleri sarsıldı; olmayan prestijleri desem daha iyi olacak; sandıktan oy çalmaya benzemiyor ne de olsa üniversite sınavından soru çalmak; alışkınlar çalmaya ama bu sefer tutmadı işte; özel okullar açtılar; hödük oğulları yeterince başarılı olamadı; üniversitelere bir şöyle gönüllerince yerleşemediler; rektörlerde sorun yok; rektörler AKP’li;  atadılar nasıl olsa işlerine geleni; ama ne yaparsın ki bütün iyi üniversitelerde okuyanlar eski solcuların çocukları; ki öyle gerçekten; bir türlü ele geçiremediler üniversiteleri; bu böyle olmuyor; şanlarına yakışmıyor; on yıl oldu başa geldikleri; üniversitelerde yine sol ve özgür düşünce güçlü; yine sol ve özgür düşünce güçlü; ne yapsınlar; onlara tek yol, çare olarak dershaneleri kapatmak kaldı.
Bunu öyle bir tavırla söylüyor ki bakan; sanki dünyanın en olağan; doğal şeyini yapıyorlarmış gibi; halkın aklıyla alay edenler sürüsü. Sanki çok yetkinler bu konuda; gerekli araştırma ve çalışmalar yapılmışta öyle karar verilmiş gibi yüksekten atmıyorlar mı; tepem daha çok atıyor; yapılan bütün araştırma, inceleme ne; Erdoğan’ın iki dudağının arası; çok mu biliyor Erdoğan; çocuklarını Amerika’da okuttu; nereden bilecek? Bildiğinin ne olduğunu söyledim yukarıda; üniversitelere solcuların girişini engellemek; başka bir bildiği falan yok.
Ayrıca çok biliyor olsalardı geçen yıl 66 aylık bebeler okula gidecekti ya; bu yıl vazgeçmişler; eğitimi yaz boz tahtasına çevirdiler; bir yıl yaptıkları ertesi yıla uymuyor; olan geçen yıl AKP’nin lafına uyup çocuklarını 66 aylıkken okula gönderenlere oldu; lafına uymak yanlış oldu çünkü zorunlu tuttular; neredeyse vatan haini ilan edeceklerdi çocuğunu okula göndermeyeni; çoğu insan bunların şerrinin korkusundan gönderdi; istemeye istemeye; çok iyi bilirlermiş gibi; şimdi ne oldu; niye döndüler dediklerinden? 2012 ve 2013’te okula başlayanlar karma bir şekilde eğitim görecekler; eğitim gördükleri sürece; 3 yaş aşağı ve yukarı dolanacak sınıflarda yaşlar; bu kimin hatası; elbette AKP’deki yoz kafaların. Ülke yönetmek kim; onlar kim; hangi yeterlilikle; beyinle bu ülkeyi yönetmeyi kalkıştıklarına akıl sır ermiyor; elbette onlara bu salahiyeti veren %50’ye daha çok.  
***Yine, yeni bir uygulama; lise giriş sınavlarına artık çocuklar kendi sınıflarında gireceklermiş; sınava kendi öğretmenleri gözetmen olmayacakmış; yan sınıfın öğretmeni geldiğinde çok mu farklı şey olacak? Çocuklar birbirini tanıyor; kim başarılı, kim başarısız biliyor; oturdukları sıralar kendi sıraları; o sıralara neler yazılır neler; ne formüller; ve öğretmenin kanaat notu da etkili olacakmış; öğretmenin subjektifliğini hangi ölçme ve değerlendirme aracıyla ölçecekler acaba; ve hangi öğretmenin kanaat notu geçerli sayılacak; matematik mi; türkçe mi yoksa din bilgisi mi; bence din bilgisi öğretmeni olsa tam yerinde olur; yine saçmalardan seçmeler. Birde arapça dersi koymuşlardı geçen sene; o derste yok elbette ortalıkta çünkü o dersi okumayı tercih eden çıkmadı; nedense! 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *