***Esnaf polis olsa, asayişi düzenlese her gün döviz bürosu, kuyumcu baskınlarını ve öldürülmelerini duymazlık herhalde haberlerde! Şimdi bunlara birde market paralarını bankaya taşıyan araçlar eklendi, daha öncede olmuştu, Çağdaş marketlerin arabasını sormuşlardı Ankara?da, dün yine Ankara Sincan?da bir market arabasının önünü iki çalıntı arabayla kesip 850 bin lirayı alıp kaçmışlar, polise gel polise!
***Bugün Sözcü gazetesinde Necati Doğru?nun ?atıştırdı, tıkıştırdı, yedi, yuttu çikolatayı? başlıklı yazısını okuyun lütfen, ara ara hatırlamak, hatırlatmakta fayda var olup biteni.
***Kanal D, CHP?nin Salı toplantılarını yayınlamamak konusunda çok kararlı, her salı aynı, 3 haftadır dikkat ediyorum.
***Gelen son bilgilere göre saray 5 milyona, yani 5 katrilyona mal olacakmış, oda sayısı bin değil iki binmiş, bir bardağı bin lira, bir sandalyesi 70 binmiş, yani bir sandalye bir TOKİ evi fiyatına, her odaya iki sandalye konsa 4 bin sandalye eder, bi zahmet siz çarpıverin 70 binle, vay anasını sayın okuyucular, ayıp, günah vallahi, şimdiye dek benim için zaten sevimsizdi, bundan böyle hiç iflah olmam, kırk gün kırk gece sürecek şenlikler başladı bile, sanatçılara bilmem ne ödülleri verildi, bugün engelli çocukları gezdirmişler, müze gezdirir gibi, renkler iğrenç, duvar ve yer renkleri, tam bir zevksizlik örneği, yeşil ağırlıklı, birde turuncu var, adam cennetlik, yeşilden başka hangi renk olabilirdi ki, Hülya Avşar da benim gibi beğenmemiş olmalı ki, ?benim evim bile daha gösterişli? dedi, zevkli kadındır nede olsa;)))
Benim anlamadığım bu kadar şatafatı seviyorlardı madem 10 yıl o apartman dairesinde niye y aşadılar, gerçi taşınırlarken kaç tır eşya çıktı o evden de, devlet malıymışlar, b.b. ve c.b. konutlarını beğenmemişler demek ki! Hem adam Atatürk?e ifrit zaten, onun yaptırdığı, oturduğu yerlerde oturur mu, akıl var, izan var!
Her an kırılabilecek bir bardak kadar bile olmayan asgari ücretle çalışanların hakkı onun ve onunla brlik olanların boğazında düğümlenir inşallah, haram, zehir, zıkkım olsun.
Bir bardak kadar bile değerimiz yok demek ki!
O bardaktan kaç adet alınmıştır acaba, bin, iki bin, on bin, Allah biliyor!
***AYM, Haşim Kılıç %10 barajının kaldırılmasını gündeme getirince ?kitap yüklü merkepler? demiş, fesuphanallah, bu nasıl bir insandır, ne hakka, hukuka, bilgiye saygısı var! Ben kulaklarıma kadar kızardım bu lafı duyunca, onda hiç utanma, arlanma yok mu?
Bu nasıl bir merkep?
Ne ahlak, ne yasa, ne din, ne kitap, Allah, iman, hiçbir doğrusu yok bu adamın, tek doğrusu kendi emel ve çıkarları.
***Savaş, deprem zamanları veya büyük üzüntüler atlatıldığında kalpten ölümler artarmış, son bir yıl içinde 3 yakın akrabam öldü, üçüde erkek, ikisi 50, biri 53 yaşında öldüler, kalpten, hiçbir hastalıkları yokken, birinin annesi, diğerlerinin anne ve babası sağ, evlat acısı yaşadılar, biz şu an savaş halinde miyiz yoksa deprem mi atlattık, bu ani ve genç ölümlerin sebebi ne, başımızda olan hilkat garibesi mi?
Milli felaketimiz!
Ölüm artık ne yaşa bakıyor, nede sıraya, rastgele, hepimiz topun ağzındayız anlayacağınız!
***Topkapı sarayı, Dolmabahçe sarayı gibi geleceğe miras kalacağını söylemiş, doğru, bir zevksizlik abidesi olarak! Yapılmakta olan konutu 250 odalıymış, o odalar bizimkiler gibi 4,5 metrekare değildir elbette, acaba 250 cariyede alacak mı? Bence Emine hanım korksun artık! Adam kendini padişahlarla eş görüyor, cumhuriyet zamanında yapılan binaları kaale bile almıyor baksanıza!
Ne derseniz diyin, adamın ufku geniş, şu anı halletmiş, geleceği düşünüyor!
***Neyse, iyi ter atıyor bu saray konusunda, c.b. olunca terliycem demişti, öylede oldu, “saraya” giren terler, her gün hesap veriyor sarayla ilgili, bugün de bin değil, bin yüz elli odalı olduğunu söyledi. Büyük düşünüyormuş, oldukça büyük düşündüğü belli zaten! Kılıçdaroğlu da yanına Reza’yı, Hülya Avşar’ı almasını söyledi, artık çok daha sert ve keskin Kılıçdaroğlu’nun sözleri, bugün gösterdi kanal D, karşılıklı atışma olunca göstermek zorunda kalmış olmalı, yoksa göstermiyor.
Antalya’daki MEB şurası tam kafa bulmalık, apaçık bir maskaralık, ilkokul 1,2,3’e zorunlu din dersi, liselere seçmeli Osmanlıca dersi, ellerinden gelse elbette zorunlu yaparlar, doldurdular imam hatipleri, şimdi onlara uygun ders üretiyorlar ki onlara ekmek kapısı çıksın, yani Arapça ve Farsça demek oluyor bu Osmanlıca, onuda bilen kim, imam hatipliler, çok zeminler valla, bu AKP’lilerin zekasına hayranım, başka bireyine değil, sosyal bilimler liselerinde zaten zorunlu dersmiş Osmanlıca, çocukların kafalarını nelerle çorba ediyorlar, ben o lisede olsam o dersi reddederim herhalde, elimde olsa tabi, değil elbette, zorunlu, edebiyat dersindeki aruz vezni meselesi, mefailün, failatün, failatün baş belası bile hayatımı kararatmaya yetmişti o zamanlar, Osmanlıca hiç çekilmez! Kafayı sıyırmış bunlar, içerek mi sarhoşlar içmeyerek mi anlayamadım.
Okullarda daha Türkçe’yi öğrenemedik, sıra Osmanlıca’ya mı geldi, safi geri zekalılar bunlar, geri!
Allah bin belalarını verir inşallah! Bir milletin geleceğini oyuncak eden kitap taşımamış merkepler!
***Hocanın biri “inkılap köpekleşmek demektir” demiş, konuya değinen Cemil Çiçek “insanların bir kısım fikir ve düşünceleri
olabilir, ama bunların gelişigüzel, meclis çatısı söylenmesini şahsen doğru bulmam” demiş, hangisinin söylediği daha büyük gaf sizce, hocanın dediği mi, o düşünceyi olağan bir düşünce olarak algılayan, algılatan Cemil Çiçek’in söylediği mi? Tencere dibin kara, seninki benden kara!
***”İsteseler de, istemeseler de, evet, bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek. Defanstan çıkın, artık ileriye koşun. Mezar taşlarında bir tarih yatıyor, bir medeniyet yatıyor, bir neslin mezarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük bir cehalet olabilir mi?” bunu söyleyen RTE, bunu duyan kızım “bir Atatürk’e bak, birde ona, Atatürk geleceğe, RTE geçmişe bakıyor” dedi, bunu söyleyen kızım 13 yaşında.
Aklım şaşıyor, akılsızlığın bu kadarına aklım şaşıyor, sizin şaşmıyor mu? Bir arpa boyu yol gidememişiz, ona yanıyorum. Bir teklifim var, koca bir millete mezar taşlarını okutabilmek için Osmanlıca öğretmek yerine osmanlıca yazan mezar taşlarını türkçeleştirsek daha kolay olmaz mı? İnanılır gibi değil, geldiğimiz son nokta yani, ciddi ciddi yazmak bile içimden gelmiyor bu konuda, o yüzden saçmalıyorum, bu, bu zamanda oturup konuşulacak şey mi Allah aşkına, şu düştüğümüz hale bak, bir c. b. nın edeceği laflar mı bunlar, bir millet göz göre göre, geri geri iteleniyor ve biz bu saçmalıklara tahammül etmek zorunda kalıyoruz.
Ölü bir dili çocuklarda canlandırmanın kime ne faydası olacak, o çocuklarının beynini boş yere yormaktan başka, yazık, günah değil mi o çocuklara, okumaktan, eğitimden soğutacaklar bu gidişle çocukları, insanları, belkide asıl yapmak istedikleri şey odur, kim bilir? rte de şakır şakır İngilizce konuşamıyor ama tercümanlarla işini hallediyor, şimdi bir fikir daha oluştu kafamda, mezarlıklara Osmanlıca tercümanı koyalım, bunlar bu akılla adamı dinden, imandan çıkarırlar. Aynı zamanda zıvanadan.
Kaç milletvekili var AKP’nin, 300 mü, bir tanesi bile Osmanlıca bilmiyormuş, sadece bir MHP’li milletvekili biliyormuş Osmanlıca, hal böyleyken çocuklardan istedikleri ne, nasıl zor bir dil Osmanlıca, Türk dili Edebiyatı okuyan arkadaşlarımdan biliyorum, ne çektiler osmanlıcadan, önce AKP milletvekilleri öğrensin Osmanlıca’yı, onlar öğrenebilirlerse sorun yok, çocuklarda öğrenirler, çok iyi bir dil olsa harf devrimi yapılmaz, Türkçe’ye geçilmezdi, onun karın ağrısı bu zaten, harf devrimini ve diğer devrimleri ortadan kaldırmak, bu iş iyice tehlikeli boyutlara doğru gidiyor, konuşmasının nasıl düşmanca olduğu zaten ortada.
Bugünün ikinci önemli haberi Erdoğan hakkında twitler atan eski AKP milletvekilinin tutuklanması esnasında toplanan Erdoğancı kalabalık ve iki polis arasındayken darp edilmesiydi, twitlerine baktım, öyle abartılacak birşey yok, her gün her yerde yazılıp çizilen şeyler, hakaret hiç yok, sadece bir şizofren iması var, gerisi bilindik şeyler, fakirdin nasıl zengin oldun vs. son iki twiti şöyle,
“Londra?dan geldim. Saat bu saat. Tayyip?in polisleri otelde kaldığım odayı bastı , giyinip gidiyorum. Senden Korkan senden akçak olsun.
HODRİ MEYDAN?. Hiç korkmam , ÇÜNKÜ HIRSIZ DEĞİLİM. SENİ TÜM DÜNYAYA REZİL EDECEĞİM.
Diktatör, biz 12 Eylül?den geliyoruz. Geç bu sabah otelden almaları. Seni sarayından alacağız.
Kalabalığın adamı linç etmesine ramak kalmıştı, içlerinden bir taneside AKP milletvekili Metin Külünk, sözümona durdurmaya çalışmış kalabalığı, kışkırtmaya gelmiş demiyorlar da, planlı, programlı bir hareket bu, planın kimin tarafından yapıldığını tahmin etmekte pek zor değil, yeni adı ile big brother, adamın biri iyi tepeledi iki polisin arasındayken, polis iki kolunu tutmuş, adamda kafasına bindirdi, ne güzel tezgah, isteseler parmak dokundurtmazlar, etrafını sarıp, bile bile dövdürdü polis, “ağzını açanın sonu budur” diyorlar yani, rabıta faşizminin dozu her geçen gün artıyor. Ogün Samast kaç mahkeme gezdi yıllardır, bir kişi kılına dokunabildi mi, veya herhangi bir itleri.
Ona oy veren o %50’nin en az %40’ının bu görümtülerden hoşlanacağını sanmıyorum, bu ülkede kemikleşmiş rabıtanın aldığı oy oranı %5’tir, %10’u göremedi hiçbir zaman N. Erbakan, şimdi de çok farklı olduğunu düşünmüyorum!
Eyyy o %40, silkin ve kendine gel, bu ülkeyi nasıl bir ateşe attığının hiç değilse artık farkına var, yoksa emin ol çok geç olacak. 2015’te sandığa giderken bu görüntüleri de hafızanda götür, yoksa topyekun battığımızın resmidir senin vereceğin o oy. Hani bir sana olsa içim yanmaz, “hak etmiştin” derim ama bir sana olmayacak, hepimiz yanacağız o ateşte! İşte asıl o zaman seni bekleyen cehennem ateşi olacak, bu işin vebali çok büyük, ona göre dikkatli kullan oyunu.
Bu ülkenin akıbetinin günahı sizin boynunuzda, ondan sonrasında ne bir paket makarna kurtarır sizi, ne de bir torba kömür! Aç, dünkü 5. Din şurasındaki konuşmasını izle, ne demek istediğini iyi anla, “isteseler de, istemeseler de” derken gözlerinin nasıl delice bir ışıltı ile parladığını gör ve ona göre ver oyunu! Ya da oyunun oyununa gel, seçim senin!
Tarih bu ve bunun gibi zalim örnekleriyle dolu, hiç mi izlemediniz, okumadınız?
Bundan böyle hepimiz Tanrı’nın inayetine emanetiz, birbirimizden bir gün önce veya bir gün sonra, sonuç olarak hepimize sıra gelecek böyle giderse! Hiç birimiz onun kafasına tıpatıp uyamayacağımıza göre ve o bunu asla kabul etmeyeceğine göre bu böyle olacak, çünkü adamın müsamaha limitleri yok, varsa yoksa kendi bildiğinin doğruluğu. Eski bir AKP m.v. bu şekilde davrandırttırabiliyorsa onun düşüncesinde olmayan insana neler yaptırabilir bir düşünün, iyi tartın olabilecekleri, geleceği.
Herkes kendinden korksun bundan böyle, çünkü böyle bir yönetim biçimiyle herkesin canı tehlikede! Bugün Osmanlıca için “isteseler de, istemeseler de” diyen, yarın bir gün çıkıp kara çarşaf için “isteseler de istemeseler de” dediğinde girecek misiniz o kara çarşafın içine, bu yol çıkmaz sokak ve başka bir Gidiş yönü yok, iş ona varıyor her geçen gün, bunu göremiyor musunuz?
“Ben girmem” diyorsanız eğer benim gibi, bunun için şimdiden önlemlerinizi almanız gerekecek sanırım, yok, “çarşafa girerim, her şeye boyun eğerim, dayağı, köteği de çekerim” diyorsanız sizin için mesele yok demektir, canlı canlı mezara girin bari de üstünüzde Osmanlıca yazılmış mezar taşınız olsun. Bizde kara çarşaf, peçe ile gelip geçerken size “dualar” okuruz!
***Komşuma internet üzerinde siyaset yazdığımı söyledim, “3 çocuğun var, böyle bir ortamda çekinmiyor musun” dedi bana, bende ona “zaten 3 çocuğumun geleceği için yazmam gerekiyor” dedim, öyle ama!
***Kılıçdaroğlu öğlen saati bütçe görüşmelerinde konuşuyor, müthiş konuştu, bütün AKP’lileri sus pus etti, akşama mutlaka izleyin. Aptala döndü AKP’liler.
***Darma duman etti AKP’lileri, kabine locasının hepsinin suratları düştü, sanki sanık sandalyesinde gibiydiler, o da olacak inşallah, azanı Allah görür, Erdoğan’ın arkasına saklanırken sorun yoktu, şimdi şıp diye ortada kaldılar, tek adam olarak kendini filizlendirdi sadece, şimdide ortada adam yok, Davutoğlu, kılıçdaroğlunun hiçbir sorusunu yanıtlayamadığı gibi lafları ağzında geveledi durdu, big brother küplere binmiştir şimdi, oh, oh, şıkıdım!
Görünen o ki, 2015 seçimlerinde umduğunu bulamayacak recepçiğim, ben bunu söylemiştim zaten, onsuz toparlanamayıp dağıtacaklarını, öylede olacak, başkanlık sevdasına şimdiden elveda dese iyi olur!
***Oturduğum bina 10 katlı, her katta 10 oda var, yani binada 100 oda var, Erdoğan’ın evi 250 odalı olacakmış ya, oradan aklıma takıldı, yani oturduğum bina artı bir buçuk bina daha, bu binanın 25 katlısı mesela, ne yapacak o kadar büyük bir evi, hani büyük düşünüyor, biliyoruz da, bu kadar büyük düşünmenin ne gereği var, onun evinin odaları bizimkilerden kat kat büyüktür elbette, metre kare olarak hesap edecek olursak bizim bir kat yaklaşık 400 metre kare, benim oturduğum ev 100 metre kare, onunkini söylüyorum, en az 10 bin metre kare, bu bahsettiğim kaçaksaray değil, c.b. konutu, ne yapacak, at mı koşturacak, at diyince aklıma geldi, A. Gül giderayak niye o at alayının derdine düştü ki, istek yine big brother’dan mı geldi yoksa, geleceği düşünerek.
Cidden anlayamıyorum, 250 oda ne işe yarar, 200’ü kabul salonu desem aynı anda hepsinde birden bulunamaz, kendini fotokopiyle mi çoğaltacak, sülalesini dolduracak desem, 250 cariye desem, o kadar gücü kalmış gibi görünmüyor, ihtiyarladı, 10 yıl önce olsa belki, çözemedim gitti. Apartmanda aylık aidatımız 250 tl, sıcak su ve ısınma hariç, elektirik, su zaten ayrı, 3 apartman çalışanı, asansör bakımı, çevre bakımı için toplanan para, 40 daireden aylık 10 bin lira toplanıyor, bu hesapla c. b. konutu için toplanması gereken 25 bin lira, tabi orada birde genel temizlik hizmeti, yemek hizmeti, her türlü bakım ve hizmet var, en âlâsından, rahat bir yüz bin tl’ye patlıyordur, bu en azı, üst limitini bilemem, eski c.b. konutu kaç odalıydı acaba, müsrifliğin daniskası.
Maaşı 43 bin, bize maliyeti milyonlar, kendi maaşı orada çalışanların maaşını ödemeye bile yetmez, niye o kadar boğaz patlattığı şimdi anlaşılıyor, devletin malını deniz sayan domuzlar.
Görmemişin biri c.b. olmuş, kendini padişah sanmış!
***Diyanet işleri Başkanı’na 1 milyon liraya mersedes araba alınmış, bağışlarla değil devletin parasıyla alındığını açıklamışlar, öyle olunca helal mi oluyor, babasına bak, oğlunu al, devletin malı deniz ne de olsa, domuzlara 1,2; çıkıp bir açıklama yapıyor mu onca müsriflik için, yapmıyor, o Kadar’da ödülü olsun canım, ama o esvaplarla hiç olmamış Mercedes, arabanın klasına yazık, madem bu kadar düşkünler Osmanlıca’ya, mercedese değil de faytona binsinler, nasıl fikir ama, “isteseler de, istemeseler de, evet, bu ülkede faytona binilecek ve bindirilecek”; dese ne gırgır olur, keh keh keh!
Kızımı da dert aldı, “ben seneye Osmanlıca mı öğreneceğim” diyor, çocuk haklı, yerinde olmak istemezdim doğrusu, ne yapalım, elimize alır bir pankart, sokaklara dökülürüz artık, başka yolu kalmadı; muhterem Arınç beyde yazlık villa istiyormuş kendine ve bütün meclistekilere, “3 gün konuşur, 4. gün unuturlar” demiş, nasılda biliyor bizleri, trafik cezasından da men edilmek istiyorlarmış, bende istiyorum, istemeyen mi var? Ya hep ya hiç, yok öyle yağma, bilkent yolunda ceza yiyen çocuklarından gına gelmiş olmalı, o yüzdendir.
Baktı yiyenin yanında kalıyor, devir hırsızların devri, Arınç’ın bile gözü açıldı sonunda.
Dağ taş zeytin ağacıydı ya, zeytinin kilosu 30 lira olmuş.
***Ortalık hallaç pamuğu gibi, feto temizliği var, 30 kişi göz altına alındı, fetocular sokaklara döküldü, 2,3 gün önce fuatavni söylemişti, dediği gibi oldu, yoksa Fuat Avni yazmışken fırsatı mı değerlendirdiler! Yoksa Fuat Avni’yi bilerek haberci olarak mı kullanıyorlar, yani gerçekte kendilerinden biri mi?
İn, cin top oynuyor, sanki biz ortalıkta yokuz gibi, önce birbirlerini halletsinler sonra bize yine sıra gelir nasılsa. Sahi onlar bu hale gelirken, bu denli güçlenirken biz neredeymişiz diye sorası geliyor insanın.
Biri diyor darbeci, diğeri diyor hırsız, hırsızlıkları belgelendi, o belgeleme zaten bir darbeydi, her ne kadar sonuç fos çıksa da, yani her ikiside haklı, deveye sormuşlar boynun niye eğri, deve demiş nerem doğru ki!
***Arabanın 330 bin olduğu açıklanmış, çok ucuzmuş, benim arabama 20 bin veren yok, demek ki benim arabamdan 16-17 tane, o kadar ucuz olduğuna göre bir tanede ben alayım bari! Faytona, faytona, “Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur”
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar derlerdi eskiden, değişen bir şey yok!
Kasap yağı bol bulunca öyle olurmuş, diyanetin son iki yılda aldığı ödenek şimdiye kadar aldıklarının toplamına eşittir herhalde, bol keseden, big brother ikramiyeli, ne yapsın adamcağız, sakla sakla ne işe yarar, bari bir işe yarasın demiştir!
Bu yılın bütçesinden de aslan payını alacakmış diyanet, 11 bakanlıktan daha fazla.
***17 Aralık haftası tüm yurtta coşku ile kutlanıyor, 25 aralığa kadar sürecek!
***”Bu ülkeyi hoca görüntüsü altındaki şaklabanlara asla teslim etmeyeceğiz” demiş, sonunda aynı noktayageldik, bizde başından beri bunu diyorduk işte, bu söze kendi de dahil elbette!
Bunların birbirleriyle ne alıp veremediği var, canım, balımdan canın çıksına niye geçiş yaptılar, paylaşmadıklarını ne, bu ülke elbette ancak ayrıştıkları konu ne, bunu ne o taraf açıklıyor, ne bu taraf.
***Soner Yalçın bugün “AKP hırsızlığını örten cemaat” başlıklı bir yazı yazmış, benim yukarıda yazdıklarımla uyuşan şeyler, bu hırsızlıklar bugün, birdenbire başlamadı ya, şimdiye kadar neredeydi cemaatçiler?
***Sanayi bakanı Fikri Işık “ufak tefek hırsızlıklara yolsuzluk diyorlar” demiş, demek ki bir yerlerde hırsızlıklar yapıldığından emin, ülkemizde hırsızlık hapis cezasını gerektirir, baklava çalan çocukları hatırlamak yeterli bunun için, 4 çocuk bir tepsi baklava çaldıkları için 19’ar ay hapis yattılar 1997’de, Fikri Işık’ın bildiği o hırsızlar kimse açıklasın, delilleriyle birlikte, ve adalete teslim edilsinler, yok açıklayamıyorsa bunun bir izahını yapsın bir zahmet, çünkü bu durumda kendi de zan altında.
Sonuçta o lafı söyleyen sıradan biri değil, bir bakan, ivedilikle ciddiye alınmalı, hatta bir suç duyurusu olarak kabul edilmeli ve gereği neyse yapılmalı.
***4 Bakanın akıbeti konusunda bugün karar vermesi beklenen meclis araştırma komisyonu kararı 5 ocağa ertelemiş, 9 AKP, 4 CHP 1 MHP’nin bulunduğu komisyonda 8 kişinin onayına ihtiyaç var, çoğunluğun yani, bu çoğunluk sağlansa bile, ki çok zor görünüyor, mecliste 262 oy alması gerekiyormuş yüce divana göndermek için, burada eksik olan sayı ise 52 imiş, yani AKP’den gereken oy sayısı, bu imkansız görünüyor.
Komisyonda 3 şerefli AKP’li, AKP’nin içinde ise 52 şerefli AKP’li olduğunu hiç sanmıyorum, umarım yanılıyorumdur.
hdp komisyonda varmış, bugün çekilmiş, ardından hdp çözüm sürecinde krizin aşıldığını söylemiş, komisyondan çekilmiş olmanın karşılığı olarak olmalı!
Artık sessiz yürüteceklermiş süreci, açıklama yapmayacaklarmış, iki taraflı, vatan hainliği sessiz yapılmalı elbette! Seçimlere kadar elbette, ondan sonrası düz horon.
***17 Aralık’ta el konulan paralar Rıza Zarraf ve diğerlerine iade edilmiş, iş bitmiş, daha ne olsun!
Herhangi bir şeyi ne kadar temizlersen o kadar kirler gözükmeye başlar, oysa ilk başladığında o kadar da kirli olduğunu düşünmezsin, bu işte böyle, hani bir başlasa altından daha neler çıkacak, ortalık sıfırlanacak ancak görüldüğü gibi başlatmayacak big brother, iki ucu keskin bıçağın ucunda kendisi var çünkü! Böyle bir rezalet görülmüş değil, mercümeğin üstünü örtmesinden belliydi zaten nasıl bir kalpazan olduğu, o zamandan anlamalıydık, hırsız!
***Uğur Dündar bugün “Hatta babadan oğula geçecek bir saltanatın hesabını yaptığı bile iddia ediliyor!” demiş, oğuldan kasıt Bilal veya Fatih olduğuna göre, battık desenize ;)) Şakası bile korkunç.
Aklın ve deliliğin alt ve üst sınırları bilinmiyor, deliliğin üst sınırını Hitler’le gördük, şimdilik, reader adlı filmde kadın eski bir toplama kampı görevlisidir, insanları neden ölüme gönderdiği sorulduğunda “yeni gelenlere yer açmamız gerekiyordu, açmasa mıydık?” der, ömür boyu hapis cezası alır, aradan yıllar geçmiş ve o ne yaptığının hala farkında değil, aklın dibe vurduğu yerlerden biri bu olmalı, bizdeki akılların ne kadar delireceği ve dibe vuracağı meçhul, ben pek umutlu değilim bu konuda.
***”Kriptolu telefon veriyor, sonrada dinliyorlar” demiş, hani montajdı konuşmalar, bu bir itiraf değil mi?
Suç sabit, birinci dereceden suçlu itiraf ediyor suçunu, cezası yok, alın size hukuk devleti!
***Soner Yalçın’ın bugünkü Amerikan mandası başlıklı yazısı okunmaya değer. Özetle, emperyalizme karşı olarak başlayan PKK’nın şimdi Amerika’yı arkasına alarak hareket ettiğini söylüyor.
Amerika bizi mi düşünüyor yoksa PKK’yı mı sizce, Amerika’nın kendinden başkasını düşündüğü görülmüş şey mi, var bunun altında bir hinlik.
***İthal cep telefonu, bilgisayar ve diğer elektronik eşyaya yeni vergi geliyormuş, yerli üretimin satışını teşvik içinmiş, yerli üretim cep telefonu mu var, soygun için desenize şuna, vatandaş soygunu için, madem o kadar yerli üretimi düşünüyorsunuz onun vergisini azaltın, ithal malın fiyatı yükselir, aynı şeye denk gelir, soyguncular, hırsızın başı çektiği bir ülkede adalet olsa olsa bu kadar olur işte!
Hırsızlık yapmak zoruna gitmiyorda hırsız denmesi mi zoruna gidiyor, 16 yaşında liseli bir çocuğu içeri almışlar da, hiç kusura bakmasın, minareyi çalan kılıfını hazırlar.
***Dün 5,6 şeritli bomboş yolda paşa paşa ilerlerken birdenbire trafik tıkandı, biraz ilerleyince nedeni anlaşıldı, cuma namazı vakti ve Hüdaverdi cami önünden geçiyormuşum, farkına vararak geçmek lazım elbette, milli iradeye saygı ne de olsa, zaten yolun ilerisi milli irade köprüsü, adı üstünde yani, arabalarını yaymışlar bütün yola, tek şeritlik yol bırakmışlar ortada, yollar artık onlara ait ya, ben küfrümü de, kornamı da bastım, benden başka basan olmadı ama, içlerinden basmışlardır elbet, gerisi Allah’a havale, ister kabul etsin namazlarını, ister etmesin! O namazı sevap veya günah hanesine yazmak ona kalmış.
Sevap almak için namaz kılacaksan arabanı 100 metre ileri koyar, 100 metre yürürsün, bu çok mu zor?
Bütün üniversitelere cami yapımı başlamış, diyanette para bol, bilmem ne kadarı tamamlanmış, üniversitede caminin işi ne, mescit neyine yetmiyor, her ezan okunduğunda tebeşir bırakılıp ezan mı dinlenecek? Ne hoşlarına gider bir gün o hale düşsek, yobazlar.
Üniversite öğrencilerinin teneşirli camilere değil yenilebilir nitelikte yemeklere, hatta bedava verilen yemeklere itiyacı var, iki tane üniversitede okuyan çocuğum var, onları ve arkadaşlarını çok yakından takip ediyorum, üniversitelerde verilen yemekleri de sık sık yiyerek teste tabi tutuyorum, yenilebilir nitelikte değiller, insanın yiyeceği nitelikte değil o yemekler, daha farklıysa yazabilirdim bu cümleyi, anlayın işte, çocuklarımın orada yemek yemek zorunda olmaları hiç hoşuma gitmiyor, yurtta kalan arkadaşları zaten aç kalıyorlar, üstelik bu bahsettiğim bilkent üniversitesi, ama ben burada üniversiteyi değil devleti kınıyorum, gençlerin beslenmesine üç kuruş ödenek ayırmadığı için, yoksa orası bir özel üniversite ve 3 liranın karşılığında verilebilecek olan yemek o, daha fazlasını veremez zaten, her gün aldığım 12 dilimlik ekmeğin fiyatı bile 2,5 lirayken o yemeği o fiyata vermeleri bile mucize, bir öğrenci bir yemeğe 10 lira, 20 lira gibi bir para ödeyemeyeceğine ve ödememesi gerektiğine göre burada iş devlete düşüyor, o gençler 4 yıllarını çalışıp paraya dönüştürmek yerine bir üst eğitim almaya harcıyorlar, o 4 yılda Maaş almıyorlar, sigortaları başlamıyor, daha geç emekli oluyorlar, bu kadar tolerans onların fazlasıyla hakkı, o yemeğin kalitesinden devlet sorumludur, saray yaparken büyük düşünmeyi biliyorlarsa geleceğin büyükleri geleceğe hazırlanırken büyük düşünemiyorlar, devlet okulları daha vahim haldedir büyük ihtimalle. Çocukları daha iyi doyurursa çok daha büyük sevap kazanır diyanet işleri, niye hayra harcanmıyor o paralar? Dinimiz hayrı emretmiyor mu? Tek bildikleri cami inşaatı yapmak mı?
Oturduğum evin hemen yakında, 200 metre uzağında cami inşaatı var, bitmek üzere, bittiğinde 5 vakit ezan sesi dinleyeceğim, evin içinde gibi, her sabah beşte hortlayacağım büyük olasılıkla, caminin gürültüsü de cabası olacak, araç trafiği, geleni gideni vs, oysa şimdi nasıl sakin ve en çok sevdiğim yanı bu, camiyle aramızda bir apartman daha var, o 50 metre yakınında caminin, dip dibe, caminin yeterli arsası olmadığı için bahçesi de yok, bahçe mesafesi bile yok yani, yazık değil mi o insanlara, o camiden yapılan dualar dua mı yoksa beddua mı olarak ulaşacak gökyüzüne? Camilerin yerleşim yerlerine uzaklık mesafeleri belli bir düzenlemeye sokulmalı, sıkışık bir şehir merkezinde belki biraz anlaşılabilir bu durum, hoş görülebilir ancak benim şu an oturduğum yerin her yeri bomboş, apartmanın dibinde caminin işi ne? Vallahi ilerde çok rahatsız olursam sırf bunun için bile taşınmayı düşünebilirim evimden.
Bu yapılamıyorsa o hoparlör meselesi kaldırılmalı camilerden, kimsenin kimseye eza etmeye hakkı yok, ne adına olursa olsun, hele din adına hiç.
Milli irade köprüsü CHP’nin tam önünde, CHP’ye inat elbette, Melih Gökçek’in fikridir, o caminin veya başka camilerin önünde bir gün o kornalar artarsa sonuçlarının ve olabileceklerin tek sorumlusu AKP ve Erdoğan olacak. Yine o gün yapılan akp toplantısında kalabalık “o hain gelecek, hesap verecek” sloganları atmışlar, ben o yoldan kentparka gidiyordum, gittiğimde GS mağazasının önünde yüzlerce kişilik bir kalabalık vardı, GS maçı varmış meğerse, GS tişörtünü, kaşkolunu alan gidiyordu, sanırsınız bedava helva dağıtılıyor, neyse, bana göre o AKP toplantısındaki kalabalık ile GS kalabalığı arasında bir fark yok, hepsi beyinleri bir noktaya odaklanmış guruplar, bir güruh, bugün o yana gider, ucunu salarsın, diğer gün öbür yana gider, orada slogan atar.
Bugünler içte hesaplaşmalar günleri olmalı, Cizre’de de pkk, hüdapar çatışmış, ölü ve yaralılar var.
Her iki iç çekişme için söylüyorum, vatanına hain olanın kendi içinde de hainlikler olması kadar doğal bir şey yok, karanlık sadece geceleyin hüküm sürer ve her gecenin bir sabahı var.
Hepsinin ne mal oldukları döküldü ortaya işte. Birde bu ara ne mal olduğu bir kez daha ortaya dökülen Mustafa Sarıgül ve oğulları var, yetmedi mi Mustafa Sarıgül’ün chpdeki vakaları, silsinler o adamın adını CHP’den artık, maziye karışsın, kendi yetmiyormuş gibi birde oğulları çıktı, CHP’li mi mafya mı belli değiller, bunca rezaletten sonra hala CHP onu pohpohlarsa benden bundan sonra CHP’ye oy gitmez, bu kadar kesin ve net.
Bir başka WordPress blogu.
- A, Ana Sayfa 1
- Aşk Şarkılar Mart’10
- Aşk, Aşk 1 Mart’10
- Bilg. Bağımlılığı 1 Mart’11
- Bilg. Bağımlılığı 2 Aralık’11
- Eğitim Nisan’10
- Estetik Ameliyat 1 Mart’10
- Estetik Ameliyat 2 Aralık’11
- Estetik Ameliyat 3 Ağus.’12
- film, 2018
- Film, komedi
- Film, Türk
- Film, yabancı
- Gündem 1 Ekim’11
- Gündem 1a Ekim’11
- Gündem 1b Nisan’12
- Gündem 1c Mayıs’12
- Gündem 1d Haziran’12
- Gündem 1e temmuz’12
- Gündem 1f ağustos’12
- Gündem 1g eylül’12
- Gündem 1h eylül’12
- Gündem 1ı Ekim’12
- Gündem 1j Ekim’12
- Gündem 1k Kasım’12
- Gündem 1kk Kasım’12
- Gündem 1l Aralık’12
- Gündem 1ll Aralık’12
- Gündem 1m Ocak’13
- Gündem 1mm Ocak’13
- Gündem 1n Şubat’13
- Gündem 1o Mart’13
- Gündem 1oo Mart’13
- Gündem 1p Nisan’13
- Gündem 1pp Nisan’13
- Gündem 1ppp Nisan’13
- Gündem 1r Mayıs’13
- Gündem 1rr Mayıs’13
- Gündem 1rrr Mayıs’13
- Gündem 1rrrr Mayıs’13
- Gündem 1s Haziran’13
- Gündem 1ss Haziran’13
- Gündem 1sss Haziran’13
- Gündem 1ssss Haziran’13
- Gündem 1t Temmuz’13
- Gündem 1tt Temmuz’13
- Gündem 1u Ağustos’13
- Gündem 1uu Ağustos’13
- Gündem 1v Eylül’13
- Gündem 1vv Eylül’13
- Gündem 1vvv Eylül’13
- Gündem 1y Ekim’13
- Gündem 1yy Ekim’13
- Gündem 1yyy Ekim’13
- Gündem 1z Kasım’13
- Gündem 1zz Kasım’13
- Gündem 2a Aralık’13
- Gündem 2aa Aralık’13
- Gündem 2b Ocak’14
- Gündem 2bb Ocak’14
- Gündem 2c Şubat’14
- Gündem 2cc Şubat’14
- Gündem 2ccc Şubat’14
- Gündem 2d Mart’14
- Gündem 2dd Mart’14
- Gündem 2ddd Mart’14
- Gündem 2dddd Mart’14
- Gündem 2e Nisan’14
- Gündem 2f Mayıs’14
- Gündem 2ff Mayıs’14
- Gündem 2g Haziran’14
- Gündem 2gg Haziran’14
- Gündem 2h Temmuz’14
- Gündem 2hh Temmuz’14
- Gündem 2ı Ağustos’14
- Gündem 2ıı Ağustos’14
- Gündem 2j Eylül’14
- Gündem 2k Ekim’14
- Gündem 2l Kasım’14
- Gündem 2m Aralık’14
- Gündem 2n Ocak’15
- Gündem 2o Şubat’15
- Gündem 2p Mart’15
- Gündem 2r Nisan’15
- Gündem 2s Haziran’15
- Gündem 2ss Haziran’15
- Gündem 2sss Haziran’15
- Gündem 2t Temmuz’15
- Gündem 2u Ağustos’15
- Gündem 2v Eylül’15
- Gündem 2y Ekim’15
- Gündem 2z Kasım’15
- GÜNDEM 3a Aralık’15
- Günlük 1 Mart’10
- Günlük 1 Mayıs’10
- Günlük 1a Eylül’11
- Günlük 1b Ocak’12
- Günlük 1c Mart’12
- Günlük 1d Haziran’12
- Günlük 1e Temmuz’12
- Günlük 1f Ağustos’12
- Günlük 1g Eylül’12
- Günlük 1h Kasım’12
- Günlük 1l Ocak’13
- Günlük 1ll Ocak’13
- Günlük 1m Şubat’13
- Günlük 1mm Şubat’13
- Günlük 1n Mart’13
- Günlük 1nn Mart’13
- Günlük 1o Nisan’13
- Günlük 1oo Nisan’13
- Günlük 1p Mayıs’13
- Günlük 1pp Mayıs’13
- Günlük 1r Haziran’13
- Günlük 1s Temmuz’13
- Günlük 1t Ağustos’13
- Günlük 1u Eylül’13
- Günlük 1v Ekim’13
- Günlük 1vv Ekim’13
- Günlük 1y Kasım’13
- Günlük 1z Aralık’13
- Günlük 1zz Aralık’13
- Günlük 2a Ocak’14
- Günlük 2aa Ocak’14
- Günlük 2b Şubat’14
- Günlük 2bb Şubat’14
- Günlük 2c Mart’14
- Günlük 2cc Mart’14
- Günlük 2d Nisan’14
- Günlük 2dd Nisan’14
- Günlük 2e Mayıs’14
- Günlük 2ee Mayıs’14
- Günlük 2f Haziran’14
- Günlük 2ff Haziran’14
- Günlük 2g Temmuz’14
- Günlük 2gg Temmuz’14
- Günlük 2h Ağustos’14
- Günlük 2ı Eylül’14
- Günlük 2ıı Eylül’14
- Günlük 2j Ekim’14
- Günlük 2jj Ekim’14
- Günlük 2k Kasım’14
- Günlük 2l Aralık’14
- Günlük 2m Ocak’15
- Günlük 2n Şubat’15
- Günlük 2nn Şubat’15
- Günlük 2o Mart’15
- Günlük 2oo Mart’15
- Günlük 2p Nisan’15
- Günlük 2pp Nisan’15
- Günlük 2r Mayıs’15
- Günlük 2s Haziran’15
- Günlük 2ss Haziran’15
- Günlük 2t Temmuz’15
- Günlük 2tt Temmuz’15
- Günlük 2u Ağustos’15
- Günlük 2uu Ağustos’15
- Günlük 2uuu Ağustos’15
- Günlük 2v Eylül’15
- Günlük 2vv Eylül’15
- Günlük 2y Ekim’2015
- Günlük 2z Kasım’15
- Günlük 3a Aralık’15
- Günlük 3b Ocak’16
- Günlük 3c Şubat’16
- Günlük 3d Mart’16
- Günlük 3e Nisan’16
- Günlük 3f Mayıs’16
- Günlük 3g Haziran’16
- Günlük 3h Temmuz’16
- Günlük 3ı Ağustos’16
- Günlük 3j Eylül’16
- Günlük 3k Ekim’16
- Günlük 3l kasım’16
- Günlük 3m Aralık’16
- Günlük 3n Ocak’17
- Günlük 3o şubat’17
- Günlük 3p mart’17
- Günlük 3r nisan’17
- Günlük 3s mayıs’17
- Günlük 3t haziran’17
- Günlük 3u temmuz’17
- Günlük 3v ağustos’17
- Günlük 3y eylül’17
- Günlük 3z ekim’17
- Günlük 4a kasım’17
- Günlük 4b aralık’17
- Günlük 4c ocak’18
- Günlük 4d şubat’18
- Günlük 4e mart’18
- Günlük 4f nisan’18
- Günlük 4g mayıs’18
- Günlük 4h haziran’18
- günlük 4ı temmuz’18
- Günlük 4j ağustos’18
- günlük 4k eylül’18
- Günlük 4l ekim’18
- günlük 4m kasım’18
- günlük 4n aralık’18
- günlük 4o ocak’19
- günlük 4p şubat’19
- günlük 4r mart’19
- günlük 4s nisan’19
- günlük 4t mayıs’19
- günlük 4u haz.tem’19
- günlük 4v ağustos’19
- günlük 4y eylül-ekim’19
- günlük 4z kasım’19
- günlük 5a aralık’19
- günlük 5b ocak’20
- günlük 5c şubat’20
- günlük 5d nisan’20
- günlük 5e mayıs’20
- günlük 5f haziran’20
- günlük 5g temmuz’20
- günlük 5h ağustos’20
- günlük 5ı eylül’20
- günlük 5j kasım’20
- günlük 5k aralık’20
- günlük 5l ocak’2021
- günlük 5m şubat’21
- günlük 5n mart’21
- günlük 5o nisan’21
- günlük 5p haziran’21
- günlük 5r ağustos’21
- günlük 5s ekim’21
- günlük 5t ocak’22
- günlük 5u şubat’22
- haşimato ocak 2020
- Hitit ayaş termal, doğan jeotermal şirketler grubu 1 Mayıs’12
- Hitit ayaş termal, doğan jeotermal şirketler grubu 2 Mayıs’12
- Hitit ayaş termal, doğan jeotermal şirketler grubu 3 Mayıs’12
- Hitit ayaş termal, doğan jeotermal şirketler grubu 4 Ağustos’12
- Kadın Erkek Mart’10
- Kadın Olmak Mart’10
- Kadın, Acı Nisan’10
- Kadın, Dayak, Din Mart’10
- Kadın, Miras, Hak Nisan’12
- Kadın; 8 Mart, Mart’12
- Kadın; Alışveriş Mayıs’10
- Kadın; Çok Eşlilik Ekim’11
- Kadın; Düş Kırıklığı Kas.’11
- Kadın; Güzellik Mart’10
- Miyom 1 Ocak’13
- Miyom 2 Mart’13
- Sağlık Dr. Öz 1 Ekim’11
- Sağlık Dr. Öz 2 Mayıs’13
- Sağlık Dr. Öz 3 Ekim’13
- Sağlık Dr. Öz 4 Aralık’13
- Sağlık; Beslenme Mart’10
- Sağlık; bpa, göz 2011
- Sağlık; Güneş Haziran’11
- Sağlık; İlk yardım Şubat’12
- Sağlık; Kazalar Mayıs’11
- Sağlık; Kilo, 2011
- Sağlık; Ortodonti Şubat’11
- Sağlık; Saç Mayıs’10
- Sağlık; Şeker, Tans. Nis.’10
- Sağlık; Sigara Nisan’10
- Sağlık; Yavuz Dizdar Nisan’12
- Sezaryen 1 Mart’10
- Sezaryen 2 Mart’10
- Sezaryen 3 Mart’10
- Sezaryen 4 Şubat’11
- Sezaryen, 38 Hafta Ekim’11
- Sezaryen; Yorum Mart’11
- Yaşam; Eşcinsellik Mart’10
- Yaşam; Trafik 2012
- Yaşam; Tüketici Kasım’10
- Yaşam; Umut Taciri Haz.’11
- Yaşam; Yol; Eylül’11
- Yaşar Nuri Öztürk 1 Ocak’12
- Yaşar Nuri Öztürk 2 Mart’12
- Yaşar Nuri Öztürk 3 Mayıs’12
- Yaşar Nuri Öztürk 4 Kasım’12
- Yaşar Nuri Öztürk 5 Ocak’13
- Yemek İpuçları
- Yemek Lokantalar
- Yemek, Dünya 1
- Yemek, Dünya 3
- Yemek, Dünya, Kahvaltı
- Yemek, Dünya’dan
- Yemek; Akdeniz
- Yemek; Doğu Anadolu
- Yemek; Ege
- Yemek; G. Doğu Anadolu
- Yemek; İç Anadolu
- Yemek; Karadeniz
- Yemek; Lokanta Tarifleri
- Yemek; Marmara
- Yemek;; Türk
- Yemek;; yeni; pratik
- Yemek;; yeni; Ree
- Yemek;;2017
Be First to Comment