Press "Enter" to skip to content

Gündem 2o Şubat’15

***Günlerdir bir iki kelime yazayım diyorum, bir türlü elim varmıyor, midem bulandı artık ortalığı saran pis ve ağır kokudan, her geçen gün biraz daha üstümüze siniyor, Osmanlı, saray, külliye, bediüzzaman, cihan devleti, nedir bütün bu laflar, biz nereye gidiyoruz Allah aşkına, 500 yıl geriye mi? Hoşuma gitmiyor bu geriye doğru gidiş, bizden bulacakları yok, Allah?tan bulsunlar inşallah.

***Dün cumhuriyet gazetesi muhabiri Ankara?daki evinde ölü olarak bulundu, intihar ettiği düşünülüyor, geçen hafta bir bilgisayar mühendisi İstanbul?da arabasında ölü bulundu, arabaya ?zehirli gaz? notu yapıştırılmıştı, intihar olduğu düşünülüyor, 1 ay olmadı, Aselsan?da çalışan bir mühendis Ankara?daki evinde ölü olarak bulundu, yine ?zehirli gaz? gibi bir not bırakılmıştı, intihar ettiği düşünülüyor, ölüm ve intiharlar Ankara İstanbul arası kol geziyor, hep üst, kilit, eğitimli, üretken yaştaki isimler, ve erkek, hepsi mi kafayı yemiş, yoksa bizim bu düzeneklere inanacağımızı sanan ölüm şirketi mi kafayı yemiş, birileri fena halde temizlik yapıyor, hemde çaktırmadan.

Bir ara, bundan bir iki yıl önce trafik kazası modası vardı, Ergenekon?dan içerde yatanların çocukları bir bir trafik kazasına kurban gitti, 3 genç, dikkat çektiğini düşünmüş olmalılar ki taktik değiştirdiler, birinin kapısını açtırmaktan daha kolay ne var? Kargocuya kapıyı açmayan var mı? Sonuç olarak ortada suikast yok, ölüm yıl dönümü anmaları yok, yıllarca süren mahkemeler yok, temiz iş!

***Son bir yılda, yani 2014 yılında Türkiye?deki bankalarda 1 milyon lira ve üzeri mevduat hesabı olan kişi sayısı 10 bin artmış, 10 bin yeni zenginimiz olmuş, kim gillerden olduklarını tahmin etmek pek zor değil. Gerçi son duyumlara göre onlar bankaya değil ayakkabı kutularına koyuyorlar ama ne de olsa üzerinden tam bir yıl geçti, ortaya saçılan ayakkabı kutuları onları bankaya yatırmaya ikna etmiş olmalı.

***?Haksızlık yapmamış olmak lazım. Haktan yana olmak lazım. Bu unsurları yaşatırsak bizi top tüfek yıldıramaz. Ama adalette, haksızlık yapmakta veya emaneti ehline vermemekte, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak veya birileri böyle bir tehlikeyi karşımıza getirirse o zaman sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var mı Ak Parti?de? Olabilir. Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz. Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP?ı yıkan budur, DYP?yi yıkan budur. CHP?yi bu halde bırakan budur. Bir tanesi bu. İkincisi de biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50?de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız.?

Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü cırmalar. Davutoğlu yüzü gülen bir insan kimliğiyle çıktı. ?Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim? dememeli.

Ben öyle bir gidiş görüyorum. Davutoğlu çok iyi bir kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış. Bu insanın siyasette şiddet dilini kullanmaması lazım. Şu anda kullanmıyor. ?Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim? derse kitleler üzerinde bir kutuplaşma beni korkutuyor. İnsanlara hükmeden, dayatan bir siyaset dilini kullanmamak lazım. Hele hele hareket edici, küçültücü hiçbir davranışın içinde olmamalıyız.?

Bu sözleri söyleyen kişi Bülent Arınç, başbakan yardımcısı, eski maya ne de olsa, neyin ne olduğunun, gidişatın farkında, ara ara çıkıp böyle doğru sözler söylediği oluyor. Bu lafların hepsi durmadan gürleyen Erdoğan?a elbette. Toplumdaki huzursuzluğun sonuç olarak herkes farkında. Ancak şöyle bir durum da var, batan gemiyi önce fareler terk eder, oğullara iş torpili çarkının içinde olmadığını da ilk o söylemişti, zaten arkası da gelmedi, her fırsatta ?ben temizin ama etrafta kirlilikler olabilir? demeye getiriyor. Bugünün birde yarınları var, tedbirini alıyor, bir şeyler olursa ?ben demiştim? diyip işin içinden sıyrılmayı planlıyor. AKP?nin nimetlerinden istifade etti edeceği kadar, şimdi olabilecek külfetinden sakınmak için tedbir alıyor, Erbakan?ın kuzusu.

***Hani kriptolu telefonla kandille görüşüyorlarmış diyorlar ya, etlerim donup buz kesiyor, sen mehmetçiği operasyona gönder, sonrada kandile haber ver, onun için bir sonuç alınamıyordu demek ki! ?Bunların yatacak yerleri yok? demekten başka, daha kötü bir laf var ise işte AKP?liler o lafa layık, ben yazmayayım, siz yerine oturtun o lafı, kahpeler. Bir onlar yayınlansa ya, görürüm o AKP?ye oy verenleri, seçim üstü nasıl olsa başlar tape yayınlamalar. Bu kadar yazdım, yazıyorum, bunları okuduğu, bildiği halde hala AKP?ye oy vermeyi düşünen varsa onun aklına ne diyeyim artık.

***akp?de m.v. aday talebi çokmuş, onca ayyuka çıkan rezalete rağmen, ya umduklarını bulamazlarsa ne olacak, hepsi ortada kalır, 70 adaylık 3. dönemden dolayı boşalıyormuş, birde hdp?den akpye düşecek olan m.v. sayısına güveniyor olmalılar, haksız sayılmazlar, son genel seçimi %6 ile atlatan bir parti %10 barajını geçerim hesabıyla seçimlere girerse bu açık bir şikedir, neyin karşılığında verilmiş olabileceği ise malum, güneydoğu, AKP Türkiye?nin geri kalan parçasına razı demek ki, hiç olmamasındansa kalan parça ile idare edecekler anlaşılan, bizim fikrimizi soran yok.

***Mustafa Mutlu ve Emin Çölaşan?dan sonra Cüneyt Özdemir de huber köşkü meselesine el attı, iki gündür soruyor Abdullah Gül?e, ?değer miydi hakkınızda böyle konuşulmasına? diye, soru gazete köşesinden değilde tv?den sorulunca hemen ilk gün ?oturuyorsam parasını ödüyorum? cevabı geldi, önceki ödemesi 5 bin liraymış, bir çalışanın maaşını bile karşılamaz. Adam alışmış devlet eliyle ekmek elden, su gölden yaşamaya, hemen öyle bırakıp gitmek kolay mı? Ben olsam ben de gitmem.

***Erdoğan güney Amerika gezisini mahiyetinde 200 kişi ile gerçekleştiriyormuş, bir Osmanlı padişahın da başka türlüsü yakışmaz zaten, 200 kişi eşittir kaç uçak demek acaba, kendi uçağının çok konforlu olduğunu biliyoruz, Amerika çıkartması mübarek, o 200 kişinin hepsinin adlarını biliyor mu acaba, eski c.b. kaç kişi ile gerçekleştiriyorlardı acaba yurt dışı gezilerini, bir bilen olsa da söylese, yaz dostum, bu milletin sırtına, Havana?da ısı 30? iken odasına ısıtıcı istemiş, sarayının doğalgaz faturasının neden öyle yüksek geldiği şimdi anlaşıldı, ısınamıyormuş garibim. Nereye, ne zaman gidilir onun hesabı da yapılıyor demek ki, bu soğuk Ankara’yı neylesin Havana’da 30 ‘ sıcaklık varken!

O “gezinin” bir günlük maliyeti nedir acaba, bir söyleyen olsa da bilsek.

***”Benim esnafım aynı zamanda polistir, asayişi sağlar” demişti bundan 1,2 ay önce Erdoğan, çağrısı meyvelerini vermeye başladı,   Kadıköy’de bir esnaf camına kartopu atarak kırdığı için gazeteci Nuh Köklü’yü öldürmüş, burada o ölümü gerçekleştirenin o esnaf mı yoksa Erdoğan mı olduğu belli değil, esnaf bence sadece tetikçi, onu kiralayan ise Erdoğan, çıksın konuşsun bakalım bu olay hakkında, ne diyecek, bu ülkeyi tırlatma noktasına getiren odur, başka biri değil.

Cüneyt Özdemir bu haberi verirken Erdoğan’ın bu sözünü hatırlatmadı, kendi elbette hatırlıyor, sadece emir kulu.

Özgecan’ın babasının düşünce biçimini çok beğenmiş, öve öve bitiremiyor, hepimiz beğendik gerçi, kendine danışman yapsın, belki kendi hoyrat, kötücül bakış açısına da bir faydası dokunur.

***Özgecan hakkında konuştu, babası hakkında da konuştu, Nuh Köklü hakkında tek laf etmedi, ucunun kendine dokunduğunu, suçlamaları biliyor tabi ki, ve ne söylediğini de!

***Nuh Köklü konusunda konuşmamakta kararlı anlaşılan, o kadar kararlı ki sümeyyeye suikast, fuat avni dalgaları ile konuyu kapatıyor, çıkıp söylesene, “esnafım polistir, kartopu atmış, öldürmüş, iyi etmiş” desene, sıkıyor tabi. İçinden söylediğine eminim, öyle bir kötü ki!

Özgecan’ın gidişi, götürülüşü hakkında niye bir bilgiye, delile sahip değiliz, o hatta hiç mi kamera yoktu, gerçekten o iki kişi sonradan mı geldi, orada neler oldu, neden hiçbir bilgi verilmiyor bizlere? Dağ başı mı Türkiye?

***Eşek adası ve bulamaç adası yunanlılar tarafından işgal edilmiş diyorlar, o bildiğimiz eşek adasıysa, ki odur, paçaları sıvıyarak denizden yürüyerek gitmiştik, 200-300 metre ya var ya yok, o kadar yakın, İzmir’e buyurmaları çok sürmez demek ki!

Öyle yakın bir zamanda da yapılmamış işgal, sanırım 2004’ten beri var, zaten zaman zaman piyasaya sürülüyor bu haber, sonra yine unutuluyor. O adada Yunan askeri varsa, ki sanırım öyle, bu açık bir savaş tehdididir, bizim tayfa görmezden gelmeye çalışarak paçayı, şimdilik, sıyırmaya çalışıyor olmalı.

Bugün, 26 şubat günü, Saygı Öztürk yazmış, 16 adaymış ve 2004’ten beri işgal altındalarmış, ne utanç verici.

***Suriyeli sığınmacılar için harcadığımız para 6 milyar dolar, bunun için alınan yardımsa 300 milyon dolarmış, BM Türkiye temsilcisi açıklamış.

Bu faiz lobisi, faizleri indirmeyen, başkalarına hizmet eden vatan haini merkez bankası meselesini ise Necati Doğru dünkü yazısında açıklamış, m. b. başkanı atanabilir ancak işten alınamazmış, görev süresi bitene dek, nitekim atayan kendileri, onların görüş ve düşüncelerine uygun bir başkan Erdem Başçı, buraya kadar bir sorun yok, peki sorun ne, inşaat lobisindeki maddi tıkanma, faizler yüksek olduğu için zaten maddi olarak tıkanmış olan halk yapılan inşaatları satın almıyor, inşaatçılarda kimi sıkıştıracak, Erdoğan’ı sıkıştırıyor, para kasaları, ayakkabı kutularını dolduranlar inşaatçılar olduğu için Erdoğan da doğal olarak Erdem Başçı’yı sıkıştırıyor. çünkü direkt olarak müdahale etmesi imkansız, Erdem Başçı yasalarla korunuyor ve faiz indiriminin çok daha kötü sonuçlara gebe olacağını ön görüyor, Erdoğan’ın emrini yerine getirmiyor, adamın bu konuda bir bilgisi var elbette, o işin başına geldiğine göre, işin kısa izahı bu, Erdoğan’ın emrini yerine getirmeyenin vay haline, adam oldu vatan haini, Erdoğan haini eşittir vatan haini, eğer ki başkan olursa, istediği şartlarla, o cehaleti ile, yandığımızın resmidir, bizleri kimlere peşkeş çektiğini anlayamayız bile.

Burada asıl mesele ne inşaatçıların hali ne de Erdoğan’ın, Erdem Başçı’nın hali, asıl mesele vatandaşın hali, ipe sapa gelmez politikaları ile insanları bir ev bile alamaz hale getirdiler, millette para yok, eridi, kalmadı, asıl mesele o, millet ev, barktan geçti, karın doyurabilmenin derdine düştü, şimdi yaptıkları evleri ne yapacaklarını da onlar düşünsün bakalım.

O faizler düşerse kredi olarak verilen paraların değeri enflasyon karşısında nasıl korunacak, faizi düşürmek kolay, sen enflasyonu düşürebiliyor musun, onu söyle, inşaatçıların cebine sıcak para girsin de önemli değil, kimin kesesinden çıkacak o paralar, devletin, bankaların, faiz-enflasyon dengesi korunmadığında o aradaki fark kime yansıyacak, belki bir ekonomik krize sebep olacak, o da önemli değil, işte böyle bir zır cahile Türkiye’nin bütün iplerini vermek üzereyiz, bilmem farkında mısınız?

Yeterince açık, net, anlaşılır yazabilmiş miyim, ben beğendim:)))

Tesadüf bu ya, bende dün biraz baktım bu faiz işlerine, oturduğum eve 1500 lira kira ödüyorum, evin değeri 400 bin, bu ev veya o değerdeki herhangi bir ev için 250 bin kredi çeksem, 10 yıl geri ödemeli, ayda 4 bin lira ödemem gerekiyormuş, kirada oturmak çok daha akılcı, “otur oturduğun yerde” dedim kendime, kudurmanın bir alemi yok, yemeyip içmeyip taşa, betona mı para akıtacağım, herkes aynı şekilde düşünüyor olmalı, benim gibi.

Belkide Erdoğan’ın istediği oran cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir faiz indirimi, böyle birşeyin altına siz olsanız imzanızı kor musunuz, Başçı yerden göğe kadar haklı, Erdoğan’ınki cahil cesurluğu, tarih, yasalar Başçı’yı sorgulayacak böyle bir durumda, bir çocuk gibi “Erdoğan indirtti” mi diyecek tarih, yasalar karşısında? O işten sorumlu olacak olan o, Erdoğan değil, bravo Başçı’ya.

Farkında mısınız, kendi fıtratındaki adamlar bile yeri geldiğinde postasını koyuyor Erdoğan’a, o ise kim olduğuna bakmadan hemen siliveriyor defterden, oyuncağını paylaşamayan bir çocuk inatlığında, size akıllıcaymış gibi geliyor mu davranışları, davranış biçimi? Kendi aklına uymayan herkes kötü, kendi dediğini yapan herkes iyi, niye Türk usulü başkanlık istediği belli, padişahım çok yaşa istiyor bizden, herşeyi en iyi bilen bir alimmiş gibi, ama faiz meselesinde de görüldüğü gibi bir kör cahil.

Her sene enflasyon oranı yüzde onun üstünde, maaş artışları yüzde beş, ne oldu, maaşlar ancak geçinilebilir, doyulabilir seviyeye düştü, milletin ev, bark almayı düşünebilecek hali mi kaldı, milletin maaşlarını sıfırlarken dert etmiyordu da çarkın dişlisi bozulunca ucu kendine de dokundu, ne yapalım artık, minareyi çalan kılıfını hazırlar, şimdi bul bir çare bakalım, faizlerle uğraşacağına milletin hakkı olan parayı, maaşları millete geri ver, çark yeniden dönmeye başlar, bu kadar basit, 12 yılda enflasyona bağlı olarak maaşların ne kadar eritildiğini hesaplamak zor değil, yap bir babalık, görelim, öyle kuru kuruya başkan olacağım demekle olmuyor bu işler.

İnsanlar BİM’e mecbur kaldıklarında dert etmiyordu da, çünkü onun da cebine yaradığının hesabını yapıyordu, ev alamadıklarında dert etmeye başladı, bak şu Allah’ın işine, döner dolaştırır, ayağına dolaştırır.

Şaka maka değil, gerçek bir mali krizin göbeğindeyiz anlaşılan! Bunca viyakladığına göre bir iş var.

***Erdoğan’ın MB çıkışları ile ilgili olarak Bülent Arınç “cumhurbaşkanı belki sadece yol göstermekle kalmalı” demiş. Ali Babacan ise “belki sadece tavsiyelerini yapmakla kalmalı, yol göstermekle kalmalı. MB’ye kanunla verilmiş görevler var. Hiçbirimiz hangi görevde olursak olalım MB’ye ve TMSF’ye talimat verecek konumda değiliz” demiş.

Sonunda akp’nin üst kadrosu bile anlamaya başladı Erdoğan’ın ne laf anlamaz bir andavallı olduğunu.

***Artık ilk haber olarak her gün pkk’yı izliyoruz, banko, gerçi orada hdp diyorlar ama doğru olan onların pkk olduğu. Geçenlerde bir pkk kadın milletvekili bir eylemde öcalan posterini savunmuş, pkklı için Cüneyt Özdemir “o da haklı” dedi, değişim rüzgarlarına ayak uydurmak gerek elbette, ne olur ne olmaz, bugünün yarını var, neyse, dünde bir haber vardı, şehit yakınlarına iş veriliyormuş, sormak isterim Cüneyt Özdemir’e, hangisi haklı diye, Nasrettin Hoca gibi cevap vermemesi şartıyla.

 

 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *