Press "Enter" to skip to content

günlük 5e mayıs’20

***bugün 25 nisan, coronanın gazıyla çok yazmış olmalıyım nisan sayfası kasıp kitleniyor, o yüzden mayıs sayfasını açtım, benim de kendimce naçizane dertlerim var işte, sayfa kasılmaları gibi, Allah daha büyük dertler vermesin, amin, spor için yeni bir hoca önerim var, internet üzerinde yani, reyhan oksay, bir dolu videosu var ve iyi bir hoca, acaip çalışıyorum, omuz, sırt, duruş, streç, en çok bunları, çok yormayanları yani, hafif hafif, o bile yoruyor gerçi beni, karın, bacak daha sonra, bir üst sınıfa geçince, bunun dışında sen sağ ben selamet durum, kaldık dört duvar arasında, sevgilimi de görmedim o gün bugündür, karantina işleri başladı beri, kırk gün oldu, bu yaşta bu kadar sevgililik yeter zaten, aşkından yataklara düşmem söz konusu değil elbete, ne onun ne benim, böyle bir beklentim de yok zaten, haftaya bir gün için çağırdı beni ama gitmek mi zor kalmak mı zor bilemez durumdayım şu an için, ya giderim ya gitmem, zaten iki seçenekli bu durum, gelirim dedim bile gerçi, daha ilk söylediğinde, de şimdi biraz çekinceliyim bu konuda, dışarısı, dışarıya çıkma fikri korkutuyor beni artık, yoksa giderim elbette, niye gitmeyeyim, sevgilim çağırır da gitmez miyim hiç, koşa koşa giderim, hep koşa koşa gittim zaten her çağırdığında, öyle şeker bir adam ki kim olsa gider benim yerimde, onunla olmak, onun yanında olmak her şeye değer, neyse anlatmayayım daha fazla adama nazarım değecek yine durduk yerde, elemterefişkemgözlereşiş, adamın ödü patlıyor kilo alıcam diye, her aramada kilo tembihinde bulunuyor, hiç almadım, bir gram bile, ama vermedim de, hala 65 kiloyum, son iki aydır, gerçi karantina başında bir yükselme eğilimi olmuştu ama yemeyi frenleyip durdurdum bu yükselişi, bakalım bu sporla belki biraz daha veririm, yürüyüşe de gidemiyorum radyasyon korkusundan, evde spora devam, oğlum söyledi demin, 65 yaş üstüne üç saat gezme izni çıkmış haftasonları, doktor serdar savaşın söyledikleri işe yaramış yani, c vitaminine yüklendim iyice, hastalara c vitamini yüklüyorlarmış ya, o yüzden, limonlu su, kivi, portakal, maydanoz, ne bulursam tepiştiriyorum karnıma, böyle işte.

“2020 Türkiye’sinde çocuklar zorla evlendiriliyor. Kız çocuğu evliliklerinde Ağrı yüzde 14.8’le birinci, Muş yüzde 14.1’le ikinci, Bingöl yüzde 12.5’le üçüncü il oldu. Son 8 yılda 18 yaş altı 482 bin 908 kız, devlet izniyle evlendirildi. Dün 100. yılı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayamadılar. Çocuk Bayram’ı kutlamasını bırakalım, 142 bin 298’i çocuk doğurup, çocuk anne oldu. 12 yıl zorunlu kesintili eğitim kızları okullu yapmadığı gibi “Haydi Kızlar Okula” kampanyalarındaki kazanımları “Haydi Kızlar Kocaya” noktasına taşıdı” demiş dün sultan uçar, yasasız hali buysa yasa çıktığındaki hali ne olur acaba, alın size akp den nefter etmek için bir neden daha.

***Cargill’in iddialarının tam tersi oldu! Ne istihdam, ne üretim ne de ihracat arttı!.. Tam tersine özelleştirilen fabrikalarda işçiler işten çıkarıldı!.. İşte bu şirket, Şubat ayında 671 şirkete verilen “yatırım teşviki” tablosunda yer aldı. Cargill’e yapacağı yatırım için yüzde 70 vergi indirimi uygulanacak, KDV ve gümrük vergisinden istisna tutulacak! Cargill ne yatırımı yapacak acaba?
–NBŞ mi ola?.. demiş bugün ümit zileli,


amerikan şirketine törkiş kıyak, işte akp den nefret etmek için bir neden daha.

***Ne bu olan biten kötülükleri unutun, ne de hepimiz adına orada yatan Muratları… demiş buhün yılmaz özdil.


salda gölünün kumunu dahi çalacak kadar kötüler, bu kadar aşağılık ve bu kadar basitler, onlar her şeye düşman, ama bizim düşman olmadığımız her şeye, doğaya, var olan her şeye, başka kötülüğe gerek var mı kötülüklerini görmek için, bu bile başlıbaşına yeterli kötü olduklarını görmek için, oysa bizim gördüğümüz, göreceğimiz bir dolu kötülükleri var, kanal istanbul, hapiste bırakılan gazeteciler, hapisten salınan mafya bozuntuları ve sapıklar, ve daha neler neler.


***internette rastladığım son zamanlardaki karga haberleri, 7 şubat 2020, batman çağdaş haber, Soğuk havalarla birlikte Batman kırsalında kargaların kara yollarına kadar konması dikkat çekiyor. Kırsalda kışın çetin geçmesiyle birlikte yem bulmakta zorlanan kargalar, sürüler halinde daha çok tarlalar ve karayollarında yem arıyor. Batman’ın Hasankeyf ilçesinde sürü halindeki kargaların görüntüsü objektiflere böyle yansıdı. 15 ocak 2020, sabah gazetesi, Tavşanlı ilçesinde, kargaların gökyüzündeki hareketleri izleyenler tarafından nefesleri tutularak izlendi.

afrikada çekirge istilası, yunuslar istanbul kıyılarında cirit atıyor, new yorkta leş kargaları şehirlere inmiş, yüksek binaların camlarında çekilmiş görüntüleri var, camın içindeki köpekleri avlamaya çalışıyorlardı görüntülerde, karga sürüleriyle ilgili görüntüler de vardı, teksasta market dışındaki insanlara saldırmışlar, italyada domuzlar şehirlere inmiş, bodrumda, marmariste domuzlar sürüler halinde geziyorlar, yine bizde bir yerde başıboş bir at arabanın üstüne çıkarak camını kırdı, görüntüleri var, bakalım daha neler göreceğiz, hayvanlar alemi akıllarını ve yön duygularını kaybetmiş durumdalar şu an için, dışardaki canlıların hali ortada olunca yaşlıları dışarı salmıyorlar demek ki, hayvanlar gibi yön duygularını kaybetmesinler, kaybolmasınlar diye, başka ne açıklaması olabilir ki 65 yaşın dışarı çıkarılmamasının, bu kadar ısrara rağmen, çocukların da öyle, bilinç kaybı yaşlı ve çocuklarda çok daha kolay elbette, italyada çocukların bir saat kadar çıkmalarına izin verilmiş ama anne babaları gözetiminde, demek ki çocukların kaybolma ihtimallerine karşın bu önlemi almışlar, anlayacağınız virüs mirüs hikaye, virüs aysbergin sadece üstü, gerçi aysberg de bırakmadılar ya neyse, 75 yaşında bir teyze duvardan atlayarak dışarı çıkmaya çalışıyordu bir iki gün önceki görüntülerde, çok yaşlılarda evden kaçma, evden çıkma, evde durmak istememe gibi bir durum söz konusu bu aralar, yine bu süreçte, özellikle geceleri, otistiklilerde de varmış aynı durum, anne baba gözetiminde çıkarılabilirler izni verilmiş otistiklere, alzaymırlılarla otistiklerin ortak noktaları beyin hasarları, dolayısıyla dürtüsellikleri daha fazla, dışarıya çıkmak istiyorlar, tıpkı o domuz sürülerinde, böceklerde, leş kargalarında, çekirgelerde olduğu gibi, çıldırmış bir şekilde, hepsi tesadüf değil ya, bir hafta önce bir kuşçuk mutfak camımda tutunmaya çalıştı bir dakika boyunca, cama çarpmadı, sadece camda durmaya çalıştı, kanat çırparak, şaştım kaldım ne oluyor diye, olabilecek her şeye hazırlıklı olmak lazım bundan böyle, aklımızın alamayacağı şeylerle karşılaşmamız çok mümkün, özellikle hayvanlar aleminden, böcekler ve türlü mahlukat ta bu işin içinde tabi, her yer elm sokağına, her yer kabusa dönüşebilir bir anda, o iki önce, yani dün paylaştığım 5g videosunda da anlatılan şeyler bunlar, bunları başka anlatan videolar da var, salgından önce salgın olacağını bilen ertan özyiğit bu defa da kuşların garip davranacağı gibi iddialar ortaya atıyor videolarında şimdilerde, göbekten atmıyordur mutlaka bunları, bir bilimsel dayanağı var elbette, müneccim olmadığına göre, o bilgiler dış kaynaklı bir yerlerden sızıyor mutlaka, çeviri bilgileri alıyoruz bizlerde, hazırlıklı olun, dünya bildiğimiz dünya olmaktan çıkacak çok yakında, ve çıkmaya başladı bile, bu iki günlük, dört günlük hapislerle de insanlar üzerindeki olabilecek etkiyi azaltmayı amaçlıyor olmalılar, neden evin güvenli dışarısınınsa tehlikeli olduğunu söyledikleri şimdi çok daha belli, neden günlerdir hep bu konuya takıldığım, neden dışarıda ne var dediğim, dışarısı tehlikeli, gerçekten, çıkmayın, ama bildiğiniz şekilde bir tehlike değil bu, virüsten mirüsten değil, bu bambaşka, akıllara zarar bir tehlike biçimi.

Çok düşünme kafayı yersin derler ya yalan değil, düşündükçe üstüne daha neler geliyor aklıma, yaşlılar, alzaymırı olanlar geceleri uyandıklarında yön bulmakta zorlanırlar bilirsiniz, yaklaşık 6 ay önce bu bende de oldu, şu anda yok, o evreyi, veya o dalga boyunu veya o adı her neyseyi atlattık demek ki, geceleri uyandığımda duvarların üstüne üstüne yürüdüğümü fark ettim, bildiğin duvarlara tosluyordum, yine o zaman bir arkadaşım da bahsetti aynı şeyden, onda da oluyormuş, herhalde prealzaymırdır dedim geçtim o zaman ama anlaşılan o ki değilmiş ve meselenin özü bambaşka, yön bulma duygumu kaybetmişim geceleri, alzaymırlılar da geceleri azıyorlar dışarıya çıkmak için, geceleri bir şeyler oluyor zihinlerimize, o yaptıkları şey her neyse, frekans mı, dalga boyu mu, her ne halt ise, geceleri daha da yükseltiyor olmalılar, biz uykudayken, daha kolay ve hızlı uyum sağlayalım diye, öyledir herhalde yani, ne bileyim, başları ben değilim ki.

Düşünmeye devam, bu çocuk ve yaşlıların dışarıya salınmamasının altında yatan sebeplerden biri de hayvan saldırıları olabilir pekala, italyada bile çocuklar anne babalarının yanında çıkarılabildiklerine göre dışarıya bu işte başka bir iş var, belki onlar, bu işin tasarlayıcıları bile tam olarak öngöremiyorlardır daha neler olabileceğini, düşünün ki domuzlar sokaklarda cirit atıyor, bir domuzun bir çocuğa neler yapabileceği hakkında bir fikri olanımız var mı, şimdilik yok şükür, ama köpeklerin neler yapabileceği hakkında fikrimiz var elbette, dünkü haberde vardı, urfada üç sokak köpeği ayrı ayrı yerlerdeki 6 çocuğa saldırmışlar, 12 gün önce, bir tanesi ölmüştü dünkü haberde, eğer hal böyleyse ev hayvanları da risk oluşturuyor olabilir çok yakın zamanda, kafamı durdurmak, düşünmemek istiyorum artık, yine aklıma bir şey geldi, bu ara camlardan çok çocuk düşüyor, geçen gün ikiz bebekler düştü, suriyeli bir bebek düştü, haberler camdan bebek düşme vakaları dolu, bu da mı yön bulma ile ilgili yoksa, havanın ısınması, camların açık olması ile de ilgilidir elbette ama böyle bir yönü de olabilir, sonuçta olasılıklar dahilinde, madem ortalık bu halde, ve yaşlılardan da korkulmalı belki bu anlamda, kapıdan çıkamayan camdan çıkmayı da deneyebilir çok rahatlıkla, o 75 yaşındaki kadının duvardan nasıl aştığını görmüş olsanız ne demek istediğimi anlardınız, örümcek adam gibiydi o yaşında, bu yaşlılardaki, otistiklerdeki ve bebeklerdeki dışarı çıkma isteği hissettikleri oksijen yetersizliği ile ilgili olabilir mi, o videoda oksijenin azaltıldığından bahsediliyordu, coronada da oksijen azlığı söz konusu zaten, hepsi birbiriyle örtüşüyor, bütün bilgiler, ve yine videoda farklı virüslerin farklı sonuçlar doğurduğu söyleniyordu, bu da doğru çünkü kiminin beynini, kiminin böbreklerini kiminin diğer diğer uzuvlarını etkiliyor corona, herkeste aynı etki ve aynı sonuç yok ve en önemli neden ve sonuç nefessizlik, yani oksijen azlığı.

adının baş harfleri bg olan aşağılık herif aşı için 2021 sonunu veriyormuş tarih olarak, yani o zamana kadar elimine olacak insanlık, sağlıklılar, hayatta kalmayı başarabilenlerle çipli bir hayata geçmemiz olmalı bg orospu çocuğunun yapmak istediği şey, olmayan aşının bulunacağı tarih nasıl verilebilir, ancak o aşı bulunmuş ise verilebilir, yani aşı var, hazır (veya hastalık, salgın diye bir şey de yok aslında, onların elinde bu hastalığı yaşatmak veya durdurmak, bence bu düşüncem çok daha geçerli bu salgın için, hangi doktor olduğunu hatırlamıyorum ama tv de bir doktor zaman zaman evlere kapatılıp zaman zaman serbestleştirileceğimizi söylemişti coronanın en başında, bunu nereden bildiğini çok merak ediyorum mesela) ve 2021 sonuna kadar beklenecek ölenlerin, ölecek olanların ölmesi, o zamana kadar hastalıktan bize illellah dedirttirip çipe razı olmamızı bekliyor da olabilir o orospu çocuğu, orospu çocuğu demek az bile gelir ona, siz yanına ekleyin başka küfürleri de benim adıma, adını tam yazmıyorum çünkü isimlerden buluyor fa bo, vd. hepsi birbirinin orospu çocuğu sonuçta.

bir soru daha, bir değil birkaç olacak aslında, trumpın ve kızının sağında solunda gezinen corona trumpı nasıl yakalamadı, trumpı ve ailesini nasıl teğet geçti, madem o kadar bulaşkan onlara da bulaşması gerekmez miydi, ingiltere başbakanı boris neye güvenerek hastanede insanların ellerini sıktı, evet corona oldu ama benim sorduğum şey hangi güvenceyle insanların elini sıktığı, herkes bundan bu kadar ürkerken, ve şimdiki akibeti ne, bir haber alamadık uzun süredir, ruhuna el fatiha mı okundu yoksa da haberimiz olmadı, en son bir ceset gibi yoğun bakımdan çıkarken görüntülendi, eğer gerçekten oysa tabi, en az on gün önce, o gün bugündür bir ses yok adamla ilgili, 36 yaşındaki aslan gibi k kore başkanının tamda bu evrede kalp krizi geçirmiş olması tesadüf olabilir mi, yoksa o da bir biyolojik saldırıya kurban mı gitti, corona başlangıcında bizim korkak nereye saklandı yaklaşık bir hafta boyunca, o süre zarfında ne sesi çıktı ne de soluğu, bir yerlerde özel bir tedavi mi gördü yoksa corona için, ve şimdi nesine güvenerek 23 nisanda çocuklarla sosyal mesafesiz pozlar verdi, sorular, sorular, sorular.

veya veya veya yine aynı yoldan gidersek çocukların ve yaşlıların hayvanlar gibi agresifleşmelerini önlemek için de çıkarmıyor olabilirler, ki agresifleşiyorlar, aman Allahım ben neler diyorum böyle, önce beni çıldırtmayı mı başardılar yoksa, kendimden şüpheye düşmeye başladım yazdıklarım karşısında, yazdıklarım beni benden korkutur oldu bir an için.

Aklınızın sınırlarını zorlamış olabilirim belki, bunun için kusuruma bakmayın, ama hiç merak etmeyin benimki de zorlanıyor, hem de fena halde, hadi oldu olacak bir soru daha sorayım, hem sözümona normalleşiyoruz hem de ikici dalga bekliyoruz, bütün dünya olarak, hangisi doğru, normalleşme sürecine girdiğimiz mi yoksa ikinci dalga beklediğimiz mi, asıl soru burada sanırım, ikinci dalga için mi normalleştiriliyoruz yoksa, bir başka şekilde de sorayım bunu, ikinci dalgayı bekliyorsak niye normalleşiyoruz, normalleşiyorsak niye ikinci dalgayı bekliyoruz, daha açık yazayım, bizi daha kolay öldürmek için mi dışarıya salacaklar, birinci evrede elimine olanlar, ikinci evrede elimine olanlar, üçüncü evrede elimine olanlar şeklinde mi ilerleyecek bu iş, lotodan ne çıkarsa yani, nazilerin yaptığı gibi bir ari ırka ulaşmak mı yoksa amaçlanan, ya da 500 milyonluk bir dünya nüfusu mu, genç, dayanıklı, yetkin bir nüfus, bir soru daha, sırf onlar istediler diye, emir buyurdular diye sizin normalleşmek gibi bir fikriniz, niyetiniz, isteğiniz var mı, benim hiç yok mesela, sonsuza kadar evimde oturmayı yeğlerim ben kendi adıma, bunca söylentinin, bunca lafın boşuna yayıldığını hiç sanmıyorum, bir aslı var bu bilgilerin elbet, bir asıl kaynağı, ve keşke yanılıyor olsam, olsaydım, bütün bunların gerçek olmasındansa aptal yerine konmayı bin kere yeğlerim.

Corona için önerilenlerin başında iyi bir uyku geliyor, tedavi ve öncesi için, uykunun zamanı ne, gece, bize uyusun da büyüsün ninni dedikleri saatlerde neler olduğunu onlar biliyorlar çünkü, biz bilmiyoruz, bir bilim kurgu filminin içindeyiz artık, ve her yanımız kapan, matrixlerle perçinledikleri korkunç hayallerini gerçeğe dönüştürme zamanı, sarsı, mersi, kuş gribini, domuz gribini denediler olmadı, onlarda bingo dediler anca, coronada çinko demeyi başardılar, dün bir aptal bilim kurgu izledim, normalde pek izlemem, sevmem bilim kurgu filmleri, dün izleyesim geldi, gerçek hayat bilim kurguya dönüşünce, kara kuleydi herhalde adı, mathew mc conughey in filmi, orada bir yer için 19-19 kodu kullanılıyor, coronanın adı da covid-19, 19’un kuranda da yeri var, Allahın isimleri ile ilgili olarak, birbirleriyle ilişkilidirler belki, bakmadım ama sars, mers, domuz gribi, kuş gribinin tarihleri 2012 sonrasına mı denk düşüyor acaba, öyle olmalı, çok eski tarihler değiller, maya takvimindeki kıyamet tarihi 2012 idi ya.

5g nin g si ile bg nin g si aynı g mi, neden olmasın.

***Öyle büyük bir yalan söyle ki herkes inansın.Koronavirüs sonrasında nasıl bir dünya olacağı bize pek değil ancak dünyanın bir çok yerinde hararetle tartışılıyor… Ortak yargı şu:
–Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!..
İyi de, nasıl olacak? Daha iyi, daha insancıl, daha mutlu ve özgür, daha paylaşımcı bir dünya mı? Yoksa tam tersi mi?..
Şayet tersi olursa, tıpkı 1930’larda olduğu gibi Göbels türü psikopatlara, manyaklara büyük ihtiyaç doğacağı kesin…
–Yıllar sonra bir kez daha hatırlatayım dedim…


demiş bugün ümit zileli, beni okuduğu için mi yazdı bu yazıyı sizce, ben hiç sanmıyorum beni okuduğunu.

***COV 19, ölümü gösterip sıtmaya razı etme projesi mi? Sadece “dijital kimlik” değil; daha neleri kabul etmeye -gönüllülük esasıyla- bizleri mecbur edecekler göreceğiz.

***”Eşcinseller, zina yapanlar, üniversite kampüslerinde yatak odası manzaraları yaratanlar nedeniyle yaradan bütün insanlığı cezalandırıyor” bunu diyen kişi diyanet başkanı ali erbaş,

öncelikle 14 yaşındaki kız çocuklarını evlendirerek cinsel ilişkiye zorladığınızla ilişkilidir olsa olsa bu musibet, öyle olmasaydı umrecileri, din hocalarını teğet geçerdi, geçmediğine göre bir kendi günahlarınızı tartın bakalım nelerdir, son 8 yılda 500 bine yakın 18 yaş altı çocuk kadın evlendirilmiş, yine yaklaşık bunun 150 bini anne olmuş, bebek emziriyorlar, bir o kadarı da hamiledir mutlaka, kendi bebek sayılabileceklerin bebek emzirmeye mecbur bırakılmasndandır o çocukların olsa olsa bu musibet, o yatak odalarında, o zifaf gecelerinde ve sonrasındaki gecelerde o çocuk kadınların çektikleri acıların sonucudur bu corana dese ya diyanet başkanı, hep suç başkalarının, kendileri zemzem suyuyla yıkanmış, onun ele aldığı, dile getirdiği eşcinsel ilişkide de, meşru olamayan ilişkide de karşılıklı gönül rızası var, burada gönül rızası olmayan tek ilişki biçimi çocukların evlendirilmesi olduğuna göre ondan gelmiştir başımıza belli ki bu musibet, aklı henüz yetmeyen, karşı durmayı bilmeyen, bilemeyen kız çocuklarının veballeridir, kişinin rızası dışında gelişen her türden cinsel eylem o kişiye cinsel tecavüzdür ve devlet bu yasaya yol açarak çocuklara cinsel tecavüzlere izin vermektedir, bence bu cinsel tecavüzlerdir bu musibetin başımıza geliş nedeni, ali erbaşın bakış açısıyla baktığımda yani, yoksa ne alakası var ilişkilerle, hiçbir alakası yok tabi, bağnaz herif, sadece karşı bir bakış açısı ortaya koydum burada.

ordu da bale öğretmenliği yapan ceren özdemiri oturduğu apartmanın girişinde öldüren pisliği, çankaya üniversitesinde hocalık yapan ceren damar şenelin öğrencisi katili, mersinde tecavüze direnen ve öldürüldükten sonra yakılan özgecan aslanın katillerinin, domuz bağıyla öldürülen gonca kurişin katillerinin ve binlerce kadın katilini hapishanelerden saldığınız için gelmiştir bu musibet belki başınıza kim bilir, sizde günahtan çok ne var, biz sütten çıkmış ak kaşık kalırız sizin yanınızda, hiç değilse sadece kendi günahlarımızı taşıyoruz, varsa tabi, ve günah sayılırsa, sizinkilerin yanında yani, sizin günahlarınız bizim günahlarımızın yanında cümle aleme ibret nitelikte, öbür tarafta yatacak yeriniz yok sizin, gidin bir an önce görürsünüz, zaten dünya hayatını istameyen sizler değil misiniz, niye carlıyorsunuz ki öleceğiz diye, ölün ve kavuşun işte cennetinize, hurilerinize, orada bile aklınız fikriniz cinsellikte, başka bir şeye işlemiyor ki aklınız, varsa yoksa kadın, bu tarafta da o tarafta da, sapıklar, ne diyeyim daha ben size, bilmem anlatabildim mi.

***elysium, bugünlerde izlenmeye uygun bir film arıyorsanız bu film tam bugünler için, bugünlerin anlam ve önemine oldukça uygun bir film, pentagon ufo görüntüleri yayınladı bu arada, yakında yenilerini de yayınlayacakmış, yayınlananlar 2015 yılınınmış, daha sonraki yıllardaki görüntüleri de daha sonra sonra yayınlayacakmış, acaba niye şu anda, önce değil sonra değil şu anda, yıllardan sonra, coronanın orta yerinde, zurnanın zırt dediği yerde, bu da planlananlar dahilinde mi yoksa, büyük elysium planlarının, adım adım mı ilerliyorlar hedeflerine doğru.

ta en başında bir soru sormuş, tam cevabını bulamamıştım, şimdi buldum o sorunun cevabını, coronanın niye nüfusu çok deniz kenarı şehirlerde daha çok görüldüğü sorusunun, istanbul, izmir. italya, ispanya, new york, hepsinin ortak noktaları deniz kenarında olmaları, şimdi bu soruyu başka bir soruyla izah edeceğim, neden sahillerde ve parklarda bulunmak yasak sorusuyla, sizin bu soruya verebildiğiniz net bir cevabınız var mı, sahillerde ve parklarda öcüler mi var insanları kovalayan, olmadığına göre bu sahil ve parklar hassasiyeti neden, açık alan olmaları olabilir mi, gönderilen dalga boyuna direkt hedef oldukları için mi insanlar, tabi ki öyle, ve buradan da neden deniz kenarındaki yoğunluklu şehirlerde görüldüğünün cevabı da çıkıyor zaten ortaya, elysiumun alt sınıfında yaşamaya hazırlayın kendinizi bence bir an önce, çok geç değil, çok yakında, sinemalardan sonra gerçek hayatta da olacak, dışarı çıkmayın, sahillerden, parklardan, açık alanlardan uzak durun, ne zaman ki bizim büyük adam dışarıya çıkmaya başlar siz de çıkın, ama o çıkmadığı müddetçe çıkmayın, ki o hiç çıkacakmış gibi görünmüyor, canı çok tatlı, eğer çıkacaksanız bunu akşam beş civarına denk getirin, köpek gezdirme, çöp atma için o saati salık veriyorlar çünkü, vardır bir bildikleri mutlaka, ve geceleri erken uyuyun, geç yatmayın, o geceleri yaptıkları her neyse ondan korunmak için erken uyumanız gerek, vaktinde uyuyun, size ne deniliyorsa onu yapın, karşı koymaya çalışmayın, unutmayın söyledikleri her şey için bir bildikleri var ve söylenenlere uymak sizin yararınıza, onlar zaten her şeyi göze almış durumdalar, yoksa siz zararlı çıkarsınız bu işten, sizin, yani bizim ölümümüz onları durdurmaz, durdurmayacak, sadece bizi durduracak, o yüzden hayatta kalmak için denilenlere uyun, otoriteye karşı gelmemeyi nasıl olsa öğreneceğiz çok yakında, öğretecekler, buna bir an önce başlayalım da bir hayrımıza olsun bari.

Marsta, veya gidilmesi planlanan gezegen hangisi ise onda emlak borsası oldukça canlı olmalı, marsa gidiş biletleri satılalı çok olmadı şunun şurasında ve dünyanın bütün zenginleri satın aldılar bu biletlerden değil mi, bu kadarını biliyoruz meselenin, daha fazlasını onlar biliyorlar, ben bilemem, arsalar imara açıldılar mı mesela, inşaatlar başladı mı, ortam yaşanmaya elverişli mi veya ne kadar elverişli, bunları onlar biliyorlar, ben bilemem, bu ufolarla ilişkiler ne alemde, iş pentagona kadar vardığına göre, onlardan bilgi alışverişi yapılmış mıdır bu konularda, ortak bir çalışmanın ürünü mü bu corona ve sonrasında yaşanacaklar, göreceğiz nasıl olsa hep birlikte, görmeye vakit bırakırlarsa.

nasa dün açıklamış, 2020 yazı çok sıcak geçecekmiş, her geçen yıl biraz daha artıyor sıcaklık, dünyanın içine sıçtılar şimdi de kaçacak delik arıyorlar, yani dünyadan kaçmanın tam zamanı, bazıları için, bizler için değil, bizler coronadan ölelim, sıcaktan ölelim, biz ölürsek bir şey olmaz, ölmemesi gerekenler ölmesinler yeter, o videoda oksijenin azaltıldığını söylüyordu ya adam, bu savı doğruysa eğer oksijenin nereye transfer edildiğini çözmek te çok zor olmasa gerek bu yazdıklarımdan sonra.

bütün ülkelerin bu corona sürecini ne kadar kolay, sıradan, olağan bir durummuş gibi yönettiklerini ve ele aldıklarını da mı göremiyorsunuz, sanki her gün başımıza geliyormuş gibi, nedense çok çok soğukkanlılar bu konuda, hiç paniğe kapılmıyorlar, dünyanın sonu gelir, gelecek te demiyorlar, tam tersi olarak bizler hiç öyle değiliz ama, ölüm korkusuyla yatıp ölüm korkusuyla kalkıyoruz, acaba niye, kaybedilecek canlar bizler olduğumuz içindir, trump 200 bin ölümle atlatırsak bu iyi bir sayı dedi, boris johnson sürü bağışıklığı kazanalım dedi, bizde de öyle, hiç panik hali yok, korku hali yok, son derece metinler, ölenler defnediliyor büyük bir metanetle, atlatanlar da alkışlanıyor ve oldu bittiye getiriliyor mesele, şinanay yarim şinanay, adeta bir oyun, bir tiyatro oynanır gibi durum, bitti, bitecek deniyor ama hastane yapmaya da devam ediyorlar bir yandan, hangisine inanmalı, biteceğine mi devam mı edeceğine, devam edeceğine elbette, ölenin ardından ağlamayı bile unutturdular bize, ölüm doğal bir olaya dönüştü bir anda, o yaşlı ve ölmeyi hak ediyor olgusunu yerleştirmeyi çok iyi başardı sağ olsun sağlık bakanımız, gebersin yaşlılar diyecek kıvama getirdi bir anda bizi neredeyse, kendimizdeki değişimin de farkına varalım bu arada, bizi neye dönüştürdüklerini, üç ay önceki hallerimizle aynı mıyız sizce, bence hiç değiliz, biliyorum bir çoğunuz duymak dahi istemiyorsunuz bu konuları, ben de sizin gibi duymak dahi istemezdim eğer bir seçme tercihim olsaydı ama gördüğünüz gibi yok ve bunları yazmak durumundayım, beni bir erken uyarı sistemi olarak ta algılayabilirsiniz aslında, bunların hepsi önünüze gelecek zaten bir bir, ben sadece hızlandırıyorum yaşayacağınız bu süreci, bir nevi kara haberciyim, önümüzün daha aydınlık olabilmesi için tabi, ne kadar olabilirse artık, ne kadarını başarabilirsek.

Dışarı çıkıp eve döndüğünüzde bir tartın bakalım kendinizi eskiden mi daha çok yoruluyordunuz yoksa şimdi mi daha çok yoruluyorsunuz, cevabınız benim gibi daha çok yorulduğunuzsa bunun nedenlerinin neler olabileceğini bir tartın kafanızda, ben biliyorum bunun neden olduğunu, siz de bilebilirsiniz.

***İngiliz şirketi Serco Group adını duydunuz mu; hapishane hizmetleri de veriyor! Mahkûmlar, tutuklular ve göçmen sığınmacılar için elektronik etiketleme cihazları tedarik ediyor. Ortağı kim; Bill ve Melinda Gates Vakfı! Afrika’da da faaliyet gösteren özel cezaevi şirketi ABD’li GEO Group’un da ortağı! Elektronik etiketleme ile dijital cip arasında bağ kurmak gerekir mi? demiş bugün soner yalçın

***Küresel Besle(n)me Sistemine direnin! “Tarımı küçük üreticinin elinden almak küresel bir planın parçasıdır” diyordu. Kissinger’ın ünlü cümlesini hatırlatıyordu: ‘Petrolü kontrol edersen devletleri kontrol edersin. Gıdayı kontrol edersen tüm insanları…’ Bugün de Bill ve Melinda Gates vakfı ve benzeri vakıflar tohumların genetiği ile oynamakta çok yol katetmişlerdir. Asya ve Hindistan’daki 3000 çeşit pirincin 2 çeşide indirilmesinden sorumlu olanlardan birisi de Bill Gates Vakfıdır. Türkiye binlerce yıldır yüzlerce buğday çeşidinin ana vatanıyken bu çeşitlerin ortadan kaybolmasında rolü olanlar da benzer kuruluşlardır. Buğday, Soya ve Mısır, Bu üç temel tarım ürününün de genetiği değiştirilmiştir ve ‘yeni beslenme sistemi’ işte bu maddeler üzerine kurulmuştur. Erhan Ünal sistemin et, ekmek ve meşrubattan oluşan bir ‘besleme’ (beslenme değil) sistemi istediğini anlatıyor. Amaç Dünyada beslenme bağımsızlığını yok etmektir diyor.’Direnmenin en basit yolu ‘yeni küresel besle(n)me sistemi’ne ‘hayır’ demektir.’ demiş bugün banu avar


nereye el atsak altından o iki pisliğin adı çıkıyor, bil ve melinda gates, şimdi anlayabiliriz artık akp nin bizleri niye hibrit tohuma, israil tohumuna mecbur bıraktığını, yerel tohumu niye yasakladığını, çiftçiye niye destek olmadığını, ülkede tarımı bitirip niye dışarıya bağımlı yaptığını, ben anladım mesela bunları, sizler de anlayabildiniz mi benim anlayabildiğim kadarını, bütün bunların altında yatan meselenin şu anda bizi aç bırakmak olduğunu anlayabildiniz mi mesela?

niye patatesin, mısırın doğal tadında değil de şeker tadında olduğunu da anladınız mı şimdi, bizi bastılar şekere ki daha çok obez ve sağlıksız olalım diye, düştük mü tuzaklarına, düştük tabi, hemde dibine kadar. şu anda fiyatlar almış başını gidiyor markette, pazarda, her şey iki ay öncesinin iki katı, corona kazığı.

İNANMAMAK SERBEST 18. dakika, öner döşer, 2020 yılının kasım ayından itibaren büyük bir dönüşümün içerisine giriyoruz, kapitalizmin sonlarına geldik, 5-9 mart arası doğal afetlere, salgınlara, askeri hareketlere dikkat etmek lazım, (türkiyede ilk korona vakası 11 marttı) 27. dakika, dinçer güner, 2020 yeni bir dünya düzenine geçiş, bu geçiş için sıkıntılı bir dönemden geçilecek, 2020 çok zor bir sene, ekonomik yıkım, liderler yerlerini kaybedecek, martta toplumsal ayaklanmalar başlayacak, uyanış yaşanacak, halk otoriteye isyan edecek, mart temmuz arası ilk görülüşü, 2020 aralık ayından sonra tekrar devam edecek, 2-3 sene boyunca sürecek, baskılara karşı ayaklanmalar olacak, 2020 aralıkta 200 yıllık hava çağına geçiyoruz, teknoloji çok, inanılmaz değişecek, çağ atlayacağız, 2,5 yıllık süreç içerisinde dünya dışı yaşam kolonileri kurulmaya başlanacak, maksimum beş yıl içinde, çin ve rusya güçlenecek, amerika toprak kaybedecek, ekonomik zorluk yaşayacak, ingiltere de öyle, doğal afetler konusunda mart, ağustos ve aralık ayları önemli, (corona birinci, ikinci ve üçüncü dalgaları olabilir bu aylarda) 28 haziran sonrası 6 ay boyunca mars koçta ve zorlayıcı olacak, 27 eylülde mesela, dünya ve insanlar çok yorulacak bu süreçte, 5 nisan (artı eksi on gün olmak üzere) kabine, bakanlıkların değişimi, koltukların sallanabileceği bir dönem, (10 nisan sonrası süleyman soylunun istifası, ulaştırma bakanının görevden alınışı) 51. dakika, hande kazanova, bu sene iran ve çin çok önemli, çinde önemli ayaklanmalar olacak, (corona çin ve iranda başladı, ilk 5g protesto haberlerini çinden aldık) 59. dakika, öner döşer, sadullah elankarabi 19. yy osmanlıda yaşamış bir astrolog, müneccim, bu dönemi salgınlarla bağdaştırıyor, salgınlara çok dikkat edilmesi gereken bir dönem, birde ekinler, hasat önemli, kuru ve soğuk iklim kuraklık riskini arttırır, küresel ısınmadan küresel soğuma dönemine geçtik, (mayıs ayındayız, ne yağmur yağıyor ne de hava ısınıyor hala, toprak soğuk, ekinler büyümüyor demişlerdi videoda) 1.23. dakika, fatih altaylı dinçer günere sorar, bu sene eğlence yerleri, restoranlar kapanacak diyorsun, niye, (bu o zaman için ne büyük ve zorlayıcı bir iddia, olasılıklar dışı) dinçer güner cevaplar, çünkü oğlak gezegeninin olduğu yerde eğlence yoktur, para vardır, duygu yoktur, insanlar gittikçe yalnızlaşıyor, kişiselleşmeye başladılar, duygu paylaşımı yok, 2.22 öner döşer, 21 aralık 2020 gerçek öğretmenler zamanı, gerçek bilgi sahiplerinin ortaya çıkacağı bir zaman dilimi, insan bilincinin çok önemli bir dönüşüm zamanı, tarihte çok önemli bir sayfa açılıyor, yeni dünya düzenine geçiş, bunlar doğum sancıları, fatih altaylı, dünya kadar olmasa da türkiyeyi zor bir sene bekliyor, negatif bir yıl geliyor, herkes parasına puluna sahip çıksın, ekonomisine dikkat etsin, ferahlık beklenmesin, teketek programı, yılbaşı gecesi, 31 aralık 2019, coronanın ilk görülüşü çinde ocağın ilk haftası.

adamlar dayamışlar bilgiyi, daha ne yapsınlar, ters takla mı atsınlar inanman için, olacak bitecek ne varsa söylemişler işte, daha ne söylemeleri gerek eksik kalan, sen ister inan ister inanma, inanmıyorsan da inanma ayrıca, hatta bence zaten inanma, sana bu bilgi fazla gelir, kaldıramazsın, sırf sen “ben astrolojiye inanmıyorum” dedin diye bu kadim bilgi sence yok olmaya yüz mü tuttu, tutmuş mu, gördüğün gibi tutmamış, kanıtı videoda, daha da anlamadıysan yazdıklarımdan, yazdıklarım yeterli gelmediyse açar izlersin, onu da anlamazsan seni senden Allah kurtarsın, başka ne diyeyim, yanlış anlama, duaydı bu, beddua değil, neyse, sen bildiğin yolda ilerlemeye devam et, dünya kendi bildiği gibi dönmeye devam ediyor nasıl olsa, sen eşlik etsen de etmesen de.

bu programı ben de yeni izledim, uzayda koloniler bahsinden falan haberim yoktu, benimki tamamen varsayımlar üzerine kuruluydu.

***şimdi bu durumda bu ibana para yatırarak biz pkk ya mı yardım etmiş oluyoruz, e öyle olmuyor mu, biz devlete, devlet amerikaya, amerika da pkk ya yardım ettiğine göre bizim paralar direkt pkk ya gitmiş olmuyor mu, size para verenin…. yok böyle bir para’doks….

***”İnsanları kimse yanlış umuda sürüklemesin… Virüsün en yüksek yayılımına ulaştığı dün ile bugün arasında hiçbir fark yok. Kimse tedbiri elden bırakmasın, virüs ortadan kalkmış, bulaşılığı bitmiş, kitle bağışıklığı gelişmiş falan değil. Sosyal mesafe ve evde kalmaya bir süre daha devam etmeliyiz…”

BAYRAMDA DA EVDE KALINMALI “Bana kalırsa bayramda da sokağa çıkma yasağının uygulanmasını sağlarım… Şunu herkesin bilmesi lazım; o da virüsün meydana getirdiği enfeksiyonun tipiyle ilişkili olarak, hasta sayısı azalsa da sıfır noktasında elemine edilemeyeceği gerçeği… Biz bu virüs ile uzun süre yaşayacağız, buna uygun davranacağız. Çünkü öldürücü etkiye sahip. Mühim olan da bu hastalıktan etkilenmemiş popülasyona virüsün bulaşmasını engellemek…”

“Böyle kısa bir sürede dünyadan veya Türkiye’den virüsün eliminasyonu mümkün değil. Asıl tehlike immün sistemi güçlü, sağlıklı ve herhangi semptom göstermeyen bünyeye sahip bireylerin bayram ziyaretinde bunu yaymaları…” bir virolog doktor.

***amerikan bulaşıcı hastalıklar direktörü anthony faulci “corona salgınında ikinci dalga kaçınılmaz, virüs önümüzdeki dönemde tekrar ortaya çıkacak, hatta belkide hiç kaybolmayacak” demiş, DSÖ avrupa temsilcisi henry klu önlemleri kaldırmaya hazırlanan avrupa ülkelerini uyardı, “bu virüs affetmez, uyanık, dirençli, sabırlı olmalıyız, olası tehlikelere hazır olmalıyız” demiş, bizim meb bakanı da okulları 1 haziranda açacağız diyor.

***UNICEF’in yayımladığı iddia edilerek paylaşılan bir internet mesajında dondurma ve soğuk yiyeceklerden kaçınmanın hastalığı önlemede etkili olabileceği iddia ediliyormuş.

doğrudur, yanlıştır bilemem, gerçi bilemem desem de coronanın soğuğu sevdiğini biliyoruz hepimiz, ve ilk yerleşkesinin ağız, burun olduğunu, ve bütün doktorlar korona için şeker yemeyin diyorlar, ancak bildiğim başka bir şey varsa onlar bize neyi iteliyorlarsa onu, onları yemememiz gerektiğidir ve bunların içinde dondurma da var, geçen paylaştığım banu avar paylaşımında bil melinda gatesin, yani amerikanın bizi et, ekmek ve colaya yönlendirdikleri yazıyordu, hamburger endüstrisini hatırlayınca öyle gerçekten, bu durumda yapmamız gereken o denen şeyleri olabildiğince terk edip sebze ve meyveye dönmek olmalı, zaten corona için de c vitamini önemli olduğuna göre bu et, ekmek, colaya bizi alıştırmış olmalarının altında çok daha başka şeyler aranabilir, bu beslenme biçiminin coronaya hazırlık olup olmadığı gibi.

***dün çağla şikelin programında doktor murat kınıkoğlu sağlık bakanlığından corona sonuçları konusunda şeffaf olmalarını “rica etti”, ne garip günlerden geçiyoruz, suçluyu suçuyla dahi itham edemediğimiz, suçu örtbas etmemekle beraber çokta ima edemediğimiz garip garip durumlar, bu ülkenin doktoru bu ülkenin sağlık bakanlığını sahtecilik yapmakla suçluyor, her ne kadar rica da dese bu apaçık bir suçlama, alenen yalan söylüyor sağlık bakanlığı ve alenen bunun üstünü örtüyor ve yalan söylüyorsam ve bunun üstünü örtüyorsam kime ne der gibi bir tavırlar içine giriyor, akıl alır gibi değil.

***fatih altaylı inanç vergisi alınsın, camiler o parayla yapılsın diyince cemal enginyurt afkurmuş, pislik falan demiş, hoşt köpek, o pislik kendi şoğurtlarından akıyor haberi yok, sonuna kadar destekliyorum fatih altaylıyı, bir kere bile gitmediğim, ve gitmeyeceğim camiye niye vergi veriyorum ben, benim verdiğim vergiyle cami yapılırken benim rızam alınıyor mu, verginin amacı insana hizmettir, dine, dini inançlara değil, cami yapacaklarsa kendi paralarıyla yapsınlar, zaten sinir oluyorum her yeri cami yaptılar.

***Emekli Korgeneral Karakuş, canlı yayında “Kozmik Oda’ya girildikten sonra devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği (sızdırdığı) 813 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edildi…” ifadelerini kullandı.

bu vatanda hain olanların kimler olduğu çok açık değil mi, tabi ki akp liler. bir bülent arınç 813 kişi eder mi, o ölseymiş keşke ta en başından.

***elysium gönderimi silmiş facebook, üstündeki yazısı duruyor ama gönderi silinmiş, elysium sıradan bir uzay filmi, bir uzay filminde facebooku tırsıtan ne var da siliyor facebook, neyi örtmeye çalışıyor, bir bildikleri vardır mutlaka, ben bu gönderiyi kimseden de paylaşmadım, direkt kendim bulup paylaştım, ondan ona iz sürme gibi bir olay da yok bu durumda, peki mesele olan ne, elysium adlı filmi paylaşmak niye sakıncalı olabilir facebook için acaba, yakın gelecek planlarını deşifre ettiği için mi, onun içindir başka neden olacak, filmin bir sahnesinde patron çalışanına sert bir biçimde ağzını kapa uyarısında bulunuyor filmde, ne tesadüf değil mi, film 2013 yılında çekilmiş, geleceği sıkı görmüşler, yani bugünü. radyasyon hastalıklarını, ölümlerini konu aldığı için de siliniyor olabilir, malum gündemimiz bu.

***Aile içi istismar ölümleri ve yardım çağrıları kilitleme sırasında ikiye katına çıktı….. Ulaşabilir misiniz? ” Artık her zamankinden daha fazla bağlı kalmalıyız, duyarlı olmalıyız ve etrafımızdakilere önem vermeliyiz, yakınlardaki insanlar sessizlik içinde acı çekiyor olabilir, aile içi istismar ince veya aşırı düzeyde oluyor olabilir, hiçbiri kabul edilebilir değildir-istismar ve Durmalı. Lütfen bunu kimin duyması gerektiğini bilmediğiniz gibi uzak ve geniş paylaşın. Teşekkürler x

bu çeviri bir facebook paylaşımı, yani diyor ki bir yabancı dost, birbirimize manen sahip çıkma zamanı, bence de haklı, zincirlerimizi koparmayalım, belkide asıl bekledikleri budur, çözülmemiz, herkesin birbirine sahip çıkma zamanı, gücü yetebilenin gücü yetemeyene sahip çıkma zamanı, yeri geldiğinde genç yaşlıya, veya yaşlı gence, kadın erkeğe, erkek kadına, duruma, zemine, zamana göre değişen, oynaklık içeren bu sahip çıkmayı birbirimizden esirgemeyelim, bir olalım, diri olalım, ki bizi kolay kolay yıkamayacaklarını görsünler.

***Dünya tam anlamıyla etrafımızda yanarken Derin devletin yaptığı bu koronavirüs korkusu, ekonomileri manipüle etmek, düzgün bastırmak ve zorunlu ilacı zorlamak için en büyük aldatmaca / sahtekarlardan biri olarak tarihe geçecek. Hepimizin bildiği gibi hayat asla geri dönmeyecek. Denedik. Aşının keyfini çıkar 😏 bu da bir çeviri facebook paylaşımından alıntı.


“bütün ülkelerin bu corona sürecini ne kadar kolay, sıradan, olağan bir durummuş gibi yönettiklerini ve ele aldıklarını da mı göremiyorsunuz, sanki her gün başımıza geliyormuş gibi, nedense çok çok soğukkanlılar bu konuda, hiç paniğe kapılmıyorlar, dünyanın sonu gelir, gelecek te demiyorlar, tam tersi olarak bizler hiç öyle değiliz ama, ölüm korkusuyla yatıp ölüm korkusuyla kalkıyoruz, acaba niye, kaybedilecek canlar bizler olduğumuz içindir, trump 200 bin ölümle atlatırsak bu iyi bir sayı dedi, boris johnson sürü bağışıklığı kazanalım dedi, bizde de öyle, hiç panik hali yok, korku hali yok, son derece metinler, ölenler defnediliyor büyük bir metanetle, atlatanlar da alkışlanıyor ve oldu bittiye getiriliyor mesele, şinanay yarim şinanay, adeta bir oyun, bir tiyatro oynanır gibi durum.”

geçtiğimiz çarşamba günü yazmışım bu yazıyı, bu çeviri yazıda başka ne yazıyor, hastanelerin boş olduğu, coronanın ise bir manipülasyondan ibaret olduğu yazıyor, üstte yazdığım yazının altında saklı olan da bu, umursamadıkları, ölümleri ölümden saymadıkları, sahi benim yakınımda hiç corona ölümü, vakası yok duyduğum, sizlerin var mı, yoktur büyük olasılıkla. ne demişti hitlerin akıl hocası göbels, öyle büyük bir yalan söyle ki herkes inansın. bu çok çok büyük bir oyun.

****okumadan, dinlemeden bu işin altından kalkamayacağız, o zaman okuyup dinleyeceğiz, ne yazdıklarını, neler söylediklerini, yeni bir fenomenim var, adı kenan cihan, corona ile ilgili videolar paylaşıyor, onları dinliyorum, dinlemek istemeyenlere özet geçeyim, bu hastalık virüsten değil radyasyondandır, radyasyonu şu an azalttıkları için yavaşladı, zaten ortada öyle büyük bir salgın diye bir şey de yok, aşıyı bize kabul ettirebilmek için oynanan bir oyun bu diyor kenan cihan.

olabilir mi, bence çok net olabilir, o kadar çok net olmayan şey var ki ortada neden olmasın, bunca hastalık atlatıldı, lafta veya değil, 120 bin kişilik, ortalığın yıkılıyor olması lazım, gölcük depremini hatırlayın, oradan aklımızda kalan görüntüleri, var mı böylesi bir görüntü hafızalarımızda şu an için dahi, yok, hani hastane izdihamları, aileler, ağıt yakanlar, var mı buna dair bir görüntü, yok, onca insan hasta yattı, öldü, niye bunların yansıması olmadı bizlere görüntü olarak, hastane çıkışı alkışlar ve penguen dansları dışında hastane görüntüleri neden yok, bir haber olsun alabildik mi hastanelerden, haber niteliğinde haber, görüntü değil, alamadık, çünkü sanırım zaten yok, hep demiştim ya dışarda ne var diye, dışarıda olan şey radyasyonmuş işte, onun için çıkmayın diyorlarmış, amaç evde kalmak değil dışarıya çıkarmamakmış, açık havaya, açık havadan koruyorlarmış bizi aslında virüsten değil, ne diyorlardı, eve gelince elinizi, yüzünüzü, açıkta olan yerlerinizi yıkayın, hatta mümkünse duş alın diyorlardı, radyasyonun etkisini üzerimizden atmak içinmiş, virüs işin hikaye kısmı.

***dünkü videosu, kısaca özetliyeyim yine, ispanyada yaşayan bir türk konuştu, ispanyada bütün ölümler corona olarak kayda geçiyor, ispanyada nefes almakta zorlanıyoruz ve insanların yüzleri, yani kafa kısmı mor, mavi, kırmızıya dönüştü, (bu ara ben de görüyorum tv de bu kırmızıya dönüşmüş insanları, aslı beyaz olup, şu tasarrufu anlatan özlem denizmen geçen gün kıpkırmızıydı, bildiğin kızıl, koyu kızıl, haberde gördüm, aslında bembeyaz bir kadın, bir anlam verememiştim o haline, varmış bir sebebi, neler oluyor hayattayı sunan hakan ural da kızıl koyu renkte şu an, eski videolarına baktım hiç öyle koyu renkli değil, ışıldak kafalılara dönüşüyoruz demek ki çok yakında, uzaylı olmadan uzaylı olduk bile, ispanyada bizden önce başladığına göre bizde de artar bu sayılar yakında, aktif yaşayıp radyasyona çok maruz kalanlarda olacak daha çok büyük ihtimalle, biliyorsunuz kafa dışarda, etkiye en açık alan, radyasyon etkisine yani, kafa kısmı siyaha dönüşen çinliler de vardı coronada, bu ayrı bir şeydir belki, yine el ve ayaklarda da mavileşmeden bahsedilmişti şimdi hatırladım, ilaç etkileşimi denmişti sebep olarak, maske ve eldivenlerin ne işe yaradıklarını anlamaya başlayacağız şimdi demek ki)

bir doktor konuştu ve şunları söyledi, kaya tuzu yemeyin, sülfirik asittir, evde olan kaya tuzunu bulaşık makinesinin tuz gözüne koydum bende bu sabah, bari bir işe yarasın sülfirik asit, iyotlu tuz kullanın, kilo sandığımız şey aslında ödem (ödemi yapan şey de tuz olduğuna göre aşırı tuzdan ve tuzlulardan uzak durun, zeytin, peynir, turşu gibi, ben bunu bir süredir yapıyordum zaten, tuzdan olabildiğince kaçınıyorum, yazmıştım hatta kilo sandığımız şey kilo değil su diye, kaya tuzu meselesi ve tuz meselesi canan karatay ve ümit aktaşın söylediklerinin tam tersi yani, bir plan dahilinde tüm türkiyeyi aldatma planıymışlar demek ki bu iki kişi, ara ara buna da değinmiştim zaten, canan karatayın amerika kaynaklı olduğuna, ve her ikisinin de yanlış şeyler söylediklerine, bozacının şahidi şıracı parodisini oynamışlar başından beri bizlere aslında, bu durumda kemik suyundan da uzak durun, onda da vardır bir bela mutlaka bu kadar sıklıkla söylediklerine göre, osman müftüoğlu kemik suyunun kurşun, civa vb. şeyler içerdiğini söylemişti, yine bu durumda eti yağıyla yiyin diyordu ya her ikisi de, uzak durmakta fayda vardır belki, yine osman müftüoğlu etteki yağın toksik madde olduğunu, kurşun, civa vb. şeyler içerdiğini söylüyordu, vücut toksik maddeleri hareketsiz olan kemiklerde ve yağlarda biriktirirmiş)

bol su için ve tuz, tuzlu yiyin diyerek bizi tuzlu su bidonlarına çeviriyorlar, amaçlanan buymuş demek ki, böbrekleri iflas ettirip bidonları patlatmak, böbreklerin de belli bir atım kapasitesi var sonuçta, daha da atamadığında ne yapacak, patlayacak elbette, üstüne de bas gazozou gör bak bakalım neler oluyor, bugünlere hazırlık içinmiş her şey, bizi sağlıksız yapmaya çalışmaları, onca cola, dondurma ve diğer zararlıların reklamları babalarının hayrına yapılmamış, bu işten paçayı sıyırmak, aşı olmamak istiyorsak gerçekten öncelikle sağlıklı kalmaya bakacağız, o lanet yiyecek benzeri mutant, insan yapımı şeylerden uzak duracak ve yine lanet olası kilolarımızdan kurtulacağız, hala vakit var, öyle bir günde olacak işler değil bunlar, ki bir biz değil bütün dünya karşı çıkacak bu aşılamaya, ne kadar karşı durabilirlerse tabi, önce çocuklardan başlayacaklarmış aşılamaya, ardından sağlıksızlara gelecekmiş sıra, aşırı su ve tuzdan, su ve tuz gerektiği kadar, ne fazla ne az, hatta az bile denebilir bence, şekerden ise tamamen uzak durmamız gerek, sıfır şeker, hep dediğim gibi, çayı, kahveyi terk edin, onlar bir işe yaramadıkları gibi size zarar da veriyorlar, sigarayı tabi ki bırakacağız, arındırın, temizleyin kendinizi, çocuklarınızı, etrafınızdakileri bol c vitamini, yani maydanoz, kırmızı, yeşil biber, kivi, portakal, limon ile ve diğer sebze ve meyvelerle, şu dönem sebzelerini, yani turfandaları çok yememeye çalışın, radyasyonlu olabilirler, kıştan kalanları ve yazın olacak olanları yiyin daha çok, şu bir, iki aylık dönemi es geçmeye çalışın, radyasyona bir yaz arası vermelerinin nedeni de tarımı etkilememek olmalı, ona göre planlanmış her şey, yoksa kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşebilirlerdi, insanlar açlıktan kırılıp dünya bu defa gerçekten yok olurdu, amaçladıkları bu değil çünkü, amaçladıkları bizleri modern kölelere dönüştürmek, tıpkı elysiumda olduğu gibi.

aşı olmayanları sosyal haklarından mahrum edeceklermiş, seyahat, hastane, okul vs. ve tabi ki arkasında bil gates ve onun gibi tipsizler ordusu var bu aşı işinin, bu videoların genelinde anlatılanlara bakarak yani, bu aşılarla bize ne verilmeye çalışıldığını biliyor muyuz diyor kenan cihan, mutant kanı mı, nano teknolojik şeyler mi, hepsi olabilir bence de, bu kadar büyük bir oyuna gereksinim duyduklarına göre bu aşı için, hatırlarsanız bize otur kalk eğitimi veriyorlar diye yazmıştım en başında, şimdi devamı gelmeye başladı işte o otur kalk eğitiminin, şimdi aşı ol u dayatacaklar bize, ol şeklinde, onların olsun hastaneleri, okulları, seyahat belgeleri, o iş o kadar kolay olmayacak, evde kala benzemeyecek bu iş, kimse bana o aşıyı yaptıramaz, ne kendime ne çocuğuma, ölürüm de yaptırmam, şimdi anladınız mı hepimizi niye hastane ve ilaç bağımlısı haline getirdiklerini, sonuç ortada, hastalığına hastane hizmeti almak istiyorsan eğer o aşıyı olmak zorunda kalacaksın çünkü, tuzak çok büyük kurulmuş anlayacağınız, hadi bakalım, göreceğiz siz mi yaman biz mi yaman bil gates orospusu.

normal bir aşı gibi değil demek ki bu yapılacak olan aşı, enjekte şeklinde falan değil yani, adı aşı sadece, kendi aşı falan değil, eğer öyle olsaydı zaten bunca tantanaya gerek görmeden yaparlardı, bu benim kanaatim yani, ya denildiği gibi çip şeklinde, ki öyledir bence de, ya da başka bir şekilde işlemle konuluyor vücuda ki bunca tantanaya gereksinim duydular, elysium filminde kafanın arka kısmından koydular bir şeyler, kafatasını kesip, kanlı bir şekilde, belki o şekildedir, bilemem, öyleyse eğer iğrenç, beş bin kere ölürüm de yaptırmam, yani neymiş o aşıdan korunmanın yolu, hasta olmamak, diğer bir deyişle doktor eline düşmemek, bunun için de yediğimize, içtiğimize, sporumuza dikkat edeceğiz, gerçekten kurtulmak istiyorsak eğer, ikinci dalga için ağustos eylül aylarını veriyorlar, en son iran söylemiş bunu, bütün ülkeler bu işin içinde, radyasyonu tekrar o zaman yükseltecekler yani, astrologlar da ağustos diyorlar, o zamana kadar vaktimiz var, yürümek ve daha sağlıklı olmak için, bu evrede bir giriş yaptılar sadece meseleye, ardı arkası fırtına ve asıl fırtına ağustosta, hazırlıklı olmamız lazım.

videoda konuşan adam sanırım bir doktor ve dsö de konuşma yapacakmış, belli ki bilgili biri, güneşten değil yağmurdan korkun dedi, radyasyon için, 14 mayıs perşembe günü 0-14 yaş, 15 mayıs cuma günü 15-20 yaş çıkabilecek dışarı, perşembe günü yağmur var hava tahminlerinde, her ne kadar radyasyon vermeyi durdurmuş dahi olsalar havada hala radyasyon olması çok muhtemel, ve ilk yağmurlarla yeryüzüne inecek, bu yüzden birbirimizi uyarmalıyız bu konuda, çernobilin oluş tarihi 26 nisan, yılının bir önemi yok benim için şu an, karadeniz için çay toplama zamanı başlangıcı bu tarih her yıl, karadeniz insanı çay toplarken yakalanmış olmalı radyasyonlu yağmurlara, ki ölümler bu denli fazla oldu karadenizde, yeni yeni radyasyon ölümleri, kanserleri olmaması için birbirimizi uyarmalıyız, çocukların, ve kendimizin radyasyonlu yağmurlara yakalanmaması için.

ve yine sanıyorum o aşı dedikleri şey bizi 5g ye, 6, 7 g ye veya her ne haltsa ona uyumlamak için kullanacakları bir aparat, onu yükleyecekler bize, atıyorum, yada radyasyona dayanıklı hale getireceklerdir belki, mutant gibi, çocuklarımızı o savaş oyunlarına boş yere alıştırmadılar ya, kendilerine mutant savaşçılar yetiştiriyorlarmış meğerse, her şey hesap kitap üstüne kurulu, bakalım kim kimi yenecek bu savaşta bil paşa, sen kuşandın madem bizler de kuşanacağız bu demektir ki kılıçlarımızı, 3. dünya savaşı için gazamız mübarek ola.

öyle büyük bir yalan söyle ki herkes inansın, göbels, hitlerin has adamının sözü, yazın bunu aklınızın bir köşesine, ve hiç unutmayın.

rüzgarlar sert esiyor, biliyorum, bunun gayet farkındayım, ama yapabileceğim bir şey yok bu konuda, o rüzgarlar benim etkim dışında oluşmuşlar zaten, ben sadece rüzgara göre hareket edeceğim bundan böyle, tam olarak anladığım söylenemez ama anladığım kadarını anlatayım, astrolojik açıdan, dün kuzey güney ay düğümleri değişti, oğlak yengeçten yay ikizlere geçti, oğlak yengeç öncü burçlarmış, yay ve ikizler değişken, yani yeni bir adım atıldı oğlak yengeçte ve yay ikizlerde değişecek, değişim başlayacak, böyle yorumlandı, yine bu dönem çalkantılı, karışık geçebilirmiş ve süresi bir buçuk yıl, 2021 sonuna kadar, bu ay düğümleri her bir buçuk yılda bir ileri giderek 18 yılda bir aynı noktaya gelirlermiş, yani bu ay düğümüyle 2002 yılındaki ortama geri döneceğiz, akp nin seçildiği, kazandığı ortama yani, öncesine, zaten aynı durumdayız ekonomiye bakıldığında, daha da beter, yani akp gitti gider, 2002’den 18 yıl geri gittiğimizde ise turgut özalın seçildiği 1984 yılına, bir 18 yıl daha geri gittiğimzde de süleyman demirelin seçildiği 1966 yılına, daha da geriye doğru devam ettirilebilir bu seçim akışı, bu üç kişinin ortak özellikleri ise o tarihlerde ilk seçilişleri olması, yani bu bir buçuk yıl içinde seçilecek olan kişi de ilk kez seçilecek, gerçi buna başka bir ihtimal yok çünkü zaten akp 18 yıldır iktidarda, bayağı da anlattım aslına bakılırsa, anlıyormuşum demek ki biraz da olsa, en az 30 yıllık takipçisiyim astrolojinin, olsun o kadar, yani demem o ki 2021 yılı sonuna kadar direneceğiz ve zafer onların değil bizim olacak, bizi yenemeyecekler, kaç yerden teyit ediyorum bilgileri görüyorsunuz, hiç gülmeyin, gülecek bir halde değiliz, eğer öyle olmasaydı ben de gülerdim sizinle birlikte ama gördüğünüz gibi gülemiyorum, denize düşmüşüz ki ne deniz, ne denizi derya, ve tutunabildiğimiz her bilgiye tutunacağız, gülmek yok, çünkü gülme kısıtlaması var, ben koydum bu kısıtlamayı da, önüne gelen koyuyor nasıl olsa, bir tane de ben koyayım.

***dün gece beyaz tv, her açıdan programı, 2018 yılında amerikada 424 bin çocuk kayboldu, bir yılda, amerikan resmi rakamlarına göre bu bilgi, ezoterik kardeşlik örgütlerinin üst düzeyleri, elitleri 0-6 yaş arası korkutulmuş çocukların enselerinden aldıkları kanı içiyorlar, dsö imf ile işbirliği yapıyor, afrikaya kredi vermek için aşı şartını koşuyor, olacak şey değil, şu anda corona virüs üzerinden bir tasfiye ve dönüşüm savaşı yaşanıyor, bu işin merkezi londra, bir ucu israil, bir ucu amerika, bilim dünyası ahlaksızdır, gıda, su ve ilaç üzerinden yürütülen bir savaş var, 2013, 2014 yılında unicef ve dsö kenyada aşı yaptı 500 bin kadın kalıcı kısırlık yaşadı, insan nüfusunu 500 bine indirme planıdır bunun altında olan, küreselciler kazanır ise insanlığın sonu gelmiş demektir, büyükşehirler yaşam alanı olarak tehlikelidirler, su, gıda, deprem vs. açısından, artık teknoloji değil tarımla ayakta kalınacaktır, ekonomist ramazan kurtoğlu

***inanın şu an kendimi bir leş gibi hissediyorum, elim kolum kalkmıyor, kırıldılar sanki, öne bir yazı gördüm facebookta, adamın çocuklarını corona diye alıp götürmek istemişler ambulansla, adam vermemiş, oradan zıpladım üstteki tv programına, oradan şu bilgilere,

2015 yılında Buckingam sarayının penceresinden çırılçıplak bir şekilde kaçmaya çalışan çocuğun görüntülerini hepiniz hatırlarsınız, daha sonradan herkesin tahmin edebileceği gibi haber yalanlandı, montaj denildi ve kamuoyunun gazı birşekilde alındı, ancak bu olay Meksika dan Amerika’ya, Kanada’dan Orta Asya’ya oradan Avustralya’ya kadar uzanan Satanist pedofili sex çetesinin ilk vukuatı değildi. Önce derin bir nefes alın ve okuyacaklarınıza hazır olun… 1 nisan 2020 New york.. Central Park ın altındaki gizli tünellerdem ve Empire state binasının altındaki bağlantılı geçitlerden 100 000 e yakın esir çocuk kurtarıldı! Malesef kurtarılan çocukların sadece % 6 veya % 8 i sağlıklı olarak bulundu, geri kalan kısmı ya uzun zamandır ölü veya vücut parçaları eksik olarak bulundu, çok ayrıntıya girmek istemiyor haberi mümkün olduğunca yüzeysel vermeye çalışıyorum ancak askerler tarafından taşınan çocukların büyük bir kısmı hemen yoğun bakıma alınmış, Trump ın konuyla ilgili açıklamalarını internetten bulabilirsiniz.

Şu an pert olmuş gibiyim, daha ne bir şey okumak istiyorum ne de görmek, inzivaya çekilmek istiyorum, daha fazlasını kaldırmayacak bünyem, deli saçması günlerden geçiyoruz, tam bir deli saçması, kızım da halimi görüyor olmalı ki sana birkaç kişisel gelişim kitabı alalım, gel sen onları oku, bu işlerden vazgeç dedi bana, haklı olabilir, kendimi rehabilite etmem gerek şu aralar, korona bile bu kadar yormamıştı beni, bu son duyduklarım bütün enerjimi emdi.

***avm ler açılıyor, futbol bile başlıyor ama meclis kapalı, zaten açıkken de bir işlevi olmadığı için kapalı durmasında bir mahsur yok, diye düşünmüş olmalılar, tek kale futbol sahası türkiye, avm ler pandemi başladıktan sonra zaten açıktı, giden olmayınca mecburen kapadılar, önce teker teker mağazalar kapandı, sonra avm ler, nereden biliyorum, avm lerde her kapanan mağazadan kapandıklarına dair teker teker mesaj geldi, oradan biliyorum, gidip görmedim tabi ki, şimdi açtılar diye giden mi olacak, hiç sanmıyorum, ne avm lerin ne de futbolun dahi kimsenin çok umurunda olduğunu sanmıyorum şu ara, koyun can derdinde, bir videoda kuşlar 5g vericilerinin kablolarını koparıyorlar, kuşlar bilinçli mi yapıyorlar acaba bu saldırıyı, akıl alır gibi değil, kuşlar kadar olamadık demeye dilim varmıyor, birde kuş akıllı derler, kuşlar kadar akıllı olabilseydik keşke, başka bir videoda bir amerikalı doktor hastanelerin boş olduğunu, bu işin tamamıyle düzmece olduğunu söylüyor.

***doktor hayri gözlükgillerin ölümlerin kan gruplarına göre seçildiğini anlattığı bir video var, izlemeyen kaldıysa izlesin, tv de biri söylemişti geçenlerde, dinlerin ilk insan olarak kabul ettiği hazreti ademin kan grubu 0 miş, sonra A grubu, daha sonra ise diğer kan grupları türemiş, yani yeni bir ari ırk saldırısı ile karşı karşıyayız, aradan geçen 70 yıldan sonra, ama bu seferkiler hitlerden de deli, bütün dünyayı koymuşlar hedef tahtasına, 0 ve A grupları yaşayacak, diğer kan grupları dünyadan silinecek, kafalarına koydukları bu, bu olmalı, dünyanın ilk hali gibi, ve bu sayede de dünya nüfusu azalmış olacak, deli saçması bir dünya olmuş bu dünya biz uyurken.

***bizlere radyasyonla yaşamayı, yani ölmeyi, reva gören şeytanın çocukları şu an radyasyondan etkilenmemek için denver havaalanının altında mı istirahatteler acaba, bakınmalı etrafa, yahudi, zengin, illüminatilerden kaçı hala yer üstünde diye, erdoğanın çocuklarından haber alan var mı, yer üstündeler mi acaba, biz de merak ediyorduk o koca sarayı ne yapacak diye, mesele olan üstte değil alttaymış meğerse, aoç arazisine melih gökçek oyuncakları koyunca da alt taraf iyice sağlama alındı, kilometrelerce alan, etimesuttaki yeni mit binasının arazisi de çok uygun bu iş için, kaç dönümlük arazi, üstünde sadece tek bir bina var, e bir giriş çıkış kapısı lazım sonuçta, bina o giriş çıkış kapısı işte, oksijenin nereye gittiği de belli olur böylece, yer altına çekilmiş demek ki, kimbilir ne kadar zaman kalmayı planlıyorlar yer altında, bizi öldürme planları ne zaman tamamlanacaksa o zaman kadar, ve bu iş için ne kadar oksijen gerekli, kayınpeder ve damadı maske takmamak konusunda kararlı görünüyorlar, bu cesareti nereden aldıklarını merak ediyorum doğrusu, etraflarındaki herkeste maske var bir onlarda yok, onlar seçilmiş insanlar mı, yoksa devamlı tedavi altındalar mı, yok yok efsunludurlar onlar, doksanlık ihtiyarlar gibi ayaklarını sürüye sürüye yürüyor artık, ama bildiğinden de caymıyor, bugün özür dilemiş verdiği rahatsızlıktan ötürü, alttan oyacak altımızı, ister alttan, ister üstten, maksat amaca ulaşmak olunca fark etmiyor, özür de diler kıç ta yalar, yeter ki amacına ulaşsın, hepsi siyonist, hepsi şeytanın hizmetinde, a dan z ye hepsi, buna chp de dahil, hepsi özel olarak seçilip konumlandırılmışlar, bizi öldürmek, yok etmek için, komplo teorileri artık gerçeklerin teorileri, pislikler gün yüzüne çıkıyor bir bir.

almanyada yazan biri d vitaminin yasaklandığını yazmış, ölçümü de yasaklanmış, stoklar yer altındakilere ancak yetiyor demek ki, bizleri hem evlere hapsettiler hemde d vitamini vermiyorlar, dışarda radyasyon evlerde d vitamini eksikliği, seç birini.

***aşı dedikleri şeyin gerçekte çip olup olmadığı hakkında bir fikrimiz var mı, o sağlık ocağına aşı diye gidip çiplenip dönmek te var işin ucunda, kenya da da aşı demişler ama 500 bin kadın kısırlaştırılmış, peki bundan haberiniz var mıydı, her söylenene inanmıyoruz tabi ama bir akıl süzgecimiz var ve oradan geçiriyoruz ve bu durumda bu söylediklerimiz daha akılcı geliyor bana, pandemi hakkında korkutmayı yapanlar da bu durumu ifşa edenler değil on yıllardır buna devam eden holivud film endüstrisi, I am legend ı izleyin ne demek istediğimi anlarsınız, dün akşam izledim, bugün hala etkisindeyim filmin, yapım yılı 2007, yani 13 yıl önce, ben izlememiştim ama çocuklarım izlemiş zamanında, çocuklarımızın beyinlerini yediler bu gibi filmlerle küçücük yaşlarında, salgın ın yapım yılı 2011, elysium da öyle, bir dolu film var bu ve bunun gibi, 8 mm, 5. dalga, kurtlarla dans, la sırları, gözleri tamamen kapalı, azınlık raporu, baba 3, altın, wall street, nereden görmüşler geleceği, yani bugünü, hepsi planlı, yüz yıl önce pandemi olmuş olması bunun da pandemi olduğunu göstermez değil mi, bu ikisi birbirinin kanıtı olamaz yani, yüz yıl önce labaratuarlar bu denli gelişkin değillerdi bildiğimiz gibi, aklınızı açın, genişletin, ne demek istediğim anlaşılır.

***radyasyona baktım biraz internette, nedense bütün bu bilgiler bana hep coronayı hatırlattı, bakalım size de hatırlatacak mı, özellikle ilk foto, hastalık sonuçları birebir aynı, hiçbir fark yok, ilk etapta mide bulantısı sonra sırasıyla halsizlik, kusma, ishal, kanamalar vs, tıpatıp aynısı nasıl oluyor, mesele olan corona falan değil bildiğin radyasyon, radyasyona maruzuz şu an, ve hepimiz bir diğerimiz için radyoaktif kaynağız ve o yüzden gerekiyor sosyal mesafe, çünkü kimin ne kadar radyasyona maruz kaldığını kimse bilmiyor, bilemez de, yani bu mesele virüsten, bize anlatılan hikayeden çok daha ciddi, isterse çocuğunuz olsun kimseyle yakınlaşmayın, dokunmayın, bu ister kendinizi isterse karşınızdakini korumak için olsun yapılmalı, uzak durun, herkesten, sevdiklerinizden daha da uzak durun, alıcı da olmanız mümkün verici de, kimse kendinin radyoaktif durumunu bilmiyor çünkü, orospu çocukları bunu böyle söylemiş olsalar belki çok daha iyi anlayacağız meseleyi, ama söylemiyorlar çünkü altlarında göt korkusu var, bu kadar da olmuş olsa uyarmalarının sebebini kavrayabilmiş değilim henüz, ölmemizi mi istemiyorlar yoksa peyderpey ölmemizi mi istiyorlar orası karışık bende, belkide işin sonunda topyekun ölmemizdir bu işten beklenen, bekleyip göreceğiz diyemeyeceğim burada çünkü beklersek görememe ihtimalimiz yüksek, yer altındakilerle yeni bir hayat başlatacaklar bence akıllarınca, şeytana tapanların insani varlıkları köle olarak kullandıkları, onların çocuklarının, bebeklerinin kanını içtikleri güzel ve mutlu bir hayat biçimi, tam onlara layık bir şekilde, şu an hala yer üstünde olan temsilcileri ise kendilerini feda edecekler bizlerle birlikte ölerek, şeytana yaranmak için, ya da ilaçlarla kendilerini koruyorlardır, şöyle de olabilir, kendilerine hizmetkar, köle olarak seçtikleri insan grubu 0 ve A kan grubundan olanlardır belki, hani onların kanları daha halis, daha lezzetlidir belki onlar için, ben bu ayrıntıyı bilemem tabi, kan gruplarının lezzet farkını yani, bunu şeytan severlere sormak lazım, aman allahım, neler söylüyorum ben, bahsi bile iğrenç, ben mi deliriyorum yoksa dünya mı delirmiş buna da siz karar verin artık, orası bende şu an için belirsiz, kırk yıl düşünsem şu yazdıklarımı yazıyor olacağım aklımın ucundan geçmezdi, bundan bir ay önce bile, coronanın ardından niye bu kan içme meselelerinin patladığı belli değil mi, olayın hepsi birbirleriyle içiçe, birini diğerinden ayırmak imkansız, coronayı yapan kanı da içiyor, meselenin özeti bu, kaynak aynı kaynak, uf, yoruyor beni bunları yazmak, yoruldum, burada bırakıyorum bu meseleyi, ama bu demek değil ki bitecek, bitmeyecek, ya onlar ya biz bu dünyadan temizlenene dek devam edecek, bu defa yarım bırakmayacağız bu işi, çocukların, bebeklerin kanının içildiği bir dünyada yaşamak haysiyetsizliğiyle yaşıyor olmaktan kurtulacağız bir biçimde, bu iş sonuçlanacak, öyle veya böyle.

zeolit radyasyona karşı etkiliymiş, zeolit alıp bir kabın içine koyuyorsunuz, tv yanına, odalara koyun, bilgisayarın yanına, veya telefonunuzu, tabletinizi en çok kullandığınız alana, veya açmadan paketiyle öylece bırakabilirsiniz, internette satılıyor zeolit, akvaryumcularda da varmış, yarım kilo, bir oda için yeterli miktarmış, pahalı değil, kilosu 15 lira civarı sanırım, nükleer santral patlamalarında çokça kullanılmış zeolit, kişniş te radyasyona iyi geliyormuş, yemeklere toz kişniş, yoğurtla, balla karıştırılabilir, tane kişnişten de çay yapılabilir.

***Radyasyondan korunmak için, Bir baz istasyonu veya mini istasyonun yakınında yaşamayın. Bir EMF kalkanı satın alın ve evinizin 100 feet içindeki radyasyon seviyelerini ölçmeye devam edin. Sağlıklı beslenin ve bağışıklık artırıcı takviyeler alın. Ormanda çok zaman geçirin. Cep telefonunuzu asla yatak odanızda tutmamak da dahil olmak üzere uzun süre cep telefonunuzu kullanmaktan kaçının. Cep telefonunuzla seyahat ederken EMF koruyucu bir torbada saklayın. Elektromanyetik alanları dağıtan ve bunları faydalı alanlara dönüştüren bazı Orgonit satın almayı düşünün. Wilhelm Reich bu eşsiz bileşiği geliştirdi. Bu çılgın çabanın kablosuz endüstrisi ve küresel hükümet desteği hakkında kendinizi sürekli eğitin. Güçlü düşünün, korkudan uzak durun ve pozitif düşünme, affetme ve zihinsel, duygusal ve fiziksel sağlığınıza karşı artan dikkat yoluyla titreşiminizi geliştirmeye devam edin.

***Dün tüm Asya 5G’lerini kapattı ve iletişim kurmak için sadece 3G ve 4G sistemlerini bıraktı, böylece 5G’nin hastalıkların gerçek nedeni olduğunu biliyorlar.

Bu yüzden akıllı telefonlarınızı kapatın veya kendinize ve diğer herkese radyasyon maruziyetini azaltmak için bunları kullanmanız gerekene kadar bir alüminyum torbaya koyun. Başkalarını korumak için ellerinizi yıkamak yerine yapmanız gereken gerçek şey budur.

Ve eğer yaşlılarınızı ve büyük ebeveynlerinizi iyileştirirseniz, onları özellikle hastanelerde etrafımızdaki WIFI sinyalleri ile sürekli ışınlanmayacakları bir Faraday kafesine koyun. Daha sonra, toksemi vücutlarından temizlendikçe hasta vücutları zamanla iyileşebilir.

bir alüminyum tencere de aynı işi görür bence, kapağı kapalı olmak kaydıyla tabi, buzluk torbaları, çantaları da alüminyum sanırım, olmadı alüminyum folyolar da var, hiç değilse evi sağlama alalım, dışarısı zaten felaket, ön ayaklarımızı da bu aletlerden biraz olsun uzak tutabilirsek tam olacak, bela elimizde, her an, ben.

***Toparlarsak yani neler yapıyormuşuz, veya yapmıyormuşuz, açık alanlardan uzak duruyor, ağaçlık veya, ağaçlık bulamayacağımıza göre, apartman yakını yerlerde dolanıyormuşuz, tercihen ara sokaklar, deniz kenarları da işte bu yüzden sakıncalı tutuluyor, açık alan olduğu için, işte bu yüzden avm ler açıkken deniz kenarları, parklar yasak, radyasyondan korunmak için, sır burada saklı, kaçınmamız gereken şeyin virüs değil de radyasyon olduğu sırf buradan bile açıkça belli, onca klima, havalandırma vıdvıdısına rağmen açıldığına göre avm ler anlayın işte karın ağrılarının ne olduğunu, r a d y a s y o n, ne olduğu, nasıl davranacağı bilinmeyen bir virüsle uğraşıyor olsa idiler zaten bu kadar serinkanlı ve bilir kişi tavırlarında davranamazlardı, lafta ilk defa çıkan bir virüs ama her ayrıntısı biliniyordu daha en başından beri, hiç tökezledikleri, emin olmadıkları bir adım oldu mu, olmadı, adam kandırıyorlar akıllarınca, bizler de yedik yalanlarını, baz istasyonlarının olduğu yerlerden de uzak duruyormuşuz, yürüyüş yapıyorsunuz ve baktınız karşınızda baz istasyonu, derhal dönün ve ters istikamette yürüyün, yaklaşmayın, ne kadar uzak o kadar hayırlı, mesafeyi unutmuyoruz hiç, ne kadar uzak o kadar hayırlı, bu durumda parklardan da uzak durun çünkü çoğu baz istasyonları parklara yerleştirilmiş durumda, yüksek yerler, mevkiler de öyle gerçi, nereye gitsen, kaçsan var o meret, kullanmadığımız zamanlarda cep telefonu vs. alüminyum içinde bekletiyormuşuz, alüminyum tencere, donmuş gıda saklama poşeti, alüminyum tek kullanımlık kaseler, folyo vs. alüminyuma konduğunda hiç çalışmıyor telefon, kapatmakla eşdeğer, haberiniz olsun, ben yaptım da.

ve ellerimizden olabildiğince düşürüyormuşuz telefonları, elimizden düşmüyor ya, o bakımdan yani, düşürün ellerinizden, bırakın düşsün, kırılırsa da kırılsın, iyi olur, kurtuluruz bu sayede yaydığı radyasyonun zararlı etkilerinden, doğal taş satan yerlerden orgonit, (piramit, yuvarlak şekilde doğal taş karışımları) satın alıp evimize, alıştıkça, uykumuzu etkilemedikçe yatak odamıza koyuyormuşuz, internette de var, ya da daha ucuz bir çözüm olarak akvaryumculardan zeolit alıp yine evimizin çeşitli yerlerine koyuyormuşuz, aynı işlevi görüyorlar her ikisi de, radyasyon savarlar, zeolitin yarım kilosu 25 lira, pet shoptan aldım, kendi delikli kılıfıyla koydum, biraz da ellerimle, ayaklarımla dokundum, belki faydası olur diye, korku filmleri, gerilim filmleri, uzaylı filmleri izlemiyormuşuz, daha da gerilmemek, bağışıklık sistemimizi çökertmemek için, burada çay, kahve içmeyini de ben ekleyeyim bari tam olsun, içersiniz tabi de, o malum, olabildiğince içmeyin diyelim bari, şeker de yemeyin, o da sinirlere direkt etkili bir madde, evet hiç öyle görünmüyor ama kesinlikle öyle, sinirleriniz bozuluyorsa, bozuksa bilin ki bu yediğiniz şekerlilerden ve çay ve kahvedendir, ve şeker bu konuda çay ve kahveden daha beter, bundan emin olun, 54 yıllık tecrübemle üstüne kalıbımı basarım bu bilginin, bol meyve sebze yiyin, evde kendi yaptığınız yoğurdu da yiyin bolca, sütçüden aldığınız sütle yaptığınız yoğurdu elbette, hazır olarak önünüze sunulan gıdalardan uzak durun, dokunmayın bile, onlar gıda değil mutant hepsi, filiz makarnayı her yiyişimde ağzımdan çıtır çıtır sesler geliyor ve ne sesi olduğunu çözemiyorum bir türlü, cam mı yoksa başka bir şey mi bilemiyorum, ama her yediğimde oluyor bu, salçalı, salçasız hepsinde, demek ki makarnada var bir problem diğer konulanlarda değil, hazır hiçbir gıdaya güvenmeyin, ve ve ve kendinize telefonun, tabletin yerini tutacak meşgaleler bulun, bütün gün temizlik yapın mesela, silin, süpürün, heder olun, yeter ki o telefonlar, tabletler ellerimizden düşsün, evet düşsün, kırılsınlar.

ve yine ve ve ve uzun süreler dışarıda yürüyüp radyasyondan etkilenmek yerine evinizde spor yapın, ama yapın, lafta kalmasın, ve her gün yapın, az veya çok ama her gün, aksatmadan, bir aksatırsanız arkası kendiliğinden gelir zaten, spor yapmayı iş edinin kendinize, ben öyle yapıyorum son bir, iki aydır, corona başladı beri, yani radyasyon demek istedim, her gün ve hiç aksatmadan yapıyorum, kaslandım, bir daha da pilates yapmayı bırakmayı hiç düşünmüyorum, serin bir mat veya havlu yere, youtubedan bir pilates videosu açın diyeceğim olmayacak şimdi ama hiç değilse hayırlı bir iş için, uzak tutun kendinizden açtığınız objeyi, tv, tablet vs. 2 metre, alıştıkça izlemeden de yaparsınız zaten, reyhan oksayın videoları iyi bu konuda, gerçi ben izleyerek yapıyorum hala, 2 metreyi sosyal mesafeden de hatırlarsınız zaten, artık unutmak ne mümkün, ne tesadüf değil mi corona mesafesi ve radyoaktif mesafe aynı çıktı, hayret şey, çok mu şaşırdık buna, yok şaşırmadık, kanser hastalarına verilen ışın, şua, yani radyoterapi tedavileri sonrasında da o insanlar insanlardan uzak tutuluyorlar bilirsiniz, radyoaktif madde yaydıkları için, aynen onun gibi işte bu radyasyondaki, yani corona denen radyasyon salgınındaki sosyal mesafe meselesi, o tedavi sonrasında kişi radyoaktif maddeye dönüşüyor çünkü, şu anda da ortamda radyasyon olduğu için hepimiz radyoaktif maddeye dönüşmüş durumdayız, radyoterapi sonrası kişinin yaşadıkları ise halsizlik, saç kaybı, cilt incelmesi, cilt hassasiyeti, yani bildiğimiz radyasyon sonuçları, artık çok daha net anlaşılmıştır sanırım bu mesele kafanızda, yani yıllardır çektiğimiz yorgunluklar, varisler, kılcal damarlar, kuru ciltler, güneş lekeleri, alzaymır, demans, iştahsızlık, kulak çınlamaları, ve belki hatta güneşe çıktığımız halde d vitamini alamamız, vücutlarımızın d viraminini alamaması bile radyasyonla ilişkili, yani, yani olabildiğince evlerimizden çıkmayacağız, öğlen saati belki bir beş on dakika, hem güneşlenmek hemde yürüyüş amaçlı, o da bazen, her gün değil, ama açık alan değil, önünüz arkanız kapalı olsun, çevrili, onun dışında evdeyiz.

o büyük insan cuma namazına gidene ve insan içine karışana kadar evdeyiz, bu işin kantarı onda çünkü, ne zaman ki o dışarı çıkmaya başlar bizler de çıkarız, ne derdik eskiden, hocanın yaptığını yap dediğini yapma, aynen öyle, formül bu, ben artık eskisinden daha az girmeye çalışacağım facebooka, size de aynısını öneririm, cep telefonu konuşmalarınızı da kısa tutmaya çalışın, aradığınızda açılana kadar kulağınıza götürmeyin, konuşurken de tam yaklaştırmayın, şarjdayken kullanmayın, şarjı azsa kullanmayın, az çekiyorsa yine kullanmayın, ve mümkünse kablolu, hatlı telefonları tercih edin telefon konuşmalarınızda, ve yine mümkünse tv den, araç gereçten uzak bir yerde dursun sabit telefon, evinizin en az kullanıldığını düşündüğünüz kısmını şarj bölgesi yapın, şarj aletlerini o bölgeye yerleştirin, kendinize de şarj aletlerinden ve insanların yakınında olmayan yerlerden bir yer belirleyin ve orada hasbıhal edin telefonunuzla, tabletinizle, kapı ağızlarından uzak olun mesela ki her giren çıkan sizin telefonunuzun radyasyonunu almasın, tv de kapı ağzına çok yakın durmasın, 1 metre mesafesi olsun en azından, arabada camı değil klimayı açın, bugün benim için yeni bir gün başlıyor, radyasyonsuz bir yaşam için yeniden başlatıyorum hayatımı, resetliyorum, siz de başlatın yeni gününüzü, devrilmeyeceğiz, ayaktayız.

diyelim ki korona radyasyondan değil, ki radyasyondan, yüzde 99, bunu yapmakla, radyasyondan uzak durmakla ne kaybederim, hiçbir şey, aksine çok şey kazanırım, genel sağlık yönünden, ayrıca facebooka da bir sosyal mesafe koyarak onun da kendine yeni bir mesafelendirme yapmasına katkıda bulunurum belki, hem belki bu yüzden açıklamıyorlardır koronanın radyasyon olduğunu, facebook’ların başından kalkmayalım diye, böylece bu da onlara kapak olur, anamızın karnından facebookla doğmadık zaten, don kişotun yolundan gidip facebooka savaş açıyorum, tek başıma, bu ara çok şımartmıştık zaten bu kadar yeter, birde daral geldi bana, oku yaz oku yaz, benden bu kadar.

hayatlarımızın içine ettiler iki aydır, herkes perişan, parası olan da olmayan da, kimse önünü, geleceğini göremez durumda şu an için, insanların yüzleri betona döndü iki ayda, kimsenin yüzü gülmüyor, herkesin yüzünden yaşadıkları endişe akıyor, sanki 3. dünya savaşının orta yerindeyiz gibi halimiz, altı ayda neler olacak, neye dönüşeceğiz hiç belli değil, ve onlar, hepsi ben ne yaptım ki edasında gezinmeye devam ediyorlar, bugüne kadar beslediğimiz yetmemiş gibi daha da mı beslemeye devam edeceğiz bu köpekleri, benden onlara ekmek bu kadar, girer çıkarım kısa sürelerle o kadar, ve bunu bence hepimizin yapması gerek, ki bir ders olsun onlara, onların da yüzleri asılsın tıpkı bizimkiler gibi, kendi cellatlarımızı kendi ellerimizle mi besleyeceğiz, onların kölesi olmadığımızı, olmayacağımızı hangi yolla anlatabiliriz onlara, başka bir gücümüz var mı elimizde, en büyük gelirlerini durdurmaktan başka, ki bunu yapabiliriz, hep birlikte, bu devran nasıl bizim için başka dönüyorsa artık bırakalım onlar için de başka dönsün, baksınlar bakalım dünya nasıl tersine dönüyormuş.

hepimiz birer don kişot olduğumuzda anlarlar ancak hanya ile konyayı, ben bir damla koydum buraya, bu damlayı büyütmek veya aynı kalmasını sağlamak sizlerin elinizde, sizlerin seçimi olacak, ve kendiniz için en iyi olacak şeyi seçebilecek yetisindesiniz eminim hepiniz, burada, internet ortamında çırpınıyorlar insanlar radyasyon, beşgeler diye, hani duyan gören bilen var mı, fox tv tık yok, sözcü tık yok, siyasiler tık yok, bizler kime konuşuyoruz peki burada, görünen o ki hiç kimseye, kendi kendimize, peki nasıl duyurabiliriz onlara sesimizi, susarak, konuştuğumuzda anlamadıklarına göre sustuğumuzda anlarlar belki, sosyal medyayı yavaşlatıp gerilettiğimizde anlarlar belki elimizdeki gücü, ha bir sonuç alamadık diyelim, hiç değilse sağlıklarımıza kavuşuruz biraz olsun, nasıl wuhanda ölümleri durdurmak için beşgeleri kapatıp dörde üçe düşürmüşler ve salgın durmuş bizler de o tedaviyi uygulamış oluruz kendi kendimize, dışardan aldığımız radyasyonu evdekini azaltarak dengelemiş oluruz hiç değilse kendimizi bir nevi radyasyon açısından, bugün, 15 mayıs cuma günü, doktor onur kulaksızoğlu vardı çağla şikelde, adamın kafa kısmı kıpkırmızı, tümü, sadece yüzü değil, bilim kurulu üyesi mehmet ceyhanın yüzü de simsiyaha dönmüş gibi, marslılara benziyoruz gün geçtikçe, yüksek radyasyonun etkisiyle, buna bir dur dememiz lazım artık, onlar görmemekte direniyorlar madem bizi bizler de kendimizi göstermenin bir yolunu bulmalıyız, bizler bırakırsak ellerimizdeki telefonları belki o zaman anlarlar o beşgeleri kimler için yaptıklarını ve ellerinde patlayacağını, bunu onlara göstermemiz lazım, bir yarıya düşsün bakalım takip edilme oranları neler oluyor, bu da yetmezse kapattırırız internetlerimizi, canımızdan, sevdiklerimizden kıymetli değil ya internetlerimiz, cep telefonlarımız, o kadar çıldırmadık şükürler olsun ki henüz, annenizi, babanızı, ve çocuğunuzu, ve hatta kendinizi öldürebileceğini bile bile cep telefonu veya internet kullanmaya devam mı edeceksiniz yoksa, ben etmem kendi adıma, hiçbir yaşamsal eşya benim için sevdiklerimden ve kendi canımdan kıymetli olamaz, sizin olur mu, bence olmaz, yani olmaması lazım, akla yakın olanı bu zaten, işte o zaman kendileri düşünsün kime satacaklarını beşgelerini, veya nereye sokacaklarını, o da mı olmadı, kapatırız televizyonlarını bir daha açılmamak üzere, çekeriz fişlerini, gitmeyiz sinemalarına, avmlerine, almayız eşyalarını, arabalarını, benzinlerini, biz onlarsız yaparız da bakalım onlar bizsiz yapabilecekler mi, biz yeterince doyduk zaten onların her şeyine, bakalım onlar doyabilmişler mi bizimkilere, bu karşı duruş, duruşlar konusunda benim aklıma başka bir fikir gelmiyor, varsa siz söyleyin fikrinizi, hepimize kolay gelsin, her şey.

***Birçok bilimsel raporda cep telefonlarıyla ilişkili olarak alzaymır, parkinson, ciddi göz hasarı, baş ağrısı, endişe, kısa süreli hatırlamada azalma, giderek artan kronik yorgunluk, deri uyuşukluğu, stres, görüş alanında daralma, kulak çınlaması gibi yaşam kalitesini düşürücü sağlık sorunları olabileceği belirtilmektedir.

Radyo-TV vericilerinin de önemli derecede elektromanyetik radyasyon yaydığı vurgulanan raporda, bir verici anteninin bin tane baz istasyonu gücünde sinyal yaydığı ifade edildi.

“Yüksek gerilim hatları havada yüklü partiküller oluşturur ve bunlarda havadaki kirliliklerle bütünleşerek insanların nefes almasıyla iç bünyeye geçebilmektedir” Maske takmanın kerameti de burada saklı işte.

İşyerlerindeki radyasyon, hassas kişilerde boğazda kuruluk hissi, gözde problemler, başağrısı, alerji, yüzde kızarıklık, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluk gibi rahatsızlıklara yol açıyor, bu bilgileri değişik internet sitelerinden aldım.

***27. dakika, radyasyona karşı en dirençli grup orta yaş grubu, çocuklar ve yaşlılar radyasyona karşı hassaslar, niye, çocukların büyüme sebebiyle hücreleri çok bölündüğü, çoğaldığı için, yaşlılar da tamir mekanizmaları yavaşladığı için, beykent tv nin yayınladığı bir videodan, konuşmacı deniz öner, bana her şey coronayı hatırlatıyor nedense.

***3. dakika, rakımı yüksek bölgelerde, uçak seyahatlerinde ve ahşap evlere göre beton evlerde radyasyon daha fazladır, beton evlerde olması doğal olarak yerden gelen radon gazından dolayı, ahşap evler daha korunaksız oldukları için atabiliyorlardır bu radon gazını, o sebeple, bu corona rakım, yükseklik, uçak ilişkisine değinmiştim hatırlarsanız coronanın en başında, macahelden, umre, uçak ilişkisinden bahsederek, yani yine tahminlerim tutmuş.

corona sayesinde radyasyon farkındalığımız arttı, sağolsun olmayan corona, yine aslında radyasyon sayesinde yani, çocuğunuzdaki sivilcenin arkasında bile radyasyon varmış, ne garip değil mi, zeolit taşı öğütülmüş olarak ta satılıyor, veya öğütülüp kullanılabiliyormuş sivilce için, maske olarak, yerde ararken gökte bulduk dünyasal hasarlarımızın sebeplerini, sigarada yoğun radyasyon olduğunu biliyor muydunuz, ben de yeni öğrendim, yine bu videoda insan figürünün olduğu tabloda radyoaktif parçacıklar akciğerin dna yapısını bozabilir diye yazıyor, coronanın en çok etkilediği yer de akciğerler ve yine büyük bir tesadüf tabi, bu da üstünde muz resmi olan 5 dakikalık bir videodan.

***Bir radyasyon kazası sonrası söylenilenler. Radyasyon Korunma Derneği Başkanı Y.Ergün Togay ile çalıştayda yaptığımız söyleşide radyasyonun etkileri konusunda “Radyasyon insanı iki türlü etkiler, bulaşma dediğimiz radyoaktif kirlenme ve harici ışınlanma. Bu tür katı malzemelerde siz harici ışınlanmaya maruz kalırsınız. Bir ampul nasıl sizi kirletmiyorsa ışığa maruz kalıyorsanız bu da öyledir. Ampul ışığından farkı ise şudur, bu insanı delip geçer. Vücut hücreleriyle etkileştiği zaman kromozomları etkiler ve DNA’nın yapısını bozar. DNA zincirlerinin kırılmasına yol açar. DNA zincirlerinin kırılmasıyla hücre içerisinde iyonlaşmalar ve toksin madde oluşumuna veya DNA’nın kırılmasına neden olur. İşte bu biyolojik etkidir. Yani bu tür iyonlaşmalar ve toksin oluşumları daha sonra meydana gelecek mutasyon gibi, kanser gibi zararlı etkilerin başlangıcını oluşturan mekanizmalardır. Bir radyoaktif kirlenme söz konusu değil ama ışınlanma söz konusu yani bu radyoaktif kaynaktan hiçbir şekilde göremediğimiz, duyamadığımız, tadını alamadığımız, kısacası hiçbir duyu organınızla algılayamayacağınız bir ışın yayılıyor. İnsanların bunu fark etmesi mümkün değil. O sırada insanlar ışınlanıyorlar. Bu ne demek radyoaktif maddeden çıkan ışın insan vücudunu delip geçiyor o sırada. Delip geçerken de bir bir hücre ile etkileşebilir ve onun yapısını bozacak biyolojik etkilere neden olabilir. Servis otobüsünde diyelim 50-60 kişi var. Kademeli olarak radyasyon kaynağından uzaklaştıkça radyasyonun şiddeti azalır. En yakınından başlamak üzere en uzaktakine kadar ışınlanma söz konusu oldu ve farklı derecede etkilendi insanlar. Mesela bunlar hakkında kim olduklarına dair bilgi yok. Belki de o insanlar birkaç sene sonra kanser olabilecekler. Kanser olma ihtimalleri var. Neticede bir doz aldılar” dedi.

***cuma günü 15-20 yaşa deniz kenarları ve parklar yasakmış çünkü şu an olan, yaşanan şey corona virüsü değil planlı programlı bir radyasyon saldırısı, insanlığa karşı, dünya çapında bir insanlık suçu işleniyor ve bizlerin susarak bu insanlık suçuna ortak olmamız bekleniyor, ben bu insanlık suçuna ortak değilim ve olmayacağım, avazım çıkana kadar bağıracağım bunun bir insanlık suçu olduğunu, bizi toplu şekilde öldürmek, katletmek istediklerini, hitlerden beterler, hitler bunların yanında insan bile sayılır, organize olmuş hitlerler topluluğu, her yaş grubundan insanın hayatlarıyla oyun oynuyorlar, bile bile, iki yakaları biraraya gelemesin inşallah bu kötülüğü bizlere reva görenlerin.

oç bg yapmış hazırlığını, radyasyon sonuçlarını içeren bir uydurma hastalık üretmiş kafasında, salmış bize radyasyonu, ve şimdi bunun radyasyon değilde o hastalık olduğuna inanmamızı ve aşı olmamızı bekliyor, komplo büyük, o yüzden radyasyon kaynaklarından hızla uzaklaşmamız gerekiyor, yakında, hatta şimdi bu kaynaklara radyasyonlu gıdalar da eklenecek ki, ne yiyeceğiz, onları yiyeceğiz tabi, çok daha dikkat etmemiz gerekecek, uyanınç uyandırın çevrenizi, radyasyon kaynaklarından olabildiğince uzak durun, dursunlar.

bu dönem için yapmamız ve yapmamamız gereken şeyleri bilmemiz hepimiz için çok önemli, o yüzden uyarılarıma devam edeceğim, her türlü uzun yol seyahatlerinden kaçının, özellikle uçak, ve diğer gemi, tren, otobüs seyahatlerinden, bir araç içinde veya değil açık alanda olmamamız gereken bir dönemdeyiz artık, illa bir yere gitmeniz zorunluysa dönmeyecekseniz gidin, dönecekseniz eğer olduğunuz yerde kalmaya devam edin, keyfi seyahatlerin, özledim seyahatlerinin hiç zamanı değil, hem bu seyahatler sizin için olduğu kadar gideceğiniz yerdeki insanlar için de risk ve gittiğinizde 14 gün uzak temasta olmalısınız o insanlarla, unutmayın bu seyahat son seyahatiniz olabilir, ya sizin ya da sevdikleriniz için, şu an için bu risk hala ne kadar var, ne kadarı devam ediyor bilemiyoruz elbette ancak çok yakın zamanda ikinci dalgayı da yollayacaklar, tedbiri elden bırakmamakta fayda var, canımız kendimize kıymetli, belli ki onlara değil, o yüzden canımız aklımıza emanet, bunu unutmayın.

arabada veya bireysel olarak açık alanlardan, deniz kenarlarından, dağdan, bayırdan, yüksek rakımlı yerlerden uzak durun, daha da açıkçası dışarıda olmaktan uzak durun, en sağlam kaleniz eviniz unutmayın, şehiriçi seyahatlerinizi de kısıtlayın, şu dönem için metro iyi bir ulaşım sistemi, eğer metroya ulaşımınız uzak değilse elbette, sigara içmeyin, radyasyon içeriyor, muz, patates, havuç, maden suyun doğal radyasyon içeriyor, yiyin ama aşırı yemeyin bu dönemde, evinizi sık havalandırın, biriken radon gazını boşaltmak için, günde mutlaka 15 dakika.

uzun uzadıya ve birbirinin tekrarı, benzer olan video paylaşımlarını paylaşmaktan kaçının, insanları, sevdiklerinizi bilgisayar, telefon başında bağımlı kılmayın, eğer çok önemli olduğunu düşünüyorsanız dinlenecek yerin dakikasını belirtin, öyle paylaşın, ben öyle yapıyorum artık, insanların zamanına ve sağlığına saygılı olun, abidik kubidiklerin devri kapandı şu an için, belki geri gelir bir gün ama şu an değil, belki bunlar, bu uzun videolar da tuzaktır bizi telefon, bilgisayar başında tutmak için, bunu bilemeyiz, eğer yinede dinlemek istiyorsanız yinede üç dört metre mesafeden sadece dinleyin, her videonun izlenmesi gerekmiyor, dinlemek yeterli çoğu zaman, internet üzerinden yapılan görüntülü toplu veya tekil geyik muhabbetlerini başka baharlara erteleyin, yaşanacak başka baharlarımız da olabilmesi için tabi.

illa bir şeyler izlemek istiyorsanız, yine mesafe kuralıyla, çernobil dizisini izleyin, abuk subuk amerikan filmlerini değil, belki aklınızda dikkat etmeniz gereken şeyler kalır bir nebze olsun, ayrıca iyot almalı mıyız mesela gibi, alalım bir köşede bulunsun bence, hala bulabiliyorsak elbette, aklımda, iyotlu tuz kullanın ve tuzu yemeğinizin buharı gittikten sonra koyun, tuz kabınız daima kapalı olsun, yine çernobil dizisinden aklımda kalan şu var, insanlar şehirleri terk ettikten sonra geride kalan köpekler öldürülüyorlardı nişancılar tarafından, coronada da etkilenmiyor köpekler, beyin dalgaları radyasyondan etkilenmiyor olabilir köpeklerin, birde çernobilde seyahat vardı ama riskli bölgeden uzaklaşmak için vardı, bizde böyle bir durum yok ve her yer riskli, hem gittiğimiz hem kaldığımız yer riskli, o yüzden oturun oturduğunuz yerde ve oturabildiğinize şükredin, eskiden gezdiklerinize sayın.

burada lafım cebindeki dürtenlere en çok, beni harca, beni harca, tatile git, hadi diyen o para anca sizi ölüme götürür, benden söylemesi, benim gibi uzun uzadıya bir şey yazacaksanız bunu uçak moduna alıp notlar kısmından halledin, kopyalayıp aktarın, ben artık öyle yapıyorum, bütün bu uyarılara dikkat etmediğini düşündüğünüz insanlarla tensel mesafe koyun aranıza, bu kişi çocuğunuz olabilir, eşiniz olabilir, hiç fark etmez, herkes her an radyoaktif maddeye dönüşebilir bir anda ve herkes kendi canından sorumlu böyle bir durumda, anlamayana ne kadar anlatsanız boş, anlamak istemedikten sonra, ve son tavsiye, benim yazdıklarım dışında böyle uzun uzadıya yazılmış şeyleri okumayın, vakit kaybı, ama benimkiler önemli ve hayati meseleler😊 ve sizin hayrınıza, ve yine anlamak istiyorsanız tabi.

onlara güvenmememiz gerektiğini artık sanıyorum biliyor olmalıyız, bunca şeyden sonra, tasarladıkları şey her neyse artık bu kafalarına koydukları şeyi yapmalarına ne ölmemiz mani olacak ne de başka bir şey, hiçbir şeyi gözleri görmüyor gördüğünüz gibi, paralar batıyor, insanlar, şirketler batıyor ve umurlarında değil ve bu kafaya koydukları şeyi yapacaklar, bu durumda bize düşen de hayatta kalmayı becerebilmek, ne kadar kalabilirsek artık, orası bu sefer Allaha değil bizim azim ve dikkatimize kalmış, biraz da şansa.

hani hep derdik ya her koyun kendi bacağından diye, işte şimdi göreceğiz asıl uygulamasını bu sözün, mesafe, zaman ve zırhlama kuralını hiç unutmamamız gerekiyor, ve bence böyle bir dönemde, her kim olursa olsun, bütün bir gece, yani 8 saat boyunca hiç kimseyle aynı odada uyunmamalı, yatak demiyorum fark ettiyseniz, oda diyorum, odaları ayırın, ne kadar yaklaşacağınız sizi ilgilendirir ama hiç değilse bütün bir gece etkileşimden kaçının, yani duvar olsun aranızda, yani zırhlayın, belki yemek masalarını bile ayrı ayrı zamanlarda kullanmamız gerek, ne bileyim, bilmiyorum, benim de aklım karman çorman, çok mu farkındayım ne dediğimin sanıyorsunuz, bilmediğimiz bir alem bu, daha önce hiç karşılaşmadık ki, en kısa zamanda çernobili bir daha izleyeceğim, belki bir şeyleri hatırlamama, anlamama yardımcı olur, küçük alanlı odalardaki yakın mesafeli tv leri kapatın, izlemeyin, devamlı radyasyon alıyorsunuz çünkü onlardan, telefonlarınız sizden uzakta dursunlar, mümkünse olmadığınız odada, dışarıdaki radyasyonun etkilerini en aza indirebilmek için evdekileri kısıtlama yoluna gitmeliyiz bence, dışarıdakine zaten gücümüz yetmez.

Yasaklı 30 büyükşehirin sayısı bu hafta 14’e düşmüş, artık oralarda neler tamamlandı, bitti bilemiyoruz tabi, tasarladıklarını gerçekleştirmiş olmalılar oralarda, kimi şehirlerde de maske takma zorunluluğu var, neye göre, kime göre bu işletim sistemleri bilemiyoruz tabi, bize düşen bir bildikleri olduğu hükmüne varmak ancak, hayrımıza mı şerrimize mi işte o belli değil, ortalık bu haldeyken biri hala para derdinde, iş bankası paraları için meclis açılacakmış, bize bir maske bile dağıtılmıyorken nereye gidiyor bu paralar, daha önce de para bastı, bir yerlere yetmiyor paralar ama nereye belli değil, maske takmama, sokağa çıkma cezaları üç bin lira olmuş, nasıl olsa on bin de dese ses çıkaran yok, ben de olsam öyle yaparım, 12 haziranda cuma namazı kılınacakmış ama sosyal mesafeli, neredeyse 1 ay var ve bir ay sonrası için dahi planlananlar sosyal mesafeli ise, cuma bile mesafeli kılınıyorsa bu demektir ki bu yaz bize tatil matil haram, unutun, eski günler hayal oldu, bunun farkına varın artık, o denize girilir mi, zaten açık alan, unutun, en güzeli o, ne o denize girerim ne de o tatile giderim.

***hep ne demişlerdi en başından beri, herkes bir anda hasta olursa sağlık sistemimiz kaldırmaz, o yüzden kendinizi koruyun, şimdi üstüne düşününce buradan ben neler anlayabiliyorum, korkunç ama söyleyeceğim, hepiniz birden ölürseniz ölülerinizi kaldırmamız zorlaşabilir, ama bize geride kalıntı, radyasyon kalıntısı bırakılmamış bir dünya lazım, o yüzden hepinizin birlikte ölmesini değil azar azar ölmenizi istiyoruz, söylemiştim korkunç olduğunu, bizim bilmediğimiz şey karşımızdakilerin ne kadar korkunç oldukları, bebek kanı içenlerden bahsediyoruz burada, farkındasınız değil mi nasıl bir manyaklar ordusuyla karşı karşıya olduğumuzun, radyasyondan en zor etkilenen kısım orta yaşlar, onlar şimdiden ne kadar ışınlanırsalar işleri o kadar kolay olacak, süreci çok uzatmak istemiyorlar anlaşılan, yer altındaki yaşam sürelerini, önce zor olandan başlayıp yaşlıları ve çocukları kolayca halledecekler nasıl olsa, bir gece artıracaklar radyasyonu ve iş bitecek, çokta veririlerse radyasyonu dünya sistemi zarar görür diye çekiniyor olmalılar, sonrasında yine onlar yaşayacaklar burada, bizi bize temizletiyorlar yani, ölülerimizi, kendileri niye uğraşsınlar ki, ve yeni bir hayat başlayacak, onlar için, 500 milyonun altında bir nüfusla, belki çok daha az, denver havalanının arazisi 40 km, neredeyse ankaranın yarısı kadar bir alan, milyonlarca insan sığar, belki şu an sığmıştır bile, denver havaalanı gibi kaç yeraltı şehri daha var kimbilir, ve dünyanın bütün varlığını o mutlu azınlık paylaşacak, müreffeh bir hayat seviyesine ulaşacaklar bizler öldüğümüzde, plan başarılı, bakalım başarılı olacak mı, olmaması için bir sebep yok gibi, her şey düşünülmüş en ince ayrıntısına kadar, ben bile anladıysam artık başarılı olmalı yeterince, bizler anlayana, kavrayana kadar meseleyi onlar üsküdarı geçmiş olurlar mı bilemiyorum tabi, zaman gösterecek bunları da.

trumpın ilk etapta hedefi 200 bin ölüydü, daha sonra hedef nedense daha aşağılara düştü, bizimkinin hedefi de 2023 tü, artık ne kastettiyse bunu bilemiyoruz tabi, kaldı iki yıl şunun şurasında, hareketli bir iki yıl olacak ama gidişata bakılırsa.

***kuşlar geceleri öter mi, ben ötmez diye biliyorum, kaç gecedir ötmez diye bildiğim kuşlar geceleri ötüyor, ötücü kuş sesi, baykuş değil, yine kaç gündür saksağanlar tavuklar gibi yerlerde geziyorlar, azıcık azıcık havalanıp tekrardan yere konuyorlar, uçmasına alışkın olduğumuz saksağanlar niye yerlerde yürüyorlar, havada kaçınmaları gereken, onları yerlerde olmaya iten bir şey var demek ki, evimin yanındaki boş arsada arada sülünler, keklikler görürüm, yine öyle sandım ama dikkatli bakınca saksağanlarmış, saksağanın doğasına aykırı yerde olmak, sülünü, kekliği anlarım ama saksağan uçan bir kuş türü, saksağanın yanısıra güvercinler de var yürüyen, daha önce hiç görmemiştim güvercinleri bu bölgede, demek ki havadan yerlere indiler, bizi evlere tıkadılar tıkamasına da doğadaki canlılar ne olacaklar, hadi bizi kandırdılar virüs diye, hayvan ölümlerini ne ile açıklayacaklar, bu iş virüs mirüs değil, kesinlikle radyasyon, yüzde bin beş yüz radyasyon hemde, ama üç maymunu oynama emri veriliyor üstü kapalı, hatta açık bir biçimde herkese, bilmeyeceksiniz, biliyor olsanız bile bilmiyormuş numarasına yatacaksınız, üstünü örteceksiniz diye, ben duymadım, ben görmedim, ben söylemedim, iyi tufaya getirdiler bizi, hepimizi, algılama, görme, duyma, işitme, bunları yaparsan çizgi dışısın, çizginin dışına çıkma, çıkarsan bu senin için tehlikeli olabilir, cısss, ceza yazarım, cısss hapse atarım, cıssss evine kapatırım, cısss canına okurum, cısss başının belasıyım, büyük boyutlu bbg evine hoş geldiniz, george orwell ın 1984 adlı kitabı tüm dünyada uygulamada, hepimiz gözetlenme evlerindeyiz artık, kabuslar evine çevirmesinler de zaman içinde, memlekete gitmek için izin belgesi, tatile gitmek için izin belgesi, daha nerelere dayandırılacak bu izin’ler hiç belli değil, tuvalete gitmek için de izin almamız gerekecek mi acaba daha ilerde, bekle ve gör.

***dün star haberde şöyle dediler, tatil yerlerindeki evlerin 300 lira olanları son iki ayda 350, 400 liraya çıkmış, yani zamlanmış, önce vay be dedim içimden, sonra düşününce bir gariplik sezdim çünkü insanlar olan yazlıklarına gidemiyorlar, yasaklar yüzünden, gitseler denize giremiyorlar, yasaklar yüzünden, nasıl artacak, artmaz, algı yönetimi yapıyorlar, maksat gazı verip ortalığı canlandırmak, alım satım vergi gelirleri bir anda sıfırlandı tabi, bir kuruş para harcamayın gıda hariç, onu da yerel üreticiye, çarşı pazara verin ki bu bizi sıkıştırmalarının, eve tıkmalarının bir bedeli olduğunu görsünler, durdurun tüketimi, hepimizin evinde kendine gereken her şeyi var zaten, ayrıca böyle bir dönemde, kimse önünü göremezken, avm lere veya ona buna para harcamak hiç akıl karı değil, ruj bile sürülemeyen bir ortamda ruj alacak değilken diğer eften püften gereksizleri de çooook ileri bir tarihe ertelemek gerek bu süreçte, yani bence, ben son iki aydır gıda dışında beş kuruş para harcamadım, pek çoğumuz öyle yapıyoruzdur zaten doğal olarak, ama bunu bilinçli olarak ta yapalım ki daha net olsun tavrımız, belki bir anlayan çıkar, ondan sonra katardan ister sevap istesin ister swap, kendi bilir artık gayri.

tv lerde devamlı yasaklara boyun eğin, para cezalarına karşı çıkmayın mesajı veriliyor mesela, tüm haberlerde ve ve şu hakan uralın sunduğu neler oluyor hayatta da, alttan alttan değil bildiğin üstten üstten veriyorlar mesajı hemde, otoriteye karşı gelme, gelme, gelme, birde corona korkusunu körüklüyorlar açıktan, o yüzden çokta içli dışlı olmamak lazım tv ile, kafa bulandırmak için birebir, istedikleri gibi kullanıyorlar tv yi, işlerine geldiği gibi.