Press "Enter" to skip to content

Gündem 1rr Mayıs’13

***Erdoğan?ın dünürü olan yazar için saygı gecesi düzenlenmiş; dünürünü gençlik yıllarından itibaren tanıyormuş ve o dünürü ömrünün çoğunu hapishanelerde; dgm?lerde ve hakim karşısında geçirmiş; bunu bir yergi değil bir övgü olarak anlatıyor başbakan. Kahramanlık, vatanseverlik profilimiz baştan sona yenilenmiş gibi görünüyor olan bitene bakılırsa. Devlet güvenlik mahkemesinde yargılanmış olmak şan, şeref meselesi olarak görülüyor erdoğan ve onun gibi düşünenlerin nezdinde. DGM?lerde kimler yargılanır; vatan hainleri; işte bu vatan hainleri günümüzün yeni kahramanları. Dünürü gibi ?saygıdeğer? insanlar yaratmak için eğitimde yeni yeni atılımlar yaptıklarını ve inşallahlarla, maşallahlarla bu insanların sayılarını arttıracaklarını da söylüyor başbakan. İşte beni irkilten, tırsıtan taraf bu; adım adım çehremizi değiştirmeyi planlıyorlar ve bunu gerçekleştiriyorlar. Bunda çok mu başarılı oldular; olamadılar aslında; imam hatip liseleri boş kaldı büyük ölçüde ama onlardaki; o düşüncedeki insanlardaki az bir palazlanma bile bizim için mühim olmalı; mühim de zaten; bir avuçken bu kadar başımıza bela açtıklarına göre iki avuca çıkarlarsa neler olur Allah bilir?
Ben burada bir avuç derken Erdoğan?ın %50?lik seçmeninden bahsetmiyorum elbette; o seçmenin büyük çoğunluğunun bu aşırı uçlardan haberi bile yok; onların bir çoğu erdoğanı hala adam zannediyor ne yazık ki; erdoğanın etrafına toparladığı o küçük azınlıktan söz ediyorum.
Evlat alışverişleri; evlilikleri bile fikir alışverişleri üzerine kurulu Erdoğan ailesinin ve o çevre insanlarının demek ki; gençlerin özgürce eş seçme hakları bile yok; sipariş üzerine yapılıyor evlilikler; bu sana uygundur; bitti. Eski usul hayat tarzı; atadan dededen kalma gelenekleri devem ettirebiliyorlar hala; bu kadar tutucu ve gericiler yani. Dünürünü ?cihad meydanının pehlivanı? olarak niteliyor; cihattayız ya; din savaşı veriyor adamlar; bize; biz, dinsiz, gavurlara karşı elbette; bizi nasıl olarak görüyorlar acaba? 
O beni tırsıtan; irkilten konuşma şöyle; Erdoğan, ?Bizim köklerimizi adeta budamak suretiyle bizi aslımızdan koparma gayreti içine girenler oldu ve bunu da başardılar. Şimdi yeniden bir nesil inşa ediyoruz, yeniden bir nesli inşa etmenin kodlarını verdik. Şimdi bu kodlar üzerinde yükselen bir nesil, inşallah onlar Sadık abi gibi, şu anda burada bulunan birçok abimizin, kardeşimizin izinde hikmet dolu ilimle yola çıkarlar, böylece geleceğin Türkiye?sini onlar inşa ederler diye düşünüyorum? diyor.
Anlaşılan o ki Sadık abisi Erdoğan?ın fikir hocası ve salonda pek çok fikir hocası var Erdoğan?ın; bir çantacıda çalıştığı yıllarda cuma vaazlarına katılıyormuş Sadık abisinin; Allah?ım biz ne hata ettikte bu belalar başımıza sarıldı?
Ben burada bunları yazabilecek, düşünebilecek yeterlilikte bir insan olduysam bunu Atatürk?e ve cumhuriyete borçluyum; benimle birlikte özgür düşünebilen bütün kadınların olduğu gibi. Erdoğan?ın çocukları gibi görücü usulü alınıp satılmadıysam; özgürce sokağa çıkıp, özgürce dolaşabiliyorsam, boyunduruksuz yaşayabiliyorsam, yazabiliyor, okuyabiliyorsam, kendi hayatım üstünde söz söyleme hakkına sahipsem; yeri geldiğinde istediğime ?dur, hadi oradan? diyebiliyorsam; aklımın yatmadığı herhangi bir şeye baş kaldırabiliyorsam; hakkımı savunabiliyorsam biliyorum ki sırtımı dayadığım; bana güç veren, beni destekleyen yasalar var ve bütün bunları cumhuriyetle yönetilen bir ülkede yaşamama borçluyum; Doğduğum, büyüdüğüm yerlerden evlilik dışında çıkış iznim bile olmayacaktı; halbuki ben lise bittiğinde düştüm yollara; hayatım için emek verdim ve hala vermem gerektiğinin farkındayım; hiç değilse sahip olduğumuz cumhuriyeti korumak için çaba göstererek. Ve benim hayatta bundan sonraki adımım o haklarımın elimden alınmaması için o cumhuriyeti korumak olacak; cumhuriyetle bu haklara sahip olan her kadın gibi.  
Ben şu an bu hayatı değil de çok daha farklı bir hayatı yaşıyor olabilirdim; Atatürk?ün kadınlara verdiği haklar olmasaydı. Kim bilir hangi köşede hangi hanzoya hizmet veriyor olacaktım; mutsuz, çaresiz; kurtuluş çıkışı olmadan; ölümü bekleyerek; motorize olmuş; otomatiğe bağlanmış bir hayatı sürdürüyor bile olabilirdim; ?mutsuzum; kurtulmak istiyorum? deme hakkı, şansına bile sahip olamayabilirdim; bugün bunu diyebiliyorsam eğer bunu sadece Atatürk?e borçluyum; bunlar insan hayatında öyle büyük nimetler ki; bunu ancak yaşadığınızda bilebilirsiniz. Evlilikler; evlilik boyunduruğu artık ölümüne değil; her kadının hayatı için önünde sonunda bir çıkış kapısı var. 
Kadına cinsel köle olmak dışında bir yaşam şekli hazırlayan ve sunan; böylece Türk kadınını özgürleştiren; kadın olmaktan çok bir insan vasfı kazandıran Atatürk?tür; bunu kim inkar edebilir. Kadına yeni yaşam alanları, hazlar, mutluluklar sunmuştur; mutfak ve ev işleri yapmanın dışında; bu öyle her önüne gelenin yapabileceği bir reform değil; kadını çarşaftan çıkarıp uygar dünya düzeyine getirmek; günümüzde hala bu reformun ulaşamadığı pek çok kadın var üstelik; dar beyinlerin geçit vermediği. 
Ben bu halimle Erdoğan?ın karısı ve kızlarından çok daha mutlu ve özgürüm mesela; istediğimle evlenirim; istemediğimle boşanırım; kendi hayatımı kendim yönetirim; kimse beni istemediğim bir adamın yatağına girmeye zorlayamaz; bunu olabilmesi için kendi rızam olması gerekir; oysa onlar öyle mi; istese de istemese de ona uygun görülen adamla evlenmek ve onunla hayatını tamamlamak zorunda; istediği kadar parası, mevkisi olsun; benden daha özgür ve benden daha mutlu olmaları imkansız. Kadın kadındır; duygulara hitap etmeyen biriyle yaşamanın ne olduğunu onlar kadar ben de bilirim; mutsuz olduğunda insanın kendini nasıl esir olarak hissettiğini; üstelik sahip olunan her şeye rağmen. 
Bu ?bir yastıkta kocamak? temennisi ve mahalle baskısı dolayısıyla kaç kadın mutsuz bir hayatı sürdürdü ve mutsuz bir şekilde öldü. Cumhuriyet eşit haklar getirdi elbette kadınlara ama uygulamada gerçekten bu böyle mi; veya erkekler fırsat veriyorlar mı gerçekten bunun böyle olmasına? Bir ağır işçi olarak çalışıyor kadınlar; evde, işte, çocukta; her alanda; ama bir boşta gezer muamelesi görüp, öyleymiş gibi itelenip kakalanıyorlar. Herkesin şamar oğlanı kadınlar; gelen vuruyor, giden vuruyor. Onca çalışmanın, didinmenin karşılığı olarak mal, mülk edinmek bir yana yediği lokmalar sayılıyor; ?kaşık düşmanı? olarak niteleniyorlar. Kocası ile tam anlamıyla eşit şartlara sahip; eşit şartlarda yaşayan kaç kadın var bildiğiniz? Ki çoğunlukla kocalarından kat, kat fazla çalıştıkları, emek verdikleri de aşikar.  
***Reyhanlı?daki ölü sayısı 50?yi geçti; bizim başbakan hala Banyas?taki bebelerin yasını tutmakla meşgul; Allah?a ne hesap verirmiş Banyas?taki bebeleri görmezden gelirse; Reyhanlı?daki ölümlerin hesabını nasıl verecek Allah?a; kendini haklı çıkarmaya çalışıyor aklı sıra; Allah ile aldatmaya çalışıyor; insanların inançlarını sömürerek üstelik; o ölü ve yaralıların hepsinin ardında Erdoğan imzası var; bunu nasıl inkar edebilir ki? Banyas?ın bebesi Reyhanlı?nın bebesinden daha kıymetli herhalde onun gözünde; pkk?nın bebelerini de unuttu nasıl olsa; varsa yoksa Banyas bebeleri. İlçedeki mobese görüntüleri yokmuş piyasada; vermiyorlar görüntüleri; vermeyen kim; devlet; son günlerde zaten karışıktı Reyhanlı; Suriyeliler ve Türkler arasında sürtüşmeler baş göstermişti; olayı; olay öncesini, sonrasını tam olarak görüntüleyen 1 kamera bile yok; ki bombanın biri hükumet konağı; diğeri postane önünde patlatılmış; en işlek yerler yani; görüntülenememesi imkansız; 2500 Suriye?linin barındığı; sokaklarda rahatça tezgah açtıkları bir yerde ölen 50 kişiden sadece 3?ünün Suriyeli olması da bir başka şüphe konusu; birileri birilerini uyutuyor ama kim kimi; bütün bu bulgular bana Türk devleti-derin devlet-muhalif Suriyeliler işbirliğini çağrıştırıyor; Halep oradaysa arşın burada; pkk sustu nasıl olsa; orta yere bir bomba; hurra; cumburlop Suriye; oyna şıkıdım, şıkıdım; körün dileği bir göz; biri eğri, biri düz.
Başbakana televizyonda edilen ?Allahsız oğlu Allahsız? küfründen sonra yayın yasağı da getirilmiş; oh ne ala; sen çal, sen oyna. 
Reyhanlı?da olayın hemen ardından çekilen görüntüler içler acısı; kömüre dönmüş simsiyah bedenler yerlerde; her yerden dumanlar çıkıyor; ortalık toz dumana boğulmuş; bağıran, çağıran insanlar; dehşet verici; bir Suriye kasabasından farksız. Eğer hedeflenen yapılabilmiş olsaydı Reyhanlıda yaşanan bu görüntüler Ankara?da da yaşanacaktı; yakalananların Ankara AVM?lerinde araştırma görüntüleri yakalanmış; kim bilir kaç katı insan sayısıyla karşılaşacaktık Ankara?da olsaydı!!!! Hala Banyas?ın bebelerine ağıt mı yakacaktı başbakan? Reyhanlı?ya rağmen yakıyor zaten; hiç utanmadan.
Bende olabilirdim Ankara?daki o AVM?lerin birinde; oğlum, kızım, kardeşim veya bir tanıdığım. Reyhalı?da ölenlerin de var bir oğlu, kızı, kardeşi veya bir tanıdığı.
***Erdoğan?cığımız Amerika?ya uçtu; yoğun gündeminden dolayı Reyhanlı?ya şöyle bir olsun uğrayamadan; gitmeyen kalmadı Reyhanlı?ya; bir o gidemedi; çok çalışıyor adam; çok. Obama?nın Erdoğan?dan bir önceki önemli misafiri David Camerun?du; İngiltere başbakanı; Esad?ı halletmek konusunda konuşup helalleştiler; şimdi sıra Erdoğan’cıkla helalleşmekte. Deviremediler Esad?ı bir türlü; bütün karın ağrıları bu; dünyayı avuçlarının içine almak bütün gayretleri, dertleri; Amerika ile İngiltere?nin elbette; yoksa bizim ne haddimize; bize olsa olsa maşa olmak düşer onların yanında. Obama gibi koşar adımlarla havalı havalı merdivenlerden inmekle; onun karşısına oturup onun gibi bacak bacağa atmakla aynı seviyeye çıkılamıyor Obama ile; her ne kadar Erdoğan?cık öyle sansa da.  
Reyhanlı olayı ?hükumet istifa? seslerinin yükselmesine vesile oldu gibi; şimdiye dek hiçbir yerde duyulmamıştı bu slogan; tozlu rafları beklemişti yıllardır; Reyhanlı sokakları bu sözlerle inledi; hatta futbol seyircilerine kadar sıçradı bu slogan.  
***Bir haftalık uyarı süresinden sonra İstanbullulara kemer takmama cezası kesilmeye başlanacakmış; 77 tl; İstanbul?da olması bütün Türkiye?de de uygulanacağı demek; hazineye yine sıcak para gerekti anlaşılan; Amerika?ya gidiş geliş masraflarını çıkaracaklar; para kazanmanın kolay yolunu buldu devlet; bas cezayı, al parayı. 
***Bugün 19 mayıs;  trt?de canlı yayın var; Anıtkabir yakınındaki anıttepe koşu sahasından; spor bakanı Suat Kılıç orada; yabancı gösteri gurupları var; olmayan tek şey seyirci; seyirci sayısı gösterici sayısı kadar olsa olsa; böyle bir etkinlik var ve seyircisi yok; duyurulmamış; tanıtımı yapılmamış. Acaba niye? Gelen ülkelerin hepside Türki cumhuriyetler! Kızların çoğunun başı örtülü; 19 Mayıs?a nasıl yakışan bir görüntü!
Atatürk 19 Mayıs?ı Türk gençliğine hediye etmiş; AKP ise türki cumhuriyetlerin gençlerine kutlatıyor; AKP?nin eğlencesi kendinin olsun; Türk genci akın akın Anıtkabir?i ziyaret etti zaten; televizyonlarda gösterilmese de bu böyle; binlerce genç akın etti Anıtkabir?e; gönlünde Atatürk sevgisiyle; gönlümüz, içimiz rahat!
Bu aralar gündem başlıklarımızdan biri cumhuriyetimizin nerelere dayandığı; başbakanımız Selçuklulara ve Osmanlılara kadar dayandırdı işi; o kadar uzaklarda aramaya ne gerek var; sağır sultan bile biliyor cumhuriyetimizin Atatürk?ün eseri olduğunu; boşuna nefes tüketip durmasınlar. 
***Andımız kaldırılsın diyen münasebetsizler şimdide Atatürk?ün gençliğe hitabesi kaldırılsın diyorlarmış; aşağıya kopyaladım gençliğe hitabeyi; zaman zaman okumak, hatırlamakta fayda var; kulakları ve gönülleri pas tutanlar için birebir; çok değil; günde bir ölçek; iyi gelir;))) Okuyun lütfen; rastlarsanız; hatta rastlarsanız demeyecek tam adres vereceğim; Banu Avar?ın 21 Mayıs tarihli facebook paylaşımında var; ?Türk genci unutmayacak? başlığı altında; izleyin; göğsünüz bir kez daha kabarsın ve bütün milli duygularınız tekrar harekete geçsin; şimdiye dek hep olduğu gibi; ve bu duygunun iliklerinizden, kanınızdan, kemiklerinizden atılmasına, yok edilmesine de asla müsaade etmeyin; bizi biz yapan işte bu duygu; bu birliktelik duygusu; kim ne derse desin; onların söyledikleri sadece bir sinek vızıltısı; tıkayın kulaklarınızı ve yıllardır doğru bildiğinizi okuyun. 
ATATÜRK?ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.     Mustafa Kemal Atatürk
 
Banu Avar’ın paylaştığı gençliğe hitabenin okunduğu paylaşımı bende paylaştım facebook hesabımda; burada durmuyorum da orada geri kalır mıyım; bakıyorum da millet beğenmeye bile çekiniyor; paylaştığım şey gençliğe hitabe üstelik; uyduruk bir şey paylaşsam beğenenler yok oluyor bir anda; ki onların geneli okul arkadaşlarım veya akrabalarım; aşağı yukarı benim gibi insanlar; sanki komünizm propagandası yapıyorum; yazık onca emeğe; öz veriye; “susma; sustukça sıra sana gelecek” demek var onlara; okudunuz değil mi; nasılda bugünleri; yaşadığımız şu anı anlatıyor gençliğe hitabe; 100 yıl öncesinden görmüş gibi bu günlerin geleceğini sevgili Atatürk; kendi savunmasını 100 yıl öncesinden yapar gibi. 
 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *