Press "Enter" to skip to content

Günlük 2cc Mart’14

***Şu gençler, bilgisayar oyunları, deccal meselesine yeni bir boyuttan daha bakmak istiyorum; illuminati boyutu; aslında o zaman devam edecektim; kaldı; şimdi devam edeyim; benim deccalde olduğu gibi illuminati konusunda da hiçbir bilgim yok; ancak daha önce oğlumun ağzından duydum; ki oğlum cumhurbaşkanın adını bile bilmez; o kadar ilgisizdir etrafıyla; ama illuminati hakkında bilgisi var; yine o arkadaşımla konuşurken geldi illuminati konusu bugün; onun oğlu da illuminati konusunda bilgiliymiş; hemde epeyce; benim oğlum fazla açık vermemek için benden saklıyor olabilir bilgisini; bu konuda ne kadar tetikte olduğumun farkında; genel olarak bilgisayar oyunu oynayanlarda varmış bu illuminati bilgisi; oyunlardaki sırlar, gizemler illuminatiye açılıyormuş; nasıl oluyor bilemem elbette; bu bilgide küçük oğlumdan.
Gelelim illuminatinin ne olduğuna; vikipedi şöyle diyor; ?zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek yeni dünya düzeninini sağlamak amacıyla hareket ettiği iddia edilen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen; ancak faaliyeti ve varlığı kanıtlanamamış bir yapılanmadır. Bazı komplo teorisyenleri, İlluminati üyelerini ışığın insanları ya da aydınlanmışlarolarak addetmektedirler. Altı çizili yerler dikkatinizi çekmek için; bilgisayar oyunları ile yapılan, zaten bir zihin kontrolü; deccalle ilgili hadislerde ne deniyordu; ?genç güler halde yüzü parlayarak gelir? ; burada ne deniyor; ?İlluminati üyeleri ışığın insanları ya da aydınlanmışlar?; oldukça büyük bir benzeşme; ?monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planlamak? tam deccalin başarabileceği şeyler. Bana kalırsa deccal eşittir illüminati.
İlluminati hareketi 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından 5 kişi ile birlikte kurulmuş; Weishaupt?un söylenişi Whatsapp?a nasıl da benziyor. Gizli yemin ediyor ve üstlerine itaat edeceklerine ant içiyorlarmış. Avrupa?da ilk on yılda 2000?e yakın üyesi olmuş. Pek çok teori dünyadaki birçok siyasi, askeri ve ekonomik olayın sorumlusunu İlluminati olarak gösterirmiş. Komplo teorisyenlerine göre birçok ABD başkanı bu örgüte doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmektedir. Ayrıca birçok tanınmış çocuk çizgi filmlerinde bilinç altı mesajlarıyla beyin yıkama gerçekleştirildiği iddia edilmekteymiş; bilgisayar oyunlarının bir alt basamağı zaten çizgi filmler; oğullarım büyürken birbirlerine kıyasıya vururlardı; çünkü çizgi filmlerde ne olursa olsun canlanıyor; geri kalkıyorlardı; çizgi film gibi görüyorlardı dünyayı; ben bunu ta o zamandan fark etmiştim; azaltmaya çalıştım çizgi film izlemelerini ama olan olmuş; bağımlılıkları başlamıştı zaten. İki küçük çocuğu çizgi film izlemekten ne kadar alıkoyabilirsiniz ki! Hadislerde ne deniyordu; akar?; ve ben onların birinin televizyon, diğerinin cep telefonu olduğunu söylemiştim. 
ABD dolarının arka yüzündeki ?Piramitin içindeki göz? İlluminati örgütünün amblemiymiş. Kimi zaman masonlarla bağlantı halindeymişler, kimi zaman Satanik örgütlerle, kimi zaman ise Nazilerle; duruma ve devre göre; ve hep devletlerin üst kadroları üyeleriymiş; bizde de öyle; üstelik ta Osmanlıdan beri. Adı geçenler şöyle; 1861?de Halim Paşa, 1909 ? 15?te Aziz Ahmet Paşa, 1928 ? 31 ?de Yargıtay Başkanı Fuat Hulusi Demirelli, 1945 ? 55?te Doktor Mim Kemal Öke, 1955 ? 67?de Prof. Hazım Atıf Kuyucak, onun isteğiyle şövalye olan DP milletvekili Ekrem Tok, 1975 ? 84?te Prof. Mukbil Gökdoğan, 1984 ? 95?te Prof. Sahir Erman, 1966 ? 67?de Doktor Enver Necdet Egeran, İçişleri eski Bakanı Şükrü Kaya, Dışişleri eski Bakanı Tevfik Rüştü Araş, Ankara eski Valisi Nevzat Tandoğan, istanbul eski Valisi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Özbekler Tekkesi Şeyhi Ataullah Efendi, Amiral Mehmet Ali Paşa, yazar Servet Yesari, Başbakan Hasan Saka, Devlet Şûrası eski Başkanı Mustafa Reşit Mimaroğlu??
Bunlar illuminatinin üst derecelerine çıkmış isimlermiş; yönetici pozisyonunda olanlar; bu bilgiyi veren kişinin adı ise Aytunç Altındal. Şimdiki zamanda yok mu uzantıları; olmaz mı; Fethullah Gülen, Erdoğan, Gül 1 numaralı şaibeliler. 
Garip; kafa karıştırıcı; değil mi? 
Yani velhasılı; sözün kısası bilgisayar oyunları ile düşünmeyen, sevmeyen, acımayan, merhamet nedir bilmeyen, savaşa ve öldürmeye odaklı; iri yapılı; kaslı görünümde illuminati orduları kuruluyor. 
Bunca etkisi var hayatımızda bu oyunların; biri çıkıp bir laf ediyor mu bu konu hakkında; Erdoğan tablet dağıtırken bahsetti ancak tabletleri de dağıttı; bu tabletlerin dağıtılmasının arkasındaki art niyetin orduların kurulmasına yardımcı olmak olup olmadığını nereden bileceğiz? 100 bin tablet miydi; illuminati ordularına katılmaya aday 100 bin genç daha demek.
Aynayı önce kendine tut derler; benim bilgisayar sicilim çok iyiymiş gibi konuşuyorum; yıllarca alt alta dizilen kağıt oyununu oynadım; adı aklımda değil; solitaire olmayan; oğlumla bilgisayar takışmalarımız başladıktan sonra benim oynamamı emsal göstermesi üzerine yıllarca oyuna elimi sürmedim; oğlumdan oyun oynamamasını isteyebilmem için öncelikle kendimin oynamaması gerekliydi; ta ki 6 ay önce küçük oğlum tablete okey indirene dek; bir, iki derken bildiğin okeyci oldum; her güne döndü iş; her gün saatlerce ve çoğunlukla 2,3 tur; kazan, kaybet, endişelen, geril; başka bir şey yok; iki ileri bir geri; bir gün 500 bin oluyorsun; diğer gün sıfırsın; bir gün 2,5 milyar; diğer gün sıfır; kazanma hırsı sarıyor bünyenizi; aklınız onda takılı kalıyor hep; dönüp dolanıp başına oturuyorsunuz; oynarken karşınızdakilerle kıyasıya kapışıyorsunuz; hayat memat meselesi gibi; ve hiçte saygılı konuşulmuyor çoğu zaman; bunu bile iç ediyorsunuz kendinize; bağımlılık uğruna.
Yıllar önce; 5-6 yıl oluyor; geceleri hiç ışığı sönmeyen yan apartmandaki komşuma niye ışığının sönmediğini sormuştum; ?okey oynuyorum? demişti; saf saf sormuştum; ?iyide hiç taş sesi gelmiyor? diye; sonrada kınamıştım; ?kadına bak; sabaha kadar oyun oynuyormuş? diye; kınama başına gelir derler; şimdi benim başıma geldi; sabaha kadar oynamadım belki ama 1?lere, 2?lere kadar oynadığım çok oldu; ben zaten bilgisayar başında oldukça fazla vakit geçiriyorum; birde üstüne okey eklenince beynime; bünyeme ağır gelmiş olmalı; bundan 2 ay önce şiddetli bir hapşırık sonrası baş dönmelerim oldu; kafamın sağ tarafı bir garipleşti; kulağımda hala hafiften çınlama var; bu çınlama o bilgisayarcı arkadaşımda da var; o da okey oynuyor; en az benim kadar; şimdi birde Candy Crush Saga ya dadanmış; kızında da oluşmuş çınlama; kızı da oynuyor; onlarda tablette oynuyorlar; sanırım bu tabletle ilgili bir sorun; ekrana direkt dokunmakla ilgili olabilir; moseu tutmak gibi değil; akımı direkt alıyorsunuz vücudunuza; ve beyninize; veya gözünü ayırmadan odaklanmakla; aynı problem akıllı telefonlar içinde geçerli; üstelik o iki elinizin içinde; kocası artık ?sinirlerimi geriyor? diyerek oynamıyormuş; oğlanı her fırsatta anlatıyorum zaten; her evde herkes aile boyu oyun bağımlısı.
Dün küçük oğluma verdim tableti ve sildirdim okeyi; kendiniz silemiyorsanız bunu birinden istemelisiniz; başka yolu yok; çünkü o oyun orada durdukça sizi kendine çekmeye devam edecek; ablamın işi bilgisayar başında; bütün gün bilgisayarda çalışıyor ve eve gelince onun da tek yaptığı şey Candy Crush Saga vs. nin başına oturmak; yatma saati hiç belli değil; dün yine o arkadaşımın kaynanası bahsetti; sanırım diğer çocuklarından biri çocuklarına; yetişkin sayılabilecek 2 oğluna bilgisayarı yasaklamış; kaldırmış; şimdi eve gelmiyorlarmış; ?iyi mi etti; etmedi? diyor; her yerde; her evde devam ediyor bilgisayar savaşları; siz siz olun kendinizi uzak tutun; silemiyorsanız sildirin oyunları; ve rahat edin; sigarayı ya içersiniz ya da bırakırsınız ya; onun gibi; ortası yok yani; ?silmeyeyim, az oynarım? derseniz olmuyor; ben çok denedim; her seferinde geri döndüm oynamaya; bağımlılık böyle bir şey; baş dönmesi, kulak çınlaması, hiçbirini umursamayıp 2 ay daha devam ettim oynamaya; oynadıkça arttıklarını fark ederek üstelik; silin; facebook; twitter, okuma; bilgilenme dışı amaçlı olarak kullanmayın bilgisayarları; siz ona değil; o size hizmet etsin.
Hatırlıyor musunuz; uzak doğuda bir yerde bir adam bilgisayar oynarken ölmüş ve uzun zaman öldüğü anlaşılamamıştı; bilgisayar oyun yerinde; internet cafe deniyor oralara; hatta fotoğrafı bile vardı o haliyle; beyin; kalp kurulu bir saat; nerede tık diyecekleri hiç belli değil; aşırı zorlamaya gelmiyor.
Benim oğlum sanıyorum sıyrıldı bu işin içinden ancak bir benim oğlumla iş bitmiyor.
***Kuraklık var dendi; bir dolu yağmur yağdı; kuraklık geride kaldı; şimdi havalar ısındı; dün 22?di; bu benim için parklar vakti demek; Ahlatlıbel, dikmen vadisi ve irili, ufaklı bütün parklar; gerçi kızımında park vakti geçti sayılır; artık 13 yaşında ama o kadar uzun yıllardır gidiyorum ki alışkanlık olmuş; bir olanağı olsa da hesaplanabilse; eminim Ahlatlıbel?e en çok gidenin en az beş katı gitmişimdir Ahlatlıbel?e; ömrüm orada geçti diyebilirim; dün de vadiye gittim; yürümek lazım; Ankara?nın göbeğindeki iki yan yana semtin kavuşumu sağlanmış; sonunda; nihayet; yıl 2014; ayrancı ve dikmen; vadinin üst kısmına ikişer şeritli bir köprü yapılmış; bitmiş bile; sadece üst asfaltının dökülmesi kalmış; seçimlere mi yetiştiriyorlar bilmiyorum; şunun şurasında 10 gün kaldı seçimlere; ancak ne var ki ne ayrancının ne de dikmenin yolları o 4 şeritli köprünün devamını getirecek büyüklükte değil; çankayadan eskişehir yoluna; Eskişehir yolundan çankayaya ulaşımı içeriyorsa; ki öyle olması muhtemel; semt içi yollar bunun için hiç müsait değil; çok büyük tıkanmalar yaşanabilir semt içi trafikte.
 ***http://youtu.be/UgDI0o_4wvU sonuna kadar; Şebnem Keskin söylüyor; ?sadece sen? filminin film müziği olmuş; Ferda Anıl Yarkın?ın eski bir şarkısı; her iki şarkıcıda iyi söylüyor şarkıyı. Klibin başında Belçim Bilgin şöyle diyor sevgilisine; ?ben senin yanında çok mutluyum; hiçbir şeye ihtiyacım yok ki benim?; klibin sonunda ise birbirlerine?sen benim nefesimsin? diyorlar.
Ahhh Belçim ahh; öyle mi söylenir o sözler; hiç mi aşık olmadın; doktorculuk oynadığın arkadaşına söyler gibi!!! 
Şimdi birde bundan 20-30 yıl sonra neler söylediğine bir bakalım; bunları bugün facebookta paylaşanların hepsi arkadaşım, tanıdığım ve hepsi 40?lı yaşların üstündeler; sanal değil; gerçek tanıdık; ve elbette hayat darbeliler; ve hepsi kadın; biri; ?Hayatta kimseye güvenmeyeceksin, demek saçmalıktır inan. Ama kime ?iki defa güveneceğini? hesaplamalı insan.? Victor Hugo; bir diğeri; ?gözden her zaman gözyaşı düşmez; kimi zamanda insan düşer? bir diğeri; ?sıra kendimizi mutlu etmekte:)? başlığıyla ?mutlu olmanın yolunu karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk; yanıldık; Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık..?Cemal Süreya
Tabi bunun bir başka boyutu daha var; 40, 50?den sonra aşkı arayıp bulanlar; yani hala yorgun olmayanlar; herkes bildiği, hissettiği gibi yaşasın; ne denir ki başka! Ben o üstteki durumda takılı kaldım; yorgun ve yalnız; ve sanırım hep öyle devam edecek; ve ben gerçekten ?sonuna kadar geldim aşkın?; Ve sonra bir foton konacak facebooka; son bir fotoğraf; hepsi bu işte. Bundan böyle ne ben birini taşıyabilirim; ne de bu kafayla bir başkası beni; bu çok zor; kimsenin hizmetkarı olamam; çocuklarım hariç; sadece çocuklarım var benim için; mutluluk sebeplerim; gerisi boş; hikaye; salla gitsin. 
***Yaklaşık on gün oldu okeyi sileli; kafam yerine gelmeye başladı; iki aydır iyileşme olmazken şimdi hızla iyileşiyorum; kafamın sağ tarafında gariplik vardı; sağ göz, sağ kulak; bütünüyle sağ taraf; kulağım çınlıyor ve sağ tarafa yatamıyordum; başım dönüyordu; artık azda olsa sağ tarafıma yatabiliyorum ve çınlama neredeyse yok oldu. Okey oynayan o arkadaşımın da kafasının sağ tarafında gariplik varmış; onun da başı dönüyor; kulağı çınlıyor; tablete dokunduğunuz sağ el; ve kafanın sağ tarafı; ilişkili olabilir. Tablet tehlikeli iş. Tablet tehlikeliyse akıllı telefonlarda öyle. Bu aletlerin ilk kullanıcıları olmak münasebetiyle aynı zamanda denekleriyiz de!
***Avrupa yakasındaki bir tip ?benim yağ oranım %12? diye diyip duruyordu ya; eskiden izliyordum; akşam oğlum aradı; yağ oranı %3 çıkmış; çok hoşuna gitmiş olmalı; bana haber veriyor; geçen sene %10?muş; %3?e inmiş; sporcu; ?Türkiye?de kimsede yoktur belkide o yağ oranı? diyor; deli oğlan;))) Kendi büyüdü de aklı büyümedi bir türlü; bu gidişle büyüyeceği de yok! Büyüdü ama çocuk. Annesinin bir tanesi; kaç tane olursa olsun çocuğunuz; hepsi ayrı ayrı bir tane; ama o daha çok bir tane; çünkü ilk göz ağrım. 
71 kiloyla yağı %3?müş; ben onun yaşındayken; yani 19 yaşındayken -40 kiloyla %1 yağ falanımdır; ölçen oldu da ölçtürmedik mi? Tanıyan bile tanıyamıyor; baksanıza!
***Gülse Birsel?in de boyun ağrıları depreşmiş; dün vardı bu konudaki yazısı; bugün baktım silinmiş; meslek hastalığı; aynı meslekteniz ya;))) ?bilgisayar başında çok kalmaktan? ve ?bugünkü yazım onun için kısa? diyor. Boyna ve sonrasında kafaya dikkat. 
***Haşimato; kronik troid hastalığı; tembel gelin hastalığı; belirtileri; yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, kilo verememe, çaresi; salamuralar, şarküteri ürünleri, iyotlu tuz; tuzlu bisküviler yememek; teşhisi kan tahlili ve tiroid ultrasonu. İyotlu tuz kullanıyoruz elbette ancak arada bir iyotsuz kullanmakta da fayda var demek ki!
***Markete bahar gelmiş; bezelye, fasulye raflarda yerini almış; pişirmeden önce 1 gece bekleyeceklerse dolaba koymamakta fayda var; sertleşiyorlar; bezelyenin sezonu kısa; dondurulmuşuda lezzetli değil; şu an için sırık fasulye yerine şeker fasulyeyi tercih etmek; sonra çıktığında ise boncuk fasulyeye geçmek gerek. Bu da benden tiyo;))) Tarifleri yemek; yeni; pratik sayfasında.
***Geçen sene şeker fasulye iyiydi; bu sene şeker fasulyeler kılçıklı çıktı; en iyisi cinsine değil direkt kılçıklı olup olmadığına bakmak.
***Seçim günü 70?li yaşlardaki komşularım 50?li yaşlardaki komşularımın arabası ile seçime gidecekler; daha genç olan olan bayan apartman kapısında yaşlı olan bayanı bekliyor; erkekler arabaya oturmuş; direksiyon başında olan eşi arabanın kapısını açıyor ve ?ne bekliyorsun? gibi bir laf ediyor karısına; ?ne dikiliyorsun orada? diyor yani; belli ki tahakkümcü bir erkek; ???yı bekliyorum? diyor kadın ama bir yandan da tıpış tıpış arabaya yürüyor; oturuyor; beklemeye devam ediyorlar; yaşlı kadın geliyor; gidiyorlar. Döndüklerinde yaşlı kadın beni arıyor; ?seçim yerinin kapısında bir peynirci gördüğünü; tattığını; tadının damağında kaldığını; ancak kocası komşularının yanında ters bir laf eder diye korktuğundan alamadığını; yarım kilo almamı? rica ediyor; ?peki? diyorum. Yarım kilo peynirin lafını edecek bir durumları yok bu arada. 
İnsan ilişkileri; eş; karı koca ilişkileri zor; çetrefilli bir iş; birini idare etmek; hep alttan almak; sensin; canımsın, cicimsin demek; saman altından su yürütmek zorunda kalmak; üstelik 70 yaşının üstündeyken bile; zor iş! Almayayım; kalsın! Özgürlük gibisi yok.
Musevi kökenli genç kadınlar şöyle demiş Ayşe Arman?a; ?inek süt vermez; sen alırsın sütü; sağarsın onu; erkekleri de sağman, eğitmen, yontman gerekir”; bizde eskilerden kalma bir laf vardır; ?ağzımla diyeyim; neremle yiyeyim?; bunları ben cımbızla çeker gibi alacaksam ve bununda farkında olarak alacaksam; ben söyledkten sonra yapılacaksa ne anlamı; kıymeti var ki anlamında söylenmiş bir söz; bana kalırsa da öyle. Tiyolar da vermişler Ayşe Arman?a; ?aklını kullanacaksın; adamı idare edeceksin; sabırlı olacaksın; tahammül edeceksin; planladığın şeyleri adama o düşünüyormuş gibi hissettireceksin; kavgaya girmeyeceksin; münakaşa bile etmeyeceksin; yine kocanın koynuna gir uyu; en fazla sevişmezsin? çok ayrıntılı bu akıl; beni aşar; evlilik konusundaki başarısızlığımın nedeni bu olmalı; tabi bu anlatılanlar başarı ise bana göre  asıl başarı, başarısızlık. Bir evliliği sürdürmek uğruna kendimi, kişiliğimi yok sayıp ayaklar altına almam.
Bunları annelerinden öğrendiklerini söylemişler; kızlarına da öğreteceklermiş;babalarının da karşı direniş olarak oğluna eğitim verdiği veya babasını görerek eğitim alan bir kocaya düşmemiş olmalılar ki bu kadar rahat konuşuyorlar. Ayrıca bir inek olarak gördüğüm birine koca da demem; çünkü ona olan saygımdan çok kendime olan saygımı yitiririm; ama bazen şartlar buna zorluyor olmalı demek ki kadınları. Kimliğini; kişiliğini unutup farklı bir kimliğe bürünmeye. Haksız da sayılmazlar belki; sonuç olarak erkeklerde kadınları sağmıyorlar mı; etinden, sütünden, yağından faydalanmıyorlar mı; belkide onların bakış açısıdır doğru olan; aslında bir alışveriştir hayat; kim bilir?
Bu alışveriş hissi son on yılın ilişkilerinde daha belirgin; “ne kadar alırsan; ne kadar para harcarsan o kadar becerikli; yetenekli bir kadınsın” düsturu hakim; sömür, sömür, sömür; bir on yıl daha geri gittiğimizde paylaşma; acıma; karşındakini yok etmemeye çalışma; yaşatma duygusu hakimdi halbuki; zaman bunu değiştirdi; hangisi doğru; her ilişki kendi içinde belirler ancak eski kafalı olduğum için her şeye rağmen eskiden olan derim ben. İnsan olmanın en önemli duygusu merhamet. Minnettar olma; müteşekkir olma duygusu ile karşılık bulması koşuluyla elbette. Bu koşulun aranmayacağı tek durum anne, baba ve çocuklarınıza karşı; onlarınki karşılıksız ve sonsuz.
***Bir komşumla konuşuyorum; erkek; emekli bir bey; üst ve alt komşularının ufak çocuklarının gürültüsünden çok çekti; “birde bu çocukları serbest büyütme diye bir şey çıktı; kimse çocuğuna karışmaz oldu; terbiye, disiplin denen bir şey var; olmazsa böyle olur” dedi. Şu anın 3-5 yaş altı çocukları için oldukça geçerli bu; yine bir başka eski komşum anlatıyor; kadın; gelini 2 yaşındaki torunuyla baş edemiyormuş; dede, nine bütün aileyi hizaya getirmiş bebe; dur, yapma demeden çocuk büyütmek ideali uğruna olmalı da nasıl olacak; sen bugün dur demezsen bir gün hayat veya birileri dur deyince daha çok bocalamayacak mı; ki illaki olacak bu; dur denmemiş bir sınıf dolusu çocuğu bir arada düşünebiliyor musunuz; al sana ömür boyu uyumsuz; mutsuz bir insan; dur, yapma demeden çocuk nasıl büyütülür bir fikrim yok; benim iki oğlumun arasında sadece iki yaş vardı ve dur, yapma demeseydim çok kötü şeyler olabilirdi aralarında.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *