Press "Enter" to skip to content

Gündem 1h eylül’12

*Cuma günü istiklal marşında daha çok göze çarptı okul mevcudunun artışı; 2,3 katına çıkmış. Bir bağırtı, bir gürültü; uğultudan geçilmiyor; geçen sene hiç böyle şeyler yoktu. Bir tanesi kızımın gözüne doğru şişe patlatmış; kapak gözünün önünden geçmiş; bir diğeri var gücüyle iteklemiş; önünde biri daha olmasa yere kapaklanacakmış; yine biri önden kızımın kafasına kadar ayağını kaldırmış; okuldan aldığımda harpten çıkmış gibi yorgundu kızım. İpi boşalmış inekler gibi yeni gelenler.
Tören bitince kızım olanları söyledi ve direk müdürün yanına gittim; sınıf mevcudunun 22?den 37?ye çıktığını; ne düşündüklerini sordum; 40?a da çıkabilirmiş; 7. ve 8. sınıflardaki sayı daha da fazlaymış; beni böyle cevapladı. Yeni gelenlerin kızımın gözüne şişe kapağı patlattıklarını söyleyince söylediklerim hoşuna gitmemiş olmalı; beni terslemeye başladı; böyle konular ayak üstü konuşulmazmış; makamında konuşulurmuş; rehber öğretmenler varmış falan filan diyerek yürüyüp gitmeye kalktı; ben sert bir şekilde ?kızımın gözü çıktıktan sonra mı gelelim hocam? deyince duraksadı; ?o konuyla ilgileneceğim? dedi; çok ilgileneceği çok belli. Çıkıp yeni okul arayacağım; yapacak başka bir şey yok. Nerede bulacaksam tabi; her yer aynı. Şeytan ?gönderme okula; ne olacaksa olsun? diyor. Okulun fiziksel şartları kızımın o okula gitmesine müsait değil. Yapmak istedikleride budur belkide; insanların okullardan gözünü yıldırıp evlere tıkmak. 
O kalabalıkta 4 4 4 ün katkısı var; çünkü ortaokul. Ortasına edip bıraktılar okulların AKP?li iş bilmezler. Yaptınız bir iş tam yapın; tam ayırın. 2,3,4. sınıflar hala o okulda eğitim görmeye devam ediyor; onlarıda gönderin madem ilkokul olan okula. Kızım 5. sınıftaykende 2 adet 5. sınıf vardı; şimdi 6. sınıfta mevcut ikiye katlandı; yine 2 sınıf var; sınıf sayısını arttın. 3?e; 4?e çıkarın sınıf sayısını. Yapamıyorlar çünkü ilkokul olan diğer okulda 6,7,8?ler eğitimine devam ediyor ve oradaki ortaokul öğretmenleri hala orada; 2,3,4?lerde burada olduğu için boş sınıf ve artıdan gelen ortaokul öğretmeni yok. Yeni gelen kayıtlarda eski okula değil; şimdiden sonra okuyacakları okula yapılıyor. Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı. Saçmalığın danıskası.
Bu işten karlı çıkan servisçiler oldu. Şimdiye kadar servise gerek duymayan; kapısının dibindeki okula gönderilen çocuklar şimdi servisle gönderilmek zorunda. Ben biraz uzak olan okulu tercih etmiştim 2 yıl önce sınıf mevcudu az olduğu için ve arabayla bıraktığım için; şimdi evime yakın olan okul ilkokul oldu; bizim okul ortaokul; sokaktan bizim okula servis gidiyor artık; şimdiye kadar böyle bir şey yoktu. Çünkü benim sokaktan orta okula ulaşmak için 2 caddede karşıdan karşıya geçmek gerekiyor; ve yürüyerek yokuş yukarı 15,20 dakika. 10 yaşındaki çocuğun yalnız başına gönderileceği bir mesafe değil yani. Şimdiye kadar; ortaokul yaşına kadar okula kendi yürüyerek gidip gelen çocuklar artık servise binmek zorunda yani.      
Yan binadaki apartman görevlisinin kızı 5?e ve oğlu ana sınıfına başladı yine bizim ortaokulda. Aynı okulda olsunlar diye düşünmüşler; yoksa alt sokaktaki okulda da anasınıfı var. Birini oraya diğerini buraya götürmekte zor gelmiş olabilir. Anasınıfları yarım saat erken giriyorlarmış; şimdilik kendi götürüp getiriyor; yola alıştıklarında 2 çocuğu birbirine emanet edip gönderecek; öyle dedi; servis parası veremeyeceğine ve hep kendi götürüp getiremeyeceğine göre. 4 ve 10 yaşındaki iki çocuk kendi başlarına 2 kez caddede karşıdan karşıya geçip 20 dakika yürüyerek gidecekler; bu aydan sonrası kar, kış kıyamet olacak; hep böyle gitmeyecek ki havalar! Oysa şimdiye dek alt sokaktaki okula gidiyordu kızı; kaynayan kazan anlayacağınız. Tek servis parası veremeyecek olan onlar değil elbette; servis parası deyip geçmeyin; en yakın mesafe atmayım ama 100 lira falandır; olmayan için para sonuçta. Çocukların 1 kutu süte muhtaç görüldüğü bir toplumda 100 lira iyi para elbette. Madem bu uygulamayı başlattılar servis paralarını da onlar karşılasınlar; AKP?liler.
Havalar sıcak; sınıflarda klima yok; her sınıf 40 kişi; kızım da; oğlum da kapı ve camlar açık ders işliyorlarmış. Bütün tadı kaçtı okulların. Her ikiside eve geliyorlar ki suratları 5 karış; dersten değil ortamdan; kalabalıktan; gürültüden yorulmuşlar. Okul açılalı daha 5 gün oldu; bütün enerjileri; şevkleri; istekleri yok oldu; bütün bir yıl nasıl geçecek?
Çantasını tarttım kızımın; tam 5 kilo; çalışma kitaplarını çıkarttığım halde üstelik; kızım 33 kilo; çantası 5 kilo; olabildiğince ben almaya gayret ediyorum; okulun kapısına kadar; oradan öteye geçit yok; bana bile ağır geliyor gerçi; daha düşük kilolu; daha küçük çocuklarda aynı ağırlıktaki çantayı taşıyor; geçen yıl ikiye bölünmüştü kitaplar; bu yıl öyle değil. 
*Bütün ülke kuzuların sessizliğine büründü dünden beri; yaprak kıpırdamıyor; generallerle birlikte hepimiz hapis yatacakmışız gibi hissediyoruz kendimizi istem dışı olarak. Hepimizi hapsettiler aslında onlarla birlikte. Evet; doğru; şimdiye kadar; yaklaşık 2 yıldır içerdeydiler; bu o kadar koymamıştı bize; kesinleşmemişti çünkü durumları; her an dışarı çıkma umutları vardı; artık kalmadı; hepimiz onlarla birlikte hapsolduk. Kalplerimize kilit vuruldu. Vatanseverlere; vatanı için canını ortaya koyanlara vatan haini damgası vuruldu; asıl vatan hainleri tarafından. Kendi vatan hainliklerini engellemesinler diye üst düzey askerimize vurdular vatan haini damgasını. Hemde karşılığında 20, 18, 16 yıl gibi ağır hapis cezaları verilerek. Bir çoğu oradan çıktığı günü göremeyecek kadar ileri yaşta. Ölümüne hapis hepsi.
Bu cumhuriyetimizin gördüğü en büyük kara leke; en büyük utanç vesilesi. 330 asker; bu ülke için yürek vermiş 330 asker 20, 18, 16 yıl hapis yatacak; yapmadıkları; uygulamaya geçirmedikleri bir eylem için. Keşke yapmış olsalardı. Yapmış olsalardı içerde olanlar onlar değil onları içeri sokanlar içerde olacaklardı; kaderin cilvesi. Bu son; şu an ki; şimdiki halimizi önceden öngördükleri için darbeye gereksinim duymuş olmalılar. Ülkenin ne hale geleceğini gördükleri için. Öngördükleride yalan değilmiş zaten; şu son günlerimize bakılırsa. Asker bu ülkenin her zaman için bir emniyet subabı olmuştur; olmaya da devam edecek; ne yaparlarsa yapsınlar.
80 öncesini ben çok iyi hatırlıyorum; 12 Eylül?ün günahı olduğu kadar sevabı da var; durduk yere yapılmamıştır 12 Eylül; şimdi söyledikleri gibi. Ağızlar değişti bir anda. Yok askeri vesayetmiş; yok darbeleri önlemek demokrasinin gereğiymiş. NTV?nin balyoz davası yorumcuları Nazlı Ilıcak ve Fikret Bila idi dün; bir alkışlamadıkları kaldı verilen cezayı. Karşı ses; karşı görüş yok; alkışlar eşliğinde bir karar açıklaması; hepsi satılık; satılmış. Kanallar, gazeteciler. Haber kanalı diye açıp izliyorsunuz; var olan yanlı haber.
Şu an; yarın bir darbe olacak olsa; -yeni bir yapılanmanın oluşması an meselesi; hele ki bu son durumdan sonra- o alkışlayanları görmek isterim doğrusu. Siz ordunun buna sessiz kalacağını mı sanıyorsunuz? Ben hiç sanmıyorum. Türk ordusunun kişi sayısını unutmuş olmalı AKP; hapishanelere sığmaz. Akp?nin gücü Atatürk aşkı ile yetişen bütün ordu mensuplarını hapishanelere sığdırmaya yetmez. Gün olur devran döner; bende görürüm onları. Bu gözler neler gördü; daha da görecek.
Darbe yapmak suçtu da Kenan paşa niye darbe yaptığı için ödüllendirildi; cumhurbaşkanı oldu. Bir kavram 20, 30 yılda bu kadar değişime uğrar mı? 30 yıl önce darbe yapan şeref payesi olarak cumhurbaşkanı yapılıyor; bugün yapmaya yeltenen hapse konuluyor; bu nasıl bir mantık? 12 Eylül?ün acılarını oldukça yakından çektim ve yaşadım ama sorsanız ?yapılmalı mıydı?? diye ?yapılmalıydı? derim; o içinde bulunduğumuz kaos ortamının başka bir şekilde çözümü imkansızdı. O yalanları gitsinlerde 12 Eylül öncesini yaşamamış olanlara anlatsınlar; olsa olsa onlar yutar bu palavraları. 12 Eylül olmasaydı da insanlar birbirini yok yere öldürmeye devam mı etseydi? 12 Eylül’ün tarz ve tavrı tartışılabilir ama neden yapıldığı asla.
Aynı şeyi şu an için düşünecek olursak; bir darbe yapılmasının zamanı çoktan geçmiştir. Sivil yönetimin pkk?yı bozguna uğratamayacağı; alt edemeyeceği; yenemeyeceği artık aşikardır. Sivil yönetim kendi elleri ile teslim etmelidir yönetimi artık askere; nerede hapse tıkmak; bu ülkeyi batırmak, satmak gibi bir heves, niyet ve bilmediğimiz bir başka anlaşmaları yok ise eğer. Pkk ile anlaşmaya oturduklarını kabul etti zaten sevgili başbakanımız; neye karşılık bizi sattığını; satılığa çıkardığını açıklamadı ama. 
‘Akan kanı durdurmak için’ miş; yürekli bir adam olsa kanın ancak kan ile temizlendiğini bilir; yürekli olmadığı için böyle demesi çok normal. O masaya oturmakla yenilgiyi kabul etmiştir Türkiye Cumhuriyeti; Türk milletinin haberi bile olmadan. Bu millete yapılacak en kötü komplo budur. Bu millet onay vermiş midir pkk ile masaya oturması için? ‘Topraklarımı kendi çıkarların doğrultusunda satabilirsin’ demiş midir? O masaya oturulduğu halde bu akan kan niye durmamıştır; bütün bunları açıklamakla yükümlüdür başbakan. Ne olmuştur; hangi konularda anlaşmaya varılamamıştır; hangi satıştan geri dönmüş; bozulmuştur anlaşma?   
Ertesi gün; balyozun açıklandığı akşamın sabahı bir haber; bütçe açığını kapatmak için ÖTV?ler arttırılmış; bu gibi vergi haberlerini hep önemli olayların arasına sıkıştırmak gibi bir hünerleride var. Geçen seferki külliyatlı ÖTV artışını da Van depremi haberlerinin arasına sıkıştırmışlardı; bunu hep yapıyorlar; uyanıklar ya! Vergi haberini bilhassa bekletiyorlar ve ne zamanki uygun bir ortam; bir önemli haber oluyor; araya sıkıştırıyorlar; benim anladığım bu. Uygun ortam zaten bolca oluşuyor sayelerinde. Bütçede o kadar açık var ise gezmesinler o kadar uçaklarla oradan oraya; kendilerinden sıksınlar biraz; yapmasın habire kongreler; bedava mı yapılıyor bütün bunlar? Milletin benzininden ne istiyorsunuz? Ya da içkisinden? Size ne; içerse içer.
Eskiden; Rahmetli Ecevit?in; Demirel?in zamanında bir zam yapıldımı her yerden ?ooooo? sesleri yükselirdi; en popüler yakınma vesilesiydi zamlar var olan hükümetten; fısıltı gazetesi çalışmaya başlardı anında; kahvelerde; sohbetlerde yapılan zam söz konusu olurdu; herkes birbirine dert yanardı ?yine zam yaptı kör olasıcalar? diye; şimdi o seslerde yok nasıl olsa; hepsi kısıldı; vur beline kazmayı. Zaten artık zam yapmıyorlarki; ayarlama yapıyorlar; ayarlama. Ama kendilerine göre ayarlama.
Bu ağa, paşalıklarını 12 Eylül?e borçlu olduğunu unutmasın AKP?liler. Bu halk kendine yapılanlara ses çıkarmamayı; itaat etmeyi 12 Eylül?den sonra öğrenmiştir; 12 Eylül?ün zoruyla; işkenceyle. Şimdi onun sayesinde istediği gibi at koşturuyor AKP. Ama ya birde hatırlayacak olursa geçmişteki halini; toza, dumana boğulur AKP.
*Bütün bu olanlardan sonra; Arınç’ın ‘balyoz davasının sonuçlanmasına seviniyorum’ demesi üzerine Gürsel Tekin Arınç için ‘gözünüzaydın demiş; doğru; kendi gözleri aydın olsun ama sayın Arınç’ı ben hukukçu biliyordum; vicdanının sızlaması gerektiğine inanıyordum; belli ki çok sevinmişler; bir tarafta darbecilerin getirmiş olduğu bütün yasaların üstüne oturacaksınız; öbür taraftada darbecilerle hesaplaşıyormuşsunuz gibi numara çekeceksiniz’ demiş. Burada benim en çok dikkatimi çeken son söyledikleri; 3 aşağı 5 yukarı aynı şeyleri söylüyoruz Gürsel Tekin’le. Demirel ise yine balyozla ilgili ‘köprülerin altından daha çok su akar; bu dünyanın sonu değil’ demiş; bu iş böyle bitmez demek istiyor; haklı da; bilmez mi; bilir; nerelerden gelip geçmiş. O da benimle hemfikir;)))
*Bu yıl müzik ve resim derslerini seçen olmamış; eeee; kuranı kerim; siyeri nebi gibi zevkli dersler varken müzik ve resim derslerini kim seçer Allah aşkına? Amaç müzik ve resim derslerini okullardan silmek; onlarda gavur işi; Atatürk’ün izleri değil mi okullarda? Hem günah; müzik günah; resim günah; ne işi var okullarda. Pis herifler. Kendileri gibi sanattan anlamayan; dümdüz; hıyar; otomat insanlara dönüştürmek istiyorlar herkesi. Var olan müzik ve resim öğretmenlerini ne yapacaklar; okullara hademe olarak mı atayacaklar? Ya müzik ve resim öğretmenlerinin yetiştiği okullar ne olacak? İmam hatip lisesi olur nasıl olsa! Toplamda 200 bin gibi bir imam hatip kaydı olmuş; geçen yılla oranlayıp kıyaslayamadılar; geçen yıl kaç ola ki bu kayıt sayısı? Büyük bir fark olsaydı memnuniyetle söylerlerdi değil mi?
Kızımın bu yaşa kadar okula hoplaya zıplaya gitmesini sağlayan 2 ders var; müzik ve resim; diğer dersleri onların ‘yanısıra’ alıyor. Müzik ve resim derslerinin olduğu günler uça uça gidiyor okula. Müzik ve resim dersleri olmasa okulunu bu kadar sevmezdi; sevmez. O 2 mutlu olduğu ders diğer derslerinin başarısını da etkiliyor; mutlu bir çocuk diğer dersleride almaya daha çok hazır oluyor. Kaldı ki sağ beyin ve sol beynin birbirini etkilediği; sanatla, sporla uğraşan çocukların derslerinde daha başarılı oldukları da biliniyor. Buradan çıkan sonuçla imam hatiplerde yetişen insanların neden başarılı olmadıkları açıklanıyor sanırım. Veya dünya ile başarı konusunda niye at başı gidemediğimizinde açıklandığını sanıyorum. Hür; özgür; yeniliğe açık beyinler bilgiyi daha çok algılıyor ve uyguluyor. Kimsenin; hiçbir yobazın müzik ve resim derslerini kızımın ve bütün çocukların elinden almaya hakkı yok. Yobaz yobazdır; adının yanındaki; arkasındaki; önündeki takılara ne bakıyorsunuz?
Dün bir kadın sürücünün arabasında gördüm; kocaman bir Kemal Atatürk imzası; arabanın arka camı büyüklüğünde. Onlar silmek istedikçe Atatürk’ün adını o ad daha da büyüyüp güçleniyor. Kitaplardan silerlerse arabalara yazılıyor; yüreklerimizden silemediklerine; silemeyeceklerine göre. Bulursam bende takacağım; zevk ve onurla. Onları; yobazları şimdiye dek saklandıkları inlerine geri sokmamız gerekiyor; çok geç olmadan.
*Başbakanın ‘Öcalan’la görüşme’ düşüncesini açıklamasından sonra Kılıçdaroğlu başbakan için ‘hain’ terimini kullandı; ‘vatan haini’ demek istemiş olmalı. En azından ben öyle algılıyor ve öyle olduğunu düşünüyorum. Biz Öcalan yakalandı diye biliyorduk; demek ki görüşme için getirilmiş; konuk olarak; madem öyleydi; konuk olarak ağırlayacaktık niye bileklerine o kelepçeleri taktık ki! Süs olsun diye mi? Hani bebek katiliydi? Ne çabuk unutuldu bütün bunlar. Bunlara vatan haini bile denmez; bunlar o sözün çok, çok ötesinde. Hainlerle işbirliği içindeler. Müzakere mücadelenin bir parçasıymış; bize yutturacaklar akıllarınca; geri püskürtme ve bu sözlerle oluşan tufan ortalığı kasıp kavuruyor son birkaç gündür.
Tarafsız bölge programında da yaşandı bu tufan çarşamba akşamı. Emekli korgeneral Erdoğan Karakuş AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner karşısında ‘PKK’yı bitirmek istiyorsanız dış siyasete çok dikkat edeceksiniz. 1,5 yıl öncesine göre Suriye ile ilişkilerimizde en olmayacak noktadayız. Bu ilişki bozukluğu PKK’ya etki etmiştir. Ben önce Türkiyeme bakarım; ondan sonra Suriye gelir benim için. Sizin Suriye’yi düzeltmeye gücünüz var mı? Gücünüz yok ve kışkırtırsanız; karışırsanız PKK’yı azdırmasına neden olursunuz. Ben önce kendimi; Türkiyemi düşünürüm. O kadar efendim. Esad halkına zulüm, işkence ediyor diyorsunuz; Türkiye 3 yıl önce Esad’ın yüzüne gülüp muhaliflerini desteklemiştir. Aynı şekilde Libya’da da Kaddafi’ye karşı muhalifleri örgütlemede Türkiye’nin parmağı var. Bu iktidarımızın dış ilişkilerdeki yanlışlıklarıdır. Ben önce Türkiyemi düşünürüm’ dedi.
MHP düşünceli ve eski MHP milletvekili adayı siyaset bilimi profesörü Ümit Özdağ ‘Türk hükümeti ile pkk arasında bir ahlaki bir denklik yoktur; eşit değiller; müzakere yapılamaz. Şu an ne müzakere ne de mücadele doğru dürüst yapılıyor; Etkili bir mücadele yapılmıyor; Karayılan; Bayık yakalanır; kuzey Irak’taki kamplara girilir; içerde alan hakimiyeti kurulur; bu bir politik tercihtir; hükümet bunu yapmıyor. Kuzey Irak’ta 20 pkk kampında yaşayan 4500 pkklı var; Barzani AKP kongresinde ağırlanacak. Bu terörle mücadele değildir. Pkknın pozisyon üstünlüğü sağladığı bir dönemde müzakereye girmek yanlıştır. Bu konuda talepkar olan devlet değil pkk olmalıdır; yoksa pkkya taviz verilir. Müzakere doğru değildir; mücadele ile sonuçlandırılabilir’ dedi.
Dün doğalgaza zam gelecek dedi başbakan; bugün herkes doğalgaz almaya koşacak; hazine tamtakır olmalı; acil paraya ihtiyaçları olduğuna göre. Hiçbir zammı önceden haber vermek zahmetinde bulunmuyorlar da doğalgaz zammını neden önceden açıklamak zahmetinde bulunuyorlar? İnsanlar gaz alsın; hazineye yüklü para gelsin diye. Rakı zammından önce açıklamadılar ama rakıya 11 lira zam geleceğini; söyleselerdi de madem millet rakı stoku yapsaydı; o işlerine gelmez çünkü zamdan sonra satılacak olan rakı çok daha karlı. Bu doğalgaz zammı hikayesini her yaz sonu tekrarlıyorlar zaten; toplu bir alım bütçeyi rahatlatıyor olmalı. Zam da çok eleştiriliyor genel olarak muhalefet tarafından; ‘hem ekonomi çok iyi; herşey yolunda diyorsun hem de bütçe açığı yüzünden zam yapıyorsun; bu nasıl iş’ şeklinde; fena köşeye sıkıştı bu aralar Tayyip hoca.
Necip Hablemitoğlu’nun kızı yarıştı dün kim milyoner olmak isterde; babası öldürüldüğünde 11 yaşındaymış; 2002 yılında; yani 20 yaşında; cici bici bir genç kız. Açıp baktım Necip Hablemitoğlu’nun bilgilerine; fotoğraflarına; yüzü hiç yabancı gelmedi; belkide derslerine girmişimdir; hocam olmuştur bir zamanlar; bu çok mümkün. Nur içinde yatsın; bu ülke için can veren herkes gibi. İki kızında yaşıyor artık; hukuk okuyorlarmış; adil olmayan bir dünyaya insafsızca gözlerini açtıkları için olmalı; hak aramak; hak sormak istiyor olmalılar. Çünkü hala babaları faili meçhul bir cinayetin kurbanı; on yıl geçmiş aradan. Fethullah Gülen ve cemaatinin FBI koruması altında oluşu ve TSK’ya sızma girişimleri; Alman vakıflarının Türkiye’de altın çıkarılmasını engellemesi; TSK’ya karşı oluşları ve Türkiye’deki etnik azınlıkları birbirlerine kışkırtmaları; emniyet ve istihbarat birimlerindeki irticacı yapılanma; nur cemaati CIA ilişkileri gibi hassas konular üzerine araştırmalar yapıp yayınlamış. Vatanımız ve bizler ona ve onun gibi vatanseverlere minnettarız.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *