Press "Enter" to skip to content

Günlük 2l Aralık’14

***Kanal D haberdeki Holywood yıldızları ile söyleşiler çok mükemmel, bizim spikere ayrı bir çekim yapıp karşılıklı görüşme gibi yutturmaya çalışmaları, hiç bir söyleşide Holywood yıldızı ve spiker aynı karede görüntülenmiyorlar nedense, arka planın rengi de farklı, montaj bunlar montaj!
***Her sabah evinde gülen yüzlerle güne başlamak gibisi yok! Doğal, mutlu, seven, içten pazarlıksız bir gülümseme üstelik, bütün gününün, uğraşının karşılıksız karşılığı, sonrası gönül rahatlığı. Allah?ıma şükürler olsun.
***Saçınızı boyamayın, kimyasallar beyne zarar veriyor, meme kanseri ve düşüklere sebep oluyor, koltuk altına sürülen deodorantlar da öyle, o bölgede lenf sistemi var? Ahmet Maranki
O boyadan sonra 1 ay boyunca mememde ağrı oldu, taşınırken çok iş yapmaktan olmuştur diye düşünmüştüm, ne alakası var ama öyle geçiştirdim işte, demek ki değilmiş, 1 aydır yok o ağrı, bir daha mı boya, tövbeler tövbesi.
***Tamda bu yazdıklarımın üstüne, eski bir arkadaşımı aradım, çok uzun gibi ama bana hiç öyle gelmiyor, 30 yıllık, benimle yaşıt, 48 yaşındayım, öğrenci yurdundan arkadaşım, okullarımız da aynıydı, meme kanseri olmuş, 6 ay önce ameliyat olmuş, 6 aydır izinliymiş, bir 6 ay daha izin almış, memesinden yumurta kadar bir kitle, kist almışlar, doktorları tavuk yemeyin diyormuş, ısrarla mamografi, ultrason yaptır dedi, mamografi berbat bir şey, bir kere yaptırmıştım,
Annelerimizin kuşağında yok meme kanseri, bizde ve yakın yaşlarda var, annelerimiden farklı olarak yaptığımız bir şey var demek ki, ve bu bence saç boyası, hatırladığım kadarıyla arkadaşım uzun yıllardır saçını boyuyordu, bir daha aradığımda sorar, yazarım.
İnsanları aramaya korkar olacağım bu gidişle, ortalık felaket tarlası gibi, eskiden sıtma, veba, şimdi kanser, bir fark yok.
Bugün bir arkadaşımla daha yarı yarıya vedalaştık, uzakta, son 1 aydır rahatsız, böbrekleri bitmiş, her konuşmamız veda gibi, her arayışım korku içinde, bir defa daha sesini duyabilecek miyim, yoksa başka biri mi açacak telefonu diye, 80 yaşında, yaşlarımız farklı belki ama enerjilerimiz, duyularımız aynı, orada da görüşeceğimizden emin olduğunu söyledi bugün, umarım öyle olur, yoksa o zaman bu dünya gerçekten boş!
Her gidenle benden bir şeyler eksiliyor sanki, onunlayken, onun yanında olduğum ben yok oluyor, kalan benlerimle yaşadıkça hayat alanım daralıyor gibi, değerin karşındakinin sana verdiği değerle orantılı çünkü.
Her tanıdığına göre farklı bir ben var, yaşadığın döneme, duruma, onunla paylaşabildiklerine, onun görebildiklerine göre, yine bugün konuşurken ?biri bebek 3 çocuğunla her gün işe giderken neler çektiğini iyi biliyorum kızım, hep beraber büyüttüğümüz bir bebekle gelinim ne çok zorlandı, insan ister istemez karşılaştırıyor? dedi, ?hemde hiç gereği yokken? diye tamamladım sözünü, ?biliyorum kızım? dedi, düşmez, kalkmaz bir Allah, bana veren ona da verir elbet, Allah?ından bulsun!
Hiç gereği yokken diyince açmak gerekiyor meseleyi, kızım 10 aylıktı dükkan açtığımda, 3,4 yıl işlettim o dükkanı, fotoğrafçı dükkanı, dükkan açacak kadar para vardı, fazlasıyla, 7 sülalesine de yetiyordu parası ancak çocuklarını doyurmuyordu, öyle bir manyak çattı bana da, denize düşen yılana sarılır, çektim mecburen, ne bir bardak süt, ne de bir şişe süt parası oluyordu evde, biri bebek 3 çocukla, korku filmi gibi, öyle bir sadist, manyaktı işte, hasta ruhlu, havasını görsen büyük iş adamı, her şey önüne gelecek birde, şimdi söyleyince ?yok canım? diyor, uyduruyorum sanki, ben uydursam annem şahit, her gelişinde evde yiyecek olmadığı için utanırdım, aç gönderirim annemi, annemde mi uyduruyor, sonunda def ettim başımdan, 2 ay önce, çocuklarım büyüyene kadar çektim ama, şimdi ne hali varsa görsün, zırdeli, o dükkanı para kazanmak için değilde var olan parayı kullanabilme hakkını kazanmak için açtım, biraz karmaşık mı oldu, anlatayım, para zaten var, fazla fazla, istesem her gün cebinden tomarla para alabilirdim, ruhu bile duymazdı ancak o parayı eve yiyecek olarak getiremezdim, burnumdan getirirdi, bunun için beni çok rahatlıkla dövebilirdi, her bahaneyle dövebilirdi zaten, böyle bir Tanrısal hakka sahip olduğunu düşünüyordu, nedense, en başından beri üstelik, bende böyle bir çözüm buldum kendimce, 3 çocuğumla yıllarca dükkana gidip geldim, onun çocuklarıda olan çocuklarımı duyurabilmek için.
Ben bile unutmuştum o günleri, yan komşumdu, müstakil evlerde, bahçelerimiz bitişikti,evlerimizde, üstünden geçmiş 14 yıl, kızım şimdi 14 yaşında, şimdi onlara yalvarıyor, aman diliyor, benden zaten geçti, çok manevra yaptı ama bir şey tutturamadı, paçayı kurtaracak, benden başka hizmetçi istemiyor anlaşılan ?param bir gün bitermiş, o zaman ne yaparmışım? boşanmaktan doğacak olan param yani, beni düşünüyor, bana bakmaya devam edersin, ne olacak, o kadar düşünüyorsan yani, veya yine aç kalırım, hiç mi kalmadım, seninleyken öyle bir garantim mi vardı, veya var, bundan sonra mı olacak, o kadar yalvarsın ki çocuklarıma canına yetsin, onların tırnağı olamaz, kansız, 1 gram acıyorsam, acırsam namerdim.
Ben o korku duvarını çoktan aşmışım, üstelik onun sayesinde. O çocuklarımı doğduğuna pişman etti, ben onu yaşadığına hoşnut edecek değilim, geçti!
Hem komşum ?boşver be kızım, aç mezarı yok? dedi bana, kim tutar beni;))) onun da benim yaptığımı yapması gerekirmiş zamanında, cesaret edememiş, ki çalıştığı halde, bana baktıkça hata ettiğini daha çok görüyor, bu yüzden manevi olarak her daim arkamda, en büyük destekçilerimden biri, benim için sevinirken kendi giden hayatı için içten içe üzülüyor, çünkü hala her an burnunun dibinde ve kendini unutturmaya hiç niyeti olmayan biri var etrafında, diğer büyük desteğimde annem, elbette o da manevi olarak, sağ olsunlar, ömürleri uzun olur inşallah, bende onlarsız kalmam, onların idraki, mantığı sanki bizim dönemde ve bizden sonrakinde yokmuş gibi geliyor bana, onlar bizden çok daha anaç, sevecen, adil ve muhakemesi yüksek insanlar, bizden daha doğal yaşayıp beslenmişler, belki ondandır, belkide çok daha fazla şey görüp geçirdikleri içindir, belkide cumhuriyetin ilk yıllarının coşku ve özgürlüğü içinde yetiştikleri içindir, en beter döneme biz rast geldik, 12 Eylül öncesi ve sonrası, şimdiki daha da beş beter, o dönem kadın ve erkeklerine, özellikle kadınlarına hayranım, sadece annem ve komşum değil, çok var etrafımda o özellikte insanlar ve onları hep yakınımda tutmaya çalışıyorum, arkadaşlarımın, yaşıtlarımın anneleri artık gerçek arkadaşlarım.
Çok mu uzattım, ne bileyim, laf lafı açtı işte, kadın hali, her zamanki gibi!
***Yorulmuşumdur elbette, yorulunmaz mı, her sabah iki çocuğunu okula hazırla, bebeğini yarı uyur, uyanık kucakla, sabahın 8?inde çık, çoğu zaman akşamdan kalan bulaşığı elde yıka, buz gibi suyla durula, yan taraftaki markete git, alışveriş yap, o arada bebeği ne yapmışım ki, hiç hatırlamıyorum, öğlen okuldan gelecek çocukların için yemek hazırla, çoğu zaman makarnayı zor yetiştir, bebeğin altını değiştir, ilgilen, gelen müşteriye bak, fotoğraf çek, okuldan gelen iki azgın oğlanı 30, 40 metre karelik alanda akşama kadar zaptet, kendine ve çocuklarına hapis hayatı yaşat, pazar hariç her gün, akşam gelenin önüne de yemek koy, keyfi kaçta gelirse, 8, 9, 10?da o gelenle eve git, çamaşırı, ütüyü, temizliği hallet, 1 değil, 2 değil, 3-4 yıl boyunca, ne zaman ki kızımı durduramayacağımı anladım pes ettim, 3,4 yaşına geldiğinde ele avuca sığmaz oldu, durmak istemiyordu dükkanda, haklı olarak, her sabah uyandırılmak zorunda olmak ta istemiyordu, uyanmamak için direniyor, kızıyordu uyandırdığımda, bir gün düştü ve elektirikli radyatörün peteğine çarptı, alnı yarıldı, kıç kadar dükkanda başka ne olabilirdi ki, o günden sonra gitmedim dükkana, bunları yazmak beni üzmüyor, yaşanmış, geçmiş, alışmış, direnç kazanmışım, güçlenmişim, ama kızımın düşüşünü, kanayan alnını tutarak götürüşümü, alnına dikiş atılışını hatırlamak ağlattı beni, akıllı kadının harcı değil bu iş, bütün bu yaşadıklarım, bunu yapsa yapsa bir deli yapar ancak, çocuklarına tapan bir deli, o da ben!
Sen bunları yaparken biri de gitsin, aile eşrafına ev, bark alsın, sen bunu yıllar sonra duy, yine onun ağzından, onları doyursun, beslesin, dağıtsın, bibisinin oğluna köyünde dükkan açsın, dolar, euro bol, işine gelene, her bayram 2,3 bin doları cebe indirip dönüşte cebi boş gel köyünden, savur ki büyük adam desinler, buraya kadarmış işte, hala bana ?onlara da bakacağım? diyor, çok meraklıysan git, bak, onlarda sana baksın madem, zahmetsiz para nasıl yenirmiş birde ben göreyim, alnımda bir yazı mı var benim, şimdi inim inim inle, yalvar, ben duymayacağım nasıl olsa!
Bunları binlerce, binlerce, binlerce kez tekrar etmeliyim kendime ki, yine gidip aynı tuzağa düşmeyeyim, insanın boş bulunduğu anlar çok! O hataya çok düştüğüm için iyi biliyorum. Öyle dedi zaten, ?eskiden olsa barışırmışız?; eskiden daha aptalmışım da ondan, hala aptalım, o yüzden korkuyorum kendimden. İnsan önce kendinden korkmalı, bir başkasından değil, çünkü sen izin vermediğin sürece hiç kimse sana yaklaşamaz bile, iş ki o izni kime verip vermeyeceğini bilmekte, sizi buna zorlayamazlar ama ikna edebilirler, hatta buna kendiliğinizden bile ikna olabilirsiniz, insanın kendine yaptığı kötülüğü kimse yapmazmış, işte bu yüzden koruruz ya çocukları, kendini korumak daha bir müşkül elbette.
Beni çocuklarımdan dolayı köşeye sıkıştırmış, sonrada kıs kıs eğlenmiş benimle, hayatıma bakınca öyle yani. benim gördüğüm bu, Allah kimseyi insafsızın eline düşürmesin, ne diyeyim başka! Birde bildiği gibi yapsın.
şimdi çocukları dolayısıyla onu köşeye sıkıştırıp eğlenme sırası bende, eğlence tek taraflı olmaz ki, birazda ben eğleneyim, eğlenmek herkesin hakkı, bakalım eğlenmek nasıl bir şeymiş!
Acze bakar mısınız, ?çocuklarını ve beni doyur? diyememiş, ancak ondan kat kat pahalı olan dükkan açmayı isteyebilmişim, mantığı var mı, yok, demek ki buna mecbur bırakılmıştım, varlık içinde yokluk çektirilmişim, bunun bir bedeli olacak elbette.
Beni aşağılayan, hor gören, küçümseyen bir adamla yeterince yaşadım, bu işkenceye bir son verecek ve o işkencenin beni öldürüşünü daha fazla seyretmeyeceğim. İnsan sadece silahla öldürülmüyor, öldürmenin yavaş yavaş olanı daha acı verici. Ömrümün sonunda da olsa huzurlu olmak istiyorum, başka bir şey değil, o memnunmuş hayatından demek ki, hala devam ettirmek istediğine göre, ama ben değildim.
***Dün balkona çamaşır asacaktım, baktım balkon kirli, yıkadım, baktım camlarda kirli, havada güzel, 17 Aralıkta, giydim şortumu, camları sildim, bir yandan da güneşlendim, şort giymekteki amacım teşhir etmek değil güneşlenmek ancak bir yandan da bunun bile suç sayılabileceği günlerin yakın olup olmadığı, ne kadar yakın olduğu geçti aklımdan, bir dolu senaryo uydurdum, en sonunda asabildim çamaşırlarımı.
Komşuların muhbir, esnafın polis olmaya itelendiği bir ortamda çokta geç olmaz sanırım bu.
Kendi için bu muameleyi isteyecek kaç kadın var acaba bu memlekette, sonuçta büyük oranda kadınların oyları ile belirleniyor kadına nasıl davranılacağı.
İnsanın kendi kendine ve kendi nesline, cinsine kazık atması kadar saçma sapan bir şey olabi lir mi?
***Dün akşam havuç rendelerken işaret parmağımın ucunu rendelemişim, nasıl canım yandı, neredeyse ağrı kesici alacaktım, canımın yandığı her aklıma geldiğinde bacakları kesilip kolları tutmayan kadın geldi aklıma, acımdan utandım, dünden beri elim iptal, nazlandırıyorum, bir iş yapmıyor, evin bütün iş sistemi etkilendi bu işten, geçecek, yarın, olmadı öbür gün, ya o kadın, o ne yapacak, bacaksız, elsiz, kolsuz, ömrü boyunca!
Demek ki her şeyin iyisi aranacak, alınacak diye bir şey yok, rendenin mesela, benden tavsiye siz gidin kötüsünü alın;)) esse?den almıştım bir ay önce, kesici bölmelerinin her biri bıçak gibi keskin, bu ikinci zayiatım, ilki diğer elimin baş parmağına olmuştu, hala bir yere değince acıyor, kapanalı çok oldu halbuki, havuç sert olduğu için rendelemek tehlikeli, rendelememek veya robotla rendelemek lazım. Atmaya da kıyamadım, çok güzel, başıma bela oldu bu rende, unutur yine yaparım yakında;((
***Eski rendem ve ben artık çok daha mutluyuz, var mı eski rendem gibisi, ilk bir hafta havuç almadım, ikinci hafta aldım, 1 hafta elimi süremedim, sonra binbir korku içinde rendeledim, eski rendemle elbette, o rendeye bir daha elimi sürebileceğimi sanmıyorum, ancak iyileşti uf?um, işaret parmağımın ucunu öylece rendelemiş, koparıp almıştı dokuyu, ne acı çektim inanamazsınız, birde parmak uçları fazla hassas, normalde pek anlaşılır olmasa da böyle bir vaka başınıza geldiğinde çok iyi anlıyorsunuz, 15 günde o doku yeniden yerine geldi, sanki oradan o doku gitmemiş gibi şimdi, ne garip yaratıklarız.
***Çay sevmem, yeni yeni yeşil çay içmeye çalışıyorum, aklıma gelmez çay içmek, boş iş, vakit kaybı gibi gelir bana çay, içine bir kırık kabul tarçın ve bir kesik zencefil koyuyorum, istersem bal da koyuyorum, zencefile ertesi gün baktığımda o kesik yerini kapatmış, onarmış oluyor, aynen parmağımda olduğu gibi, bir faydası vardır eminim ki.
***Dün akşam 7?den sonra Tuna cad. sağlık sok. vs civarında park yeri bulmaya çalıştım, her yer otopark eşkiyası dolmuş, yol kenarlarını açık hava para basma makinesine döndürmüşler, nereye park etmeye çalışsanız başınıza üşüşüyorlar, sırf o bölgede 20-30 adam gördüm bu işi yapan, park ücretide 7 lira, belediyeden ihaleyle alıyorlarmış, bende sırf onlara para vermemek için otoparka çıktım, hiç değilse param eşkiyaya değil Çankaya belediyesine gider diye, gerçi o otoparkta çıkılacak gibi değil, bisikletle çıkmak üzere tasarlanmış sanki, hem keskin bir dönüş, hemde daracık, iğneden ipliği geçirir gibi çıkıyorsunuz, yıkmayacaklarsa bile hiç değilse o yolunu genişletseler iyi olacak, yolun darlığı yetmiyormuş gibi birde kenarlarında demir bariyerler var, geç geçebilirsen! O bile kaldırılsa bir nebze rahatlar yol.
***Cumartesi kentparka, cepa?ya gitmek gafletinde bulundum, aman o ne kalabalık, ipini koparan oraya gelmiş sanki, -4 otoparkta bile zoraki yer bulduk, çıkan birilerini koklayıp bekleyerek, ki kentparkın otoparkı devasa büyük, kentpark cepa arasındaki dönen kapıların hızını arttırmışlardı, izdihamı rahatlatmak için, her zamankinden çok daha hızlı geçmek zorunda kaldık, kapıdaki güvenlik görevlisi kadın odun kesilmiş sadece insan akışını seyretmekle yetiniyordu, ne çantasını bankoya koyan var, ne de alarmdan geçen, geçen geçene, zor kaçtım. Yılbaşından iki önceki haftasonu olması itibarıyla sanırım, haftaya nasıl olur düşünemiyorum bile.
Kızımın panço krizi tuttu da bu aralar, gerçi onun mu benim mi bu çok belli değil, bir pantolon almaya diye gittik, dükkanı alacakmışız neredeyse, git, gel cepa, o bilindik markalara göre çok daha kaliteli panço, çocuğunuzun alışverişi için düşünebilirsiniz, Waikiki, Benetton, gap, bg vs.den çok daha kaliteli ve güzel, fiyat farkı da yok, kıyaslamadım birebir ama olduğunu sanmıyorum. Ki yakında %50 indirime girecek, ben bu sefer tongaya düştüm, azıcıkla kandırıldım gibi oldu, %50?ye varan yazıyormuş, bunu sorduğum halde söylemediler, hile her yerde, neyse almış bulındum, ama siz %50?ye denk getirebilirsiniz alışverişinizi.
Pahalıysa da, iki tane alacağınıza bir tane alın, giydiğiniz üstünüzde iyi durur en azından, ve daha uzun süre yıpranmadan giyersiniz. Kötü malın ömrü kısa oluyor, ütü yapıyorum şu anda, üç tane ütüleyip beş tane yazıyorum;))) elime vaktinden önce yıpranmış, kötü giysileri aldıkça bunu yazasım geldi.
Zehirli ayakkabı vakasının üstüne Waikiki giysi güvenliği hakkında reklam yapmış, hem naylon satıp hemde giysi güvenliğinden bahsediyorlar, pamuklu ürün satarsanız giysi güvenliği diye bir açıklama yapmak zorunda kalmazsınız, ama o zaman yeterince kar edemezsiniz, değil mi? Yüzde bin kar ediyor, yine doymuyor gözleri, naylon ile ham pamuk arasındaki farka dikiyorlar gözlerini, gözü doymayasıcalar.
Yüzde bin derken hiç abartmıyorum, bir pamuklu sutyeni 50 liraya alabiliyorsunuz, o sutyenin pamuk maliyeti 1 lira değil, işlenmesiyle 5 lira desek alın size yüzde 900 kar, o kardan bile zarar etmemek için çoğunlukla iki kat bez yerine bir kat kullanıyorlar, o da bir işe yaramıyor, iyi kazıklanıyoruz yani, ve başka seçenek olmadığına göre kazıklanmaya da devam edeceğiz.
Pançodan ne alsam pamuklu, yinede dikkat edin iç etiketine.
***Ayakkabıda da öyle, her yer suni deri, Beta ayakkabı deri çalışıyor, eskiden deriden?de güzel ithal çizme ve botlar olurdu, hala ayakkabılığımda duruyor bir tanesi, sapasağlam, şimdi lastik çizme doldurmuşlar, bir, iki çeşit var ancak deri olarak, birde o moda çıktı ya, lastik ama marka, ayakkabı ve çantada, üstelik te çok pahalı, deriden bile daha pahalı, ben üç kuruş vermem ama veren veriyor.
***Akşam haberlerde söyledi, plastik bilekliklerdeki fitalat ter yoluyla vücuda geçip kansere neden oluyormuş, küçücük bir bileklik kanser yapıyor da naylon giysiler, taytlar, spor ayakkabılar, çizmeler yapmıyor mu?
Çocukken bende giydim, kışın siyah lastik çizme, yazın lastik pilaç, ancak o yokluktandı, o zamanın şartları öyleydi, şimdiki iş düpedüz kandırmaca!
***Yüz nakli yapılan Recep Sert evlenmiş, yüzü eskisinden daha kötü görünüyor, sarkmış, oyuncak etmeseler şu insanları çok daha iyi olacak.
***Yurt dışından 25 liraya satın alıp rahatlıkla getirebildiğiniz beats marka bir müzik çaların piyasa satış fiyatı 900 lira, ister al, ister alma! Bu nasıl bir soygun?
Bir vergi daha bindireceklermiş üstüne, bahanesi yerli malı satışını arttırmakmış.
*O çakmasının fiyatıymış, sözümü geri aldım.
***Kanal D haberde İspanya?da yapılan bir araştırmaya göre saç boyalarının lenf kanserine, cilt kanserine, meme kanserine, mesane kanserine sebep olduğu söylendi.
***Grace Kelly?nin hayatını izledim, yüzü gibi kendi de bir melekmiş, arasıra dünyaya iniyorlar demek ki, onlarda inmeseler halimiz nice olurdu?
***Öyle bir rüzgar var ki dışarda, arabaların alarmları ötüyor. Camı açamadım, değil aralık bile bırakamadım, ama kuşlar bu rüzgarda dahi uçabiliyor, mutfak tezgâhımın üstünde pencere var, iş yaparken her daim seyredebiliyorum onları, geçenlerde tilki bile gördüm, koca kuyruklu. Dağ başında yaşamayı seviyorum, ezelden beri.
***Tuvalet kağıdının iç rulosuna elinizle bastırıp düzleştirin, kenar çizgilerini iyice bastırın ki çizgisi belli olsun, açık, boşluk yerlerini tam ortadan bir santim içe kıvırın, iki taraflı, hediyenizi içine koyup bantlayın, bombeli, kıvrımlı bir hediye paketiniz olacak, birde defter kabı ile katladınız mı tamam, Facebook?ta gördüm, öbür gün lazım olabilir!
Bir fikirde benden, kağıt havluların iç rulosu ile de aynı şekilde paket hazırlanabilir, daha büyük olur. Veya her ikisini de kıvırmadan defter kabı ile kaplanır, kenarları iple bağlanır.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *