Press "Enter" to skip to content

Günlük 3o şubat’17

***chp li bir mv Türk askeri suriyede çarpışıyor, suriyeli 800 bin askerlik çağında erkek Türk kızları ile geziyor, demiş, gerçi oraya Türk kızlarını kondurmasa, genellemese iyiymiş, demiş, mehmet türker in son yazısı da bu, bunun üstüne, başlığı suriyeliler askere alınsın, ahmet hakan şöyle bir yorum getirdi buna, böyle söyleyerek trumpun yaptığını yapmıyor muymuş, mantığa karşı mantık, ama ters mantık, bu moda erdoğan ile girdi dünyamıza, her şekilde haklı çıkabilirsiniz, yeter ki dediğinizde diretmeyi bilin, ahmet hakanın burada yaptığı bu, o mv nin haklı sebepleri var bunu demek için, ahmet hakanın sebebi ne, bahane, trump bahanesi, meseleyi çarpıtmak, bambaşka yerler çekmek, bana da sorarsanız doğru olan trumpun yaptığı, herkes ülkesindeki işgalcileri kovalarsa ortada bir sorun kalmayacak zaten, asıl kovalanması gereken baş işgalci amerika olduğuna göre onun kovalanması gerek her yerden. İşte ancak o zaman dünya huzur bulur.

***Dün üzüldüğüm bir şey oldu, aslında daha önce olmuş ama benim şimdi haberim oldu, 20’li yaşlardan tanıdığım, bir arkadaşımın arkadaşı ölmüş, 2 yıl önce, şöyle anlatayım, en yakın yurt arkadaşımın en yakın sınıf arkadaşıydı, yakındık yani, en azından kalben, ikimizde aynı kişiyi aynı derecede candan seviyorduk ve bu vesileyle çok kez görüşmüştük, o zaman, dün çalıştığı hastaneye gittim, adını söyledim, öyle dediler, çoktan diye, şaşkınım hala, aynı yaştaydık, 66 doğumluyuz, aynı zamanlarda öğrenciydik, o çocuk doktoru oldu, çocuk cerrahı, oğlum yeni doğmuştu, fıtık olmuştu pipisinde, bir züppe doktor, ki adı haşim atamaden, ameliyat edelim dedi, ki sonrasında çok duydum sıkı bir kasap olduğunu, insan kasabı tabi, o zaman oğlumu ona götürdüm ve sordum, gerekmediğini söyledi, 94 yılında, 89 mezunuymuş, 5 yıllık doktorken, oğlumu boş yere ameliyat olmaktan kurtardı, 40 günlük bile değildi oğlum, 4 kilo ya var ya yoktu, açıp kapatacakmış, öyle demişti, sanırım sezaryen sayfalarında yazmıştım bunu, bir sonraki ve son görüşüm o aradaki arkadaşımın düğünündeydi, 5-6 yıl önce, o gece aynı masayı paylaştık, konuştuk, sonra bir daha haberleşmedim, meğerse uzun bir hastalık dönemi geçirmiş, duyunca kötü oldum, hep öyle söylendiği için değil, ondan söylemiyorum, cidden melek gibi bir insandı, duruşu, davranışı, tanısaydınız eminim siz de öyle derdiniz hakkında, ardından yazılıp çizilenlere baktım, herkes melek demiş, bir kanatsız melek, 1500 kişi adına kurulan gruba dahil olmuş, herkese kısmet değil böyle bir sevgi, sonuçta birebir tanıyan insanlar onların hepsi, doldurma mangalar değil, hepsinin hayatlarına, çocuklarına dokunmuş bir melek olarak, melek olarak geldi, kaldı, gitti, doğdu, yaşadı, öldü, kısa bir sürede, onca çalıştı, çabaladı, hep o kısa süre için, nur içinde yatsın, Allah herkese, hepimize öyle ölümler göstersin, nasip etsin, ne götürülüyor ki başka, yapılan iyiliklerden başka. Billur Demiroğulları, bunu yazmasam içimi tırmalar durur, ona gönül borcum var, her zaman da olacak.

Ben çalışmadım, bir iş yapmadım onun gibi böyle bir takdiri kazanacak, ancak çocuklarıma koştum, yetişebildiğim kadar, umarım buradan aldığım dualar, sevaplar vardır, olur, eğer doğru bir iş yapıyorsam elbette, bugün biri teşekkür etmiş hitit ayaş sayfaları için, aldıysam o sayfalardan almışımdır zaten sevabı, belki sezaryen sayfalarından da olabilir, o sayfalar da çok okundu çünkü, ve önemliydi, dilim döndüğünce anlattım sezaryeni, gerisi tercihe, kişilere kalmış, öyle bir geri dönüş olmadı gerçi, ama bunun bir önemi yok, önemli olan kalplerdeki geri dönüşler, beni sezaryen yapan doktorun adı da haluk balkaya idi, o da bir kasap, insan kasabı, sezaryen sayfaları bana göre hitit ayaştan daha önemli, hitit ayaşta kaybedilen olsa olsa para, sezaryende ise sağlık, para da önemli tabi, önemsiz değil, boşa kaybettiyseniz üstelik.

Son fotoğraflarından bir olmalı, başındaki kepte Atatürk’ün imzası var, ben önce ameliyat başlığı sanmıştım, ama değil sanırım, o çocukların da kullandığı o kepmiş, adını tekrarlamak istemiyorum hastalığın, bilmiyorum, emin değilim ama o hastalık olmalı, çocukların çektiği acıları görmeye dayanamamış olmalı o güzel yüreği. Günümüzde hep birileri şişiriliyor, pompalanıyor, öne çıkarılıyor ya, onlara nazire olsun bu yazdıklarım, asıl kahramanlar içimzde yaşıyor, billur gibi, bir dolu billur var, görebilene, benim bildiğim, tanıdığım bir dolu billur var.

Bundan böyle ikiye ayırıyorum dünyayı, iyiler, kötüler, duyarlılar, duyarsızlar, insan kasapları, insan kurbanları olmak üzere bu liste uzar gider.

***Seda Diker’in aslında giden erkek yoktur adlı kitabını okudum, bir kişisel gelişimci bey tavsiye etmişti, hatırlarsanız, özeti şu, kazıklanmamaya bakın, eğer kazıklandıysanız da hayat yenilen kazıkların bir bileşenidir diyip cebinize koyun ve unutun o kazıkları, çünkü o kazıkları hatırladıkça basacağınız çivilerden kurtulamazsınız, üstüne bir örtü çekin, işi ilahi adalete bırakın, yapılması en doğal, olması muhtemel şey de bu zaten, taşı taşı nereye kadar, bir yerde bırakmak gerek o yükü, canı cehenneme diyip, her gün her an hatırlanacak kadar kıymetli olsa yanında olurdu zaten, yanında olmadığına göre zırt vırt hatırlamak niye, olumlu veya olumsuz, ittiret gitsin, bugününe şükrederek elbette, ben bugün şükrettim mesela, katlayıp kaldırdığım çamaşırların arasında o şahsın çamaşırları olmadığı için, 25 yıl boyunca katlayıp kaldırınca unutmak, hatırlamamak pek mümkün olmuyor, kendinden çok donlarını gördüm çünkü, görmez olaydım, ne donunu, ne yüzünü, nursuz, insan müsvettesi, sevmediğiniz, istemediğiniz birinin işini yapmak kadar insanı gıcık eden bir şey yok, ben o kadere razıyım, katlayıp kaldırmaya, yeter ki içinde o olmasın, yaptım, hep yaparım, bir kez daha, bin kez daha Allahıma şükürler olsun. O tasa etsin beni, benim onu tasa etmek için bir nedenim yok, kalmadı, ama onun var, kazıklarımın karşılığında kazık. Parası var diye ömür boyu kölesi olacağımı sanmıştı ama yanıldı, bir şekilde sıyırdım paçayı, şimdi o bana uşak, bu işler böyle, iniş yokuşun, yokuş inişin karşılığı, bir inersen bir çıkarsın, bir çıkarsan bir inersin.

Sanırım aslında para diye bir şey de yok, aramızdaki bir enerji sadece, hem görünen hem de görünmeyen, hem var olan hem olmayan, aslında olmayan ama olan, olan ama olmayan, biraz karışık, nasıl anlatsam ki bilemedim, bir bakıyorsunuz var, bir bakıyorsunuz yok, bir garip bir ilişki insan para ilişkisi, varlığı var kalacağını, yokluğu olmayacağını göstermiyor, bir var bir yok, hem var hem yok, garip. Anlatmak istediğim aslında çok daha başka bir şey ama şimdi benim de aklım karıştı, belki başka bir zaman.

Birde negatif kutup pozitif kutup meselesi var ki, onu da atlamamalıyım, çok çektim o meretten, enerji vampirliği demiş seda diker buna, biri size negatif davrandığında kendi pozitif kutup olurmuş, karşısındaki negatif kutup, pozitif kutup olan kendini iyi, negatif kutup olan kendini kötü hissedermiş, bu devamlı tekrarlandığında ise negatiflenen gittikçe kötüye gider, kendini kötü hisseder, pozitiflenen gittikçe iyiye gider, kendini iyi hissedermiş, ben bunu yıllardır çakmışım, içsel olarak, anında engelliyorum, bende herkesin bir hesap kesim tarihi var, olabilir, bakıyorum bir iki, baktım sınırlarımı iyice zorluyor, veriyorum postaya, sen yoluna ben yoluma, kim olursa olsun, benden kıymetlisi yok benim için bu dünyada, beyin orospuluğundan beteri yok bu dünyada, sinsi’rella, sen kaymak dersin, o kıymık der, sana batırır, sende saplarsın kılıcını olur biter, senin için ölür, yoluna gidersin.

***İki gencin Atatürk heykelini görür bir şekilde elinde tabancalarla fotoğraf çektirip hayır’cıları 15 temmuzdaki gibi böyle bekliyor olacağız diye paylaşım yapması, yine bir akp linin kılıçdaroğlunun başı için evet demesi üzerine bir akp bakanı üsluba dikkat edilmesini, ağızlardan çıkacak her şeye dikkat edilmesini uyardı, köprüyü geçene kadar susun, ağızlarınızı sıkı tutun, sonra nasıl olsa kusarsınız dindarını, kindarını diyor.

***Hani kıvranıyorlar ya, para yok diyorlar, dolar bozdurun bizi kurtarmak için diyorlar, yalan tabi, küçük tonajlı gemi, tekne ve yatlarda ötv yi kaldırmak için, sonsuza kadar, beyaz eşyaya da nisan ayına kadar ötv yi kaldırmışlar, çok dikkat çekmesin diye, zenginden yana bir düzen bu, bizden yana olmadığı kesin, banu avar ın facebook sayfasındaki bir yazıda 16. maddede başkana eyalet yapma hakkının tanındığı söyleniyor, doğrudur, bunlar şeytana pabucunu ters giydirir cinsten.

***D haberin, ve ahmet hakanın elimden çekeceği var bundan sonra, haber çarpıtmakta üstlerine yok, gözüm üstlerinde, ötv kaldırılışının beyaz eşya kısmının kıçını kaldırmışlar, üstelik nisana kadar, yatlarda ötv kaldırılışından haber yok, üstelik sonsuz olacak, sadece yabancı bandıralıların Türk bandırasına geçişinde diye söylendi, alım satım söylenmedi, bir araba alsanız yarısı ötv, kdv, yat alsanız ötv yok, ne güzel iş, zengin olmak varmış bu devirde, pırlantanın vergisi yok, yaşıyorlar valla, kanal d cephesini unutmadım, neymiş referandum öncesi evetçiler lehine eşitsizlik, adaletsizlik oluyormuş, bu da var elbette ancak asıl mesele bu değil ki, saptırma çabaları, aydın doğan altına yat çekecek  galiba, haber bu denli saptırıldığına göre, elif doğan türkmen 1189 liralık konuşmuş, harcamış, iletişim bedeliymiş, her neyse, yüklendikçe yüklendi azizim ahmet hakan, sorgu yargıcı mübarek, kadın seçmenlere mektup yolladım diyor, sevgilisine atmamış ya o mektupları, bir gün de o dört eski bakanı ağırlamasını bekliyoruz ahmet hakandan, bakalım ne gibi, nasıl sorgulayacak, ayrıca bir yıllık olduğuna değinilmiyor hiç, sanki bir aylıkmış gibi lanse ediliyor.

Kadın da bir garip, hala ısrarla ptt bize sınırsız mektup hakkı tanımalı diyor, mektupla iş bitirecek, mektup mu kaldı bu devirde, her mv bin liralık mektup yollayacak olsa işimiz iş, 450 mv var, yılda 450 bin lira mektup masrafı, her yer lüzumsuz kağıt, milletin cebinden, adanalı seçmenin bir özelliği, fazlalığı mı var diğer seçmenlerden, kafayı sabitlemiş mektuba, mektupla memleket kurtaracak, sen mektubu yolladın, o millet te sana inandı sanki, madem o kadar azimlisin git ayaklarına anlat, mecliste yayılıp yatacağına, Türkiye bu kadar zengin bir ülke değil, paraları saçıp savuracak kadar, ama kadın bunun bile farkında değil, üstelik bu para o işin sadece iletişim kısmı, birde kağıt, kırtasiye, basım aşaması var bunun, o kimin cebinden çıktı hiç belli değil, davutoğlu 18 yaşına gelenlere mektup yollamışmış, oğluna da gelmiş bu mektup, düşünmüşmüş, böyle bir çare gelmiş aklına, ne kafalar, ne kafalar, örümcek kafalılar iş başında chp de, iş ortada. Hepsi öyle, mv ne benzeyen kaç mv var mecliste? Bütün partilerde. Benim vekilimin benden üstün, benden bilgili, benden akıllı olması gerekmez mi? Neredeee.

***Az önce, yarım saat kadar önce, cumartesi akşamı, ümitköy düveroğlunda yemek yedik, olsun olsun bir saat sürdü, saat yedi gibi, arabayı yolun karşı tarafında biraz aşağıya park etmiştik, beş on metre aşağısında büfe var ama büfe kapalıymış, akşam saati kapatmış, arka kapıyı açmamızla camların şangır şangur dökülmesi bir oldu, kızım sırt çantasını arkada bırakmış, onu almışlar, içinde telefonu, 50 lira ve ıvır zıvır varmış, vites kolunda oğlumun iphonu vardı, onu almaya zamanları yetmemiş, herhalde tam üstüne geldik, oğlum birinin arabanın etrafında dolandığını, dolmuşa binip gittiğini görmüş, veya çantayı kapıp kaçmış ta olabilir, ganimet vardı sanki çantada, onu da arabada bırakacaktık, 40 bin liralık arabada ne bulacağını sanıyorsa, pezevenk, astarı yüzünden pahalıya oturdu bize, cam parası, eziyeti, hiç acıma kalmamış insanlarda, şaştık kaldık, millet hazır para peşinde, sorsan akp lidir kesin. akp nin açılımı ayaktakımı partisi, elebaşları da hırsız nasıl olsa, elebaşlarının izinden gidiyorlar, biz de tabi ki atamızın izinde, nereden nereye bağladım, yalansa söyleyin.

Ankara’da ümitköy düveroğlu kadar işlek başka lokanta yok, iki katı da tıka basa dolu, beş masa sıra bekledik oturmak için, hatta bizi servis masasına oturttular, 508 nolu masa, üst katta, ama en klas masaydı, köşebaşı, cam kenarı, ağır misafirleri olaraktan, dermişim, öyle bir şey yok tabi, yer olmadığı için, profesyonel olmuşlar işlerinde, her şey tıkır tıkır işliyor, o kalabalığa rağmen hiç aksama yok, bir ordu gibi garson var, eh, mutfak ta bir o kadar doludur, yemekler kaliteli, üstelik recep ustanın yarı fiyatı, ve çeşit bol, önüne konan bol, recep usta öyle değil, recep ustayı hiç öyle dolu görmedim ben, nusret mi, o da lokanta mı, kırıntı, et kırıntısı, aç oturur aç kalkarsınız oradan, sadece et, o benim karnımın bir kenarını doldurmaz ayol, masada sadece et var, olsun olsun 200 gram, devamlı gitmeye kalksanız bağırsak düğümlenmesi olur çıkarsınız, birde iflas edersiniz tabi, siz iflas, bağırsaklar iflas, hiç değmez buna, nusrette düveroğlundan eksik olanları sayayım, pilav, tırnaklı pide, sıcak lavaş, turşu, maydanoz tabağı, salata tabağı, domates sosu, antep fıstığı tabağı, çay, bunlar extralar, yemeğin yanında gelenler, ayrıca tabakta közlenmiş biber, domates, yoğurt ve söğüş soğan, şölen yemeği gibi, hangisini canınız çeker, bunların hiçbiri nusrette yok, dediğim gibi bir tabak ve üstünde sadece 200 gram et, kuru bir dilim ekmek bile yok, üstelik düveroğlu nusretin üçte biri fiyatına, tuz döktü ya, şimdi daha da artmıştır fiyatı, etleri bayağı tuzlu sattığı için tuzladıkça tuzluyor adam. Ama bütün bunlara rağmen nusrette daha çok doyuyorsunuz, hesap gelince öyle bir içinize oturuyor ki, o yemeğe o parayı ödemek, hiç açlığınız kalmıyor, bir daha uzun zaman ne yiyesiniz ne de lokantaya gidesiniz geliyor, masada sadece et var, bir kilo değil, bir kilo et 50 lira, gelen hesap 300 lira, yediğinizin 6 katını garsonların burma bıyıklarını seyretmek için ödediğinizi anlayınca böyle oluyor, böyle hissediyorsunuz, enayi, aptal yerine konulduğunuzu anlayınca. Nusrette 4 kişi 300 lira ödemiştik, düveroğlunda 3 kişi 80 lira ödedik, recep ustada da yine 3 kişi 150 lira, masaları da anlattığım gibi, recep ustada var yemeğin yanısıra yiyecek.

***Herkese bir gün lazım olabilir, burası internetin en akla gelmeyenleri yazma köşesi, bir nevi gerekli gereksizler ansiklopedisi olduğu için onu da yazayım, bugün sista marka soğuk silikon kullandım, cam kenarlarına, iğrenç bir kokusu var, saatlerce gitmedi, camı açık bırakmama rağmen, kapattım o odayı, girmiyorum oraya, yasak, ikinci bir emre kadar, Allahtan sadece bir odada yoksa evde bile durulmaz kokudan, berbat bir şey, ciğerlerimi mahvetmiş olmalı, işi bitirene kadar, öksürüp duruyorum şimdi, sika markanın kokusu yok, ama o biraz daha pahalı, bitiremedim köşe bucak doldurmayı, her yerden soğuk fışkırıyor sanki, evhamlı oldum, soğuk evhamlısı. Ele bulaşınca selülozik tineri ıslak ama kurumuş mendil türevi bir şeye veya beze döküp silmek gerekiyor, sika marka olan da elden kolay çıkmıyor, bu da bir gereksizler gereklisi. Birde düzeltmek için bir aparat satılıyor bauhausta, yedi buçuk lira, bir işe yaramıyor. Bu nasıl bir kıştı böyle, aksırık, tıksırık, telef etti hepimizi, ben de bu ara hasta olacak gibiyim, direnmeye çalışıyorum hasta olmamak için, hiç oralı olmuyorum, hiç çekemem hastalık falan.

**Cep telefonları çocuklarda miyopu ve baş ağrısını arttırmış, geçen gün haberlerde vardı. Ben de göz detoksuna, perhizine başladım, baktım gözler teklemeye başladı, bunun sonu yok, tv izleyeceksen gündüz saatlerinde izlemeye çalışıyorum, spider solitairei, frecelli yasakladım kendime, bunun sonu yok, oyna oyna nereye kadar, bu kaçıncı kendime yasak koyuşum, o apayrı bir mesele, hepsi şeytan icadı zaten, eskiden öyle derlerdi, böyle şeylere, bu da unutuldu, Allah hepimizi korusun bu şeytan icatlarından.

***Açık süt satılması yasaklanacakmış, nasıl becereceklerse, bir o kalmıştı karışmadıkları, donumuzu nereden alacağımıza bile karışacaklar utanmasalar, kapıda satılan sütler yüzünden çok büyük vergi açığı oluşuyor olmalı, buna da el attıklarına göre, terbiyesizler.

***pkk nın sesi soluğu çıkmaz oldu, varsa yoksa ışid var sahnede, başkanlık öncesi akp ile anlaşmaya varmış olmalılar, sonuçta bu başkanlık onlara da lazım. Hdplilerin içeri alınıp alınıp bırakılmalarının hikmeti bu mu yoksa, hapishane görüşmeleri diye duyarız sonra nasıl olsa.

***Ayak takımı partisinin genel başkanı binali yıldırım “PKK, FETO, HDP hayır diyor onun için evet diyoruz. Hayırcılara bakın ona göre karar verin” demiş. bu nasıl bir propaganda şeklidir, anlatacağın bir şey varsa anlat, yoksa sus, aşağılamak, ötelemek, hakir görmek niye, sen de yapıyorsun diyebilirsiniz. ben yaparım, başbakan değilim ya, anlatacak bir şeyleri, tutunacak bir dalları olmayınca nereye ve nereden saldıracaklarını sapıtıyorlar, demek ki söyleyecek bir sözleri, savunacak bir tezleri yok, bomboşlar, içi boş ayakkabı kutuları gibi, ben de aynen onun dediği gibi evetçilere bakıyor, ona göre karar veriyorum, HAYIR diyeceğim, onurla, şan, şeref ve gururla, atamın izinden gitmeye devam ettiğim için.

Acun evet dememiş, en son acuna pas atılmıştı, orada takılıp kalmış evet videoları, acun evet derse yüzde elliyi iyice karşısına alır, buna cesaret edememiştir, adam siyasetçi değil sonuçta, bir iş yapıyor ve o iş için ortacı olması lazım, şimdiye kadarki hataydı, neyse ki duracağı yeri bilmiş, çoğu insan tv8 bile demiyor, acunun kanalı diyor ve izlemiyor, zaten de izlenecek aman aman bir şey yok, ben izlemiyorum orada hiçbir şey, acunun olduğu için değil, izlenecek bir şey olmadığı için.

***Varlık fonu diye üfürükten bir fon oluşturarak başına yiğit bulut getirilmiş, yiğit bulutun kimin kıçının kılı olduğunu hepimiz biliyoruz, vergi sıralamasında ikinci sırayı alan ziraat bankası ve yine yüksek vergiler ödeyen tpao, ptt, thy, halkbank gibi birçok kamu kuruluşları bu fona devredilecek ve bundan böyle vergiden muaf olacaklarmış, böylece devletin kasasından çalınıp nereye aktarılacağı belli olmayan bir para, yüklüce bir para oluşacak, devletin o vergilerden dolayı oluşacak bütçe açığını kim karşılayacak, tabi ki biz, bizler, ve o paralar nereye akacak hiç belli değil, başkanlığa kalmış şunun şurasında iki ay, onu bile bekleyecek vakitleri, sabırları yok, neye sıkıştılarsa, başkanlıktan sonra başımıza geleceklerden Allah bizi korusun, eyyyy evet oyu verecek olanlar, bütün bu olacakların günahını, vebalini taşıyabilecek durumda mısınız, evet’lerinizle yenecek haklarımızı bize ne yolla geri ödeyeceksiniz, kıldığınız namazlar, ettiğiniz dualarla mı, namaza duracak, Allahın karşısına çıkacak yüzünüz kalacak mı?

Ya da şöyle bir şey var, referandumda hayır çıkma ihtimaline karşın şimdiden kendini garanti atına alıyor, benim aklıma gelen bu.

Taksime cami yapılacakmış, dediğim dedik çaldığım düdük diyor bizim düdük, elbet o düdüğün bir gün susacak, referandum öncesi millet nasıl olsa sindirilmiş durumda, fırsattan istifade. O camiyi yapmak için başkanlığa ihtiyacım yok, yaparım dersem yaparım diyor açıkça, meydan okuyor, hiçbirinizi şeyime takmam diyor, yersek, yiyeceğiz galiba, öyle görünüyor, bu taksime cami dedikleri topçu kışlası mı, hani gezi parkında olan.

2014 eylül -2016 temmuz arası bir milyar liralık araç satın alınmış ve kiralanmış kamu için, yaklaşık yarısı satın alma yarısı kiralanma, hatta kiralanma yüz milyon daha fazla, milyon değil milyar, yani o büyük büyük diye ballandırılan bir milyonluk iletişim bedelinden 999 tane daha, devletin malı deniz, bunlar tam domuz.

Birde utanmadan milletten yüz dolar dilenciliği yapıyorlar.

***Bugün nurselde izliyorum, manisalı genç bir aile, adam öğretmen, kadın kapalı, 2010’dan beri öğretmen ataması bekliyor, iki çocukları varmış, geçen yıl küçük oğullarını on aylıkken kaybetmişler, beyin tümörü sebebiyle, kadın şöyle dedi, “geçen yıl çok zor bir süreçti, bir tane daha çocuğumuz olduğu için, çok şükür, yani şey, benim düşüncem, başlarsam kötü bir şekilde hayatımız boyunca hem büyük oğlum mutsuz olacak, eşim mutsuz olacak, mutsuz bir aile olmak istemiyorum, ve ben mutlu olmaya başladım, başlarda belki numara yaptım, mutsuzken gülmeye çalıştım ama sonrasında gülmeye çalıştıkça baktım ki biz gerçekten çok mutlu olmuşuz, bir daha asla gülemem demiştim, asla mutlu olamam demiştim, ama yine hiçbir şeyden vazgeçmedim hayattan” bu direnç için birilerinden taktik almış olmalı, ya psikolog ya da kişisel gelişimci, eskiden olsa acıların içinde pençeleşirdik böyle bir durumda, hatta biri böyle bir şey diyecek olsa kınardık bile, şimdi olağan karşılıyoruz, hayat yaşanıyor, her şekilde, o bilince geldik, eriştik, ölenin bir hayatı olduğu gibi yaşayanların da bir hayatı var ve yaşanması gerek, doğru olan da bu, atlatıp yaşayabilmek, yaşamı devam ettirebilmek, kendin için, çocuğun, eşin, mutluluğun için, bir yanılsama belki ama yapılabilecek çokta bir şey olmadığına göre ve hayatın kanunu bu olduğuna göre, ki ölenle ölünmüyor, doğru olan da bu galiba, tef çalmak değilse de yaşamak.

Keşke biri da çıkıp bana çok daha önce böyle yapmamı söylemiş olsaydı, senin üç çocuğun var diye, çok zaman kaybetmişim. Ama bunun için insan olması gerek etrafında, demek ki yokmuş.

***Yavuz Dizdar ın söylediğine göre birinci kalitede buğdayı rusyaya satıp yine rusyadan üçüncü kalitede buğday satın alıyormuşuz, rusun ağzı bizden doğru, bizimki eğri demek ki, biz bedava mı alıyoruz ekmeği de kötüsünü yemeye mecbur bırakılıyoruz?

***Kadınlarda kanser sıralaması meme, akciğer ve kolon, erkeklerde kanser sıralaması prostat, akciğer ve kolon, iknci ve üçüncü sıra aynı, akciğer kanseri sigaradan, kolon kanseri yanlış, kötü beslenmekten mütevellit, o rusyaya gönderdiğimiz iyi yiyecek ve içeceklerin de etkisi vardır elbet bu kanserlerde, neden rusların değil de bizim kolon kanseri olduğumuz ortada, sigaraya karşı gerçek bir platform oluşturulabiliyor mu, madem ki ikinci kanser nedenimiz sigara, gerçek bir savaş veriliyormuş gibi bir durum yok ortada, eskiden verem savaş dispanserleri vardı, veremle savaşırlardı, ama verem bir hastalıktı, sigara keyf, buna rağmen etkili bir savaş uygulaması yok, neden, kent, marlboro şirketleri iflas etmesinler diye mi?

Bu durumda her koşulda birinci sırada akciğer kanseri, ikinci sırada kolon kanseri var.  Ülkenin her bir köşesine şehir hastaneleri yapacağına iyi, doğru beslenmemiz için çaba göstersin, rusların artan çöpünü bize yedireceğine, ne yediğimiz belli ne içtiğimiz, ruslar on günde bir yiyeceklerimizi zararlı diye geri gönderiyor, biz de onları afiyetle yiyoruz, çöpe atacak değiller y, bizim midelerimiz varken, bunu yapmak yerine şehir hastaneleri yapıyor çünkü hastaneler de rant kapısı, ilaç şirketlerinin, sağlık endüstrisinin, anlayacağınız ölümüz de dirimiz de para ediyor, sigaraya para vererek akciğer kanseri oluyoruz, kötü yiyeceklere para vererek kolon kanseri oluyoruz, sonrasında ise hastaneleri, kefencileri zengin ediyoruz, sinekten yağ çıkarır misali oyuyorlar içimizi.

***Oryantal didemin dediğine göre tv’lerde oryantal yasakmış, tv’ye çıkmaları engelleniyormuş, yaşam şekillerimize karışmıyorlar lafta ama alttan alttan bildiklerini okuyorlar, bu iyi günlerimiz, başkan olursa daha neler göreceğiz Allah biliyor, düz horon mu oynatır yoksa atabarı mı hepimize, yoksa onu da mı yasaklar, hiç belli değil, başkanlıktan sonra keyif onda nasıl olsa, şimdi böyleyse sonrası malum.

***chp mv İlhan Kesici,” Çok belirsizliği var. Bu yetkiler Sayın Recep Tayyip Erdoğan değil evliyayı azdırır. Devletin başı, hükümetin başı, ordunun başı, bütün hukuk sistemlerinin başı. Böyle bir şey olabilir mi? ekonominin başı herşeyin başı yani. Evliyayı azdırır. Bu iş referanduma gitmeden halledilmeli” dedi.

***Dün ilginç bir telefon trafiği olmuş, bir toplantıda kürsüde oturuyorlar, önce cb na geliyor telefon, arkaya geçip konuşup geri geliyor, ardından bb na geliyor telefon, o da arkaya geçip konuşup geri geliyor, döndüklerinde yüzlerinden düşen bin parça, fısır fısır konuşuyorlar aralarında, onlara hayır olmadığına göre bize hayır olmalı, kokusu çıkar mı çıkmaz mı bilemem.

***Ona değmiş, buna değmemiş, ayıklıyor bizimki, kapı ardı kulakları iş başında, big brother ın gözü, ağzı, kulağı her yerde, olduysa eğer 12 eylülden beri üniversitelerde böyle bir kıyım olmamıştı, ben ortaokuldaydım 12 eylülde, o kadarını çok net hatırlamıyorum, ama 83 sonrasını biliyorum üniversitelerin, olmadı, esas kıyımın yaşandığı iki bölümde öğrencilik yaptım, iletişim fakültesdi ve dil tarih tiyatro, pkk ile bir ilgileri olduğunu hiç sanmıyorum, pkk bahanesi ile sol düşünceyi çökertmek, yok etmek gibi bir amaç güdüyor bu girişim, bence yani, tiyatro bölümü siyasetle çokta ilgili bile değildir zaten, neler oluyor anlayabilmiş değilim, kaldı ki siyasete yakın olmak ta suç değil, evet demek onur hayır demek suç mu bu ülkede, bu, bu ülke şu an faşizmle yönetiliyor demektir, eğer öyleyse korkun geleceğinizden evet’çiler, biz gideriz siz kalırsınız belki ama gün gelir o faşizm sizi de yer, pkk taşıyla önüne geleni, gözüne kestirdiğini avlıyor bizimki,  ava giden avlansın diyelim, inşallah, bu biraz da gözdağı, bana biat etmeyeni, referandumda hayır oyu verecekleri işte böyle avlarım gösterisi ki insanlar korksun ve ona oy versinler, evet oyu versinler, ve bir diğer amaç üniversitelerde özgür düşünceyi yok edip yerlerine kendi adamlarını, beyinsiz takımını, tayfasını koymak ki, diyanetin imamları gibi çıkıp çıkıp videolarla evet desinler.

Barış bildirisine, bu suça ortak olmayacağız bildirisine imza atanlar çoğunluktaymış, ihraç edilenler arasında, bu onların pkk lı olduklarını göstermez, ki değiller, insani bir karşı koyuş belki, o kadar, başka bir şey olduğunu asla sanmıyorum, en azından kendinin yaptığı kadar bile ortaklık gütmemişlerdir pkk ile, çıban başı olarak görüyor her ses çıkaranı, madem ki böyle bir işten atma kanunu var evet diye boy gösteren imamlar da atılsınlar öncelikle işten. Bu referandum ortalığı ısıttıkça ısıtıyor, ortam gittikçe geriliyor, hadi hayır’lısı.

İsimlere baktım, 25-30 yıldır tanıdığım insanlar içlerinde, gerek hoca, gerekse arkadaş bazında, hiçbirinin pkk lı veya o lu, bu lu olmadığına kalıbımı basarım, yok öyle bir şey, hepsi aydınlık düşüncenin insanları, onca yıl onurlarıyla yaşayan, var olan bu insanlar şimdi bir bozuk beyinli, beyni bozuk tarafından onursuzca işlerinden uzaklaştırılıyorlar, kendi onur nedir, onurlu yaşam nedir bilmediğinden böyle kolay harcayabiliyor insanları, yazıklar olsun. Susma sustukça sıra sana gelecek denmesi bundandır işte. 

Böyle itici bir adam ne gelmiş ne geçmiş, tarihte bile, herkes ona karşı ama o bildiğini okumaktan asla vazgeçmiyor, vazgeçmek bir yana hamle üzerine hamle yapıyor, öyle ki akıllarımız yetişmiyor hamlelerine, cahilin cesuru, ne cahili, cahillik onurdur onun için, bildiğin deli, deli. 

Aklıyla arka kapısından bile giremediği okulların ön kapısından dalıyor deli.

Değil mi ki çözüm süreci ile pkk ya yeni bir maske takıp sevimli gözükmesine mahal vererek solun o yana doğru meyletmesine çanak tutan kendi değil midir?

 Çözüm süreci ile kafaları daha da karıştıran, meseleyi daha da çok çözümsüzlüğe iteleyen kendi değil midir? Bize susun, aman pkk-hdp ye trk laf etmeyin, kışkırtmayın diyen kendi değil midir, hangisi daha bütyük suç, bir kişinin kendi adına imza vermesi mi yoksa yine bir kişinin, ki obamanın ağzına bakarak, bütün toplumu bir yöne doğru güdülemesi mi? pkk ya bir yanlış yapmayalım, akla gelelim, akıllanalım diye akilleri peşimize salan o değil miydi, ne çabuk unuttuk, unutuyoruz bunları.

Velev ki öyle diyelim, değiller ama farz edelim, pkk yanlısılar, kendi pkk ile haşnafişne ederken sorun yok, bizi pkk ya karşı frenlerken bile sorun yok, başkası yapınca mı suçlu, onlar suçlu da kendi suçlu değil mi, biz de onu işten el çektirelim madem, el birliğiyle. Onun kandırılma hakkı var da başkalarının yok mu, bir ona mı ait bu hak, iyi ki kadın değilmiş, bu kandırılma kapasitesiyle kötü yola düşermiş maazallah, Allah korumuş. 

Bu bildiri ocak 2016’da imzalanmış, yeni mi aklına gelmiş, açılım süreci, çözüm süreci sonrasında imzalanmış, yani hükümetin süreçlerinin bir uzantısı gibi de algılanabilir, bu fikri onlar başlattı, oturup pkk ile pazarlık yaptılar, devamında kendi yaptıkları şeyin kendilerine söylenmesine niye bu kadar karşı çıkıyorlar ki? Ben desem neyse, ben her iki türlü de karşıydım çünkü. Bu da işin bahanesi işte, anlamayacak ne var, önündeki ayrık otlarını biçmenin bahanesi.

***Bildiriyi tekrardan okudum, hafıza tazelemek için, ben o bildirinin altına imzamı atar mıydım, atmazdım, ama geneline bakarak değil, geneline bir itirazım yok, sadece şurası için atmazdım, “hükümetin kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası izlemesini talep ediyoruz” sözü yüzünden kabul etmezdim, benim için vatanımın her karış toprağı kutsaldır, ve milletime, insanıma kurşun sıkanı ben karşımda insan olarak dahi görmem, ancak bu demek değil ki bunun altına imza atanları da karşıma alırım, onlarla suyum aynı, ekmeğim aynı, yolumuz çatallanmış o kadar, bu da bir yanılgı eseri, elbette ki akp nin istediğini, bize itelediğini isteyecek değiller aslında, akp nin, amerikanın, akillerin bizi itelediği yöne gidecek değiller, kafaları karışmış sadece, karıştırılmış, yoksa 25 yıl bu kadar değiştirmez insanları, 180 derece, o zamandan hatırladığım biri var mesela, sadece oralı olduğu için itelenen, ötelenen, dışlanan, yalnız bırakılan, bilenler bilir, benimse asla iteleyip ötelemediğim biri, tek arkadaşı bendim, diğer bir itelenmiş, ötelenmiş olarak, bunca elitistlikten yurdum insanına dönüş yapıldığına gözümle görsem inanmam, kendi içinde çelişkili bir kere, şu anki elitistlik bunu gerektirdiği içindir belki, bakın bu olabilir işte, modalar, akımlar etkili hayatlarımızda sonuçta, edebiyatta, sanatta akımlar vardır, sonu izm le biten, bu da o tür bir akım olmalı, onların nezdinde yani, pkkizm, ama neyse ki bu akımlar hep gelip geçicidirler, benimki ise bitmeyecek bir aşk, bitmeyecek bir akım, kemalizm, Atatürkçülük, daimi ve kendi sonsuzuma dek, biz herifin elinden cumhuriyeti kurtarmanın derdine düştük, göz göre göre sallandırmaya niyetli hepimizi, sizin derdinize bakın, pkk evet oyu verecekmiş, siz beyaza mı basacaksınız mührünüzü yoksa sütlü kahveye mi, çok zor bir seçim olacak sizin için desenize, kefenizin bir yanı akp, diğer yanı pkk, benim için ikisi de boklu değnek, neyse ki ikisi de aynı tarafta, benim favori rengim sütlü kahve.

Bu ülkede benimle aynı şartlarla, aynı haklarla yaşayayan birilerinin, yani pkk nın kıçı kaşınıyor diye hiç keyfimi bozamam, ortada elle tutulan, gözle görünen bir mesele yokken, benden farkları ne, üstünlükleri ne, dertleri ne, ülküleri mi, breh, breh, breh, ağaca bakmaktan ormanı göremiyorsunuz, kaşısın kıçını dursun, çok ta tın, ben ne için keyfimi bozarım, kendi özgürlüklerime, ulusal özgürlüklerime el uzatılınca, ve şu anda öyle bir durumun içindeyiz, kendi halinize ağlayın, sebepsiz yere kuduranların haline değil, yoksa siz onlarla meşgul olurken maskeli süvari işi bitirecek ve haline ağlanacak olan siz olacaksınız, yani biz olacağız. Devrimin, hayallerin çok gerilerde kaldığına inanıyorum, var olan düzende, düzlemde iyileştirmeler yapmak lazım, onların şartları ile oynayarak, devrim diye ortalığa atılabilmek için, sırf kendimi tatmin için, elini kana bulamaktan başka bir öğretisi, dayanağı olmayan bir terör örgütünün peşine takılmam.

Bir bursalının, adanalının, samsunlunun devrim anlayışı diyarbakırlının devrim anlayışı ile birebir örtüşüyor mu da pkk nın peşine takılıyorlar, anlamış değilim, yapabiliyorsan yap kendi devrimini, bir dağ eşkiyasının, bir katiller ordusunun arkasına sığınmak niye, onlar gibi, onlar kadar katil, onlar kadar cani olmadığın, olamadığın için mi, bırak öyle kalsın, öyle daha güzel. Bu milletin, “kendi milletinin” binlerce ferdini, 30-40 bin tazecik, gencecik erkeğini acımasızca vurarak, karşılıklı çarpışarak değil pusular kurarak, tuzağa düşürerek öldüren katil, cani ruhlu bir örgütten yükselecek her bayrak kin, nefret ve acı taşımaya devam edecektir, her ne şekilde var olursa olsun, o lanet onlarla birlikte yaşayacak, bu lanete ortak mı olmak istiyorsunuz, varın olun, size engel olan yok zaten, sizde o vicdan, vicdan yarası olmadıktan sonra bunu ben size ekleymem, o bebelerin analarının ahının sizin de üstünde olacağından emin olabilirsiniz ama, yapmadığınız, işlemediğiniz, aslında içinde olmadığınız bir günahın diyetini ödemeye kefil olmaya niye can atıyorsunuz? Bırakın o diyeti o cinayetleri işleyen caniler ödesin, zulme, kötülüğe değil insanlığa, kardeşliğe ortak olun, size yakışan bu olur, kötülüğü kötülükle değil iyilikle yeneveğiz, hepimiz kötüye dönüşürsek kötünün bizden bir farkı kalır mı? Ya bizim kötüden? O kötüydü, onun kötülüğünden kurtulmak için ben de kötü oldum, sonuç ne, sen de kötüsün, hatta daha kötüsün, bir başkası da sen kötü olduğun için kötü olursa o kötülüğün sebebi sen olmayacak mısın, nereye varır böyle bir kötülük silsilesi, kötülükle savaşmanın yolu kötü olmaktan değil, kötüleri birbirine evermekten geçiyor, kötü ile farkını ortaya koymaktan geçiyor, kötü olmaktan, kötülüğü çoğaltmaktan değil, onun kötülüğü unutuldu, bak şimdi senin kötülüğün baki kaldı sana, yaptıkların yapacaklarının garantisidir, öyle değil mi, pkk belki böyle bir yol izlemiş olsa …., izlemediğine göre buna dair yazılacak bir şey de yok demektir.

Biz madımakta yananlarız, madımakı yakanlar değil, zaten olmayalım, pkk ile olan aramızdaki farta bu işte, onlar da madımakı yakanlar sınıfındalar, madımakı yakanlar kadar gaddar, acımasız ve kötü, biz madımakı yakmadık, yakmayız, biz bile bile, diri diri insan yakmayız, öldürmeyiz, biz insan severiz, yapanlara lanet ederiz, küfrederiz ama onları dahi öldürmeyiz.

Bugün biri, tanımadığım biri, şöyle demiş facebookta, “Zulme uğramak zulmetmekten evladır.”

23 şubat tarihli bir habere göre amerikalı senatör suriyenin kuzeyine giderek pkklılara ağır silahlar verme sözü vermiş, bu durumda siz hangi taraftasınız, pkk nın yanında mı yoksa amerikanın yanında mı, yoksa her ikisinin mi, herkesin bir tarafı olmalı değil mi, pkk ve anerikanın suçlarına ortak mısınız?

***Yeni bir haber var, Ahmet Takan’ın haberi, hakan fidan ın epeydir sesi soluğu çıkmıyordu ya, darbeden beri, bu aralar fetö ile arabuluculuk yapıyormuş, gözümüz aydın, yakında elele, gönül gönüle görürseniz hiç şaşırmayın erdo ile feto yu, darbe amacına ulaştı nasıl olsa, darbe ayrık otlarını temizlemesine yaradı, şimdi bir saadet yuvası kurabilirler artık birlikte, just married, aşk tazeliyecekler, menzilleri bu değil miydi zaten, dememiş miydi menzillerimiz aynı diye, al takke ver küllah ile ülkeye el koymak, buna derler ali cengiz oyunu, başardı, başarıyorlar. Evet’çiler karşılarında erdo ile fetoyu gördüklerinde nasıl bir kazığa oturtulduklarını anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak, eski dost düşman olmaz.

Varlık fonu açıklandığında chp vekilleri bu durumu düyun-u umumiye olarak açıklamışlardı, osmanlının iflası yani, açık süte bile yasak koymaya kalktılar, vergilendiremedikleri  için, aşar vergisi, osmalının son dönemlerinde halka yüklenen vergiler, üniversite hocaları açığa alındı, istibdat dönemi, bunların hepsi şu üç beş gün içinde yaşandı, osmanlının çöküş dönemi, tarihi tekrar ettiriyor bize, tarih dersi iyiymiş demek ki birinin, matematikte pek öyle oluğu söylenemez, ama para gelecek yerin kokusunu iyi alıyor.

Taksime cami yapılmaya başlanmış bile, jet hızında, iki gün önce haberi, ardından hemen inşaatı ki insanların düşünmeye, toparlanmaya vakitleri olmasın, haziranda direnmek kolay, şubatta zor, işi biliyor puşt.

***Veli Ağbaba seçilme yaşının 18’e düşürülmesinin  akp lilerin çocuklarını askere yollamamak için çözüm olarak getirdiklerini söylemiş, 600’e de çıkıyor mv sayısı nasıl osa, zekice, tam ona uygun bir sıradan zeka örneği.

***Bahçeli’nin chp nin eleştirilerine karşı kendini savunma şekli çok ilginç, sana mı soracaktık, sana ne gibi karşılıklar veriyor, daha iyi bir öz savunması olmadığı için olmalı, kendini savunabileceği sözü, dağarcığı olsaydı onları söylerdi herhalde, 5 yaşında çocuk gibi bana ne, bana ne, sana ne, sana ne yapıp duruyor, birer çakıl taşı gibi parlayan gözbebekleri ile beyni aynı boyuta gelmiş olmalılar.

***Necati Doğru “Altında Cumhurbaşkanı, Başbakan, bütün bakanların imzası var. OHAL ve KHK düzenini kaldıraç yapıp; “FETÖ’cüleri sızdıkları üniversiteden temizliyoruz” görüntüsü altında solcu, demokrat, özgür düşünceli, aklı, vicdanı, ahlakı öne geçirmiş, darbeye, darbeciliğe, diktatöre, diktatörlüğe karşı duran bilim insanlarını üniversitelerinden uzaklaştırıyorlar.
Dolu dizgin faşizm deniyor
Dolu dizgin diktatör olacak.
Tuttururum sanıyor.
Tutturamayacak.
Geldiği yeri, “geliştim, demokrat oldum” dediği günleri unuttu. Toplum unutmaz. Devrilecek.” demiş bugün.

***Başkan adayımız başkan olduğunda uygulayacağı ilk icraatı açıklamış bugün aksaraydaki mitingde, idam, şimdilik ilk hedefi şehitlerin sorumlusu pkk, o temizlik yapıldıktan sonra sıra kime gelecek, bildiri imzalayanlar mı, solculara mı, hayır oyu verenlerin soy sopuna mı, bu son işten çıkarılan akademisyenlere karşı çıkan abdullah gül 12 eylül döneminde yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını, 24 şubatta da benzer zorluklar yaşadığını söyledi, bugün, ateşle oynuyorsun, kendine gel, sonunda hepimizi yakacaksın dedi, yani başkan adayınıza, anlarsa, pek anlayacak gibi görünmüyor, gemi aldı azıya gidiyor dörtnala, bizim başkan adayımız ne ile iştigal ediyordu o sıralarda bilemem ama eğer idam cezası hakkıyla, yani onun şimdi istediği gibi uygulanmış olsaydı şu an ve o zamandan beri aramızda olmayabilirdi, abdullah gül ve kendine benzerleriyle beraber, bilmem farkında mı bunun? Alem buysa kral o tabi, ona bir diyeceğimiz yok, o alem de sizsiniz bu arada.

Evet diyecek olanlar, evet oyu verirken o idamların imzasını da attığınzın farkındasınız değil mi, yapılacak idamlar için ilk imza sizden çıkıyor evet oyunuzla, ardından gelecek idam imzalarını atmak için başkan adayımız hazır ve nazır bekliyor zaten, siz beyaza bastığınzı zannederken aslında kırmızıya, dökülecek kanlara basmış olacaksınız mührünüzü, o idam kararı dönüp dolaşıp bir yakınıza denk geldiğinde, gelirse ne yapacaksınız o kanlı, kirli elinizi, kesip atacak mısınız, hepimizin, sağcımızın solcu, solcumuzun sağcı tanıdıkları, sevdikleri, bildikleri, hatta akrabaları var, biz sırf siyasi görüş yüzünden birbirimizin canına kast edecek caniler miyiz? 3-5 sapık ruhlu şeytan mitinglerde idam sloganı atıyor diye bu ülke kana bulanacak, tabi o manyakları azdıranı siz zaten rbiliyorsunuz, baş manyak, bu gidişat gidişat değil, farkındasınız değil mi, bu gidişat iç savaş, iç savaşa alet olmayın göz göre göre, elinizi kana bulamaktan vazgeçin, eğer bunu idrak edecek kadar temiz bir ruha sahipseniz tabi.

Delinin biri bir kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı o taşı çıkaramamış, delinin deli olduğunu bile bile o kuyuya taş atmaya devam mı edecesiniz yoksa o kuyunun dolup suyunun kurumaması için, insanlara hizmet edebilmesi için gayret mi göstereceksinz, unutmayın, Allah size bir akıl vermiş, bir ona vermemiş, aklınızı kullanın ki bir gün o kullandığınız veya kullanmadığınız aklın hesabını vereceksiniz Allah katında, gerçekten istediğiniz üniversitelerdeki gerçek hocaların yerini o o takkeli, cüppeli evet videoları çeken mollaların alması mı, çocuklarınızın üniversite eğitimlerini onların vermesini mi tercih ederdiniz, tercih sizin, bu kadar lafla hala anlayamadıysanız benim daha başka söyleyecek bir sözüm yok, şu an için, sonra yine söylerim, ben söylediğimin doğruluğundan eminim çünkü, siz yaptıklarınızın, yapacaklarınızın, sebep olacaklarınızın doğruluğundan emin misiniz?

***Siz pkk-hdp nin hayır oyu vereceğine inanıyor musunuz gerçekten, ben inanmıyorum, dilekleri, düşleri olan bağımsız kürdistana erişmek için en başından beri başkanlığı isteyip durmadılar mı, baktılar iş ciddiye bindi, işler tıkırında ilerliyor, tam istedikleri gibi, rotayı çevirdiler seni başkan yaptırmayacağıza, tek amaçları, tek yolları bu, başkanlık, ve bunun için evet diyecekler, hdp hala toparlanamamış referandum için, ne söyleyeceklerini bile açıklamış değiller tam olarak, tellallar bir dolaşsın illerini, evet diyecekleri yayılsın dilden dile, ondan sonra açıklarlarlar yalandan hayır diye, 2010 referandumunda da sandığa gitmeyeceğiz diyerek lafta boykot etmişler ancak sandığa giderek bütün illerinde yüzde yüze yakın bir sonuçla evet çıkmıştır, üstelik yüksek bir katılım oranıyla, yalancılık mayalarında var. Bu akp nin hdp, chp hayır diyor yalanı da koca bir yalan, akp ve hdp evet diyor.

Peki pkk nın son günlerdeki eylemsizliğini neye bağlıyorsunuz, evetçi oluşuna mı hayırcı oluşuna mı, hayırcı olsa ortalığı karıştırmaya devam ederdi, tabi ki evetçi oluşu, hayır çıktığı andan itibaren yine başlayacak eylemlerine, evetler zarar görmesin diye şu an suskun, eylemsiz, pusuda bekliyor, nemalanacağı günü, şöyle düşünün, şu an bombalar patlıyor olsa hangi oylar artar, evet mi hayır mı, erdoğana güvensizliği artıracağı için hayır oyları artar, bu durumda pkk da evetçi olur, evet oyu atanlar pkk nın ekmeğine yağ sürecekler, akp nin dediğinin tam tersi yani, bunu da hatırlarından çıkarmasınlar lütfen.

*Yavaştan yavaştan söylemeye başlamışlar evet oyu vereceklerini.

***Yat ve tekne fuarları patlamış, yüzde 18 olan ötv sıfıra, yüzde 8 olan kdv yüzde 1 e düşürülmüştü geçen hafta, bir kalemde yüzde 25 vergi yüzde 1 e düşürüldü yani, bu satış patlamasından devletin karı ne, yüzde 1, ekmekten alınan vergi kadar, zenginler daha da zengin olsunlar diye, zenginin partisi akp, ye kürküm ye.

Evet oyu verecek olanlar, gidip oradan birkaç tane tekne kapıp gelin, akp li olduğunuza göre o paranız vardır sizin, yoksa yok mu? yoksa iyi kazıklıyor akp sizi desenize.

Satılan teknelerden birinin fiyatı 52 milyon euro idi, yüzde 25’i eder yaklaşık 12,13 milyar euro, bir hafta önce satılmış olsa bu para devletin kasasına girecekti, tek kalemde, şimdi kimin kasasına giriyor o para, zenginin, akp kimin partisi imiş, zenginin partisi.

Arabalarda bu oran yüzde elli civarında, ötv ve kdv, yatlarda yüzde bir, ne güzel bir dünya bu dünya değil mi, hiç adil olmayan.

Açıp baktım, 70 bin liraya kadar olan arabalarda ötv yüzde 50, imiş, 70 binden yukarısı yüzde 60, kdv ise yüzde 18, ancak kdv arabanın fiyatı artı ötv ye uygulanıyor, verginin de vergisini alıyorlar yani, toplamda vergi neredeyse yüzde yüze tekabül ediyor, araba 50 lira diyelim, yarısı 25 lira, etti 75 lira, 75 liranın yüzde 18’i yaklaşık 14 lira, etti sana araba 89 lira, aynı hesabı 80 liralık araba için uygulayalım, yüzde altmışı 48 lira, 80+48=128, buna yüzde 18 kdv eklersek, 24 lirayı, kabaca 150 lira eder, yani yüzde elli değil yüzde yüze yakın, yüzde 90 oranında bir vergi, çok adil değil mi, yatlara yüzde 1, arabalara yüzde 90 vergi, arabaya herkes biniyor, yata zengin, akp zengini sever, oyu milletten alır, parayı zengine dağıtır, fakire de makarna kömür anca.

Ama bir farkla, zengine çaktırmadan, gizlice verir, fakire bağırta bağırta ki zenginlere vermeye devam edebilsin, böylece zengin de memnun halinden, fakir de, gariban fakirim benim, bilmez ki bir adet yat satışı ile kendi cebinden çalınan para kaç ton makarna, kömür eder, buna derler alan da memnun satan da, mesele olan aracı kurum olmasını bilebilmekte, akp nin bu konuda üstüne yok, satış konusunda, tam bir emlakçı, galerici ruhu var adamlarda, adama pabucunu ters giydirir de, ruhu bile duymaz.

Keşke ankaraya deniz getirse de tekne alsak, arabadan daha ucuz, mazotu da ucuz, yol yaptım, yol yaptım diyor, arabası, mazotu pahalı, gidemediğin, mazotu pahalı diye, arabanı süremediğin yol senin değildir, denizi getirsin basayım eveti;))) Bu kadar vergi ile değil yol, uzay yolu yapılır, kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi, o yollarınyapacak ki millet araba alsın, mazot, benzin alsın.

***Müjdemi isterim, öyle derler de müjde verirken, yoksa nasıl vereceksiniz müjdemi, lafın gelişi işte, anketlerde hayır daha yüksek çıkıyormuş, yuuuuppppiiiii, bu sistem henüz yeterince anlatılamadığı, bilinmediği içinmiş, büyük adam öyle demiş, bir anlatabilseniz bizde anlayacak kapasite var da, can kulağıyla dinliyorum, iler tutar bir yanı var mı acaba diye, henüz öyle bir olguya, bulguya erişemedim, ya anlatamıyorlar ya da anlatacak bir şey yok, bence ikinci seçenek, anlatılacak bir yanı olsa çata pata anlatırlar yinede, anlatılacak, anlaşılacak bir yanı yok, o anayasanın bize getirisi ne, 600 mv, çok mu lazım, seçilme yaşı 18, çok mu lazım, tek adamcılık, çok mu lazım, idam, hiç lazım değil, boştan yere millete eziyet, git, oy ver, tabi ki hayır ver, sütlü kahveye mührünü bas, gel, başka bir şey değil, işimiz yok bize iş buluyorlar, kafamız boş kafamızı meşgul ediyorlar, başkaca da bir işe yaramaz bu iş, kapağını alır gider, bir daha da kıçını kaldırmaz öyle, bu milleti iyice mal sandı, maloğlumal. 

***”Avrupa ülkeleri monarşi ile demokrasiyi birlikte yaşatma yoluna giderken, biz hanedanı ülke dışına çıkartıp cumhuriyeti ilan ettik.” diyor, herkes burada bir nefes çekip “iyi ki öyle yapmışız” diyor, “Bir ülkede kral varsa kraldır, kraliçe varsa kraliçedir. Ülkenin yönetiminde söz sahibidir” diyor, herkes hep bir ağızdan “dur,dur, dur, sen orada bir dur, rahatla, biraz nefeslen” diyor, “Cumhurbaşkanlığı sistemi bir günde bir yılda ortaya ya çıkmış değil. Gerisinde böyle düşündürücü ve geri bir plan vardır” diyor, millet bir düşünüp o geri planı şöyle bir geri duruyor, “Mesela, kesinlikle bu mesele bir cumhuriyet meselesi değildir. Mesele kesinlikle demokrasi meselesi, özgürlük meselesi de değildir” diyor, millette “asıl mesele olan onlar değil mi” diyor, “Erdoğan’dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak. Olaya böyle bakacağız” diyor, biz de “biz işi Allaha, millete bırakmamayı öğreneli çok oldu” diyoruz ve kendinin de dediği gibi diyoruz ki “Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz anında millet tarafından al aşağı edilirsiniz”

Bu konuşmaların hepsi iki gün önceki konuşmasından, anlatamadığı, anlaşılamayan bunlarsa biz çok iyi anladık ne demek istediğini ve anlayacağımızı. Ve yine diyoruz ki, o konuşmasında dediği gibi, “Her ülke kendi şartlarına özgü bir yönetim biçimine sahiptir”  ve yine diyoruz ki, “biz zaten o yönetim biçimin sahibiz, boşa nefesini tüketme, ne bizi meşgul et ne de kendini, yapacak başka bir işin yok mu senin, işine bak, yetti boş işlerle oyalanıp bizi de oyaladığın”

Padişahlık kalmalıydı diyor, farkındasınız değil mi, kafa gitmiş onun iyice, alzheimer olmuş, o yüzden bu kadar geçmişi hatırlayıp geçmişle yaşıyor, şaka falan yapmıyorum, oldukça ciddiyim, adam alzheimer, padişahların kendi soylarına yaptığı gibi başlarını almamış, gitmelerine müsade etmişiz, kötü mü yapmışız, öldürsek daha mı iyi olacaktı, öldürsek neler derdi Allah biliyor, sana sormayı unutmuşlar ne yapacaklarını, ama sen yoktun zaten o zaman, o halde bildiğin işe karış, bilmediğine değil, araba vergisi yüzde 90-95 iken yat, tekne vergisi yüzde 1 ise, yoktan yere insanları yaka paça işlerinden kovar isen, başkan olunca idam sehpaları kuracağım diye tellallık eder isen, fetoya paralel paralel deyip asıl paralel olmaya kalkar isen nah görürsün sen o başkanlığı, anca rüyanda.

***Kötülük bumerang gibidir, sen bir başkası için düşünür, dilersin, o gönderdiğin hızla döner, gelir, seni bulur, hiçbir şey olmazsa yüzlerinde donar o kötülük ve bir daha da gitmez, akp-fetö ilişkisi gibi, onlar, her ikisi de bizler için kötülük dilediler, kötülük başlarına geldi, üstelik birbirlerinden, birine kızınca ne deriz, benden bulma Allahından bul deriz, aynen öyle oldu, bizden bulmadılar, birbirlerinden buldular, şimdi dönmüş o boku bize sıçratmaya çalışıyor, hayır demek fetö ile işbirliği yapmak demekmiş, kendi yandaşı fetöyü bize bulaştırıyor, bu kadarı yetmemiş anlaşılan akıllanmaları için, Allahınızdan bulun, her ikiniz de, Allah hepinizi ıslah etsin, Allah hepinizi helak etsin, bizim için dilediklerinize sizi kavuştursun, bu millete doğru dürüst, ağız tadıyla bir yaşam şansı tanımadığınız için, 15 senede memleketi hallaç pamuğuna çevirdiğiniz, huzur bırakmadığınız için.

Elindeki olabilecek bütün kozları oynuyor aklınca, böyle bir cibilliyetsizlik, şerefsizlik yok, olmadı, hiç görülmedi, feto ile düşüp kalkan bizdik sanki, askeriyeye yerleşmelerine, kpss leri, öss leri hile ile kazanmalarına ses etmeyen, arka çıkan bizdik sanki, ne sana ne de fetoya bırakmak gibi bir niyetimiz yok bu ülkeyi, bu ülke şükürler olsun ki iki seçenekli değil, sen ve feto gibi, başkaca seçeneklerimiz de var bizim.

***6 şubatta, bir hafta önce çanakkalede 5.3’le başlayan ve genelde aynı derecelerde seyreden depremler dizisi dileyelim de bir büyük depremin habercisi olmasınlar, beni böyle düşündürten şey bir türlü sarsıntı boyutunun aşağılara düşmeyişi, bildiğimiz depremler gibi değil bu depremler, ivmesi bir türlü düşmüyor, 4 civarına düşse sorun etmeyeceğim  ama düşmüyor, Allah hepimizi korusun.

*Ümit Özdağ kontrollü kaos planlıyorlar diyor, bir gezi bekliyorlar diyor, referandum öncesi, taksime caminin inşaatının niye şimdi ve aniden başlatıldığı belli oluyor, melih gökçekin de dediği gibi bu deprem kontrollü tasarlanıyor olmasın.

***Bu helva denen şey sağlıklı bir yeme seçeneği değil galiba, un yanıyor, yağ yanıyor, sonrasında ise mide, boğaz yümüyle yanıyor, hiç yapmamak, yememek lazım, fırından çıkanlar da aynı şekilde yanığa kaçmamış olmalı. Helva yemek geleneğinden kaldırılmalı, hatta yasaklanmalı, her seferinde bir daha yapmayacağım dediğim halde tarif görünce kanıp yapıyorum, sonuç hiç iyi değil, bünyesel açıdan, herkes çok biliyor da ne biliyor, mesele orada, yunus emre akkor diye bir aşçı var, osmanlı mutfağına takmış durumda, osmanlı mutfağı diye yaptığı da bir tavuk yemeği, bir sarımsak katılmış pilav, sıcak sudan geçirilmiş pazı ve helva, bildiğin fakir yemeği, osmanlı bunları mı yiyormuş, osmanlının ihtişamına gölge düşürüyor.

***”Sevgili admin 18.05.2016 tarihinde Hitit Ayaş Termal Sağlık Merkezi ile ilgili yazmış olduğum şikayetimin siteden kaldırılmasını arz ederim. Lütfen en kısa sürede kaldırın söz konusu telefonumdan rahatsız edilmekteyim. Telefonumdan bana ulaşabilirsiniz.” bu mesaj bugün geldi, mesajı silmedim, numarasını sildim, baktılar düzgün yolla amaçlarına ulaşamayacaklar, milleti sıkıştırmaya başlamış haramiler, burayı okuyup, bunu bilip o insanları Allaha emanet edenlere, bu hitit ayaş meselesini yazmayanlara da selamım olsun buradan, kuyuya düşen yavru köpek kadar bile değerleri yok demek ki o yüz binlerce insanın, sizin insanlığınz köpeklere yetiyor demek ki.

Evet aynen öyle, yüz binler, ailelerini, etkilenen insanları da sayarsan milyonlar, her cumartesi pazar onlarca otobüs dolusu insan gidiyor oraya, 5 yıldan fazla zamandır, çarpın birbirine bulursunuz yüz binleri. minimum 20 otobüs desek günde bin kişi, iki gün iki bin kişi, çarp 52 ile yılda eder yüz bin kişi, 5 yılda 500 bin kişi, hesabı da bu, yirmiden çok daha fazlaydı gördüğümde otobüslerin sayısı, belki hafta içi de çalışıyorlardır, bilemem. Hiç mi insafınız kalmadı bunca acı çeken insanı 5 yıldır görmezden geliyorsunuz, üstelik tehdit ve şantaja bile başvurularken. anlamıyorum bu hitit ayaşın nasıl bir koruma kalkanı var ki 5 yıldır benden başka kimse ses çıkaramıyor, bu memlekette bir yiğit ben mi kaldım, arkası çok sağlam belli ki.

***Kılıçdaroğlu aym ye gitmeyecekmiş, hayır konusunda bize çok güveniyor olmalı, aym de değil millete bu işi çözüme kavuşturmak daha yerinde olur elbette, derslerini alırlar, umalım da evdeki hesap çarşıya uysun, yoksa felaket olur, umalım da bu da oyunun, büyük bir düzeneğin bir parçası olmamış olsun, hep birlikte sevinelim. O büyük düzeneğin içinde olmak herkes için olası, eğer öyle büyük bir düzenek varsa elbette, ben hariç çünkü böyle bir durumda bir kendimden emin olabilirim, benim dışımdaki herkes o düzeneğin içinde olma şüphelisidirler, başta da kılıçdaroğlu ve bahçeli, ve herkes, istisnasız herkes.

mhp çatırdadı, seçmeni de çatırdadı, bu artık aşikar, akp de de var o çatırdama, en sıkı akp lilerde bile bir geri dönüş, bir tırsma hali var, doğal olarak, etrafımdaki gözlemlerim bu, mesele gün bu gün meselesi değil, ulusal güvenlik meselesi.

***Şarkıcı sıla kaza geçirmiş, arabası pert olmuş, kaza mı göz dağı mı acaba? Araba bariyeri aşıp, bariyeri kırıp yolun dışına fırlamış, emareler ortada bir sıkıştırma varmış gibi gösteriyor, bunlardan her şey beklenir. Arabaları jeep şaroke olmasaymış kurtulamazlarmış bana kalırsa, araba sayesinde kurtulmuşlar, bu durumda gözdağı falan değil bildiğin adam öldürmeye tam teşebbüs.

***O bey bir mail daha atmış, bu akşam, 15 şubat çarşamba akşamı, şöyle, “Sevgili admin isimlerimide değiştirirmisin birde lütfen telefon numaramı tamamen kaldırırmısın rica ediyorum. Teşekkürler.. Birde sana ulaşabileceğim bir telefonun varsa email adresime atarmısın…” diye, ne amaçla numaramı istedi bilmiyorum, cep telefon numaramı attım, ama belki bu bir tuzaktır, asıl hedefte olan benimdir, asıl mesele olan benim çünkü, asıl işlerine takoz koyan, bilemem, yarın anlarız, kim bilir, belkide bu gece, yarından sonra sesimin tınısında, tonunda bir değişiklik olursa, devamlı okuyanlar bilirler benim yazımı, mutlaka, ki var mutlaka, veya sesim çıkmazsa bilin ki işler karışmış olabilir, kimsenin kimseye güvenemeyeceği bir zamandayız artık, acil durumda aranacak bir 155 bile yok, adamına göre tabi, ararsınız da gelip gelmemek onlara kalmış, gar katliamında ambulanslar geç gelmişti hatırlarsınız, hastaneler 3 dakikalık mesafede iken, reinada da polisler, bunlar gözü kara mafya hepsi, ne demişti, at izi it izine karıştı, aynen öyle, böyle bir durumda burada benim ben olduğumu, kim olduğumu bilenler var, en az 5-10 kişi, bilenler bilmeyenlere anlatır. O büyük oyunun sahnelerinden biri yaşanacak belki, bilemem, ama bizde ölmek var dönmek yok, bu böyle, ama hiç değilse faili meçhule gitmeyelim, faili belli olsun;))) bundan sonra bana göz kulak olacaksınız, ne yapalım, dostluk bu günler için, ay birde iyileşseydim, on gündür öksürük, grip helak oldum, takır takır öksürmekten bir hal oldum, olmaz olsun böyle kış, kırdı geçirdi hepimizi.

***Hasta olduğum doğru, ama akşam söylediklerim halüsinasyon değil, hepsi olabilecek şeyler, önümüzde, bir adım ötemizde kcaman simsiyah bir çukur var ve ortalık zifiri karanlık, kuru gürültüye pabuç bıraktırmaya çalışıyorlar bize, gerçi pekte kuru gürültü değilmiş, muhalif mhpliler sıkı çalışıyor, ümit özdağın bir gezi yaratma fikrinden sonra sinan oğan da esnafın zaman zaman kamplara alınıp silah eğitimi verildiğini söylemiş, sıkı bir hazırlık var yani, benim esnafım aynı zamanda polistir demişti zaten, salacak üstümüze, gerekli gördüğü anda, akp li esenyurt belediyesi zabıtayı silahlandırıyormuş, tam da referandum öncesi, ne tesadüf, dün bir akp il bilmem neyi söylemiş zaten, evet çıkmazsa iç savaş çıkar diye, işi tehdide kadar vardırıyorlar, hayır’lısı, evet çıkarsa biz boş oturacaktık, öyle sanıyor olmalılar.

Bütün bunlar taktik değiştirdiklerini gösteriyor, ılımlı islamdan zulümlü islama geçiş yapmış bulunuyoruz, hepimizin gözü aydın.

***Bir gün geçti, adamdan bir ses yok, tehdit olsa en başta beni ederler, adam da boştan yere bana yazacak değil, elbet var bir şeyler, arar belki, ahmet takan ın haberine göre melih gökçek gözaltına alınıp ankarayı parsel parsel sattığı paraları Türkiye’ye getirmesi konusunda ikna edilmiş, 650 milyon doları gelmiş, aynı şekilde ibb kadir topbaş ta 400 milyon dolarını getirince ocak sonunda dolarda görülen o durulma yaşanmış, melihten yiyoruz yani, melih ve kadirden, Allah bereket versin, bu operasyonların ardı arkası daha da gelirmiş, ne paralar dönüyor, belediye başkanlarında bu paralar varsa gerisini, daha üst makamlarını siz düşünün, bu demek oluyor ki son nefesini veriyor akp, günü kurtarıyor, referanduma kadar, sonrası Allah kerim, battı balık yan gidiyor, ölüsünü kaldırmak yine bize düşecek memleketin, umalım da bu fırsatımız olsun, leş kargalarının elinden alabilelim. 15 yıldır bunca acı, bunca zulüm yaşattı bize, hala buradan güçlü çıkarsa yuh bize.

Yine ahmet takan ın haberine göre bahçeli o meşum açıklamayı yapmadan bir önveki gün önüne kapalı bir zarf gelmiş, hangi özel hayat, hangi foto, hangi şantaj vatanının üstündedir, edersin istifanı defolur gidersin, böyle olunca daha mı az rezil oldu sanki, mhp yi birbirine düşürdü, ülkeyi birbirine düşürdü, beyin fukarası.

Bir kel, diğer bir kelin takkesini çıkardı, kelini gösterdi, akp manisa il başkan yardımcısı olacakları, başımıza gelecekleri ağzından kaçırdı, yapılması planlananı, içine düşürüldüğümüz tuzağı, bir yerden uydurmadı, asıl plan bunun üstüne kurulu ve elbette bundan haberdarlar, bir sivil darbe planlıyorlar, yukarıdaki bütün doneleri, taşları yerlerine oturttuğunuzda sonuç bu çıkıyor, gezi provakasyonu, esnafın silah eğitimi, zabıtanın silahlandırılması ve genel ahval ve şerait, 15 temmuzda provasını yaptılar, gerçeği 16 nisanda yapılacak, sadece söylememesi gereken bir yerde söyledi, hepsi bu, şamar oğlanına döndü, erken öten horozun başını keserler, kestiler, adamın ağlamaktan gözleri kızarmıştı akşam. 

İşte bu yüzden  hezimete uğratmalıyız onu, uğratmalıyız ki kıpırdanamasın, kendine gelemesin, yüzde 49 la yüzde 19 arasındaki hissi yaşatmalıyız ona ki depreşmeye mecali olmasın.

*melih gökçek, ahmet takana söylediklerini kanıtlayamazsan şerefsizsin demiş. Bu sözü şimdiye kadar kaç kişi için söylemiştir acaba, hasretle bekliyorum ahmet hakanın melih gökçeki sorguya çekeceği günü, bakalım yine espriler havalarda uçuşacak mı?

***Bana sevmeyi anlat gibi oyuncuları iyi, iyi oturtulmuş bir diziyi kaldırıp no 309 gibi saçma sapan bir diziyi hala gösterimde bırakan, bu yetmezmiş gibi esaretim sensin diye yine saçma sapan bir dizi koyan, ve dayan yüreğimi, fox tv ye buradan teessüflerimi iletiyorum, bizim kötü olana layık olduğumuzu düşünüyor olmalı fox yöneticileri. Babamın ailesi de bitmiş bu arada, kim izler onu, karılar kocaları başka kadına gitmesini öğretmemek için izlemez, kadınlar beşi bir yerde düşünür, bunu anlayamadılar hala, eh, dizi kumandaları kadınların elinde olduğuna göre, içerde yi izlerler, izletirler tabi.

***Bugün ulus turu attık kızımla, bayağı bir ulus turu, epeydir kıyma makinesi bakıyorum, sinir oluyorum marketteki kıyma makinesinin içindekiler aldığım ete karışınca, ki ne yapsan karışıyor, alıyorum, ilk kısmı bembeyaz çıkıyor, gerisi kırmızı, atıyorum o kısmını, en az 200 gramını, kıyma alasım gelmiyor o aklıma geldikçe, motorlu olanlar galvanizli, boyası çıkıyor bulaşık makinesinde, aldım, geri verdim, o boyayı ete vermeye devam edecek sonuçta, aklıma eskiden olan elle çevrilenler geldi, internetten baktık oğlumla, alışkınız görüp almaya, gidip ulusa bakmaya karar verdim, çıkmadan bir kırmızı mercimek çorbası yaptım, dünden de ıspanak vardı, kremalı ıspanak, kremaya soğuktum, şimdi alıştım, ıspanağa yakışıyor, çorbalara da, sebze çorbalarına, pasta kreması da onunla yapılıyor, bir taşım kaynatıp aynı oranda bitter çikolta koyuyorsunuz, sonra soğuyunca çırpıyorsunuz, sabah bir iki tarttım kendimi, gidebilecek gibi miyim diye, hala öksürük var çünkü, ha gayret dedim çıktım, ne gayret ne gayret, sobacılar çarşısındaymış kıyma makineleri, birkaç tane gördüm, döküm, onları da beğenmedim, yine internetten almaya karar verdim, orada çelik gördüm gibi, beğenmezsen geri gönderebiliyorsun zaten, internette çeşit bol, ama yine çelik değiller sanırım, birde aklımda boncuk elyaf almak vardı, baş yastığı için, yastıklarımız eskimişti, zaten aldığımda da iyi değildi, home sweet home dan almıştım ama çok sert ve biçimsizdiler, elyafçılar çıkrıkçıların en üst kısmında, çık babam çık, bir mutfakçıda viktorinox marka bıçaklar gördüm, ondan aldım, iki tane de daha önce almıştım, 1 yıl önce, hiç körelmediler ve gerçekten ufaklar, tam elime göre, kullanşlı, genelde erkek eline göre yapılıyor bıçaklar, sanki esas yemek yapanlar biz değilmişiz gibi, para onlarda ya, para konuşuyor, ticari olarak kullanan erkekler sonuçta, *eskileri körelmişmiş, yenilerini kullnınca anlaşıldı, bir tane de çelik halka kek kalıbı aldım, tv de çok şık, hoş görünüyorlar, altı boş, sadece çelik halka, profesyonel işi, oraya kadar çıkmışken kızım ankara kalesini görmek istedi, artık elyafı dönüşte alırız diye düşünerek çıktık kaleye, kızım orada doğal taşlar buldu, onlardan aldı, takı değil, taş, dönüşte yolu şaşırıp çıkrıkçılardan inmek yerine altındağ belediyesinin olduğu yere çıktık, samanpazarına, düz gidip tekrar çıkrıkçılara, elyafçılara gittik, yaklaşık 100 liraya 6 yastıklık elyaf ve 6 yastık yüzü aldık, koca bir yarım çuval, en büyük boy çuvallardan, normal çuval boyutu değil yani, adam iple sıkıştırdı, 6 kilo elyaf, kızım bir ucundan, ben bir ucundan ite kaka götürdük, tam arabayı bıraktığımız otoparka yaklaştık, baktık önümüzde boğaziçi lokantası, çölde serap görmek gibi, artık oradan öteye gidemedik, gel de git, kaç saattir açbilaç dolaşmıştık, bir güzel doyurduk karnımızı, o eti pembe ve yumuşacık pişirmenin yöntemini bir gün bir şef anlatacak elbet, onu bekliyorum, çıkrıkçılarda her gördüğümün elinde simit, yemem pek ama onu bile canım çekti açlıktan, bulabilsem alacaktım, göremedim, yorgunluktan görememişimdir, lokantayı gördüm ama, oradan eve, saat birde çıktık, yedide döndük, ama hava çok güzeldi, yılın ilk en güzel havası, 7 derece, yılın ilk sıkı sporunu da yapmış olduk böylelikle, hemde ne spor, epey kas yaptık, osman müftüoğlunun dediği gibi hem yürümekten keyif aldık hem de spor yaptık, kızımın çok hoşuna gitti değişik bir yer görmek, şimdi oturmuş taşlarını seviyor, bir çocuğun, veya çocuğunun mutluluğunu görmek kadar büyük bir mutluluk var mı dünyada, yok, onu görebilmemi sağlayan gözüme, gönlüme, ruhuma bin şükürler olsun, ben de biraz yazayım dedim, hep dolu mu atıcaz, biraz da boş atalım, biz gelince oğlum çıktı, arabayı takas yaptık, birazdan haberleri izlerim, sonra belki kalbimdeki denizi izlerim, belli olmaz, belki de yarın izlerim, belki birazını bugün, birazını yarın izlerim, öyle yapıyorum genellikle, hem çok uzun, sıkılıyorum, hemde geç oluyor, uykum geliyor, hey özgürlük, kafana göre takıl, dert yok, tasa yok, bitti gitti, parasını ye, keyfine bak, hayat böyle, yüncülere gidemedim bir tek, örgü yünü, şişi alacaktım, bu kış bütün eve ördüm, bere yani, bu kış büyük oğluma bir tane aldım, iki tane de ördüm, hepsini kaybetmiş, hırto, ben yapıyorum o kaybediyor, bir kendini kaybetmiyor neyse ki, evin yolunu buluyor her halükarda, günde bir kere, uykusu geldiğinde.

Kalenin kapısında eski çukur hanı satın almış koç holding, olmalı yani, oraya rahmi koç müzesi ve divan pastanesi koymuş, sanayi müzesiymiş, sanayi müzesinde ne olur merak ettim, ama kişi başı 8 lira verip girecek kadar değil, çok çekici bir fikirmiş gibi gelmedi açıkçası, girip bozularak çıkmak ta var işin sonunda, oradan bile para peşindeler, yap 1 lira, sembolik, madem müze, madem rahmi koç sun, madem senin müzen, birde adını koymuşsun, şarlatanlar, sana oraya müze yap, millette de para kes diyen mi oldu, otur kendin seyret müzeni, madem senin, koç holding benim 8 lirama mı muhtaç kalmış acaba, ayrıca girmemekle çok şey kaçırdığımı da hiç sanmıyorum, kaçırmış olsam dahi girmem, niye vereceğim ki koç holdinge 8 lira, bağış mı yapacağım, buna ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum, yoldaki dilenciye veririm belki arkamdan dua eder, onu da bilemem tabi, eder mi, etmez mi, başka bir şey mi eder, bu dünyanın cılkı çıktı.

*O elyaftan, 6 kilo denen elyaftan 6 değil 12-15 yastık çıkar, yarısından çoğu duruyor çünkü, ne yapacaksam o kadar elyafı, koyacağım bir köşeye duracak, belki bir gün yine lazım olur diye, başka ne yapayım, bizim esnaf kadar puştu yok, onca taşıdığım, yorulduğum da cabası, bekir gürdoğan, çıkrıkçılar yokuşu, 74 numara imiş adresi, ben sormaz mıyım ondan bnun hesabını, yine giderim, ne olacak, çok zor değil. Hepsi öyle dedi ama, 1 kilodan 1 yastık çıkarmış, 750 gramdan da çıkarmış, programı ona göre oturtmuşlar anlaşılan, puştlar, şerefsiz bunların hepsi. Aldığım yastık yüzlerine doldurdum, fermuarlarını da kapattım, oldu bitti, kolay iş, mefruşatçılarda satılanlar da bunlardan farklı değil, hatta daha kötü, hiç değilse bunun içindekinin ne olduğunu biliyorsunuz, ve bu daha hesaplı, kazıklanmamayı becerebilirseniz elbette.

***Aslına bakarsanız çokta fazla değilmiş, kabarıp çok görünüyor, yine de 3-4 yastık daha çıkar ama, bir yastık için 750 gram yeterli, 6 kilo elyaftan 6 yastık değil, 8-10 yastık çıkıyor.

Sonra hamamönüne de gideceğiz kızımla, birde yine ulustaki roma hamamına, sonra da günübirlik hızlı trenle eskişehir ve konyaya, öyle karar verdik, yani ben karar verdim, o da onayladı, tabi ki bayıla bayıla, abileri gidiyor istedikleri yere, biz kalıyoruz evde, annem yine atıyor demiştir belki içinden, söyler söyler gitmez, bir bahane uydurur demiştir, işim var, yorgunum, hastayım, gidemem vs, her zamanki bahanelerim çünkü, o öyle sansın, arkadaşım da var nasıl olsa, kendi arkadaşını kendin büyüt, o benim hediyem, iyi, tatlı, sevimli, uyumlu, şeker, bir tane, kim tutar beni, bizi, hayat bana güzel, b u n d a n   s o n r a . . . . 

***Öksürüyorum ya, en az on gündür, ilgi alanıma giriyor, dün kanal d haberde inatçı öksürüğe dikkat çektiler, öksürüyorsanız, uzun süredir öksürüyorsanız mutlaka doktora gidin, öksürenleri tutun elinden götürün dediler, öksürükle olabilecek hastalıkları saydılar, saymadıkları tek hastalık verem, çaktırmadan, ürkütmeden, üstünü eşelemeden doktora yönlendiriyorlar öksürenleri, verem olma ihtimali olanları, bana kalırsa verem kol geziyor ortalıkta, verem değil de inatçı öksürük diyorlar, bu da literatürümüze girmiş oldu böylelikle. Daha da uzarsa ben de gidicem, çok kötü öksürüyorum çünkü, yatınca ve kalkınca daha çok, hala beklemedeyim, bir umut geçer diye. ama geçiyor gibi. Eskidenmiş gazetecilik, muhabirlik, şimdi haber peşinde koşan yok, önüne gelirse ne ala, onu ben bile yazıyorum, bu araştırılamaz mı mesela hastanelerde, her şey tek bir el tarafından yönetildiği için böyle bir dünya yok tabi.

***Türkiye’de şu an 25 milyon ruhsatlı, ruhsatsız tabanca varmış, hane başına birden fazla tabanca var demek ki, üstelik bu bilnen, ülke olmuş patlamaya hazır koca bir cephanelik, 16 nisanda mı patlar, başka bir zaman mı, hiç belli değil. Nüfus 80 milyon, bu demek oluyor ki her üç kişiden birinde silah var, 18 yaş altını düşersen iki kişide bire düşer bu oran, çok, çok fazla.

***”Fethi Sekin’i şehit edenler hayır diyor” demiş, ben de buradan ona koca bir  ÇÜÜÜŞŞŞ koca eşek diyorum.

Bir başka konuşmasında aynı konuşmanın içinde önce “Bu sistemi şahsım için bunca mücadeleyi verecek kadar halim yok, karaktersiz değilim. Türkiye’ye bunca hizmeti şahsımız için mi getirdik.” diyor, birkaç dakika sonra ise “Cumhurbaşkanlığı sistemi şahsımın projesidir” diyor, ne diyeceğini, nereden tutturacağını o da şaşırmış durumda, ondan, iler tutar bir yanı yok çünkü yola çıktığı işin, kendi de farkında, saçmalayıp duruyor, bu haliyle yüzde 20’yi geçerse helal olsun bu millete, ne diyeyim.

 ***Mustafa Balbay “HDP’li vekillerin ikisi tutuklanıyor üçü bırakılıyor. PKK ile pazarlık halindeler.” demiş, ben bunu söyleyeli çok oldu.

***Geçenlerde nursel tiramisu yapmıştı, çiğ yumurtadan yaptı, hiç pişirmedi, iğrenç, demek ki dışarda lüp lüp yuttuğumuz şeyler pekte yutulacak şeyler değil, yıllarca ıslak kek diye yediğimizin çiğ kek sıvısı, yani yine çiğ yumurta olduğunu prk çok kez yedikten sonra öğrendik mesela, veya şu kakaolu, büsküvili piramit pastanın, o da çiğ yumurtadan yapılırmış meğerse, iğrenç, mehmet özeri de izliyorum artık, yemek programı, geçen gün yaptıkları pastaya ovaleks diye bir madde koydular, bilmediğim, duymadığım bir şeyi almam, kullanmam, kıllandım, baktım, jel formunda ne idüğü belirsiz bir madde, arap sabunu ve kimyasal gübre yapımında kullanılıyormuş, az yumurta ile, bayat yumurta ile bile yapsanız kabarıyormuş pasta, pastanelerin gözdesiymiş, düz kabartıyormuş, bize afiyet olsun yediğimiz o pastalar, sonra diyoruz bu hastalıklar niye böyle artıyor, eskiden patatesi alırdık mesela, çuvalla, ancak baharda çillenirdi, şimdi alıyorum 5 kilo, dolaba koyuyorum, on güne kalmadan çilleniyor, üremeye programlanmış sanki, çillenmiş yemeyin diyor doktorlar, çoğunlukla alıyor, öylece atıyorum, limon da öyle, eskiden bu kadar çabuk küflenmezdi, eskiden bir tane alınıp bin tane çıkan narın şimdi içi boş çıkıyor, dıştan nasıl güzel, içi çürük, simsiyah, çarşıdan aldım bir tane, eve geldim hiç oldu narlar, ne demiştim az önce, sonra diyoruz ki bu hastalıklar niye böyle artıyor, hastalık demişken, yıllardır her gidişte bastılar bize antibiyotiği. şimdi aman içmeyin, aman kullanmayın, ne oldu da böyle oldu, 40 senedir her doktora giden antibiyotiksiz çıkmadı doktor muayenehanelerinden, şimdi aman antibiyotik içmeyin, antibiyotikten çok çok daha zararlı bir ilaç var, sivilce için, roaccutane, antibiyotiği beşe, ona katlar zararı, hala yazılmaya devam ediyor, içenler de gençler, çocuklar, cildi kurutacak derken bütün organları kurutuyor, nasıl bir oyunun içindeyiz belli değil, oynuyorlar bizimle, ayının yavrusuyla oynadığı gibi.

***Ezan sesi 80 desibeli aşmayacakmış, inşallah uyarlar söylediklerine, gürültü kirliliğinden başka bir şey değil, hele ki ses sese karışınca, istanbulda bir avm de iki kişi kavga etmiş, oluşan panikle bütün avm boşalmış, 2 saat sonra geri açılmış avm, şu halimize bakın, iranlı bir şebeke yolda polis diye insanları arayıp paralarını çalıyorlarmış, vah halimize. recep ivedikin neden 4 günde 2 milyon izlendiği oldukça açık, değil mi, oynatmaya az kaldı, doktorum nerede…çıldıracağım.

***Çabuk yoruluyorum, uzun zamandır, bir iş yapsam seriliyorum, iş birikiyor, işin içinden çıkamıyorum, perişanları oynuyorum, her işi yarına ertelemekten, yetişememekten bıktım usandım, osman müftüoğlu geçen haftalarda, her haftasonu izliyorum, ntv de, yaşasın hayat, çabuk yorulanların tiroide, TSH a baktırmaları gerektiğini söylemişti, ben bunlara en son 24 yaşındayken baktırmıştım, evlenmeden önce, o gün bugündür kendimi unutmuşum, o zaman tefor diye bir ilaç kullanmıştım, hızlı tiroid için, şimdi ne haldeyim hiçbir fikrim yok, öksürüğümde geçince, geçti, bari buna bir baktırayım dedim, bugün, bu kadar uzun zaman aralıklı olunca bir hocaya görüneyim bari dedim, gazi ün. yolunu tuttum, elimi kolumu sallaya sallaya girip çıkacağımı düşünürken hiç öyle olmadı, 100 lira civarında bir para ödediğinizde gazide hocalara muayene olabiliyorsunuz, anında bitiyor işiniz, en azından diğer ana bilim dallarında öyle, geçen haftalarda gittim ve çok kısa sürdü işim, oğlum için, endokrinolojide iki hoca varmış, onlar da ancak eski hastalarına yetişebiliyorlarmış, çok yoğunlarmış, yeni hasta kabul etmiyorlarmış, bir hafta sonrasına, bir ay sonrasına randevu alayım dedim, yok dedi kestirdi attı kadın, apıştım kaldım, sabahın körü gelmişim, binbir zorlukla, yarım saat otoparkta cebelleşmişim, asansöre sıra beklemişim, 25 yılın başında cesaret gelmiş, kan vermeyi bile göze almışım, bas git diyor açıkça, gitsem mi, kalsam mı bilemedim, biraz oturdum, arkamdan her gelene aynı şeyi söyledi kadın, baktım olmayacak, kalktım, asansöre yöneldim, tam o esnada içerde gördüğüm genç bir doktor çıktı, ona sordum, bu nasıl iş diye, muayenehanelerinde yer bulabilirmişim, öyle dedi, jetonum o zaman düştü, ne bileyim, çark öyle dönüyormuş demek ki, yanımdaki teyze de öyle gelmiş, 400 liraymış muayenehanede, 100’ün yarısını veya bir kısmını almak yerine 400 almak daha karlı elbette, muayenehanesine gelene hastanede de bakılıyor yani, muayenehaneye gitmezsen avucunu yala, orada da bakmıyorlar, bu açıkça bu demek, başka bir şey değil, ne demişler, baş ol da neyin başı olursan ol, madem öyle gidin muayenehanede çalışın sadece, öyle olsa kim gelir, hastanenin olanaklarını sunuyor, o yüzden geliyorlar,bal tutan parmağını yalıyor, devletin hastanesinin olanaklarını kendi çıkarları için kullanıyorlar ve sen ne yapıyorsun diyen bile yok. Yarın yakındaki küçük bir hastaneye gideceğim artık, bedavaya, nah veririm ben ona 400’ü, bulursam kendim yerim, hastalığım mastalığım kalmaz, zaten yok, turp gibiyim, 400’ü duyunca geçti hepsi, birdenbire, hani gerçek bir derdin olsa, düş te gör ellerine. Bu dünyayı ben düzelteceğim, başka biri değil.

***Bende bu insülin direnci de var, uydurmuyorum, hastalık hastası hiç değilim, öyle olsam sabah akşam hastane kapılarında olurdum, bu akşam fox haberde gösterdi, karbonhidrat bağımlılığı, direnemiyorum bir türlü karbonhidrata, pilavı, makarnayı buldum mu gömülüyorum içine, ne yapayım, seviyorum. Pişirirken yarım kilo makarnya 1 litre su, bir kilo pirince de yine 1 litre su koyuyoruz ya, yani su tutma özellikleri var, vücutta da aynı şeyi yapıyorlar, su tutuyorlar, biz sanıyoruz ki kilo aldık, o aslında su, kilo değil, nereden biliyorum, deniyorum, kendime dikkat ediyorum, makarna, pilav ağırlıklı yediğim günler, yani geceler tuvalete kalkma gereksinimi duymuyor, sabaha kadar mışıl mışıl uyuyorum, ve idrarın rengi koyu oluyor, kabak, salatalık, veya sebze, meyve yediysem gece tuvalete kalkıyorum ve idrarın rengi açık oluyor, bile bile lades yani, bağımlılık bu demek zaten, zararlı olduğunu bile bile vazgeçememek, makarnaya da, pirince de beşer kilo daha su koysan ne olur, çorba olur mu, olmaz, lapa olur, şiştikçe şişer ve o suyu tutmaya devam eder, vücudumuzda da aynen bunu yapıyor işte, şiştikçe şişiyor, bizde sanıyoruz ki kilo aldık, bir vazgeçsek o makarna pirinçten, sıskaya döneceğiz haberimiz yok.

***Piyanist dengin ceyhan twitter paylaşımları nedeniyle tutuklanmış, cb hakaretten, iki bin kişi sosyal medya paylaşımları sebebiyle içerdeymiş, içerdekiler oy veremiyorlarsa 16 nisana kadar çıkmayı unutsunlar, kafadan iki bin hayır oyu çöpe gidecek, evetçiler için fena mı? Yol yapmanın yanısıra bize hapishane bile yapıyorlar bakın, daha ne olsun?

***Gittim, randevu alıp  gidilecekmiş, miş, miş, ne sıkıcı bu işler, bi ayaklarına kapanmadığımız kalıyor, maskaralar, bu sefer cidden sinir oldum, dün bir, bugün iki derken fenama gitmeye başladı bu iş, lanet olasıcalar, her işi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, kim, ne zaman, nereye gitmiş, her bokumuzu bilecekler, sanki gözlem altındayız her an.

***Gitmiycem, onların, akp lilerin olsun hastaneleri, sinir ettiler beni iyice, yapacağım belli, makarna, pilav, ekmek, şekere veda, gerisi serbest, makarna, pilav pişireceğim, illa ki, pişirmezsem beni yerler çiğ çiğ, ama yemeyeceğim, demek ki bu da benim sınavım, ve yürüyüş, foxta çıkan o kadın 45 yaşındaymış, 2 çocuğu varmış, 6 ayda 50 kilo vermiş, 110 kilodan 60 kiloya düşmüş, bu sonuç için neler yapılmaz ki, üstüne birde amuda bile kalkarım, o ne ki, eğer bu kadar basitse elbette, söylemesi kolay da yapmasına bakacağız tabi, bir süredir, osman müftüoğlundan dinlediğimden beri dikkat ediyordum sözümona gerçi ama bu defa daha da ciddiye almak zorundayım, çünkü dediğim gibi çabuk yoruluyorum ve tepeleme iş beni bekliyor evde, yaz, bahar geliyor, bu daha fazla ev işi demek, camlar silinecek, balkonlar temizlenecek, kışın biriken pisliklerinden kurtulunacak, yatak, yorgan vs. daha özenli, dikkatli temizlenecek, hepsi beni bekliyor, bana bakıyor, bir diğeri bütün gün bir kase çorba ile tok geziyorum, yiyemiyorum ve bu aslında iyi bir şey değil, bir kase çorba ile tok olunmaz, acıkmak ta gerek, birde reflü olmaya başladım, bir sıkıntı var yani, çözülmesi gereken, bundan sonra havalar da sıcak, tam yürüyüş havası, güneşlenmiş te olurum bu sayede. başlıyorum, bugün başladım hatta, hastaneden eve yürüdüm, 2-3 km, bugün soğuktu ama, üşüdüm, bugünden sonrası sıcak olacak, mış.

Bu insülin direncinin çeşitli söyleniş biçimleri var aslında, türevleri, benzerleri, gluten alerjisi, çölyak hastalığı, hepsi aynı sonuca çıkıyor, ekmek ve türevleri, canan karatayın dediğine geleceğiz galiba sonunda.

 ***Gluten hassasiyeti 10 kişiden birinde var. Şişkinlik ve gaz, reflü, kabız veya ishal, migren veya baş ağrısı; eklem ağrıları, zihin bulanıklığı, depresyon, anksiyete, sürekli bitkinlik, kronik egzama ve akne; bu dokuz belirtiden dördü varsa şüphe edebilirsiniz. Buğday, çavdar ve arpada gluten var; sebze meyve, pirinç, bakliyatta gluten yok.

Bu yazıya dr öz sayfalarımda rastladım, ne temkinli kadınım, ne demişler, sakla zamanı gelir zamanı, bende o belirtilerin çoğu var. ekmek yiyip yememek hayati bir mesele değil sonuçta, hani arıyorum elbette ama elbet bu da geçecek. Bir ara okuyayım o sayfaları bari, unutmuşum neler yazılı olduğunu. Anasayfada da bahsi geçmiş bu konunun, unutmayayım diye bir köşede oraya da koymuşum.

***Bugün saygı öztürk köşesinde metin feyzioğlunun düşüncelerine yer vermiş, ona göre akp il ve ilçe başkanları yargının, hakim ve savcıların üstünde bir yetkiye sahip olacaklarmış, başkan isterse asgari ücreti veya emekli maaşını 300 liraya düşürebilir, bunu denetleyen 15 aym üyesinin 12 sini kendi atarmış, başkan bölgesel eyaletler kurma yetkisi ile bir gecede eyaletler kurabilirmiş, dahası da var, şöyle diyor feyzioğlu, “Adalet gücüyle parlamento bir kişiye bağlanırsa, böyle bir ülkeden toprak koparmak isteyen bölücü örgütler, dünyada ‘ulusal kurtuluş hareketi’ olarak tanınır. Saddam döneminin Irak’ını, Kaddafi döneminin Libya’sını, Suriye’yi hatırlayalım. Bu durumda, söz konusu örgütler dünyada rahatça ve açıktan para, istihbarat, silah ve cephane desteği alırlar, diplomatik temsilcilikler açmaya başlarlar. Dolayısıyla bölücü terör örgütü bu Anayasa değişikliğinin kabul edilmesini dört gözle bekliyor.”

Bütün bunlar korkunç sonuçlar, sonumuzu getirecek sonuçlar, ne yapıp edip bu beladan sıyrılmamız gerek. Başkanlığın ne demek olduğunu anlamak isteyenler açıp okusunlar, başkanlığı akplilerin neyi anlatmadığı, niye anlatmadığı belli, Vay be, vay ki vay, ağzım bir karış açık kaldı ve kapanmıyor bir türlü, bunu okudum okuyalı, ben ki bu kadar muhalifim, sertim, akp ye karşı, ben bile şaştım, gerisini siz düşünün artık, bunlar şeytana pabucunu ters giydirirler, kedi olmadan fare yakalayacaklar, kedi dağ doğuracak. Yarından itibaren kapı kapı gezip anlatmalı, tanıdık, tanımadık, bilen bilmeyene duyursun bunları, gözünüzü seveyim, paylaşın saygı öztürkün bugünkü yazısını, çocuklarınızın başı için, Allah rızası için, aklınıza her ne iyi şey gelirse onun için, yeter ki paylaşın, kulunuz köleniz olayım, ömür boyu duacınız olurum, yeter ki paylaşın, yoksa bu oyun çok büyük bir oyun, hepimizi yutar, birer oyuncak gibi, bu oyun büyük oyun, akp nin falan değil, amerikanın oyunu bize, kaleyi içten ele geçirmeye çalışıyor, elinizi çabuk tutun, gözünüzün yağını yiyim.

Bu son viraj görüp görebileceğiniz, döndük döndük, dönemedik hep birlikte uçurumun dibindeyiz, haberiniz olsun. Neye evet dediğini bile bilmeyen hödüklerin, mahlukların gümbürtüsüne gideceğiz ya, ona yanıyorum, bakalım suriyelileri seçmen yapmayı yetiştirebilecekler mi, 3 milyon evet oyu, hiç fena olmaz onlar için, belki işi bile bitirir.

***Bir piyanist kızımız kahve alırken yanında gördüğü nagehan alçı ya sataşmış, bir dolu laf saydırmış, ağzına sağlık kızımızın, benim yerime de söylemiş, soğuk, sevimsiz, ruhsuz yılan, bir insanın yapısı ile görüntüsü birbirine ancak bu kadar uyum sağlayabilir, şeytan, günahım kadar sevmiyorum, her işi halletmiş, planet diye uyduruk bir yemek kanalında yemek programı bile yapıyor, üstün niteliklere haiz kadın, kalıbı kendinden kocası ile film bile çekmiş, ne yetenek, ne yetenek, ne karınları doyuyor ne gözleri, şöyle içten gülümsediğini gördünüz mü hiç, ben görmedim, gülümseyemez zaten, çünkü içten değil, içten pazarlıklı.

Bu saldırı, sataşma için tsk özür dilemiş, nagehan alçıdan, zavallı, biçare tsk, biz seni bu hallerde de mi görecektik, demek ki kurumlar bile dümura uğratılabiliyormuş, bunu da öğrenmiş olduk sayelerinde.

***Melih Gökçek, “Bu kez halk deneyimli, vatandaşın pek çoğu kendine, çoluğuna çocuğuna pompalı tüfek almış”…“Yapılan iş doğru değil ama realite bu… Bu kez darbe teşebbüsü kanlı olur ve halk affetmez. Sokağa çıkacak darbeci aklını peynir ekmekle yemedi. Üçüncüsü her yerde tedbir alındı… Uçak veya helikopter hemen vurulup indirilir” demiş twitterda, alenen milleti silahlanmaya teşvik ediyor, kışkırtıyor.

Sadece o da değil, her yerde bir açık kışkırtma hali var, bir iç savaş yönlendirmesi, showda başlayacak yeni bir dizi var, açıkça savaşa çekiyor insanları, yine rastlayınca yazarım adını, foxtaymış, adı savaşçı, söz konusu vatansa gerisi teferruattır deniyor, da neye göre, kime göre vatan onu dizide görürüz ancak, kızım istiklal marşının kabulünde, 12 martta, bir şiir okuyacakmış, yine mehöet akif ersoy un bir şiiri, adı cenk marşı, sözlerinin bir kısmı şöyle, “ey sürüden arkaya kalmış yiğit, arkadaşın gitti haydi sen de git, bak ne diyor ceddi şehidin işit, haydi git evladım, uğurlar ola, haydi levent asker, uğurlar ola” liselerde bile savaş çığırtkanlığı yapılıyor yani, bunu seçen öğretmenin boş yere seçtiğini hiç sanmıyorum, hele ki şu zamanda. O şiiri kızımın okumasına izin vermeyeceğim, bir başkasına okuturlar sonuçta, sonuç değişmez. Belkide tek şiir seçilmiştir bütün okullarda okunması için, bu sadece kızımın okuluna özgü değildir, bu daha mantıklı geliyor, her şey tek elden yönetiliyor ya, bu da öyledir işte.

***Melih konuşmaya devam ediyor, mitte iyi sıkıştırılmış olmalı, dili çözülmüş, bu silah kışkırtmasının gerisinde gerçekte ne var acaba, eh, bu kadar başımıza gelenden sonra her şeye düz mantıkla bakmamak gerektiğini anlamış olmalıyız, silah satışından gelecek kar mı, vergisi mi, silah sattırarak amerikanın gözüne girmek mi, amerikaya verilen bir akitin karşılığı mı, silah sattırarak para kazandırmak gibi, ben inanmıyorum bu milletin o zokayı yutacağına, kimse sebepsiz yere kimsenin kanına girmek istemeyecektir, akıllarımızı henüz o kadar yitirtemediler, boş konuşup durur, bir yere varamaz, vardıramazlar, konuştuklarıyla kalırlar, yani inşallah, gerçekleşmesi, gerçek olması gibi bir olasılığı düşünmek dahi istemiyorum, nasıl bir deli tuzağına düşürülmeye çalışıldığımızı görüyorsunuz değil mi, bir deli bir vatanı delirtmeye,… yetemeyecek inşallah.

***Bir “yarım aydın” topluluğu, yaklaşık 200 kişilik, dün akşam, “sarayın ibişi olmayacağız” dediler, hep bir ağızdan, üstümde kalmasın, yerine, büyük ibişe ulaşır belki, muhtarlar toplantısı değildi bu arada, ben de dedim tabi, sarayın ibişi olmayacağım.

***ahmet türk ün son içerden çıkışında, geçen hafta, deniz baykal, çok iyi gördüm sizi demişti, sonra bunun bir pot olabileceğini düşünerek düzeltti, içerden çıkmış olmak iyi bir şeydir demek istemiyorum da, gibi bir şey dedi, farkında olarak, olmayarak doğru bir noktaya parmak bastı, içeri girip çıkıyorlar ama hiç içeri girip çıkmış gibi görünmüyorlar, keyifleri çok yerinde, servis edilen kelepçeli ahmet türk fotosundan farklı bir görüntü var ortada, dün daha da keyifliydi ahmet türk ve diğer cenahları, koruyucuları, hamileri barzani gelmiş, krallar gibi karşılanmş ve kürdistan bayrağı göndere çekilmişti, daha ne olsun, ellerini oğuştura oğuştura dolandılar hamilerinin peşinde, biz referanduma gün saydıkça asıl hayale yatanlar onlar, başkanlık geldiği gün kurtuluş örgütü olmaları meşrulaşacak, metin feyzioğlu söylemişti, trafiğin bu hızından anlaşılan da bu zaten, sonumuzu getirmenin hesaplarını yapıyorlar birlikte, hainlerin ortasında kaldık, sipsivri.


 
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *