Press "Enter" to skip to content

Sağlık; Beslenme Mart’10

Antioksidanla yatar, rezveratrolle kalkar olduk tv programlarının sayesinde. Hepimize birer diyetisyen diploması dağıtırlar artık her halde! Bir kanalda salatalığı klorofil nedeniyle kabuğuyla yiyin diyorlar, çeviriyorsunuz kanalı, diğerinde kabuğuyla yemeyin gaz yapar diyorlar. Çık çıkabilirsen işin içinden. Millete kafayı yedirtecekler sonunda. Birinin çıkıp ?yeterrrrrrrrrrrrrrr? diye bağırmasının vakti çoktan geldi de geçiyor bile. Maskaralığa çevirdiler işi. Herkesin kafası karman çorman. Üç kuruşluk aklımız vardı o da kalmadı sayelerinde.
Şifaların şifacısı değerli hocamızın biri geçen gün kansızlık için çay ve süt içilmemesi uyarısında bulundu. Oldu mu şimdi hocam? Çay ve süt aynı kefeye konur mu? Evet, sonuç olarak her ikisi de demirin emilimini engeller ama vücut için ikisinin değeri aynı mıdır? Çay içilmese de olur bir içecek, süt ise kemik sağlığımızın yapı taşlarından biri. Bunu dinleyen kansızlık problemi olan sıradan biri çay ve süt içmeyi kesecektir büyük bir olasılıkla. Ardından kansızlık yetmezmiş gibi gelsin diş çürükleri, kemik güçsüzleşmeleri.   
 Oysa burada söylenmesi gereken sütün demir içeren yiyecekler alınmadığı sırada içilebileceği ve içilmesi gerektiğidir. Kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz çoğu zaman. Kimi kime şikayet edeceksin?   
Birazda ben ahkâm keseceğim, affınıza sığınarak. Okuyup okumamak serbest. Bunları çok önce yazmıştım aslında. Daha sonra bir elden geçirmem gerekecek. Şimdilik böyle.  Nisan’11
Doğru beslenmenin ilk adımı doğru alışveriş. Markete gittiğimde vaktimin %90?ı manav reyonunda geçer. Alışverişimin %90?ını sebze ve meyve oluşturur. Manavın bir numaralı müşterisiyim gittiğim her markette. Benden çok meyve sebze yıkayan bir kadın yoktur sanırım yeryüzünde. Vaktimin en büyük kısmını bu iş alır. Ve çocuklarım için meyve soyup ayıklamak.
Manavın dışında süt, yoğurt, peynir reyonuna, tam tahıllı ekmek ‘kepeği ile öğütülmüş buğday ekmeği, köy ekmeği’ reyonuna, et, balık, tavuk reyonuna işim düşer. Bittikçe de, sızma zeytinyağı, fındık yağı, bakliyat, zeytin, kuruyemiş, pekmez, bal reyonlarına. Doğal olan. Sağlıklı olan. Biraz sağlık takıntılıyım aslına bakılırsa. Vücuda gerekli olan. Mevsiminde olup ta bol olan, dolayısıyla lezzetli ve ucuz olan. Hiç bir zaman kışın ortasında kelek yemem, karpuz yiyeceğim diye. Yazı bekler, tadıyla yerim. 
Gerisi, markette olan diğer şeyler beni hiç ilgilendirmez. Dönüp de bakmam bile neler olup olmadığına. Cola, çay, şeker, kahve, abur cubur, dondurulmuş gıdalar, meyve suları, konserveler, salam, sucuk, sosis, margarin vs. Margarin hiç kullanmadım. Ama tereyağına o kadar kötü bakmıyorum. En azında evimde bulunduruyorum azda olsa. İlginç olan küçücük bir çocukken bile bütün kardeşlerim, çocuklar sana yağlı ekmek yerlerdi, ben ağzıma sürmezdim. Boş ekmek yerdim. Adam olacak çocuk… Şeker deyince içine toz şeker, küp şeker, kekler, bisküviler, şeker içeren bütün gıdalar giriyor. Şekerden başka adı hastalık adı olan gıda var mı? Şeker hastası. Adı bile soğuk. Uzak olsun.    
Tuz içinde aynı şeyler geçerli benim için. Yemeğinizin tuzunu yarıya indirin, fark eden olmazsa bir kez daha yarılayın. Yemeğinizi tuzdan çok kırmızıbiberle, karabiberle tatlandırın. Sofrada tuz bulundurmayın. Ben evdeki tuzlukların hepsini çöpe attım. Bir paket tuz uzun bir süre bitmiyor evimde. Şeker de öyle. Sulu yemeklerinizde tuzu en son ekleyin. Deniz tuzu veya bulabilirseniz temiz kaya tuzu kullanın.
Salatanıza tuz kullanmamayı alışkanlık edinin. Damak tadımızı şimdiden alıştırmakta fayda var. İleriye, tansiyon hastalığına yatırım yapın. Görünen o ki, kaçış, kurtuluş yok tansiyon hastalığından. Şimdiden önlemimizi alalım hiç değilse. Ben sadece limon ve sızma zeytinyağı kullanıyorum salatada.
Kan şekeri dengemi korumak için kısa aralıklı beslenirim. Diğer deyişle aşağı yukarı 6 öğün. Azar, azar, sık, sık.  Yeme içme işlemi sabah ne kadar erken başlatılırsa o kadar sağlıklı. Vücudun ihtiyacı olan gıdayı erken saatlerde aldığınızda günün geri kalan kısmında çok fazla yiyeceğe gereksinim duymuyor vücut.
Her sabah 1 bardak suyla başlıyorum güne. Su duru bir cilt için çok önemli. Suyun ardından meyve yiyorum. Mevsimine göre bu elma olabiliyor, kavun, karpuz, o anda ne varsa ya da canınız neyi çekerse. Elma oluyor benim tercihim genellikle. Tabi ki kabuğuyla birlikte yiyorum elmamı. Yeşil elmanın kabuğu sert olduğu için kırmızı elmayı tercih ediyorum. Amasya elması birinci tercihim. Onu bulamazsam veya iyi değilse -çünkü zamanı çabuk geçiyor- starkinglerin küçük ve sert olanlarını alırım. Elmanın kabuğundaki pektin nedeniyle şeker dengeniz bozulmayacaktır. Zaten sabahları vücutta şeker düşük olduğu için meyve yemenin bir sakıncası yok. Şeker hastalarının bir parça yoğurt, süt veya peynir ile tüketmelerinde fayda var.
Sonrasında kahvaltı. Çocuklara ve büyüklere 1 bardak ballı ya da balsız süt, benden. Yanında tam tahıllı ekmek, beyaz peynir, lor peyniri, zeytin, bal, pekmez, ara sıra yumurta, yaz ise koca bir kâse dolusu zeytinyağlı, limonlu domates, salatalık, kuru soğan salatası.  Doğranmış domates, kırmızıbiber ve sızma zeytinyağı ile soslanabilir. Dileyen limonda ekleyebilir. Yıkamaya üşenmezsem roka iyi gider kahvaltıda. Maydanoz onun kadar yenmese de yine sağlıklı bir tercih. Lor peyniri ile karıştırıp yenebilir. Üzerine biraz kırmızıbiber ile. Lor peyniri bütün peynir çeşitlerinden çok daha ucuz ve çok daha faydalı. Lor peynirini  naylon, vakumlanmış ambalajda olanı tercih edin, ben muratbey marka lor peynirini beğenerek tüketiyorum. Her marka iyi olmuyor. 
Pekmez, zeytin, tam buğday ekmeği üçlemesi veya bahçıvan bembeyaz peynir, petek bal, tam buğday ekmeği üçlemesi atıştırmalıklarımız. Veya yoğurt, tam buğday ekmeği.
Vücudunuza yanlış şeyler alırsanız, yanlış şekillendirirsiniz kendinizi. Şeker, cola, şekerli içecekler, beyaz un, tuz yaklaşmayacaklarınız. Bol meyve, sebze, balık, et, tam tahıllı ekmek, süt, yoğurt, peynir, bal katiyetle yaklaşacaklarınız.
Cebimdeki paranın az veya çok oluşu aldıklarımın ve yiyeceklerimin niteliğini asla değiştirmez. Ancak ve ancak aldıklarımın oranını değiştirir. Bu yıllardır, bildim bileli böyle. Sağlık takıntılıyım ve sağlıklı yiyecekten parayı asla esirgemem. Paramın fazla oluşu beni sağlıksız yiyeceklere yöneltmez hiçbir şekilde.   
Ne yediğiniz kadar nasıl sindirdiğinizde önemli. Yediklerinizi kolay hazmetmesi için vücudunuza yardımcı olun. Bol, bol su için. Yulaf ezmesi, tam buğday ekmeği, kabuklu elma yiyin. Her fırsatta yürüyün, hareketli olmaktan çekinmeyin. Ayağınızda tamamıyle düz bir spor ayakkabı değil, bir kaç santim yükseklikte topuğu olan koşu ayakkabıları olsun. Bu sayede yere daha yumuşak basacak, daha az yorulacaksınız. Yürürken sırtınızdaki teri, bacaklarınızdaki gerginliği, sızıyı hissedin. Ben bunu 80 dakikalık hızlı yürüyüşlerimde 60. dakikadan sonra yoğun bir şekilde  hissediyorum. Siz kendiniz için 40?50 dakikayı yeterli görüyorsanız o kadarla sınırlayın yürüyüşünüzü. 
Kendi işinizi kendiniz yapın. İşinizi bir başkasına havale ettiğinizde sağlığınızı da havale edersiniz. İşleyen demir pas tutmaz. Gündeliğe giden kadınların bünyesi nasıl kaldırıyor onca işi? Kaslarını devamlı çalıştırdıkları için. Bir bıraksalar emin olun sizin, benim gibi takatsiz olurlar. Doğadan aldığınızı doğaya kolayca geri vermek için bolca su tüketin.
Birde özellikle süt içme konusunda yanlış bir kanı var. Neymiş, belli bir yaşa kadar süt içersen faydasını görürmüşsün, o yaştan sonra ne kadar içersen iç bir işe yaramazmış. Külliyen yalan. Delinin biri bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış! Nereden bulurlar, uydururlar bu saçma sapan düşünceleri bilmem. Olur, mu öyle şey! Sağlıklı beslenme her yaşta gerekli ve önemli. Öyle olsa belli bir yaştan sonra yemek yemeden de yaşanırdı. Yaşanmadığına göre saçmalık. Hiçbir doğruluğu yok.
Ağustos’10
Hapşırık. Çocuğunuz bahar aylarında polenlerin artışıyla birlikte hapşırık nöbetleri mi geçiriyor? Büyük bir ihtimalle benim gibi manavdaki ilkbahar mevsiminin ilk meyvelerinden olan kıpkırmızı çileklerin cazibesine kapılıp çocuğunuza bolca çilek yediriyorsunuzdur. Hapşırıkların nedeni polenler değil çocuğunuzu yediği çilekler. Bu yıl artık atlattıklarını, büyüdüklerini düşünerek bolca çilek sundum çocuklarıma. Geçen yıllardan çok daha yüksek oldu hapşırık grafiği. Seneye çilek yemelerini engelleyin. Hatta belki kayısı da. Bakalım ne olacak? Ben öyle yapacağım.
Evi tozdan arındırmak, evdeki nemi ve tozu en aza indirgemek önlem olarak yapılabilecekler arasında. Ucu top gibi yuvarlak, üflendiğinde dağılan otlar var doğada, bilirsiniz. Çocuğunuzun bunlarla oynamasına, üflemesine müsade etmeyin. Üflüyorum sanarak içine de çekebilir, hassasiyetini arttırabilir.
*Benlerinizin arttığından mı şikayetçisiniz? Güneşten korunmakla vücudunuzda oluşabilecek benlerden de korunmuş olacaksınız. Benlerin en etkili nedeni güneş. Güneş koruyucunuzu çantanızdan eksik etmeyin. Güneşin etkili olduğu öğlen saatlerinde çıkmadan 15, 20 dakika önce sürün güneş koruyucunuzu. Sabah ve akşam saatlerinde ise güneş koruyucusuz güneşlenin ki, kemikleriniz güçlü olsun.
*Güneş mi çarptı? Bir kâse yoğurt yemeniz sizi kendinize getirmeye yetecektir. Boğazınız yanma sinyalleri mi veriyor? Bir kaşık balla yarım limonu karıştırın, yiyin. Doğal antibiyotik. Karnınız mı ağrıyor? Ayaklarınıza koyacağınız sıcak su torbası iyi gelebilir. Birde bir kaşık nane ile kabuğuyla kesilmiş yarım limonu kaynatın, ılık için. Dilerseniz bal ekleyebilirsiniz ılınınca bardağınıza. Nasırınız mı var! Ayaklarınızı daima kuru tutun. Nasır oluşmaması için de ayaklarınızı kuru tutun.
*Bağışıklık sisteminiz çökmüş, en ufak üşütmede hasta oluyor, devamlı kendinizi bitkin, yorgun mu hissediyorsunuz? Bu demektir ki, kaslarınızın yenilenmeye, tazelenmeye, güçlendirilmeye ihtiyacı var. İşleyen demir ışıldar. Derhal pilatese başlayın. 3 ay sonra bu belirtilerin hiçbiri kalmayacak. Bende birebir böyle oldu. Ebru Şallı her gün bunun için canlı yayınla sabah 10.20 de, tv 8?de.
*Çocuklarınızın yaramazlığından mı şikâyetçisiniz? Sağlıkla ne ilgisi var demeyin. Akıl sağlığınız ile birebir ilgili. Çocuğunuzu şekerden ve şekerli gıdalardan uzak tutun. Küçükse ve alışmadıysa alışmaması için elinizden geleni yapın. Alışkınsa vazgeçirmek için her yolu deneyin. Sonuçtan pişman olmayacaksınız. Emeğinize değecek. Sabahları bir felak, bir nas okuyun, elinize üfleyin ve çocuğunuzu yukarıdan aşağı sıvazlayın. 2 dakikanızı almaz. Bütün gün içinizin rahat olmasını sağlar. Kendinize de okuyun, elinize üfleyin, yüzünüzden aşağı doğru sıvazlayın. Sizi her türlü kötülükten, nazardan korur.
*Nefes açma ameliyatı yapılıyormuş burundan. Nefes açmanın en kolay yöntemi burnu nefes almaya zorlamak. Ne kadar zorlanırsa o kadar açılıyor burun. Bende yıllarca burnu tıkalı olarak yaşadım, nefes alırken burnumu kullanmadığım için. Burnum salgı bile üretmezdi kullanılmadığı için. Bir süre dikkat ettim. Şimdi tıkır tıkır işliyor. İşleyen demir ışıldar. Utanmasalar hapşırığı kesmek için bile ameliyat önerecekler. Para gelsin de ne şekilde gelirse gelsin, önemli değil. Ameliyatlardan iyi kazanıyor olmalılar.
Burun nefesi ile yüksek tansiyon arasında bir bağlantı varmış. Ağızdan nefes alanların tansiyonu daha yüksek oluyormuş. Hatta yüksek tansiyon içinde burun açma ameliyatları yapılıyormuş. Siz, siz olun ameliyattan önce burnunuzu doğal yolla açmayı deneyin. Bunun için burnunuzu nefes almaya zorlayın. Burnunuz ıslandığında daha iyi nefes alacaktır; bunun için burnunuzun dışını ıslatmanız yeterli. Kurudukça ıslatın. Boş yere ameliyat olmayın. Önceden ıslatılmış burnun temizlenmesi de daha kolaydır.
Sümkürebiliyorsanız veya burnunuzu karıştırabiliyorsanız yani burnunuz sümük üretebiliyorsa bilin ki burnunuzdan yeterince nefes alıyorsunuz. Burundan nefes alıp almadığınızı bu yolla ölçebilirsiniz. Nefes alıp vermeyen burun sümük üretmez çünkü sümük nefesle alınan tozların geri dışarı atılması işlemidir.
Ben bir yıl önce burundan nefes almaya başlayıncaya kadar burnum hiç salgı üretmezdi ve almaya çalışsam bile oksijen burnumdan geçecek yol bulamazdı. Tamamıyle tıkalıydı burnum kullanılmamaktan dolayı. Ne zamanki burnumdan nefes almaya yoğunlaştım burun kanallarım açıldı, salgı üretmeye başladı ve rahatlıkla burnumdan nefes alıp verir oldum.
Aman, çok mu önemli falan demeyin sakın. Çok yakın zamana kadar, belki hala sürüyordur, sürüyordur mutlaka, nefes koçluğu diye bir sektör oluştu. Doğru nefes alabilirsen bütün hayatını değiştirebilirmişsin sözümona! Günlerce otellerde kalınıp nefes alma yöntemi öğretildi insanlara. Kolay kazananların parası kolay kazanana gitti. Kih, kih, kih. 
*Avuçlarınız mandalina, portakal zamanı kaşınıyor, kaşırken sertlikler, yaralar oluşuyor ise mandalina ve portakalı yemekten değil soymaktan kaçının. Ya ıslak elle soyun ya da eldivenle. Veya elinize geçirdiğiniz bir poşetle, veya fırın tutacağıyla. Limon sıkarken de aynı özeni gösterin. 
*Sararma; kış aylarında çocuğunuzun cildi, özellikle avuç içleri, sarı, portakalımsı bir renk alıyorsa telaş etmeyin. Bu yediği portakal, mandalina ve havuçtandır. Sizi çok rahatsız ediyorsa bu meyveleri daha az tüketmesini salık verebilirsiniz.
*Rapor; geçen hafta, aralık ayında ilkokul 4e giden kızım ve ben grip olduk. Çarşamba, Perşembe ve Cuma okula gitmedi kızım, dinlenerek atlattık. Hiç evden çıkmadık. Pazartesi kızım okula gidince 3 gün boş yere yok yazılmasın diye rapor almak istedim. Gittiğim aile sağlığı hekimi geriye dönük rapor vermenin yasak olduğunu söyledi. Öyle dediğine göre doğrudur mutlaka ama benim anlayamadığım şey okula gidemeyecek kadar hasta olan kişi hasta haliyle rapor almak için doktora nasıl gider?
Rapor almaya gitmek için dışarı çıkabiliyorsa bu okula da gidebilir anlamına gelir. Hasta, hasta iken çıkamıyor, iyileşip çıkabildiğinde ise doktor rapor veremiyor. Benim karşılaştığım doktorun mantığına göre hasta her ne olursa olsun çıkmalı ve raporunu gününde almalıymış. Bankaya veya ameliyat olmaya gitmek için çıkmak nasıl bir zorunluluksa rapor almak için çıkmakta bir zorunlulukmuş. Kendi mantıklı buldu mu acaba söylediklerini? Diyelim ki çıktı ve aldı. Hastalığının kaç gün süreceğini nereden bilecek? Oysa bittikten sonrası net. 3 gün olduğu belli. Hadi benimki çok elzem değil, önü sonu yok yazılır, olur biter. Çalışanların durumu vahim gibi geldi bana. Bir yerde bir yanlışlık var, sizde fark ettiniz mi?
Parmağınız dolama olduğunda parmağınızı dayanabileceği en yüksek ısıdaki sıcak suya batırın ve bekletin. Su soğuyana kadar. Geçecektir. Çocukken bende pek çok kez olmuştu. Birkaç kez tırnağımın atıp yerine yenisinin geldiğini hatırlıyorum. Parmakta ağrı ve iltihaplanma başlar başlamaz müdahale edilir ve sıcak suda bekletilirse kolay atlatılıyor. Sıcak su parmaktaki mikrobu öldürüyor. Tabi şimdi baticon benzeri mikrop öldürücülerde aynı işlevi görür. Kulağınızda bulunsun diye yazıyorum.
*Uzun zaman idrarı tutmak, boşaltmamak idrarın kana karışmasına sebep oluyormuş. Abdestinin bozulmaması için uzun süre idrarını tutan bir teyzenin başına gelmiş bu.
*Kıl dönmesinden ameliyat olunduğundan haberdar mısınız? Oldukça zor, sıkıntılı geçen bir süreç kıl dönmesi ve ameliyatı. Benim komşumun üniversiteye hazırlanan oğlunda olmuştu kıl dönmesi. Birde bilgisayar başında iş yapan, çalışan birinde. Ortak yönleri ne diye soracak olursanız uzun süre oturuyor olmaları derim ben. Uzun zaman oturulan durumlara dikkat etmek gerek. Özellikle bilgisayar başında geçen zamana.
 
boy, cola, 2011
 
Çocuklarınızın uzun boylu olması için beslenmenin yanı sıra uykunun önemi çok büyük. Çocuklarımın uzadığı günler hep uzun soluklu uyuyup geç uyandıkları günlerdir. Gece vaktinde uyuyup sabah geç kalktıkları günler boylarını ölçerim ve uzamış olurlar. Hiç şaşmaz. Ne zaman sıcak bir yerde olsak veya sıcak bir evde yaşasak sıcaktan geceleri uyku tutmaz ve boy uzamaları durur. Tecrübeyle sabittir. Üstelik büyüme çağındaki 3 çocuk ile.
‘Uyusun da büyüsün’ sözü çok gerçek. Uyuma fırsatlarının daha bol olduğu yaz aylarını uykusuz geçirmemeleri için serin bölgelerde kalmaya, sıcak havanın uykularını kaçırıp azaltmamasına olanak tanıyın. Yani yaz aylarını sıcak olan tatil bölgelerinde geçirmeyin. Uzama için iyi, deliksiz bir uykunun yerini hiçbir şey tutamaz.
Antalyalı insanların boyları çok, çok kısa. Bunun bir nedeni olmalı. Sıcaktan bunalarak uykusuz geçen geceler uzamaya engel oluyor. Antalya?nın sebzesi, meyvesi, olanakları ve parası bol. Bu uzayamamanın yetersiz beslenme ile ilgili olduğunu hiç sanmıyorum.
Klimalı bir odada geçen oksijensiz bir gecenin de faydası olacağını düşünmüyorum. Bol oksijenli, mümkünse cam açık, perde kapalı veya sineklikli olarak uyunan geceler sunun çocuklarınıza. Perde kapalı veya sineklikli dedim çünkü gece siz uyurken yarasalar çocuğunuzun kanını emmeye dalış yapabilirler.
Kızım küçükken sabahları uyandığımızda dirseğinin iç tarafındaki şu kan alınan damarlar var ya, oralardan emilmiş, kızarıklık ve şişkinlik olurdu. Cam açık uyuyorduk. Ben yanında uyuduğum halde. Beni değil kızımı emerlerdi. Sonra kaldığımız odayı değiştirdik, kesildi. Geceleri içeri, kokuya dalış yaparlarmış yarasalar. Başka bir nedenle olduğunu sanmıyorum.
Gündüzleri ise mümkün mertebe, yanmadan, güneşten yara, bere, kızarıklık olmadan güneş almalarını sağlayın. Sabah, akşam veya güneşin az olduğu günlerde. Sonuçtan pişman olmazsınız.
Sıcakla haşır neşir olan vücut uzun süre kendine gelemiyor. Alınan sıcağın vücuttan atılması için gereken süre uzun olabiliyor ve bu süre içinde de boy uzaması gerçekleşmiyor. Akşamları serin ve açık havada oynanan oyunlar uyku süresini uzatmanın en iyi yolu. Ben sıcak günlerin sonunda akşamları çocuklarımı serinleyebilecekleri ve oksijen alabilecekleri, koşup oynayabilecekleri alanlara, parklara götürürüm yıllardır. Çok sıcak değilse gündüz oynamalarını yeğlerim güneş alabilmeleri için. Ömrümüzün yarısını parklarda geçirdik desem pek yalan olmaz. 17 yaşındaki oğlum 1.82, 15 yaşındaki oğlum 1.72 boyunda. Daha da uzayacaklar elbette. Uzamaları durmuş değil.
Bu arada kendi boyumu da söylemem gerekecek sanırım. Benim boyum 1.52. Boyumla övündüğümü pek söyleyemem ama bu boyla bu boyda çocuklar büyüttüğümle övünebilirim sanırım. Kısa boylu yaşamanın olumsuzluklarını sine sine yaşadığım için çocuklarımın boyları, boy uzamaları benim için hep çok önemli oldu. Onların uzadığı her santimetre kendim uzamışçasına sevindim. Beni en mutlu eden günler çocuklarımın boylarının uzadığı günler oldu.
Uzun uyudukları sabahların sonunda boylarının uzadığını ilk fark eden ben olurum ve uzamış olmalarının verdiği mutluluk benim için ölçüsüzdür. Kendileri bile benim kadar sevinmezler boylarının uzadığına. Dünyalar benim olur. Ne ders notları ne de kişisel başarıları beni hiçbir zaman bu kadar mutlu etmedi, edemez. Bilmezler ki kısa boyla yaşanan bir hayat nasıldır!
Çocuklar uzarken koltuk altlarında ağrı olur. Bisfenol A sayfasını okumanızı öneririm.
Mart’12
Çocuğunuzu güneşe, d vitaminine yeterince ulaştırmadığınız sürece iyi, doğru beslemiş olmanızın bir önemi yok. Süt, yoğurt, peynir, yeşillikle aldığı kalsiyumu güneşle buluşturamazsanız o kalsiyumun bir faydası olmuyor vücuda.
?Temiz hava, bol gıda? diye boşuna söylememiş büyüklerimiz. Ben bu sözden yola çıkarak hep açık havaya götürürüm küçüklüklerinden beri çocuklarımı. Şehrin dışına; oksijen ve güneşin bol olduğu yerlere. Her fırsatta. Çocuklarım o parklarda büyüdüler desem yeridir.
Son yıllarda büyük oğlum ?ben büyüdüm? havalarına girip reddetti bizimle gelmeyi. Bilgisayarın başını beklemek daha cazip geldi ona. Yalvar, yakar, hadi oğlum, gel oğlum, kâr etmedi. Diğer oğlumla kızımı alıp gitmeye devam ettim. Bende severim açık havayı.
Son bir yıldır alt bacağının ön kısmında içten; kemikte benim görüp hissedemediğim pütürler ve ağrılar peydahlandı. Dr. Öz oradaki ağrıların D vitamini eksikliğinden olduğunu söylemişti. Epey sonra anladım bu ilişkiyi. Şimdi D vitamini aldım; içiyor tıpış, tıpış. O arada da boy uzaması durdu elbette. Son iki yıldır boyu neredeyse hiç uzamadı.
Ondan öncede ben biraz uzak tutmuştum güneşten kendimi ve çocuklarımı. Bir dolu yalan, yanlış bilgi dolanıyor etrafta. Cilt kanserinden korunmak adına. 8-10 yıl öncede bir gün çok fena yanmıştık havuzda. Sırtlarımız bibere dönmüştü acıdan. Ondan sonra uzun zaman uzak durdum güneşten. Hata etmişim; güneş çok gerekli; her yaşta. Evet, güneşten korunmakta gerek ama güneşin kızgın olduğu saatlerde. Diğer zamanlarda ise bol, bol güneşlenmek gerek.
Güneş ve kemik kırılmaları sayfalarını da okuyabilirsiniz.
Mayıs?12
Çocuklarda boy uzaması konusunda taze fasulye bir mucize. Kendide uzun ve uzamaya yatkın; sarılarak devamlı uzayan bir besin olduğundan olsa gerek yıllardır deniyorum; ne zaman çocuklarım fasulye yese ertesi gün boyları uzuyor; hiç abartısız.
Kanamalar; burun kanamaları çocuğun gelişimini durdurmada çok önemli. Çocukta burun kanamaları varsa nedenini bulmalısınız. Görünüşte 1,2 damla diye geçiştirilen kan çocuğun boy uzamasını sekteye uğratan en önemli etmen. Bizde burun kanamaları nar, limon ve vişne nedeniyle oluşuyormuş. Bunları fazla; neredeyse tamamen; yemeyi kestikten sonra durdu kızımın burun kanamaları ve gelişmeye başladı. Aspirinde burun kanamasını tetikleyebilir. Çocuklarda adet başlangıcından sonrada bu yiyeceklerin alımına dikkat edilmeli. Adet gören bütün kadınlar için geçerli bu aslında. Bu 4 madde kanamalarınızın oranını arttırıp sizi kansız bırakabilir; sonuçları ise düşündüğünüzden daha vahim; dikkat edin.
Kasım’12
Bir üst paragrafta bahsettiğim burun kanamaları cidden çocukta boy uzaması konusunda çok önemliymiş. Kızım şimdi okuduğu okula 4. sınıfın başında geldi. Geldiğinde sınıfın en kısaları kadardı boyu; kızlar ona tepesinden baktıkça yüreğim eziliyordu kısa boylu olduğu için. O boyda olmadığı için üzülüyordum ister istemez. Ben bu burun kanamaları için nar, limon, aspirin, vişne, sıcakta kalma işini öğreneliberi; yani 1 yıldır hiç burnu kanamadı; kızımın boyu şu anda o uzun kızların boyuna yetişmiş durumda; şimdi 6. sınıftalar; o zaman kızımla aynı boyda olan kısalar ise hala kısa; boy konusunda sınıfta atak yapan sadece benim kızım. Şu an benimle aynı boyda kızım. Çocuklarda burun kanamalarını; her türlü kanamayı çok ciddiye alın; büyük olasılıkla nedeni üstte yazdıklarımdır; çocuklarınızı olabildiğince o yiyeceklerden uzak tutun. Hele ki adetleri başladıysa çok daha dikkatli olunmalı; benim kızımın başlamadı henüz; başlayana kadar iyice uzar inşallah.
COLA;
Temmuz’11
Suyu tatlandır, şişele, bolca reklam yap, sür piyasaya. Maliyet sıfır olunca aşırı kar reklama yansıyor. Yıkansın beyinler, cola, cola, cola, cola. Süt fiyatına Allah?ın suyu. Mandıraya, inek yetiştirmeye, yem yedirmeye gerek yok. Bedava sağılan inek. Bozulma, çürüme, geri dönme riski yok. Üstelik sütten daha çok satılıyor. Cahil çok. Cehalet diz boyu. Siz okul okumakla cehaletten kurtulunduğunu mu sanıyorsunuz? İçenleri, zehirle, zarar ver. Özelliklede çocukları. Kandırılmaya o kadar müsaitler ki!
Okul çöpleri cola şişesi dolu. Çocuklarımız, genç, yeni yetişen neslimiz zehirleniyor. Kimin umurunda? Alan memnun, satan memnun, sattıran memnun. Burada sattıran tabiî ki devlet. Bu zehrin içilmesine müsaade ediyor. Sigara için birçok önlem alındı. Cola için neden alınmıyor? Kimlerin cepleri bolca doluyor ki cola durdurulmuyor, durdurulamıyor?
Çok gençken, o çocuklar gibiyken her yemeğin yanında cola içiyordum. Üniversiteye başladığım, hayatı yalnız başına tanımaya çalıştığım yıllardı. Bir baktım karın ağrılarım başladı. Ağrıların şiddeti artıkça nedenine kafa yordum ve her zamankinden farklı olarak cola içtiğimi fark ettim. Cola içmeyi kesince ağrılarımda kesildi. Yıllar sonra 3?5 yaşlarındaki çocuklarıma içirdim. Öyle gösteriliyor, öyle yıkanıyor ya beyinlerimiz. Hayatın tadı. Çocuklar sever! Kim biliyor çocukların ne sevdiğini? Çocuk damak tadı uzmanlığı diye bir alan mı var? Siz çocuğa neyi sunarsanız çocuk onu sever.
Colayı severde ayranı mı sevmez? Kim demiş? Her neyse, küçük oğlumun boğazı her cola içişinde iltihaplandı. Ayran içince bir sorun yok, cola içince ateşler içinde yanıyor. O gün bugündür çıkardık hayatımızdan colayı. Ne düğün, ne bayram, ne yılbaşı, ne doğum günü almıyoruz cola. Aklımıza bile gelmez cola almak. Colaya 5 kuruşluk param geçmiyor. Süt, ayran, yoğurt birde su bizim evin baş müdavimleri. Çocuklarım sağlıklı ve mutlu. Okulda da katiyen içmiyorlar colayı. Her zaman tercihleri ayran. Ne mutlu bana.
Mart’12
Cola okullarda bu sene başında yasaklandı. İyide oldu yasaklandığı. Artık market arabalarında pek görmüyorum cola şişesi. Eskiden alışveriş ederken çok görürdüm; alışverişin yanına mutlaka cola şişesi sıkıştırılırdı. Şimdi neredeyse hiç görmüyorum. Epey azalma var alımlarda. Bilinçlenme düzeyimiz arttı demek ki! Bir işe yaramadığı gibi zarar verdiği iyice anlaşılmış olmalı. İyi haber!
COLA BERBAT BİR İÇECEK; UZAK DURUN; HİÇ BİR TAT, ZEVK SAĞLIĞINIZDAN ÖNEMLİ DEĞİL.
Kasım’12
Bizim eve ola ki cola yanlışlıkla girdi; birileri tarafından getirildi diyelim; bir köşede hiç içilmeden bekliyor ve sonunda tuvalete dökülüyor; evimde 3 çocuğum olmasına rağmen; geçen gün oğlum döküp dökmemeyi sordu; dök dedim; tuvalete dökmüş; unutup tuvaletin suyunu o renkte görünce aklım şaştı; o nasıl bir renk ve ne şekilde oluştu diye; colanın bulunması gereken yer mideniz değil; tuvalet çukuru. Yine facebook’ta yazılanlara göre önce kısırlaştırıcı olarak imal edilmiş; İsrail’in ürünüymüş; vs. vs.; cola içmemek için neden öyle çok ki!

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *