Press "Enter" to skip to content

Gündem 1vvv Eylül’13

***Bu yılki öğretmen atamalarında 5 bin 184 din dersi öğretmeni; 5 bin 34 İngilizce öğretmeni; 3 bin 584 matematik öğretmeni, 2 bin 628 rehber öğretmen; 420 Almanca öğretmeni; 125 Arapça öğretmeni için kontenjan ayrılmış; fransızca için hiç kontenjan ayrılmamış; Arapça Fransızcadan daha yaygın; daha global bir dil herhalde; ilahiyat mezunları ihya edilmeye çalışılıyor; aman açıkta kalmasınlar ki imam hatiplere talep daha çok artsın; en büyük ihtiyacımız din öğretmenleri zaten.
Oğlumun dershane fizik öğretmeni de girmiş sınava; 104. olmuş; fizik öğretmeni olarak atanacak kişi sayısı 100’müş; geçememiş; 5 bin din öğretmenine karşılık 100 fizik öğretmeni; eee, ne de olsa en büyük ihtiyacımız; açığımız din dersi; hepimiz dinsiz, edepsiziz ya; matematik, fizik, kimya da ne oluyor; ne işe yararlar? 
***Atatürk O. Ç?ndeki başkanlık sarayı için parça parça koparılmak suretiyle toplamda 271 bin metre kare alan ayrılmış; o alan neredeyse dönercilerin olduğu yere kadar uzanıyormuş; Atatürk?ün evi bile dahilmiş o alana; dönercilerin 100 metre yukarısı yani; dönercileri niye def etmeye çalıştıkları anlaşılıyor; şimdiye dek 2500 ağaç kesilmiş; asıl o zaman karşı çıkılmalıydı; yol mu önemli; başkanlık sarayı mı; üstelikte AOÇ?de.
***Bir ölüm daha; Ahmet Atakan; Armutlu?da; çatıdan düşerek ölmüş; devlet gençleri armut toplar gibi öldürmekte hiç tereddüt etmiyor; iki paçoz baş örtülü kıza laf edilince yer yerinden oynuyor; onlar imtiyazlı ya;  yazıkları olsun  sana Tayyip Efendi! Hapis cezası aldığı aldığı zaman hakkında ?muhtar bile olamaz? demişler; yasa gereği; yasalar delinmiş ve muhtarlığı aşmış; ama doğru demişler sonuç olarak; hikayede adam ne demiş oğluna; ?ben sana vezir olamazsın demedim; adam olamazsın dedim? demiş. Adam olmadığı ayan beyan ortada; artık su götürmez bir gerçek.
***Dikmen?deyim; saat 22.30; 1 saattir helikopter dönüp duruyor havada; cadde karışık olmalı; bu gece bütün Türkiye karışık; dün gece Ahmet Atakan öldüğü için. Geçen ay ODTÜ?de orman yangını çıktığında helikopterin gelmesi 2 saat sürmüştü; bu gece her yerde; her semtte helikopter var; duruma göre muamele.
Twitter donmuş durumda; 12 saattir; Ahmet Atakan?ın öldüğünden beri twitter durmuş; herkes köşesine saklanmış beklemede; herkes; en adam olan adamlar bile bugününden; yarınından; ekmeğini kaybetmekten; faşizmden korkuyor; bazen kızdığımda oluyor gerçi ama çokta haksız değiller; faşizm kol geziyor; bir deli faşizmi kol gezdiriyor bu ülkede; bir deli milleti birbirine düştürtüyor; kolluk kuvvetlerine öldürtüyor; bir deli var bu ülkede; delinin alası. Ben mi; adam sende; o deliyse ben ondan deli; hem deli deliyi görünce sopasını saklarmış; umalım da öyle olsun;)) Bazen insan korku duvarını da aşabiliyor; kork, kork, kork, nereye kadar; belki odur; bilemem.
Zaten böyle bir durumda; bir ölüm sonrasında hiç konuşmamak konuşmaktan daha anlamlı; abuk subuk konuşmalar da oluyor arada; en iyisi hiç konuşmamak.
Savaşın harareti düşmüş; Suriye?den kimyasal silahlarını teslim etmesini istenmiş; Suriye de kabul etmiş; Amerika?nın gözü yememiş olmalı; bugün 11 eylül; biz unutmadığımıza göre onlar hiç unutmadı; adına kaç film çektiler; hiç unutabilirler mi? Neyse; bu kadarla biter inşallah; bende bir oh çekerim; daral geldi bana bu savaş muhabbetinden; şu an için bu ülkede en son isteyeceğim; isteyeceğimiz şey bir savaş.
***Bu gecede 9?dan 11?e kadar helikopter(ler) dolandı; sesleri her yoğunlaştığında belalar okudum; insana evinde bile rahat yok artık. Devlet faşizmi yaşıyoruz hep birlikte. Ders çalışanı var; hasta olanı var; Tayyip?in umuru mu? Adamlığını kanıtlayacak yedi düvele; o kanıtlama ile elinden gidecek asıl adamlığı; haberi yok. Halkta ona olan nefret, kınama duyguları her geçen gün biraz daha artıyor. Millette huzur diye bir şey bırakmadı; o koltuğu kendi için bir daha zor boş görür. Halk tv gösteriyor zaten canlı olarak; her yer karışık; Kadıköy, Tuzluçayır, Dikmen; hepsi savaş alanı gibi; şunu artık anlamaları gerekiyor; bu bir ağaç, cami, yol veya başka bir şeyin meselesi değil; bu var olan hükumete karşı yapılan bir hareket; bir ?seni istemiyoruz? mesajı; bir ayaklanma; ve öyle görünüyor ki artık ardı, arkası gelmeyecek.
Dindar ve kindar bir gençliği kendi istemedi mi; dindarını yapamadı ama al sana kindar bir gençlik; buyur keyfini sür. Bu milleti söylediği sözlerle azdırıp bu noktaya getiren Erdoğan?ın ta kendisidir; başka biri değil. Kendi ?olmayan? gençliğini kamçılayacağım derken karşı gençliği harekete geçirdi. Ortada bir şeyler dönüyorsa bunun tek sorumlusu Erdoğan?dır. 30 yıldır yaprak kıpırdatmayan bu millete ne oldu da bu hale geldi; otursun da bir düşünsün bakalım yaptıklarını. Bütün bunlar ona reva; fazlasıyla.  
***Ustam yine döktürmüş; ?Türkiye?de diktatörlük olacak ve sen gazete çıkaracaksın öyle mi??; ?Hanginizin yaşam tarzınıza bu hükumet müdahale etmiştir. Allah aşkına söyleyin. Bunu bana bildirsinler, başkanlarıma bildirsinler? 
Bu demektir ki gazeteler kapanmaya doğru gidiyorlar; korkun(ç). Yaşam tarzlarımıza müdahale edilmiyormuş ama Çamlıca tepesine yapılan 6 minareli devasa caminin toprak hizasındaki inşaatı tamamlanmış bile; geriye üstünü çıkmak kalmış. Kime sordun; kimin onayını aldın oraya o zebellah camiyi yaparken; karışmıyormuş; hiç karışır mı; sadece cebren yapıyor; o kadar.
Müyesser Yıldız dikkat çekmiş Çanakkale savaşı, Kıbrıs harekatı ve Suriye?yi bir tuttuğuna; ?Çanakkale Savaşları neydi, biz niye savaştık? Orada bize saldıranlar neydi? Onlar bir Haçlı harekâtı değil miydi? On binlerce şehidimiz yok muydu orada? Orada ?Yurtta Sulh Cihanda Sulh? dedik mi? Kıbrıs Harekâtı?nda ?Yurtta Sulh Cihanda Sulh? dedik mi? Niye gerekli mücadeleyi verdik? Ülkeme saldıranlar olduğu zaman ?Yurtta Sulh Cihanda Sulh?  diyemezsin? demiş; parlak zeka örneği; mumla gösterilecek adam; hay sen çok yaşa(ma) e mi! Aptala yatmanın bu kadarına pes doğrusu; bir dolu aptal da söylediklerini doğru olarak kabul ediyor ya; ne demeli bilmem.
***?Suriye?de sarin gazı muhalifler tarafından kullanıldı!? demiş ABD Askeri İstihbaratı; hadi bakalım; buyur buradan yak; kabak yine bizim başımızda patladı; neden diye sorarsanız Irak?ta El kaide elindeki Sarin gazının Türkiye üzerinden Suriye?ye geçirildiği söylenmiş; yandı keten helva.
Bu kadarla kalsa yine iyi; kimyasal silahların imhasına yönelik girişimin Ahmet Davutoğlu tarafından ?kozmetik? olarak değerlendirmesinin ardından ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf, ?Türk Hükümeti?nin bunu nasıl karakterize ettiğini bilmiyorum ama bu kozmetik bir süreç değil; Bölgesel istikrar için uzun vadede en iyi şey askeri harekât düzenlemek değil? demiş; kapağını alda git Davutoğlu; Amerika bile haddini bildirdi; savaş çığırtkanı. 
***PKK bir hafta okul boykotu ilan etmiş; destekliyorum; hatta bunu sürekliye çıkarsınlar; nasıl olsa okumakla da adam olmayacakları ortada; hiç değilse boşu boşuna eziyet çekmeyiz; çekmezler. Yıllarca; oldum olası kan davaları ile birbirlerini öldürdüler; kan davaları bitti derken sonrada bizleri öldürdüler; vahşilik; kan akıtma duygusu kanlarında var; kanları bozuk. Ne demiş Adıyaman?da başbakan geziciler için; ?sizde geziciler gibi yaptınız mı; sizin mayanızda yok? demiş; bu maya meselesi önemli demek ki!
***Geçen hafta Suriye sınırına yüklü miktarda mühimmat nakledilmişti; bu mühimmat orada mı bırakıldı; Suriye?ye mi geçirildi; yoksa yerlerine geri mi getirildi; bu konuda en ufak bir açıklama yok; o arada savaş çıkacak bahanesi ile muhaliflere verilmek üzere gönderilip gönderilmedikleri de meçhul; kimin neden haberi var; hiç kimsenin. 
***Adam bir cenk edecekti ataları gibi; yine bu oynak Amerika ile Rusya birleşti; hevesini kursağında bıraktılar. Yoksa bizimki dünden hazırdı cenge. Hızını kesemedi; son bir hamleyle bir Suriye helikopterini indirdi; belki mürvetime ererim düşüncesiyle; görücez bakalım.
Cenk düşkünü ya; bakanı Nabi Avcı okulların açıldığı ilk gün çocuklara çocukları cenge çağıran bir şiir kitabı hediye etmiş; bu kitaptaki ?küçük mücahitler? adlı şiirde ?Çocuklar saklambaç, körebe yerine savaş oyunu oynuyor. Kovalıyor, yakalıyor ve öldürüyorlar? Amaçları benzemek mücahit ağabeylerine? deniyormuş;  bunların suyu çok ısındı; şu su bir kaynasa da bizde seyretsek fokurdamasını; ne iyi olacak.
Ömer Dinçer?den sonra Nabi Avcı ?beterin beteri var? dedirtti yani; o ?büyük edebi? şiiri yazanın adını taşıyan okulda dağıtmış kitapları ve demiş ki; ?bu şiir Afganistan?la ilgili?; yaptığı savunmada bu; hem kel, hem fodul hemde ebleh; hepsi; bütün bu özellikler nasılda cuk diye yerine oturdu.
***Yine bir generalin oğlu öldürülmüş; ama bu seferki trafik kazası değil; pompalıyla; generallerin soyunu kurutmaya ant içmiş olmalı birileri; bazı şahsiyetsizlerler. Kendi oğulları yok mu; elbet bir gün onlara da sıra gelir. Öldürülen o 3 gencin hepsi 20?li yaşlarda; iyi eğitimli insanlar; ve hiçbiri meslek olarak kendilerine askerliği dahi seçmemişler. Yarbay Mustafa Dönmez?in oğlu, 21 yaşındaki inşaat mühendisliği öğrencisi Alp Kaan Dönmez Eylül 2012?de Azerbaycan?da trafik kazası süsü verilerek öldürüldü. Aradan bir ay geçince yine bir ergenekon ismi olan  Fatih Hilmioğlu?nun hukuk okuyan  22 yaşındaki oğlu Ankara?da yine bir trafik kazasında can verdi. Üst üste iki ergenekon oğlunun trafik kazası yolu ile öldürülmüş olması dikkatleri çekmiş olmalı ki bu ölümlere tam 1 yıl ara verildi; ardından yine eylül ayı ve yine bir general oğlu ölümü; tübitakta kimya mühendisiymiş; 24 yaşında.   
***?Bir kere farklı düşünen her şeyi karşılamaya hazır bir yapı olduğunu görüyoruz. Taşlamaya, yok etmeye, gerektiğinde dirsek atmaya; kasığına tekme atamaya; böyle bir yapı var; Erdoğan?ın gitmesi gerek; bu hükumetin gitmesi gerekiyor çünkü bu toplumda kutuplaşmayı inanılmaz derinleştirdiler; Hiç bu derece kutuplaşma olmamıştı; herkes birbirinden kuşku duymaya hazır görünüyor; Ben Türkiye?nin dibe vurduğunu düşünüyorum; bulunduğumuz nokta itibarıyla; savaş ortamında.? Emine Ülker Tarhan; Aykırı sorular; 18 Eylül 2013
***O kutuplaşmanın derinleştiği kesin; şimdiye dek başı kapalılarla hiçbir alıp veremediği olmayan ben, -ki 30 yıllık arkadaşlarım var kapalı olan; kendimden farklı görmediğim-; onları gördüğüm yerde gıcık olmaya başladım; geçen gün bir tanesinin yolda hızını kesmiş olmalıyım; arkamdan kornaya bastı gitti; kapalı olduğunu görünce arkasından 5 katı kornaya bastım; az sonra trafiğe takıldı; sağından geçerken kornaya bastım ve o malum işareti gösterdim; kafası kapalıydı belki ama o malum yerini açıkta bırakmıştı; edepsiz; kapalı olmasaydı sanırım bu kadar tepki göstermezdim; arabadan inip o örtülerini, saçını, başını yolasım geldi; işte Emine Ülker Tarhan?ın anlatmak istediği kutuplaşma bu; yakındır boğaz boğaza gelmemiz; bir bizden giderse birde onlardan gider; bu, bu kadar basit. 
***Dün sabahtan beri su kesik; kalktık; bu sabahta yok; içme suyu ile el yüz yıkanıyor; o kadar; başka damla su yok; elbette tuvalete dökecek su bile yok; her seferinde 5 litrelik içme suyunu devirecek kadar zengin veya aptal değilim; değiliz; Aski bir günlük su kesintisi için gerekli duyuruyu bile yapmadı; sitesine yazmış; o kadar; ne duyan var ne eden; oysa neredeyse bütün Çankaya?da var su kesintisi; 24 saat olarak açıklanmış; birde Tuzluçayır’da 4 gün; Çankaya ve Tuzluçayır; tamda bu günlerde; eylemlerin intikamını mı alıyorlar yoksa; İ. Melih Gökçek?tende başka türlüsü beklenemez zaten.
Hal böyle olunca bizimkiler savaş istiyor ya; üç gün şehrin suları kesilse neler olur; hiç düşünüyorlar mı; hiç bu millete karşı sorumluluk duyguları var mı; inanın yok; sadece kendi kişisel hırsları; başka bir şeyi gözleri görmüyor. Benim bildiğim Ankara?da bir tane çeşme bile yok ki insanlar gidip suyunu doldursunlar; 3 güne veba yayılır; ölmek için savaşa bile gerek kalmaz; asıl kına stokları işte o zaman biter; su stoklarının bitişiyle; o kınayı yakacak olan biz olmayacağız elbette; bu nokta beyinliler takımına hayatlarımızı teslim ettik ya; yanarım da ona yanarım; başka bir şeye değil. 
Ne tesadüftür ki; 1971 yılından beri üniversite mezunu M. E. bakanlarımızın sadece son ikisi İİBF mezunu; 2011 sonrası; arada sadece 2002 yılında 4 ay bakanlık yapmış Necdet Tekin var; başka hiç İİBF mezunu M: E. Bakanımız yok; olmamış; geneli hukuk veya siyasal mezunu; bakanlarımızın eğitim seviyesinde düşüş olmuş yani; bu da milli eğitimde yapılan yanlışların nedenini açıklamaya yeter; hatırlatayım; başbakanımız İTİA mezunu; şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi İİBF yani; başbakanımızın da eğitim durumu aynı biçimde düşük; bu da Türkiye’de yapılan yanlışların nedenini açıklıyor; eğitim insanın zeka ölçüsü; zekayı kestirebildiğimiz, üstüne nelerin eklendiğini görebileceğimiz bir kıstas; o da onlarda yok işte.
Ömer Dinçer de yine ne tesadüf ki profesörlük kariyerini bu üniversitede tamamlamış; Erdoğan’la aynı üniversitede. Nabi Avcı ise İstanbul bilgi üniversitesinde hocalık yapmış. Geçmişten gelen kazıntılar söz konusu yani bu günkü ilişkilerde. 
Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu da Marmara üniversitesi İİBF?de öğretim üyeliği yapmış. Eskiden olsa o tiple dış işlerine olsa olsa müstahdem olurdu; şimdi bakanı olmuş. Sanayi bakanı Nihat Ergün Marmara İİBF mezunu. Eski favori maliye bakanı; şimdilerde ise adı bile anılmayan Kemal Unakıtan Gazi İİBF mezunu. Kültür bakanı Ömer Çelik Gazi İİBF mezunu; Adalet bakanı Sadullah Ergin Hukuk okumadan önce 1 yıl Uludağ İİBF?de okumuş; Çalışma bakanı Faruk Çelik?te uludağ üniversitesi mezunu; bölüm belirtilmemiş; başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ Uludağ üniversitesi ilahiyat fakültesini bitirmiş. İlahiyat fakültesi mezunu bir başbakan yardımcısı; bize de bu yakışır zaten. Laikliğin şifreleri çoktan kırılmış zaten; sadece bizim haberimiz yok. Konuşmasından belli ne olduğu; konuşmasına bile gerek yok; nemrut suratını görmek yeterli neyin ne olduğunu anlamak için; meymenetsiz; 10 gün önce ODTÜ?deki baş örtüsü meselesinden sonra söylediklerini hatırlatayım isterseniz; ?yaşanan bu çirkin olay, esasında bir yobazlığın göstergesidir, bir gericiliktir, faşizmdir, barbarlıktır. Kabul edilemez, izah edilemez bir yaklaşımdır.? Faşistin, yobazın, barbarın alası; insanları bununla suçluyor. Ağızlarında görülen sadece etrafa saçtıkları köpük ve salya; başka bir şey değil. Ve görüldüğü gibi diktanın; faşizmin dozu her geçen gün yükseliyor; çıkıp bir açıklamada Ali İsmail Korkmaz için, Ethem için, kafasının yarısında kafatası olmayan Ali Tonbul için yapsaydı neler derdi acaba?
Yani velhasılı kelam; bu günün sac ayakları yıllar öncesinde oluşturulmuş. Erdoğan?ın eski bir futbol maçı fotoğrafı var; görmüşsünüzdür; orada yanında Kadir Topbaş ve şimdiki ulemasının bazıları var. Yobazlaşmanın yuvalanmaları görüldüğü üzere eski adıyla İTİA; yeni adıyla Marmara üniversitesi ve Uludağ üniversitesi olmuş. Siyasalda yuvalanamamışlar mesela; kıyıda köşede yuvalanmışlar.  
Sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu Türk bile değil; bir Yunanlı; Yunan vatandaşı; 1986?da Türk vatandaşı olmuş. Benim tevellütüm bile ondan 20 yıl eski.
Dün AKP il başkanları ile toplantısı vardı başbakanın; kendi kılık kıyafetlerini yoluna koydular da bu anadoluya kadar yayılmamış bu bukalemunluk; gerçi paçavra da örtmüyor bazı açıkları ya; neyse; basitlik ve görgüsüzlük paçalarından akıyor il başkanlarının. Çapulcunun kimler olduğu ayan beyan ortada. 
***Su 36 saatin sonunda geldi; sucular ihya oldu o 36 saatte. 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *