Press "Enter" to skip to content

Günlük 2h Ağustos’14

***Yazla birlikte gelenlerden biride yiyeceklerdeki bozulma ihtimali; bilinen belli başlı yiyeceklere karşı tedbirliyiz zaten de sinsi; kendini belli etmeyen bozulmalar var; bunların başında beklemiş patates ve dolmalar; dolma içleri geliyor; pilav kolay kolay bozulmuyor da iç olarak hazırlandığında çabuk bozuluyor; ikinci günden ötesi tehlikeli; patates içinde aynı şey geçerli; özellikle patatesli börekler, gözlemelere dikkat. Rengi değişmiş; beyazlamış çikolata içinde aynı şey geçerli.
Eskiden; çokta eskiden değil aslında markete gittiğimde et, tavuk, balık alışverişini aynı anda yapar; sırası gelince pişirirdim; artık öyle yapmıyorum; her gidişte 1 cins et; 1 güne yetecek kadar; et beklediğinde hem lezzeti kaçıyor hemde bir anda birkaç tane alınca çok fazla et yenmiş oluyor; üstelik birde bakteri üretme derdi var; rengi, kokusu değişiyor; ne gereği var; et marketten bir yere kaçmıyor ya; her gittiğimizde var; en iyisi bir et alışverişi, 1 günlük et ihtiyacı; ikinci günde başka bir şey yemeli; hep et yemek çokta iyi değil zaten. Birde o plastik tabaklara sıkı sıkıya sardıklarında daha çabuk bozuluyor etler; ben kağıda sarmalarını rica ediyorum; öyle çok daha sağlıklı; diğer türlü hiç hava almıyor çünkü.
***İstanbul felaket diyarı oldu; 20 metrelik bir ağaç devrilmiş; iki kişi yaralanmış; İzmir?de selde sürüklenen bir genç ölmüş; şaka gibi; sellerin, hortumların daha da artıp şiddetleneceği söyleniyor, küresel ısınma dolayısıyla. ?1994?ten beri bu iklim değişikliği oluyor. Akdeniz havzası ısındı. Soğuk ve sıcak hava Türkiye?nin üzerinde birleşiyor ve bu tip olaylara neden oluyor. Bu durum giderek artan bir şekilde olacak. Bizde küçük tayfunlar da başladı. Hortum çıktı. Çok sıkı bir evreye girdik diyebiliriz.? deniyor.
Ankara sokaklarındaki mazgallar çalınıyor; yerine mazgal konmak yerine üstleri betonla kapatılıyor; öyle bir selde Ankara?da neler olur acaba? 
***Birilerinin daha başına gelmesin diye yazıyorum; insanların google?da ne arayıp soracakları hiç belli olmuyor; sivilce, akne için yaygın olarak kullanılan tetradox adlı antibiyotik mideye yapışabiliyor ve hasar veriyor; 1 hafta yemek yiyememe, sıvı beslenme, antiasit, mide yarası iyileştirici ilaç derken ancak geçiyor; doktor ilacı yazarken uyarıyor aslında suyla içtikten sonra bir lokma ekmek yiyin diye; kullanılacaksa öyle kullanılmalı.
Doktor midede ne olup olmadığını anlamak için endoskopi önerebiliyor; hatta bayıltarak endoskopi; hiç çekici değil; tetradox kullanılıyorsa ve midede; midenin üst kısmında bir acı, ağrı varsa; kan değerlerine de bakıldıktan sonra ilaç tedavisine geçilebiliyor; endoskopi şart değil; en azından böylede olabildiği denendi.
Mide bozukluğu sanılan şey oymuş.
***Yeni bir dünya; yeni bir bakış açısı ve yeni diziler; fragmanları yayınlanmaya başladı; eylülde başlayacaklar; star kanalındakinin fragmanında poşulu gençler var; bir tanesi ?anne ben dağa çıkıyorum? diyor; akıllarınca dağa çıkmak ak?landı ya; hemen üstüne atlamışlar; yakında kahraman olarak bağrımıza basacağımızı falan sanıyorlar; kanal d?dekinin fragmanında çok belirgin olarak ?bize Allah yeter? yazısı var; bize Allah yeter, yetmez; burada irdelediğim bu değil; o sözün dizinin alt yapısına yerleştirilmiş olması; star?dakinin benim tarafımdan izlenme şansı asla yak; izlemem; kanal D?dekininse cemile ve sonerin hatırına bir defalık bakılma şansı var; eğer o tema işlenmişse gerçekten; din sömürüsü yapılıyorsa onuda izlemem.    
***Bugün izlediğim bir filmde; ki pek çok film gerçekte olanlardan yola çıkılarak yazılıyor; çekiliyor; doktor kalp hastası kadının önce ayak ve bacaklarındaki şişlik durumuna bakıyordu; yani birincil olarak dikkat edilmesi gereken şey bu; ayak, bacak şişliği; ödem falan deyip geçiştirmemek gerek; kadının bir diğer şikayeti ise; kalp nakli yapıldıktan sonra; dişlerini fırçalarken diş etlerinin kanamasıydı; diş-kalp ilişkisinde şimdiye kadar bildiğimiz diş çürüklerinin kalp krizlerine yol açabildiğiydi; filmde olan tam tersi bir gelişme; kalp rahatsızlığının diş eti kanaması sebebi olması; bu durumda sebep sonuç ilişkisi yer değiştirmiş oluyor; google?dan baktım;

?Diş eti iltihabı, diş kaybı ve diğer ağız ve diş hastalıkları, kalp hastalıklarının artmasında ciddi risk faktörü oluştururlar. Hastaların kalp rahatsızlıkları, kaybettikleri diş oranında artar. Diş hastalıklarının tedavi edilmesiyle kalp hastalıklarında iyileşmeler görülmüştür. Diş eti hastalıkları nedeniyle bakterilere maruz kalan insanlarda, kalp-damar hastalığı görülme riskinde artış gözlenmiştir. Kanayan diş etleri, ağız kuruluğu, çürükler ve mantar enfeksiyonları diyabetin ağızdaki belirtileri de olabilir. Ağız ve Diş sağlığını koruyarak,kalbi korumanın 5 yolu; 1) Florlu diş macunlarıyla dişlerinizi her gün iki kez fırçalayın. Her 3-4 ayda bir diş fırçanızı yenileyin. Uzun süre kullanılan diş fırçaları bakterileri barındırabilmektedir. Diş fırçalama ve temizliğine her gün ayıracağınız birkaç dakika, belki de kalbinizi koruyarak ömrünüzü uzatabilir. 2) Diş aralarınızı her gün 1 kez diş ipi ile temizleyerek sağlıklı dişetlerine sahip olabilirsiniz. Düzenli fırçalama ve diş ipi kullanımı ile dişeti iltihabının önüne geçebilirsiniz. 3) Yılda iki kez diş hekimine giderek genel ağız muayenesi ve diş taşı temizliğini ihmal etmeyin. Hekim, sizin fırçayla temizleyemediğiniz diş taşlarını temizleyerek sizi diş eti hastalıklarından korur. 4) Sigarayı bırakın, sigarayı bırakmak sizi kalp damar hastalıkları, diş eti problemleri ve ağız kanserlerinden korur. 5) Akut eklem romatizması geçiren hastalar, yapay kalp kapakçığı taşıyan hastalar veya kalbinden operasyon geçirmiş hastalar, riskli hasta grupları olduğundan ağızda yapılacak işlemler öncesi hastanın antibiyotik koruması altında olması lazımdır. Hekiminizin size verdiği ilaçları düzenli kullanın, kendinizi iyi hissediyorsunuz diye ilaç kullanımını bırakmayın.?

deniyor. Filmde nakil yapılan bütün hastalar yürüyüş yaparak iyileştiler; kalpleri normale geldi; demek ki yürümek; yürüyüş yapmak bu kadar önemli ve şart; şu bilgisayarlara, televizyonlara ayırdığımız zamanın ?bir kısmını? da yürüyüşlere ayırabilsek keşke! 
***Bir manyak var; facebooka dadanmış; günlerdir her gün bir başka reklamı çıkıyor sayfamda; yorum yapmamak; ?anlarsınız ya?; için zor tutuyorum kendimi; bari buraya yazayım; estetik doktoruymuş; adı Ege Özgentaş; işsiz; facebooka kadar düşmüş iş yapabilmek için; bugünkü haberi şöyle; 

Yapılan istatistikler tüm dünyada 18 yaş altında estetik ameliyat için başvuranların sayısının arttığını ve hatta 18 yaşın altında yapılan estetik ameliyatların da arttığını göstermektedir. Örnek olarak yağların vakumla alınması (liposuction), burun estetiği (nazoplasti) ve meme büyütme (silikon protez) ameliyatlarını gösterebiliriz. Giderek artan bu eğilim bazı ülkelerde 18 yaş altındakilere estetik ameliyat yapılmasını yasaklayan kanunların çıkartılmasına yol açmıştır. 

Bu haber estetiği övmek mi yoksa dövmek mi anlayamadım doğrusu; devletler estetiğin sakıncalarını görmüş olmalılar ki böyle bir yasak getirmişler; bunun nesi övgü? 
Öyle çok dengesizlik var ki buraya da yazmasam ne yaparım bilmiyorum; çat diye orta yerimden çatlarım herhalde;)))
***Bir manyak daha var; manyaktan bol ne var; bu da sokakta; on gündür falan sokakları arşınlıyor; vvıııınnn diye bir sesle; her gece ondan sonra başlıyor; canı ne zaman isterse bırakıyor; gece 1,2 ye kadar; evimin önünden de geçiyor ara sıra; ortalık sarsılıyor sesten o geçerken; caddeden geçiyor olsa bile çok rahat geliyor sesi; kaç gündür tetikteyim; plakasını alabilmek için elbette; önceki gece oğlum yakalamış plakayı; aradım 155?i verdim plakasını; dün gece ses, seda yok; rahatlık; oğlum bakmış geçerken; geçen yaz da şikayet ettiğim adammış; arabayı değiştirmiş; geçen sene şikayet ettiğimde de anında kesilmişti sesi; sanırsınız dağın başında yaşıyorum da bir ben rahatsız oluyorum o sesten; başka insanlar niye şikayet etmiyorlar anlamıyorum doğrusu; Allah zeval vermesin asayişimize; devletimize; polisimize; bir olmasalar nice olur halimiz; delileri dinle dur işin yoksa.
Ben burada bir arabanın sesine tahammül edemezken Antep, Kilis, Hatay, İskenderun?dakilerin Allah yardımcısı olsun. 
***Bugün diş doktorundaydım; kalp hastasının diş eti kanamasını kan sulandırıcı kullanmasına bağladı; mantıklı; her ne olursa olsun dişler kıymetli; sağlık, görüntü ve para açısından; bir adet implantın bin ? bin beş yüz liradan fazla rakamlarla telaffuz edildiği ve çekilen zahmeti düşünülürse diş doktoru ziyaretlerini sıklaştırmakta ve kökü sağlam olan; hala yaşayan her dişi çok iyi korumaya almakta fayda var. Canım acıyacak diye diş doktoruna gitmemek cahilliye döneminde bırakılması gereken bir düşünce. Diş teknolojisindeki ilerleme insan hayatını uzattı diyede düşünülebilir; gereken bakım yapılıyorsa elbette; çünkü ne kadar diş kaybı varsa; yani ne kadar çürük yaşanmışsa kalp krizi riski o oranda artıyormuş; daha Türkçesi kalp krizinden ölenlerin diş kaybı fazlaymış.
Ara ara tazelemek lazım bu bilgileri; bazı şeyler gözden kaçabiliyor;diş fırçası değiştirme, diş ipi kullanma; dikkat edilmesi gereken hususlar; arabanın bakımı, buzdolabının temizliği unutulmuyor da asıl gerekli olanı unutabiliyoruz bazen; materyaller kendimizin önüne geçebiliyor. 
***?İplik markası Ören Bayan?ın eski sahiplerinden Jak Karako (77) ile eşi Georgia Karako (69), Beşiktaş?taki lüks sitedeki yer alan evlerinde ölü bulundu. Jack Karako ile Gerogia Karako çiftinin evinde hizmetçi olarak çalışan Özbekistan?lı hizmetçilerin katil zanlısı olduğu, emniyet görevlileri tarafından tutuklandığı bildirildi.?; bu bugünkü haber; gelelim benzer haberlere; 19 şubat 2013; ?Malatyalı işadamı Sabri Özel?in lüks villası, yabancı uyruklu bakıcıları tarafından soyuldu. Özel?in eşinin soygun sırasında ilaçla uyutulmak istendiği, bebeğinin de ölümden döndüğü bildirildi?; 5 ocak 2009; ?Büyükçekmece?de iş adamı İsmet Hacıbeyoğlu?nun evinde 3 yıldır hizmetçi olarak çalışan Gürcistan uyruklu Giorgi Morchadze ile eşi Rusudan Lezhava, evdeki kasayı soyarak 12 kg altını alıp kaçtı?; 31 Temmuz 2008, ?Heybeliada?da bir villada 15 yıldır yardımcı eleman olarak çalışan Hatice K., villadan döviz ve milyonlarca YTL çaldığı iddiasıyla çıkarıldığı adliyede tutuklanarak ceza evine gönderildi?; 23 şubat 2008; ?Sarıyer, Zekeriyaköy?de bir villada çalışan Moldova uyruklu bahçıvan, 500 bin dolar değerindeki ziynet eşyası ve paraları alarak, ailesi ile birlikte yurtdışına çıkmak üzereyken, polis tarafından yakalandı?; 22 haziran 2014; ?Beykoz?da, iş adamı Hakan Okutgen ile eşi Neslihan Okutgen, evlerinde çalıştırdıkları Gürcü hizmetçi tarafından soyuldu??
Vaka çok yani; en tehlikeli olan burnunuzun dibinde olan. Paran varsa ortaklarında var; müsaadeli olan var; ama müsaadesiz olan da var.
***Ören bayanın sahiplerinin cenazesine katılanların görünümleri ilginçti; yaşlı başlı bayanlar; kiminin yapılan uygulamalardan dudakları pörtlemiş; konuşurken dudak yalpalıyor; bir o yana, bir bu yana gidiyor; kimininse yaşlı bir yüzde muhteşem sexi dudakları var; hiç olacak şey mi; komik. Paranın birde böyle ortakları var; hissettirmeden sızdıranları; şu çıplak kralın hikayesindeki gibi; ortada yapılan, düzgün olan, düzeltilmekten öte bozulan bir yapı var ancak üstüne birde para alıyorlar. Paranla rezil olmak bu olmalı.
***Bugün öğlen saatinden akşam saatlerine kadar helikopter sesi dinledik; bir film vardı; adam alarmı çalan her arabayı evinden çıkıp parçalıyordu; ona döneceğim yakında; bir ara 155?i arasam dedim; baktım olmayacak iş; vazgeçtim; kimi kime şikayet edeceğim ki; ama abarttılar biraz; 5 saatte bir adamın peşinde gezilir mi; oğlum ?helikoptercinin geziden beri canı sıkılmıştır? dedi; haklı olabilir;))) bir senedir duymamıştık sesini; öldürülen adam bonzai satıcısıymış; 99?dan beri hapisteymiş; 7 ay önce çıkmış; eğlence yerlerine zorla bonzai sattırıyor; satmayanların dükkanlarını kurşunluyormuş; bildiğin harami; iki araba ile kendini izleyen polis arabasını çapraz ateşe almışlar; burayı Texas falan sandı galiba; polisin sonu mu var? Gelin beni öldürün demiş açık açık. Olan yaralanan polisler ve ailelerine oldu.
Kara para aşk, alın yazım, kurtlar vadisi pusu, ulan İstanbul, anasının oğlu, Ankara?nın dikmeni, güllerin savaşı, küçük ağa, arka sokaklar; bunlar sadece kanal D?nin dizi adları; diğer kanallarda bir o kadar benzerdir eminim; içerikleri de adları ile benzer; bu kadar kültür yozlaşmasından sonra birilerinin buraları Texas sanmasından daha doğal ne olabilir? Önce bozulmayı fişekleyip ardından vahlanmanın bir alemi yok; o dizilerde saygı, sevgi, bir oluş, birliktelik duygusu yok gördüğüm kadarıyla; hep bir karşı oluş durumu var; çarşı, herkes ona karşı; biz böyle millet değiliz ki; sayarız, severiz, hoş görürüz, kucaklarız; biz Amerikalı değiliz; ki aslında onlar bile öyle değil.
Onca helikopter sesinden sonra akşam balgat; Ceyhun Atuf Kansu caddesinde yemek yedik; o cadde boydan boya lokanta; mangalcı dolu; özellikle üst kısmı; seç seç beğen; kızımla baş başa; abiler bizi ekiyor; kızımda beni ekene kadar birlikteyiz; ilk kez makyaj yaptı bugün; hafif eye liner, rimel, far ve ruj; yemek boyunca onu seyrettim; bir sanat eseri büyütmüşüm de haberim yok; sadece ben değil; benden önce evden çıktığımızda bir arkadaşım; bayan; gözlerini alamadı; benimle konuşmak yerine kızımı seyretti; övgülü sözler eşliğinde; yemekten sonra Taurus?a gittik; küçük oğlumda bize katıldı; bu seferde o alamadı gözlerini kızımdan; ilk makyaj şaşkınlık yarattı hepimizde; aslında küçük yaşta makyajı sevmem; hoşlanmam ancak söz konusu olan kızınız ve onun bir an için bile olsa mutluluğu olunca akan sular duruyor; acısı acınız; sevinci sevinciniz; anne, kız ilişkisi çok farklı.
Ankara?nın ve benim son gözdem Taurus; çocuklarım küçük diyorlar ama bana göre iyi; Panço çocuk giyim bu yıl atılım yapmış; yazlıkları; ki indirime girmiş; çok hoş ve kaliteli; fiyatları da iyi; indirimde 25 lira civarında;çok beğendim; bu yaz bakmamıştım; şimdiye dek hep bir şey bulamadığım için bakma gereği duymadım; bugünde yine bir şey bulamam ümidiyle girdim ama öyle olmadı; şu durumda çocuk giyimde bana göre bir numara; geçen seneler girdiğimde alacak bir şey bulamazdım; bu sene hepsi birbirinden güzel; seçmekte zorlandım; gerçi kızım artık giyemeyecek çocuk giyimden; bu sene son senesi sanırım; 13 yaşında; C?viz?in balkonu esintili; serin; yaz akşamlarında oturmak için birebir; dondurması da güzel; mado?nun dondurması da güzel; kızıma kalsa dondurma yerine pasta yer ama her pasta yiyişinden iki gün sonra sırtında sivilce çıktığı için yiyemiyor; oğlum bu açıdan zaten sakıncalı piyade;))) 
AVM tecrübelerimi de aktarmalıyım ara sıra;))) mefruşatta en iyi linens(taç) (kentpark?ta var) ve madame coco; (Taurus?ta; Cepa?da var; kızılay?da da açılmış dediler) en kötü ise English home; (her avm?de var); çarşaflarını bir defa yıkmak yeterli kalitesizliğini görmek için; havluları emici değil; home sweet home ne iyi ne kötü; (kentpark ve ankamall?de var) penye tişört ve eşorfmanda en iyi yine nike; (her avm?de var) seçilmeli; pamuk olup olmadığı; pamuk kalitesi iyi kontrol edilmeli; çünkü çok naylona kaydı nike; birde USATF yazmışlar yeni ürünlerine; hiç hoş değil; ben almam; çünkü giyemem; üstünde USA yazan bir giysi giymem; natavega ve forumdaki nike mağazalarının fiyatları daha düşük ama daha dikkatli seçilmeli; çok naylon var oralarda; geçen gün 30-40 liraya erkek tişörtleri aldım natavega?dan oğullarıma; hiç kötü değillerdi. Spor ayakkabıda da nike tek seçenek gibi; büyük oğlum bir nike ayakkabı aşığı; almaya doyamaz bir türlü. Ayakkabıda camper iyi; rahat ayakkabı; ancak biraz pahalı; normalin üstü yani; panora ve cepa?da mağazaları var; deriden de pahalı ama iyi; ankamall ve kentparkta mağazaları var; gon deri (seza deri) kötü bir ayakkabı markası; anlayacağınız Ankara kazan, ben kepçe;))) Oldum olası;))) Bu hayat böyle geçer;))
***İstanbul?u susuz günler bekliyormuş; önümüzdeki 2 ay yeterli yağış düşmeyecekmiş İstanbul?a. Hortumlarda bekleniyormuş; yaz mevsimi Türkiye genelinde kasım ayına kadar sürecekmiş.
***Okullar yaklaşıyor; alışverişte hızlandı; iki gün üst üste AVM;(  bugünde Panora?daydım; ne alsan bir hediyesi; olmadı indirimi var Panora?da; o da olmadı her 250 tl?ye araba çekilişi; mini cooper; Panora daha fazla boş kalmamak için rekabeti arttırıyor anlaşılan; birde şu asansör işini çözebilseler iyi olacak; iniş-çıkış meşakkat; birde dolu olsa hiç çekilmez asansör işi; -3; -4 otopark katlarından üst katlara çıkan asansör bile yok; yürüyen merdiven tek seçenek; hadi o da önemli değil; üst katlar çok dertli asansör açısından; Suat Kılıç ta panoradaydı; oğlu ve bir gençle daha; oğlum oğlunu tanıdığı için biliyorum oğlu olduğunu; yoksa nereden bileyim; bir zaman aynı okulda okumuşlar; yeni kabineden umudu yok anlaşılan; bu siyasi trafikte; tamda yeni kabine kurulurken panorada olduğuna göre. Kilo vermiş; kirli sakal bırakmış ve spor giyinmişti; havası yerindeydi yani; boy 1.70; hava 1.90 havası; yürüyüşü basketçiler gibi; hoplaya zıplaya; görende nba takım kaptanı zanneder; çekingendi yalnız; tanınabilme kuşkusu çekingen yapmıştı; hiç rahat değildi; hiç hoş bir durum değil gerçekten; tanınabilme riski yani; benden başkada tanıyanı çıkmadı; yazık; ne çabuk unutuyoruz her şeyi; oysaki bakanlığı bırakalı 1 yıl ya oldu ya olmadı; o havasından dolayı almış olmalı spor bakanlığını;))) o hava diğer akp m.v. yok ne de olsa. 
Akp?de yokta diğer partilerde var mı; onlarda da yok; meclisin hepsi müzelik; tarihi eser değerinde; oraya bir reform gerek; içleri geçmiş; kadınların yine mihrap yerinde de erkekler dökülüyor; meclisin gelmiş geçmiş en yakışıklı ve gösterişli erkeği Deniz Baykal oldu şimdiye dek; bana göre; ben çocukken; 8-10 yaşlarındayken yaşadığım yere gelmişti; fotoğraf bile çektirmiştik; çok yakışıklıydı; hala yakışıklı; yani bundan 40 yıl önce Deniz Baykal yine Deniz Baykal?dı; 40 yaşındayken partide etkili bir isimdi; enerji bakanıydı; şimdi yeni yaşlara, yeni gelenlere pek yer yok mecliste; ee; havada o oranda düşük elbette;)))  

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *