Press "Enter" to skip to content

Günlük 1mm Şubat’13

***Oğlum bu sabah okul servisini kaçırmış; geri geldi; yetiş anne; saat 7.30; 8.45?te de kızım okula bırakılacak; yol 15 km; gidip döner miyim; döne-bilirim; öveçlerdeki Melih Gökçek?in ucube köprülerinden geçmem gerekecek; bir iyilik yapsa da eli değmişken onları da yıktırsa başbakan; millet köprü var diye yola çıkıyor; ortada köprü möprü yok; var ama yok; Mimar sokakın devamı 53. sokaktan öveçler 4. caddeye çıkmam gerek; ucube köprünün yanından; gidiş yönü tek araçlık; tek araç geçebilecek kadar yol vermişler ucube köprünün yanından; yol bir dolu, bir dolu; izdiham var; baktım arabanın biri boş olan 2 şeritli dönüş yönüne yöneldi; takip ettim arkasından; başka kurtuluş yolu yok; o kadar bekleyemem; saat 8?e geliyor ve 8.45?te tekrar evde olmam gerek; önümden giden araç 39. sokağa saptı; sanırım ilk sokaktan caddeye çıktı; ben caddeye direkt çıktım; çıkmamla trafik arabasını görmem bir oldu; beni bekliyorlarmış yolun başında; sabah sürprizi; oh ne ala; nasılda hoşnutlar yaptıkları işten; sizi yakalamış olmak nasılda haz veriyor onlara; belgelerimi istedi verdim; ?okula geç kalıyorduk; bu seferlik görmeseniz? dedim; ?herkes geç kalıyor? dedi kabara kabara; beklediğimiz 10 dakikalık süre içinde trafik polisiyle aramızda kopuk kopuk geçen diyaloglar şöyle; ben arabadayım; o dışarda; ?-bu yoldaki sıkışıklıktan kim sorumlu; devlet; siz kimin adına ceza kesiyorsunuz; devletin; -yolları ben yapmıyorum -böyle her yerde tıkayın yolları sonrada gelene geçene ceza kesin; ne güzel; bu yaptığınız ahlaki mi sizce; -o para benim cebime girmiyor; ? ama benim cebimden çıkıyor; (ardımdan kızını okula götüren bir baba ve bir erkek daha avlandı; onun arkasından geleni fark edemedi polis; geldi geçti; susar mıyım; zevkle)- kaçırdınız bir tanesini; -görmedim; (ceza yazıldı sonunda; ayrılırken) -size iyi avlar; -burada kaç kişi var; sizin gibi itiraz eden olmadı; -az bile söyledim.
Oğlumu okuluna bıraktım; Eskişehir yolu dönüşü berbat; ne işkence çekiyorlar insanlar her sabah yollarda; belediyemiz sağ olsun yan gelip yatıyor; sanki ben mesulüm yolların, trafiğin bu halinden; ortada bir sorumluluk üstlenen bile yok; Muhsin yazıcıoğlu caddesi (çukuramabar) her zamanki gibi daha da berbat; oradan kızılay’a yol verildi beri tıkanıyor; sağ şeritten gelip sol şeridin önünden geçmeleri gerekiyor kızılaya dönmek için; yol zaten Allah’lık; tek şerit; bekle ki geçsinler;  arkadan; yüzüncüyıldan dolaştım Allah?tan; cezayı yediğim yerdeki trafik arabası gitmişti dönüşte; tıkanıklık aynen devam ediyordu ama; söylediklerimden utanıp gitmişlerdir belki; akışı yönetecek, yönlendirecek; yolu rahatlatacak trafik polisi koyacakları yerde ceza kesecek polis koyuyorlar yola; utanmazlar; dönüşte hala orada olsalardı bunu söylemek için yanlarına bir uğrayacaktım; yoklardı; hıncımı alamamıştım hala; tamamlamaya gidecektim; olmadı. 
Sabah siftahı 154 tl trafik cezası. Oğlumu taksiyle göndersem o kadar tutmazdı. Gelde atmasın kafan. Eve geldiğimde saat 9?du; kızımın ilk dersi kaçtı yani; kızımı okula bıraktım; dönerken ticari minibüs kullanan kıronun biri arkamdan yoktan yere kornaya bastı; kırmızıda durduk; açtım arabanın kapısını; döndüm; küfrettim; kapattım kapıyı ışıkta bekledim; o arkada; ben önde; gel gelebiliyorsan; o kızgınlıkla onu bile dövebilirim; adam öylece kalakaldı;  sonrada önünden nazlı nazlı gittim; geç geçebiliyorsan; ben dönene kadar arkamdan kuzu kuzu takip etti; ne bilsin sabah sabah başıma geleni; ondan çıkardım acısını; normalde tınlamam geçerim. Haftaya teslim alacak oğlum arabasını; alsada bende kurtulsam; neyse ki almış arabayı; yoksa uğraş dur. Bütün bu yaşadıklarımdan sonra büyükşehir zindanının insanları çarpıp bölüp ufaladıktan sonra un ufak edip nasıl yok ettiğini iliklerimde hissetim. Ne büyük bir cendere altında yaşıyoruz; hepimiz. O, hesap sorduğum; bana hesap vermek zorunda bıraktığım polis memuru bile.
Yine arttırmışlar trafik cezalarını; dün alt yazıda geçti; hız limitinin %50 üstünde olmak 700 lira; kırmızı ışıkta geçmek 343 lira; devlet işin içinden çıkmanın yolunu trafik cezalarında buldu; iyi para getiriyor olmalı; trafik polisleri ise trafiği düzenlemek için değil ceza kesmek için varlar sanki. Trafik polisi değil, tahsilatçı; tahsilatçı polisler aranıyor; okullarında da trafik eğitimi yerine maliye, muhasebe dersleri alsınlar madem. Asgari ücret 774 lira; bir trafik cezası 700 lira; açıkça yaşamayın, ölün diyor bu devlet insanlarına; var mı böyle bir eza bundan başka yer yüzünde? Kaç kuruş kazanmak için düşüyorlar yollara insanlar her sabah acaba?
?O para benim cebime girmiyor? demişti ya; her trafik cezası makbuzunun üstünde cezayı kesen polis veya polislerin adı, sicil numarası ve bağlı olduğu merkezin adı var; süs olarak konmuyorlar oraya büyük ihtimalle; ne kadar çok ceza kesersen o kadar çok maaş anlaşılan o ki. Olan bize oluyor; vurun sırtına milletin; geçenden 3 akçe, geçmeyenden 4 akçe.
***15 bin tecavüz; kadın ölümleri suçlusu bu ay hapishanelerden salıverildi; tamda o sırada Sarai Sierra cinayeti işlendi; Sarai Sierra?nın katili olabileceği sanılan laz Ziya didik didik aranıyor; onu içeri attıklarında salıvermeyecekler mi acaba; Amerikan hükümlerine göre mi yargılanacak? Bir Amerikalıyı öldürmek bile ayrıcalık sebebi demek ki! Öldürüleceksen Amerikalı olarak öldürül; Türk olarak öldürüldüğünde katilin çok geçmeden serbest kalıyor her şekilde.
***Yurtdışı yolcusunu uğurladım; havaalanına dek. Son ?10 yıl? içerisinde Ankara?da en büyük yol yatırımının yapıldığı yer havaalanı yolu; Ankara?ya harcanan yol giderinin %90?ı havaalanı yoluna harcanmıştır sanırım. Köprüler, alt geçitler, 4,5 şeritli çift yönlü kaymak gibi bir yol; hatta tünel çalışması da var; henüz tamamlanmadı. Yol kenarındaki iyileştirme çabaları; geckonduların apartmanlara dönüşümü ve çevre düzenlemesi de cabası; her ne kadar bol bol yeni cami yapıları ile de donatılmış olsada. Birde tarikat okullarını çağrıştıran okullar çarptı gözüme giderken. O tip okulları genellikle şehir dışına çekiyorlar nedense. Samanyolu okulları da aski spor salonu yakınında; adı ikidebir değişiyor elbette; şehir dışında yani; göze çarpmak için mi çarpmamak için mi bilemedim. 
Ankara?da havaalanı yolu üstüne yol yok yani. Amma ve lakin bu havaalanı yolunun şehri çıkış kısmı komedi ötesi; Samsun yolundan verilen U dönüşü tam bir şehircilik harikası; hele döndükten sonraki 100-200 metre içinde en sol şeritten en sağ şeride kayma zorunluluğu fikri bir mühendislik dehası. Ve devamındaki dar, biçimsiz altınparka kadar uzanan aydınlıkevler geçişi (İrfan Baştuğ Caddesi) o konforlu yolun bütün karizmasını çizmeye yetiyor; hiç yakışmıyor yani o yolun devamına.
***Bir oscar daha geldi, geçti. Bende bıraktığı izlenimler geçen yıllara göre performansın çok daha düşük olduğu. Çok etkileyici bir sunum değildi bu yılki oscar töreni. Geçen yıl Billy Crytal tarafından sunulan oscar çok daha göz doldurucuydu. Bu defa araları şarkıcılarla doldurulan bir okul müsameresi gibiydi. Bu düşüş sadece oscar törenine özgü değildi sanırım; filmlerin ihtişamına da yansımıştı; eskisi kadar görkemli değildi ödül alan filmler; kısa parçalarından görebildiğim kadarıyla. Amerika sinema konusundaki ilahlığında düşüşe geçmiş durumda; gerçi alternatifi olmadığından fark eden bir şey olmayacak; hep bir numara, hep bir numara. Sefillerin kostümcüsünün ödül alması ilginçti tabi; sefaletin kostümünü tasarlamak çok zor olmasa gerek; o tasarımı her an, her yerde görmek mümkün.  
Oskar kadınları da çok şık değillerdi bu yıl; bir garip göğüs biçimli; göğüsten çok 2 füzeyi andıran görüntüde; geneli koyu dore, parlak, uzun elbiseler; her biri bir diğerinden pek farklı olmayan. Yine aralarında en iyi giyinen Sandra Bullock?tu. Bu yıl için en iyi gelişme Sandra Bullock?un geçen yılki doğum kilolarını vermiş olmasıydı; onu yeni filmlerinde aynı görüntüde görebilecek olmamız bir müjde; yalnız sanırım çok fazla spor yaptığından, aşırı zorlandığından olsa gerek; boynu, boğazı çok çirkinleşmişti; yüz, vücut çok iyi ama o boğaz görüntüsü gören gözler için bir felaket; Sandra Bullock kadar olmasada diğer oscar kadınlarında da var bu boğaz çirkinliği. Çekimlerde ses olarak kendilerini zorlamaları da etkili olmuş olabilir bu konuda; ama spor zorlanmalarını da göz ardı etmemek gerek. O güzel vücutların korunmasının ardında ciddi bir emek var sonuç olarak; orada gülen o yüzler spor salonlarında ciddi terler atıyorlar. Hollywood köleliği bunu adı; eskiden köleler zor işlerde çalıştırılır; yıpranırlarmış; yeni nesil kölelik böyle; kendi rızan, isteğinle; dünya, yaptığın iş ve kazandığın, devamında kazanacağın para bunu dayatıyor o insana; varlığını sürdürmenin ve ayakta kalmanın tek yolu o olduğunda. 
Sandra Bullock?un verdiği kilolar Reese Witherspoon?a geçiş yapmış; 5 ay önce 3. çocuğunu dünyaya getirmiş. 3. doğumu olduğuna göre kolaylıkla verecektir; tecrübeli bu konuda; daha önce 2 kez verdiğine göre. Bu yıl mahrum olduğumuz bir görüntüde Angelina Jolie ve meşhur bacağı idi; geçen yılki bacak spekülasyonlarından sora bu yıl gelmek istememiş olmalı. Yine bu yıl beni şaşırtan şey Charlize Theron?un boyu oldu; boyu 1.77 imiş; daha önce fark etmemiştim o kadar uzun olduğunu; çok, çok güzel bir kadın; bunu söylememe bile gerek yok ama o boy biraz fazla bana kalırsa; bir erkek cüssesine sahip; omuzları bir erkek omzu gibi. Giydiği straplez elbise daha çok çıkarmıştı omuzlarının iriliğini. Nicole Kidman da 1.80 boyundaymış ama narin yapılı olduğu için göze batmıyor uzunluğu. Milletin hobisi maç; ben ondan hiç anlamaz; ayrıca iyi ki anlamaz; benim hobim Hollywood dünyası; hal böyle olunca; ıcığı, cıcığı, dıdısı bende;)))
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *