Press "Enter" to skip to content

Gündem 2d Mart’14

***Tasvip ettiğimden değil ancak en iyi muhalefeti bdpliler yapıyor; özellikle Selahattin Demirtaş; Sabahat Tuncel de dün şöyle demiş; ?Dün bütün bakan çocukları; tutuklular bırakıldı. Buradan biz şunu okuyoruz. Hırsızlık, çalmak bu ülkede yasak değil. Çalmak serbest. Ne kadar çok çalarsan o kadar çok değerin oluyor?. Bu söz doğru mu, değil mi? Ne yazık ki doğru; hırsızlığın meşrulaştığı bir ülke artık burası; herkes herkesten istediğini çalmakta serbest.
***Tuncay Özkan?ın kızı Nazlıcan Özkan şöyle demiş twitterda; ?bakan oğullarının tahliye haberini aldım; yarın benim yerime Silivri?ye gidip 6 yıldır suçunu soran ve cevap alamayan babamın yüzüne bakacak gönüllü arıyorum.?
***Yine Bilal?in bir ses kaydı daha çıkmış; biriyle konuşuyor; ?Oluru var, şöyle; şimdi ben oradaki, Başbakanımıza da söyledim, yönetmelikle düzenlenmiş bir şey tamam mı? Yüzde birinden az olamaz diye? Ben onu yükselteceğim. On binde birinden az olamaz falan? Çözülecek sorun yani. Böyle çözülebileceğini söyledim Başbakanımıza. Dedi ki, ?Ben bunu Doğan Kubat ile konuşacağım. Naci ile de ben konuşayım, halledeceğim.? Hırsız babanın hırsız oğlu iş başında.
Türgeve arsa bağışlayanlar bu seçimlerde adaylık hakkı kazanmışlar; Tokat belediye başkan adayı öyle belirlenmiş; bağış olarak verilen arazide bir kamu arazisi; adam ülke değil şirket yöneticisi; Türkiye satılık çiftliğe dönmüş de haberimiz yokmuş; vay anasını sayın seyirciler! 
*** TÜBİTAK, ulusal kripto algoritmalarının kullanılacağı, kritik bilgilerin yayılmasını engelleyen TEMPEST (elektromanyetik darbe sızıntı standartı) kriterlerine uygun ?akıllı mobil cihaz geliştirenlere? 5 milyon liraya kadar destek verecek?miş.
Bir el atıverelim şu meseleye ağalar, beyler; bir çözümünü bulalım da adamcağız şöyle rahat rahat çalmaya devam etsin. Anlaşılan çuvalı daha yeterince dolmamış; kriptolu telefonlara çare aradığına göre.
İmam hatiplilerinden rica etse de bir okuyup üfleseler yetmez miydi acaba; neymiş; demek ki imam hatipler değil bilimsel okullar gerekliymiş.
***Ben şimdi; şu anda istesem; gidip komşumun arabasını çalsam hapse girer miyim; girmez miyim; araba çalmak hapse girmeyi gerektirir bir suç mudur? Demek ki çalmak, hırsızlık utanılacak bir şey değilmiş; kırkından sonra bunu da öğrenmiş olduk sayelerinde. Adalet mülkün temeliydi ya; hani nerede?
***4 yılını dolduran okul müdürleri değiştirilecekmiş; 3 yıl önce 5 yılını dolduranlar değiştirilmişti; şimdi o zamandan kalanları ayıklama zamanı; ortada ot, saman, çöp kalmasın; tam temizlik, tam parlaklık; A K P. 
AKPokulları.com
***Bir telefon kaydı daha açıklanmış; orada Bilal Erdoğan ?bu zekat mı öbür türlü mü? diye soruyor türgeve yatırılacak olan para için; benim bildiğim zekat fakire, fukaraya verilir; ben bilmeyeli modası mı değişti! Zengine zekat verenin zekatı kabul olur mu? Cemaatte zekatlardan götürmüş malı; her türlü lüksün içinde yaşıyor feto; kimin hakkı ile; fakir, fukaraya verilmesi gereken zekatların üstüne yatarak. Dershaneler, yurtlar, hastaneler, tv kanalları; bunların hepsi para ile olan şeyler; karun gibi zengin herif; sanırsın holding patronu; paranın içinde yüzüyor. Doktor Osman Müftüoğlu?nu 6 ayda 3 kez Pensilvanya?ya; ayağına getirten o değil mi; nereden geliyor o değirmenin suyu; zekatlardan. 
***O telefon kayıtlarını dinleyen kulaklarımızın sağır; okuyan gözlerimizin kör; konuşan dillerimizin de lal olmasını istiyor bizden Erdoğan; bu biraz zor; çok değil; 26 gün sonra alacak bu beklentilerinin karşılığını; sandıkta; bu sefer gerçekten alacak ama; bütün bunlardan sonra ona oy verecek kadar gözü kapalı olanların sayısının %20?yi geçmeyeceğine her bahse varım; aman inşallah; Türk milleti bu kadarda aptal değil sonuç olarak; o istediği kadar konuşsun dursun; 30 martta kapağını da; kalpağını da alıp gidecek buralardan; ona artık bu ülkede yer yok. Bu millet bir deliyi, bir hırsızı; daha doğrusu bir deli hırsızı başında tutacak kadar aptal değil.
***Etuğrul Özkök bugünkü yazısında ?söyle, bu muydu iyi Müslümanlık? demiş Erdoğan?a; yazınca iyi yazıyor demiştim.
***4 bakanın fezlekeleri 28 şubatta meclise ulaşmış; hiçbir işlem yapılmadan meclis başkanı Cemil Çiçek tarafından bekletilmiş; 2 martta da meclis tatile girmiş; amaçlarına ulaşmış oldular böylece; fezlekeler meselesi seçimler sonrasına kaldı; sanki başka seçim olmayacakmış gibi.
***Çanakkale?nin Bayramiç İlçesi?nde feldspat madenine yol açmak için yapılan ağaç kesimini durdurdukları gerekçesiyle 4 çevreciden 3?ü hakkında 10?ar ay hapis cezası verilmiş; hapis cezası 6?şar bin lira paraya çevrilmiş; fakir halkın 6 bin lirası mı varda ödesin; böyle böyle susturacaklar insanları; Türkiye haritasının üstüne bir ?SATILIK? tabelası koysalar daha kestirme olur işleri.
***Son tapelerde Erdoğan?ın yargıya müdahalesi var, ihaleye müdahalesi var; ve bu defa yalanlamadı Erdoğan; kendi konuşması olduğunu doğruladı; ardında ?bu seçimlerde 1. parti olamazsam siyaseti bırakacağım? dedi; sonunda; eh, anket sonuçları onun önüne geliyor sonuç olarak; ve gidişatın ne yönde olduğunu o bizden daha iyi biliyor; ve bir tehdit savurdu; ?Gülen, Humeyni gibi gelmek istiyor bu ülkeye? dedi; bunu ben daha önce yazmıştım zaten. ?Ben gidersem feto gelir; görürsünüz gününüzü? demeye getiriyor; gözdağı veriyor aklı sıra; ne seni istiyoruz ne de fetoyu; ikinizin de ne halt olduğu ortada; yok mu bir arası bunun sanki; hiç mi olmadı? Sizden önce bu ilke yoktu sanki; kendileri var etmiş gibi nasılda sahiplenmişler ülkeyi; madrabazlar; ?ben olmazsam o gelir?; nereye geliyor? Bu tapelerden de sonra işin şaka olmadığı iyice çıktı ortaya.
***2 yıl süren davanın ardından AOÇ?deki aksaraya inşaatı durdurma kararı çıkmış; inşaat başlamadan önce 1. derecede sit alanı olan AOÇ, 3. dereceden sit alanına dönüştürülmüş ve inşaat başlamış; bitmek üzere iken de durdurma kararı çıkmış; geçen gün yanından geçme gafletinde bulundum; Eskişehir yolu, akp binası yönünden çiftliğe döner yemeye gitmeye çalıştım; olmadı; yolu kapamışlar; yukarıdan çiftliğe geçiş yok artık; bu vesileyle gördüm; devasa bir yapı; çok haşmetli; Ankara?da öyle bir yapı yok; inşaat bitmiş sayılır; nisan, mayıs gibi hizmete başlayacakmış zaten; çiftliğin en yüksek tepesine kurulmuş; hani insanların mangal yaptıkları yokuş bir yer vardı ya; yol kenarında; orası; Atatürk evinin üst kısmı; Erdoğan ?durduramazsınız? demiş; neler olacak göreceğiz elbet; ama o kadar yapıldıktan sonra yıkılması gibi bir şey zaten söz konusu olamaz; en iyisi bir üniversiteye; öğretim kurumuna dönüştürmek olabilir; Atatürk?te olsa bunu isterdi orası için; orada olsa olsa bilim öğrenen genç insanların olmasını; yüksek güvenliği bir işe yaramaz elbette bu durumda. 
***İzmir, Çınarlı?da AKP?ye ?Evet? mührü basılmış hazır oy pusulalarıyla dolu bir araç yakalanmış; para, kömür, makarna karşılığı verilen bu pusulalar sandığa konuyor; boş olan oy pusulası getirildiğinde vaat edilen şey alınıyormuş. Seni bundan sonra o sahte oy pusulaların bile kurtaramaz.
***Ertuğrul Özkök, Erdoğan?ın patronuna yaptığı hamleyi öğrendikten sonra çoşmuş!
***Tape rezillikleri tam hız devam ediyor; tehditler, şantajlar, tele kız trafiği; her türlü pislik; ne ararsan var bunlarda; etrafta çete aramaya gerek yok; çete gözümüzün önünde; dindar ve kindar çete. Facebook?u, twitter?ı, youtube?u kapatırım demiş; büyük ötesi muhterem zat; milleti onlara yedirmezmiş; beni yiyecekler demiyor da millet diyor; kendi ne zamandan beri milletle eşdeğer olmuş? Öyle bir şey yaparsa kendi kilit düğmesine basmış olur. İnternet yasası geçerken gelişen olayları bir hatırlarsa iyi olur; neler olabileceği hakkında bir fikir verir en azından. Bundan sonra; bu aşamadan sonra facebook?u, twitter?ı kapatsa ne olur; kapatmasa ne olur; insanlar arası kenetlenme zaten gerçekleşti; sayesinde; onları kapatırsa sokaklar bizim; sokakları kapatamayacağına göre işi iyice çıkmaza sürükler; olacağı bu. Öyle ya da böyle gidecek; bu işin dönüşü yok artık. Yürütmenin başı; baş çalan.
Bugün; 7 mart günü; Eskişehir?de Erdoğan seçim mitingi düzenlerken Ali İsmail Korkmaz için yürüyüş düzenlenmiş; 100 kişi gözaltına alınmış; bu nasıl günlere gebe olduğumuzun açık bir göstergesi değil mi? Daha nerelere kadar tırmanması gerekiyor bu olayların; gitmesi gerektiğini anlaması için; bir kişi bir milletin üstünde olabilir mi? İstenmediğin yerde duramazsın; bu kadar basit bu.
O Eskişehir görüntüleri dehşet verici; gözaltı aracındaki polis; ki aracın içi dışarıdan çekilmiş; ?son kez söylüyorum, otur? diye bağırıyor; copluyor, yumrukluyor, yakasından tutup havaya kaldırıyor; dışarıda insanlar yerlerde sürüklenerek götürülüyor; iki polisin yere yatırdığı eylemcinin üstüne sivil polis zıplayarak var gücüyle oturuyor; o gencin kaburga kemikleri kırılmadıysa iyi; coplar bütün alanda havalarda uçuşmuş; ortalık durulana kadar miting alanına gelmemiş Erdoğan; miting gecikmiş. Bu milleti artık durduramayacağını anlaması gerekiyor; insanlar canlarını  ortaya koyarak çıkıyorlar o meydanlara; bunu hala göremiyor mu; bizimki Don Kişot; yel değirmenleriyle savaştığını sanıyor ama asıl savaştıkları zaten sokaklarda.
Sen daha önceleri ne diyordun pirim; gerçi bugünlerde unuttun ama ben hatırlatayım; ?haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır?; bu hazreti Muhammed?in bir sözü; hatırlattığın, hatta öğrettiğin için teşekkürler; sayende bu sözü unutmayacak; gereğini yerine getireceğiz; elhamdülillah; için rahat olsun.
Abdullah Gül ?facebook ve twitter?ın kapatılması söz konusu olamaz? demiş; çık bakalım işin içinden.
Televizyon niye yasaklananlar arasında değil; televizyonlarda kapatılsın madem; radyolarda.
Yine en çarpıcı yorum Selahattin Demirtaş?tan gelmiş; ?sen kapatacaksan ağzını kapat önce ağzını kapat? demiş;)))) 1 numaralı muhalefet o; benim adamım; konu açılmışken Aksaray?da da bdp?lilere karşı eylem düzenlemiş; ?bir daha olursa fena olur? diyor Selahattin Demirtaş; ancak ortalık öyle karışık ki kimsenin onun söylediğini duyacak hali yok.
***Bu seferde Ordu’da tepki olmuş bdplilere; Ertuğrul Kürkçü dışarı çıkmamış; bindiği taksinin arkasından koşulmuş; Fethiye’de olanlar çok daha etkili; kalabalık çok daha fazla; durdurulamayınca itfaiye merdiveniyle hdp tabelası kaldırılmış; istiklal marşı okunduktan sonra dağılmışlar; “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atılmış. Bu vatanın her yerinde şehitler verildi toprağa; sayısız; onlar; pkklılar yüzünden; ne bekliyorlardı?
Her an, her yerde, her şey olabilir; bu doğru gördüğümü; doğru bildiğimi söylememe engel değil. Susma, sustukça sıra sana gelecek; sen sustuğunda senin başına gelmeyecek mi? Bana sadece bir gün önce gelecek; bir gün sonrada sana. Ağzını kapadığın gibi gözlerini de mi kapatacaksın görmemek için? Gözlerini kapadığında olmasına engel olmuş mu olacaksın? O zaman kilit vur ağzına ve önüne gelmelerini bekle.
Ağaç kestiler de deme; tiyatroları kapatıyorlar da deme; bir şey demen için illa ucunun sana dokunuyor olması mı gerek? Ki o uç hepimize dokunuyor; veya bir şekilde dokunacak; askere oğlunu gönderen her ana baba kuşku içinde gönderiyor; “geri gelir mi” diye; bunun nedeni kim; kimler; kendi vatanının evlatlarını öldüren eli kanlı teröristler. Elimizi yıkadık deyince temizlendi mi elleri sanıyorsunuz? Sizin oğlunuz askerlik çağını geçmiş olabilir belki ancak benim iki oğlum askerlik çağında neredeyse; yarın benim başıma gelmeyeceği ne malum? Olduktan sonra mı yazacağım bunları; yani sizin gibi ucu bana dokununca.
O kesilen ağaçlar, tiyatro dediğin eğlence sektörün askere diye gidip cenaze olarak gelen binlerce genç insan bedeninden daha mı kıymetli? Oysa senin, benim için gitmişlerdi askere. O savaştan kolsuz, bacaksız dönenlerin haddi hesabı yok; ruhsal yaralarını sarmak için rehabilitasyon hastane”leri” bile açıldı; hala var; bu yaşananlar çok uzak bir tarih değil; sadece 1 yıl öncesine dayanıyor.  Ölülerine ağıtlar yakılan bir ülkede eğlence sektörü var olamaz.
Pkk-bdp yaptıklarından dolayı nedamet getirmiş gibi görünüyor mu size; çıkıp bir özür diledi mi çocuklarını öldürdüğü ailelerden; gerçi dilese ne değişir ki; o aileler her bayramda; her fırsatta gidip çocuklarının mezarını ziyaret ediyorlar; bağırlarında ateş yanıyor; orada unuttular mı sanıyorsunuz çocuklarını?
Bir savaşı başlatmak; binlerce vatan evladını öldürmek ve ardından “artık savaşmayı bıraktım” demekle o savaş bitmiş mi oluyor; o boş yere akan kanın hesabı nerede; kaldı ki o savaş bitmiş falan değil; en ufak bir meselede “yine öldürürüz” demiyorlar mı? Kime diyorlar bunu; bu milletin evlatlarına; bu durumda bu milletten kendilerini bağırlarına basmayı nasıl isteyebilirler? Kana buladığınız ve hala kana bulamakla tehdit ettiğiniz bir ülkede siyaset yapamazsınız; yaparsanız da belli ölçüler; belli sınırlar içinde yapabilirsiniz; istikamet güneydoğu; nerede palazlandıysanız orada kalın; Ordu’da; Fethiye’de; Aksaray’da işiniz ne; oradan size kaç oy çıkar; herkes bilmiyor mu sizin neyin karşılığında o işi yaptığınızı; ne onlar unutabilecekler bulundukları yerin neyin karşılığı olduğunu; ne de biz unutturacağız; ne yüzle oralara geliyorsunuz; oralardaki o insanlar keyiflerinden dökülmüyorlar sokaklara; ya kendi gelmiştir cepheden; ya oğlu, kardeşi, abisi, bir akrabası öldürülmüştür pkk tarafından; ya da bir tanıdığı; ne yapmaları gerekiyor; ne yapmalarını bekliyorsunuz? Hafızalarımız bu kadarda silinmedi henüz.
Tabelaları indirilmişte çok büyük iş mi olmuş; onların yaptıklarının yanında. Bir seferinde 30-40-50 asker şehidi gelirken bunu dert etmeliydiniz; inen tabelayı değil; ödlekler.
Bu söylediklerimin özetini dün; 10 mart günü twitterda sırrı süreyya önder vermiş; “Siz bizi kentinize kabul etmezseniz, yarın kapınıza bir başçavuş gelecek ve başınız sağ olsun diyecek”; ne demek istediği oldukça açık; “öldürmeye devam ederiz; biz aslında eli kanlı katilleriz; böyle göründüğümüze aldanmayın” daha fazla söze gerek yok sanırım.
Facebook’ta Banu Avar paylaşmış bunu ve altına şöyle yazmış; “TÜRK MİLLETİNİN SABRINI SINIYORSUNUZ! TARİHTEN HİÇ Mİ İBRET ALMIYORSUNUZ?”
***Tahliyeler ardı ardına geliyor; Tuncay Özkan, Doğu Perinçek; tamda seçimler öncesi.
***Ertuğrul Özkök bugün cnn türk’te “Başbakan’ı taraftarları kefenle karşılıyor. Karşısındakiler de böyle yaparsa ne olur? Başbakan’ın müdahale etmesi gerekmez mi? Ne kefeni diye tavır alması gerekir. Böyle bir rejimde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. 21. yüzyılda yaşıyoruz ya. Güzel yemekler yiyeceğiz sevişeceğiz… Böyle şey olur mu?” dedi. “Böyle bir rejimde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim” oldukça iddialı bir söz; Erdoğan’ı Hitler’e, Mussolini’ye benzetti; diktatör dedi; “onlarında arkalarında insanlar vardı” dedi; aldıkları oy oranlarını söyledi.
Diğer söyledikleri şöyle; “Başbakan 30 Mart’tan sonra hesap soracağız dedi ve açıkça tehdit etti. Türkiye’nin kurumları çöktü. Polis çöktü. Türkiye yarın öbür gün Ukrayna’ya dönerse şaşırmayın. Ordu açıklanamaz hale geldi zaten şu anda. Yargı çöktü, MİT rezalet durumda. Erdoğan’ın dedektiflik bürosu gibi çalışıyor. Bu kafayla bu ülkeyi yönetmez. Yüzde 75 de alsa yönetemez. Öyle büyük öfkeler yarattı ki. Ben de de yarattı. Onun bu intikam duygusuyla bizim de bu eziklik duygusuyla gitmemiz mümkün değil… Bunun sonu OHAL uygulamalarıdır. Hepimizin aklımıza başımıza alması gereken bir dönem yaşıyoruz. 30 Mart’tan sonra hepimizi hapse atacak duygusu yaşatıyor bize. Yapamazsa bile bu duyguyu yaşatıyor. Cemaatin işini bitirdikten sonra bizi bitirecek diye düşünüyor insanlar.”
Kendi söylüyor; “biz bu yola kefenimizle çıktık” diyor; insanlarda gereğini yapıp kefen giyerek çıkmışlar; giyende değil giydirtende kabahat. Türkiye ve Ukrayna benzetmesi hiç yanlış değil; dışarıdan nasıl göründüğümüz ortada; bir yönetim boşluğu olduğu apaçık; Rusya’nın yarın sabahta bizi işgal etmeyeceğinin bir garantisi var mı? Yok.
Hepimizin psikolojisini bozdu; alt üst etti kafir; bir Ertuğrul Özkök’ün değil ki! Hepimiz onun bağırtılarıyla yatar, bağırtılarıyla kalkar olduk; kulaklarında sesi olmayan bir insan kaldı mı? Bir deli herkesi delilik raddesine getirdi; bir deli hepimizi tımarhanelik etmeye yetti; karabasan gibi çöktü üstümüze, kaldı; bir yüzü gülen; mutlu olan kaldı mı; öğürsek içimizden RTE çıkacak; o raddeye geldi; Allah elinden kurtarsın hepimizi; hani bizim iyi günler gördüğümüz günlerde oldu ama çocuklarım; çocuklarımız için öyle değil ki; akılları ermeye başladı beri o tayyipin kara yüzünü görmeye mahkum bırakıldılar; yazık değil mi o sabilere; o yaşta içleri karardı; hayatla ilgili beklentileri; mutlulukları kalmadı; “keşke Çankaya’ya çıksa da sesi kesilse; elinden kurtulsak” dedi Ertuğrul Özkök; Allah kökünden kurtarsın inşallah. Ortalıkta bir kefenle gezilmediği kalmıştı; onu da gördük sayesinde. Kefenle mezara giriliyor benim bildiğim; bu kadar hevesliyseler inşallah tez elden girsinler; başka ne diyeyim!
***Yılmaz Özdil bugün tapeleri yazmış; çıkış sıralamasıyla; ne çok tape varmış; 31 tape; ve tabi ki hepsi montaj!!! Ardı arkası gelecek gibi görünmüyor tapelerin. Olan telefon şirketlerine oldu; artık telefonlarla konuşamadıklarından gelirleri %90 azaldı. Onca tapeye rağmen yüzsüzlüğün bu kadarı görülmüş şey değil. 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *