Press "Enter" to skip to content

Günlük 1s Temmuz’13

Deniz önerileri; kıyıda ve denizin içindeki taşlar fena halde acıtıyor ayağı; ayağı saran plastik bir ayakkabı giymek en iyisi; askı izleri için straplez mayo; bikini tercih etmek; karnınızın durumuna göre kalın veya ince bel kesimli bikini tercih etmek; kremlenirken ayak üstlerini ve koltuk altlarının ön; görünen kısmını ihmal etmemek; ki en çok yanan ve acıyan yerler oralar; yanmadığınızı sanıp daha çok güneşlenmemek; çünkü yanma kendini bir süre sonra gösteriyor; denizden geldikten sonra 1 hafta süresince kararma artıyor; yabancılar çocukları için mayo modasını değiştirmişler; ufak çocuk mayoları diz ve dirseklere kadar kapalı; başlarında ise şapka var; nasıl beyazlar birde; deniz topuna güvenmemek; deniz topu ile denize gitmemek. İçecekleri buzlu içmemek; buzlu geldiyse buzlarını çıkartmak; soğuk sindirim sistemini sekteye uğratıyor; tatilde sindirim sisteminizin iflas etmesini istemezsiniz sanırım; bu soğuk uyarısına dondurmada dahil elbette. Özellikle algida dondurmalar; ne koyuyorlarsa içine erimek bilmiyor; midenizde de aynı şekilde çöreklenip kalıyordur; taş gibi; yaklaşık 1 hafta; ne ileri ne geri; korkunç; bütün sistem iflas durumunda. İçecek tercihini ayrandan yana kullanmak yine sindirim sisteminizin lehine elbette. 
***Filiz Akın?ın yemek kitabını aldım; iyi olduğuna çok emin olduğumdan içine hiç bakmadan; evde karıştırdım; içi boş; yine içi boş bir yemek kitabı; götürüp iade ettim; yerine aldığım Sofra pratik mutfak ve yine Sofra ramazan özel kitaplarının içleri oldukça iyi; dolu dolu tarif var; yeni basılmışlar; üstelik kuşe kağıda.  
***Şubat?ta en iyi film oskarı ve 2 oskar daha alan Argo digitürkte gösterilmeye başladı; izledim; gördüğüm en vasat Amerikan filmlerinden biri.  Ne çekimleri; görüntüleri iyi ne de başka bir yanı. Vasat bir oyunculuk; heyecansız; sürükleyiciliği bile olmayan, seyirciye hiçbir duygu aksettirmeyen sıradan bir film; oskar ödül töreninin ihtişamındaki azalma gibi filmlerinde de iş kalmamış anlaşılan; berbat. Holywood bitme; yok olma sinyalleri veriyor anlaşılan.
İslam dünyasına olan düşmanlığı körüklüyor olması da ayrı bir konu; hollywood aklını islam dünyası ile bozdu son yıllarda. 1. Dünya savaşını; vietnamı; kuzey güney savaşını; Kore savaşını anlatmışlardı yeterince; kendi kötülüklerini; husumetlerini; gözü doymazlıklarını kendileri gözler önüne serdiler yaptıkları filmlerle; şimdi sıra islam dünyasında; oralar yetmedi buralara kadar gözlerini diktiler; gözleri çıkasıca doymazlar. Dünyada yaşama hakkı olan bir tek kendilerini görüyor olmalılar. Amerikalı insan; geri kalan bütün dünya insan dışı bir yaratık Amerika?nın gözünde; asıl insanlıktan çıkanın kendileri olduğunu ne zaman fark edecekler acaba? Bütün dünyayı kendilerinden nefret ettirmeye çalışıyorlar herhalde. Uygar görünümlerinin arkasına saklanarak kendilerini kamufle eden zalimler ordusu Amerika; bütün dünyanın kanını içmeye çalışan koca bir vampir; vampir filmlerini niye bu kadar çok çektikleri belli oluyor; asıl vampir kendileri o yüzden!
***Filmlerle ilgili ayrı bir sayfa yazdım; beğendiğim; beğenmediğim filmler hakkında ?filmler? başlığı altında.
***Enver Aysever; ?popüler kültürün (dinlediğimiz müzik; televizyonların hali; yozluk; kitapların; kişisel gelişim zırvalarının ırzımıza geçmesi falan) saldırılarından kendini korumak yetiyor mu yoksa popüler kültüre karşı bir başkaldırı mı gerekiyor?? diyor; bu söz üzerine hepimizin bir durup düşünmesi gerek sanırım.
***Küresel ısınmayı biliyorduk; şimdi buna bir yenisi eklenmiş; ?küresel loşluk?; bu nedir diye soracak olursanız oluşan hava kirliliği sebebiyle güneş ışınlarının eskisi gibi dünyaya ulaşamaması imiş. 1961?den 1990?a dek güneş ışını miktarında %4 azalma olmuş. 90?dan bu yana kirlilik eskisine göre kat be kat arttığına göre çok daha fazla azalmış olmalı güneş ışını miktarı. Boşuna değil demek ki yaz gününde hava sıcaklığının 40 dereceden bir anda 20 dereceye düşmesi ve soğuğu yaşamamız. İlkbaharın; sonbaharın yok oluşu; ılık güneşlerin kayboluşu; sadece kızgın güneşli vakitlerde güneşi görmemiz; haziran gelene dek bir türlü ısınamayışımız; sonrasında ise kavruluşumuz. Yani bu gidişle bu küresel loşluk sebebiyle nerede küresel ısınma; küresel soğumaya geçiş yapacakmışız gibi görünüyor; bu durum küresel ısınmadan daha vahim olacakmış gibi.
Mersin?de şahit olduğum ufuksuzluğun nedeni de bu olmalı; küresel loşluk; ufuk çizgisini görmem mümkün olmamıştı bir türlü Mersin?de; çünkü orada doğal gaz yok; loşluk olması çok normal; Mersin ve Antalya?da yeterince; eskiden olduğu gibi güneşte yoktu; Ankara?dan çok daha soğuk her iki ilde; eskiden oralar sıcak olurdu; şimdi Ankara oralardan sıcak; çünkü hava kirliliği doğal gazla Ankara?da bir ölçüde olsun engellendi. Gündüz Ak-nkara?da dışarı çıkmak artık akıl karı değil; oysa Antalya?da neredeyse tüm gün denizdeydik; denizin esintisi var orada elbette ama ısıda daha düşük.  
Şimdi bu küresel loşluk ta nereden çıktı diye sorarsanız; tatile gittiğim otelde koca bir güneş enerjisi paneli vardı; otelin ihtiyacının %30?unu karşıladığını; daha fazlasının kurulumunun yasak olduğunu; belli bir kotası olduğunu söylediler; bu doğru mu diye bakarken rastladım. Bu küresel loşluk sebebiyle güneş enerji panellerinin kullanımından endişe duyuluyormuş; güneş ışınlarının dünyaya daha az ulaşmasıyla güneş panelleri kullanılamaz hale gelecekmiş. Şu ana kadar kullanımı sınırlı ya güneş enerji panellerinin; tercih edilmiyor ya; çok yakında zaten kullanılamayacak yani; şimdiye dek onu değil termik, nükleer santralleri kullanıp dünyayı hızla kirlettiğimiz için.
2008?de yenilenebilir enerji yasası çıkarılmış ve dönemin enerji bakanı Hilmi Güler ?Evlerin çatı ve duvarlarındaki güneş pilleri sayesinde, vatandaşımız kendi elektriğini üretecek. 500 kilovata kadar izin almadan üretebilecekler. 500 kilovat 150?i daireyi kapsıyor. Güneş enerjisinden elektrik üretmek içinde Türkiye?nin güneş haritasını çıkarttık. Artık güneş tarlaları kurulacak? demiş güneş enerjisine inanarak; 2011 yılında 38 şehre güneş enerjisi teşviki çıkmış; 2013 yılındayız; geldiğimiz nokta her yere nükleer ve termik santraller yapılması noktası; ne oldu da bu güneş enerjisi hayalleri suya düştü; kimin cebine ters düştü?
Otelde söylenen o kota 500 kilovat kotası olmalı; hiç yoktan iyi. Kur bir kere; çalışsın dursun yıllarca; elektrik faturası bile yok. Ama burada bir ayrıntı atlanmış elbette; bu uygulamanın yani güneş enerji santrallerinin maliyetinin millete yıkılması değil devlet eli ile yapılması gerek; nasıl termik; nükleer santraller devlet tarafından yapılıyorsa öyle. Onları kar amaçlı yapıyor ise devlet tefeci mi; vergilerimiz zaten o işlerin yapılması için toplanmıyor mu?
***Devlet tefeci mi dedim ya; gerçekten olmuş tefeci; hasbelkader; yani benim gibi bilmeden dalış yaptınızsa otobana 5 liralık otoban için cezalı olarak 50 lira ödüyormuşsunuz; ödemeyi ilk 15 gün içinde yaparsanız %25 indirimli; yani 37.5 lira; bu devlet olmuş cidden tefeci. Midas?ın kulakları çınlıyor olmalı bu tefecilik karşısında; geçenden 5 lira; habersiz geçenden 50 lira; oh ne ala!
***?Bir migren krizi sonrasında kahveyi kestim; şarabı da; peynir, ekmek, sevdiğim her şeyi; harika hissettim; kilo verdim; gıdanın ilaç olduğunu anladım; hastalıkların kaynağı duygusal; suçluluk, utanç duyguları; bunları dışa vuramayışımız arasındaki bağlantı; yediklerimizde önemli elbette. Duygusal ve fiziksel sağlık kontrol altında tutulabilir; sağlıklı kalmak için çaba gösterilebilir. Oğlumun ağır bir egzaması; glüten ve süt alerjisi var; çok kötü olduğunda bütün vücudunu kaplayabiliyor; evde yediklerini sağlıklı tutmaya çalışıyorum; ama dışarıda istediğini yiyebilirler; evde glütensiz yediriyorum. Daikon turpu; uzun, beyaz japon turpu; enzim içeriği çok yoğun; bu yüzden sindirim için çok iyi. ince dilimleyip üstüne sake gezdiriyorum. çocuklarım soğuk aldığında oil of oregano kapsülü veriyorum; süreyi kısaltıyor. Kolloidal gümüş spreyi bir virüs kovucu; boğazıma sıkarım; uçak koltuklarına. Uyku için magnezyum alıyorum; sinir sistemini sakinleştiriyor; 300 mg. iyi bir miktar; geceleri alıyorum.? Gwyneth Paltrow
***Şubat 2012 de ölen Whitney Houston?ın ölüm sebebi uyuşturucu sebebiyle boğulmaymış; kokain bağımlısıymış; 48 yaşında ölmüş; yazık. Öldüğü yıl çektiği Sparkle adlı filmde uyuşturucu yüzünden hayatı mahvolan şarkıcı bir kadının annesini canlandırıyor; bize bir şeyler anlatmak istemiş olmalı. 
***Dr. Öz’de gösterilen karın hareketleri;
1. hareket; Ayakta dik durun; eller belde; üst bedeninizi sağa ve sola götürün; düz bir şekilde.
2. hareket; Bacaklar açık; yerinde durarak; bir tarafa eğiliniyor; yandan; iyice; kalkılıyor; diğer tarafa eğiliniyor.
3. hareket; Bacaklar açık; dizler kırılarak yerinden oynamadan sağa, sola dönülüyor; ortada kalkılarak;
4. hareket; ayakta üst beden öne eğilirken bacak düz olarak kaldırılmaya çalışılır. 
5. hareket; dik duruluyor; bacak düz olarak hızlıca kaldırılıyor; iki kez yerinde sayarak diğer bacak kaldırılıyor; istenen sayıda yapılıyor.
6.hareket; dik duruluyor; bacaklar sırasıyla bükülü olarak karna doğru çekiliyor; çekilirken üst; baş öne eğiliyor; istendiği kadar yapılıyor; aynı hareket çapraza yapılıyor; çapraz eğilerek; bacakları yana açarak yapılıyor; üst yana eğilerek;.

7. hareket; Bacaklar açık; bir bacak diğer bacağın arkasına geçerken eğiliniyor; geçtiğinde dik duruluyor. Arkaya adım; ön ayak hizasında; dik; öne adım; eğik; diğer arkaya adım dik; istendiği kadar yapılıyor;
8. hareket; bacaklar açık; tek ayak üstünde bir o yana bir bu yana zıplanıyor; diğer ayak takip ediyor; yine kollarla birlikte; kollar aşağı yukarı çekiliyor;
9. hareket; çabuk ayak; bacaklar açık; ayaklar çok hızlı kaldırılıp indiriliyor; dikiş diker gibi; tıkı tıkı, tıkı tıkı; kollarda aynı anda; aynı hızda yukarı aşağı hareket ettiriliyor; yorulana kadar;
10. hareket; yer hareketi; yapılmak istenirse; yüz üstü el ve ayak üstünde duruluyor; şnaw pozisyonu; ayaklar yavaşça sırayla yukarı adım atar gibi çekilip geri yerine getiriliyor. Hızlandırarak ta yapılabiliyor.
11. hareket; yer hareketi; yapılmak istenirse; sırtüstü yatılıyor; bacaklar bükülü; popo yukarı kaldırılıp indiriliyor.
Bu hareketlerin hepsini bir defada yapmak gerekmiyor; gün boyu aklınıza geldikçe yapılabiliyor; ayakta yapılmaları daha da kolaylaştırıyor ara ara yapılmasını. Yorulmadan; gün içine bölerek; istediğini yaparak. Zaten ilk 3 hareketi yapamamak için hiçbir mazeret olamaz. Kolaydan zora doğru gidiyor; zor olanlar yapılmayabilir veya az yapılabilir; tümüyle tercih sizin. Yanına birde sabahları aç karnına karın masajı eklenirse; bir yakınınızdan istenerek; sonuç çok daha çabuk alınıyor. Karın masajı şöyle yapılıyor; karna zeytinyağı sürülüp parmak uçları ile sertçe düz, ters yuvarlaklar çiziliyor; yukarı, aşağı, sağa, sola itiliyor; 10-15 dakika; çok değil; bittiğinde karnınızı spor yapmış gibi hissetmeniz gerekiyor; çok yumuşak bir masaj değil yani. Eğer miyomunuz varsa miyom olan bölgeye çok baskı yapmamak gerek; ağrıya neden olabiliyor.
Bunların yanı sıra buğday ekmeğini, peyniri, sütü; daha öncede yazdığım yasaklıları yemiyor; çavdar ekmeği, bol zeytin, yağlı kuru yemişler, bol sulu meyveler; sebze yemekleri, salatalar yiyorum; sabahları aç karnına bir parça cevizle bir probiyotik çiğniyorum; durum değişmeye başladı gibi; karında bir düzleşme, toparlanmaya doğru bir gidiş var sanki; sanki;)))   
***Bu devlet tefeci; soyguncu; … ; aklınıza ne gelirse o; adamı sinir ediyor; 2012 Ekimde kırmızı ışık yanarken sağa dönmüşüm; hatırlıyorum döndüğümü; sağa döndüğüm için bir şey olmaz diye düşünmüştüm; bugün cezası geldi; 154 tl; gitti yine babanın kesesinden; fotoğrafını da çekip göndermişler; Allah bin belalarını versin inşallah; gözü doymaz domuzlar; bir şeyde yapamıyorsunuz; görünürde onlar haklı; ama bende haklıyım; cezayı ödeyecek olan yine ben; kahretsin.
Yalnız o kırmızı ışıkta üst ışık kırmızı yanıyor; alt ışık; yana dönüş ışığı sönük; kırmızı veya yeşil yanmıyor. Madem öyle alttaki sağa dönüş ışığını da kırmızı yaksınlar; benim ne suçum var?
***Bu ara cep telefonu ile yakalananlara da fotoğraflı cezalar yağıyor; aklınızda olsun. Yol kenarında bekleşen insanlar çekiyor bu fotoğrafları; pek çok kez gördüm çekerlerken. Yakında sigara da yasaklanıyormuş araba kullanırken; cezası 77 tl; neyse; onu yemeyeceğim kesin. Emniyet kemersiz trafiğe çıkmak artık tarihe karıştı zaten; ceza yiye yiye öğreniyoruz yapacaklarımızı bir bir. Yalnız devletin köşeyi dönme yolu olarak trafiği keşfettiği kesin; çapulcunun alası devlet; eski Amerikan filmlerindeki posta arabası soyguncuları gibi; bir farkı kalmadı.
Gece çevirmeleri de sıklaşmış; oğlum her gece çevriliyormuş eve gelirken; 11’den sonra geliyor; hatta geçen akşam peş peşe 2 kez çevirmişler; iki ayrı yerde; bir taşla iki kuş; hem 4. Murat denetimi yapıyorlar; halkın sağlığı düşünülerek elbette; hemde devletin boş kalan kesesi doluyor.
Eski bir söz vardır; sizde bilirsiniz; zam, zulüm, işkence; işte faşizm; işte AKP; işte Erdoğan. 
***Biraz çarşı pazar gezdim bu ara; buzdolabı araştırması yaptım; kendim için değil; buzdolabı rafları metal ızgaradan cama dönüşmüş; ne kadar ucuz malzeme o kadar kâr mantığı ile elbette; en pahalı buzdolabında bile yok metal ızgara artık; üste para verseniz de bulamıyorsunuz anlaşılan. 20 yıllık white westinghouse buzdolabımdaki tek hasar sebzeliğin üstünde kullanılan tek cam rafının kırık oluşu halbuki; bilmem anlatabildim mi? Hatta kalite düştükçe o cam raf plastiğe doğru evrim geçiriyor. Dolap alacak olan arkadaşımın dolabının rafları da plastik; kalanları demeliyim; çünkü çoğu kırılmış; 1,2 rafla idare edilir hale gelmiş dolap; raflar arasında koca koca boşluklar oluşmuş; o da çareyi yeni dolap almakta bulmuş. 
Miele ve Liebherr marka buzdolapları aynı fabrikada üretiliyormuş; Miele, Liebherr’in iki katı fiyatına satılıyor. İthal beyaz eşya satıcılarının işi sıkıntıda gibi görünüyor; sinek avlıyorlar; eski havaları sönmüş; ülkenin son 10 yılda değişen halini anlamak için onların halini görmek yeterli; insanlardan para çekildikçe lüks tüketimden uzaklaşıyorlar doğal olarak.
Tepe home’un kalitesi İkea’dan çok, çok iyi; fiyatları da aynı; bir fark yok. Eski bol çeşit, zenginlik kalmamış Tepe’de. Abuk subuk fiyatlarda var Tepe’de; Franké mutfak evyesi 3 bin tl; Teka mutfak evyesi 1400 tl; sadece metal yıkama kısmı; kocaman, her yeri metal Liebherr buzdolabı ise 2400 tl; çık çıkabilirsen bu hesabın içinden.
Alınacak olan halı ise elbette gidip İkea’dan almamak lazım; bizim halılarımız ne güne duruyor? Fiyatta da bir farklılık yok üstelik. İkea’nın yemekleri de çok kalitesiz; yenilecek gibi değil; bir kez yemiştim; yediğime yiyeceğime pişman oldum; köfteleri, tavukları kupkuru; bir daha asla yemem. Orada yemeniz gerekirse birleşik binadaki nataveganın yemek katında Kaşık-la’da yiyin; oldukça iyi yemekleri; sulu yemek; kaşık-lanın başka yerlerde de şubeleri varmış. İkea’nın birde o dolaşma sitemi çok gıcık; diyelim ki ben bir parça; belli bir şeyi satın alacağım; bütün mağaza katlarını dolaşmak zorunda mıyım? Sırf o yüzden hiç gidesim gelmiyor İkea’ya; gitmem gerekse bile gitmiyorum; labirente düşmüş gibi; dön, dön dur; ne saçmalık.
Yatak arayıp sormak başlı başına bir meşakkat; ona bak, buna bak adamın aklı karışıyor; arkadaşım med line’den yatak almış; iyi dedi; aradım; med line, bed line olmuş; bende sandım ki biri diğerinin çakması; neye güven kaldı ki; ara ki bulasın; her yerde bed line; med line yok piyasada; bed line’ın fiyatları İşbir’e göre daha ucuz; İşbir’e havasından yaklaşılmıyor; yataşlar da pahalı; yataş yatakta iyi ama karyola; baza için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Visco; kauçuk yataklar satılmaya çalışılıyor daha çok; ancak terletiyormuş; ben sevemedim işbir, bed line tarzı bazalı yatakları; altlarını temizlemekte iş; yatak dediğinin altı yüksek olacak ki kolaylıkla temizlensin; en güzeli bildiğin tahta karyola. İkea’daki karyolalar üflesen dağıldı dağılacak gibi; üstüne yatmaya hiç gelmez; şu an hala kullandığımız; emekliye ayrılacak olan 15 yıllık tepe karyolalar bile onlardan daha sağlam. Tepe’nin eline su dökemez; tercihim tabi ki tepeden yana. 
Alışveriş yasağı var bu ara; biliyorum ama şu an almam zorunlu; belirttiğim gibi 15 yıldır kullanılıyorlar; çökmeleri an meselesi; geçen gün 3 kişi üstündeydik; oğlum, kızım, ben; toplamda yaklaşık 180 kilo;)); gıcırtılar gelmeye başlayınca kalktık. O toplamın çoğunluğu bana ait değil elbette; ikisi eşit; biri onların yarısı;))) 
***Digitürk TMSF’ye geçti beri filmler rezil oldu; pazar filmi keyfi kalmadı; filmlerin hepsi birbirinden kötü; D smart alacakmış söylentiye göre digitürk’ü; bir an önce alsa da kurtulsak; hem D smartta ulusal kanal da var; hiç fena olmaz hani. Yoksa digitürkü kapattırıp D smarta geçmek gerekecek. 
***Fukişima’da nükleer sızıntı denize ulaşmış; engellenemiyormuş; Japonya, japon aklı ve teknolojisi ile bunu başaramıyorsa Türkiye’deki en ufak bir felakette maazallah hepimiz gümbürtüye gideriz; topyekun bütün dünya; o nükleer santrallerin yapımının bir an önce durdurulması şart.
***Yaklaşık yumurta büyüklüğünde bir ametis taş; mor kristal parçası veya ametis takılar yatağınızın başında olsun; evdeki herkes için kişi başı; onlara dokunun; enerjisini alın; korkulu rüyaları; kötü düşünceyi, gerginliği def etmek için birebir. Miyomunuz varsa miyomun olduğu yere koyun; orada tutun ara sıra; veya herhangi bir ağrı. Granat ve ay taşı da miyom için iyi.
***Kara şövalye filminin jokeri Heath Ledger 28 yaşında yanlış ilaç kullanımı yüzünden ölmüş; akıllarda hep yakışıklı olarak kalacak; Şövalye filminde yüzü çok daha anlaşılır biçimde elbette. Uykusuzluk çekiyormuş; gecede iki saat uyuyormuş; Xanax, Valiumi (sakinleştiriciler), antihistaminik, ristomil (uyku hapları), Oxycondin, Vicodin (ağrı kesiciler) haplarını aynı anda fazla miktarda almaktan ölmüş; ayrıca uyuşturucu aldığı video görüntüleri de varmış. Yazık olmuş. 
Hatırlarsınız; Defne Joy Foster içinde önce uyuşturucu denmiş; ilaç ve içkinin birlikte kullanımı ölüm nedeni olarak açıklanmıştı. İlaç olarak alınan şey aynı zamanda zehirde olabiliyor demek ki!
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *