Press "Enter" to skip to content

Gündem 2dd Mart’14

***Gezi olayları sırasında gaz fişeği ile yaralanan Berkin Elvan büyük bir kalabalıkla toprağa verildi; tam o esnada Egemen Bağış bir tweet atmış; ?Terörün bitmesinden ve kardeşliğimizden rahatsız olup çözüm sürecini hedef alan nekrofillere (ölü sevicilere) de gereken cevabı milletimiz 30 Mart?ta verecek.?; bunlar inanılmaz ötesi aşağılık; 14 yaşındaki bir çocuğun ölümüne bile kara çalacak kadar. O kalabalık gözlerini nasıl korkutmuş ki bu lafı söyleyebiliyor; anlayın işte.
Az kaldı; 30 marta; hep birlikte göreceğiz inşallah; ak mı kara mı; cenazeye katılanların 100 binler; milyonlar olduğu söyleniyor; evlerden destek verenler; tencere tava çalanlar; arabalarında korna basalar da cabası; Cumhuriyet ?destanı halk yazdı? diye başlık atmış; 4 km yol 4 saatte yürünmüş; ok meydanından Feriköy mezarlığına kadar; bütün yolu kaplayan insan ordusunun geçişi yarım saatte tamamlanamamıştı spikerin söylediğine göre; ?yarım saattir buradayım ve sonu gelmedi? diyordu spiker; bu sadece İstanbul; Türkiye bile değil; ve gazlanmayı, her türlü şiddeti göze alarak yola çıkanların sayısı bu; ya gitmek isteyip te gitmeyenler; gidemeyenler, yüreği ile orada olanlarda dahil edilse o diğer %51?i nereden bulduğunu iyi hesap etmek lazım; rüzgar eken fırtına biçer; nefret duyana nefret duyulur; işin aritmetiği bu; çok basit bir aritmetik üstelik. Kindar ve dindar bir gençlik isterken neler çıktı karşına; bak şu işe. 
Cenaze dışındaki manzaralar yine her zamanki gibi; ortalık gazdan görülmüyor; şiddetin her türlüsü; her yerde huzursuzluk; her yerde endişe; bugün bende nasibimi aldım gazdan; uzaktan da olsa; nasıl yakıyor insanın burnunun içini; gözlerini; yakınında olmayı düşünemiyorum bile. Kızımın burnu ve gözleri benden ve diğer büyüklerden 3-5 dakika önce yanmaya başladı; çocuk bünyesi çok daha hassas. Kızılay?da işi olanlar var; yaşayan yaşlılar var, dershaneler var; o dershanelerde ders gören çocuklar var; hastalar var; kaçamayacak durumda olanlar var. Cenazeden bir gün önceki olaylarda dershaneler boşaltılıp evlere gönderildi çocuklar; nasıl, ne şekilde geldiklerini onlar biliyor; o çocukların ciğerlerine o gazı doldurmaya kimin ne hakkı var; Hitler insanları gaz odalarında öldürmüştü; hatırlıyor musunuz; o esnada Kızılay açık hava gaz odasına dönüşüyor. 
Aydın Doğan tapelerinden beri en ayrıntılı görüntüler kanal D?de; vahşetin her türlüsü göz önünde; sansürsüz; gözaltına alınanların hepsi ?adım Berkin Elvan? diye bağırdılar; polisin bir diğer polise ?vur, vur, gözünden vur? diyor; canlı yayın esnasında ?arbede yaşandı? diyen spikere bir genç ?arbede yaşanmadı; polis halkına saldırıyor; niye yalan söylüyorsunuz? diye müdahale etti; yayın kesildi; gözaltına alınan bir adam polislere ?hırsızlara bekçilik ediyorsunuz? dedi; kimsenin ürkmek, korkmak, duraklamak gibi bir niyeti yok artık; herkesin boğazına kadar gelmiş durumda Tayyip; artık ya gidecek, ya gidecek; başka bir çözümü kalmadı bunun; ya da iç savaş çıkacak; bir tayyip için. Hey gidi günler hey; ılımlı islam diye diye geldikleri yere bakın; zulümlü islam; hırsız islam; talancı islam; ve elbette deli başı tayyip.
***Tapelerin önünü kesemeyen Erdoğan sesinin telif haklarını alarak buna engel olacakmış;)))  Sesinin telif haklarının alınmasının ardından Erdoğan?ın sesinin olduğu hiçbir tape ve video kullanılamayacakmış; adam haklı; bir şekilde durdurmak lazım bunu; çalmak, çırpmaktan vazgeçemeyeceğine göre işin en kestirme yolu bu. 
***Yılmaz Özdil şöyle demiş bugün; 
Unutulmazlar kabristanıdır Feriköy. 
Berkin de unutulmayacak, asla.
Sana gelince usta?
Hatırlanmak bile istenmeyeceksin.
Yatacak yerin yok, bilesin.
Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında
***Cenazeden sonra Allah Allah diye tekbir getirenlerden biri vurulmuş; Burak Can Karamanoğlu; babası şöyle diyor; ?15 yaşındaki bir çocuğun, ?Bir ekmek alıp veriyor? hesabını katarak, bunu ileri sürerek, ülkenin altını üstüne getirmenin bir anlamı yok. 15 yaşındaki bir çocuk mu Türkiye?yi kurtarıyordu, ölmeseydi? Onu ileri sürerek bu hadiseleri yapıyorlar. Okmeydanı?nda kırmadıkları dükkan, yer kalmadı. Yaktılar, yıktılar her tarafı. Bir polis önüne çıkıp da ?nereye gidiyorsun?? demedi. Herkesin evladı var. Benim canım yanıyor. Yazık günah bu millete, bu çocuklara yazık. Bütün gençlere yazık. Sağduyu? Hep bir ve beraber olacağız. Bu ülkeyi kimseye böldürmeyeceğiz. Kimseye de yar etmeyeceğiz. Biz Türküz, Müslümanız. Bu ülkeyi Türkiye?den, Türk?ten başkası idare edemez. Almanı, ABD?lisi gelip burayı idare edemez?;
Bizde ölünün arkasından kötü konuşulmaz; adettir; her ne kadar birileri nekrofili çamuru bile sıçratsa da bu böyle; ancak babanın dediği şey ilginç; acılı bir baba olması gerekirken Berkin için ?ölmeseydi? diyebilmesi ilginç; bu durumda bana da ?babasına bak; oğlunu gör? deme hakkı düşüyor. O zaman onun oğlu da ölmeseydi; ne işi vardı o kargaşanın içinde!
***Beşir Atalay, ?Bazı gazeteci arkadaşlar ses kayıtlarının içeriğiyle ilgileniyor. İçerik hiç önemli değil? demiş!!! Pamuk eller cepte kalsın yani. Ses kayıtlarının içeriği önemli değilse nesi önemli; dım, tıs, dım, tıs kısmı mı var; varsa tabi o çok daha önemli;))) Bunların yukarıdan aşağı demek ki hepsi hırsız; hani bekliyorum; belki biri çıkarda ?ben hırsız değilim? der diye; bu açıklama ile Beşir Atalay?ın böyle bir olasılığı olmadığı anlaşıldı; belki Bülent Arınç, Hüseyin Çelik; bir umut!! Gerçi diyecek olsalar şimdiye dek demeleri gerekirdi; demediklerine göre onlarda hırsız. Kırk haramiler çetesi. Bu sayıda hırsızı bir araya toplamak ta ayrı bir mesele; hırsız başının hakkını da vermek gerek; helal olsun valla; iyi iş çıkarmış!! 
Montaj dedi geçti; oğluyla olan tapeler için; yüzüne işeniyor; yağmur yağdı deyip geçiyor; oysa her şey ayan beyan ortada; apaçık; rüşveti kimin aldığı, kimin almadığına varana kadar; bu arada Hopa?nın niye Erdoğan?a geçit vermediği bir kez daha anlaşılmış oldu Hopalı Teoman?ın rüşveti reddi ile; insanın hası oradan çıkıyor demek ki! Hal böyleyken bütün bir milletin yüzüne bakacak; gözlerinin içine baka baka yalan söyleyecek kadar ahlaksız; ve o bu ülkenin başbakanı; o zaman; 17 aralıkta evden topladığı paraları uzak doğu gezisi uydurarak kendi gittiği uçakla Malezya?ya aktardığı; Malezya?dan barınma hakkı istediği söyleniyor; Sezgin Tanrıkulu soru önergesi vermişti meclise bu başlıklar hakkında; 7 mart günü; 10 gün önce; şimdi yeni bir konuyu taşımış meclise; oy karşılığı insanlara 300 tl dağıtıldığı; yaparlar; yapmadıkları ahlaksızlık değil. 300 tl karşılığında satılan bir vatan; önce o insanları o 300 tl?ye muhtaç olacak duruma getir; sonra o 300 tl ile bütün benliğini; vatan sevgisini; her şeyini al!!!! 
***Türk Tabipler Birliği (TTB) bugün; 15 mart günü; bir basın duyurusu yayınlamış; ?Bizler hekimiz. İnsanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan?ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkâlâde endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.?
Duygu durumundan endişeliymişler; bence aklından endişe etseler daha yerinde olur.
***Amerika?nın eski Türkiye büyükelçilerinin hazırladığı son Türkiye raporu şöyleymiş; ?Erdoğan, son iki yılını eski rakibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül?ün pozisyonunu zayıflatmaya harcadı. Türkiye?yi büyüyen bir ekonomiden, kırılgan bir ekonomiye dönüştürdü. Türkiye?nin eski imajını lekeledi. O zamandan beri Erdoğan, seçilmiş bir sultan veya İslami Franco??.Erdoğan?ın yönetimde kalma anlayışı, baskıcı ve otoriter bir model.  Güce daha fazla asıldıkça, tutunduğu şey o kadar çabuk elinden kayacak. Erdoğan neticede dışarıda kalacak. Önemli soru ise bu süreçte Türkiye?ye ne kadar zarar verecek??.Karşı karşıya kaldığı güçlükler göz önüne alındığında Erdoğan, gücünü ve siyasi kariyerini ancak başbakan olarak sürdürebilir. Bu hesap, sadece 30 Mart?tan çıkacak çok güçlü bir gösterge ile değişebilir?..Erdoğan da darbe aldığının farkında. 2011?deki gibi yüzde 50 oy alamaz. CHP?nin yüzde 30?un üstünde, AKP?nin de yüzde 40?ın altında oy alması halinde ise oyuncular değişebilir??Mustafa Sarıgül?ün İstanbul?da Kadir Topbaş?ı yenme ihtimalinin abartılmaması gerekir. Ankara için ise CHP?nin şansı var??Türkiye?nin şu an içinde bulunduğu durum ABD için endişe kaynağı. Erdoğan kontrolünde, daha otoriter ve İslamcı bir Türkiye, ABD için daha az güvenilir ve daha az istikrarlı bir müttefik olacaktır. Erdoğan yönetimde daha uzun kaldıkça, kırılgan olan Türk-Amerikan ittifakı için risk büyüyecektir??Bunun da ötesinde, Erdoğan yönetimindeki Türkiye veya genel olarak otoriter bir Türkiye, ABD?nin istikrarlı bir müttefiği olamaz. Türkiye problem haline geliyor: Türkiye daha çok iç kavgalarla uğraşacak. Enerjisini yapıcı dış politikaya yoğunlaştıramayacak. Amerikalı karar vericiler için Türkiye, zorlu bir ortamı istikrara kavuşturacak bir müttefik olmaktan çok, kendisi bir problem haline gelecek.?
Şu elin Amerikalısının anladığını birde bizim millet anlamış olsaydı ne iyi olurdu!!!
***Dünkü haberlerde akp?nin İzmir mitingindeki kalabalığı görünce dilim, damağım tutuldu; facebooka bakınca anladım ki taşımalı mitingmiş; bütün Türkiye?den İzmir?e insan taşımışlar; neyse; içim ferahladı; sorun yokmuş;)))
***30-40 senedir bu ülkede aklı ve yazarlığı ile tanınan birçok isim sayabilirim AKP?ye karşı olan; bilim adamı, gazeteci vs; hepsinin topyekun akp?ye karşı oluşunun hiç mi anlamı yok? Mümtaz Soysal, Cüneyt Arcayürek, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Mehmet Tezkan ve niceleri; hepsi saygın; Atatürkçülüğü ile bilinen aydın insanlar; bu insanların hepsi birlikte aklını mı yitirmişte akp?ye karşı birleşmiş gibi görünüyorlar? Ne problemleri var akp ile? Çünkü AKLIN YOLU BİR. Akp?nin kaç yandaşı var bu niteliklere haiz olan; Atatürkçü olmazlar zatende; hiç değilse saygın olan; HİÇ; taraftarları; savunucuları olsa olsa son 10 yılın ürünü; adı, sanı belli olmayan sıradan zekalı, sıradan kişiler. RTE?yi savunmayı bile doğru dürüst beceremiyorlar; gerçi savunulacak bir yanı da yok ya; neyse; görüyoruz işte; adlarını saymaya bile gerek yok; zaten akilleri aklımıza getirmek yeterli.
Görünen köy kılavuz istemez gerçi ama öyle bir akıl yitiminin içinde yaşıyoruz ki şu an her şey için bir kılavuza ihtiyacımız var gibi; ben dahil hepimizin. Aklımızla alay ede ede aklımızı başımızdan aldı akılsızlar gurubu; bir adama 40 gün deli dersen deli olduğuna inanırmış; bizimki o hesap oldu; bugün Bekir Bozdağ tutturmuş; ?biri sana bir suç attı diye sen onun öyle olmadığını ispatlamak zorunda mısın? diyor; tapelerle ilgili olarak; Allah?ım sen aklımı koru; ya onlar deli ya biz; ya da bizi deli etmenin peşindeler. İspatlamazsan o suçla yaşamaya devam edersin; o suç senindir artık; ortak akıl bunu gerektirir; onlarınki başka tarzda çalışan bir akıl!
Atatürkçü olmayan bir insanın; Atatürkçü olmaktan öte Atatürk düşmanı olan bir insanın Atatürk?ün kurduğu bir cumhuriyetin yönetiminde işi ne? Bunu sorun kendinize ve cevabını verin; verebiliyorsanız!
O saydığım gazetecilerin hepsinin birlikte karşı olduğu tek isim olmayı başarmış bir isim RTE; bu kadar hemfikir olmaları görülmüş şey değil; tek bir kişiye karşı. Onca zamandır tanıyıp bildiğimiz; güvendiğimiz bu insanları ve akıllarını katlayıp, bir köşeye koyup ne idiğü belirsiz olanın peşinden mi gitmeliyiz; bu mudur bizden beklenen? Ortak akılın akılsız dediğine karşı çıkarak ona akıllı mı demeliyiz? Aslına bakılırsa ne idiğü belirsizde denemez pek onun için; DGM?de yargılanıp ?halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği? gerekçesiyle suçu sabit görülüp 4 hapis yattığı düşünülürse; şimdi de yaptığı bu değil mi; insanları birbirine düşürmek; 14 yaşında bir çocuğa terörist diyor; o çocuğun annesini yuhalatıyor; eylemcilere engel olmak için giden ve öldürülen Burak Can Karamanoğlu?ya sahip çıkıyor; gezideki onca ölünün ardından ?polis destan yazdı? diyor; bütün bunlar milleti birbirine düşürmek değilde ne; kendi gemisi battıkça feryatlarının volümünü yükseltiyor; nereye kadar yükseltecek; milleti birbirine kırdırana kadar mı?
Ancak artık milleti birbirine düşürmek suçundan onu yargılayacak bir mahkeme yok; sorun işte burada; tapeler ortalıkta fink atıyor 3 aydır; yargıda bir kıpırdanma var mı; yok! O tapeler başka birine ait olsa ne olurdu; yer, gök yerinden oynardı; RTE?ye ait olunca ?elhamdülillah? deniyor; niye? Öyle ki kendine ait olmadığını ispat etmek lüzumu bile hissetmiyorlar; Bekir Bozdağ herkesin gözünün içine baka baka ?kayıtların montaj olduğunu biliyorum? diyor; yalanın alası; ve o adam Türkiye?nin adalet bakanı; bende kayıtların montaj olmadığına her iddiasına varım; ispatlayın; yok efendim; ispatlamaya ne gerek varmış; gıdıkla da güleyim; her şey o kadar açık ortadaki; bunları yazmam bile gereksiz ama yazmak durumunda kalıyorum ne yazık ki!
Facebookta bir yazı var bugün; 18 mart dolayısıyla ?bu vatan kefeniyle gezenlerin değil; kefensiz yatanların sayesinde ayakta?; anlayana!
***Mustafa Sarıgül ? Gülen Cemaati?ne yapılanları doğru bulmuyorum, dershanelerin kapatılmasına da karşıyım.?; demiş; chp seçmeni 30 martta bu sözü göz önünde bulundurarak gidecek elbette sandığa. Daha en başından beri cemaatin adamı deniyordu; bunu kendi ağzı ile de doğrulamış oldu; chp açısından kötü anlamda dosyası kabarık bir ismin tepeden inme geri gelişinin bir sebebi vardı elbette. 
Chp?nin bu seçimlerdeki tek tepeden inme ismi bu değil; Mansur Yavaş ve Alper Taşdelen de öyle; Mansur Yavaş?ın yerine Murat Karayalçın aday olsaydı chp seçmeninin içi daha rahat olmaz mıydı? Bir soru ve onun cevabı bu iç rahatlığının mümkün olmadığını gözler önüne sermeye yetiyor; ?tomalara su verecek misiniz? diye soruldu Mansur Yavaş?a ve ?vereceğiz? dedi; adam gelmiş 50-60 yaşına; bu yaşına kadar karşı olduğu bir kitle ile birlikte hareket etmesi düşünülebilir mi; düşünülemez elbette. Orada onun yerine gerçek bir solcu olsaydı eğer ?veririm ama? derdi hiç değilse; o ise ?veririm? dedi; fark o kadar küçük ve aslında o kadar büyük ki! Oylarımız çocuklarımıza tazyikli su sıktırmaya devam ettirecek; Melih Gökçek?e oy versen de aynı; Mansur Yavaş?a da; bir fark gören var mı aralarında? Alternatifsiz; solun sol olmadığı; daha doğrusu solun olmadığı bir seçim; doğrusunu söylemek gerekirse ne Mansur Yavaş?a ne de Alper Taşdelen?e vereceğim oy dolayısıyla içim rahat değil; vereceğim belki ama gönül rahatlığıyla değil.
Gelelim Alper Taşdelen?e; eski Çankaya belediye başkanı Doğan Taşdelen?in oğlu olmak dışında bir vasfı yok gibi; kendi tanıtım kitapçığında yazıyor; 2 yıl bir televizyonda muhabirlik yapmış; babasının DSP Ank. belediye başkan adayı olmasının ardından; ki bu seçimlerde belediye başkanlığını 15 bin farkla Melih Gökçek almış; ?Doğan Taşdelen seçimlere girmeseydi Melih Gökçek alamazdı? deniyor; Ecevit?e başbakan müşavirliği yapmış; 10 yıl petrol ofisi a. ş. de çalışarak müdür yardımcılığına yükselmiş; 2011?de de 7. sıradan Ankara 2. bölge milletvekili adayı olmuş ve seçilememiş; sizce böyle bir geçmiş kazanması kesin olan Çankaya belediye başkanlığını hak etmeye yeter mi; bana hiç yeter gibi gelmedi. Yani Çankaya gelebilecek tepkileri susturmak adına oğlunun adı kullanılarak çaktırmadan Doğan Taşdelen?in kucağına bırakılıyor. Yoksa Taşdelen de mi cemaatçi? Taşdelen?e chp tabanında etkili bir tepki ve Taşdelen?in ?vicdanım sızlıyor? açıklamaları varmış geçmişten gelen. Ankara?daki 20 yıllık Melih Gökçek imparatorluğunun sorumlusu o; hep içi sızlasa ne çıkar; ömrümüzden ömür aldırdı; Ankara’nın 20 yılını yedi. 
***ÖSYM tarihinde ilk kez soru hazırlayamama çıkmazına girilmiş ve bu hafta sonu yapılacak olan ygs sınavının soruları açıklanmayacakmış; la havle; yine bir hinlik mi var içinde diye düşündüm, taşındım bir anlam veremedim; soru açıklamamanın içinde bir hinlik bulamadım; peki öyleyse ne; ÖSYM?de yeni sorular üretecek nitelikte beyinlerin bulunmaması mı sorun; eh; bu çok normal; nereden nereye geldiğimizin küçücük göstergelerinden biri; gençler bundan böyle niteliği bilinmeyen soruları çözmek için mi sınava girecekler; bir sınava gireceksiniz ve bir önceki yılda neler sorulduğu; hangi sorular gelebileceği hakkında bir fikriniz yok; karavana ders çalışma sistemi; her yerden; her şeyden; her konudan soru gelebilir; böyle bir komedi ancak bizim ülkemizde yaşanabilirdi; öyle de oldu; akp?nin yüksek üstü beyinleri sağ olsun.
Hatalı sorular nasıl görülüp belirlenecek; bir soru bile bütün sıralamayı etkilerken ve o çocuklar bu sınav için gecelerini gündüzlerine katarak ders çalışırlarken; ki şu an oğlum o durumda; bu sınavı bu kadar hafife almak kimin ne haddine kalmış!
Lisedeki İngilizce öğretmenim bu konuyla ilgili şu yazıyı paylaşmış facebookta; ?ÖSYM artık sınav soru ve cevaplarını yayımlamayacağını bildirdi. Bunun altında bir çapanoğlu aranmaz da ne aranır? Şimdiye kadar böyle bir uygulama yoktu. Neden şimdi? 2 milyon öğrenciyi ve ailelerini ilgilendiren bu sorun en kısa zamanda çözüme kavuşturulmalıdır. Hala da açıklamayacağız diye diretirlerse, sizler de sandıkta bu hükumete oylarınızla gereken cevabı verin ki gizli kapaklı işler yapanın sonu ne olurmuş görsünler!?; işte budur; aslan hocam. Lise hocalarımın hepsi böyle; hepsi birbirinden kaliteli insanlar; ne şanslıymışım; hepsinin öğrencisi olmaktan gurur duyuyorum. Boşa dolmamış bu kazan.
 

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *