Press "Enter" to skip to content

günlük 5f haziran’20

internetle olan ilişkimi sınırlandırdım, çok takılmamaya çalışıyorum bir süredir, size de telefonlarınızı düşürün dedikten sonra özellikle, ben düşürdüm yani, çok rahatsız edici olmamakla beraber kulak çınlamam var, ama internette olduğumda artıyor ve rahatsız edici oluyor, uzun zamandır var gerçi ama görmezden geliyordum, artık gelmiyorum, buradan hareketle çok girmezsem, yani yazmazsam bundandır, şu bir haftaya kabaca göz atarsak,

***geçen yıl 500-600 lira ödenen emlak vergisi bu yıl 1100 liraya çıkmış, yüzde yüz zam yani, hani üç büyükşehir de chp li ya, dayatsalardı madem zamlar bu kadar çok olmasın diye, balı tutan parmağını yalıyor, bu değişmez kanun, adları değişiyor sadece, chp veya akp diye.

***kenan cihan bir videosunda güneşin sıcaklığının nasıl hapsedilip yansıtıldığını bir video ile gösterdi, havalar bir günde nasıl 20 derece birden ısınıp soğuyor, niye bir hafta buz gibiyken bir hafta sıcaktan kavruluyoruz diye düşünenlerin cevabı buvideoda, elon musk uydularıyla bu sistemi kullanarak güneşin sıcaklığını istediği yere yönlendiriyor ve diğer yerler soğuk kalıyor, yine bu sistem kitle silahı olarak kullanılacaksa da, beşgeler ile, bundan böyle gezileri, sarı yeleklileri falan unutun, bizlere evlerimize tıkılmayı da öğrettiler nasıl olsa, onlar için bundan böyle sorun yok.

radyasyonu da aynı şekilde istediği bölgelere gönderiyor, önce wuhan, ardından italya, amerika, türkiye, brezilya gibi gibi, bu sıralamayı takip etti corona.

corona öncesi çat orada çat burada gibi bütün türkiyede olan depremler de, manisa, istanbul, doğu anadolu, yine aynı uyduların marifetleri miydi, birdenbire kesiliverdiler corona başladıktan sonra nedense, coronanın tamtam sesleri miydi yoksa onlar, tekrardan başlarlar mı acaba, keyiflerine kalmış başlatmak yada başlatmamak, corona yapıp yapmamak konusunda olduğu gibi, anlayacağınız işimiz Allaha kalmış.

***yazmıştım, evimin yanında kocaman bir dünya bahçesi var, seyri bana ait olan, doğadan pek çok şey var orada, tavşanları daha çok kışın görürürüm, doğa kar altında olunca daha belirgin olurlar, sülünler, keklikler de öyle, tilkiler her mevsim görünür, ve her çeşit kuş, bu sabah kısmetime bir tilki çıktı, upuzun kuyruklu, siyah, kahve benekli bir tilki, üç beş metre uzağımdaydı, ardından bu yılın ilk hüthütünü gördüm, ibibik kuşu, her yıl bu zamanlar görürüm, doğadan gördüğüm en güzel kuş, ardından on dakika boyunca bir kırlangıç sürüsü geçti, binlerce kırlangıç geçti gözümün önünden, o arada, kırlangıçlara bakarken, yine karşılaştık güzeller güzeli hüthütle, gözden kaybolana kadar takip ettim, muhteşem bir güzellik, sakalar, kızılkuyruklar, serçeler, güvercinler, kargalar, saksağanlar her daim gözümün önündeler zaten, bu yıl henüz kerkenez göremedim, kerkenez havada, yüksekte asılı durur, büyük bir kuş, güvercin kadar, bir kez balkonuma da gelmişti, ve uzun müddet gitmedi, kartal veya şahin olduğunu sandığım büyük kuşlar da görürüm arar ara, ama onlar yükseklerde olurlar, umarım onların olmadığı bir dünyada yaşamayız bir gün, bütün gün önümde dolanan, geldiklerinde balkondan kovaladığım, sevmediğim, sevmediğimi zannettiğim çirkin sesli saksağanları bile özleyeceğimi düşünüyorum artık.

***doğu illerinde göktaşının ışığı görüldü, romanyada bildiğin gökten taş yağmış, elon musk uzaya iki astronot gönderdi, amerika siyahi bir adamın polis tarafından öldürülüşünün ardından çıldırdı, her şeyi yakıp yıkıyorlar, yine ardında illimünatinin, çocuk tecavüzlerinin olduğu söyleniyor, hatta trump ta bununla suçlanıyormuş, episteinle olduğunun belgeleri varmış, bugün ümit zileli yazmış, ama benim bildiklerime göre bu konuda trump ilüminati ile savaşıyor, orada bir karışıklık var bence, illimünati olan trump değil obama, ortalık fena halde karışacak gibi görünüyor amerikada, bizimki de kudurmuş bir biçimde har vurup harman savurmaya devam ediyor, yassıadaya bir dolu bina dikmiş, istabulun fethini kutluyor kendince, ama bize markette poşeti parayla satıyor, o da iyi kaşınıyor da dur bakalım ne zaman kaşıyacağız.

***baş ağrısı, halsizlik, karın ağrısı bu aralar revaçta, dikkatli olun, radyasyondan uzak durun, radyasyondan uzak durmak içinse insanlarla mesafenizi koruyun, her kim olursa olsun, mesafede 20, 30 santimi aşmayın, aştırmayın, kimseye dokunmayın, kendinize de dokundurtmayın, gerek kendiniz gerek karşınızdaki kişiyi korumak için, hangi anda kimin kimden daha çok radyoaktif olduğunu bilemezsiniz bu nedenle, oturulan, başkalarının oturduğu, yattığı yerlere oturmayın, yatmayın, en azından kısa süre önce oturulmamış olsun, ama oturulmamış olması daha makbul tabi, kendi arabanızda da aynı şekilde oturulan yer kuralını unutmayın, oturan olduysa sizden bir önce oturanın süresini göz önünde bulundurun, kimseyle aynı yatağı, mümkünse odayı paylaşmayın, başkalarının kullandığı tuvaletleri kullanmayın, hele klozetlerse hiç kullanmayın, buna ev halkı da dahil, düz tuvaleti ortak ta olsa kullanmanın bir sakıncası yok, yoktur herhalde, dokunma yok çünkü, başkalarının bulaşığını kaldırdığınızda işiniz bitince ellerinizi yıkayın, burada başkalarından kastım eş, çocuk dahil herkes, aile fertleri yani,

anneler, kadınlar, aşırı telefona, radyasyona maruz kalmış ellerinizle pişirdiğiniz, hazırladığınız yemeği insanlara, çocuklarınıza yedirmeyin, ellerinizi radyasyonsuz tutmaya çalışın, evinizdeki radyasyon alışverişini güçlendirmeyin böyle yaparak, ellerinizdeki telefonları bırakın, vedalaşın telefonlarınızla, konuşmanız gerekliyse sabit telefon kullanın, sabit telefonunuz dect, yani telsiz telefon olmasın, ahizesi kablolu olan cinsten olsun, fluoridli diş macunu kullanmayın, watsonslarda rocs marka diş macunu fluoridsiz, evinizdeki her kişi için yarım kiloluk zeolit paketi alın, 25-30 lira zeolitin yarım kilosu, pet shoplarda ve internette var, içlerinden iri olanları seçip, iyice yıkayıp su damacananızın içine atın, yarım avuç kadar, geri kalanını, yani paketleri yastıklarınızın yanına koyun, salonda da bulunsun zeolit taşı, iki ayda bir altı saat güneşlendirildiğinde tazelenir zeolit taşları, yeniden kullanabilirsiniz, zeolit maskeleri de var, yine internette, kullanmayı düşünürseniz, ciltten de emiliyordur sonuçta, çernobilde kurabiyelere konup çocuklara yedirilmiş diyorlar zeolit için, fukişimada tonlarca zeolit dökülmüş o bölgeye ve denize,

tv ile de zaman sınırına dikkat edin, çok uzun süreler izlemeyin, aptal amerikan filmlerini, aptalın aptalı dizileri ve aptal gündüz tantanalarını hiç izlemeyin, tv nizi daha çok kapalı tutmaya çalışın, açık olmasın, sadece gerektiği kadar açık kalsın, gerekiyorsa tabi, gerekip gerekmediği ise tv nizin değil sizin kararınız olsun, çocuklara da sınırlayın tv yi, yaydığı ışınım herkesi etkiliyor sonuç olarak, evinizin bir ferdi değil üvey evlat muamelesi yapın tv ye, içli dışlı olmayın fazla, dışarıda çok uzun zamanlar geçirmemeye çalışın, işinizi çabukça toparlayıp evinize dönün, toplutaşımadan uzak durun, toplutaşımayla gitmek zorundaysanız eğer gideceğiniz yere gitmeyin, evinizde oturun, spor yapın, sporu nasıl yapacağınız hakkında bir fikriniz yoksa youtube da reyhan oksayla yapabilirsiniz, spor zor geliyorsa streçleri, esnemeleri yapabilirsiniz, ama mutlaka yapın, streç, esneme videoları da var reyhan oksayın, bacak açma olanları değil, esneme olanları,

bağışıklığınızı yüksek tutmak için normal saatlerde uyuyun ve uyanın, özellikle 11-1 arasını uykuda geçirin, doğal olduğundan emin olduğunuz şeyleri yiyin, sebze, meyve yiyin, dışarıdan zaten zaten zaten yemeyin, kendi pişirdiğinizi, kendi elinizin değdiğini yiyin, eski çamların kürek olduğunu alınızda tutun bu konuda, dışarıdan yemek yemek diye bir şey yok artık bu dünya düzeninde, bir veya birçok radyoaktifin pişiridiği şeyi yemek istemezsiniz herhalde,

radyasyonun mesafe, zaman, zırhlama kuralını aklınızdan çıkarmayın, yani radyasyon kaynağından ne kadar uzak olursanız, radyasyona ne kadar az süreyle muhatap olursanız ve radyasyonla aranıza beton, duvar gibi bir sınır koyarsanız o kadar güvende olursunuz, ben böyle yaşıyorum size telefonlarınızı bırakın, düşürün diyeli beri, size de aynısını yapmanızı tavsiye ederim, bunu uyguladığınızda bakın bakalım enerjiniz yükselecek mi, benimki yükseldi, bu kadar süre internet başında olmam benim için de sağlıklı değil, bu yazıyı yazdığım süre yani, normalde kalmıyorum bu kadar uzun süre internet başında, kalırsam kulak çınlamam artıyor, zaten var yani, bunun için de hidrojenperoksit gliserin karışımı damlatıyorum kulağıma birkaç damla, kulak yumuşatıcısı yani, iyi geliyor, radyasyon bütün vücudu, cildi kuruttuğu gibi kulağı da kurutuyor, gözünüzde kırmızı damarlar varsa, yüzünüzde kızarıklıklar da varsa daha da dikkat edin radyasyondan uzak durmaya, bu radyasyonunuz yüksek demektir,

bu kadarla kalmıyor tabi radyasyonun etkileri, şu an gençlerin çoğunluğu, 18 yaş civarı, körlük derecesinde uzağı göremiyor, bunlar ikiz, beşiz değiller, genetik geçiş te yok bu konuda, çünkü bizlerde böyle bir körlük yok ama gençlerde var, ellerinde büyüttükleri o radyasyon aygıtları yüzünden, ve bunların hepsi ileride kısır olacaklar, çocuklarınızın, çocuklarımızın ellerindeki o kıymetli oyuncakları onları kör etmeye ve kısırlaştırmaya yarıyor yani, ölüm zaten beklenen son radyasyon için ama öldürmezse de süründürüyor örneklediğim gibi, ve d vitaminleri düşük, güneşten d vitaminini alamıyorlar çünkü radyasyona bağlı hücre harabiyetinden.

radyasyonunuzun arttığını düşündüğünüzde, örneğin dışarıdan gelince, ve normalde de sıklıkla duş alın, duş almak radyasyona iyi geliyor, şu el yıkama meselesinde olduğu gibi, anlamamız gereken şu, tehlike sadece dışarıda değil, tehlike her yerde, evde de, ve asla bir şey bitmiş değil, sakın ola normalleşmeyin, anormal olmaya devam edin, uğraştığınız belanın bir hayalet bela olduğunu, gözünüzle göremediğinizi ama var olduğunu ve onun sizi her an gördüğünü, gözetlediğini aklınızdan çıkarmayın ve ona göre hareket edin, sadece boş bulunmanızı bekliyor unutmayın, boş bulunduğunuzda size de musallat olmaktan hiç çekinmeyecektir, bunlar, şimdiye kadar olanlar sadece ısınma turlarıydı, daha da artacak radyasyonun oranı, her ne haltlarına yarayacağını düşünüyorlarsa artık orasını bilemem, ama bir haltlarına yarayacağını düşündükleri belli, delinin biri bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış misali bu iş, siz kendinizi korumaya bakın, koruyabildiğiniz kadar tabi, gerisi Allaha kalmış,

dünya artık bildiğimiz formların dışına çıkmış durumda ve buna ayak uydurmamız gerek acilen, söylediklerimi kulak arkası etmek, küçümsemek, hıh demek gibi bir aptallık yapmayın, bu sizin zararınıza olur, bunları kendim için değil sizler için yazıyorum, bir gün bana sen biliyordun da bize niye söylemedin diyen gözlerinizle karşılaşmamak için, kendi gönül ferahlığım için yani, sorumluluğun bende kalmaması için, şimdilik bu yazdıklarımla yetinin, belki sonra yine yazarım, yazarım zaten, şu an bu kadar internette kalmış olmak benim için fazla, sizin için de, en kısa sürede bitirin okuyacaklarınızı, bakacaklarınızı ve bırakın elinizden elinizdeki o lanet olası şeyi, sizin için de benim için de en hayırlı olanı bu.

eğer bu bir grip virüsü olsaydı yaz geldi, hazirandayız, bugün 8 haziran, ortalık sıcacık, günlerdir, bitmiş olması gerekmez miydi, hala bin vaka var her gün, doğruysa tabi, kimi kandırıyorlar virüs diye, pandemiler havalar ısınınca bitmezmiş, öyle diyor mehmet ceyhan, bilim kurulu doktoru, yani bu virüs o kadar akıllı ki pandemi ile normal salgını ayırt edebiliyoru mu anlamalıyız bundan, bu dediğinden, o zaman helal olsun o virüse, ne oldu şimdiye kadar bahsedilen virüs seyrine, hani yazın biter kışın tekrar hortlardı, sen gel onu benim külahıma anlat, anca o anlar seni, dünkü haberde vardı yine, genç adamın akciğerleri bitmiş, nakil yapılacakmış, bu ne büyük tesadüf ki radyasyon da akciğerlerin dna sını bozuyor öncelikle.

***3 mart 2020’de, tam coronanın başladığı günlerde, ilk vakadan bir hafta önce yapılan ve 6,5 saat süren bu kapalı toplantının gerçek içeriğinin idlib değil de corona olmadığı ne malum, kimin bilgisini kimden saklıyor meclis, o meclis kimin meclisi, bu milletin meclisi değil mi, yoksa sandığımızın aksine vatan hainlerinin meclisi mi, on yıl sonra açıklanacakmış o tutanaklar, on yıla kim öle kim kala nasıl olsa, bu gidişle kimse kalmayacak zaten, SATILIK MECLİS, neye karşılık sattı bizi o meclis, canımızı, kanımızı satmasının karşılığı nedir, bizler burada corona, radyasyon diye paralanırken meclisin bunu duymayışı, duymazlıktan gelişi, ayasofyadan dem vurması nasıl bir duyarsızlık, aymazlıktır, satılık meclis, o tutanaklar açılsın ve açıklansın, bakalım neler konuşulmuş corona hakkında 6,5 saat boyunca, susma sustukça sıra sana gelecek, kapıları çalıyorlar bakın, kapımızdalar, antikor alacaklarmış, 153 bin kişiden, amerikada biten adrenakron stokları için olmasın sakın, illimünati piçlerine enjekte edilmek için, kanımızı satıyorlar, zorla, cebren ve hile ile, halis muhlis türk kanı, alan var mı, bir satılmayan kanımız kalmıştı şimdi o da satılık, susma sustukça sıra sana da gelecek, kapına gelip çocuğunun kanını alacaklar senden, razı mısın, yarın öbür gün çocuğunu götürmeye de gelecekler, kapına gelmeye alıştırıyorlar seni, anlamıyor musun, polisle aynı statüye getirilen o bekçiler, kapı kulları ne işe yarayacaklar sanıyorsun, herkes seyirci, herkes dut yemiş bülbül görmüyor musun, dünya çalkalanıyor, bir kişi yazıp çiziyor mu, üstüne yorum yapan var mı, ne sözcüsü ve başkası, kimse yok, senden benden başka, senle ben de vaz geçer, direnmezsek bu iş bitmiş demektir.

o meclisin kaçta kaçı android, bahçeli gerçek insan mı yoksa android mi, yoksa tıp harikası mı, bir insanın yüzde yüz dönüşümünün ardındaki sır perdesi nedir, baş kaptanı gerçek midir, kılıçdaroğlu gerçek midir, niye mıhlanıp çakılıdılar hepsi on yıldır, yirmi yıldır oldukları yere, dönüştürülemez, değiştirilemez oluşlarının ardındaki gerçek sır ne, yakından incelemek lazım mimikleri var mı acaba diye, bilim kurulu üyelerinin niye minikleri yok, niye robotumsular, bizi, canımızı böylesine duyarsızca satan ve mecliste keyif yapan, hiçbir şey olmuyormuşçasına yalan gündemler oluşturanlar, bu insanlık dışı yaratıklar gerçek insanlar olabilirler mi, zehirleniyoruz radyasyonla ve keyiflerine bakıyorlar, görmüyor musunuz, çocuklarımız, büyüklerimiz, hepimiz zehirleniyoruz, sinirlerimiz harap olmuş durumda, hepimizde baş ağrıları, az veya çok hastalık semptomları, radyasyonun son zamanlarda ankaradaki artışının sebebi rakımının yüksek oluşudur, radyasyon yüksek yerlerde daha çok olur, susma sustukça sıra zaten sende, zehirlenen sensin, bir başkası değil, dün yarım saat, bir saat markete gittim, bütün gün yorgunluktan elimi kaldıramadım, çıksan bir dert çıkmasan nasıl olacak, dışarda ne var beni bu hale getiren, çocuklarımız, kendimiz zehirleniyoruz, sormayacak mıyız bunu.

Bundan yıllar önce deccal hakkında kafa yormuş, on yıl önceydi sanırım, ve deccalin bilgisayarlar, telefonlar olduğuna kanaat getirmiştim, o zamandan aklımda kaldığı kadarıyla deccal için yüzü ışıklı, aydınlık insanlardan bahsediliyordu, hepimizin telefonlara, bilgisayarlara bakan yüzleri ışıklı değil mi, deccalin saçları var deniyordu, bilgisayarların kabloları var saç gibi gibi, o elinizde tuttuğunuz, benim de tuttuğum şey deccal, ona göre tutun onu, yani tutmayın, uzak durun, gerektiği kadar kullanın, onların bizi kullanacağı değil bizim onları kullanacağımız kadar, özgürlüğümüz için kullanın, özgürleşebilirsek yani, bu kadar anlayabilecek kapasiteye erişebilirsek tabi, idrakimiz yükselirse, anlayabilirsek neler olup bittiğini, erişemememiz için yıllarca çemtrail uçaklarıyla ilaçlanmışız, fluoridli diş macunlarıyla aptallaştırılmışız, anlayabiliyor musunuz, anlayamıyorsunuz ve ben bunun nedenlerini anlayabiliyorum.

kapatın cep telefonlarınızı, susturun, susturun ki bunun karlı bir iş olmayacağını anlasınlar ve vazgeçsinler.

ve bir an önce geri açtırın eğer kapattırdıysanız sabit hatlı telefonlarınızı, kurtuluş reçetemiz cep telefonları değil sabit hatlı telefonlar olacak, beyinlerinize daha fazla zarar vermeyin cep telefonları ile konuşarak, vakit geçirerek.

hele hala oyun falan oynuyorsanız cep telefonlarıyla, bilgisayarlarla, yüzünüze söylemek gibi olmasın ama, aptalsınız.

***beyaz tv deki ne var ne yok adlı programda söylenene göre bize hasta olacağımızı düşündürerek bizi hasta etmeye çalışıyorlarmış, anlatılanın özeti bu, bence izlenmeli, kadının sonda söylediği sözler kesilmiş, şöyle diyordu kabaca, inancımızı onların inandırmak istediğine değil kendi inancımıza, Allah inancına yönlendirirsek, bu döngüyü kırabiliriz, bunu kırk, elli kişi bile yapmış, uyanmış olsa bunu başarabiliriz dedi, hadi uyandıralım birbirimizi ve kırılsın bu döngü.

bu hastalık senaryosu koca bir yalan, koca bir fos, ve içi boş, doldurmayalım o yalanın içini, inanmayın, ama radyasyondan korunmaya da devam edin, bu demek değil ki kendinizi salıverin, benim bütün bunlardan anladığım bu, başka türlü anlayan varsa anlatsın.

***Şimdi anlıyoruz ki bu süper akıllı virüs, ekonomik kriz ve kaosla devletleri çökertmek ve yerine dijital dünya düzeni kurmak istiyor. dr. kemal yeşilçimen in 11 haziran tarihli yazısından.

madem öyle bundan böyle bilgisayarları, tv leri, telefonları iyice kapatıp digital dünya düzenlerini reddediyoruz, onların olsun digital dünya düzeni, saçımın telini değişmem hiçbirine, bize börtü böcek çiçek yeter.

gir girme, çık, çıkma, üç aydır imanımızı gevrettiler orospu çocukları, daha da gevretecekleri hariç, bütün bunları çekmemize sebep olan o akp ye oy verenlerin Allah bin kere belasını verir inşallah, amin, daha bu işin nükleer santraller ayağı var, bu ne ki, tozunu attıracaklar o zaman radyasyonun.

SIÇIN DİJİTAL DEVRİMLERİNE!

***cep telefonu öksürtür mü, yanınızdan ayırmayın, elinizden bırakmayın, bir de geceleri yastığınızın altına koyun bakalım öksürtüyor mu öksürtmüyor mu, cep telefonu kör eder mi, eder, 18 yaşındayken gözlerinde gözlük olmadığında iki arkadaşın üç metre mesafeden birbirini tanıyamayacağı kadar kör eder, demek ki gözlük gözde olmadığında bütün dünya flu onlar için, cilt lekesi yapar mı, önce kızarıklık şeklinde olur o cilt lekesi, genelde yanakta, düz bir çizgi şeklinde, sonra zaman ilerledikçe lekeye dönüşür, sabitlenir, kaşı, saçı döker mi, döker, bunlar dışarıdan görünenler, içerde olanların neler olduğunu zaten bilmiyoruz, bırakmayın çocukların ellerinde o pislik aletleri, koyunlarında yılanlarını beslemesinler,

SIÇIN DİJİTAL DEVRİMLERİNE!

***biz bize yeteriz diyerek bizlerden mesajla on lira isteyen devlet 30 milyona seyircisiz konserler verdirmiş seçili sanatçılara, bunlardan biri olan ajda pekkan konserden kazandığı paranın çok iyi geldiğini belirtmiş, moral oldu demiş haşmetmaabına hitaben, o morale ihtiyacı varmış yani, ve bu yaz için bir milyona tekne kiralamış, o moralle, mesajla gönderilen on liralar ajdanın teknesine gitmiş anlayacağınız, biz ajdaya yetmişiz.

***ankara, istanbul, bursa, maske takmayana 900-3150 lira ceza, devlet parayı kırmanın yolunu buldu, kafası çalıştı sonunda, e buraya varacağı belliydi işin, devletin bedava bir şey verdiği nerede görülmüş, maske verdi ya üçer tane, sağ olsun corona yalanı, ajdaya moral olsun diye vermek için topluyorlarmış parayı, hayır işi yani, ödeyin bir şey olmaz, sevaptır.

***angela merkelin titreme, hilary clintonun bayılma görüntüleri var, videoları, kuru hastalıkmış adı, titreme hastalığı, yamyamlarda, insan eti yiyenlerde görülüyormuş, insanın duyduklarına, gördüklerine inanası gelmiyor, şeytanın piçleri ortalığa salındı, şeytanın işbirlikçileri, bu her ailede tek kişiden alınacak olan 153 bin kan örneği o kan sahibinin ve ailesinin yenilebilir, içilebilir cinsten olup olmadığını saptamak için mi yürütülüyor acaba, yamyamlık işleri olduğuna göre neden olmasın.

***çinde körler için şehirler yapılıyormuş, çinde körlük salgını da mı başlamış, corona için ortalığı yıktılar, şehirler kurdukları körlük hakkında niye tek kelam yok, koyunlar cep telefonlarına baka baka kör olduklarını anlamasınlar diye mi?

***putin batı ülkelerinin satanist, pedofikler tarafından kontrol edildiğini söylemiş, neler oluyor hayatta, vay anasını sayın seyirciler, yandı gülüm keten helva, bunun üstüne söz söylemek, eklemek düşmez bana, yanacaksa yansın dünya.

***4 haziran tarihli ne var ne yok adlı programda abdullah çiftçi dünyanın güneşle olan ilişkisini kesmeye çalışıyorlar diyor, atmosfere tebeşir tozu yaymak gibi yöntemlerle, böyle bir bilgi kafadan sallanacak bir şey değil, zaten havaların gidişatı da öyle gösteriyor şu an için, gelişen teknolojiyi bize yansıtmıyor, saklıyorlarmış, biz 25 yıl önceki teknolojiden haberdarmışız şu an, çok daha ileriymiş teknoloji, güneşten çok daha güçlü bir güneş yapmışlar, uçakla güneşin enerjisini topluyorlarmış, bu enerjiyle zamanı gelince gökyüzünde lazerle hologramlar oluşturup bizi korkutacaklarmış, dini hologramlar, elon musk bir söyleşisinde şöyle diyor, yakında uzaylılar gelecekler, yapay zekalılar da, yani robotlar, bir tür uzaylı sayılırlar, buradan anlıyoruz ki yani robotlar tamamlanmış, piyasaya sürülecekleri günü bekliyorlar, para ve güçten kudurmuş üç beş deli dünyanın gidişatını dönüştürmeyi kafalarına koymuşlar anlaşılan, bunu yaparak, güneşe hükmederek bize de hükmedebileceklerini düşünüyor olmalılar, bizi ele geçirmenin, bastırmanın yolunu bu şekilde görmüşler sanırım, kendilerini (haşa) Allahımız olarak ilan etmenin, black mirror artık gerçekten uygulamada yani, o iğrenç dizide kalmamış sadece düşündükleri şeyler, zaman gösterecek bakalım onlar mı haklı çıkacak yoksa bizler mi.

Kuranda yazan, şeytanın insanı dize getirme, kendine biat ettirme planına hoş geldiniz, Allahla insanı alt etme konusunda iddialaştığı sahneye, rastlaya rastlaya bizim döneme rastladı, şans bu ya, anlaşılan şeytanla ve şeytanın aklını çeldikleriyle mücadele edeceğiz bundan böyle, bundan sonrası şeytana boyun eğip eğmeyeceğimiz meselesi, Allahın her daim bizimle olduğunu bilerek tabi.

***sandra bullock yüzüne güney koreli bebeklerin derisini enjekte ettirerek güzelleştiğini söylemiş, amerikalı bebeği olmayınca bebek derisi olmuş olmasının bir önemi yok, amerikalı olmayan bebekler bebek sayılmazlar zaten, önemli olan güzellik, şeytanın vampirleri, bebek yiyiciler, bir bebekten derisi nasıl alınır, derisi yüzülerek mi, elbette öldürerek, kendi doğurduğunu enjekte ettirse ya kendine, kendi yaptırmıyorsa bir başkasına nasip olur inşallah kendi çocuğu da.

günde 22 bin, yılda 8 milyon çocuk kayboluyormuş dünyada, inanılır gibi değil. her gün 22 bin çocuk nasıl kaybolur, demek ki her gün 22 bin çocuğu öğün ediyorlar kendilerine, bu corona ile birlikte çocukların eve alınması, sonrasında da yalnız sokağa çıkarılmamaları da bununla ilgili olabilir mi, dün yine bir çocuk kaybolmuştu haberde, bir kız çocuğu, bu nasıl bir vahşetin içine düşmüşüz de haberimiz yokmuş, hayvandan beter bunlar, insan değiller, yaratıklar.

***frekans parçacıkları nemle buluştuğunda hastalığı yaratabiliyormuş, hastalığı yapan o nemi de maskeler sağlıyor zaten, maske zorunlu, ince veya kalın olması zorunlu mu, değil, inceltin maskelerinizi, iki, üç kat olanlarının alt katlarını kesip atın, katlarını kesin maskelerin, çoğu iki, üç kat, inceltin ki nefes alabilesiniz, nefes alamayan insan yaşar mı, yaşamaz, küt der gider bir yerde, eve kapattılar ölmedik, şimdi maskeyi deniyorlar öldürmek için, ölmeyeceğiz inatlarına, ölmemek için maskeleri inceltin.

***bir video var, amerika, resmi bir toplantı, kadın konuşmacı pedofililerin, satanistlerin neden sorgulanmadığını soruyor, Allah sizi cezalandıracak diyor, bizimkilerin ağızları bantlı, kapalı sanki, hiç böyle şeyler olmuyormuş gibi bir tavır içindeler, biz nerede yaşıyoruz, uzayda mı, yürekleri yetmiyor galiba amerikada ve bütün dünyada olup biteni dillendirmeye, yüreksizler, hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanıdı, hepsi şeytanın yardakçısı bu durumda.

***bir cips reklamı, oldukça tanıdık ibareler var içinde, üçgen, göz, yeşil, kırmızı, cennet cehennem, tv de dönüyor şu an bu reklam, meydan okuyor bize, haklı, haklılar, cesaretleri dibine kadar, halimize bakınca görünen o zaten, ağızlarımızı bir güzel kapattılar, istedikleri zaman evlerimize de tıkıyorlar, ve bu daha başlangıç, biz korkak olmaya devam ettiğimiz sürece onlar cesur olmaya devam edecekler, ve bizler o pislik şeyleri yemeye içmeye devam ettiğimiz sürece de, içlerinde neler var acaba, fetüs, bebek, cenin, kan, insan organı, ne ararsan her şey olabilir, dondurmalar, çikolatalar, kolalar, cipsler, lezzetliler mi bari, yedikçe besleyin şeytanı ki, içinizdeki ve dışardaki, daha da güçlensin ve canımızı almaya devam etsin.

***radyasyon var, en az son altı aydır, ve şu an için güneş radyasyonu dizginliyor, bu nedenle 65 yaş gündüz çıkabiliyor, gece çıkması yasak, çünkü geceleri radyasyon artıyor, radyasyonu alan bir kişi kendi de radyoaktif oluyor ve o radyasyonu başkalarına taşıyor, yani bulaş mekanizması çalışıyor, işte bize virüs diye yutturdukları nokta burası, virüsle radyasyon etkilerinin sonuçları birebir aynı, hastalık semptomları, radyasyon sonuçlarını alıp adına virüs koymuşlar olmuş virüs, baş ağrısı, ateş, bulantı, kusma, vs. yani virüs denen şey radyasyon, radyasyonun üç temel kuralı var, zaman, mesafe ve zırhlama, yani ne kadar az süreyle etkileşimde olursan, ne kadar uzak olursan o kadar emniyettesin, ve duvarların arkasına geçemiyor radyasyon, yani evde kal meselesi, bunlar sana da bana olduğu gibi virüsü hatırlatıyor mu, hatırlatıyor olması lazım, peki ya bu, radyasyondan arınmanın en kolay yolu duş almak, yani şu el yıkama meselesi, uçaklarda ve yüksek bölgelerde radyasyon daha yüksek o yüzden uçaklara ve yüksek bölgelere ayrı bir özen gösteriliyor bu süreçte, uçaklarda oksijen az, kapalı kutu, dağlık bölgelerde oksijen az olur bildiğimiz gibi, radyasyon etkisiyle daha da azaldığı için dağlar, yüksek bölgeler riskli, o yüzden başlangıçta istanbulda yoğundu da şimdi ankarada yoğun, ankara yüksekte olduğu için, güneşin etkisi azaldığında, ki onun için eylül diyorlar ikinci dalgaya, yani yeniden hortlayacak hastalık, radyasyon değil de virüs demelerinin sebebi de tepki toplamamak için, insan eliyle üretilen bir hastalık olduğunu gizlemek için.

***öğlen 1 gibi, 12-2 arası, 15-20 dakika güneşlenmeyi ihmal etmeyin, en azından kol ve bacaklarınızı güneşlendirin, güneş ve güneşlenmek en büyük kurtarıcı, ve kış yine oldukça ‘uzun’ geçebilir, güneşin az olduğu saatlerde de yürüyün.

***youtube da gençlerden 250 bin dislike alışının üzerinden bir hafta geçmeden twitter üzerinden damadına ve kızına yapılan saldırı çokta elim olmuş, kim bir deliye bulaşacak kadar zırdeli, anında tutuklanacağını bilmezler mi bunları yazanlar, bu kadar mı aptallar, ben bile yazmıyorum mesela, gönlüm neleri neleri yazmak istiyor oysa ki, susup oturuyorum çünkü ona bu kozu vermek istemiyorum, alem buysa kral o şu an için, o yorumları yapanlar benden aptal mıydılar yani, hiç sanmıyorum, aktroller yaptı o yorumları, üstten gelen emirle, göklerden gelen bir emir vardı, o 250 bin dislikeın intikamı korkunç olacak anlaşılan, ama bunu böyle söyleyen, meseleye buradan bakan yok, ne o taraftan ne bu taraftan, nedense, hepsi aynı borazanı tutturmuş gidiyor, geçmiş olsun, böyle şey söylenir mi, aaa çok ayıp, herkesin söylediği bunun gibi şeyler, yemezler, cesaretleri yok demek ki benim dediğimi demeye, yoksa bunu ilkokul çocuğu bile anlar daha ilk bakışta, ilkokul da bırakmadı ya ortalıkta gerçi.

bunu dediyseler de eğer, ki ne dedikleri hiç söylenmiyor ve ben bilmiyorum, devlet sırrı sanki, ağızlarına sağlık, dört aydır bizimle köpeğin kediyle oynadığı gibi oynayan onlar değil mi, gir içeri, çık dışarı diye, biraz da onların canı sıkılsın, hep mi bizim canımız sıkılacak, diyorsanız ki bütün dünya böyle ben de derim ki dünyaya da kafa tutmayı bilsin o zaman, illüminatinin emirlerini yerine getirmesin, illimünatiye boyun eğsin diye mi tek başına yönetimi ele aldı bu ülkede, radyasyonu yaydığı ve bu hastalığı gerçekleştirdiğinin bilindiği beşgeleri yaymasın, kaldırsın, o illüminatinin emir eri mi, illimünati nedir bilmiyorsan eğer açar bakarsın jonah adonia nın paylaşımlarına ve öğrenirsin, dünya alem biliyor bir sen mi bilmiyorsun, coronanın radyasyon olduğunu anlamak içinse joe ante nin paylaşımlarını okumak yeterli.

bizler onun kuçu kuçusu muyuz ki her dediğine kuyruk sallayalım, karşı çıkacağız elbette, birileri de çıkıp gerçekleri söyleyecek yüzüne, istediğin kadar sustur, duyacaksın o sesleri, buradan duymazsan sandıkta duyacaksın, bacak kadar çocuklardan bile 250 bin dislike yedi, kocamış kurt kuzulara maskara oldu, dokundu tabi, dokunsun ayrıca, hep bize mi dokunacak acının ucu, tek hamlede ülkeyi tımarhaneye çevirdi, biraz da ona dokunsun bakalım, herkes delirmişken kendinin akıllı kalabileceğini mi sanıyordu, herkes deliyse bil ki sen de delireceksin, delilik bulaşıcı, tek taraflı kalabilen bir şey değil ve bunu insanları delirtirken düşünecektin, bunun için çok geç artık, seni de bizler delirteceğiz, sıra bizde, delirtme sırası.

ne verdin de ne bekliyorsun o çocuklardan, hangi yüzle çıkıyorsa karşılarına, odtü, bilkent, itü, bütün üniversiteler kapalı kalkmış üniversite sınavı yapıyor, dostlar alışverişte görsün, açılacakları falan yok o okulların, bunu bilmiyorlar mı sanıyorsun o çocuklar, körün aradığı bir göz biri eğri biri düz, zaten istemiyordu üniversiteleri, istediği oldu, fen, anadolu ve düz liseleri kıskaca alıp imam hatipleri gönendirenin kim olduğunu, dershaneleri kapatmak için kırk dereden su getirdiğini bilmiyorlar mı sanıyorsun, cahillerle kazandı ama eğitim görme haklarını elinden aldıklarıyla kaybedecek, durum budur.

o çocuklar bilmiyorlar mı üniversitelerin inşaat ve mimarlık bölümlerini son iki yılda, ekonominin, ve inşaatların çöküşüyle, yarı yarıyadan fazla puanlarının düştüğünü, emeklerinin heba olduğunu, olacağını, geleceklerinin ellerinden alındığını, corona olmuş olması ekonomik başarısızlığını, çöküşünü örtmeye yeter mi sence, cehaletinle, bilgisizliğinle faizleri düşürerek her şeye zam üstüne zam koyduğunu, çarşı pazarın alev alev yandığını, geçen yılın iki misline satın aldığımızı her şeyi bilmiyorlar mı sanıyorsun, cehaletinin bu ülkede nelere mal olduğunu bilmediklerini mi sanıyorsun, biliyorlarmış bak, 250 bin dislike aldın, onlar bilmiyorlar mı sanıyorsun bu millete dost değil düşman olduğunu, bal gibi de biliyorlar işte, senin uğraştığın, savaştığın şey don kişotun yel değirmenleri, sen gideceksin ve o yel değirmenleri oldukları yerde ilelebet dönmeye devam edecekler, bir türlü anlayamadın bunu, ama anlayacaksın nasıl olsa.

bir millete karşı gelemez, boyun eğdiremezsin, bizler de boyun eğmeyeceğiz sana, gördüğün gibi çocuklarımız da boyun eğmiyorlar, geldiğin gibi gideceksin çıktığın o fare deliğine, hiç çıkamasaydın keşke, ha bunu kendi başarın falan zannetme, şansın döndü diyelim buna, şansın yaver gitti, sen otur kalk doğan taşdelene dua et, seni olduğun yere getiren odur, tek başına, yoksa senin büyük adam oluşun falan değil, fırsatları değerlendirdin, fırsatlar önüne geldi, hepsi bu, bu konudaki ikinci hata ise murat karayalçının ankarayı bırakıp parti başkanlığına sevdalanmasıdır, o iki hata, ki ilkine hata denmez, basiretsizlik örneğidir o, birde 2002’deki cukkadan gelen hdp mv kontenjanı da işine yaramadı değil tabi, bunlar olmasa sen zor görürdün bu günleri, zaten hakkın da değil, hiçbir zaman dolduramadın o bulunduğun mevkiyi, dolduramayacaksın da, bu belli bir şey, hiç yakışmadın bulunduğun yere, yakışmayacaksın da, ayrıca ne sosyal medya ne de başka bir mecra alanı senin iki dudağının arasında değil, bu ülke senin babanın çiftliği de değil, son dualarını okumaya başlasan iyi olur, kalkışma alttan, küçüklerden başladı gördüğün gibi, ki onlar bu anlattıklarımı hiç yaşamadılar ve bilmiyorlar bile çünkü onlar doğdu doğalı hep sen vardın hayatlarında, kara bahtları son bulacak artık, kara bahtlarını kendileri sonlandıracaklar, ve devamı gelecek, ne yapsan ne etsen boş, bunlar son çırpınışların ama nafile çırpınışlar ve bir sonuç vermeyecekler, sosyal medyayı kapatırsan sonuç değişir mi sanıyorsun, değişmez, değişmeyecek.

chamtrails uçaklarıyla zehirlenmemize izin veren sensin değil mi, nükleer santral yapan da sensin, radyasyonla hasta edip öldüren de, çok günahın var boynunda, çok.

dün, bu yazıyı yazdığımın akşamı haberlerde ali babacan likelar, dislikelar olunca böyle oldu dedi bu durum için, ben demiştim zaten ilkokul çocuğu bile anlar diye, ertesi gün de can ataklı yazanların profilleri açıklansın, görevli olup olmadıklarını bilelim demiş, geri kalan herkes esra hanımefendi’ye geçmişler olsun dilemişler, iyiden iyiye gözlerini korkutmuş herkesin anlaşılan, deli deliyi görünce sopasını saklarmış, öyle de olmuş, mesele anlaşıldı, benden daha delisi yok, gerçi bu söylediklerimin yüzde doksanına kalıbını basacak yirmi milyon insan yaşıyor bu ülkede, üstelik en az, belki dıştan söylemeyebilirler bunu ancak içlerinden söyledikleri kesin.