Press "Enter" to skip to content

Gündem 2p Mart’15

***On yılda 110 kişiye Erdoğan?a hakaretten dava açılmış, bir beni göremedi, iyi kamufle oluyorum herhalde:))) Bir doktor ?rte Türkiye?nin ortalamasıdır? diye bir yazı paylaşmış, sanırım facebookta, hakkında dava açılmış, doğru demiş ayrıca, ooooo, benim yazdıklarımın yanında günahsız kalır.

Erdoğan kendine hakaret eden arıyorsa iyi baksın etrafına, çünkü ona asıl hakaret eden içerde değil dışarda, Yunanistan?ın 14 adayı işgalinden bahsediyorum, onu neden hakaret olarak algılamıyor, üstelikte 10 yıldır. İsrail?e van minüt derken Yunanistan?a yes sör diyormuşta haberimiz olmamış. Bütün dünya kıçı ile gülüyor olmalı Erdoğan?a.

***Bıçaklar bilendikçe işler değişiyor, şimdiye dek 18 mart bu denli şaşaalı kutlanmamıştı, bir bayram olmamasına rağmen neredeyse bir bayram havasında geçti 18 mart, tez antitezi besler, yanında getirir, siz varsanız bizde varız diyor insanlar, anlayana, duydun mu hemşerim, bir beni duymuyor!

***Beni duymuyor derken gerçekten sağır oldu, nur topu gibi bir sağır sultanımız oldu, önce Hakan Fidan?ın milletvekilliği adaylığı sırasında başladı bu müsamere, Hakan Fidan ona sormadan öyle bir adım atabilir mi, yalan, şimdide imralıya giden izleme heyetinden haberi yokmuş, o da yalan, çiftetelli oynuyorlar gözümüzün önünde, duymadım, oldu canım.

***Çiftetelliye Arınç ta katılmış, ?sayın c.b. habersiz sayılması mümkün değildir, herşeyi çok iyi bilmektedir, ülkeyi yöneten hükumettir, kendi düşüncelerini ekran önünde bir eleştiri olarak getirmesini uygun görmüyorum? ayıkla pirincin taşını! Beyni sulanmaya mı başladı yoksa, bu kadar önemli şeyleri unuttuğuna göre. Böyle bir yalan söyleyecek değil ya, benim bile kafam karıştı. İyi polis.

öcalan nevruzda halk barış istiyor demiş, sanki savaşı başlatan bizmişiz gibi, başlatanda sen, bitirende, ne anladım be bu işten? Zırdeli. Edepsizliğinin kaç cana mal olduğunun ayırdında bile değil, çıkmış çok temiz adammış gibi konuşuyor, seri katil.

***Sağır sultanımızın kulakları açılmış, Arınç?ın söylediklerini duymuş, ve ona hemen paralel yakıştırmasını yapıştırmış, ?eğer itiraz ediyorsam, eğer bazı yanlışlara dikkat çekiyorsam bunu bugüne kadar yaşananları bilen biri olarak yapıyorum, ve bu ülkede paralele, paralel yapılanmaya dikkat çekerek yapıyorum? demiş, vay, vay, vay, ortalık hallaç pamuğu, ona karşı söz söylemeye cesaret edebilen herkes paralel zaten, buna cevaben Arınç ?çok basit, çok sığ, terbiye dışı şeyler konuşuluyor, (Gökçek?i kast ederek) c.b. nezaketsizlik yapmayı aklımızdan geçirmeyiz? demiş. Erdoğan?dan arka bulan Gökçek twitterda Arınç?ın istifasını istemiş, paralel olduğunu söylemiş, Arınç ise onun Ankara?yı parsel parsel paralele verdiği, sattığı suçlamasında bulunmuş, vay ki vay, hepsi bir yanada şu karışıklıkla şu Gökçek?ten kurtulsak bari, ben ona bile fitim. Aslanım Arınç, görelim yiğitliğini.

Gökçek?in oğlunun m.v. adaylığı da bu konuya dahil edilmiş, bu belediyelerdeki babadan oğula mirası ben anlayamıyorum, belediyecilik genetik miras mı, Doğan Taşdelen?in oğlu Alper Taşdelen Çankaya belediye başkanı, Mustafa Sarıgül?ün oğlu Hayri İnönü?nün hasmı, neler oluyor böyle, Bilal?i de başbakan yapalım kafadan inme oldu olacak. Bu böyle devam edecekse hiç kimse soyunmasın siyasete, babadan oğula sürsün gitsin bu iş, Osmanlı?nın torunlarıyız nasıl olsa.

***Birbirlerine havlıyor diyorlar, köpek gibi birbirlerini yiyorlar ve ben sevinemiyorum bile, çünkü ne zaman sevinsem, umut etsem hevesim kursağımda kalıyor, değil mi ki o 4 bakan, bilal, tayyip hepsi o tapelerden ak?landı, bende bir şeye sevinecek hal kalmadı, ne zaman biter o iş, defterleri dürülür, işte o zaman sevineceğim, bu millette bu aptallık varken sevinmek bizim neyimize?

***Davutoğlu konuşmayın demiş, Gökçek artık konuşmayacakmış, konuşsaydı, biz dinlerdik, konuşabileceği bir şey varmış gibi birde efeleniyor, konuşsam daha dibe batacağım, o yüzden susuyorum demiyorda, Taner Yıldız da ?bu kavga akpnin aile içi meselesidir? demiş, nasılda benimseyiverdiler hemen olayı, hepsi birbirinin dengi, bir farkları yok ki, it iti ısırmaz, Ankara?yı akp ailesine parsellediklerini unutmuşuz, pardon. Ankara yetmez, Türkiye?yi.

Türkiye babalarının çiftliği, babaları Erdoğan, Erdoğan?ın çiftliği.

***İnternet yasası çıkmış, 4 saat içinde kapatılabiliyormuş ?sakıncalı? görülenler, sakıncalı görülme ihtimalim yüksek görüldüğü gibi, hakkınızı helal edin ve bilin ki ben yazamasam bile böyle düşünmeye devam edeceğim, sizde düşüncelerinizi ferah tutun, Allah her zaman doğrudan yanadır, şimdilik elveda diyeyim, sabah ola hayrola. Ben yazamazsam yazanlar çok, onları takip edin, söylediklerimiz çok farklı olmuyor zaten, sözcü yazarları, aydınlık yazarları, cumhuriyet yazarları, bir ışık görülecekse hayatlarımızda onların tuttukları mumlar ile olacak bu. Kendinize iyi bakın.

Bende artık kendi kendime yazarım, word?de, 5 yıllık alışkanlık ne de olsa.

Bunlar son çırpınışları, artık sonlarının geldiğini onlarda bildiği için engel olmaya çalışıyorlar, boşuna, rezalet üstüne rezaletleri çıkıyor, görmüyor musunuz, Kenan Evren?den büyük adam yoktu bir zamanlar, ne oldu, son fotoğraflarını gördünüz mü, canlı cenaze gibi, öldürdüğü gençlerin canlarını Allah ona bağışladı sanki, ölemiyor, ölü ama ölemiyor, son nefesini veremiyor, 100 yıl daha öyle yaşasın inşallah. Abimin onun yüzünden yaşayamadığı 30 yılını da ona bağışlıyorum, açık arttırmaya koysak yüz binlerce yılı olur. Vermeyelimde ölsün mü?

***Kılıçdaroğlu?nun emekliye vermeyi vaad eettiği 2 maaş ikramiyeyi nereden bulup vereceksin diye soruyorlar, her ikiside, erdoğan ve davutoğlu, biz 3 tane veririz demiyorlar, dünyaya dağıtmayı iyi biliyorlar ama millete para vermeye gelince ağızları mühürlü, ama şafak vakti c.b. örtülü ödenek çıkartmasını biliyorlar, 2 milyar lira, sorgusuz, sualsiz, nereden bulacaklar o parayı? Başbakanın o kadar harcama hakkı vardı, şimdi birde c.b. eklendi, yazın milletin sırtına! İşleri güçleri puştluk, puştlukla işi götürüyorlar. Hırsıza dükkanın anahtarını vermeye benzer bu iş.

***İlk baskısı mart 2011 olan Zülfü Livaneli?nin Serenad adlı kitabını okuyorum, ve elimdeki kitap ilk baskısı, orada bir alıntı var, Nazi Almanya?sından kaçarak Türkiye?ye gelen ve uzun yıllar Türkiye?de kalan yahudi profesörlerden biri olan hukuk profesörü Ernst E. Hirsch?in anılarım adlı kitabından alınmış; aynen şöyle; sayfa 217 ?Hitler?in seçmenlerin yarısını kazandığı bir olgu olarak karşımızdaydı. Her türlü telkin ve demagoji aracılığıyla, rüşvetle, yozlaştırmayla, geleneksel her türlü değer ölçüsünü ayaklar altına alıp çiğneyerek, tahrip ederek ve bir takım yeni değerler ortaya atarak halkı iğfal ettiler. Siyasi mücadele üslubundaki kabalaşmayı izleyen herkes, iktidarı anayasal yoldan ele geçirmenin, gerçekte bir hükümet darbesini meşrulaştırmaya çalışan bir kılıf olduğunu kavradı.?

Bu yazıdan Hitler adını kaldırıp Erdoğan adını koysak anlamında bir değişiklik olur mu, kesinlikle olmaz, bir daha belirteyim, bu satırların sahibi Zülfü Livaneli değil, Nazi Almanya?sını yaşamış bir Alman hukuk profesörü, Erdoğan Hitler?in ruh ikizi mi, yoksa reenkarne olmuş gerçek Hitler ruhu mu, ortada çok net bir benzerlik olduğu kesin, Kavgam?ı, hakkında yazılan kitapları çok mu okudu acaba, neden olmasın, onları okumak yasak değil ki! Hasta ruhlu bir insanın okuması ise çok doğal.

Kitaptan bir cümle, ?Hitler?in parlamentodan yetki yasasını çıkararak sınırsız bir güce eriştikten sonra olanlar ve bunların Prof. Hirsch?i ne kadar derinden yaraladığı sayfalara yansımıştı? O yetki yasasının sonu 50 milyon ölü, dünyanın yaşadığı en büyük kıyım olmuş, bir deli dünyaya bedel, kitap yazılalı 4 yıl olmuş ama sanki içinde bulunduğumuz günü anlatıyor, ne istiyor bu günlerde, başkanlık, yetki yasası, Hitler?in yolunda adamım, tek adam olacak ki hepimizi mıhlasın, işin garibi kendi içlerinden çıkıyor çatlak sesler, önce Abdullah Gül söyledi; ?Türk tipi bir başkanlık sistemi olmaz? diye, yani padişah olamazsın dedi, Erdoğan?dan cevap geldi, ?olur, bal gibi olur, niye olmasın?; şimdi ikinci çatlak sesin sahibi Bülent Arınç; ?alaturka değil alafranga bir başkanlık sistemi olmalı? dedi, bu sözleriyle Gül?e onay verdi, onu, Erdoğan?ı en yakından tanıyan kişiler onlar, Gül ve Arınç, en uzun süredir onunla çalışan Gül ve Arınç, Erdoğan?a verilecek öylesi bir yetkinin sakıncalarını yakınen görüyor olmalılar ki ona, o dirayet ve gücüne, adam tanımazlığına rağmen karşı çıkıyorlar.

Nazi, Hitler Almanya?sı ile olan bu benzerlikler sizi de şaşırttı mı, beni şaşırttı?

***Gerçek gündem?de Barış Yarkadaş?ın haberine göre geçen hafta Davutoğlu kendi imzası olmadan Erdoğan?ın örtülü ödeneği kullanmasını engellemiş, o torba yasaya c.b. örtülü ödeneğin girmesinin nedeni oymuş ve o yasadan Davutoğlu?nun bile haberi olmamış, neler oluyor neler, ortalık çok daha kızışacağa benziyor seçim öncesi.

***Yeni bir bunama belirtisi daha, dün sabah ?akp?nin seçim bildirisini okuyup onayladım? dedi, öğleden sınra bu söylediğini yalanladı, ?ben öyle bir şey demedim? dedi, her iki konuşmanın da görüntüleri yayınlandı üstelik, eyvahlar olsun, bu adam mı tek adam olup bu ülkeyi yönetecek, sakın ola ki olmasın, bir uçak dolusu insanı bilerek ölüme götüren pilotun ardından uçaklardaki pilot sayısı arttırılacakmış, koca bir milleti durmadan söylediğini yalanlayan bir adama teslim etmek nasıl bir akıl işi?

Adam nasıl olunur şimdi yazacağım, evet, biliyorum, yıllarca çok okuduk, hatta sıkıldık aynı şeyleri okumaktan ancak benim bu konuda yazacaklarım biraz daha farklı olacak, bahsettiğim kişi elbette Atatürk, başlıyorum; bilim ve akılcı düşünceye önem vermiş, çok okumuş ve araştırmıştır, özellikle tarih ve dil konusunda bir akademisyen gibi araştırmalar yapmıştır, hakkında yabancı bilim adamlarının söyledikleri sözler şunlardır, ?özünde bir bilgindir?; ?çankaya düşünürü?.

Askerlik hakkında 5 kitap yazmış, 2 büyük rapor hazırlamıştır, bir geometri kitabı da yazmıştır, matematiğe meraklıdır, kitaplığında 4 binden fazla kitap vardır, savaş sırasında cephede bile kitap okumuştur, çok okumaktan yaşaran gözlerini tübent ile silerek okumaya devam edecek kadar bir okuma tutkunudur, geceler boyu okur, uyku ile geçen zamana acır, uykuya bir çare, bir ilaç olsa der. ?Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir? sözünü laf olsun diye söylememiş, buna uygun yaşamıştır, kurtuluş savaşında öğretmen ve profesörleri savaşa sokmamıştır, ?benim manevi mirasım ilim ve akıldır? der, kendi hakiki misyonunun öğretmenlik olduğunu düşünür.

Bir felsefe aşığıdır, ?felsefe, çölde sıcak kumlar içinde cayır cayır yanan, tutuşan, dili, damağı kuruyan seyyahın, ufukta oluşan serabı su zannederek arkasından koşmaya benzer? der, konuşmalarını Montesquieu, Jean Jacques Rousseau?nun kitapları, düşünceleri ile pekiştirir, bir Tevfik Fikret hayranıdır, ?ben inkılap ruhunu ondan aldım? der.

?Bir insan yaşadığı sürece büyük bir başarı kazanabilir, ama yalnız onunla övünerek kalmak isterse o başarıyla unutulmaya mahkumdur, onun için çalışmak, sürekli olarak başarı aramak herkes için ilke olmalıdır? der. Ve bunu kendi hayatında zaten görmekteyiz, kurtuluş savaşını kazandım, cumhuriyeti kurdum diyerek el ense yapmamış, kurduğu cumhuriyetin her alanında çalışmalar yapmış, onu yüceltmek, yükseltmek için çaba sarf etmiştir, ona olan gönül borcumuz sonsuz, yani sonsuz olmalı, şu anki görüntü öyle değilde o yüzden vurguladım, yaşadığımız hayat, benim hayatım, hepimizin hayatı onun eseri, ondan kalanlarla oluşturulmuş, o gerçek anlamda bir kurtarıcı, dünyaya gelebilecek nadide insanlardan biri, bir düşünür, bir bilgin, bir alim, bir öğretmen, müşfik bir insan, bir tapınalısı adam. O kendine yakıştırılan yüce, aziz, büyük vasıflarını fazlasıyla hak eden bir kişilik.

Karşısına koyduğumuz, onun, Atatürk?ün yerinde olmaya talip olan kim; bir cahil, bir dünya görmemişi, bir gözü doymaz, bir hırsız, bir hoyrat, bir kötücül bakış, çıkıp ?ne ben ne de oğlum hırsızdır hakim bey? diyebilmiş midir, diyememiştir, dememiştir, o isim şaibelidir ve hakim karşısında aklanmadığı sürece şaibeli olarak kalacaktır; hatta Atatürk?ün olduğu yeri beğenmeyip daha üst mevkiler isteyen, istese Atatürk kendini tek adam yapamaz mıydı, kolaylıkla yapardı, yapsa da bir sakıncası olmazdı ayrıca, yapmadı çünkü bir gün kendinin gidip yerine başkalarının gelmesi halinde o tek gücün yanlış yönlere sapabileceğini görüp kendince önlem aldı, kuvvetler ayrılığını koydu, birbirlerini denetlesinler diye cumhuriyetimize iki baş koydu ve bunu yasalarla belirtti, şimdi çıkmış dümbüğün ben ben yasa, Atatürk falan filan tanımam, padişahınız olacağım diye tutturuyor, hadi ona güvendik diyelim, bir ayağı zaten çukurda, bunama belirtileri göstermeye başladı bile, kendinden sonra yerine geçene nasıl güveneceğiz, o olmadı bir sonrakine, bir onun keyfi için rus ruleti mi oynayacağız ülkemizle, buna hep bir ağızdan karşı durmamız gerekiyor, ona o kıvrandığı o 400 milletvekilini vermemek en büyük vazifemiz, hiç değilse bize bu hayatları sunan, bize, bu sisteme onca emek veren Atatürk?ün aziz hatırası için.

Yeni, farklı bir Atatük tanımak beni memnun etti, onu bir kere daha ve daha fazla sevdim. umarım sizde okuduklarınızdan hoşnut kalmışsınızdır, bu bilgileri Metin Özata?nın Atatürk bilim ve üniversite adlı kitabından derledim. Tübitak yayınları, 2007

Sen sustursan bile gönüller susmuyor ki, konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor, Atatürk işte öyle bir engin deniz, senin hiçbir zaman ulaşamayacağın. İşin çok zor, çünkü rakibin çok büyük, onu  ülküsü bile yeter bize, bu gün bile sana onun sözleri ile cevap vereceğim.

“Cumhuriyet bedava kazanılmış değildir, bunu elde etmek için çok kan döktük. Her yanda kırmızı kanımızı akıttık. Gerektiğinde kurumlarımızı korumak için gerekeni yapmaya hazırız.”

O günden sana cevap veriyor, ne demek istediğini anlayabiliyor musun?

***Siz dışarıdan öyle göründüğüne bakmayın, saltanat falan diyorlar ya, yalan, onlar birer Anadolu insanı, inanmazsanız anlatayım, Aksaray’ın mutfağı çok ekonomik ve tutumluymuş, bazen oruç, bazen bir çorba, bir yemek, bir salata yeniyormuş, muş, muş, muş, sırf kapıda 24 saat bin polis bekliyor, onlar doyuruluyor, maaşları veriliyor denmiyor da, içeride de vardır bin çalışan, temizlikçisi, aşçısı vs, kimi kandırdıklarını sanıyorlar, sevimli şeyler, gıdı gıdı, nedir bu adamdaki g.t korkusu, bir adamı bin adam bekler mi, düşmanı içerden mi bekliyor acaba dışardan mı, darbe olursa diye mi bütün bu hazırlık, öyle bir şey olsa askerle kapıdaki polisler mi çatışacak, o sırada helikopterler havalanır ve ver elini, hangi ülke bilemem, the end, yok dışardan bekleniyorsa düşman, roketsavar, uçaksavar falan da koymak lazım, akıllarına gelmiştir inşallah, yoksa mazallah, aklıma bile getirmek istemem!

Emine Erdoğan’ın ikili bir fotoğrafı var, facebook fenomeni, hiç olmazsa 3 günde bir sayfamda dolaşır, biri eski, diğeri yeni hali, yeni hali eski halini yanına hizmetçi olarak almaz, ah para sen nelere kadirsin! Kocasına yaramadı ama, hele bu aralar fena halde ihtiyarladı, hiç iyi görünmüyor gözüme.

***Dün bütün Türkiye’nin elektiriği kesildi, Ankara’nın sabah 10.30’dan itibaren 5.5 saat, yani saat 16’ya kadar, İstanbul ve tüm Türkiye’de daha uzun sürelerle yaşanmış elektirik kesintisi, aradan bir gün geçti ve neden olduğu bile bilinmiyor, kimse akılcı bir açıklama yapamıyor, bütün bakanlar apışıp kalmış durumda, biri aynı gün bombayı patlattı, fırsat bu fırsat, krizi fırsata çeviriyor, “3. nükleer santral yapılmalı”; 1’i, 2’yi halletti de iş 3.’ye kaldı, Fukuşima’daki patlamanın nedeni elektrik kesintisi sebebiyle soğutma sistemlerinin çalışmamasıymış, 1 gün boyunca elektiriği kesilen ve bunun nedenini bile açıklayamayan bir ülkeye ne çok yakışır bir nükleer santral, hemde 1 değil, 2 değil, 3 tane. Neler yaşayabileceğimizi tahmin edebilirsiniz herhalde.

Bugün olsa anlayacağım, çünkü bugün 1 nisan, dün olmasının bir anlamı da yok.

Japonya ile işbirliğini içeren sinop nükleer santrali yasa o günün, Erdoğan’ın konuştuğu günün ertesi sabahı, sabaha karşı onaylanmış, yine sabaha karşı, c.b. örtülü ödeneği de 1,2 gün önce sabaha karşı onaylanmıştı, şafak vaktini çok sever oldular, kurt puslu havayı sever, akp sabaha karşı nöbetçi milletvekili çalıştırıyor anlaşılan, nükleer yasası sabaha karşı 180 akp’liye karşı 10 muhalefet oyu ile kabul edilmiş, ne zaman hangi yasayı geçireceklerini akpliler biliyor elbette, sırayla nöbet bekletiyorlar milletvekillerine, puştlukta gelinen son nokta akp iktidarı, böyle düzenbaz, şerefsiz, beş paralık bir iktidar ne duyuldu ne görüldü, görmek bize nasip oldu, görmez olaydık. Bizdeki de şans işte, şansımıza düşe düşe akp döneminde yaşamak düştü, şerefsizlerle.

Bu ülke için bu kadar hayati önemde bir kararı oldu bittiye getirmeye, tek başına karar vermeye ne hakları var?

Üstelik aradan 2 gün geçmesine rağmen Türkiye genelinde 7 saatlik elektirik kesintisinin nedenini bile açıklayamamışlarken. Hangi akıllarına, üstün yetenek ve başarılarına güveniyorlar bunlar? İş bilmezler ordusu!

Akp dötr yüz(süz) milletvekili arıyor kendine, tabi namussuz, şerefsiz ve satılık olmaları kaydıyla.

***2. günün akşamı elektiriğin neden kesildiğini anladıklarını ama nasıl kesildiğini anlamadıklarını söyledi enerji bakanı, siz bu laftan bir şey anladınız mı? Neden bile söylenmedi, nedense.

***Meb’de 14 personel gözaltına alınmış, kpss sınavlarına hile karıştırmaktan, geçen tutuklama görüntülerinde 6 kişi var, altısı da kadın, altısı da kapalı, meb’in düştüğü hal ortada, umacı istilası var meb’de anlaşılan. Cumhuriyet savcılığının yaptığı açıklamada “cumhuriyetimizin büyük bir tehdit altında olduğu….” deniyor, cumhuriyetimizin tehdit altında olduğu zaten çok açık, o görüntülerden belli, onları işe alanlarda bu iktidar olduğuna göre cumhuriyeti tehdit eden faktörün kim olduğu da ortada, işlerine geldi mi cumhuriyet sevdalısı, işlerine gelmedi mi cumhuriyet düşmanı bunlar, yanar dönerler.

Elektrik kesilmesinin de sebebi odur, başı, gözü, ağzı, aklı kapalı olan iş bilmezlerin, yani beyinsizlerin işe yerleştirilmiş olması. Meb’deki etkilerini görmemiz uzun zaman alacak ama iş elektriğe gelince foyaları hemen çıktı. Yine beyinsiz olan bakanları bile işin içinden çıkamadı baksanıza! Bunlarla mı nükleer santral yapılacak bu ülkeye?

THY yer çalışanları da çoğunlukla kapalıymış. Neyse ki yerdekiler, uçuştakiler olsa iş fena, patır patır aşağı dökülür uçaklar.

***Biri bugün Mussolini, Atatürk karşılaştırması yapmış, o benim adımı vermiyor, bende onunkini vermeyeceğim, reklamı olmasın:))) Yine benden feyz almış, dünyanın bütün konuları bana ait değil elbette, ancak böyle peşpeşe olunca dikkati nazarımı celbediyor, kızgınlıkla beraber gülümsetiyor, selam ve saygılar efenim.

Ama ben yazdığım bu sayfayı beğendim cidden, Serenad, Hitler, Atatürk akışı mükemmel, gerçekten başarılı bir yazı olmuş, ne dersiniz? Yiğidi öldür, hakkını ver yani durumu gibi.

Neydi biri için kullandığınız terim, maverik mi, ben gerçek bir maverikim, kabul edersiniz ki! Üstelik dört bir taraflı. Beni keşfetmeyi reddeden dünyaya kendimi keşfettirdim. Çok mu şişindim;))) Atilla Taş ‘bile’ ‘solcu’ değil mi bu zamanda. Adamın olmadığı yerde herkes adam, bende;)))

Saat sabahın 5.45’i, gün ağarıyor, saat 4’te eve gelen oğlum uyandırdı, yine anahtarını kaybetmiş veya bulamamıştır, denedim ama bir daha da uyuyamadım, saçmalıyor olmam normal karşılansın lütfen, gerçi bu neredeyse her gece böyle ama genelde tekrar uyuyorum.

Bugün Soner Yalçın’ın kim bu diktatör başlıklı yazısı başarılı, okuyunuz. Tesadüf o ki o da ….’den bahsetmiş, yazının sürprizini bozmayayım, eh, o benden feyz almamıştır, o kadar da şüpheci değilim. Ama bir önceki bahsettiğim, şu reklamı olmasın diye adını vermediğim % 99.999999… ihtimalle öyle.

***Web’de ihbar dönemine geçiş yapmışız, milletimize, devletimize hayırlı olsun, akp’ye karşı olanların ayıklanma zamanı, beni de şikayet etmek isteyenler için fırsat zamanı, şeriatın kestiği parmak acımazmış, bunlarda yaklaşık şeriata döndükleri için bakalım parmağım acıyacak mı, acımayacak mı? Eğer bu son yazdıklarım olacaksa bunu protesto etmek için bir slogan atayım bari.

AKP’YE KARŞI OMUZ OMUZA

Üzgünüm ama bu durumda benden mahrum kalacaksınız.

Yemek sayfalarımın birer çıktısını mı alsam, silinirse hiçbirine yanmam onlara yanarım, ömrümü verdim onlara, tv başında, hala veriyorum, benim için en kıymetli olan yemek sayfaları, nerede bulurum sonra o tarifleri! Çoluk çocuk benden yemek bekler. Vatan, millet bir yana  önce vazife;))) Kendim için yazıyorum elbette yemek sayfalarını, amme hizmeti için değil, ama arada sizde nasiplenebiliyorsuz, isterseniz, yoksa o kadar sabredebilir miyim, gönül işi o, başka türlü olmaz zaten. Eskiden her ihtimale karşı ara ara alıyordum çıktısını ama şimdi öyle çok ki, hem uğraşacağım hem de harcadığım kağıda yazık.

***İş yukarıda dönüyor, twitter, google, facebook yasakları başlamış, beni kimsenin tınladığı yok, ben keyfime bakayım burada;;)))) Facebookta paylaşılan bir yazıda “DNS ayarlarını değil iktidarını değiştir” denmiş, tuttum bu sözü, artık ne yapsalar, ne etseler boş, bu insanlar durmaz, geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye, bu iş öyle bir boyut aldı ki bu saatten sonra kimse yasak masak tanımaz.

Bu iş o boyutlara vardı ki dün evleneceksen gele katılan bir kadın kendine gelecek adayların Atatürkçü olması şartını koştu, sunucu her ne kadar araya girmek istese de o laf o ağızdan çıktı bir kere, bir biz var, birde onlar.

***Google’a salak yazınca bilal, gemi yazınca fatih, villa yazınca esra veya sümeyye, hırsız yazınca erdoğan çıkıyormuş, onun için kapatıyor google’ı demişler yine facebookta;)))

***Bizde web ihbar hattı kuruldu ya, Hindistan’da alo rüşvet hattı kurulmuş, rüşvet alıp verenleri ihbar ediyorlarmış, bayağı bir farklıyız anlaşılan.

 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *