Press "Enter" to skip to content

günlük 5ı eylül’20

***facebookta mavitürk denen zibidiye ayar çektim biraz, ortalığı boş bulmuş at koşturuyor zibidi, kurt puslu havayı sever, ortalık karıştı ya meydan onun gibilere de kaldı, krizi fırsata çevirmeyi bileceksin, uyarıyorum ayağına ne amaca hizmet ettiği belli değil, millet coronayla baş edemez durumdayken, moraller bunca çökmüşken, o tutmuş yok zombi olacağız, yok kıyamete 100 gün kaldı, 90 gün kaldı sayıp duruyor, yok elektirikler 1,5 ay kesilecekmiş, felaket tellalı mübarek, olacaksa bunlar zaten olacak, iki de bir olacak, olacak deyip insanları irkiltmenin alemi ne, yok efendim ağaç altlarına oyuk açıp oralarda yaşayacakmışız, hayal gücü oldukça üst perdeden çalışıyor olmalı, oldu, bir ağaç altında yaşamadığımız kalmıştı onu da yaşarız, sen istedin ya, zombi olunacağına dair elinde hangi kanıtlar var, geleceği görme yetin mi var zibidi, ya hiç olmadıysa, olmayacaksa, ya on yıl, elli yıl sonra olacaksa bunların acı ve sancılarını bize bugünden çektirmeye ne hakkı var, veya ben belki hiç görmeyeceğim, ömrüm vefa etmeyecek, doğmamış çocuğa don dikmeye ne gerek var, alttan alttan korku pompalıyor hepimize, amacı neyse artık, 8 aydır çektiğimiz bize yetmiyor sanki de üstüne tuz biber ekiyor kereste, kendi canı ünlü olmak, piar yapmak istiyor diye zulüm edilmemize göz mü yumacağım, yumdum ama bir yere kadar, toplamış etrafına kendi gibi üç beş aptalı basıyor gaza, yürü git serseri misin nesin, kafayı yemiş zırdeli.

***Mankurt!..Kısaca söylemek gerekirse “hafızasını yitirmiş robot” anlamına gelir!.. Açın, hikayesini okuyun, dehşet içinde kalırsınız… Böylesine zavallı bir yaşama mahkum edilmiş toplumları, içine düştüğü karanlıktan, köleleşmekten kurtarma görevi ise o ülkenin aydınlık güçlerine, yurtseverlerine düşer hep…Ve tarih, o insanların mutlaka, her ne pahasına olursa olsun ortaya çıktığını yazar!..

bu bugünkü ümit zilelinin yazısından bir bölüm, dünün, bugünün mankurtu bugünün, yarının transhümanizmi, yani beynine çip yerleştirilmiş yarı insan yarı robot insanlık, amaçlanan bu, şimdilik domuzda gerçekleştirilmiş, bize açıklananı bu, çok daha fazlası denenmiş, yapılmıştır mutlaka, sıra bize açıklamaya kadar geldiğine göre. son izlediğim ne var ne yok programında, bu hafta, işlendi bu konu.

***4 temmuz 2019, ömer çelakıl ne var ne yokta, bir yıl önce çekilmiş bu program, 16. dakika, elektromanyetik siber saldırı, elinizdeki cep telefonları, neden wireless frekansları 2400 mega hertz, 2400 megahertz aynı zamanda mikrodalga fırınların frekansı, suyu titreştirir, 22. dakika, beyindeki su molekülünü de titreştirir, amacı beyin dalgalarıyla kişiyi etkilemek, mesela öfkelendirmek gibi, işinizi, ruh halinizi etkilemeye çalışıyorlar, rus patriği cep telefonlarının, bilgisayarların deccaliyet sisteminin bir parçası olduğunu açıkladı, yine bu sayede insan beyinlerinin gücünü kullanarak istedikleri şeyleri yaptırıyorlar, iklim değişikliği gibi, (evlere hapsedilip cep telefonlarına, bilgisayarlara sarılmamızı niye sağladıkları böylece çok daha belli olmadı mı sizce de) dünya hala nazi sisteminin içindedir, kamplara ne gerek var, (evlerimizi kamp yaptılar zaten, nazi kampları)

37. dakika, 2400 megahertz beyni etkiliyor, yakından daha çok etkiliyor, rüyalarınızı da etikleyebilir, baz istasyonu yakınında olmanız, cep telefonu açıkken yanında uyumanız, wireless(wifi) yakınında uyumanız etkiliyor, rus patriği bunlar deccalin gelişine zemin hazırlıyor demiş, rus kilisesinin başındaki adam, rusların papası, insanlığın sağlığına saldırı veya düşüncelerini yönlendirmeye çalışma sistemini anlatıyor rus patriği, 47. dakika, elektromanyetik saldırılarla liderlere komplo yapılıyor, merkelin titremesi, mursinin ölümü vs.(bizde de ilk ölenlerden biri haydar baştı, ali babacan şu an hasta, binali yıldırım hasta, akp istediğini hasta ediyor, öldürüyor anlaşılan) 80 milyon insanın zihin enerjisini düşünün, ah, ettikleri, bize haksızlık yapılıyor yeter dedikleri yerde etkileri olabiliyor,

1.01 dakika, doğal, manevi güçleri olan insanlar var, bu elektromanyetik sistemle bu insanların güçleri çalınabiliyor, telefona, bilgisayara yakın olduklarında, bir enerjiyi depreme, patlamaya bile dönüştürebilirsiniz, dünya bu teknolojinin peşinde maalesef(kulaklarımız boş yere çınlamıyor demek ki bunların başındayken, ömer çelakıl eski tuşlu telefonlardan kullanıyormuş) insanların psikolojisini etkilemeye çalışıyorlar, bu aletlerden uzak durun, dünyada bir enerji avcılığı yapılıyor, insanların enerji alanlarıyla iletişime geçerek enerjilerini çalıyorlar, bunları uzaklaştırırsınız, odanın dışına koyarsınız, bu elektromanyetik alanı nasıl bastırabilirsiniz, daha güçlü bir elektromanyetik alan yaratarak, bir elektirikçiye, elektronikçiye veya bir devre uzmanına, stabil, durağan değil sürekli değişen frekanslar yayılmasını sağlayabilirsin, o zaman bu 2400 megahertzden kurtulursun, bu profesyonellerin yapabileceği bir şey, su elektromekanik dalgayı kırar, metal ise yansıtır, devletin enerji alanlarını etkileyebilen kişileri bulması ve koruması gerekir, bu geleceğin teknolojisi, nükleer silahtan daha tehlikeli, bu kişilerin de bundan, güçlerinden haberleri yok, bu biyolojik bir durum, bilgisayar, telefon başındayken enerjilerinin kötüye dönüştürüldüğünden haberleri bile olmaz, haberiniz olsun. (ne büyük tuzaklara düşürülmüşüz meğerse, çocuklarımızı bilgisayar oyunu diye bilgisayar başında boş yere tutmuyorlarmış, tabi bizleri de)

***edge of extinction, ilk dakikalarında ankaraya atılacak nükleer bombadan bahsedil….filmde ankaraya nükleer saldırıdan bahsedil(m)iyormuş, olumlu cümlede kullandığımızda oldurulmasına katkıda bulunuyoruzdur belki, zihinsel olarak, o yüzden filmde ankaraya nükleer bir saldırıdan bahsedilmiyormuş, öyle bir şey yok, olmayacak.

***son türkiye corona haritası ile genel akp seçim sonucu haritası benzeşiyor, orta kesimde yoğunlaşmışlar her ikisi de, istanbul hariç deniz kenarındaki illerde corona yoğunluğu yok, ankara, konya, karaman, yozgat, erzurum ve istanbul, yani rakımı yüksek yerlerde yoğunlaşmış corona, istanbul hariç, bu bize ne gösterir, coronanın radyasyon-frekans ilintili bir hastalık olduğunu gösterebilir mesela, yüksek yerlerde radyasyon daha çok oluyor, wifinin bulunduğu odada uyumayın, uyuduğunuz odada cep telefonu bulundurmayın, wifinin ve tv nin bulunduğu odada çok vakit geçirmeyin, wifinin ve cep telefonunun beyin hizasında olmamasına dikkat edin, uzun yolculuklarda cep telefonlarınızı kapatın, kapattırın, gibi gibi önlemler işe yarayacaktır, düğünler, topluluklar meselesi de aynı şekilde, getirin yüzlerce 2400 megahertz mikrodalga frekansı yayan cep telefonunu biraraya, bakın bakalım neler oluyor diye, corona.

***666 şeytanı temsil eden rakam’mış, bilmiyordum, nereden bileyim, işim olmaz şeytanla, olmamıştı, neler öğrenmedim ki bu süreçte, madonnanın istanbul konserinde şeytan ayini yaptığı, aleyna tilkinin bu yere gelmesini sağlayan ‘o büyük güce’ teşekkür ettiği, üstünde kırmızı elbise ve başındaki boynuzlarla, şeytanın yaverlerinden birinin kim olduğunu da şimdi öğreniyoruz, özel hastanelere hasta başına 666 lira ödediklerini söylemiş o önemli kişi, ha, daha önce de görmüştüm bir benzerini, rabia diye gösterdikleri işaret yine şeytanın işaretiymiş, hal böyle olunca akdenizdeki tansiyon yüksekliği, edge of extination filminde geçen ankaraya misilleme yapmak için gönderilen (ama inşallah gönderilemeyecek olan) nükleer bomba da bir bir yerlerine oturuyor zaten, ya boş verin siz, komplo teorileri bunlar, biz ne biliriz ki, bilirse onlar bilir, maske tak derler takarsınız, evden çıkma derler çıkmazsınız, aşı ol derler olursunuz, kafana çip takacağız derler taktırırsınız olur biter, yormayın o güzel kafalarınızı bunlarla, hayat böyle de güzel sizin için nasıl olsa, bu kafayla siz ol dedikleri her şeyi olursunuz nasıl olsa.

***coronanın başından beri değişmeyen tek yasak var, yaz, kış değişmedi, nedir bu yasak, hepimiz biliyoruz zaten, 65 yaşın gece dışarı çıkamayışı, coronaya virüstür diyenlerin buna mantıklı bir açıklaması olabilir mi, ben hiç sanmıyorum, neden gündüz çıkabiliyorlar da gece çıkamıyorlar, virüs gece ortalık boşken mi cirit atıyor, hani insandan insana bulaşıyordu, maske takıyorduk, ne oldu bu yalanlara, hiçbir mantıklı açıklaması yok bunun, hepsinin bir yalan olduğu bal gibi ortada, ben coronaya radyasyon-frekans hastalığıdır diyen biri olarak buna cevap verebiliyorum ama, akşam olup güneş gittiğinde radyasyon artıyor, işte bu yüzden gece çıkmaları yasak, bunu bu şekilde söylemeyip böylesi önemli, hayati bir duruma yeterince açıklık getirmeyip yasaklarla yönetmeye kalkmak ne akla sığar ne insanlığa, bu iş bittiğinde umarım bu durumu bu şekilde savsaklayan herkes hak ettiği yeri bulur, benim gözümde bunların hepsinin katli vaciptir, çünkü bunu böyle söylemediğinizde 65 yaş üstü hariç her yaş grubu kendilerini gece gündüz özgür hissedip aynı yaşamlarına devam ediyorlar, ama corona sadece 65 yaşı hasta etmiyor, bütün yaş gruplarını hasta ediyor, ve sırf bu yüzden corona bitmek bilmiyor, işte bu yüzdendir ki hepsinin katli vaciptir, ne olduğunu, neler yaşandığını, bunun bir radyasyon-frekans hastalığı olduğunu bildikleri halde bizlerden sakladıkları için.

başka bir açıdan ele alalım, lokantalar vs nin neden gündüz açık olmasında bir mahsur görmüyorlar da gece açık olmasını istemiyorlar, yani ben mi yanılıyorum bunları böyle düşünerek, yönetenlerin böyle bir gece hassasiyetleri yok ta ben mi uyduruyorum, ben mi kuruntu ediyorum, hiç sanmıyorum, bu mesele bu şekilde anlatılmadığı, corona virüsten değil radyasyon-frekanstandır denmediği sürece bu iş bitmeyecek çünkü kimse ellerinden bırakmayacak o telefonları, bilgisayarları, plandemia da bunun, bu yalanın üstüne kurulu zaten değil mi, ne kadar çok hasta o kadar ölüm o kadar nüfus azalması, geçen bir video gördüm, paylaşmadım, öyle manyak ki, yine paylaşmıycam, manyak kadının teki, yabancı, dünyayı kurtarmamız için bebekleri yememiz gerek diye yırtınıyor, bas bas bağırıyor, nasıl bir manyaklığın, sapıklığın ortasına düştük belli değil, ruh hastası bunlar, kesinlikle normal değiller, merak edenler için joe ante nin sayfasında var, bugünlerde paylaştı, ben paylaşmayacağım, öyle bir manyağı sayfamda istemiyorum, birde bir hayvan videosu paylaştı joe ante, emin olamadım gerçek olup olmadığına o yüzden paylaşmadım, 2-3 metre boyutunda çekirge benzeri bir şey.

hani dense ki corona radyasyon-frekans yüzünden diye, varsaydık, duyanların kaçta kaçı ellerindeki o aletlerden vazgeçebilir acaba, bu da bir merak konusu oldu bende şimdi, ölmeye, öldürülmeye devam.

***istanbulun üçte biri nüfusa sahip ankarada salgın istanbulun iki katıymış şu an için, hastalığın ankaraya tatil yerlerinden taşındığı söyleniyor haberlerde, yani salgının asıl başlangıç yerinin antalya olduğu, antalyayı gizlemek için antalya hastalarının karaman ve konyaya yönlendirildikleri, karaman ve konyadaki artışın da antalya kaynaklı olduğu kulağıma çalınmıştı geçen hafta antalyadayken, salgın olduğu bilindiği halde bir yaz sezonunu dahi yabancı turiste ve onları taşıyan uçaklara, ki umre uçaklarını ve sonuçlarını unutmadık daha, kapatamayacak kadar kırılgan, hassas, hatta zavallı bir ekonomiye sahip olmamızın bedelini insanlar ölerek, can çekişerek ödüyorlar, tüm ülke yangın yeri, sonra çık tv ye akıl ver, düğüne gitmeyin, maske takın, mesafeye dikkat edin diye, anlat anlat heyecanlı oluyor, sen bu ülkenin başından gitmediğin sürece bu ülkenin gün yüzü göremeyeceği aşikar, püsküllü bela, ekonominin başına oturttu damadını, ülkeyi aile şirketine çevirdi, kendi de ceo’su, olacağı buydu, ekonomi darmaduman, olan kime oluyor, yine bizlere, yine bizlere, herkes yatak döşek, 14 gün, 21 gün genel karantina uygulanacağı söyleniyor, kimin keyfine, ülke yönetmekten bir gram anlamayan o zırcahilin, sebebi ne, turizmden gelen gelirler durmasın, bunca insanın hastalığı, çektikleri önemli değil nasıl olsa onun için, ağrıyı, acıyı çeken bizler nasıl olsa, kendine, ailesine neden bir şey olmuyorsa, sağlık gider değil mi, ya ülke boyu karantina kaça mal olacak bu ülkeye, bunlar hesap edildi mi turiste gel derken, turist gelmesin demek bir yana gidip yalvardılar birde ülkelere bize turist gönderin diye, bre gafiller.

salgın var sen kalk giresunda miting yap, sonra sosyal mesafeden bahset, gazi hastanesinin kadın doktoru “neden ankara, çünkü oraya buraya mitinglere taşınıyor insanlar” diye göndermede bulundu iktidara, sonuçta hastanedeki insanların kimler olduğunu bilen kişi o, balık baştan kokuyor yani her zamanki gibi.

***arınç ta korona olmuş, hedefi 12’den vuruyor hep, ali babacan, haydar baş, antalya belediye başkanı muhittin böcek, ve son olarak bülent arınç, sesi kısılması gerekenler bir bir avlanıyorlar, corona avı, gönder frekansı indir aşağı, hoop yatakta, sonra da mezarlıkta, avcının kim olduğunu söylemeye bile gerek yok, corona olanların isimlerinden o zaten belli, ama bahçeli corona olmadı nedense, sapasağlam, kırkbir kere maşallah, kendi de öyle, sarayın frekans ayarlarını yaptırmıştır mutlaka, içte ve dışta bütün muhalefetin sesini kısıyor bir bir, sırada davutoğlu var bence, sizce, kılıçdaroğluna ilişmesine zaten lüzum yok, etliye sütlüye karışmıyor ya, paçayı yırttı, hatta işine bile geliyor, var ama yok, hem var hem yok, hayalet gibisinden.

artık gerçek anlamda tek adam, etrafta adam bırakmadı nasıl olsa, coronayı çıkarandan şeytan razı olsun diyerek ellerini oğuşturuyordur eminim.

***dünkü kum fırtınasından sonra, açık bir felaketti, ve doğal olduğunu hiç sanmıyorum, ankara çöl mü ki kum fırtınası olsun, ve edge of extinction filminde geçen ankaraya nükleer saldırı bölümünden sonra, film 2020 yapımı, sarayın yerin altında altı katının daha olması daha bir anlam kazanıyor, önceden bilenler varmış demek ki olacakları, önlemlerini almışlar.

***kaliforniyadaki yangınlarda, fotoğrafları var, evler yanmış ağaçlar duruyor, bunun tam tersi olması gerekmez miydi? Evlerde ne bir is izi var ne de yanık, bembeyazlar görüldüğü gibi, ve dümdüz olmuşlar, kalıntısı bile yok yangının, bunun gerçek bir yangın olduğuna kim inanır, enerji silahı ile yok edilmişler evler ve insanlar, bir sapık manyaklar grubu ellerindeki gücü insanları öldürmek, yok etmek için kullanıyor.

***”şeytan insan dna’sını bozmak üzere hareket ediyor, gdo’lu gıdalar, frekans bozuklukları, vücuda takılacak çipler gibi, bizim her şeyimiz frekans, kuranı kerim düzenizi bozmayın, nizamla oynamayın, yani frekansınızı bozmayın diyor, onlar bizim Allah’la olan frekansımızı bozmaya çalışıyorlar, akıl ve gönül bağımızı koparmaya çalışıyorlar, şeytan kovulduğunda “muhlis kullara dokunmayacağım” der, bizlerin muhlis kullar olması gerekiyor, dini Allah’a has kılmamız gerekiyor, kendimize, sağlığımıza, düzenimize sahip çıkacağız, biz kenetlenmek, sevgi bağıyla birarada olmak durumundayız, kurtuluşun yolu buradan geçiyor, kuran-ı kerimi okuyun, doğru bir çevirisini” olgun aydoğu, her açıdan.

ben de dün alttaki yorumu yapmıştım birine, benzer şeyler yazmışım o yüzden alta not düşüyorum,

belki biz daha zenginizdir tüm bu açılardan ve rotschildsler bizi kıskanıyordur, herşeye rağmen mutlu olabilme, birbirimize sıkı sıkıya tutunabilme becerimizi, bak sen bile uzaktan uzağa bize olumlama yapmaya, şifa olmaya çalışıyorsun, birbirimizi tanımadığımız halde, bir rotschild böyle bir şeyi yaşamış mıdır hayatında, sanmıyorum, çünkü onun çok parası var ve o asla aciz olamaz ve bu nedenle büyük duygusal paylaşımlara yer yoktur onun hayatında, ne kötü bir hayat biçimi, hiç insani olmayan, bizimkilere göre yani, oysa insan acizdir, insan eksiktir ve birbiriyle tamamlanır, bu eksikliğini diğer insanlarla tamamlar, yeri gelir sen bana merhem olursun yeri gelir ben sana, birbirimizin yaralarını sararız çoğu zaman ve bunun farkında dahi olmayız, geçmişten gelen bir gelenektir bu bizim için ve doğallığında yaşanır, insan insanın ağusunu alır, ve budur bizi farklı, özgün kılan, belki bu yüzdendir bütün bu kötülükleri rotschildlerin, kıskanıyorlardır bizi belki.

neyse ki hala “aklı başında olan” insanlar da var, zombiler çıkacak demeyen, çantalarınızı göç için hazırlayın, hazır tutun demeyen, doomsday, kıyamet için hazır olun demeyen, neyse ki var, yoksa toptan kafaları sıyıracağız, bunlara bizi inandırarak zihin kontrolüyle kollektif bilinç oluşturup yapmak istediklerini yapmaya çalışıp çalışmadıkları ne malum hem, öyle her söylenene inanacak olursak işimiz iş, bence yapacağımız şey onların söylediklerine inanmak yerine Allah’a olan inanç ve güvenimize sarılmak.

yani ne yapıyormuş şeytan bize, böl, parçala, yok et stratejisi uyguluyormuş, corona bahanesiyle, bizleri birbirimizden ayrıştırarak, yalnız bırakarak köşeye sıkıştırmayı amaçlıyormuş, bu durumda bizler de karşı stratejiler geliştirip yemezler şeytan diyeceğiz ona, yemezler şeytan, sana o pabucunu tersten giydiririz biz.

yapmamız gerekenler, kısaca, 2400 megahertzden uzak durmak, yani lazım olmadığında evdeki wifi yi, özellikle geceleri, kapalı tutmak, lazım olmadığında cep telefonun internetini kapalı tutmak, ve bu aletlerden olabildiğince uzak durmak, buna tv de dahil, ki tv ler de internetli artık, diğer elektronik eşyaları kullanırken de çok yaklaşmamak, dışarda, açık havada daha bol vakit geçirmek, mümkünse, ki mümkün olsun, ağaçlık alanları, ormanları tercih etmek, açık alanlarda çok kalmamaya özen göstermek, çünkü her yer verici dolu, yani frekansımızın etkilenmesine çok meydan vermemek, ve o pislik şeyleri yememek, yedirmemek, ve birbirimizi sevmekten, güvenmekten asla vazgeçmemek, yani şimdiye kadar hep olduğu gibi yaşamaya devam etmek.

***şüphesiz ki onlar bir tuzak kurdu ama Allah ta onlara tuzak kuracak, sistem kendi içerisinde kendini dengeleyecek, insanlardan büyük bir kısmını hükmünüz altına aldınız ama Allahın da sistemin de kendi içinde bilemediğimiz bütünün kendi içerisinde daha büyük bir dengesi var, bu bir süreç , bir süreçten geçiyoruz, sağlam bir süreç, iyi korunmak ve arınmak ve farkında olmak burada sihirli cümle, bir futbol sahasında yüz binlerce kişinin bir ritimde nefes almasıyla bütün bu enerji dalgalarının hepsi kırılabilir, bir Allah zikri yapılsa veya toplu olarak ritm yükseltildiğinde çok şey değişebilir. kubilay aktaş, ne var ne yok,

***zombileştirebildiklerinden misiniz?

evinizde kaç televizyon, bilgisayar, laptop, tablet, cep telefonu var, günde kaç saatinizi bunların başında geçiriyorsunz, her ne sebeple olursa olsun, izleme, sosyalleşme, oyun, bilgi alma vs. 1, 3, 5, 10, kaç saat, veya kaç saat pasif kullanıcı durumundasınız, etrafınızdakilerin kullanımı sebebiyle, bir düşünün bakalım yeterince zombileşmiş durumda mısınz, en son ne zaman rüya gördüğünüzü hatırlayabiliyor musunuz mesela, wifi açık evlerde rüya görülmüyor bana kalırsa, ne zamanki wifi yi kapatmaya başladım rüya görür oldum yeniden, eskiden olduğu gibi, çok değil, bundan 30 yıl önce, ki yaşıtlarım erişkindi o zaman da benim gibi, 25 yaşlarında, şu anki bir otobüs durağının önünden geçsek ne düşünürdük acaba, başları önlerine eğik bir biçimde durarak ellerindeki dikdörtgen biçimli kutulara bakan insanlar topluluğu, bir anlam verebilir miydik hallerine sizce, bilemiyorum, şu anki anlatım biçimiyle zombi topluluğu derdik ama, siz de zombileştirebildiklerinden misiniz?

on saatten daha mı fazla yoksa, olmaz mı, olur olur, neden olmasın, ben bile, ki bilesi fazla, bu coronadan önce tv, tabletten 101, o, şu, bu derken on saati geçiyormuşumdur rahatlıkla, canım sıkılıyor sanıyormuşum, can sıkıntısının nasıl bir şey olduğunu bilmeyince, corona öğretti sağ olsun can sıkıntısı nasıl bir şeydir diye, şimdi bir saat civarına çektim, toplamda, hepsi dahil, olsun iki, daha fazlası yok, yasak, daha da azalacak elbet, kulağımdaki o şırıltıdan hiç hoşlanmıyorum çünkü, hiç ağrımayan başıma ağrılar girer oldu, vardır elbet bir sebebi, sizde işler nasıl, on saati geçiyorsa, sinirler ne alemde, patlamaya hazır bomba gibi misiniz, boooom, boooom, boooom, çok normal, o on saatlerin asal etkilerinden biri de bu, booooommm, dikkat edin de çok sıçratmayın etrafa, ortalık kirlenmesin babında, çatacak yer de arıyor olabilirsiniz tabi, bunlar çok normal şeyler, on saat frekans etkisinde kalıyorsunuz sonuçta, hhhhhıııırrrrrr.

daralmıyor muyum, daralıyorum tabi, yılların alışkanlıkları, ha deyince bırakılmıyorlar öyle, neye dadanacağımı, ne yapacağımı şaşırıyorum çoğu zaman, sonuçta bağımlılık bunlar, ama alışacağım, yavaş yavaş, zaten çoğunu atlattım sayılır, daralarak beklediğim haber saatini bile hatırlamıyorum artık, alışılıyor, ne mi yapıyorum bunların yerine, yarım kalmış hobilerimi geliştiriyorum, örgü, dikiş, sudoku, kadın olmak avantaj tabi böyle bir durumda, erkekler de bilemiyorum neler yaparlar artık, onlar da hobiler bulsunlar kendilerine bir şekilde, inadına yaşayacağız hayatı, onlara bırakmak yok öyle ortalığı, onlar öldürmeye çalıştıklarına göre bizler de ölmemeye çalışacağız, yok öyle üç kuruşa beş köfte, bizden önce onlar ölsünler pislik moruklar, hepsi de moruk zaten, 100 yaşındalar en az, görünüşlerine bakılırsa, yalnız o eba, duba diye o çocukları kör edecekler, kör bir nesil gelecek, bu yaş çocuklarından, bir yıla kalmaz hepsi gözlük takacaklar o çocukların, benim öyle küçük çocuğum olsa izletmezdim 8 saat tv, neme lazım, izlediğim, izlettiğim günlere lanet olsun ayrıca, adamlar bizi öldürmeyi kafaya koymuşken çok mu dert tv de eğitim, önce can, çocuğun canı.

canımıza kast ediyorlar, boğazımıza bıçak dayanmış durumda bunu görmüyor musunuz, neyin eğitimi, siz neden bahsediyorsunuz, siz neyin derdindesiniz, bu apaçık bir savaş hali, maksatları tv leri açık tutup bizleri evlere daha çok tıkamak, evlerde boğarak, kör ederek, süründürerek öldürmek, farkında değilsiniz galiba bunun, zorla mı izletiyorlar, hayır, evinizde denetim yapılıyor mu bunun için, hayır, yapılabiliyor mu, hayır, o zaman kapatın o tv leri, o çocuklara yazık, toplu katliam bu, göremiyor musunuz, evlerimizi hitlerin gaz odalarına çevirdiler, o cihazların yaydıkları radyasyon ve frekansla öldürüyorlar bizi, kapatın hepsini ve keyfinize bakın, hiç değilse öleceksek te son günlerimizi huzur içinde geçiririz, öleceksek te adam gibi ölürüz, coronadan ağzımızdan, burnumuzdan kan gelerek değil, ayrıca ölmeyelim de, niye ölüyormuşuz, o pisliklere mi bırakacağız dünyayı, ama onları kapatmazsak öleceğiz, corona işte o zaman yakalayacak herkesi, onun için kapattılar aylardır bizleri evlere, frekansla boğulup geberelim diye, anlayın bunu artık.

onca alzaymırın da bir nedeni olmalı, yine bu sayede çocuklara tablet kampanyaları düzenleniyor, çok lazımmış gibi, kazanan kim, çin ve amerika, ölüsünden kazanıyorlar, dirisinden kazanıyorlar, hastasından kazanıyorlar, hep hep yek, hep şah mat.

***bilmece bildirmece akıl kaydırmaca, öyle bir hastalık ki hem var hem yok, hem hastasın hem değilsin, hastasın ama hasta değilsin, hasta değilsin ama hastasın, öyle bir hastalık ki masada oturulduğunda bulaşıyor, ki bilim kurulu doktoru tevfik özlü söylemiş bunu, ama okul sırasında oturunca bulaşmıyor, çok bilinmeyenli hastalık biçimi, çık çıkabilirsen işin içinden, ne yaptıklarını kendileri biliyorlar mı acaba?

ekim,

***isveçten bir görüntü paylaşılmış, trende video çekmişler sosyal mesafe olmadığını, maske olmadığını göstermek için, yapılmak istenen orada da yapılmış gibi görünüyor, ne bir selam veren var ne birbiriyle konuşan, herkes cep telefonuyla, kulaklığıyla yaşıyor, asıl yapmak istedikleri şey de buydu belki, bizi birbirimizden uzaklaştırmak, gittikçe dijitalleşen insana ulaşmak için, bence asıl olması gereken dijital aletlerden uzaklaşıp birbirimize daha çok yaklaşmak, ayrıştıkça daha çok parçalanıyoruz, o tabletleri, telefonları üstümüzden silkelememiz gerek, kurtuluşun asıl yolu bu, ki her şeyin altında yatan nedenin de bu olması olasılığı yüksek, dijital aletler.

dün kamyonette ceviz satıyorlar, ceviz tadıyoruz bir anne kızla, tanımıyorum, cevizle ilgili bir şey diyecek oldum, kız öte yana sıçradı, sanki cüzzamlıyım, ne abuk subuk şeyler yaşıyoruz böyle, akıl alır gibi değil, psikolojiler darmadağın, maska(ra) ettiler hepimizi.

***son günlerde sahte içkiden 44 kişi öldü, sayı daha da artmıştır belki, “öldüreceğini bilerek mi satıyorlar, o kadar da değil yani” dedi oğlum, “uyuşturucu, sigara da aynı şey değil mi, biri hızlı öldürüyor sadece diğeri yavaş, tek fark bu” diye cevapladım oğlumu, birinin ölümü diğerinin bayramı olmuş.

starbucks, gönül kahvesi, arabica, kahve dünyası, kocatepe, b&h coffee, gloria jeans coffees, onlar da yavaş öldürenlerden, hem öldürüyor hem delirtiyor, sinir hastası ederek öldürüyor, önce deliriyorsun, delirdikçe kendini öldürüyorsun farkında olmadan, yiyip bitiriyorsun. ve bilmiyorsun, anlamıyorsun da başına gelenin kahveden olduğunu, uykusuzluk, halsizlik te cabası, birde filtre kahve zararsızmış yalanını çıkartmışlar, adı filtre olunca başka bir şeye mi dönüşüyor kahve, kahve kahve, hepsi aynı, neyse ki evlere tıkıldık ta biraz olsun boşaldı o iğrenç kahve dükkanları, o iğrenç kıyım şekli.

hani biz sivrisineklere sivrisinek öldürücü sıkıyoruz ya ölsünler diye, aerosol, veya böceklere, ve ölüyorlar, işte aynı şekilde bizlere de insan öldürücü püskürtüyorlar bütün gün gökyüzünden, ve özellikle yağmur öncesi artıyor bu püskürtmeler, hedefe direkt ulaşsınlar diye, gözüm artık hep yükseklerde, alamıyorum kendimi onlara bakmaktan, yine, yine, yine geçti, yine geçiyor, Allah kahretsin, pis kuduruk köpekler, söylenip duruyorum kendi kendime, bazen sesli bazen içimden, sivrisinekten, böcekten bir farkımız yok demek ki bunu yapan, yaptıranların gözünde, üstelik yıllardır, bakar bakar dururdum yıllardır o uçaklara ardında niye iz bırakıyorlar acaba diye, diğer büyük uçaklar iz bırakmıyor da onlar neden bırakıyorlar diye, nereden gelip nereye giderler, ne için dolanırlar diye, sonuçta yolcu uçağı değiller, peki ne işe yararlar, sorar dururdum kendi kendime, meğerse bizleri öldürmek içinlermiş, eskiden uzaktan görürdüm hep, şimdi dibimizden geçiyorlar, ne kadar yakın o kadar etkili nasıl olsa, yani öldürücü, kahveyle içten ölüyoruz, şekerle içten ölüyoruz, çayla içten ölüyoruz, kötü, hazır gıdalar yiyip içerek içten ölüyoruz, püskürtme uçaklarla nefes yoluyla ölüyoruz, maskeyle ciğerlerimizi öldürüyorlar, mesafeyle insanlığımızı öldürüyorlar, ölmek için ne çok yolumuz varmış meğer, öldürüyorlar bizi.

sapan mı bazuka mı, hangisi daha iyi iş görür bu konuda, hooop, alaşağı, bugün onlardaysa yarın bizde olacak sıra elbet, bu işler sırayla, bu devran hep böyle mi dönecek sanıyor o manyaklar, psikopatlar, kaşık bükmeyi anlatıyordu mesela joe ante, boşa anlatmıyormuş, şimdi şimdi anlıyorum işlevini, nasıl olsa hepsi metal, uçaklar, uydular, hooop, alaşağı, belkide kaşık bükmeyi öğreneceğiz, beyin gücüyle çökerteceğiz onları, bir yolu bulunacak elbet onlarla savaşmanın, bu pislikleri, şeytanın hizmetkarlarını durdurmanın, zalimin şeytanı varsa bizlerin Allahı var, hele bir bir olalım, birlik olmayı becerelim görsünler bakalım neler oluyor hayatta.

***yazmıştım, yine yazacağım, corona ankaraya tatilden dönenlerle gelmiş, kaç kez söylendi bu haberlerde, tatil yerlerine nereden gelmiş, turistlerle gelmiş, turistlerin gelmesine kim izin vermiş, devlet, ankarada kaç kişi corona olmuş, koronadan kaç kişi ölmüş, bilmiyorum, peki bunları kim hasta etmiş ve öldürmüş, devlet, var mı bir sorumlu tutulan bundan, yok, ölenlerin hepsi niyazi.

***damadı bakan, oğlu herbokolog, karısının özel kalem müdürü bile var, ne demiş, akrabalarınızı parti yönetimine koymayın, aşiretleşmeyelim demiş, hocanın yaptığını yap, dediğini yapma, bizde adet böyledir.

***vasiyet-i itirafname olmakla birlikte vaziyet-i itirafname olarak okunması da mümkündür, “bilindiği ve malumunuz üzere bir ayağım çukurda, gün sayıyor etrafımda eş dost ve daha çok eş dost olmayanlar, ben ölürsem diye eski ortağım, şimdiki selefim meral akşenere yanaşıyorlar gözümün içine baka baka, hal böyle olunca bir itirafname yazmanın zamanının geldiğine hükmettim.

biliyorsunuz kırk yıllık bekarım, bir yuvam olmadı, neden derseniz, eh, hım, kım, kem, küm, işte, neyse, lafı uzatmayacağım, siz de biliyorsunuz zaten şoförümle olan maceralarımı, kaset meselelerini, gönül bu, ota da, boka da, bu konuda bugüne dek sustum, ama artık konuşacağım, beni o kasetlerle tehdit ettikleri için hiç olmayacak şeyler söyleyip taraf tuttum, yalanlara gark oldum, ama artık günah çıkarıp huzur içinde ölmek istiyorum, beni affedin, selametle kalın” DEVLET BAHÇELİ

***bugün haberde vardı, 20 oç çocuk paylaşımları yapıyorlarmış kendi aralarında, 13’ü tutuklanmış, 7’si serbest, ibreti alem için açıklanmalı o iblisler, fotolarını ve isimlerini istiyoruz, ömür boyu lanetlenmeleri için.

***pandemiden beri gitmedim avm ye, çok kısa bir süre, beş, on dakikalığına girip çıkmıştım nisan mayısta bir iki kez, o gün bugündür hiç gitmedim, çarşamba günü gittim, tabak çanak bakasım tuttu, yoksa giysi falan değil hiç derdim, pandemiden beri bir tişört dahi almadım kendime, umurumda değil alışveriş, ne varsa onu giyiyorum, hem çok mu önemli böyle bir durumda ne giydiğim, suratımdaki maske ile, ve sadece 1 saat kaldım, içi boşaltılmış çuval gibiyim gittiğimden beri, bütün enerjim çekilmiş sanki, orada bir şeyler oldu ama ne oldu anlamış değilim.

bu bir virüsün yapacağı bir şey değil, şu an hiçbir hastalık belirtim yok sadece enerjim yok, hani şu vaka ve hasta farkındaki gibi, hasta değilsin ama vakasın, ya elektronik ortamın çok yoğun olduğu kapalı bir alan olduğu için yada yine bu ortamda bulunan insanlarla yakın iletişime geçtiğim için, ikisinden biri, ama asla virüs değil, hasta etmeyip enerji alan, çeken bir virüs olabilir mi, akla yatkınlığı var mı bunun, asla değil, bu bir alicengiz oyunu, bizi kandırıyorlar virüs diye, insan eliyle yapılmış bir salgının orta yerindeyiz ve asla ve asla bu bir virüs falan değil elektiriksel bir olay, dün ne var ne yokta anlatıldı, 1918’de klor dökülerek 50 bin fransız askeri öldürülmüş, dünya o günkünden çok daha farklı bir yer değil demek ki, aradaki hitler ayrıntısını da atlamayalım tabi, şimdi çok daha global çalışıyorlar üstelik, bizi köşeye kıstırmak için çareyi bu şekilde bulmuş olmalılar, elektirik, elektronik hastalık, 1918 ispanyol gribinin de bu nedenle olduğu söyleniyor zaten, ramazan kurtoğlunun sık sık söylediği bir şey var, ımf afrikaya yardım için elektirik döşeme şartı koşmuş, kendi seçtiğimiz şirket yapacak döşemeyi demiş, rk bunu fazladan para kazanmak için yaptıklarını sanıyor ama değil, istediklerinde insanları hasta edebilmek için şart koşmuşlar bunu bence, yaşananlara bakılırsa bu böyle, şeytan ayrıntıda gizli.

uçaklarda yaşanan şey de bunun gibi olmalı, veya uzun yolculuklarda, hastalığın ankaraya tatil yerlerinden gelişinin sebebi de budur belki, turistler değil, uzun yolculuk, kapalı alanda cep telefonları ve onlarla uzun süre meşgul olmuş olan insanlarla uzun zaman birarada kalmak, çünkü ağustosta ben de antalyadan döndüğümde yine aynı bu şekilde hasta gibiydim, günlerce kendime gelemedim, hasta değil vaka hali yine, sersem tavuk gibi oldum günlerce, başım döndü, ağrıdı, halsizdim vs. ben hiçbir şekilde inanmıyorum bu işin bir virüs işi olduğuna, inanmak isteyen inanmaya devam etsin.

***sağımız solumuz korona doldu, bir alt katta korona var, dün ekip geldi apartmana, korona ekibi, korona ölüm, hastalık haberleri geliyor tanıdıklardan, zannımca bu meret her neyse herkesi yokluyor, düşürebildiğini düşürüyor, gücü az, bağışıklığı düşük olanları, yediğimize, içtiğimize, sağlığımıza, kalabalık yerlerde olmamaya çok dikkat etmeliyiz.

***maske, mesafe, hijyen, maske ıslandıysa atılıp yeni maske takılmalı, her şeyin başında iyi dinlenmek ve sağlıklı olmak geliyor, biz covid19 vakalarında en ağır seyreden vakaların diyabetik hastalar (şeker hastaları) ve aşırı kilolu hastalar olduğunu gördük, vitamin takviyesi değil doğal yolla vitaminler alınmalı, balık, yumurta yenmeli, şeker ve tuzdan uzak durulmalı, el temizliği iyi beslenmek kadar önemli, bol su tüketimi, uyku da çok önemli, dokuların oksijenlenmesi de önemli, yani açıkhava, sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme, spor yapmak, yani bir sağlıklı insanın yaptığı her şey koruyucu olacaktır, doktor iftahar köksal, fox haber

***yine kum fırtınası gibi bir şey oldu ankarada, esiyor, şimşekler çakıyor, toz duman oldu ortalık, en son yağmur başladı, uçakların bütün gündür niye dolaştıkları anlaşıldı, yüzlerce uçak, yağmur başlayacakmış.

O yağmurdan önce püskürtme uçaklarının bütün gün ankaranın üstünde neden cirit attıkları, yüzlerce püskürtme uçağı, hakkında bir fikriniz var mı? zaman zaman üçer, beşer uçağın aynı yerde kesiştiğini gördüm gün içinde kaç kez dün.

bu püskürtmeler hava durumu baz alınıp yağacak olan yağmurla beraber üzerimize zehir yağması için mi planlandı, planlanıyor? chp nin chamtrailslerle ilgili düşünceleri nelerdir, chp bu olayın farkında mı, farkındaysa ne kadar farkında ve ne gibi çalışmaları var bu konuda?

orman yangınları için yangın söndürme uçağı bulunamazken bir gün içinde yüzlerce uçağın ankara semalarında uçmasına kaynak nereden bulunuyor, bu uçakların arkasındaki güç kim, bu gavur menşeili uçakların bizleri zehirlemesine kim izin veriyor, yoksa dünkü o felaket şeklindeki yağmuru yaratan da o püskürtülen maddeler miydi?

güneşi kapatarak, engelleyerek d vitamini almamızı engellemeye çalışmadıkları ne malum, koronanın yayılmasını sağlamak için, neden bu chamtrails konusunun üstüne gidilmediği, bahsinin bile geçmediği ise bende ayrı bir merak konusu, partilerüstü bir sistem konuşulmasını dahi engelliyor mu diye düşünmeden edemiyorum, hiçbir parti bu konuda ağzını açmadığına göre, aşikar ki buna chp de dahil tabi, satıldık mı chp tarafından, satışa mı geldik, bilelim de oyumuzu ona göre yönlendirelim.

hepsi aynı noktada kesişiyorlar aslında, chemtrailslerle bizi d vitamininden mahrum bırakıp daha çok korona yapmaya çalışmadıkları ne malum, ve tabi oksijenimizi kirleterek te aynı şeyi yapıyor olabilirler, yada korona virüsünü başımızdan aşağı boca edip etmediklerini bilebilir miyiz, bilemeyiz, yok aslında birbirlerinden farkları, ankaraya fena halde takmış durumdalar yalnız chemtrails konusunda, gökyüzünü mavi görmek artık mümkün olmuyor ankarada, uçaklar dur durak bilmiyorlar.

***”babasının cebinden mi harcamış, kimin parasını kime veriyor, sarayda milyonlar harcıyorlar, ondan sonra da fakirin ekmeğiyle oynuyorlar, beni konuşturma, hadi eyvallah,, bir emekli, fox haber, adam haklı, şehir içinde 110’la giden bir arabaya hız limitini yüzde elliden fazla aşmaktan 1200 lira ceza geliyorsa bu bir emeklinin maaşını neredeyse karşılar, bizden alıp yine bize veriyorlar, alininki veliye, velininki aliye, devridaim yaptırıyorlar paraya.

***devlet milli piyangoyu satınca kendi milli piyango oldu, her faiz beklentisinde beklenti düşmesi yönündeyse artıyor, beklenti artması yönündeyse düşüyor faiz ve kazanan hep kumarhane oluyor, kumarhaneler yasak ama devletin kendinin kumarhane olması yasak değil, inse devlet kazanıyor, çıksa yine devlet kazanıyor, her şekilde cebimizdeki paralar çalınıyor, çok alıştılar bu kolay, sıcak paraya.

***wuhan daki beşgeler, uçaklardaki ve gemilerdeki radyasyon sorumlu coranadan diyor, cia emeklisi, bir videoda, birini dinliyorsun trump yaptı diyor, öbürünü dinliyorsun biden, çin, ingiltere, satanistler, ki bunlara genel olarak küreselciler de deniyor, yaptı diyor, sonuçta birinden biri yaptı, her kim yaptıysa, hangisi yaptıysa aynı çoraplar başlarına dolansın inşallah, bu adam trump yaptı çin haklı diyor, ama genel kanı biden tarafının, yani küreselcilerin yaptığı yönünde, amerikada corona var çinde yok, ama çinde başladı, çin haklıysa neden amerikada hala var da çinde yok, amerika daha mı çok öldürmek istiyor insanlarını, amerika haklıysa bilerek, isteyerek mi öldürüyor insanlarını, yada hepsi birlikteler ve aralarında bir ayrım, farklılık yok, bize iyi, kötü polis oynuyorlar, bilmece bildirmece, burada kötü olan bir yan var, bizim de, yani bize sordukları yok ta, türkiyenin de küreselcilerle birlikte anılıyor olması, bunca corona tantanası, vıdıvıdısı da bunu gösteriyor zaten ve eğer trump kazanrsa seçimlerde amerika ve avrupa ile kapışmamız dahi mümkünmüş denilenlere göre, vıy vıy vıy vıy, hiç hoş olmaz.

***düşündükçe insan çıldırabilir, ne kadar kahve içersen o kadar uykusuz kalır, o kadar süre internet, tv başında kalırsın, ve onlar da bol bol para kazanırlar, sistemin köleleri, parasız pulsuz köleler, işte onun için doktorlara kahve yararlıdır, içinde bilmem ne antioksidan var, için, bol bol için dedirttiler, hepsi dedi, biri ikisi değil hepsi, bütün doktorlar, osman erk ve ayşegül çoruhlu hariç, ve hala diyorlar, biz koyunları kandırmak için, diyorlardır yani, ben artık izlemiyorum hiçbirini, şimdi de başka bir yalan daha bulmuşlar, filtre kahve zararsızmış, ah canııım, annen mi üretti o kahveyi yoksa, iç iç, sonra kudur sinirden, saldıracak yer ara.

öğlen değil sabah akşam güneşlenirsen, bol güneş kremi sürersen d vitaminin azalır ve bağışıklığın düşer, onun için öğlen güneşe çıkmayın, güneş koruyucu sürün dedirttirdiler doktorlara, gebermeyelim ama sürünelim diye,

fluoridli diş macununu kullandırttılar, (üstelik bir fırça boyu büyüklüğünde, ne büyük kadınmış zamanında bize mercimek büyüklüğünde kullanın diyen diyetisyen ayşe baysal, bizleri çok daha aptal olmaktan korumuş farkında olmadan), olan biteni anlamayalım, daha da aptal olalım diye, zehir püskürten uçakları bile normal uçak sanacak kadar diye, çevirdikleri dalavereleri anlayamayalım diye,

dışardaki beşgelerle, evlerimizdeki wifi lerle, tv lerle, diğer elektronik cihazlarla, ellerimizdeki telefonlarla ölüm saçıyorlar bizlere.

şekerleri, çikolataları, içecekleri cazip, çekici gösterdiler, ve hatta içki ve sigarayı, vücutlarımız daha çok pörsüsün, çöksün, çabuk yaşlanalım diye, ve üste para kazanalım diye, ve sonrasında diğer hastalıkları sırtlanıp bol bol ilaç içelim, doktor doktor gezelim, yine para kazanıp paraya para demesinler diye, her şey birbirleriyle ilintili, ve bizler bu her şeyin tam orta yerindeyiz, bunca aptal yerine konan biziz, bizleriz, bu nasıl iğrenç bir tuzak böyle, insanlığa sunulan, daha çok kandırıldık dememek için bir an önce farkına varın.

***aranızda maaşını dolarla alan varsa, yaşadı, dolar uçuyooor, günlerden 30 ekim, dolar 8.3 ben bundan böyle emekli maaşımı dolarla almayı talep etmeyi düşünüyorum, devletten, madem böyle bir olasılık var, bu olasılıklar dahilinde neden olmasın, kabul görürse iyi olur tabi, benim açımdan yani, sene başında 1500’dü, hala 1500, dolarla alıyor olmuş olsaydım şimdi 2000 lira olacaktı, on ayda üçte bir oranında zam fena mı, taş attım da kolum mu yoruldu 😖😖😖