Press "Enter" to skip to content

Gündem 1s Haziran’13

***Yeni baro başkanı Metin Feyzioğlu ?gaz bombaları ateşli silah olarak kullanılıyor; direkt insanların üstüne sıkılarak darp ediliyor veya yere çarptırılıp şarampolleri çarptırılıyor; ayak, bacaklarda yanıklar oluşuyor; yaralıların sayısı söylenenin çok üstünde; Ankara?da sadece çağ hastanesinde tedavi edilenlerin sayısı 80 kişi; içişleri bakanı yalan söylüyor. Gaz bombaları ile hedef alınan bölgeler ya yakın mesafeden testisler ya da kafa; testis ve beyin ameliyatları yapılıyor hastanelerde; yaralıların ve içeri alınanların büyük bir çoğunluğu lise öğrencisi? dedi. Ve cumhurbaşkanını olaylara müdahale etmeye çağırdı. 
Polis kendi aklı ile mi davranıyor sizce insanlara bu denli zulüm ederken; davranabilir mi; polisleri bir ikna eden var zaten; AKP ve başbakan. Senin oğlun da orada olabilirdi; benim oğlum da. Benim oğlum orada olsa idi ?oh? diyebilecek miydin? O şu anda hastanelerde acı çeken; 16 yaşında belkide erkekliklerini kaybeden; beyin hasarı yaşayan yeni yetmelerin iki eli yakasında olsun Erdoğan?ın. Dindarlık bu ise ben dinimi terk eder dinsiz olmayı tercih ederim; ya siz?,
Kendi milletine bıkıp usanmadan ?çapulcu? diyen; onlara bu mertebeyi layık gören bir adamdan o ülkeye başbakan olmaz; bunu anlamak için daha ne yapması gerekiyor? Bir önceki sayfada yazmıştım; Fethullah Gülen?in Erteğen?e ?Bazı konularda dikkatli, temkinli olunmasını, üsluba dikkat edilmesini istiyor? mesajını Arınç?ın getirdiğini; 1 ay bile olmadı sayılır; Erteğen ve Arınç?ın Amerika?ya gittiği zamana denk geliyor; tecrübenin hali bir başka; 1 ay öncesinden gördü olacakları; helal olsun; yine onun altında yazmıştım; psikiyatrist  Özkan Pektaş ?bir anda agresif  olabiliyor; bu birazcık böyle toplumda üzüntü yaratıyor? demişti; bir bilene sormak lazım her zaman; ne demişti Süleyman Demirel; o koca çınar; askerlerimiz ergenekondan içeri atılırlarken; hatta genel kurmay başkanı İlker Başbuğ içeri atılırken; ?her şey bitmiş değil; bu köprülerin altından daha ne sular geçer? diye; geçiyor işte.
***Hepimiz çapulcuyuz; hepimiz ayyaşız; var mı ötesi!!! Sana mı soracağız ne olduğumuzu, ne olacağımızı; sen kim oluyorsun güdük. Benim adıma benim kimliğime, kişiliğime karar verme hakkını sana kim verdi; kimden aldın o yetkiyi; ben vermedim; vermeyeceğimde. İçerim, içmem, doğururum, doğurmam, kürtaj olurum, olmam, kırmızı ruj sürerim, sürmem sana ne; başımı, kıçımı açarım, açmam; sana mı soracağım; ben anamı babamı karıştırtmadım kendime; seni mi karıştırtacağım? Git evindeki karına, kızına karış; bu ülke senin evin, bu ülkedeki yaşayan kadınlar ise senin özel haremin değil; 90 yıldır özgür yaşıyor kadınlar bu ülkede ve özgürce yaşamaya devam edecekler; sen ne dersen de.
Haddini bil erteğen; ki bileceksin zaten; koşullar öyle gösteriyor. Gün bizim günümüz artık; sana bu kadarı fazla bile oldu. Çapulcuyum; sen öyle dediğin için; şerefle başımın üstünde; onurdur; sana kul olmak; önünde boyun eğmekten evladır.
Şükürler olsun ki bütün bu sözleri gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum; alnım ak; son 3,5 yıldır hiç değişmeden; korkusuzca aynı şeyleri söylediğim için; bu sabah ezanıyla başlamadım yani. Sabah ezanı ile başlayanlar ben bunları yazarken neredeydiler?
***Ortalık tava tencere kıvamında; şangur, şungur; kornalar bir yandan; ışıklarını akıp söndürenler; saat 21?i geçti; susurluk eylemine 5 çeker bu eylem; kimse sessiz kalmak, sinmek niyetinde değil; oğlum 17 yaşında; lise 3. sınıfta ve dışarıda; durmuyor; nasıl tutabilirim ki onu; olmak istediği; kalbinin attığı yer orası; Erteğen testislerini koparsın diye mi büyüttüm ben oğlumu; veya oğlu dışarı çıkan; bir ses, bir vücut olmak isteyen her anne; testislerin kopsun inşallah erteğen de nasıl bir şey olduğunu anlayasın; o hastanelerden çıkamaz olasın. Türkiye?yi savaş alanına çevirdin; bunun ahı yanında kalmasın. Aşkımız buraya kadaaar;)))
***Bir millete yıllarca köpek muamelesi yapar, devamlı kışkırtırsan o millet bir gün gelir kudurur ve öncelikle gelir seni ısırır; haksız da sayılmaz hani; bugün; bugünlerde yaşadığımız bu.
Dün hala ?diktatör arıyorsanız bunu söyleyenler geçmişine baksın? dedi; yine Atatürk?ü kastediyor zındık; bir gıdım akıllanma ibaresi yok adamda; nefreti içini bürümüş; devamlı dışarı atamadıkça rahat edemiyor; o geçmişimize bakarak düşürdük seni bu hale zaten.
Dışarıda çocuklar çelik çomak oynuyormuş gibi olanı biteni göremeden; hala, yani dün ?Taksim?e cami de yapacağız? diyor; 5 yaşındaki bir çocuk beynine bile sahip değil; kiminle inatlaştığını sanıyor; veya nereye varacağını? Yap ta gör daha neler olacağını.
Ben büyüğüm, başbakanım; ortalığı biraz olsun yatıştırayım; insanlar boş yere heder olmasın gibi bir tasası bile yok; anlaşılır gibi değil; etrafındaki herkes geri adım attı; özürler dilendi; o atmayacağım diye diretiyor. Öyle olsun; kimin zararlı çıkacağını göreceğiz yakında nasıl olsa; bunların geri dönüşünün olacağından hiç kuşkusu olmasın. Namert ya; er meydanını terk ediyor; bugün yurt dışı gezisi çıkarmış kendine; çocuklarımız nasıl olsa polislerine emanet. Dün çok kötüydü Ankara; kızılay koca bir revire dönüştü; Ayrancı da bile insanları gözaltına almışlar. Nereye, ne kadar yetişebilirler; her ilin polisi o ille anca baş ediyor; dışarıdan yardım alamayacaklarına göre; gaz bombası stokları da tükenmeye başlamıştır artık. Hazine desen tamtakır; yeni gaz bombasına verecek para mı var? Koşullar her halükarda bizden yana.
3 gün önce bir açılış yaptı; mehter takımı ve kuranı kerim okumasıyla; adı okçular tekkesi; onun adına okçular okulu denemiyor mu? Tekke ve zaviye isminin bu millette ne gibi ifadeler uyandırdığını bilmiyor mu? İnadına yapıyor; aklınca bizi bastıracak. Dün bir açılış daha; Osmanlı arşiv binası; millet aya gidiyor; biz yaya; mehter takımından bir farkımız yok; bir ileri bir geri; Osmanlının arşivi olsa ne olacak; yaş 70, iş bitmiş; bizim paramızı ipe sapa gelmez işlere aktarıyor; sonrada vergi üstüne vergi bindiriyor. 480 koltuk tribünlü olimpik yarış sahası, sporcu soyunma ve dinlenme odaları, delegasyon ve hakem ofisleri, fitness salonu, kapalı alan ok atış sahası, ok ve yay imalat atölyesi, idari ofisler, VIP, toplantı ve konferans salonları, şadırvan, hünkar köşkleri, kütüphane, arşiv ve müze bulunan; 18 bin metrekarelik alan kaplayan bir okçuluk okuluna çok mu ihtiyacımız var; insanlar okçuluk öğrendiklerinde ne işlerine yarayacak? 550 yıl önce kurulan okçuluk okulunu canlandırmakta neyin nesi; o zaman lazımmış çünkü okla savaş yapılıyormuş; şimdi ne işe yarayacak? Bu kadar nostalji bize biraz fazla, lüks ve pahalı gelmez mi? İlla bir yatırım yapacaksan git fizik, kimya, astronomi dallarında yap; bugün için bir hayır işlemiş olursun hiç değilse. Babasının parasını harcar gibi harcıyor devletin parasını; gereksiz işlere çar çur ediyor sonrada bindiriyor bize zamları, vergiyi; buna diktatör denmez de kime denir? Hizmetkarımızmış; çok belli oluyor. Hizmetkarlar bu kadar pahalıya patlamıyor bildiğim kadarıyla işverenlerine. Elbette bütün bu açılışlar ?ya Allah bismillah? seramonisi eşliğinde yapılıyor; milletin gözüne batmıyor mu bütün bunlar sanıyor; alışmadık; alıştıramayacaksın; çünkü istemiyoruz böyle ilkel, basit, sıradanlığı ile sıra dışı bir başbakan.
Ben ne taksimde ne de başka bir yerde minarelerle, kubbelerle bezenmiş yapılar içinde yaşamak istemiyorum; ve son günlerde görünen o ki benimle beraber bunu istemeyen bir dolu insan var; modern bir dünyada yaşıyoruz; en azından öyle yaşıyor idik ve öylede kalmasını istiyoruz; cumhuriyetin ilk yıllarında ne binalar yapılmış; hepsi hala sapasağlam; hangisinde kubbe, minare çağrışımı var; baban mı mimardı da mimariye bu kadar taktın kafayı; beyinlerimizi, geçmişimizi ezip silmek, yok etmek istiyor; hazmedemediği; bütün derdi bu.
Hani diyor ya herkese; ?adamın ufku bu kadar? diye; asıl kendisinin ufku bu kadar; geçmişten görüp bildiğine saplanıp kalmış; bir adım ilerisini göremeyen bir zırcahil. Bundan böyle ülkemin yönetimi için bir siyasetçi değil fen bilimleri alanında profesör olmuş insanlar istiyorum; çok ciddiyim; beyin ağırlığının kaç gram olduğunu bilmediğimiz insanlara boyun eğmekten bıkıp usandım artık. Varsa elinde kanıtı zeki olduğuna dair; buyursun gelsin; başımın üstünde yeri var; Emrehan Halıcı olsun mesela; veya onun zeka düzeyindeki insanlar; insan zekasının ne kadar olduğunu eğitimi boyunca kanıtlar zaten. Gürsel Tekin iyi niyetli bir adam olabilir; öylede görünüyor; olmasın; K. Kılıçdaroğlu; iyi niyetli; olmasın; zeki olsun; zeki olduğuna dair elinde bir belgesi olsun; özellikle fen bilimleri alanında profesör olsun ve bu ülkeyi geri götürmek yerine hiç değilse bir adım ileri götürsün. 
***Dünkü haberlerde vardı; gece; yolun karşısında eylemciler var; 2 kişi; polis ?geç, bir şey yapmayacağız? diye sesleniyor; inanıp geçmeye yelteniyorlar; tam o esnada polis gaz tabancasını hedef alıp ateş ediyor; sanki düşmanını hedef alıyor; tam isabet olmadı neyse ki; karşı duvara çarptı gaz bombası; gaz bombaları gaz bombası olarak değil gerçek silah olarak kullanılıyor; mademki gerçek silah kullanıyorlar karşı tarafında kendini savunma hakkı var; herkes gerçek silaha geçiş yapsın; savaşında kendi içinde bir kanunu, kuralı var; savunmasız, silahsız insana ateş etmek hangi savaşın kuralında var; ellerini kaldıran bir insana ateş edilmez; öyle değil mi?; polisin canı can; milletinki patlıcan mı? Alnı, gözü, yanağı parçalanmış insan fotoğraflarıyla doldu taştı ortalık; gezi gazilerimiz var artık; iş daha fazla çığrından çıkmadan o gaz bombası işine bir son verilmeli; bu işin nerelere varabileceği hiç belli değil. 
Ki sıkıştırmalar; kaçırmalar başladı bile. Bugün çukurambarda oldu mesela; gözümün önünde; odtü?lü gurubun önünde giden polis otosunu taşladılar; polis otosu hızlandı ve gitti. Polis kendine düşman mı arıyor? Ya insanlar sıkıştırırsa polisleri; o zaman ne olacak? Herkes can taşıyor; polisinki farklı bir şey mi?
Akköprüye gitmem gerekti; konya yolundan gittim elbette; saat 16.30?da; gidiş yönü rahat; dönüş yönü tamamen tıkalı; o tıkanıklıktan anlamam gerekirdi; anlamadım; unuttum gitti; eski günlerdeki gibi olduğunu düşünerek tıkalı konya yolundan dönmektense kızılaya daldım; trafiğin bomboş olduğunu görünce ne sevindim; kerizler gelmemiş; yollar bana kalmış diye; bol taksi, az sayıda otobüs ve benim gibi yanlışlıkla düşmüş birkaç özel oto vardı; necatibey ayrımını geçince anlaşıldı işin kokusu; Filistin?de sandım kendimi bir anda; yüzü kapalı gençler bana arabamın camlarını kapatmamı; ilerde gaz bombası olduğunu söylediler; kapadım; az ilerleyince kornaya bas dediler; bastım; göbekte yer yer gaz bombaları vardı gerçekten; insanlar öksürüyordu; bana gelmedi gaz; geçtim, gittim.
Doğum kolay değil; bu bir süreç ve böyle yaşanacaksa yaşanacak; bütün dünya yaşadı, yaşıyor bunları; tarihimiz bu tür ayaklanmalar ile dolu. Oldu da bitti maşallah denmemesi gerek; bu kadar basit değil; başlanılan bu iş sonuna kadar götürülmeli; bu iş buralara geldiğine göre demek ki değişmesi gereken şeyler var ve değişecek.
***İş döndü dolaştı provakatörlere dayandırıldı; burada bir provakatör aranacaksa onun başı Tayyip Erdoğan?dır; ondan iyi provakatör mü olur; millet ne dese onun inadına konuşup duruyor; provakatöre niye ihtiyaç olsun ki? Ağzını tutmayı beceremiyor bir türlü; on yıldır çok açılmış; bir anda kapanmıyor elbette. Abdullah Gül?ün ?mesaj alınmıştır? sözüne karşılık olarak ?Sayın Cumhurbaşkanımız ?mesaj alınmıştır? derken neyi kastetti ben bilemem? diye cevap veren biri provakatör değilde nedir? ?Siz 100 bin kişi toplarsanız, ben 1 milyon toplarım? diyen; ?Bizim evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var. ?Aman sakin olun? diyoruz? diyen; ?160 polisim; 60 vatandaş yaralanmıştır? diyen; kendi vatandaşına vatandaşım demek istemeyen bir başbakan gerçek bir provakatördür.
Daha bu işin en başında startı veren o; müftü, mehter takımı ve ?ya Allah bismillah? nidası eşliğinde 3. köprümüz “yavuz sultan selimin” açılışını yaparken ?Taksim meydanında Gezi Parkı?nda şöyle olmuş böyle olmuş. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik? demesiyle; insanları o taraf, bu taraf diye ötekileştirmesiyle; boş yere orada, burada provakatör aramayın; provakatör ortada.
Fatih Altaylı?nın karşısında rahat pozlar veren Erdoğan, Reuters ajansı muhabirinin karşısında sakin durmayı beceremedi; sinirlendi, kızardı, bozardı; kendi söylediğinin dışında şeyler söyleyen kişilere asla tahammülü yok. Herkesi, eyleme katılanları ideolojik olmakla suçlayıp duruyor; lisedeki, üniversitedeki çocuğun ideolojisini sorguluyor; kendi ideolojisiz olarak mı gelmiş bulunduğu yere; bir ideolojisi yok mu; ideolojisi olmak suç ise kendinin neden ideolojisi var? Üstelik o ideolojinin yaptırımlarını bize zorla dayatmanın peşinde. Ona göre karşı ideolojiye sahip olmak zaten başlı başına bir suç.
Bu konudaki en iyi yorumu M. E. Bakanı Nabi Avcı yaptı;  ?Muhalefetin senelerce uğraşsa da başaramayacağı bir şeyi 5 günde başardık. Normal koşullarda bir araya gelmesi düşünülemeyecek birbirinden çok farklı kesimleri, grupları, fraksiyonları toz duman içerisinde birbirleriyle buluşturduk? diyerek. O ?biz? le Erdoğan?ın kastedildiği apaçık; sonuç olarak fatura Erdoğan?a kesiliyor anlaşılan.
Bu ülke demokratik bir ülke ve yine demokrasi ile yoluna koyulacak işler elbette. Ancak çok şeyin değişeceği kesin; Erdoğan?ın eski prestijini ve oy oranını geri kazanması imkansız gibi görünüyor; AKP devam edecekse yolunda Erdoğan?sız devam edecek; Erdoğan?la devam etsin, etmesin AKP için çok şeyin değişeceği kesin; bu ülkenin onların hacı babalarının çiftliği olmadığı artık ortada ve ben bunu sonuna kadar destekliyorum kişisel olarak. 
***Ben bir ağacım; gezi parkının tam orta yerinde duran; gelip görebilirsiniz beni; yıllardır burada yaşıyorum ben; evim, bütün dünyam gezi parkı; hiç ötesine gitmedim gezi parkının; zaten gidemem ki; dedim ya; ben bir ağacım. Ama tam orta yerde olduğum için gezi parkının her yerini görme imkanına sahibim; gezi parkı kocaman bir dikdörtgen şeklinde; kuzeyinde karadeniz; güneyinde akdeniz, Suriye ve Irak; batısında ege; doğusunda İran, Ermenistan ve Gürcistan var. Çok güzel bir park gezi parkı; her yeri ayrı güzel; ama size bir şey söyleyeyim mi; çok kötü söylentiler duyuyorum gelip giden insanlardan; gölgemde oturup konuşuyorlar bunları; karadenizin tam orta kısmındaki kıyısına ve tam karşısına düşen yerde akdenizde nükleer santral yapılacakmış. Bir tane daha yapacağız diyorlar ama yerini söylemiyorlarmış; kala kala ne kaldı; ege denizi; ama onu açıklamaya korkuyor olmalılar; bilirsiniz; egeliler vatan harbinde düşmanı denize dökmüşlerdi; ben görmedim o günleri ama dedelerim, ninelerim anlatmıştı; oradan biliyorum; o yüzden egelilerin hışmından korkuyor olmalılar. Çünkü nükleer santral demek kanser demekmiş;  karadenizde insanlar Çernobil patlaması yüzünden hep kanser olmuş; öyle diyorlar insanlar; yoksa ben nereden bileyim; insanlarda kanser yapıyorsa ağaçlarda neler yapıyordur; keşke dilim olsa da sorabilsem onlara; soramıyorum.
Geçen gün gün konuşuyorlardı; duydum; Reyhanlı’da 50 kişi ölmüş; ben buradan kuş bakışı görebiliyorum elbette ama ayrıntıları bilemiyorum; köklerimden hissettim iki bomba patladığını; çıkan dumanları da gördüm. Şimdiye dek güney doğuda olurdu böyle gürültü patırtılar; tam onlar sustu derken 50 kişi öldü; başbakan Suriye’lileri birbirine düşürmek için silah yardımı yapıyormuş; Suriye’yi karıştıranlara destek veriyormuş, o yüzden gelmiş bu işler başımıza; öyle diyorlar. Ne derdi var ki başbakanın Suriye ile; benim görüp bildiğim hiçbir başbakan başka ülkelerin; özellikle komşularımızın iç işlerine hiç karışmadı; bu başbakan neden böyle yapıyor olabilir; hiç aklım ermedi doğrusu.
Daha neler söylüyorlar inanamazsınız; liflerime kadar irkiliyorum; İstanbul’a 3. köprü yapılacak; bunun içinse 1 milyon 600 bin ağaç kesilecekmiş; yani benden 1 milyon 600 tane; aman Allah’ım; korkunç; daha da beteri artık ormanlarda petrol, maden de arayabileceklermiş; onun için kesilecek ağaç sayısını tahmin etmek bile güç. Şimdiye dek hiç böyle şeyler yapmazdı insanlar; ağacı, çiçeği sevelim diye şarkılar söylerlerdi çocuklar; şimdi ne oldu; neden böyle değişti, kötüleştiler ki?   
Aslına bakarsanız bildiğim; gördüğüm öyle çok şey var ki; insanların eskisine nazaran daha mutsuz, daha tedirgin yaşadıklarını görüyorum örneğin. Gülen yüzlerin azaldığını; tedirgin yüzlerin çoğaldığını; çocukların şen, şakrak şakımadıklarını; çocuk gibi olmadıklarını görüyorum; bu beni çok şaşırtıyor; hiç alışkın olmadığım bir şey bu. Bütün bunlar beni çok üzüyor. 
Size asıl söylemek istediğim şey; bunlardan daha da kötü olanı 1 haftadır bizim parkta olanlar; önce günlerce altımızda uyudu insanlar; çadırlar kurdular; çocuklarıyla birlikte bile geldiler; sonra bizi yerimizden sökmek için kepçeler geldi; altımızda uyuyan insanlar kepçelere karşı durunca siyah giyinen insanlar geldi; yüzleri kapalıydı; bir garipti; göremedim; insanlara ateş ettiler, yaraladılar; ortalığı dumana boğdular; insanlarda, bizde nefes alamaz olduk; bana da isabet etti kaç defa attıkları şey; nasıl canım yandı bilemezsiniz.
“Gezi parkından aldığınız mesaj ne” diye soruyormuş başbakan; bu söylediklerimi ulaştırıverin bir zahmet; belki daha iyi anlamasına yardımı olur gezi parkının mesajını. Sevgilerimle; Ağaç.   
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *