Press "Enter" to skip to content

Yaşam; Eşcinsellik Mart’10

Cinselliği yaşamayan var mı? Yok. Cinselliği konuşan var mı? O da yok. Sizce de çelişkili, bir garip değil mi bu durum. Yaşıyoruz ama dile getirmiyoruz. Mutlu birliktelikleri olan karı kocalar bile, başkalarının yanında yan yana olmamaya özen gösteriyorlar, kazara dirsek temasında bulunurlarda yanlış anlaşılır, ayıp olur diye. Buz gibiler birbirlerine. Soğuk ve ilgisiz. Sanırsınız çocuklarını da gerçekten leylekler getirmiş. Birbirinize yakın değilseniz niçin evlisiniz? Yakınsanız neden uzak duruyorsunuz? Bu saçma sapan oyun ne için?
Gizli yasaklarımız var, yazılı olmayan, dile gelmeyen. Kimse kimseye ?bu konuda konuşma? demiyor ama konuşulmaması gerektiği kulaktan kulağa yayılıyor. Bir oto kontrol var bu konuda. Tabi ki mahrem, göz önünde olsun demiyorum ancak yokmuş, hiç yaşanmıyormuş gibi de davranılmasın. Yaşamın özünü görmezden gelerek  yaşamayalım. Varlığını, var oluşunu reddetmek gibi bir şey bu. Allah’ın ve kulun bildiğini kimden saklıyoruz?
Yaşayabiliyorsan, yaşadığın mutluluğu paylaşmaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Paylaşıldıkça çoğalır mutluluklar. Bir tatlı sözün, tatlı bir bakışın, ufak, tatlı bir dokunuşun kime ne zararı olur ki? Erkekliğinden hiçbir şey alıp götürmez bu güzellikler, aksine mutluluğuna mutluluk katar. Kadınına saygılı olmak, sandığının aksine, seni küçültmez, yüceltir. Senin için çırpınan, çabalayan elini öpmek, koklamak seni asla aşağılamaz. Bırak artık bu astığı astık, kestiği kestik tavırları. Onların miadı çoktan doldu. O devir kapandı, kapanmalı. Senin, benim hepimizin mutluluğu için. Çocuklarımız mutluluğumuzu görerek büyüsün. Mutlu olduğumuz için birlikte olduğumuzu bilsin, kendini güvende hissetsin.  Bu, ?Neden suratsızca yaşayıp hala birlikte olduğumuzu?? kendi kendine sormasından yeğdir.
Temeli sevgiye dayalı bir ailenin parçası olduklarını bilerek büyür çocuklarımız. Eğer bunu yansıtabilecek bir ilişkiniz varsa, bu şansa sahipseniz, ben derim ki, maskelemeyin mutluluğunuzu, yansıtın çocuklarınıza, yansıtın ki, devamı gelsin mutluluğunuzun. Mutluluğunuz yeni yeni mutluluklar doğursun. Çocuklarınızın mutluluğunu. İyi örnekler gösterelim çocuklarımıza. Onların iyi örneklere ihtiyacı var. Çocuklarımızın evliliğe olan inancını sarstık, onlara kötü örnekler göstere göstere.
Ayıplar, günahlar gırla gidiyor hala. Karşıt cinslerin birlikte, yan yana, arkadaş olmalarına bile ters gözle bakılıyor. Kınamalar, kötü gözler. Hemcinslerin birlikte vakit geçirmesinde ise hiçbir sakınca görülmüyor. Kız kıza, erkek erkeğe yaşanabiliyor arkadaşlıklar, çocuklarımızı, daha çok kızlarımızı erkek denen o kötücül güruhtan korumak adına. Kız arkadaşı ortadan kaldırdığınızda, bu erkek erkeğe arkadaşlıklar bir sürprizle sonuçlanmadıkça bir sorun yok.
Bir gün, bir de bakıyorsunuz, kızınız bir kız arkadaş seçmiş, kendine cinsel eş olarak, oğlunuzsa bir erkek arkadaş. Yaşanması, kabul görmesi gereken cinsellik yasaklandıkça, önlerinde iyi örnekler görmedikçe, çarpık ilişkileri meşrulaştırıyoruz bizler, farkında olmadan. Her geçen gün bu çarpık ilişkilerin sayısının artmadığını, daha çok  kabul görmediklerini kim söyleyebilir? Sağımız, solumuz onlarla dolmaya başladı. Çirkin, hoş olmayan ilişkilerle, kapalı kapılar ardında.
Zeki ya da Bülent adını koyan kaldı mı çocuğuna? Zeki ve Bülent ismi tarihe karıştı. Adı bile benzemesin diye. Kim, hangi anne-baba ister çocuğunun yanlış cinsel tercih yapmasını.
Cinselliğini pazarlayan, kadın olduğunda aşağılanıyor, hor görülüyor, en alt tabakanın da altında muamelesi yapılıyor, adı travesti olduğunda kabul görüyor, hoş görülüyor. Buyurun sahnelerin baş köşesine! Tam tersi olması gerekirken. Eğer bu işin pazarlanması söz konusuysa, (bu ayrı bir tartışma konusu, es geçiyorum) doğal ve güzel olanı tabii ki bu işi iş olarak bir kadının yapıyor olması. Ama asıl kafamı karıştıran, travestilerin beslendikleri alan. Bunca yıldır varlıklarını sürdürebildiklerine göre bu alan oldukça geniş olmalı. Asıl vahşet bu. İçimizde adam diye yaşıyorlar travestileri besleyenler. Ne yazık ki kocalarımız! 
Televizyonu her açtığınızda bir ?oğlancık? var karşınızda. İğrenç yaşamları özendirilmeye çalışılıyor, abartılarak vurgulanıyor ne oldukları iyice anlaşılsın diye, sakınılmadan, çekinilmeden. Ballandıra, ballandıra gösteriliyor bu oğlancıklar, çok matahmış, hayatımızda renkmiş gibi. Hele Amerikan filmleri. Kadın erkek ilişkisiyle eşdeğer tutuyor sapık ilişkileri. Farklı ve özenilir oldukları iddiasındalar, duruş ve tavırlarıyla. Mide bulandırıcı. Aklım almıyor böyle bir ilişkiyi. Bizlere de aşılamaya çalışıyorlar iğrençliklerini. Biz yemeyiz ama küçücük, saf çocuklarımız bu yemi kolaylıkla yutabilirler. Oğlunuzun bir kız arkadaşını hamile bırakması mı kötü, kendine sevgili olarak bir erkek arkadaş seçmiş olması mı? Kızınızın evlilik dışı hamile kalmış olmasını mı yoksa eş olarak bir kız arkadaşını seçmiş olmasını mı tercih ederdiniz? Hangisi sizi daha çok utandırır?
Kızı böyle bir tercih yaptığı için, gözyaşları dinmeyen bir anne hatırlıyorum, geçmişten. Kimse bilemez, tahmin bile edemezdi, o bebek gibi kızın, kendine cinsel eş olarak bir kız arkadaşını seçtiğini. Görsen, nereden anlayacaksın, kız arkadaşı mı, sevgilisi mi? Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ben de bilemezdim, eğer beni çok yakın hissetmeselerdi, annesi söylemeseydi. Kimin aklına gelir ki? Kim bilir sayıları ne kadar etrafımızda? Bırakalım çocuklarımız birlikte büyüsün, karşı cinsi tanısın, karşı cinsten hoşlansın. Kendi sınırlarını, kurallarını korumayı öğretelim onlara. Bu yetecektir. Kötü sürprizlerle karşılaşmamak için çocuklarımızı bir nebze olsun özgür bırakalım, iş işten geçmeden!
Ocak’12
İzlediğim her dizide, her filmde araya bir İ. sıkıştırma modasından içim kalktı artık. Varlarsa eğer bırakın kendileri için, kendi içlerinde yaşasınlar. Her dizide, her filmde görmek zorunda mıyız bu ve bu gibi tipleri. Yeterince burnumuzun dibindeler zaten. Her gün program yapanlar bile var artık onlardan. Ben izlemem; heveslisi olan izlesin. Midem kaldırmıyor; hepsi bu. Görmek bile istemiyorum. Gerçeklerini yeterince görüyoruz zaten; birde sanallarıyla mı uğraşalım? Benim gibi hisseden yok mu acaba? Cidden merak ediyorum.
Adam adam gibi çıksın o televizyona, kadın ise kadın gibi.  Değilse de bu kadar aleni göstermesin kendini. Kültürümüzde, çevremizde ne kadar yeri var onların. Niye sayısı olduğundan çok gösterilmeye çalışılıyor ki! Aklı ermeyen yeni yetmelerin öyle olmaya meyletmesini sağlamak için mi? Komediyi çeşitlendirmek adına konduğu açık. Ama onlar hayatımızda bir renk, bir farklılık, bir hoşluk değil utanç manzaraları. Hak ettikleri kadar değer ve yer verelim lütfen. Yabancı filmler zaten yeterince dayatıyor bu gibi tipleri gözümüze gözümüze. Lezbiyen, gay ilişkileri anlatan, işleyen, içinde bu tür ilişki barındıran hiçbir filmi izlemiyorum, yanlışlıkla açtıysam da derhal kapatıyorum.
Hiç değilse biz örtelim bu ayıbın üstünü ki daha fazla çocuğun kafasının karışmasına sebep olmayalım. Serseri olsun, manyak olsun medyadaki tipler ama İ. olmasın lütfen.
Ben onları televizyon dışında bir yerde görmüyorum şükürler olsun ki! Görmekte istemem. Televizyonların, filmlerin dayattığı kadar çok değiller yani. Cinsel tercihleri farklıysa bunu kendi özelinde yaşasınlar. Herkesin çoluk çocuk aile boyu izlediği bir dizide erkeğin erkeğe sarkıntılık ettiği görüntünün nesi hoş? Bu size hoş gelen bir görüntü mü? Bana hiç öyle gelmiyor; aksine midemi bulandırıyor.
O televizyonu 3-5 yaşında çocuklar izliyor. Ne bulsa izliyorlar; bizimle izliyorlar; bizden ayrı izliyorlar. Her an her izlediklerini denetlememiz mümkün değil. Yanı başında bile olsanız ?hadi kalk oğlum, kalk kızım, izleme, bunlar sana uygun değil? deme hakkına bile sahip olamadığınız veya televizyonu kapatamadığınız bir iletişim biçiminde yaşıyoruz artık. Öyle olunca bu denetimin en başından yapılması gerek. Onların, çocukların o küçücük kafalarını karıştırmaya; akıllarını bulandırmaya kimsenin hakkı yok. Bu işi alenileştirip, daha çok göz önüne çıkarıp çoğalmalarına; yeni neslin meyletmesine sebep olmak vicdansızlıktır.
Rock Hudson ömrü boyunca gay olarak yaşadı ama kimse bilmedi onun gay olduğunu. Ölmeye yakın öğrenildi. Sinema salonlarını dolduran, onun için gözyaşı döken kadınlar aldatılmış gibi hissetti onun gay olduğu açıklanınca. Ömrü boyunca yakışıklı erkek sevgiliyi oynadı. Gay olduğu bilinseydi eğer o denli iş yapabilir; kadınların gönlünde taht kurabilir miydi? Elton John; bir erkekle evlendi; görüntüsünde gay olduğunu hatırlatacak bir ibare var mı? Yok. Kravatlı; gömlekli; adam gibi adam. Nonoş tipinde olsa kaç kişi hayran olmaya devam eder ona? Ellen De Generes; cinsel tercihi farklı diye saçlarını kazıtmıyor; makyajlı ve güzel bir kadın olarak çıkıyor ekran karşısına. Oprah Winfrey; devamlı çift cinsiyeti yaşayanlarla ilgili programlar yapıyor. Çok samimi olduğu; yakın arkadaşı Gayle King ile aşk yaşadığı iddia edildiğinde ağlayarak ?lezbiyen değilim? diye reddediyor. Diyelim ki öyle; erkek tavrı ve giysileriyle mi dolaşıyor Oprah Winfrey.
Sözde sıkı Müslüman?ız ama gördüğünüz gibi Hıristiyanlar bile bizden daha saygılı din ve toplum kurallarına. Ayrıca hangi dinde, toplumda yeri var kendi cinsiyetiyle birlikte olmanın. Allah bizi iki cins yaratmış; üç, dört cins değil. ?Türevleriniz, üçüncü, dördüncü çeşitleriniz bunlardır? denmemiş hiçbir kutsal kitapta.
Önce saçları fönlü, makyajlı, ojeli Zeki Müren endamını gösterdi televizyonlarda, sinemalarda. Ardından Bülent Ersoy. Hadi o tamamen kadın olmayı seçti, kadın görüntüsünde. Şimdi Fatih Ürek ve diğerleri. Hepsi kadınsı bir tavırda sürdürüyor çizgisini. Alenen, açık pazar. Bir Allah?ın kulu çıkıp ta demedi, demiyor ?sen ne yapıyorsun, gelecek nesle neden kötü örnek oluyorsun? diye. Bir kafası karışık adam binlerce kafası karışık adama dönüşüyor zaman içinde.
Fatih Ürek?in görüntüsü sizce çok mu hoş? 3 yaşındaki bir çocuk nasıl algılar onu? Nasıl anlamlandırır? Çocuklarına; oğullarına Zeki, Bülent ismini veren var mı? Artık Fatih ismi de koyulmayacak çocuklara. Kimse çocuğu, oğlu öyle olsun istemiyor, istemez. Haksızlar mı sizce? Size göre haksızsalar siz istiyorsunuz diye koysunlar mı bu isimleri çocuklarına? Koyarlar mı sizce?
Oğlum küçükken Bülent Ersoy?un her televizyona çıkışında ağlar, yaygarayı basardı. Kapatmak zorunda kalırdım. Kapanana dek susmazdı. Başka hiç kimse için yapmadı bunu. Bir nedeni olmalı değil mi? Durup durduk yere bir çocuk birinden neden korksun? Çocuk aklında bir yere konumlandıramamış olmalı onu. Bu dediğim 16-17 yıl önceydi.
Bir yanlış örnek; bir Zeki Müren; bir sürü Zeki Müren doğurdu. Zeki Müren?den doğanlarsa diğerlerinin, sonrakilerin doğumuna sebep oldu. Taaa en başından, o zamandan engellenmiş olsaydı eğer bu görüntü belki de o insanlar bu acılarla, sancılarla yaşamak zorunda kalmayacaklardı. Bu yanlışta medyanın payının ne kadar büyük olduğu aşikâr. Yanlış örnekleri göz önünden kaldırmamız gerek. Onlar hayatımızda bir hoşluk, farklı bir güzellik değil. Böyle yutturulmamalı. Kimseye böyle bir hayatı ballandırmaya, hayatını mahvetmeye hakkımız yok.
Bunun; gay veya lezbiyen olmanın bir hastalık olduğu düşüncesinde olanlar var. Ben pek katılmıyorum bu düşünceye. Bunun bedensel bir rahatsızlıktan çok ruhsal bir boşluk, başıboşluk, sevgisizlik ve çözümsüzlük ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Bütün bunlara, yalnızlığa, yalnız bırakılmaya karşı alınan bir tavır, bir protesto biçimi bana göre. Yanlışın içinden doğan bir yanlış. Bu yazdıklarımdan onlara tepkili olduğum; karşı olduğum çıkarılmasın lütfen. Onların yardıma muhtaç oldukları bir dönemde yalnız bırakıldıkları, yalnız kaldıkları için bu yola meylettiklerini biliyorum ve insani kişiliklerine saygım sonsuz.
İki oğul ve kız çocuğu annesiyim. Zaman zaman aklımdan geçmedi değil bu tip bir olasılık. Ne zaman rast gelsek filmlerde; televizyonda bunun kötü bir şey olduğunu akıllarına yer ettirecek biçimde konuştum veya ima ettim. Gayriihtiyarî. Benim gibi duyan, düşünen anne babalar vardır tahminimce. Bu tehdit hepimiz için saklı bir yerlerde. Ben bu tehdidi atlattım gibi görünüyor çocuklarım için; şükürler olsun. Torunlarımın akıbetinin ne olacağı konusunda bir fikrim ve garantim yok ne yazık ki!
Bana göre bir anne baba için çocuğundan böylesi bir sonuç almak en büyük utanç vesilesi. Dikkat edin; çocuk için demiyorum, anne baba için. Çocuğunuz hasta olsa hasta dersiniz, deli olsa deli dersiniz, aptal olsa aptal dersiniz ama hangi ana babanın dili varır; ?oğlum gay, kızım lezbiyen? demeye?
Ben bu konudaki düşüncemi açıkça ortaya koymak istedim. Kimse kanayan bir yaraya parmak basmak istemiyor. Herkes ? bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın? modunda. Herkes sadece bu konuda değil; tepki toplayabilecek her konuda konuşmamayı, tartışmamayı tercih ediyor. Ya bir gün sizinde kapınıza gelip dayanırsa? Ne yapacaksınız o zaman?
Geleceğimize; gelecek nesillere bu kadarını borçluyuz sanırım. Göründüğü kadarıyla bu konuda aldığımızdan daha temiz bir dünya bırakamayacağız gelecek nesillere. Hiç değilse bu kadarını yapalım; düşünelim, tartışalım ?ne yapabiliriz, ne yapmalıyız? diye! Bir ortak akılla.
Kaç delikanlının, yeniyetmenin, toyun Bülent Ersoy?dan canı yandı; adı, kişiliği, geleceği lekelendi. O lekeyle yaşayacaklar. Zaten kanal kanal dile getiriyorlar acılarını, sancılarını.
Dilerim ki etrafımızda bu gibi insanların sayısı azalsın, hepimiz normal ilişkiler içinde hayatlarımızı sürdürelim. Gelecek nesillerimiz daha az çeksin bu acı ve sancıları. Ve hepimiz azalmaları için el birliği edelim. Hep birlikte üstelik.
Temiz televizyon; temiz toplum. Yeterince ?şeye? battık zaten. Bir ucundan toparlayalım hiç değilse.
Sonuç olarak asıl anlatmak istediğim şey ne kadar göz önünde bulundurmazsak o kadar azalmalarını sağlayacağımız düşüncesindeyim. Ve bunun için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz.
*Homoseksüellik bütün toplumlarda var. Toplumların çöküş dönemlerinde. Osmanlının son döneminde medreselerde homoseksüellik çok yaygın. İran, Roma imparatorluğu. Sezar?a varana dek. Bir hastalık olduğu, iğrençlik olduğu, insan tabiatına aykırı olduğu yazıyor Kuran?da homoseksüellik için. Ama bir ceza düzenlenmiyor. Hazreti Lut?un homoseksüellikle savaşmak için gönderildiği söylenir. (Kaynak; Yaşar Nuri Öztürk; Saba Tümer?le bugün programı; 20 Ocak?12 dakika 13-14)
Nisan?12
Kadın söz konusu olduğunda, başörtüsü, evinde otur, sesini çıkarma, namazını kıl, çocuğuna bak, vur kafasına, al ekmeğini; eş cinseller söz konusu olduğunda bir hoşgörü havası; anlayış silsilesi. Kıçını sallasın gezsin. ?onlar ne kadar iyi insanlar?; ?onlar neler çekiyorlar biliyor musun?? Bilemiyorum tabi; nereden bileyim; Allah uzak tutsun;))) Avrupai bir tarz! Dindarlık, Müslümanlık, tutuculuk yok bir yerlerde; yok oluyor. Nedendir acaba? Karılarından sıkılınca ara sıra onların yanına uğradıklarından olmasın sakın!
?Türkiye bunları (eş cinselleri) kaldıracak seviyeye gelmemiş? dendi geçenlerde dizinin birinde; Türkiye?de kadın meselesi ve hakları; çocuk meselesi ve hakları bitmiş iş ?.lere mi gelmiş? Evet, Türkiye o seviyeye gelmedi ve gelmeyecek; sizin adınıza üzgünüm. Siz iyisi mi Avrupa?ya; Amerika?ya taşının; orada yapın dizilerinizi; kim izleyecekse! Sizin sandığınız gibi Türkiye?nin tek derdi o olsaydı da tartışılsaydı keşke eğrisi doğrusu. Eşcinselliğin değil Türkiye?de Kuran?da bile yeri olmadığını hatırlatmamda bir mahsur yoktur sanırım. Cümleye şöyle bir çevrimde bulunsam nasıl olur? ?Kuran bunları (eş cinselleri) kaldıracak seviyeye gelmemiş? desem siz bu cümleyi hoş görür müsünüz? Biz bunları; bu yanlış yaşamları, yaşam biçimlerini kaldıracak seviyeye gelmeyeceğiz; siz eğer çok istiyorsanız bunları kaldıran yerlere gidin.
***Dr. Öz’de izledim; artık Amerika’da eşcinseller için düzeltici tedavi adı altında bir tedavi uygulanıyormuş; yeniden normal cinselliklerine dönebilmeleri için; baktılar bu işin bşka yolu ve sonu yok; bir yerde dur demeleri gerekiyor; ilk adımı atmışlar; bu da bir şey elbette; eşcinsel filmlerinin övgülerinden düzeltici tedavi aşamasına geçmiş Amerika; hiç olumsuz değil ve bütün dünyada yapılması, uygulanması gereken bu; onları olduğu gibi kucaklayıp bağrımıza basarak yanlışın sayısını arttırmak yerine düzeltmeye gitmek.
***Ocak’14; 
Rusya?da 2013?te reşit olmayanlar arasında eşcinsellik propagandası yasaklanmış. Kremlin ?ayrımcılık yaplmadığını? ve hedefin ?çocukları korumak? olduğunu savunmuş. Yapılan bir araştırmaya göre Rusların yüzde 51’i eşcinsellerle aynı yeri paylaşmak istemiyor; onların komşusu veya iş arkadaşı olmak istemiyormuş. Haziran’13’te getirilen bir yasa ile çocuklar arasında eşcinselliği özendiren vatandaşlara 4-5 bin ruble, yetkili kişilere 40-50 bin ruble, tüzel kişilere ise bir milyon rubleye kadar para cezası uygulanacak. Eşcinsellik propagandası medya yoluyla yapılıyorsa, suçu işleyen kişiye 40-50 bin ruble, buna müsaade eden görevliye ise 100-200 bin ruble ceza kesilecek. Eşcinsellik propagandasının yer aldığı basın kuruluşuna ise bir milyon rubleye kadar para ve 90 güne kadar kapatma cezası verilecekmiş.?Geleneksel olmayan ilişkilerin propagandası?nı yapmayı yasaklayan düzenlemeye göre, geylerin haklarını savunan etkinlikler düzenlemek, geylerin heteroseksüellerle eşit haklara sahip olduğunu söylemek suç sayılacak. Düzenleme gereği eşcinsellik propagandası yapan şahıslara 15 güne kadar hapis cezası da uygulanabilecek. 
Haber şöyle; “Eşcinsellik pedofiliden farksız” diyen Putin açıklamasında ayrıca ülkede doğum oranının artması için Rusya?nın kendisini homoseksüellikten arındırması gerektiğini belirtti. Çıkarılan yasanın eşcinsellik ve pedofili propagandasını engellemek amaçlı olduğunu da kaydeden Putin, eşcinsellerde çocuk istismarı oranının daha yüksek olduğunu açıkladı.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *