Press "Enter" to skip to content

günlük 5l ocak’2021

***biz kendi kendimize eğlenmesini de biliriz, o hiç tasalanmasın bizim için, kuş uçurtmayacakmış ya, hem kuş uçurtacağımızı kim söylüyor ona, kuş uçurtup sana para kaptıracak kadar enayi değiliz, bas cezayı değil mi, corona bahane paralar şahane, çok beklersin, misket, zeybek, atabarı, horon, hepsi olur, hemde maskesiz, maskeli balo bile yapmayacağız üstelik, kulakları çınlasın tayy’örün, çın çın çın.

nasıl bir kinse adamdaki sök sök, kus kus bitmiyor, adı batasıca.

biri bizi gözetliyor, derdi yatak odalarında neler oluyor olduğu, kendi pili bitmiş başkalarının hayatlarını hazmedemiyor psikopat, senelerdir yapamadıklarını, içinde kalanları corona bahanesiyle dayatıyor bize hastalıklı ruh, ruh hastası.

***bu süreçte ortalama olarak insan ömrü beş yıl kısalmış olabilir, diyabet, kronik yetmezlikler, alzaymır olan insanlar daha da kötüye gitti, çocuklarda psikolojik sorunlar, gençlerde, hatta yaşlıllarda da, evlerde çok ciddi sonuçları oldu, yaşama sevincimizi kaybettik, elimizden aldılar, insanı sosyal bir canlı olmanın dışında tutmak için her şeyi yaptılar, hüseyin çiloğlu

o 19 yaşındaki gencin evden çıkıp eve her dönüşünde sırf anne babasına bir şey bulaşmasın diye evinde dahi taktığı maske ve odasından çıkmadığı, çıkamadığı saatler sizlerin, bunlara sebep olanların da bahtı olur inşallah, dilerim beter olsunlar, çocuk bu haldeyse demek ki o anne baba sokak yüzü görmüyorlar, dehşet verici bir durumdayız, akıl alır gibi değil içinde bulunduğumz bu durum, durumlar, asansöre binmeye korktukları için merdiven kullanan yaşlıların ve her yaştan insanın da çektikleri yine onların boynuna olsun,

şu an hiç kimse ne malından ne canından emin değil, herkes maldan geçti can derdine düştü, bir şeyi sıfırlamayı başardılar aslında bu arada, malın, paranın çokta tutunmaya değer şeyler olmadıklarını anladılar insanlar, şu an zengin fakir herkes aynı düzlemde, çünkü hepsi ölüm tehdidi altında, hatta fakirler daha iyi durumda belki psikolojik olarak çünkü bırakıp gideceklerine yandıkları pek bir şeyleri yok, ama zenginler öyle değil, ne var ne yok bırakıp gidiyorlar, arabalar, villalar, lüküs hayat, hepsi bu dünyaya aitmiş meğerse, para yalanmış, dost değilmiş, sen gidersen para burada kalırmış onu anladılar ve bunun şaşkınlığı, paniği içindeler insanlar aslına bakılırsa, ölümün bu kadar yakınımızda, ensemizde olduğunu unutmuşuz paraya taparken, paranın ipini çekti corona, sifona bastı derinliklere gönderdi, üstte geriye kalakalan ise insan, insanlık oldu.

***SEBZEler, yenmeli,

karnabahar, küçük boy, yıkayın, bıçakla çiçeklerine ayırın, bir fırın kabında fırına verin, pişsin, soğusun, çiçeklerini ufaltın, iki yumurta, bir bardak süt, bir kaşık un, bir kaşık yağ ve tuzu karıştırın, karnabaharın üstüne döküp altüst edin, fırında pişirin.

ıspanak, yarım kilo, yıkayıp doğrayın, üstteki karışımı, bir parça beyaz peyniri karıştırın, fırına verin, pişmeye yakın üstüne rendelenmiş veya ince dilimlenmiş kaşar peyniri koyun.

kırmızı pancar, yıkayın, fırına verin, soğuyunca soyun, küp doğrayın, limon, yağ koyun.

pırasa, iki, üç sap, yıkayın, ikiye bölün, uzunlamasına ikiye bölün, ince doğrayın, yağla düşük ısıda kapağı kapalı pişirin, arada karıştırın, yeterince yumuşayınca iki, üç, veya daha fazla yumurtayı çırpın, karıştırıp pişirin, yada yukarıdaki yöntemle fırında pişirin.

mantar, saplarını koparıp soyun, elinizle, alt kısmından çekerek soyun, üst kısımda kalan kirler olursa bıçakla alın o kısmı, yıka-mayın, mantar yıkanırsa su çeker, dörde bölün veya ince dilimleyin, tavada yağla soğanı ısıtın, mantarı koyun, üstü açık pişirin, suyunu salsın çeksin, ister yumurtalı ister ıspanaklı pişirin.

***bu kısıtlama, hapis günlerinin ben çok virüsle ilişkili olduğuna kani değilim, bence şu beşgeleri yükselttikleri için bizleri evlere tıkıyorlar, yılbaşının ertesi günü şiddetli halsizlik oldu bende mesela, sizde de oldu mu bilmiyorum, bir aşama daha yükseltildik, evriltildik galiba telekominik, robotik insana, bu mesele bu kadar, gel gelelim asıl yazmak istediğim şeye, bugünler hepimiz için sabır testinin sınandığı günler, çürük elmaların dalında duramayıp yere düşüp patladığı günler, sinirlerimizi sağlam tutmamız gereken günler, evlerdeyiz ama telefonlar çalışıyor ve kulağıma geliyor etraftan zor geçen saatler, şiddet, kavga vs. birinci ağızdan, dedikodu değil, benimki de dedikodu değil, örneklem, arkadaşım facebookta yok, bu belli oluyordur tabi, yoksa anlatamam, burada kim biliyor o arkadaşımın kim olduğunu, hiç kimse bilemez, benim dışımda, ayrıca benim facebookta ortak arkadaşımız olan bir kişi bile yok, yani kimse bilemez, hayat uzun bir yol ve bir köşesinde rastlaşmışız onunla da, ve o dönemden ortak tanıdığımız hiç kimse yok.

30 yıllık arkadaşım, hatta daha da fazla, dur hesaplayayım, 34, 35 yıllık, 27 yıldır da evli, çocukları yirmi yaşının üstündeler, dün sabah kızgınlıkla kocasına kitap fırlatmış, adamın gözüne gelmiş, gözü kapanmış, ensesine vurmuş, boynundaki kolyesini koparmış, adamı bayağı bir pert etmiş anlayacağınız, eline sağlık, ne diyeyim, hak etmiştir mutlaka, arkadaşıma laf etmem, ettirmem, hep erkekler mi yapacak, adamın çekilmezliği de zaten malumum, vır vır vır vır, hiç susmaz, canına tak ettirdi demekki, çok çok anlaşamayan, normalde bile birlikte yaşamayı beceremeyenler bu süreçte her şey için çok daha geç olmadan evleri ayırmalı, vırvırla, dırdırla bugünler bitmek bilmez yoksa, ve daha nerelere varacağı hiç belli olmaz o şiddetin, bugün az yarın belki çok daha fazla,

yine bugünlerde sinir katsayımızı azaltmak için şekerli şeyler yememeye, şekere asla ve asla düşmemeye, beyaz una, beyaz ekmeğe de öyle, kahveye, çaya uzak durmaya ve bir bu kadar önemli olarak tv den, tabletten, telefondan uzak durmaya özen gösterebilirsek çok daha karlı çıkarız bugünlerden, gözlerimizi, genel sağlığımızı korumak adına, bunları da yapmazsak ne yapalım diyor olabilirsiniz bu söylediklerime, bulunur, mutlaka bulunur oyalanılacak başka başka şeyler, evlerimizde yapacak şey mi yok, dolapları düzenleyin, perdeleri sökün, yıkayın, yada bunu çok yapmayalım çünkü susuzluk kapıda, baharda yağışlar artarsa yaparız bunu, bir kış gelseydi bahar da gelirdi belki, kış gelmedi hala, biz baharın derdindeyiz,

bulun oyalanacak bir şeyler işte, bir şey bulamazsanız yan gelin yatın, bunu da mı yapamazsınız, o aletlerden uzak durun bu yeterli, yeterki hasarsız, ziyansız atlatın, atlatalım bugünleri, gençler onların zaten esiri, birde biz olmayalım, yine şu var ki bizi eve kapatmalarının ardında bizi bu aletlere daha çok bağlamak, bağımlı kılmak düşüncesi de yatıyor olabilir, bir ihtimal de olsa, buna da karşı durmak için uzak durmalıyız bence, ne yılbaşı gecesi ne de başka bir gece izlemedim, izlemiyorum tv, çok mu lazım, hiç lazım değil, ibo show mu izleyeceğim, böyk, geçti onların modası, medya maymunlarının, çoktaaan, bir dakika bile bakmadım, bir dakikama yazık değil mi.

ya çürük elmaları düşürmek içinse bu hapisler?

***the economistin 2021 kapağı, bir aydır falan anlatılıyor bizim komplocu programlarda, ilk sırada virüs, aşı ve maskeli çocuk var, bu ingiltereden gelen son mutasyonlu corona gençleri öldürüyormuş, 12-24 yaş arasını daha çok etkiliyormuş, nereden biliyorlardı acaba çocukları etkileyen bir virüs geleceğini, kendileri o virüsü ürettikleri için elbette, bunda anlaşılmayacak ne var.

***asgari ücrete yüzde yirmi zam geldi ya, 380 dolar olmuş, çinde asgari ücret 400 dolarmış, şu son haliyle işçimiz çindeki ucuz işçilerden daha ucuza çalışıyor yani, bugün emeklilere zam gelecek, yüzde 6 civarında olacakmış, yine bu yıl altın yüzde 55 artmış, işte böyle böyle maaşlar cücüğe döndürülüyor, dün oğlum söyledi, amerikada arabalar bizdekinin on katı düşükmüş, yani burada bir milyon olan araba amerikada yüz bin liraymış, yüz bin lira olan on bin lira, benzinse kırk katı daha ucuzmuş amerikada, bizi iyi cücüklüyor yani devlet, sadece arabayla, benzinle kısıtlı da değil bu ucuz, pahalı farkı, evler, yaşam, giyim, gıda, her şey buradan çok çok ucuzmuş, trumpa söyleyelim bizim başkanımız o olsun madem, gelecek seçimlerde ben trumpa oy vermeyi düşünüyorum, bu yılbaşında, dört gün önce kaçımız birer ikişer kilo fındık, fıstık, ceviz, badem alabildik, alsak en az bin lira bayılmamız gerek, kim verebildi, kaçımız, bizim bu yiyemediklerimizi yiyemediğimiz için kimler yiyebiliyor bunları, saray eşrafı,

ha bu arada adam evi terk etmiş, bu sabah eşyalarını toplayıp gitmiş, gözü mosmor bir şekilde, merak edeniniz vardır belki söyleyeyim, şöyle yazdı bana bu sabah, bu kadın çıldırdı demiştir, biraz da ben deli olayım😄 ne olacak, daha kötü şeyler yaparım diye korkmuştur😂 her gün mutsuz idim, kaldıramıyorum artık, sadece alışkanlık, çocuklar üzülür biraz, yıllardır evi terk ediyor, anasına gitmiştir, o gözle başka nereye sığar, karısı dayak atmış derler, ama iyi indirmişim, bir kavgamızda annem bizi ayırmaya çalışırken annemi duvara itip yaralamıştı, oh olsun, (annesi birkaç yıl önce öldü) birde terlikle boynuna, yüzüne, her yerine vurdum, bendeki cesarete şaşmıştır, ne güçlüyüm, akşam da çıkar gelir arsız, …. diye devam ediyor.

*** süt ürünlerine yüzde 25 zam gelmiş, zaten çok ucuzlarmış gibi zam üstüne zam, bu bir yıl içinde en az yüzde yüz zamlanmıştır süt ürünleri, bu millet taş mı yiyecek? aşağıda zamlarla milleti aç bırak, yukarıdan uçaklarla zehirle, bunlar nasıl yaratıklar? organize işler bunlar, hepsi birbiriyle bağlantılı, tek merkezden yönetiliyor, ekonomi mekonomi hikaye, maksat insanları aç bırakmak, her yolla öldürmek.

*** bir şeker, iki içki, üç sigara, dört kahve, beş çay, altı beyaz un, beyaz ekmek, yedi ekmek, sekiz pilav makarna diye uzayıp gidiyor liste, ilk üçte bir karışıklık yok, aynen yazdığım gibi, şeker, içki, sigara, nedenine gelince içki ve sigara içen kişiye zarar verir, sağlığına, şeker ise sadece kendine değil etrafındakilere de zarar verdirtir, şekerin ani iniş çıkışları kişiyi etrafındakilere karşı saldırganlaştırır, işte bu nedenle şekeri birinci sıraya koydum, kahve ve çay meselesine gelirsek, ümit aktaş ve canan karatay dahil birçok doktorun yararlıdır demelerine rağmen son derece zararlı oldukları konusunda oldukça iddialıyım, böyle söylemelerinin nedeni ya yanılıyor olmaları yada yanıltmaya çalışıyor olmaları, ikisi de olabilir sebep, sonuçta onlar da Allah yapısı, yanılabilirler, kul yapısı değillerse tabi, artık böyle bir seçenek te var görünüşe göre, kahve ve çay sinirleri gerer, asabileştirir, çikolata da aynı şekilde, ve bütün şeker içeren şeyler, o şapırdata şapırdata yediğimiz dondurmalar, tatlılar, baklavalar, envai çeşit pastalar, gofretler, çikolatalar, hepsi sizi, yani bizleri deli etmek için birebir, marketler, bakkallar, her yer tıklım tıkas onlarla dolu, ölüm olur helva kavrulur, doğum olur helva kavrulur, her bahaneyle helva kavrulur, aşurenin ayı bile var, emzirene sütü olsun diye şekerli şeyler yedirilir, doğum günü olur pasta yenir, düğün olur pasta yenir, yılbaşı olur pasta yenir, ne çok bahane yaratmışlar, yaratılmış şeker yememiz için şöyle baktığımızda, yani topluca delirmemiz için, kasıtlı olarak tabi, hepsinin altında ise bizi daha kolay delirtme, öldürme sebebi var, hani bizi gerçekten öldürmek istese eğer şeytan bundan daha kolayı ne var, ver zehri ölsün, ama asıl, birincil maksat bu değil, öldürürken eğlenmek te istiyor şeytan, biz birbirimizle boğuşurken o yandan kıs kıs gülüyor amacıma erdim diye, onun da eğlence anlayışı bu şekilde işte, nasıl bizler pasta dondurma yerken bunun eğlenceli olduğu gibi bir yanılgı içerisindeysek şeytan da kendi içinde kendi doğrusunu yaşıyor, bizden bitmek bilmeyen intikamını alıyor, siz de uymayın şeytanın aklına, yemeyin o şekerleri, bu bu kadar basit aslında.alın ellerinden çocukların şekerleri, kendi düşmanınızı, belanızı kendi ellerinizle büyütmek istemiyorsanız tabi eğer, pakette durduğu gibi durmuyor vücutta o şekerler, delirtiyorlar insanı, şeytan kafakola almış bizi eğleniiir.hani dedim ya ümit aktaş, canan karatay ve diğer doktorlar yanılıyor olabilirler diye, yanıldıklarını hiç sanmıyorum, bilerek, kasıtlı olarak yanıltıyorlar, vurguyu ekmeğe yapıp şekeri neredeyse pas, teğet geçiyorlar, şekerin ekmekten beş beter zararlı olduğunu bilmediklerinden mi sizce, bal gibi biliyorlar ve bilerek yanıltıyorlar, az için diyorlar ya kahveyi, ki azı da zararlı bana göre, kahvenin kafein içerdiğini, dolayısıyla bağımlılık yaptığı için hiçbir vakit az içilemeyeceğini bilmemeleri mümkün mü, hepsi satılmış, hepsi amerikanın piyonları, hepsi bir gün bu kötülüklerinin karşılığını alırlar umarım.kahve yararlıysa ve bize bir zararı dokunmuyorsa kahve tiryakilerinin kahve içmediklerinde başlarının ağrımasının ve kahve içtiklerinde bu baş ağrılarının geçmesinin nedenleri nelerdir, nedenlerden biri elbette bağımlılık, baş ağrıtacak derecede bağımlılık belirtisi gösteren bir maddenin vücuda yararı nasıl olabilir sorusunu soramayacak kadar mı ahmaklaştık.

yazdıklarımın ne kadarı sizin için anlaşılabilir durumda bunu bilemiyorum tabi, şeker durumunun vahameti, çünkü hepimizin beyinleri az veya çok şekere bulanmış durumda ve dolayısıyla bulanık, algılarımız kapalı, bu durumda yapmanız gereken bana ve öngörülerime güvenmeyi seçip şekerden uzak durmayı denemek olmalı, bana ve öngörülerime neye dayanarak güvenmelisiniz, en az üç yıldır ağzıma şeker sürmeyişime dayanarak güvenebilirsiniz mesela, beynimin o bulanıklıktan oldukça arındırılmış olmasına, hepimiz az yada çok şeker aptalıyız zaten, ben bunun kendimde biraz azalmış olduğunu umuyorum, bu üç dört yıllık geçen sürede, üç dört yıllık sürenin elli yıllık sürede ne kadar etkisi olabiliyorsa o kadardır tabi, çokta beklentili değilim yani durumumdan, ben de bir şeker aptalıyımdır her halükarda, az yada çok, hani içki içenler için ayık derler ya, onun gibi, veya uyuşturucu bağımlılarının temiz olması gibi, olmamız gereken bu, şeker ayığı, şeker temizi, tv izlemiyorum, müzik dinlemiyorum, bu yolla da uyuşturamıyorlar beni.

*** trafik cezası, bedeli 132 lira, sebebi, otobüs duraklarının her iki yönden on beş metre içerisine park etmek, ceza kesmenin bir yolunu daha bulmuşlar, yani bizlerden para araklamanın, hırsız haramiler, duyanlar duymayanlara, bilenler bilmeyenlere duyursun.

*** toplu sünnetler gibi toplu aşılama törenlerimiz oldu, bu ne ilgi alaka aşılanmaya karşı, çernobil zamanına parmak ısırttırır cinsten, meğer ne severlermiş aşı yaptırmayı, öğrenmiş olduk böylece, kişiye özel aşılar, çinli beni ne tanıyor da bana, adıma özel aşı gönderiyor, ve ne sebeple, aşının her şeyi bir muamma, bilmece aşısı, kleopatra eğer bu dönemde yaşamış olsaydı iktidara oy moy vermezdi, süt fiyatlarından dolayı, 7-8 lira olmuş sütün kilosu, ister iç, ister süt banyosu yap, demiycem tabi, çok pahalıya patlar, çarşı pazarda her şey ateş pahası, hem el hem cep yakıyor, kıtlık çıkacak diyorlar ya hani, birileri için kıtlık halihazırda zaten var, kıtlığı yaşıyorlar onlar kıtlık olmadan, varlığın içindeki kıtlığı, zırdeli bir dünyada yaşıyoruz her bakımdan, yűzűműze tűkūrūp tūkūrūp yağmur yağıyor diyorlar, biri ikisi değil hepsi, Allah herkesin yardımcısı olsun,

***bidon kazandı, zafer onların ve gökyüzünü mavi görmeye hiç tahammülleri yok, beş dakika içerisinde beş uçak geçti, zafer turları, bidonun ilk işi turpun reddettiği paris iklim anlaşmasını tekrardan imzalamak olmuş, yani chemtails uçaklarının başımızda daha çok dönmesini onamış, dertleri gerçekten güneşin ışıklarının dünyaya gelmesini engelleyerek küresel ısınmayı engellemek olsaydı eğer, ki öyle olduğunu iddia ediyorlar, sadece şehirlerde değil bütün coğrafyada uçmaları gerekmez miydi, görünen o değil, şehirlerin üstleri vızır vızır iz bırakan uçak dolu kırsalda bir adet uçak yok, neden, ya insanları bu yolla zehirlemek, ki baryum, bir sürü zehirleyici element sayılıyor bıraktıkları izlerde, ya corona yaymak, ya insanları d vitamininden, güneşten mahrum etmek geliyor akla. niye bu konuda hiç kimsenin, hiçbir partinin tek bir laf etmediği ise bende ayrı bir merak konusu, sanki hiç olmuyor, yaşanmıyor gibi davranılıyor, neden?

ben şimdi gidiyorum, bekleyin gelirim dedi turp giderken, çok bekleriz bence, ali hoca veli hocaya işi devretti.

*** onlar da insan biz de, arada bir fark olmalı değil mi, kendilerini de bir üst kademeye alamadıklarına göre, öyle bir güçleri yok tabi, onca böbürlenseler de, peki ne yapmalı diye düşündüler taşındılar birde kaşındılar ve bizi bir alt kademeye taşımaya karar verdiler, bir alt hayvan grubuna, yeşil maymuna, peki uygulama nasıl olacaktı, bir sahte pandemi yaratılıp insanlar belli aralıklarla birkaç kez aşılandıklarında dna ları değişecek ve doğurdukları çocuklar yeşil maymun olacaklardı, (ben uydurmuyorum, çin aşısının üstünde vero cell yazıyor ve vero cell yeşil maymun demekmiş) sonunda çözümü bulmuşlardı işte, üstün insan olacaklardı artık, aynen zeitgeist belgeselinde dedikleri gibi, para kimin umuru, biz insanları yönetmek istiyoruz, iyide o zaman insan olmayacaklar ki, git maymunları yönet madem, şöyle dese daha doğru olurdu, biz insanları mahvetmek istiyoruz, psikopat manyaklar.

polyester, naylon giydirdiler, tekstilde naylonun yaygınlaşmasına çalıştılar ve başardılar, pamukluyu ortadan kaldırdılar, daha çok kanser olalım diye, üstüne üstlük naylonu pamukludan pahalıya sattılar, almadık mı, aldık, nike, diğer spor markaları olduğu gibi naylon satıyor artık, niçin, kanser olalım diye, yetti mi, yetmedi, şekeri, şekerli maddeleri ucuzlatıp ve yaygınlaştırıp ve üstüne birde habire reklamla kafamıza sokup sokup bizleri hormon bozukluklu, haşimatolu, zonalı, kronik hastalıklı, azgın, sinirli, asabi, kafası karışık insanlara dönüştürdüler, yetmedi, aksi olarak ta temel gıda maddelerini pahalılaştırdılar ki alamayalım, iyi beslenemeyelim, bu sayede iyi de düşünemeyelim diye, yetmedi, yine bu uğurda gıdayı zamlandırıp maaşları azalttılar, bunun adına da ekonomik ayarlama dediler, ve bu koca bir yalandı, asıl dertleri bizleri aç koymaktı, yetmedi, televizyon, bilgisayar, telefon bağımlısı yaptılar, gece gündüz gözlerimizde karıncalanma, ekran görüntüsü ile gezecek kadar, göz hasarlarına sebebiyet verecek kadar, tv den gözümüzü alamamış, ne var ne yoksa seyretmişiz, iyi kötü fark gözetmeden, yetti mi, yetmedi, çocuklarımızı bilgisayar, telefon manyağı yaptılar, yetmedi,

son otuz, kırk yıldır normal doğumla doğurtmak yerine sezaryenle kesilip biçilmesine göz yumdular kadınların, bebeklerden alınan o topuk kanı ilk acıyı yaşatmak için miydi insana, bunu bile bilmiyoruz, ama ağlayışları kulağımda, ilk on beş gün acıyı hissetmez bebekler yalanıyla sünnetler ettirildi doğar doğmaz bebekler, yalan, doktorları satın alıp doğru bilgilere yanlış, yanlış bilgilere doğru dedirttiler, kahve zararlı olduğu halde bütün doktorlar yararlıdır dedi, her yere kahve dükkanları açtırdılar, bir kahvenin kırk yıl belası sürermiş bilemedik, şu favorili onkolog, yavuz dizdar, şekerin bir zararı yok dedi, bunu dediğini defalarca duydum, pezevenk, hayvansal gıdanın zararlı, pis bir gıda olduğuna dair belgeseller çektirttiler yine satılmış doktorlara, insanları hayvansal gıdadan uzaklaştırmaya, tiksindirmeye çalıştılar, vejeteryanlığı desteklediler, özendirdiler, eşcinselliği desteklediler, özendirdiler, eşcinselleri ön plana çıkardılar, göz önüne ki saygınlıkları artsın, daha çok yayılsın diye, nerede embesil, aptal varsa onları çıkardılar karşımıza sanatçı diye, maksat çıtayı aşağı indirmek, topluma aptallığın rol modelini oluşturmak, sosyal, kültürel çöküşe iteklemek, kültürel yozlaşmaya önayak olmak, örnek vereyim, çişim geldi, ibo, emrah, ceylan, daha sayayım mı, uçaklarla kafamıza zehir atıyorlar her gün defalarca, yağmurlarımızı çaldılar, susuz günler, açlık, kıtlık kapıda, depremleri haarpla yine onlar yapıyorlar diyorlar, yetti mi, yetiyor mu, yetmedi,

grip aşısı diye aşıyla insanlara alüminyumu zerk ederek insanları alzaymır yaptılar, yetti mi, yetmedi, çocukluk aşılarıyla neler yaptılar onları hiç bilmiyoruz zaten, hastaneler onların oyun alanı olmuş, her geçeni yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı elden geçirmeden bırakmıyorlar, maksat işkence olsun, neymiş 50 yaş üstüne yapılmalıymış, bir senin aklın var zaten, başkasının yok, yok laparoskopi, yok endoskopi, yok bilmem ne kopi, git anan yaptırsın, yaptırmam dersen de bir afra tafra sanki emir erisin rastgele karşına çıkan her doktorun, sen kim oluyorsun da koca doktora hayır diyorsun, yaptırmadım tabi, ha benim buradan anladığım ne, bunca şiddetli bir tepki aldığıma göre bunu her söylediği her söylediğini yerine getirmiş, buna derler sağlık faşizmi, sağlık adı altında yürütülen faşizm.

antibiyotik manyağı ettiler yıllarca hepimizi, sonra da antibiyotik içmeyin, zararlı dediler, güneşe çıkmayın kanser olursunuz dediler, yumurta yemeyin kolesterol yapar dediler, hepimizi birer alışveriş manyağına çevirdiler, aldıkça mutlu olduğumuzu sandık, paranın tapınılacak bir şey olduğunu yerleştirdiler akıllarımıza, son olarak ta evlere hapsettiler bizleri, bizim size izin verdiğimiz kadarıyla yaşayabilirsiniz dediler, istersek sizi aç bile bırakabiliriz dediler, aç, işsiz, ekmeksiz, son bir yılda zenginden fakire dönüşen insan sayısının haddi hesabı yok, geçen yıl bu zamanlar hali vakti yerinde olan çoğu insan artık fakir oldu, ve kimse gıkını çıkarıp neden fakir olduğunun hesabını bile soramaz durumda çünkü canıyla tehdit ediliyor yediden yetmişe herkes, çok mızırdarsan öldürürüz deniyor alttan alta, hatta açıktan,

evlere hapsolduğumuzda paranın aslında yenmeyen bir şey olduğunu daha çok anladık, herkes evdeydi artık, yirmi odalı villada oturan da, bir göze evde olan da, herkes aynı şartlarda, aynı gemideydi artık, neler neler yapmadılar ki bizleri bitirmek, tüketmek için, maymun olduğumuzda yetecek mi acaba, duracaklar mı, asla yetmeyecek, asla durmayacaklar, eğer biz onları durdurmazsak, kaldığı kadarıyla olan yarım akıllarımızla.

bu yazdıklarımdan sonra daha çok anlaşılıyordur sanırım o aşıların neden çinden alındığı, niye kişiye özel olarak hazırlandıkları, isme özel oldukları, kişilerin doğurma, dölleme kapasitelerine göre sınıflandırılmış aşılar, yaşlılar riskli grup yalanının ardına sığınıp evlerin anahtarlarını yaşlılar ile kırıp evlere dalacak ve yaşlılara çok etkisiz aşıları yaparak güven sağlayıp ardından genç yaşlı herkesi aşılayacaklar, yani asıl aşılamayı istedikleri gençlere yaşlılar yoluyla ulaşacak ve aşılayacaklar, yaşlılara da birkaç doz daha alüminyum vermekte bir sakınca görmezler zaten, ne kadar çok deli popülasyonu o kadar iyi onlar için,

eee hazır mısınız yeşil maymun torunlarınızı kucağınızda uyutmaya, hoplatıp zıplatmaya, hazır olsanız iyi olur, biz bu akılla gidersek daha neler olur neler.

bu yazdıklarımın hangisi yalan, abartı, hiçbiri, hepimizin yaşadığı, gõrdüğü şeyler, şeytan bizi ninnilerle kucağında sallamışta bizim haberimiz olmamış, iyi uyumuşuz, buna derler çok derin uyku.

õleceksek eğer õlümümüz Allahın elinden olsun, bu şeytan türevlerinin değil, yani aşıdan değil.

***hala haberleri izleyenleriniz varsa aranızda, ki ben izliyorum, kısa süreli, fox haberi değil star haberi tercih edin çünkü fox haber haberlerden bihaber, taraflı yayın yapıyor, işine gelmeyeni asla yayınlamıyor, dün rusyadaki karışıklık haberi hiç yoktu mesela fox ta, starda, kanal d de vardı ama, çekyadaki maske, aşı karşıtı milletvekilini starda gördüm, foxta yoktu, fox haber amerika, trump olaylarını hep es geçti, fox solcu bir kanal falan değil, sadece küreselci ve kendi çıkarlarını korumak için hükumete sataşıyor, solcu olduğu için falan değil, bize öyleymiş, solcuymuş gibi yutturuyor, halbuki hiç alakası yok, çıkarları neler, bize yapabileceği her tür eziyet, çünkü satanist, çünkü şeytancı, bu hafta yasak elmada siyah, derin V yakalı bir elbise (V onlar için üçgen demek) giyen yıldız ‘kendimi yaşlı ve satan hissettim’ dedi, ne alaka, demek ki çok alaka, açıktan söylüyorlar satanistiz diye işte, her hafta bir satanist öğe oluyor yasak elmada, kitabın sayfası 33 oluyor mesela.

bir noktada karşı duruyor, durabiliyor demek ki hükumet ve onun için işini bitirmek istiyorlar, boşuna değil son zamanlarda sık sık dijital faşizmden bahsedişi, ne kadar sıkıştırılıyorsa artık bilemiyoruz tabi, ama bize bile yansıttığına göre yukarıda kucak güreşi etkili geçiyor olmalı, üzerimizden ne tavizler veriliyor Allah biliyor, aşılar, hastalık, gıdaya ulaşım, insana yapılacak her türden eza onlar için mübah.

*** köylüyü yok edip ülkede tarımı bitirenlerin, şeker pancarı fabrikalarını satıp yerine amerikanın cargill mısır şurubunu getirenlerin, ülkenin her karışını yabancı maden şirketlerine peşkeş çekenlerin, bu milletin anasına saydıranların, bize para yok masalını dinletip yere göğe cami yapanların, en lüksünden, vergilerle her geçen gün biraz daha belimizi bükenlerin, millet corona yüzünden sefaletle boğuşurken çarşı pazar gezip bunda hiçbir sorumlulukları yokmuşçasına insanlara sahte bir biçimde ah ah vah vah diyenlerin, hatta arsızlığı daha ileri boyuta götürüp yoksulluğun olmadığını, işletmelerin kapanmadığını söyleyenlerin, adeta bir pollyanna oyunu oynayanların, yalancı bir harikalar diyarı göstermeye çalışanların, corona cezalarıyla milyarlık cezaları ceplerine indirenlerin, (sadece dün bir kumarhanede 350 bin liralık ceza kesilmiş, star haber, bu sadece bir tanesi kesilen cezaların, corona bahane paracıklar şahane), gökten zehirlenmemize ses etmeyenlerin, aşıyla dünya nüfusunu azaltmalıyız diyenlerin aşısına inanıp aşılanmak ahmaklığın bir numarasıdır, sizce bu güveni hak eden bir halleri kalmış gibi mi görünüyor, maziye bir bakıver, neler neler bıraktık.

corona döneminde avrupa ülkeleri, amerika zarar ederken çin ve türkiye ekonomisi yükselme göstermiş, çin yüzde 2, türkiye yüzde 1.6, çinin nasıl kazandığı belli, e ticaretten, üretimden, aşıdan vs. biz nasıl kazandık acaba, o da belli, vergilerden, cezalardan, yani bu milletin sırtından, sefaletinden, bizim battığımız oranda devlet kazanıyor, paramız yabancıya gitmiyor diyenler elbette vurulsunlar aşıyı, bence bir sakıncası yok, sizde onlara inanıyorsanız gidin aşı olun, bana inanıyorsanız olmayın.

bõylesine kõtū, iğrenç yõnetilen bir millet yok yeryūzūnde, şu an altını olan altınını satarak yaşıyor, yaşayabilmek, aç kalmamak için altınını satıyor, çok yakın zamanda arabalar, evler satılacak, önce yedek, ikinci arabalar, ardından ya birinci arabalar yada evler, evler satılıp kiraya çıkılacak, kiralıkların fiyatları artacak, arabaların evlerin değerleri düşecek ama başımızdaki zat bir şey olmuyormuş gibi davranmaya devam ediyor arsızlığa vurarak, hayat değişiyor bizler için, ve hiç iyiye gitmiyor ve o zat gevrek gevrek gülmeye devam ediyor, güler tabi, vazifesi bu zaten, bizi mahvetmek, onun için orada tutuyorlar onu küreselciler, yoksa saklarlar mı, diğerleri çok mu iyi, hepsi aynı, hepsi birilerinin adamı, adam diye adam yok piyasada bizlerden başkaca.