Press "Enter" to skip to content

Gündem 1rrr Mayıs’13

***2006 yılında yine bir Amerika gezisi öncesi Bush mısır şurubu kotasının arttırılmasını istemiş; Erdoğan %10 olan olan mısır şurubu kotasını %15?e yükselterek Amerika?ya gitmiş. Bu seferki Amerika gezisi öncesinde bu kota %38?e çıkartılmış; yine ondan sonra gitmiş Amerika?ya Erdoğan; bir nevi peşkeş çekiyor Amerikalılara bizleri, paramızı, sağlığımızı Erdoğan. %10 nere; %38 nere; 7 yıl öncesine göre 4 katı fazla mısır şurubu yedirttirilecek bizlere bundan böyle. 4 katı daha fazla kanser ve şeker hastası olacağız yani; mısır şurubunun ilk ve en önemli etkisi pankreas kanseri; pankreas kanserinin bir numaralı nedeni mısır şurubu içeren gıdalar; adından T. C. yi bile silen sağlık bakanlığı sağlık haklarımızı korumuyor ise ne işe yarıyor? Adının önüne ABD yazmayı planlıyor yoksa? Bunun yapılabilmesi için mi değiştirildi sağlık bakanı; yeni sağlık bakanının çok umuru değil zaten görüldüğü kadarıyla sağlık işleri; ha bire ünlüleri; ünlü hastaları hastanelerde kovaladığına göre! Recep Akdağ hala sağlık bakanlığı görevinde olsa idi eğer buna; böyle bir gelişmeye izin vermezdi; o işine, ülkülerine sadık bir bakandı; yeni bakan bende bu düşünceleri uyandıracak hiçbir uygulamada bulunmadı henüz. Bulunacakmış gibi de gözükmüyor zaten.
Çikolatalar, gofretler, kolalar, bisküvilerin üretiminde 2006 öncesine kadar %10 olan mısır şurubu oranı %38?e çıkarılmış durumda. Üretimin %62?sini normal şeker; %38?ini mısır şurubundan yapacaklar bundan böyle. Bu yasal, görünen kısmı; yasal olmayan kısmı ile bu oranların çok daha farklı olacağı kesin. Bu korkunç ötesi bir gelişme bizler için. Canımıza kastı mı var Erdoğan?ın; bir yandan nükleer santraller kurar; bir yandan mısır şurubunu bize dayar; ne çektik, çekeceğiz senden be Erdoğan! Bu işin Amerika bağlantısını anlatmadım tabi size; Türkiye?deki mısır şurubu üretimini elinde tutan firmanın adı cargill; ve elbette bir Amerikan firması; ve hatta ülker?in de ortağı; ülker yediğinizde ne yediğinizi bir kez daha düşünün derim.
Kota %10?dan %15?e çıktığında yer yerinden oynamıştı; yine %10?dan sayarsak (ki o %5?i yine Erdoğan eklemişti); %38?e çıktı ve tık yok etrafta; herkes normal bir hayatı yaşar gibi gülüp oynamaya, yiyip içmeye devam ediyor; içler acısı, acınası bir durumdayız; gören yok. Hani milletvekillerinin kıyak yasası çıkarılmaya çalışılırken -ki çıkaramadılar; oh?lar olsun- demişti ya Arınç ?alışırlar? diye; işte işin bütün özeti bu; alışmak veya alışmamak. Buna güveniyorlar; bizim aptallığımıza, saflığımıza, iyi niyetliliğimize. Etimizin, sütümüzün, yağımızın pazarlığını yapıyor; bizi Amerika?ya satıyor Erdoğan; bu nasıl görülemez; engellenemez?
Amerika?da uygulanan yasaya göre mısır şurubu kotası kaç acaba; Amerikalıların hepsi obez bir domuza döndüklerine göre yüksek olmalı. Amerika?nın en büyük felaketi obezite; Dr. Öz, Martha, Jamie Oliver, Emeril buradan nasipleniyor; Amerikalıları obeziteden kurtarmak için varlar gündemde. Amerika dünyaya gazap ettikçe Allah ta bütün gazabını Amerika?nın üstüne püskürtüyor olmalı; bütün fırtınalar, seller, kasırgalar, hortumlar gidip Amerika?yı vuruyor; bunun bir sebebi olmalı. Bu işin en kestirme yanı o yiyecekleri yememek bundan böyle; ben zaten yemem ama bir benle iş bitmiyor ki; çocuğum ben görmeden yer; bir başkası yer; herkes yer; bu iş çözümsüz; arapsaçı yani.
Yazıklar olsun bize; daha ne diyebilirim bilemiyorum; nasıl verdik o yuları o delinin eline aklım almıyor; Hitler?den farkı kalmadı bizler için. Satmadığı yanımız kalmadı. Tek başına batırmayı başardı bu milleti, devleti. Bu iş, bu yanlış uygulama cidden ciddi. Avrupa birliği ülkelerinde yasak olan mısır şurubu bizde serbest; hemde %38 ile. Erdoğan?ın yakalandığı bağırsak kanseri de almazsa başımızdan işimiz iş; hepimizi kanser edecek topyekun.
Bütün bu gelişmenin üstüne Ülkerin satışları %38 oranında düşse; hani olur ya; bir güruh değilde bir topluluk olduğumuz aklımıza gelir ve bir eylem başlatırsak ne olur? O %38?lik mısır şurubu artışı düşer mi; hani olmaz da olursa dedim; çünkü biz birlik ve bütünlük olma duygusunu çoktan yitirdik; birlikteyken güçlü olduğumuzu unuttuk; unutturulduk ama benim hala umudum var kendimiz için değilse hiç değilse öz çocuklarımız; öz çocuklarımızın geleceği için. Ben paylaştım bizler.biz?in facebook sayfasında; sizde paylaşabilirsiniz; kendiniz için değil; çocuklarınız için.
 NKP nükleere takılı kalmış durumda; greenpeace akdeniz kutup ayılarını petrol şirketlerinin elinden kurtarmanın derdinde; kimsenin tındığı yok mısır şurubundaki %38 artışı; ben yazayım bari;
ÜLKER yemeyin; yedirtmeyin; şeker hastası veya pankreas kanseri olur, oldurtursunuz; çünkü artık kullanılan mısır şurubu oranı %38; 2006 öncesinde %10 olan mısır şurubu kotası ikinci bir hamle ile %38?e çıkarıldı ne yazık ki ve bu kimsenin umurunda bile gözükmüyor. ÜLKER reklamlarını tersinden uygulama zamanı; yani ÜLKER?i karalama zamanı.
***Arınç?tan al haberi; Erdoğan Amerika?ya giderken Fethullah Gülen?le görüşüp görüşmeyeceği konusunda ?Şu anda resmi programımızda böyle bir şey yok, ama gökten ne yağar ki yer kabul etmez, ayrı bir konu? demişti; kendi yer, Gülen ise gök yani; kendinin yer olduğunu biliyorum da Gülen?in gök olduğu şüphe götürür bir gerçek. Erdoğan?ı vekaleten Arınç gitmiş Gülen?i görmeye; ?yok ben vekaleten değil; asaleten gittim diyor?; ortada bir kavram karmaşası var; neyse bırakalım kendi aralarında halletsinler bu meseleyi;)))
Giderken Erdoğan ?Bize emirleri, tavsiyeleri olur mu, onu da öğren? demiş; bir yanlışlık varsa onları öğrenmek istemiş Arınç; Türkiye?yi, dünyayı konuşmuşlar. ?Bazı konularda dikkatli, temkinli olunmasını, üsluba dikkat edilmesini istiyor? muş Gülen efendi hazretleri. Başımızın başının kim olduğu ortada değil mi? Bildiğiniz Fethullah Gülen yönetiyor bu ülkeyi; başka biri değil. 
Bu Erdoğan?ın üslubu konusunda başkaları da fikir yürütüyor; sadece Fethullah Gülen değil; ünlülerin psikiyatristi Özkan Pektaş aynen şöyle söyledi Erdoğan?ın ruh hali ile ilgili olarak 21 mayısta Aykırı sorular?da; ?Sayın başbakanımızı açıkçası çok dürüst buluyorum; çok iyi hitap eden bir insan olarak görüyorum ama sinirli buluyorum; sinirli olması beni üzüyor; tam böyle seveceğinizi düşünürken bir anda agresif  olabiliyor; bu birazcık böyle toplumda üzüntü yaratıyor. Buna üzülüyorum? Halk liderler tarafından sevildiğini hissetmeli. En çok istediğim şey o; itilmileyelim bir kenara; bizi yabancılaştırmasınlar; -sen bizden değilsin, o zaman sende burada yoksun- demesinler ?.
Bu sözlerde 20 mayıstaki aykırı sorularda Ertuğrul Özkök?e ait; ?Muhafazakarlık patlayacak; böyle bir şey olamaz yani. İnsanların hayat tarzına bu kadar müdahaleyle giden bir muhafazakarlık aşırı bir muhafazakarlıktır. Alkolle her türlü mücadeleye varım; çağırsın başbakan beni; okullara gidelim, yan yana oturalım, anlatalım; alkol zararlıdır diyelim ama gidip okul bahçesinin etrafını kapatıcam, alkol içirmiycem; gidip şişenin üstüne alkol içersen ölürsün yazıcam; hayat bu kadar değil; o zaman sütte zararlı midesi hasta olanlara; alkolünde azı yararlı; alkolden uzak durun derim ama yasaklamaktan bahsediyoruz biz burada?.AKP radikal bir söylemle gelmedi; daha yumuşak bir söylemle geldi iktidara. Güçlendiğini hissettikçe radikalleşti. %50 oy almış olması demokrasinin genleriyle, dna?sıyla oynama hakkına sahip kılmıyor bir insanı. Demokrasinin bir tarifi var; %50 oy alsan da uyman gereken kurallar var demokrasilerde. Milli irade benim; istediğim şeyi yaparım; demokrasilerde böyle bir şey yok. Merkel 3 dönemdir iktidarda; böyle bir şey yapabilir mi? Vergiciyi gönderirim, polisi gönderirim, telefonunu dinlerim, şunu yaparım, bunu yaparım dünya demokrasilerinde olmaz?.
Az gittik, uz gittik; dere tepe düz gittik; birde baktık ki Erdoğan olmuş 4. Murat; Arınç?ta olsa olsa deli İbrahim.  
***İçki yasaklarının startı verildi; içki reklamı yasak; 18 yaşını doldurmayanlara içki satılmayacak; cezası 6 aydan 1 yıla kadar hapis ve daha fenası 18 yaşından küçükler içki satamayacak; adam dükkanı oğluna bırakıp evinde çay içmeye gidemeyecek yani; gidecek olursa cezası 10 bin tl?den 500 bin tl?ye dek; vay babam vay; saat 22?den sabah 6?ya dek içki satışı yok; satılırsa cezası 5 bin tl?den 50 bin tl?ye dek; uzun yollardaki yeme içme tesislerinde, öğrenci yurtlarında, kahvelerde, pastanelerde, stadyumlarda, okullarda içki satışı tamamen yasak; satılırsa cezası 10 bin tl?den 100 bin tl?ye dek; içkili araba kullananlar ise yandı ki ne yandı; 2 yıl hapis cezası bile var; üflemeyi reddedene ise 2 bin lira ceza; devleti alimiz paraya para demeyecek; bir anda zenginleşecek; zengin bir devletimiz olacak; ne güzel! Hep hayalimizdi zaten;)))
Başbakanımız bu kadar halkının sağlığını düşünüyor ise aynı zaman diliminde mısır şurubu kotasını neden %38?e yükseltti; içki öldürüyor da mısır şurubu yaşatıyor mu; ikisininde sonucu aynı; pankreas kanseri; ha içki içerek olmuşsun pankreas kanserini ha mısır şuruplu cola içerek; sonuç aynı; hiç bir farkı yok. Mademki dert içkinin zararlı olması colaya da ufaktan ufaktan çareler konsaydı bu yasayla birlikte; colaya dokunursa ucu Amerika?ya dokunur; yapamaz onu; mısır şurubu yasasını boşuna mı çıkarttı? Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek;  amaç intikam, burun sürtme, dediğim dediklik; bizi gerçekten düşünmediği ise mısır şurubu yasası ile apaçık ortada; pençeleştiği kolon kanseri elimizden alsın inşallah; başka bir duam, bedduam kalmadı onun hakkında. 
Deli Dumrul halt etmiş deli Erdoğan?ın yanında; eline bile su dökemez deli Dumrul deli Erdoğan?ın; delilerin piri, başı, baş katibi; en anlı, şanlısı Erdoğan; en büyük deli Erdoğan; başka büyük yok. Benim içki dükkanım olsa bugün, bu saat kapatırım dükkanı; kendimi emekli ilan ederim; o cezalarla altında kurulu bomba ile yaşamak gibi bir şey bundan böyle içki dükkanı işletmek. Bu güne dek ağzına içki sürmemiş bir insan olaraksa başbakandan birtakım beklentilerim bulunabilir elbette; en içki içmeyen insan nişanesi gibi; delilik sadece ona mı has?;))) Hep bana, rab bana olmaz başbakanım; o cezaların birazını da bize döndür ki görmezden gelelim; yoksa anlaşamayız bak. 
Diyelim ki saat 21.58 ve içki müşterisi kuyrukta; Türk?ün aklı ya kaçarken, ya kaçarken; bilirsiniz ya; ne yapacak dükkan sahibi; ?saat 22; satışlarımız burada sona ermiştir? mi diyecek; daha ne komediler göreceğimiz hiç belli değil bunların elinde olduğumuz sürece. Millet o acele ile 3 tane alacaksa aklı şaşırıp 5 tane alacak; neme lazım; biter, lazım olur diyerek eve stok çekecek; evde bol bulunca ha bire içecek; daha mı iyi olacak; karşımda oturan bir biracı var; hiç akşamdan aldığını görmedim içkisini; hep sabahtan alır; siyah poşetle getirir; akşama dek demlenir; onu pek etkilemeyecek anlaşılan bu uygulama; ancak o birayı aldığı bakkalın işi zor; karısı, çoluk çocuğu birlikte götürüyorlar dükkanı; adam dışarı işlerini hallediyor arabasıyla genellikle; 20 senedir bu şekilde yaşayıp gidiyorlar; böyle olursa bundan böyle içki satmaz; çocuklarını dükkana sokamaz yoksa; zaten müşterisi 3-5 kişi; içki müşterisinden de olunca kapıya kilit vurmaya dayanacak iş.
Bizim biracı ise bira bulmak için uzaklara gitmek zorunda kalacak; 3,5 günlük alışverişini stoklayacak ve evde bol olunca daha kısa sürede bitirecek; ne anladım ben bu işten? Yasaklar merakı arttırır hep; bu bilinen bir şey; içki satışlarında patlama; yükseliş olacak bu gün itibarıyla; bir kısmı merakından, bir kısmı inadından içecek; ben hayatımda ağzıma içki sürmedim; en sevdiğim içecek ise ayran; sabah- akşam ayran içerim; bendeki şansa bak; olduk hu?cu; iyi mi! Çok içime dokunmaya başladı bu iş; ne yapmalı bilmem ki; 47?den sonra ayranı bırakıp içkiye mi başlasam;))) 
Elbette bana göre de doğru olan, sağlıklı olan içki içmemek; ayran, su içmek; aklın yolu bir amma ve lakin herkesin tercih hakkı diye bir şey var; ben ne karışırım elin ne içtiğine veya nereye kadar? Ve mısır şuruplu olanı içmemekte sağlıklı olan; bizim başbakanın ayranı var içmeye; mısır şurubuyla gidiyor gideceği yere. Hani sağlıklı olan ayran; milli içkimiz ayrandı; neden arttırdın koladaki ve diğer şekerli gıdalardaki mısır şurubu oranını; önce o mısır şurubu hatasını düzeltsin ondan sonra karışsın milletin içkisine karışacaksa. İçkiyi büyükler içiyor ama mısır şuruplu kolalar 3 yaşından itibaren içilmeye başlanıyor; hamile olan, emziren kadınlar içiyor; cenin halinde iken alıyor vücutlar mısır şurubunu; hangisi daha büyük tehlike; sorarım size? Ben içki içen hamile, emziren kadın görmedim ama kola içeni çok gördüm. Birinin çok yakından biliyorum kızını sırf kola içerek emzirdiğini; o çocuk hep sıska ve hastalıklı olarak büyüdü ve öyle yaşamaya devam ediyor; ?kafası kıyak nesiller istemiyorsun? da sağlıksız nesiller mi istiyorsun başbakanım; beni duyuyor musun; üstelik o zaman o koladaki mısır şurubu oranı sadece %10?du; yıllardan ?95 yılıydı çünkü; ne mutlu, güzel günlermiş o günler; kadrini, kıymetini bilememişiz; sadece İstanbulluları ilgilendiriyordu Erdoğan meselesi; İstanbul?u batırmakla meşguldü; şimdi topyekun hepimizi batırdı.
İstanbul deyince aklıma geldi; yeni yapılan o güzelim, yüksek binalara İstanbul?un siluetini bozuyor diye yıkım kararı çıkmış; ulan yazık değil mi onca emeğe, paraya; o binalar yükselirken akılları neredeymiş? Bekledikleri karşılığı; avantayı alamamışlardır bina sahiplerinden; veya kafalarına uymamıştır. Yaptıkları her iş sakat; akıl kıtı; onlar kim bir devleti yönetmek kim? Yapmışsın zaten bir sakatlık; bir sakatlık daha yapıp o binaları yıkmanın alemi ne; kendi sakatlığını kendi onaylıyor bunlar; damgayı basıyorlar kendi kendilerine. Hem İstanbul?un silueti değişmeyecek; bin yıllar boyunca aynı kalacak diye bir kural mı var; dünya değişiyor; İstanbul niye değişmesin; o siluet değişmeyecek diye daha nereye kadar genişleyecek İstanbul; 3. köprü; 3 hava limanına geçiş yaptı İstanbul; daha ne kadar genişleyecek; bunu durduracak olan tek şey İstanbul?un siluetini yükseklere taşımak; başka çaresi yok; silueti korumakta bu kadar diretmek niye; cami siluetleri 100 yıl öncesinin simgesi; artık simge yeni; donanımlı yüksek binalar; New York?taki yüksek binalar olmasında bakın bakalım N.Y. bir yere sığıyor mu; hem değişmez denen N. Y?nin bile silueti değişti; alaşağı oldu ikiz kuleler; Allah her şeyin hayırlısını versin; İstanbul?daki o kulelerin hayırsız bir yanı yok bana kalırsa; aksine İstanbul çevresindeki orman katliamının durmasının; yeni köprüler, hava limanları açılmasını önlemenin tek yolu İstanbul?un siluetini yükseltmek; İstanbul?da binlerce yıl boyunca sadece cami silueti olacak diye bir şey mi var; ki o siluet bile çamlıca tepesine yapılacak cami ile zaten bozulacak. Bu köhnemiş; miyadını doldurmuş kafalar ile yönetildiğimiz sürece olduğumuz yerde saymaya; gelişememeye; değişememeye mahkum olarak yaşayacağız; beyin ne önemli bir organ.
Ben İstanbul?da hiç yaşamadım; çokta az gittim; toplasan 1 hafta etmez ama orada bir yerden diğer bir yere mesafeler çok uzak; git git bitmiyor; orada mesele olan trafik değil yerleşim yerlerinin birbirlerine olan uzaklığı;   yoksa trafik çok tıkalı değil; Ankara içinse tam tersi geçerli; bütün yollar tek bir merkezde birleştiği için trafik bir düğüme dönüyor; İstanbul?da gelenler Ankara trafiğine şaşar oldular; o kadar berbat durumda şimdilerde Ankara trafiği; milletvekilleri geçiş üstünlüğü ile sıyrılmaya çalıştılar işin içinden ama muratlarına eremediler. İstanbul?u daha fazla yayılmaktan, genişlemekten, trafik derdinden koruyacak, kurtaracak olan tek şey İstanbul?un siluetini biraz olsun yükseltmek olacak. Hem İstanbul değişmeyecek diye diretiyorsun hem de İstanbul?a dünyanın yatırımını yapıyorsun; nüfusu 10 milyara dayandı; madem öyle vur bir kilit İstanbul?un kapısına; silueti aynı kalsın; olur mu öyle bir saçmalık?
***Fabrika yangınları yine başladı; birkaç gün önce bir yatak fabrikası yandı; bugünse bir iplik fabrikası; hep mefruşat fabrikaları tercih ediliyor yangınlar çıkarılırken; çözüm süreci dalgasında mola vermişti fabrika yangınlar; şimdi tekrar başladı; bir yere varılamayınca; 2,3 aydır yanmayan fabrikalar yine yanmaya başladı; bunu pkkk’nın yaptığını anlamamak aptallık olur.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *