Press "Enter" to skip to content

Sağlık; Ortodonti Şubat’11

En az 5 yıldır her ay taşınıp duruyoruz çocuklarımla ortodontiste. 5 çarpı 12 en azından 60 gidiş demek. Daha gideceklerimiz hariç. Her gidiş bir meşakkat, angarya. Toparlan, çık, randevuya yetiş, saatleri, işleri, okula, dersaneye, spora  göre randevuyu ayarla. Dere, tepe, iniş, yokuş, uzak, yakın, kar, yağmur, çamur demeden her ay istenilen gün ve saatte orada olmalısınız. İki çocuğuma birden yapılıyor ortodonti tedavisi. Her dönüşte birkaç gün ısırılamayan yiyecekler, diş ağrıları. Yarı aç geçen birkaç gün. Her gece lastik takılıyor dişlere, sabah çıkartılıyor. Çözümü mü? Süt dişlerinin zamanında çekilmesi. Sallandığı zaman veya alttan esas diş geldiğinde çekim anını ertelememek. Siz çekemiyorsanız götürün bir diş doktoruna bir an önce.

Ki çekmeyin, azıcık bir anestezi ile diş doktorunun çekmesi daha sağlıklı ve çocuk için daha kolay iple çekmekten. İşkenceden uzak. Hele hele dişin arkasından veya önünden yeni dişler gelmeye başladıysa çok acele etmeniz gerek. Çürükleri ise ihmal etmeyin. Bulundukları yere iyice kök salmadan dolgulatın ki, dişler vaktinden önce çekilip yer tutucu masrafı açmasınlar birde. Çürüklere ne kadar erken müdahale edilirse o kadar az acır çocuğunuzun canı. Anestezi bile gerekmeyebilir. Diş çekimi ve dolgu devlet hastanelerinde yapılıyor ama yer tutucu ve ortodonti yok bildiğim kadarıyla.

Mutlaka ortodonti tedavisi uygulanması gerekli ise bunun için çene ve kemik gelişiminin tamamlanmasını bekleyin. En az 15 yaş. Ortodonti tedavisi her yaşta uygulanabilen bir tedavi bu yüzden telaşa gerek yok. Zaten siz beklemezseniz erken başladığınızda diş doktoru tedavi sırasında bekletecek çünkü bütün dişlerin çıkmış olması gerekiyor. Doğal olarak tedavi süreci ve çektiğiniz eziyet uzuyor.

Bir diş doktoruna gittiğinizde bunu bu şekilde açıklamıyorlar tabii ki! ?Oturun başlayalım? diyorlar elbette. ?Bu gün git, 5 yıl sonra gel? diyecek halleri yok ya kapılarına kadar gelen paraya. ?5 yıl sonra kim ölü, kim sağ, gün bugündür? her yerde geçerli bir kural. Allah yapısı ile kul yapısı bir olur mu? Olmuyor. Maazallah çenesi bir yana kaysa, ağzı tam kapanmasa, peltek konuşmaya başlasa, ?ki bu benim başıma geldi? kimden soracaksınız hesabını, sorsanız ne olacak, karşınızdaki ?ben yaptım, o yüzden oldu? mu diyecek? Kendi doğal hali deyip geçecek, bana dediği gibi. Siz eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın, kendinize kendiniz sahip çıkın.

Laf lafı açıyor ister istemez, konu dağılacak belki ama yazmak istiyorum. Bana yerleşmiş olan genel doktor korkusundan dolayı 9 yaşındaki kızımın diş doktoruna gidişini oldukça erteledim. Ne zamanki dayanılmaz bir hal aldı gittik diş doktoruna. Devlet hastanesine götürmeye kıyamadım kızımı. O kadar yoğun ki orada işleri, sıradaki şeklinde, kızım hırpalanır. Son gidişimde devlet hastanesine gittim hala o dişle uğraşıyorum. Her neyse, 3 diş çekimi, 5 dolgu ve 3 yer tutucu dendi diş doktoru tarafından. 3 yer tutucunun maliyeti diğer işlemlerin maliyetiyle eşdeğer. 3 yer tutucuyu evet?lemedim çünkü abilerine de yaptırmış ve bir sonuç alamamıştım. Bir süre sonra düştü yer tutucular ve bir işe yaramadı.

Hayır?layınca bir sürü izahat ve ısrarda bulundu diş doktoru. Nedenlerini açıkladım, ?ben yapmadım, ben yaparsam farklı olur? dedi. Yaptırmazsam ortodonti tedavisi görmesi gerekeceğini, bunun ise çok masraflı olacağını söyledi. Yine sabırla abilerinin yer tutucu uygulanmasına rağmen ortodonti tedavisi gördüklerini izah ettim. Baktı olmayacak, son kozunu oynadı, işime yaramazsa parasını iade edecekmiş, çıkmaz ayın son çarşambası, görülmüş şey mi? Önemli olan çocukmuş, anlat, anlat, sen gelirken ben gidiyordum. Hassas yerimden vuracak aklı sıra. Ukala dümbeleği. Ben bilmiyor muyum çocuğumun önemini.

Tecrübeli olmasam, ilk çocuğum olsa sıkıp suyumu çıkaracak besbelli. Acemi gidenlerin, ilk gidenlerin Allah yardımcısı olsun. Belki kendince iyi niyetli, bilemem ama sanmıyorum, ben yaşadığımı ve gördüğümü bilirim, yaptırmayacağım. Önü sonu bir çocuğum için daha giderim ortodontiste olur, biter, çözümsüz değil a! Yaptığımı yapın demiyorum ama size sunulanı akıl süzgecinden geçirdikten sonra evet?lemenizi tavsiye ederim. Önemli olan karşınızdakinin çıkarları, dayatması değil, sizin kendi çıkarlarınız ve doğrularınız. Boyun eğmeyin her önünüze gelene, sizi her sıkıştırana. Paranız, sağlığınız ve çocuğunuzun sorumluluğu size ait, kimse onları sizden zorla alamamalı.

Ben bunu yapmayı öğrenene kadar pek çok kayaya tosladım ve sonuçları benim için hiç iyi olmadı. Bu yüzdendirki ‘karşımdaki her kim olursa olsun benim hakkımda olan herşey için benim dediğim olur’ düsturu geçerli benim için. Gerek emir gerekse ricayla. Ezilip büzülmeye, o doktormuş, bu dişçiymiş, o kasapmış, bu manavmış demeye gerek yok. Doktorsa kendine. Onun maaşı benim cebime girmiyor, girmeyecekte. Ezilip büzülmek, alttan almak niye? Önce ben.

Küçük bir rica, kendiniz için. Bebeğinizi şeker ve şekerli gıdalarla olabildiğince geç tanıştırın, mümkünse ?ki bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyorum- tanıştırmayın. Etraftan yapılan baskılara, çocuğunuza yapılan şeker, çikolata ikramlarına ise olabildiği ölçüde karşı durun. Çocuklarınızı şekerden uzak tuttuğunuzu gören insanlar size karşı garip bir direnç göstermekte kararlı oluyorlar nedense! Şeker yedirmeyerek çocuklarınıza eziyet ettiğiniz sanısına kapılıyorlar.

Çocuğunuzun ağzına giren her şeker ve şekerli gıda her bir diş çürüğü için diş dolgusu, normalin üç katı şişmiş bir yanak, antibiyotikler, diş iltihabından birkaç gün ağzını açamama, yemek yiyememe, sık, sık dişçi ve dişçi koltuğu ziyaretleri, her seferinde çocuğunuzun gereksiz yere acı çekişi ve sizin bu acıyı hissediş, duyuş, yaşayışınız, bitkin, bezgin, hasta bir çocuk, okula gidilemeyen ve çocuğunuzun acı çekip yıprandığı, defalarca kusarak iltihabını boşalttığı birkaç gün demek.

Ve bu yaşananlar çürüyen 8-10 adet diş için farklı zamanlarda benzer biçimlerde yaşanıyor. Erken yaşta acı ile tanışıyor çocuğunuz. Şeker bütün bu acılara, sizin ve çocuğunuzun yaşadığı acılara değmez. Bu kadar elzem ve vazgeçilmez değil. Bir yararı, besleyici bir özelliği mi varda vazgeçemiyoruz? Çocuğunuzu şekere, çikolataya boğarak ona ve kendinize iyilik değil kötülük yapıyorsunuz. Bundan sonra yedirecekseniz bile ne yaptığınızı bilerek yedirin diye söylüyorum.

Bende biliyordum bu sonuçları aslında kulaktan dolma bilgilerle ama yinede engelleyemedim. Çürük deyip geçmemek gerektiğini, çürüğün çok farklı biçim ve sonuçlara dönüşebileceğini öğrendim ama neden sonra. İyi anne olma, çocuklarımın isteklerini her ne olursa olsun yerine getirme, onlara ve şeker dirençlerine karşı duramama uğruna ama şimdi çok pişmanım. Çocuğumun her dişçi koltuğuna oturuşunda dolgu veya diğer işlemler için ağzına giden her dişçi aletinde, her uyuşturucu iğnede benim içim daha çok acıyor çocuğumdan. Onun dişleri benimse yüreğim oyuluyor. Bu oyuntunun miktarı çocuğunuz ne kadar küçükse o oranda artıyor. Bu anlamda çocuğunuzun dişçi koltuğuna oturuş yaşının belirleyicisi, ne kadar şekerli gıda tükettiği ve diş bakımı, temizliği. Arkamı dönüp bakmamakta, göz yaşlarımı tutamamakta buluyorum çözümü.

Erkenden çürüyüp çekilen dişin çekimi ve etkileri bir o kadar güç. Diş değişme vakti gelen süt dişi, arkasındaki diş hazır olduğunda köklerini küçültüyor ve dişin çekimi kolaylaşıyor. Erken çekildiğinde 5 katı büyük bir diş kökü ile 5 katı zorlanarak yaşanıyor diş çekimi. Çekilen arka dişlerden biri ise yaşananlar daha felaket. Yırtılmış diş eti, dişle birlikte gelen çene kemikleri, kerpetenle uzun süre asılarak geçen bol kanlı bir operasyon.

Biraz pişmanlık ve suçluluk duygusu karışımı, biraz yürek ezintisi, biraz acı, bir parça burukluk ve yerinden oynatılmış, zorla yerinden çekilip çıkarılmış bir kalp ile ayrılıyorsunuz gittiğiniz dişçiden, bunları uzun bir süre yanınızda taşıyarak. Asıl acıyı yaşayan ve taşıyan canınızın parçası çocuğunuz.

Zamanından önce çürüyen dişler ayrıca ortodonti kapısının ve masrafının sizin için daha kolay açılışı anlamına da geliyor. Bu fiyat ben bildim bileli 2 bin dolarda sabitlenmiş durumda. Pek ehemmiyetsiz bir para sayılmaz. Dişler vaktinden önce çürümese, çekilmeseler hiç bu telaşa, masrafa lüzum kalmayacak. Allah dişleri vakitli çıktıklarında düzgün yerleşecek biçimde ayarlamış. Ama biz hatalı davranarak bozuyoruz var olan düzgün şekli. Çürüyüp vaktinden önce çekilen dişler bir sonra gelecek kalıcı dişin yerini koruyamadığı için diş sırasında kaymalar yaşanıyor ve buyurun ortodonti doktoruna. Bunun bir öncesinde ise vaktinde çekilmeyen, bekletilen süt dişi arkadan gelen kalıcı dişin farklı yerlerden çıkmasına neden oluyor. Fark edildiğinde bir an önce çekilirse süt dişi, kalıcı diş yerine kendiliğinden geliyor. Yok, hala ihmal edilirse çözüm yine ortodontide bulunuyor.

Bizlerin neden ortodonti tedavisine ihtiyacımız olmadı? Diş temizliğinden desem, büyürken bizlerin diş fırçası mı vardı? Evdeki tek diş fırçası babama aitti. Büyüyene kadarda diş fırçamız olmadı. Demek ki bu konu diş temizliği ile de ilintili değil. Tek neden şeker. Lolipoplar, bonibonlar bu işe yaradı. Biz büyürken dişleri simsiyah çürümüş çocuklar yoktu. Bu son 20 yılın icadı. O zaman şeker bu kadar tüketilmediği, her an elimizin altında bulunmadığı için dişlerimiz sağlıklı ve düzgün oldu. Bayramdan bayrama gelirdi evimize şeker. Bizde bayram ederdik. Şanslı sandığımız çocuklarımız bizim kadar şanslı değiller ne yazık ki. Bizler şekerden ve şekerli gıdalardan mahrum kalarak büyüdüğümüz için çocuklarımıza şeker yedirmeyi, onları şekere, çikolataya boğmayı bir marifet saydık. Oysa doğru olan ve şartların gerektirdiği şeker bulamama en iyi diş koruma biçimiymiş.

Çikolata ise ayda, yılda bir tadımlık. Her gün çikolata yemeye para mı dayanır? Eskiden önce doymak, gerekli besinleri almak, sonra ıvır zıvır öncelikli olurdu para idaresinde. Şimdi gerekli besinlerden öncelikli sayılıyor ıvır zıvırlar. Reklamlarla beyinlerimiz o kadar sık yıkanıyor ki onları ana besin öğelerinden sayar olduk. Her markete gidişte çocukları içim ıvır zıvır depolayan, bunu çocuğu için bir vazife olarak gören anne babalar var ve sayıları hiçte az değil. Çocuğunun her an elinin altında bulunsun, gözü kalmasın, gözü doysun sebebine. Çocuklarının sağlıkları elden gidiyor, bunu gören, bilen, ayırt eden yok.

Yanlış yapıyoruz, çok yanlış. Bu tip davranan ailelerin çocukları obez ve gördüğüm kadarıyla her geçen gün zekâları biraz daha geriliyor. Takip ediyorum, kesinlikle zekâlarında bir geri gidiş yaşanıyor. Midelerini sık, sık abur cubur ile oyalayıp gerekli proteini, vitamini, minerali almadıkları için. Beynin gelişimi için iyi, sağlıklı şeyler yenmesi gerektiğini biliyor olmalısınız. Fasulye, yeşil mercimek, et, sebze, meyve vs. Abur cuburların içindeki katkı maddelerinin yan etkileri de var elbette. Ama bu gözlemim kesin ve su götürmez bir gerçek. Birkaç çocukta birden şahidim. Çocukların okul başarılarında büyük bir düşüş var. Benim çocuklarımın okul başarısı yükselirken kötü beslenen çocukların okul başarısının çok, çok düştüğünün birinci dereceden şahidiyim.

Aslında bu konuda atladığım daha açık bir gerçek var ki, bu da şekerin benim vurguladığım sonuçlarını doğruluyor. Daha önce okuduğum bilgilere göre şeker büyüme hormonunu baskılıyor ve bu beynin işlevlerini tam olarak yerine getirememesine neden oluyor. Yine buna bağlı olarak enerji düşer, kemik ve kas doku güçsüzleşir, hücre bölünmesi yavaşlar, metabolizma hızı düşer. Ne kadar çok şekerli gıda yenirse vücudunuz o denli beyninizi yatıştıran serotonini o kadar çok üretir ve beyin o oranda uyku haline geçer. Şekerden vazgeçmek için öyle çok neden var ki, hangi birini söylemeli!    

Bende böyleydim eskiden. 5 yıl öncesine kadar. Alışveriş tutarımın yarısını ıvır zıvırlar teşkil ederdi. Bilinçlendikçe azalttım ıvır zıvırı, çocuklarım ve kendim için. Önceleri markete her gidişte kişi başı birer adet tadımlığa düşürdük. Birdenbire bırakılamıyor, kesilip atılamıyor çünkü. Böyle, böyle derken, zaman içinde ıvır zıvıra olan ilgimiz ve isteğimiz azaldı. Artık aklımıza bile gelmiyor markette, ne çocuklarımın ne benim. Etimizi, sütümüzü, ekmeğimizi ve gerekli olanı satın alıp çıkıyoruz marketten. Alışveriş arabamızda bir adet bile çikolata olmadan.

Çocuklarım eskisinden çok daha sağlıklı ve zeki. Dişleri de bir o kadar sağlam. Çok daha uyumlular. Eski saldırganlıklarından, vahşiliklerinden iz kalmadı. Bu da şekerin ve şekersizliğin diğer bir yan etkisi. Ivır zıvırla mideleri oyalanmadığı için gerekli olan besinleri daha çok alıyorlar vücutlarına. Örneğin canları atıştırmak isterse evde farklı seçenek bulamadıkları için dolaptan yoğurdu çıkarıp yiyorlar afiyetle. Yanında birkaç dilim çavdar veya köy ekmeğiyle. Veya zeytin, peynir, pekmez, ne bulurlarsa. Hangisi daha iyi? Evde ıvır zıvır bulunması mı, yoğurt yemeleri mi? Çekmecede çikolata olduğunu bilen çocuk dolaptan yoğurdu alıp yer mi? Yemez. Ben olsam ben bile yemem.

Yadırgadınız mı? Yadırgamayın. Doğru olan bu. Asıl acımasızlık o çocukları şekere ve zararlı yiyeceklere, abur cubura teşvik etmek, mahkûm etmektir. Ben böyle yaparak çocuklarıma daha sağlıklı bir hayat vaat ediyorum. Şekerli gıda ile çocuklarını besleyenler bu iddiada bulunabilirler mi?

Komşumun kızımdan 1 yaş küçük kızı ile kızımın arasındaki boy farkı 2,3 yıl önce olsa, olsa 10 cm?di. Şimdi hiç abartmıyorum aralarındaki fark neredeyse 30 cm. Kızım şimdi ondan en az 3 yaş büyük görünüyor. Ben nedenini ve nasıl beslendiklerini çok iyi biliyorum tabi. Bütün gün sınırsız abur cubur, cola, fanta, bol, bol sosis, mantı ve en pratik, besinsiz yiyecekler. Çünkü annenin yemek yapmakla kaybedecek vakti yok. Bütün gün bilgisayarda oyalanıyor, oyun oynuyor. İyi anne, çocuklarının her istediğini veriyor onlara! Benim çocuklarım ise sebze yemekleri yiyor.

İyi anne, baba olmak çocuğunun her istediğini önüne koymak değil. İyi anne baba olmak çocuğuna doğru yol göstermek, doğru örnek olmak, doğru olana yönlendirmek, doğru bildiğimizi çocuğun doğrularının arasına yerleştirmek.

Çocuğumuza yol gösterici bile olamayacaksak, bildiğimizi aktaramayacaksak varlık nedenimiz nedir söyler misiniz? Allah yavruyu iki kişiye emanet etmiş, bir kişiye bile değil. Bir anne ve baba. Yavru yolunu çizene kadar ona yol göstersinler, yardımcı olsunlar diye. İstese annesiz, babasız yaratamaz mıydı? Bu bütün doğa için geçerli. Bir anne tavuğun karnından bile değil, yumurtasında çıkan civcivi nasıl koruduğunu gözlemlediniz mi hiç? Yavru aslan beslenmeyi, avlanmayı anne babasından öğrenir. Anne babasının dışındaki bütün dünya düşmandır onun için. Avlanmayı öğrenene kadar avdır. Ne zamanki avlanmayı, av olmamayı öğrenir o zaman anne babasının vazifesi biter. Çocuklarımıza doğru örnekler olalım.

Ve yavruyu büyütecek o iki kişiyi öyle dikkatle seçer ki, hep bir iyi bir kötüye denk düşer. Büyüyecek yavrular arasında haksızlık olmasın, hak geçmesin, eşit şartlarda büyüsünler diye. Anne babanın biri vurdumduymaz, ilgisiz ise diğeri onun bu açığını kapatacak kadar ilgili ve sevgi doludur. Biri diğerini dengeler, diğerinin açığını kapar. Böylece dünyaya gelen her yavru en az bir kişi tarafından sıkı bir biçimde korunur. İkisi birden ilgili ve sevgi dolu anne-baba yok gibidir. İkisi birden ilgisiz anne ve babadan çocuklarımız korunsun. Allah?ın şefkati her daim üstümüzde.

Konu buraya gelince yazmadan edemeyeceğim. Geçen gün arkadaşıma gittim. 4 yaşındaki oğlunun elinde parfüm şişesini görünce panik oldum, elinden aldılar. Kimyasal maddeleri yuttuğuna, zararlı olduğuna dair bir dolu söylev çektim çocuğa, durabilir miyim? Duramam. Böyle bir yanlışa tepkisiz kalmam imkânsız. Aradan 5 dakika geçmedi parfüm şişesi yine çocuğun elinde. Basıp, basıp duruyor spreye. Her yeri parfüm kokusu aldı, durulacak gibi değil. Kış günü, akşam, camlarda kapalı. Baktım olmayacak, elinden bırakmazsa gideceğimi söyledim artık. Yine aldılar elinden zor bela.

Meğerse anneannesi her markete gidişte bir parfüm alıyormuş, torunu sıksın diye. Bunu bana övünerek söyledi, inanabiliyor musunuz? Marketi dolaşırken de bir, iki şişe bitiyormuş reyonlardan alınıp boşalınca geri bırakılan. Benim ağzım açık ama gösterir miyim ağzımın açıklığını? Söylevi çocuğa değil, anneannesine, annesine ve babasına çekmeliymişim, bilememişim. Bizde çocuk büyüttük! Çocuk böyle mi büyütülür? Çocuğa şirin görünmek, çenesini kapamak uğruna bu kadar mı çocuğa teslim olunur? Pes doğrusu. Evet, çocuk ister, dayatır ama ona karşı direnç göstermek gerekli. Onun iyiliği için.  

Annem derki, ?çocuğum aziz, çocuğumun terbiyesi ondan aziz?. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilmeli. Dizginler tamamen çocuğun eline bırakılırsa çok büyük, geri dönüşü olmayan hatalara yol açılabilir.

Büyüklerin, bilinçsizliğin hataları yok mu? Var tabi. Bu da bir başka bilinçsizlik, bilgisizlik örneği.  Tatildeyiz. Yıllar önce. Sivrisinek var. Dışarıda oturuyoruz. İçerde uyuyan bebeğin babası odaya girdi, nefes alınmayacak kadar bol miktarda sivrisinek kovucuyu odaya sıktı, camları sıkı, sıkı kapadı ve yanımıza geldi. Babalık vazifesini yerine getirip bebeğini koruma altına almıştı artık. Sivrisinekler bebeğini sokamayacaktı. Hepsini öldürdü çünkü. Babasını dinlemedim, gittim bütün camları açıp havalandırdım. Böylece bütün sivrisineklere yaşama özgürlüğü tanıdım :)

Mayıs?11

Şimdi iki oğlumunda dişler üzüm taneleri gibi birbirinin aynı ve sıralanmış durumda. Hiçte doğal ve güzel bir görüntü değil. Tornadan çıkmış gibi hepsi bir diğerinin aynı diş tanelerinin. Yapay olduğu, insan eli değdiği her halinden belli. 2,3 ayda bir hala gitmeye devam ediyoruz dişçiye. Hala takılıyor geceleri ?aparey?ler. Çekilecek çile değil.

Şimdi yeni büyüyen kızımın dişleri onlarınkinden kat, kat güzel ve doğal. Tecrübeli olduğumdan onun süt dişlerini zamanında çektirdim ve bir sorun olmadı. Bütün mesele zamana ve gidişata riayet etmek. Gerisi zaten kendiliğinden geliyor. Fazladan bir çabaya gerek yok.

Diş işlemleri için röntgen çekilmesini reddedin. Fazla ?gelişmiş?, hastahanevari diş klinikleri en ufak işlemde röntgen istiyorlar. Yılda 5 kez röntgen çektiren bir insanın aldığı radyasyon nedeniyle tiroid kanseri olma olasılığı 4 kat artıyormuş. Eski usul diş çeken, dişe bir, iki tık, tık vurarak sorunun nereden kaynaklandığını bulan tecrübeli diş doktorlarını arayıp bulmakta fayda var. Eğer yinede röntgen çektirmek zorunda kalırsanız boğazınıza bir tiroid koruyucu takılmasını isteyin.

Aralık?11

Bir doğal olarak oluşmuş, şekillenmiş dişlere bakıyorum; birde oğullarımın dişlerine. Doğal olarak şekillenen dişler çok daha güzel. Kişiye has gibi. Oğullarımın dişleri ise standartlara uygun gibi yapılmış. İnceltilmiş, törpülenmiş, standart şekle sokulmak için bir dolu müdahale edilmiş.

Kızımın dişleri şekillenmeye başladı. Abilerinin dişlerinden çok daha güzel. İnsan eli ne kadar değerse o kadar kötü oluyor dişler ve her şey.

Nisan?12

50 yaşlarında bir bayan diş doktoru dişlerinde şimdiye dek hiç çürük oluşmadığını; ağzında hiç dolgu olmadığını söyledi ve bunun nedenini sabah akşam dişlerini iyi temizlemesine ve şekerli gıdalardan, coladan ve benzeri asitli içeceklerden uzak durmasına bağladı.

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *