Press "Enter" to skip to content

Gündem 1g eylül’12

*M. E. Bakanı Ömer Dinçer çocuğunu okula göndermeyenleri terör örgütü ile bağlantılı olmakla suçluyor. Başbakan okula göndermeyip rapor alanları fırçalıyor; çocuklarının geri zekalı olduğunu kabul ettiklerini söylüyor. Ne güzel görüntüler bunlar; tam bize layık. ?Bize uymayan bizden değildir? anlayışı hakim AKP?ye. Farklı sesler ve düşüncelere yer yok; kesin itaat var; sorgu ve sualsiz. ?Yap? denileni yapacaksın; soru sormak; neden ve niçinini sorgulamak yasak. Tam hitlervari bir yöntem; onlara da bu yakışır zaten.
Onlara göre bu yıl okula başlayacak çocukların arasında 2,3 yaş fark olacak. 1 yaş geç verenler var; zamanında verenler var ve malum bir yaş erken gönderecekler var. Bir sınıfta 3 ayrı yaşta çocuk olacak. Diyelim ki bu sene için ayırdılar sınıfları yaşlara göre; bu çocuklar sbs?de; öss?de karşı karşıya gelecek ve birbirleri ile yarışacaklar. Kim kazanacak dersiniz; elbette yaşı büyük olanlar. Bu şimdi lise 4. sınıflarla birlikte lise 3. sınıfların ve lise 2. sınıfların birlikte öss sınavına girmeleri gibi birşey olacak. Hiç adil olmayacak yani. 
2 yaş araları olan büyük oğlumla küçük oğlumun aynı yıl öss sınavına girmeleri gibi. Küçük oğlumun hiçbir şansı kalmayacak böyle bir durumda. Ezilip gidecek büyüklerin arasında. Oğullarımın arasında 2 yaş var; şimdi büyüdüler gerçi ama; büyük oğlumu okula geç başlatmayı planlamış olsaydım ve bu uygulamaya geçilmiş olsaydı iki oğlum aynı sınıfta okumaya başlayacaklardı. Böyle bir aptallık olabilir mi? Bu durumda olan aileler vardır eminim ki! Düştük cahilin; cüheylanın eline; ayıkla pirincin taşını. Delinin biri bir kuyuya taş atmış; kırk akıllı bir olup çıkaramamış; hesap o hesap.
Bütün bu dalaverinin arasında imam hatipleri göze batmadan sağlamlaştırıyorlar. Yaş meselesinden imam hatip meselesi kimsenin aklına gelmez oldu. Tehlikenin asıl büyüğü orada; herkes görmezden geliyor. Herkes o meseleye gücünün yetmeyeceğine kanaat getirmiş durumda olmalı; yazık. Neden bu kadar kafayı taktılar bu yaş meselesine ona da akıl erdirmiş değilim. Neden bu denli gereklilik duydular? Üstelik bu kadar ısrarla. İmam hatipler yerine yaş meselesi konuşulsun diye olmalı.
Bir fikrim daha var aslıda bu konuda; çocuklar ne kadar küçük yaşta başlarlarsa okula imam hatipe gitme yaşlarıda o kadar düşük olacak; büyüklerine; anne-babalarına itiraz etme hakları olmayacak; birinci sınıftan başlatamıyorlar şimdilik imam hatipleri malum. Beyinleri daha küçük yaşta yıkanmaya başlayacak böylece. Dünyayı; olan biteni algılayamadan. Kendilerine beyinleri yıkanmış; vur dediğinde vuracak; öldür dediğinde öldürecek askerler yetiştirecekler. Yaş küçültmenin asıl nedeni bence bu. Bu benim fikrim değil üstelik; aslında onların fikri. Onlar değil miydi ?dindar ve kindar bir nesil istiyoruz? diyenler. Bizzat başbakanın kendisi söyledi bu sözü; defalarca; amacına ermenin yolunu da böyle bulmuş olmalı.  
*Etrafında yeller estiriyor sayın başbakan; bir afra; bir tafra; o donuk yüzü her geçen gün biraz daha gülmez oluyor; yüzündeki asabiyet oranı gün geçtikçe daha çok artıyor. Bir zalime; zulmedene dönüşüyor görünüşü; yüzü; mimikleri her geçen gün. İlkokulları hale, yola koydu kendi aklınca; mini mini ‘minnacık’ birleri okula başlattı; toparlayabildiği kadarıyla; şimdi sıra dersanelerde. Dersaneleri kapatacakmış. Biraz zor kapatır. Önce gitsin de samanyolu okullarını; şimdiki adıyla atlantik okullarını kapatsın; sonra gelsin dersanelerle uğraşsın. Samanyolu okullarının maddi desteğini nereden bulduğunu; bedava hizmeti nasıl verebildiklerini araştırsın.
Ne ister ki dersanelerden? Fırsat eşitliğini ortadan kaldırmak derdi; başka ne olsun? Kendi din kardeşlerinin çocuklarını sokacak üniversitelere aklınca; birde o kadar akılları olsa! Ne yapalım ki akılları yok; olsun; nasıl olsa din kardeşlerinde para gani, gani; özel üniversitelerde okutuyorlar çocuklarını; akılları olmadan da oluyor. Bas parayı; al diplomayı. Ama neylersin ki gerekli akıl yok. İşi sürdürmek içinde akla ihtiyaç var önü sonu.
Akıl deyince aklıma geldi; AKP ile uzaktan yakından ilintisi olan herkesin bu akılla ilgili problemi var gördüğüm kadarıyla. Afyon valisinin halı gafını biliyorsunuz; ayrıca yazmama gerek yok. O gaf yetmezmiş gibi sayın başbakan Afyon valisini suçlamak bir yana hakkında konuşan; eleştiren asker ve gazetecileri suçluyor; hangi aklı selimin aklı bunu alır? Ölen 25 askerin geçmişi araştırılıyor; yaralı askerler sorguya çekiliyormuş; bunu aklı alan var mı? Ölüye saygısızlığın bu kadarı görülmüş değil. 25 askerin aileleri acılarına; kayıplarına mı yansın; yoksa atılan iftiraya mı? Demek ki böyle bir yönetimi olan bir ülkede çocuğunu devlete güvenip askere gönderende suç. Göndermemek gerek.
Geçen gün 4+4+4 tartışılıyor bir kanalda; konuk MEB’den üst düzey bir yetkili; internet üzerinden sorulan soruları cevaplayacak sözüm ona; hiçbir sorunun cevabı alınamadı; lafı eveledi, geveledi, dolaştırdı ve hiçbir soruya cevap vermedi. ‘Bu kadar mı akılsız?’ diye soracak olsanız inanın net bir cevap veremem çünkü benim bile kafamı karıştı bu konuda. Bunu başbakan da yapıyor çünkü zaman, zaman; elife mertek diyor; elifi mertek yapıyor; soru sorana ne sorduğunu unutturuyor ve sonunda yine kendi bildiğini anlatıyor. Taktikte olabilir yani anlayacağınız. 1 saatlik konuşmadan benim aklımda kalan ‘içimiz rahat olarak çocukları okula göndermemiz’ oldu; ben hiçte öyle olacağını sanmıyorum ya; neyse.
Ama yinede pek akıllı imiş gibime gelmedi o zat. Bana kalırsa üstüne aldığı konuya; sorumlu olduğu bilgiye vakıf bile değildi. Vasıfsız insanlar var her yerde; rastgele doldurulmuş. Evet; bizim ülkemizde particilik; başa gelince kendi adamlarını işe alma her zaman olmuştur ama bu kadar ayağa düşüldüğü bir dönemi hiç hatırlamıyorum. Hiç değilse uzaktan yakından iş ile ilgisi olan insanlar getirilirdi yönetim noktalarına. Ellerinde nitelikli insan olmadığı için böyle bir gerileme yaşanması çok doğal. İmam hatip mezunundan siyasetçi; yönetici; bürokrat olsa olsa bu kadar olur. Kınamıyorum kesinlikle; ama yanlış olduğunu söylüyorum; hepsi bu. Türkiye artık ehil ellerin elinde değil; bunu söylüyorum. Hemde bütünüyle.
Hangi alana el atsanız bir işbilmezle karşılaşıyorsunuz. Belediyelerin vahameti ortada zaten. Şimdiye dek görülmediği ölçüde belediye hizmetlerinin aksaması nedeniyle ölümler oluyor. Neden? İşi bilenler işten çıkarıldı; karısı sıkma baş olan ehliyetsiz iş bilmezler işin başına geçirildi; o yüzden. Her yerde bir aksama; keşmekeşlik; millet bu işkenceye reva görülüyor.
Ankara’nın; İstanbul’un trafiğinin hali içler acısı; yine bu iş bilmezlerin yanlış yönetimleri yüzünden. Ankara ve İstanbul’un iyi yönetilip yönlendirilmedikleri açıkça ortada. Taş üstüne taş konmuyor ülkede yıllardır; sorsanız ‘demir ağları o örmüş’. Bir başına. Gıdıklasa güleceğim hani! ‘Hazıra kondum; harca, harca bitmez’ diyeceği yerde yediği naneye bak.  Utanmasa ‘ben Atatürk’ten daha büyük reformcuyum’ diyecek; gerçi bunu söylemeye utanacağını da sanmıyorum ya neyse. Onda öyle bir yüz yok; utanacak.
Ekmeğin karne ile alındığı; gaz alma hakkının ayda bir litre olduğu için gaz lambalarının erkenden söndürülüp yatıldığı günlerden dokunmatik günlerine geçişimiz erdoğanın sayesinde olmadı elbette. Her ne kadar o öyle sansa da. Hitler?de kendini dev aynasında görüyordu bir zamanlar ama tarihin ona biçtiği kefen ortada.  O da; erdoğan da o günleri gördü; karne ile yaşanan günlerde yaşadı; yaşamadı mı? Ben bile hatırlıyorum gaz lambası ile yaşanan günleri; benden 12 yaş büyük; bilmez olur mu? O günlere; belkide daha kötülerine geçişimiz ise erdoğanın elinden olacak belli ki!
Şu son bir hafta içinde İstanbul?da öğrenci bilet fiyatları zamlandı; geri alındı; hızlı geçiş sisteminde bakiyede 30 tl bulundurulması zorunluluğu kondu; kaldırıldı; deniyorlar; tutmazsa geri adım atıyorlar; bu hep böyle; iş bilmezliklerinin; vasıflı insan olmamalarının en önemli kanıtı da bu.
‘İmam hatiplerle; bilim olmadan nereye kadar’ diyenler olmuş; ona da köpürmüş sayın başbakan. Köpürmediği birşey yok ki! Ne desen köpürüyor. Gerçekten; nereye kadar? Hazıra dağ dayanmaz; dededen kalanla nereye kadar itelenecek bu devlet; bir şey kalmadı zaten. Sattı savdı olanı biteni; ilim yok, bilim yok, fen yok; nereden kalkınacak bu millet; devlet; elif, be, te, se ile mi? Dünya pazarlarında para etmiyor biliyorsunuz ki elif, be, te, se. Bizi kısa yoldan uçurumdan aşağı göndermeye niyetli galiba. Kuranı kerim dersinin adı seçmeli; kendi zorunlu. Aynı ders diliminde başka bir ders almanıza izin verilmiyormuş; kuranı kerim dersi işlenen sınıfta oturup beklenecekmiş; bu nasıl seçmeli?
Sonunda okulları karıştırmayı başaracaklar sanırım; liseleri yani. İsteyen var; istemeyen var; seçmeyenlerden; istemeyenlerden biri ‘düüüt’ dese sınıfta ne olacak? Birbirlerine mi girecekler; istenen; olması beklenen bu mu? Derse eşarpla girilebilecekmiş birde. Ne münasetle; orası kuran kursu mu; ilim öğrenilen yer mi? Bunu çözsünler önce. Biri eşarp örtse diğeride ona bakıp örtmek zorunda kalacak; örtmezse dışlanacak; vs, vs. Okulları nifak yerine dönüştürmeye kararlı görünüyorlar; hakkımızda hayırlısı. Çocuklar arasında husumet yaratmak konusunda başarılı olacakları belli. Böylece siyaset tekrar liselere kadar inecek; eskiden olduğu gibi. Ancak durulmuştu ortalık; millet huzurla yolluyordu çocuğunu okula; yine karışacak ortalık. Allah belalarını verir inşallah.
Cumhuriyetimizin 89. Yılındayız; yani okullardan eşarp illeti def edileli; kızlarımız özgürlüğüne kavuşturulalı  89 yıl olmuş; onu; eşarpı geri okullara sokmak tayyibin ne haddine? Tayyip kim oluyor? Atamın yadigarına karşı çıkmak; atamı yok; yaşamamış; var olmamış saymak tayyibe mi kalmış? Ya size; bize; bizlere ne demeli; biricik atamızın yadigarına sahip çıkmayanlara; uzaktaaan seyirci kalmakla yetinenlere? Çocuklarımıza bu günlerin hesabını nasıl vereceğiz? Torunlarımızın yüzüne ne yüzle bakacağız? ?Bir tayyip çıktı ve onu alt etmeyi beceremedik; bir tayyibe teslim olduk? mu diyeceğiz?
Atalarımızla övündük bu yaşımıza dek; onlara marşlar besteledik; söyledik; sevdik; yücelttik; yücelendirdik; onurlandırdık ama kendi çocuklarımıza övünülecek bir ata yadigarı bırakamayacağız bu gidişle; görünen o. Yazıklar olsun bize.
Bu yaşanan son on yıl 89 yıllık cumhuriyetimizin kara lekesi. Atam yoktan var ederek teslim etti bize cumhuriyeti ve bizler ona; cumhuriyetimize sahip çıkmayı bile beceremedik; bir tayyibe yenilip teslim bayrağını çektik. Tekke ve zaviyecilerin eline verdik cumhuriyetimizi; yazıklar olsun bize.
Her yıl onlarca bayram düzenledik; bu bayramlarda şarkılar, şiirler okuduk; halaylar çektik; cumhuriyet coşkusu ile dolup taştık; hatırlıyor musunuz? Çocukluğumuzun; bütün hayatımızın en bariz hatıraları bunlar; nasıl hatırlamazsınız? Bütün bu yaşananlar bir yalandan mı ibaretti? Bütün bir millet koca bir yalanı mı yaşadık? Hep birlikte; milletçe bir hayal mi gördük? Böyle bir şey olabilir mi? Bir tayyip bütün bu hatıraları silebilir mi? Silmek için yeterli olur mu?
Anadolu?nun en ücra köşelerine kadar eğitim neferleri; öğretmenlerimiz gönderildi; bizi aydınlatsın; ışıtsınlar diye. O ücra köşelerden birinde ben vardım; siz hangi köşesindeydiniz? Onların; öğretmenlerinizin ışıkları sizin içinizi ışıtmaya yetmedi mi? Sizce bu vatana bir minnet borcumuz yok mu? Tarih derslerinde; inkılap tarihi derslerinde öğrendiklerimizin hepsi boşuna bir çaba mıydı? Kurtuluş savaşına dair aklınızda kalanlar neler; ne için savaş vermiş bu millet; zihninizi zorlayın bakalım biraz; peki ya Atatürk?ün ilkeleri; onu da mı unuttunuz yoksa?
Artık her yerde yazıyor tayyibin bir israil yanlısı olduğu; bizi israillilere sattığı; her şey ayyuka çıktı; gizli saklı bir yanı kalmadı. Zaten kendi de saklamak için bir çaba göstermiyor. Açıkça diş biliyor bize; bütün bir millete. Millet, vatan sevgisi yok ki adamda; biz bayramları kutlarken o; o bayramları yok etmenin hayalini kurmuş; başları, dişleri, kıçları ağrıyor ve bayramlarımızı kutlamıyorlar; kutlatmıyorlar. Ben biliyorum asıl nerelerinin ağrıdığını; karınları ağrıyor; varlığımız karınlarını ağrıtmaya yetiyorda o yüzden. Daha çok ağrıyacak karınları; çok hazımsızlık çekecekler; çok. Daha ne olması gerekiyor olanı biteni görebilmeniz için? Daha ne yapmaları; daha ne kadar ileri gitmeleri gerekiyor?
Bayramlarımızı sevmeyen bir adamın ülkemin başbakanlık koltuğunda işi ne? Ne diye geçmiş o koltuğa? Elbette bizi kolaylıkla satabilmek için. Oldukça karlı çıktı o koltuğa çıktı beri; yükünü tuttu; gemi yükünü aldı; deyim yerinde. Gemicikler aldı; oğlu atasaya ortak oldu; atasayda iyi kar etsin diye pırlantanın vergisini; pırlanta, elmas, yakut, zümrüt, incinin KDV oranını 2004?te %18?den sıfıra indirdi; daha ne olsun; iç güveysinden epeyce hallice. Çok karlı bir iş oldu kendi için başbakan olması. Hali, vakti bizlerden ?oldukça?  iyi oldu anlayacağınız. Hali, vakti yerinde Allah için; deyim yerinde. Bu bizim bildiklerimiz elbette; bilmediklerimizi Allah biliyor.
Ekmeğin vergisi %1; pırlantanın vergisi sıfır. Demirel ?ekmek bulamayanlar pasta yesin? demişti bir zamanlar; pırlantada yenmez ki; aç milletin; günde on ekmekle doyup ‘Allaha şükür’ diyen insanların ne işine yarar ki pırlanta?
Babası Rize?de deniz yollarında çalıştığı için 13 yaşına kadar Rize?de büyüyen; 13 yaşında İstanbul?a; kasımpaşaya taşındıktan sonra sokaklarda limonata ve simit satarak para kazanan; ‘Aksaray iktisadi ve ticari ilimler yüksek okulu’ndan mezun olan; -aldığı iktisat ve ticaret eğitimin hayatına yansımaları olağanüstü olmuş; ticareti iyi öğrenmiş yani- milli selamet partisinde; necmettin erbakanın ışığında filizlenen; refah partisinde var olan tayyip erdoğanın oğlunun mücevher işi ile işi ne? Rüyasında görmemiştir tayyip bu hayatı ve emarelerini. Tereyağından kıl çeker gibi sahip oldu bütün bunlara.
1997 yılında İstanbul belediye başkanı iken okuduğu için 99 yılında ise bu yüzden 4 ay  hapis yattığı şiiride paylaşmak istiyorum sizinle; şu anki halini çok daha iyi aşikar ettiği için.
Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, mü’minler asker
Bu ilâhi ordu dinimi bekler
Allahu Ekber, Allahu Ekber.
Şairliği de varmış meğerse aslanımın; analar neler doğuruyor da haberimiz olmamış. Şiirinde açtığı bu savaş kime ola ki? Bize mi yoksa? Çok değil; bundan 15 yıl önce okumuş bu şiiri. Düşünceleri değişmek bir yana dahada katmerlenmiştir eminim ki! Zaten her zaman ağzından çıkan o ?güzel? nağmelerde bunu göstermiyor mu? Köpük, köpük.
Son zamanlarda pek sardırdı kafayı içkiyle; önüne gelene sarhoş etiketi takıyor; canı içki mi içmek istiyor ne; bir içki masası kurmak lazım ona; çıkar yakında ağzındaki bakla. Bir şeylere hazırlık yapıyordur velhasıl. Milletin içkisi onu geriyor; ne hikmetse?
İmam hatip okullarına kayıt oranları da bekledikleri oranda değilmiş; ne yazık; bütün hayalleri suya düştü. Ne yapsa yaranamıyorlar bu millete;)) Türkiye o yollardan geçeli çok oldu; bunun bile farkında değiller. Ne sanıyorlardı ki; bu milletin bu kadar aptal olduğunu mu? O kadar akıllı ve dindar iseler kendi çocuklarını Amerikalarda neden okuttular beyefendileri; imam hatip okulunda okutsalardı ya bir hristiyan okulunda okutmak yerine. Bütün paralılar okutmak bir yana; doğurmaya bile Amerika’ya gidiyor; gözleri yok mu? 
 
***Artık ders kitapları hazırlanırken, ?Atatürk ilke ve inkılaplarına; laik, sosyal, hukuk devletine uygun olma? kriteri aranmayacak-mış. Ne garip; niye gerek duysunlar ki böyle bir uygulamaya? Şarlatanlar. ?Ne demiştim size? desem bir anlamı olur mu sizce? ?Ne demiştim size?? Yeni bir madde eklemeyi unutmuş olmalılar.??Tayyip erdoğan?ın gericiliklerine; dindar, kindar şeriat devletine uygun olma kriteri aranacaktır.??
Yurtdışında da satılan bir telefon Türkiye?de 3-5 katı fiyata satılıyor. Dolar ne kadar? Bu kadar fırladı mı? Soyguncular. Bu devlet soyguncu. Ümüğümüzü sıkıyor; canımızı alıyorlar; ele güne can vermek için. Angeline Jolie Antep?te gezdiği mülteci kampı için ?bu kadar cömert kamp görmedim? demiş. Angelina Jolie beğendiğine göre 5 yıldızlı hizmet alıyor olmalı mülteciler. Ne mutlu bize; sonunda yüzümüzü aklayacak bir olay oldu! Amerika emreder de biz yapmaz mıyız; ni demek; angelina da gelir denetler; başımız üstüne!
*Ne olsun istiyorum biliyor musunuz? 1970?lerdeki 2 gün; 3 gün sonra açıklanan; sadece insan elinin karıştığı seçim sistemine geri dönülsün istiyorum. Bilgisayarların; CIA?nın; FBI?ın seçim sonuçlarına etkisinin olmadığından emin olduğum bir seçim sistemine geri dönülsün istiyorum. Artık seçimin yapıldığı gün açıklanmasın seçim sonuçları; isterse 5 gün sonra açıklansın ama sonuç ?hak? ile olsun. Çünkü ben her ne olursa olsun sol oyların son 20 yıl içinde %45?lerden bu kadar aşağılara; %20?lere düştüğüne inanmıyorum. Bu işte bir bit yeniği var; o %45 buharlaşıp erimedi ya! Ben milletimin bu kadar bağnaz olduğuna inanmıyorum; hala inancımı kaybetmedim.
Birde seçimlerin yürütüldüğü yerlere sırf ?önlem olsun diye? ışıldaklar konsun istiyorum. Gündüz gibi aydınlatılsınlar istiyorum; sırf önlem olsun diye. Seçimlerden birkaç gün sonra seçmen kağıtları çöplerde bulunmasın istiyorum. Sayımın sonuna doğru kazananın adı değişmesin istiyorum; birdenbire bir parti atağa geçmesin istiyorum; çoğunlukla öyle oluyorda. Hak eden kazansın istiyorum. Dürüstlük istiyorum; kalpazanlık, üç kağıtçılık değil. Puştluk seçimlerin yanından; yakınından geçmesin istiyorum.
*PKK?nın meclisteki temsilcilerinden biri 3 bin liralık Louis Vuitton marka çanta kullandığı deşifre olunca o kişi kullandığı çantanın çakma olduğunu ve 60 liraya aldığını açıklamış. Bir diğeri Bodrum?da sevgilisi ile objektiflere yakalanmış. Yine bu temsilciler çocuklarının eğitimi için Türkiye?nin seçkin özel üniversitelerini tercih ediyorlar; elbette paralı okuyorlar. Kadın temsilcilerin üstü başı oldukça düzgün; saçlar her daim fönlü; şık şıkırdım. Temsil ettikleri dağdakilerin yaşantı ve görünümleri ile birebir zıt haldeler. Dağdakiler kanlarını, canlarını verirken temsilciler gününü gün etmenin derdine düşmüş durumdalar. Paranın cazibesi ile başları dönmüş halde. Köyden indim şehire; şaşırdım birdenbire;)) Küçük burjuva olmak ve PKK yanlısı olmak birbiriyle pek örtüşmeyen şeyler; kendilerini ilgilendirir; daha doğrusu dağdakileri; veya kendini dağda sananları demeliyim çünkü böylesi bir durumda dağda olmalarının pek bir anlamı kalmıyor.
*Sırrı Sakık yaşadığı evlat acısından sonra telefonda başbakana ?evlat acısı çok ağır. Akan kanı ancak siz durdurabilirsiniz; bu savaşı bitirin kimse evlat acısı çekmesin? demiş; Allah sabır versin; ateş düştüğü yeri yakıyor; kendi ocağına ateş düşünce anladı ancak evlatların öldüğünü; ateşin düştüğü yeri yaktığını. 30 senedir ne ocaklar yandı onun ve diğerlerinin fitile verdiği ateş ile. Oğlu dağda ölmedi üstüne üstlük; asker ocağında da. Bir hain kurşun parçalamadı bedenini; kendi isteği dışında. Bir küçük burjuva olarak öldü; kendi bunalımlarının sonucunda; Kültür üniversitesini bu yıl bitirmiş; yazık.
Biz hep bunu istedik; orada akan kanı durdurmayı ama onlar hiç o taraflı olmadılar şimdiye dek. Ne desek gülüp geçtiler; anlamaları için bu dersin tek tek başlarına mı gelmesi gerek? Taziyeye gidenleri de gösterdi televizyonlar elbette; eve girip çıkanları; onlarda birbirinden şık; top modelleri aratmayacak biçimde maşallah. Hepsi Louis Vuitton?dan takılıyor olmalı.
Bütün bu cereyanın arasında meclisin diğer PKK temsilcileri sinekten yağ çıkarmanın derdine düşmüşler; fırsat bu fırsat istediklerini koparmaya çalışıyorlar. Anadilde eğitim hakkı olacakmış; başbakandan bunu istiyorlar; zaten anadilde eğitim yapılıyor Türkiye?de; fransızca mı eğitim görüyoruz? Allaha şükürler olsun bütün okullarımızda türkçe okutuluyor; türkçe öğreniliyor; öyle olmaya da devam edecek; bunu değiştirmeye ne başbakanın gücü yeter ne de meclisin PKK temsilcilerinin.
*?Ne yaptı imam hatipliler size, terörist yetişmediği için mi, anarşistler yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?? demiş sayın başbakan. Sizi yetiştirmiş ya; yetmez mi? Sizde bir anarşist ve teröristsiniz söylediğiniz sözlerle. ?Kindarlar yetiştireceğim? diyen siz değil miydiniz? Bu sözün ne anlamlara gelebildiğini herkes biliyor; kimse aptal değil; tek akıllı da siz değilsiniz. Affedersiniz; kime kindar olacak bu kindarlar? Kinlerini kime kusmalarını planlıyorsunuz? Ne dediğini unutmuş olmalı. Çok unutkan nedense; kendi unutabilir ama duyan kulaklar unutmadı; unutmuyor demek ki! İnsanlar çocuklarının bu millete kindar olmalarını istemiyor olmalılar; buradan bu anlaşılıyor; imam hatip liselerine yeterli talep olmadığına göre. Kindarın anarşistten; teröristten bir farkı mı var? Bu milletin tek kurtuluş ışığı var; o da Atatürk?ün gösterdiği ışık; başka ışıklara ihtiyacımız olmadı, olmayacak.
Facebookta bir yazı dolanıyor; ‘Sivas’ta insan yakan caniler kolejde mi yetişti’ diye; bu sözün haksız ve yersiz olduğunu kim söyleyebilir?
İstedikleri, bekledikleri oranda imam hatip kaydı yapamadılar kanımca; yapabilseler bangır bangır inletirlerdi ortalığı; sayı konusunda tıs yok. Dün açıldı okul; eski hamam eski tas; imam hatibin ‘i’ si yok ortalıkta; ne de etkisi. Hayat devam ediyor; aynen bıraktığımız yerden; hiçbir şey değişmedi; değişmemelide! Oh olsun; ne bekliyorlardı ki? Bu milletin bu kadar aptal olduğunu mu? Arapça gibi ölü bir dili öğrenmenin kimseye bir faydası olmadığı; olmayacağı herkesçe aşikar. Şimdiye kadar öğrenenlerin ne işine yaradı ki? Başbakanın kendi çocukları neden ingilizce biliyorda arapça bilmiyor; belki biliyorlardır; bilmiyorum elbette ama ingilizce bildikleri kesin. Öğrensek ne olacak arapçayı; Kuranı kerim?i mi çevireceğiz? Yeterince çevirisi var; çeviren çevirmiş zaten; açar okuruz; türkçe biliyoruz. İnsanların değerli vakitlerini işe yaramayacak bilgiler peşinde harcaması Allah?ın emri mi? ‘Allah oturun kalkın arapça öğrenin’ mi demiş? Yoksa Allah ?Kuranı kerim arapça dışında bir dilde okunamaz? diye mi emretmiş? Yok öyle bir şey. Yaşar Hoca hep bunu söylüyor; Kuranı türkçesinden ve anlayarak okuyun diyor. Peki ya neden inatla arapça öğretilmeye çalışılıyor insanlara? AKP bu saçmalıklar komedyasını oynamayı bırakmalı artık.
*?Ulusçuluk anlayışından osmanlıcılık anlayışına geçilmelidir? demiş Davutoğlu; biz o defteri düreli çok oldu sayın Davutoğlu; ne hayaller peşindeler düşünebiliyor musunuz? Bunu söyleyen Türkiye Cumhuriyetinin dışişleri bakanı; helal olsun bize; daha ne diyeyim. Neyi, kimi temsil ediyor o adam o koltukta; Osmanlı devletini mi? Görüntüsü zaten fiyasko; konuştukları zehir zemberek; ne işi var o adamın o koltukta; onu ve onları oraya getirenlerde kabahat.
Bu sözleri söylerken sanıyor musunuz ki sadece kendi düşüncelerini dile getiriyor; bunlar şahsi düşünceleri? Değil; bunlar başbakanın düşünceleri; önce başkalarına; yardakçılarına söyletiyor nasıl bir tepki oluşturacak diye ve yavaştan alıştırmak için; ardından kendi gümbür gümbür söylecek; karşıdan bir ses gelmezse eğer. O ses gelirse söyleyebileceği gün gelene dek susacak; ama eninde sonunda söyleyecek; söyleyebilecek duruma getirdiğinde. Bütün çabalar; planlar bunun için; ortamı istediğini söyleyebilir; yönetebilir; yeniden şekle sokabilir hale getirmek. Planlar ve hayaller çok yüksek; bizim düşündüğümüzün; tahmin ettiğimizin çok üstünde. Başbakan olmak; bu ülkeyi şu an için yönetiyor olmak; öyle görünmek onların sadece kılıfı; ayar örtüsü; beklentileri bambaşka şeyler. Kendini yeni Atatürk sanıyor; ters yönden. Atatürk?ü ve Atatürkçü düşünceyi alabora etmek istiyor bu ülkede; o iş o kadar kolay değil.
Hep bu şekilde ilerliyor; adım atıyorlar; bir kedi sessizliğinde. Gerçi o kedi sessizliği yavaş yavaş unutulmaya başladı; dilleri uzadı bir nebze. Daha fazla uzamadan kesilmeli o dil; yoksa hepimizi yalayıp yutacak.
Bu millet bıktı artık; sağcısından; solcusundan; dindarından; kindarından; pkklısından; devrimcisinden; faşistinden. Susurluktan; balyozdan; ergenekondan; hepsinden. Hepsinden gına getirdi. İnsan gibi yaşamak istiyoruz artık. Her on yolda; yirmi yılda bir gözü doymazların; aç gözlülerin yüzünden darbe yaşanmasından; darbelerle; baskı ile; zulüm ile yaşanmasından bıktık artık. Her kim ki bunu sağlayacak ise o geçsin başa ve bizi yönetsin. Kimse kavga, gürültü, dırdır istemiyor artık. Ömürler yenip bitiyor; bir milletin ömrü; yediniz bitirdiniz bizi ne için? Kişisel hırslar. Yeter; buraya kadar.
MEB?in dağıttığı bu yılki okul kitaplarının arkasında ?Türkiye 2023?e hazırlanıyor? yazıyor. AKP?nin parti sloganının okul kitaplarının arka sayfasında işi ne? 2023 tarihinin altındaki hedef; niyet ne? Neden 2022 veya 2024 değil de 2023; o tarihin özelliği ne? Cumhuriyetimizin 100. Yılı olması sebebiyle kutlamalar yapılacak olması değil elbette. 100. Yılında cumhuriyeti yok etmek mi? Geri sayım başladı; son 11 yıl desenize;)))
Türkiye?nin Amerika?ya bu denli bağımlı olduğu bir yönetim hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamıyorum. Hafızam o kadarda kötü değil üstelik. Erdoğan Amerika?yı başımıza sahip yapıp oturtturdu. Kulu olduk Amerika?nın. Türk benliği; türk kimliği aşağılanıyor; yok edilmeye çalışılıyor. Ama bir yandanda zeki çocuklarımızı verdiği burslarla koparıp almaya devam ediyor Amerika. Oyun çok büyük oynanıyor.
*Bana kalırsa Oktay Vural tek kişilik muhalefet yapıyor AKP?ye karşı; davutoğlu?na da söylenebilecek en güzel cevabı o verdi zaten. Takdirle takip ediyorum. Düşünceleri net ve cevapları vurucu; tam onların anlayacağı dilden. AKP bu irkiltici çıkışları ile milliyetçi ve sol görüşlü insanları daha çok birbirine yaklaştırdı; asıl ortak yanımızın cumhuriyete; vatanımıza sahip çıkmak olduğunu bizlere gösterdi; aslında çokta farklı şeyler söylemediğimizi.
Öyle bir geçer zaman ki?de şöyle dedi Osman; ?insan ortada kalamıyor anne. Hepimizi zorluyorlar; er ya da geç bunu herkes anlayacak?. Doğru söylüyor Osman. Ortada kalmak gibi bir şansımız kalmadı artık; o kadar zorlanıyoruz ki! Ortada kalan sadece top; o da gelen vuruyor; giden vuruyor. Kılıçlar bunca sert çekilmişken ortada kalmak gibi bir şansımız kalmadı.
Sıcak Temas programında Hakan Albayrak isimli şahıs şöyle buyurdu; ?Üniversiteli çocuğa bile gençliğe hitabe ezberletiliyor. Bu ülkede inkılap tarihi dersi var; benim bütün mukaddesatıma sövüyor; hiç kimse demiyor ki İnkılap tarihi dersi zorunlu olmasın; seçmeli olsun; ki ben ona da razıyım. Ama seçmeli olarak konmuş bir kuran ve siyeri nebi dersi seni ayağa kaldırıyor; nasıl olur öyle bir şey? Şu anda Ankara?da bile birçok yerde yeterli talep olmadığı için bu derslerin okutulmaması konuşuluyor. Rahatlatacaksa sizi; onu da söyleyeyim?.
?İnkılap tarihi dersinin mukaddesatına sövdüğü?nü düşünen insanlarla aynı coğrafyada yaşadığımız sürece ortada kalmak gibi bir şansımız yok; olmayacak. O inkılap tarihi dersinde anlatılanların sayesinde o televizyona geçip konuşabilme hakkına sahip olduğunun bile farkında olmayan bir zırcahil. Geçmişteki; şu anki ve gelecekteki özgürlüğünün garantisi o inkılap tarihi dersleri. Beklediğimiz müjdeyide aldık aynı zamanda ağzından; yeterli talep olmadığı için kuranı kerim ve siyeri nebi dersleri okutulmayacakmış; oh ne ala; onca kopardıkları yaygarada yanlarına kar kaldı.
İngilizce derslerine 4. Sınıfta başlanıyor; 8. Sınıfa kadar devam ettiriliyor. 9. Sınıfta tekrardan 4. Sınıfta başlandığı ilk konuya geri dönülüyor ve sil baştan aynı ders 4 yıl boyunca bir kez daha işleniyor. Bu tekrarın nedeni hakkında bir fikri olan var mı? Bütün bu iki kez eğitim yeterli gelmezse; ki çoğunlukla yeterli gelmiyor; üniversitede ilk yıl bütünüyle ingilizce hazırlık okunuyor. Ve o bir yılda ingilizce meselesi bütünüyle çözülüyor. O bir yıllık ingilizce eğitimi iyi bir ingilizce bilgisine sahip olmaya yetiyor. Yani bir öğrenci hayatında 3 kez ingilizceyi baştan sona tekrar ediyor. Sonuncuda; hazırlık denen o bir yılda bütün problem çözülebildiğine göre iki önceki tekrarın ne gereği var? Bir tekrara yine eyvallah; iki tekrar fazla değil mi? İlk ve orta okullardaki ingilizce eğitimi gereksiz ve angarya bir ders konumunda böyle bir durumda. Lisede ve üniversite hazırlıkta olması yeterde artar bile. Bu da öyle bir not işte; siyasetle ilgisi olmayan ama gözüme çarpıp duran.
 
 
 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *